Avrupa’daki Sorunlar

Avrupa’daki Sorunlar

 

Avrupa Birliği olgusu Avrupa coğrafyasındaki istikrarın teminatı olarak görülse de burada da yerel çatışmalar ve etnik ya da azınlık sorunları eksik olmamaktadır. Özellikle bunlardan İngiltere’nin yaşadığı İrlanda sorunu, IRA terör örgütünün eylemleri ve İspanya’nın Bask bölgesinin bağımsızlığı için mücadele veren ETA terör örgütünün eylemleri Avrupa’yı istikrarsızlaştırmıştır.

 

Avrupa’nın bütünlüğü için tehdit oluşturan azınlık sorunları, etnik sorunlar ve ayrılıkçı sorunlar, Yunanistan, Belçika, İspanya, Fransa, İtalya ve İngiltere’de yer yer devam etmektedir. Bu sorunlar tüm Avrupa Birliği ülkelerini yakından ilgilendirdiği için bu konuda ortak hareket etmenin önemli olduğu düşünülmektedir.

 

Yunanistan’daki sorun, Batı Trakya’daki Türklerin yaşadıkları ve daha ziyade azınlık sorunları bağlamında ele alınacak sorunlardır. Yunanistan, Müslüman Türk azınlığın Lozan’da öngörülen haklarını tanımayarak ayrımcı politikasını yıllarca sürdürmüştür. Batı Trakya’daki Müslüman Türk azınlığa karşı ekonomik, siyasal, sosyal ve dinsel anlamda ayrımcı bir politika izleyen Yunanistan hükümeti; bölgede yaşayan halkın ekonomik ve kültürel anlamda geri kalmasına yol açarken Yunanistan’daki eğitim haklarından mahrum bırakmış, siyasi yapının dışında tutmuş, dini özgürlüklerini kullanmalarına izin vermemiştir.

 

İstanbul’daki Rumların kendi patriğini seçmesine Türk hükümetleri karışmazken Yunanistan, Batı Trakya halkının seçtiği müftüyü tanımayarak bu makama kendi başına atama yapmıştır. Yunanistan’ın ülkesindeki Müslüman Türk azınlığa uyguladığı asimilasyon politikasına karşılık bölge halkı ayrılıkçılı eylemlere başvurmamıştır.

 

Belçika’daki sorun, Flamanlar ile Valonlar arasında yaşanmakta olup Flamanların ayrılmayı talep etmelerinden kaynaklanmaktadır. Farklı ulusların egemenliği altında yaşamış olan Belçika’nın bağımsız bir devlet olması Avrupa ülkeleri tarafından 1830’da tanınmıştır. Ülke nüfusunun % 58’ini teşkil eden Flamanlar genellikle ülkede hâkim sınıfı oluştururken ülke nüfusunun % 31’ini temsil eden ve Fransızca konuşan Valonlar, daha yoksul kesimi oluşturmalarına rağmen Belçika’nın bölünmesine karşı çıkmaktadırlar. AB’nin önemli başkentlerinden biri olan Brüksel’in böyle bir ayrılıkçı taleple bölünme tehlikesi yaşaması tüm AB ülkelerini tehdit etmektedir.

 

İngiltere’deki temel sorun, Kuzey İrlanda ile İngiltere hükümetinin ilişkileridir. İrlandalıların İngiltere’den ayrılmak istemelerinin eski bir geçmişi olmasına karşılık bunun örgütlü bir şekle girmesi IRA’nın (İrlanda Cumhuriyet Ordusu) Sinn Fein Partisi’nin 1916’da kurulmasıyla başlar. Sorun, İrlanda’nın İngiltere’den bağımsızlığını kazanmasına yol açan ve 1916’da patlak veren Paskalya Ayaklanmasına kadar gitmektedir. Bu süreç sonunda nüfusunun çoğunluğunu Katoliklerin oluşturduğu bugünkü adıyla İrlanda Cumhuriyeti ve Başkenti Dublin olan Güney İrlanda bağımsız (1921’de yarı bağımsız 1946’da ise tam bağımsız) olurken şu an İngiltere’ye bağlı bulunan ve nüfusunun çoğunluğunu Protestanların oluşturduğu Kuzey İrlanda, İngiltere’nin bir parçası olarak kaldı. Bu bağımsızlık mücadelesinde çok önemli rol oynayan IRA’nın bir kolu bu ikili yapıyı kabul etmedi ve Kuzey İrlanda’nın bağımsızlığı için mücadelesine devam etti.

 

IRA bu nedenle Kuzey İrlanda’nın İngiltere’den bağımsızlığını savunmaktadır. Sorun çıktığından bu yana önemli ilerlemeler sağlanmış olsa bile IRA’nın 1969’da bölünmesiyle ortaya çıkan radikal bir grup terör eylemlerini sürdürmüştür. Örgüt, 1998’de silah bırakmış olsa da sorunun tümüyle çözüldüğü söylenemez. Bu ateşkes süresince Kuzey İrlanda’da gündemin sadece IRA’nın silahsızlandırılmasın yoğunlaşması, buna karşılık siyasi adımların atılmaması ve demokratik taleplerin karşılanmaması IRA ve Sinn Fein’le yürütülen müzakereleri çıkmaza soktu. Zamanla uzayan görüşmelerle iç ve dış baskının yoğunlaşması üzerine 2005’te IRA bir tercih yapmak zorunda kaldı. IRA’nın siyasi kanadı, Sinn Fein’in sözcüsü Garry Adams’ın ağzından yapılan açıklamada silahsızlandırılmayı kabul ediyordu. Bu süreçte ABD’nin IRA’ya karşı kesin bir tavır almasının da çok etkili olduğu anlaşılmaktadır.

