Tarihci

İnkılapçılık

İNKILAPÇILIK İnkılap, bir toplumun önemli kurumlarını kısa bir süre içinde değiştirip, kendini yenileştirmesi atılımıdır. Atatürk’ün Türk Ulusunu çağdaşlaştırmak için giriştiği eylemlerin tümünün tek ve değişmez amacı olan İnkılapçılık çağdışı kalmış kurumları yıkarak yerine yenilerini kurmakla yetinmemek, ulusu çağdaşlaşmanın gerektirdiği yeni kurumlara ve çağdaş değerlere kavuşturmaktır. İnkılapçılık, Atatürk İlkeleri’ni tümüyle birleştirir. Bütün ilkelerle ya neden ya da sonuç olarak bir ilişkisi …

Devamını Okuyun »

Laiklik

LAİKLİK Devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil akla ve bilime dayandırılmasıdır. Bunun doğal sonucu da din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını sağlayan akılcı bir yöntemdir. Çağdaşlaşmanın doğal bir sonucudur. Laiklik, devlet yönetiminde bütün yasaların, kuralların ve yönetimlerin çağdaş uygarlığa göre yapılması ve uygulanması ilkesidir. Laiklik dinsizlik demek değildir. Aksine kişilere din ve vicdan özgürlüğünün sağlanmasıdır. Bunun sınırı din ve …

Devamını Okuyun »

Devletçilik

DEVLETÇİLİK Ulusun genel ve ortak çıkarlarına ait hizmetlerinin devlet tarafından yapılmasına devletçilik denir. Atatürk’ün ekonomi ile ilgili ilkesidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın elinde yeterli sermaye olmamasının yarattığı zorunlu bir ilkedir. Anayasaya göre, devletin yerine getirmekle yükümlü olduğu görevler, ulusun ve ülkenin güvenlik ve bağımsızlığının korunmasıdır. Toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmada devletin üstlenmesi gereken görevleri belirleyen bir yöntem olan Devletçilik, ulusal …

Devamını Okuyun »

Halkçılık

HALKÇILIK Bir milleti oluşturan çeşitli mesleklerin ve toplumsal grupların içinde bulunan insanlara “halk” denir. Hem Cumhuriyetçilik hem de milliyetçilik ilkesinin “zorunlu” bir sonucu olan  Halkçılık ise milleti oluşturan çeşitli insan gruplarının yararına ve çıkarına bir siyaset izlenmesidir. Bir başka deyişle devlet hizmetlerinin milleti oluşturan kişilere, meslek gruplarına ve topluluklara eşit olarak sunulmasıdır. Yapılacak çalışmaların, verilecek hizmetlerin belli bir kesime, sınıfa …

Devamını Okuyun »

Milliyetçilik

MİLLİYETÇİLİK Ait olduğu milletin varlığını sürdürmesi ve yüceltmesi için diğer bireylerle birlikte çalışmaya, bu çalışmayı ve bilinci diğer kuşaklara da yansıtmaya “Milliyetçilik” denir. Ulusal savaşımızın çıkış noktasını oluşturan bu ilke Fransız Devriminden sonra yayılan özgürlük düşüncesinin tarihsel gelişiminin bir sonucudur. Milliyetçilik ilkesi Türk toplumunu birbirine bağlayan en büyük bağdır. Atatürk, Türk milletini ırk veya din esası üzerine oturtmamıştır. Akılcılık da …

Devamını Okuyun »

Cumhuriyetçilik

CUMHURİYETÇİLİK Cumhuriyetçilik, Atatürk İlkeleri’nin başında gelir. Türk ulusunun Kurtuluş Savaşı’yla birlikte gerçekleştirmek istediği yönetim biçimidir. Osmanlı Devleti’nin mutlak ve teokratik yönetimine alternatif olarak benimsenmiştir. Cumhuriyetçilik, devletin yönetim biçiminde ulusal iradenin egemen olmasıdır. Cumhuriyetçilik, kavram olarak bir devlet biçimidir. Bu devlet biçiminde ülke, ulus ve egemenlik bütünü oluşturan unsurlardır. Cumhuriyetçilik, milli egemenliğin ve hürriyetin temelini oluşturan, insan onuruna en çok yaraşan, …

Devamını Okuyun »

Sadabad Paktı (9 Temmuz 1937)

SADABAD PAKTI (9 TEMMUZ 1937) Türkiye, Balkan Antantı konusunda olduğu gibi Ortadoğu’da da bölgesel işbirliği faaliyetinde öncülük yapmıştır. Türkiye ile İran arasındaki ilişkiler 1934’te İran Şahı Rıza Pehlevi’nin Türkiye’yi ziyaret etmesiyle bir kat daha gelişti. Türk-İran dostluğu diğer Ortadoğu ülkelerini de etkiledi. Bu arada İtalya’nın Ortadoğu ülkelerini hedef alan istilacı politikası da gündeme gelince, Ortadoğu’nun güvenliğini sağlamak ve Ortadoğu’da barışı …

Devamını Okuyun »

Montrö Boğazlar Sözleşmesi (20 Temmuz 1936)

MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ (20 TEMMUZ 1936) Lozan ile Türkiye boğazlara sahip olmuştu. Ancak boğazlardan geçiş üzerinde denetimi yoktu. Ayrıca boğazların her iki yakasında asker bulunduramıyordu. Bu durum bizi topraklarımızın bir kısmını savunmaktan aciz bırakmıştı. Avrupa’da, 1933’te başlayan silahlanma yarışı, İtalya’nın Habeşistan’a saldırması, Almanya’nın askersiz Ren bölgesine asker sokması ve yayılmacı bir politika izleyeceğinin belirmesi karşısında Türkiye boğazların güvenliği açısından tedirgin …

Devamını Okuyun »

Milletler Cemiyeti’ne Girişimiz (18 Temmuz 1932)

MİLLETLER CEMİYETİ’NE GİRİŞİMİZ (18 TEMMUZ 1932) Milletler Cemiyeti, Wilson İlkeleri doğrultusunda I. Dünya Savaşı sonunda kuruldu (Cenevre-1920). Yeni Türk Devleti uluslar arası sorunların barışçıl yollardan çözülmesinden yana olduğundan ve özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesine bağlı olduğundan, 18 Temmuz 1932’de bu cemiyetten gelen çağrı üzerine Milletler Cemiyeti’ne üye olarak katıldı. Ancak bu cemiyet giderek amacından saptı ve …

Devamını Okuyun »

Türk-İngiliz İlişkileri Irak Sınırı ve Musul Sorunu

TÜRK-İNGİLİZ İLİŞKİLERİ Irak Sınırı ve Musul Sorunu İngilizler, Mondros’un 7. maddesine dayanarak Musul’u işgal etmişlerdi. TBMM Kurtuluş Savaşı ile uğraştığından bu sorunla yeterince ilgilenemedi. Türkiye, Lozan görüşmelerinde, Musul’un Misak-ı Milli sınırları içinde bulunduğunu ileri sürerek, geri verilmesini istedi. Konferansa katılan ülkelerin tümü İngilizleri tutuyordu. Bu durum karşısında Irak sınırının belirlenmesi işi sonraya bırakıldı. Musul sorununun çözümlenmesi için İngilizlerle ilk kez …

Devamını Okuyun »