 

İspanya’nın en önemli sorunu ETA (Euskadi Ta Askatasuna) terör örgütünün eylemleri ve bunun hem iç huzuru hem de ülke bütünlüğünü tehdit etmesidir. Kökleri 1800’lü yıllara dayanan Bask milliyetçiliğinin etnik bir kimlik olarak örgütlenmeye başlaması çok daha gerilere gitmekle beraber bu konuda asıl somut gelişme ETA örgütünün 1959’da kurulmasıyla başlamıştır. Franco rejimine karşı kurulan ETA örgütü, Bask bölgesinin bağımsızlığı için mücadele ettiğini iddia etmektedir. Franco döneminde bir terör örgütüne dönüşen ETA, özellikle 1968’den sonra eylemlerini artırmıştır.

 

Franco’nun 1975’te ölümünden sonra benimsenen 1978 Anayasasıyla Bask da dâhil birçok bölgeye özerklik verilmesiyle daha önce ikiye bölünen ETA’nın bir kanadı terör eylemlerini tamamen bırakarak siyasal partiye dönüşmüştür. Diğeri de 1979’da Herry Batasuna adlı bir parti kurarak 1979 seçimlerine katılmıştır. Söz konusu parti, ETA ile bağlantısı dolayısıyla 2003’te kapatılmıştır. Bununla beraber ETA, terör eylemlerinden vazgeçmemiştir. 2003’ten sonra bu eylemlerde bir azalma olduğu görülmekle beraber tamamen sona erdiği söylenemez. Bu tarihten sonraki en büyük eylemi 2006 Aralık ayında Madrid uluslararası hava alanına düzenlenen, 2 kişinin ölümü ve 26 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan bombalı saldırıdır. Ülkedeki demokratikleşme hareketleri sonucunda marjinalleşen ve toplumsal desteği zayıflayan ETA, Bask bölgesinin İspanya’dan ayrılmasını savunmaya devam etmektedir. Geçmiş dönemlerdeki uluslararası kamuoyu desteğine sahip olmayan ETA’nın Bask bölgesindeki eski popülaritesi de azalarak halk desteği % 10’lara kadar düşmüştür.

 

İspanya için diğer bir sorunlu bölge ise Katalunya bölgesidir. İspanya’nın 17 özerk bölgesinden biri olan Katalunya halkı öncelikle “ulus” olarak tanınmak, bunun dışında 1979’da elde ettikleri özerkliği daha da genişletmek ayrıca ekonomik ve mali bağımsızlığa sahip olmak istemektedirler. Ayrılıkçı talepleriyle Bask’ı gölgede bırakan ve başkentleri Barcelona olan Katalunya halkı, kendilerini İspanyollardan üstün görmektedirler. İspanya’nın diğer özerk bölgelerinden Bask ve Galiçya’nın da aynı taleplerde bulunması halinde bu sürecin İspanya’nın parçalanmasına yol açmasından korkulmaktadır. İspanya içindeki söz konusu ayrılıkçı hareketlerin hem İspanya’nın hem de AB’nin parçalanmasına yol açmasından endişe duyulmaktadır.

Fransa için temel sorun ise Korsika Adası’nın ve Güney Fransa’nın Bask bölgesinin bağımsızlık talebidir. Özellikle Korsika sorunu Fransa için daha hayati bir konu olarak görünmektedir. Korsika Ulusal Özgürlük Cephesi (FLNC – Front de Liberation Nationale Corse) isimli ayrılıkçı örgüt, adanın Fransa’dan bağımsızlığını istemektedir. Sorun Napolyon’un kendi doğduğu yer olan Korsika’yı Fransa’ya bağlaması ile başlamıştır. FLNC mensuplarının Fransa’dan ayrılmak istemesi sorunu daha da derinleştirirken yapılan eylemler iki tarafı da marjinalleştirmektedir. Diğer taraftan Bask sorunu konusunda İspanya ile paralel bir politika takip etmeye çalışan Fransa için bu sorun şimdilik ertelenmiş gibi durmaktadır.

 

İtalya’daki sorunlar etnik sorun niteliğinde değildir. Bunlardan ilki gelir dağılımındaki eşitsizlikten kaynaklanan ve zengin kuzey ile fakir güney arasında yaşanan sorundur. Diğeri ise Sardunya Adası’nın İtalya’dan ayrılmak istemesinden kaynaklanan sorundur. Her iki sorun da sonuçta İtalya’nın bütünlüğünü tehdit eden önemli sorunlardır. İlginç olan yönü ise Belçika’da olduğu gibi burada da ülkenin zengin olan kuzeyinin ve Sardunya’nın ayrılıkçı olmasıdır.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.