İNSANLIĞIN HAFIZASI TARİH

NELER OGRENECEGIZ?

  • Tarih biliminin konusunu ve kapsamını
  • Tarih biliminin diğer bilimlerle ilişkisini
  • Tarih öğrenmenin amacını ve yararlarını
  • Zaman ve takvim kavramlarını

 

ÜNİTE KONULARI      

1.1. İNSANLIĞIN HAFIZASI TARİH

1.2. NEDEN TARİH?

1.3. ZAMANIN TAKSİMİ

 

KAVRAMLAR

  • Tarih
  • Kronoloji
  • Olay
  • Takvim
  • Kaynak
  • Millî Kültür
  • Olgu
  • Arkeoloji
  • Artık yıl
  • Çağ
  • Kronoloji
  • Milat
  • Millî kültür
  • Takvim
  • Tarih
  • Yüzyıl
  • Zaman

 

HAZIRLANALIM         

  1. İnsanoğlunun, geçmişte yaşanmış olayları öğrenmek istemesinin nedenleri nelerdir?
  2. Toplumsal bilincin oluşmasına tarih öğrenmenin katkıları nelerdir?
  3. Günlük yaşamda karşılaşılan tarihî bilgilerin doğruluğunun tespit edilmesinde uygulanması gereken yöntemler nelerdir?
  4. Tarih biliminin tanımını yapmaya çalışınız.
  5. İnsanların niçin tarih öğrenmeleri gerektiği konusundaki görüşlerinizi sınıfınızda arkadaşlarınızla paylaşınız.
  6. “Olayları yaşandığı dönemin şartlarını göz önünde bulundurarak değerlendirme” sözüyle ne anlatılmak istendiğini belirtiniz.
  7. Takvimlerin hangi özellikleriyle birbirlerinden ayrıldığını söyleyiniz.

 

1.1 İNSANLIĞIN HAFIZASI TARİH

İnsanlığın varoluş ve yaşam serüveni göz önüne alındığında bugün ulaşılan gelişmişlik düzeyi bir tecrübe birikiminin ürünüdür. Geçmiş ve gelecek bilincine sahip tek varlık olan insan, sahip olduğu tecrübeleri geçmişten edinir ve bunu gelecek nesillere aktarır. Bunun için de tarih bilimine ihtiyaç duyar. Bilimsel ve teknik gelişmelerin hızlı yaşandığı çağımızda tarih bilimine olan ilgi ve ihtiyaç azalmamakta aksine her geçen gün artmaktadır.

Geçmişten günümüze büyük fikir adamlarının ve tarihçilerin tarih hakkındaki görüş ve düşüncelerine kısaca bir göz atalım.

 

Herodotos (Herodot) (MÖ 484-425)

Tarih, insanların ve insan topluluklarının başlarından geçenleri kaydetme yoluyla edinilen bilgidir.

 

İbn-i Haldun (1334-1406)

Tarih, gerçeği araştırmak ve olayların sebeplerini bulup ortaya koymaktır. Olayların ilkeleri incedir, nitelik ve sebepleri hakkındaki bilgi derindir.

 

Leopold von Ranke (Lepold fon Ranke) (1795-1886)

Tarih, hakikatte meydana gelmiş olaylarla ilgilidir. Gerçeğin ne olduğu belgelerde saklıdır ve gerçek ancak belgelerin eleştirisiyle ortaya çıkar. Belge yoksa tarih de yoktur.

 

Ahmet Cevdet Paşa (1822-1895)

Tarih bir olayın sadece filan tarihte olduğunu bilmek değil, geçmişte meydana gelen olayları değerlendirmek ve bu olaylardan ders almaktır.

 

Edward H. Carr (Edvırd Kar) (1892-1982)

Tarih, tarihçi ile olgular arasında kesintisiz karşılıklı bir etkileşim süreci, bugün ile geçmiş arasında bitmez bir diyalogdur.

 

Halil İnalcık (1916-2016)

Gerçek bir tarih için kaynaklara gitmek, kaynakları iyi tenkit edip değerlendirmek gerekir.

Görüldüğü üzere farklı dönemlerde, tarih hakkında değişik tanım ve yorumlar yapılmıştır. Bu farklılıklar bir görüş ve düşünce çeşitliliği olarak kabul edilmelidir. Bu tanımlar, tarihin konusu ve kapsamının genişliğini belirtirken onun insan hayatındaki vazgeçilmezliğini de dile getirmektedir.

Tarih; geçmişte yaşamış insan topluluklarının faaliyetlerini yer ve zaman göstererek, sebep-sonuç ilişkisi içinde belgelere dayalı olarak, nesnel biçimde inceleyip açıklayan bir bilim dalıdır. Tanımından da anlaşılacağı üzere tarihin konusu insandır.

Tarih insanın her türlü düşünüşünü, bu düşünüşlerin eseri olan faaliyetlerini ve bunların sonucunda ortaya çıkan değişimleri inceler. Ayrıca insanların yönlendirdiği gelişmeleri ve toplumların zaman içinde geçirdikleri safhaları açıklığa kavuşturmayı görev edinir. Buna göre tarımsal faaliyetlerden savaşlara ve göçlere; devletlerin kurulup yıkılmasından bilim, sanat ve teknolojideki ilerlemelere kadar pek çok olay tarihin konusu içine girer.

Tarihin konusu, zaman içinde insan faaliyetleri, farklı etkilerle meydana gelen değişimler ve insan eylemlerinin sonucunda ortaya çıkan eserlerdir. Ayrıca doğa olayları, sonuçları itibariyle insanları etkilediğinden tarihin konusu içerisinde yer alır. Örneğin Orta Asya’da yaşanan kuraklık ve kıtlık tarihin konusu değilken bu doğa olayı sonucundaki göçler tarihin konusu olabilir. Kısaca tarihin konusu insandır ve insanın olmadığı yerde tarih de olmaz.

Tarih, esas olarak insanın bilinçli faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan eserleri ve değişimleri konu edinmekle birlikte insanın iradesi dışında gelişen olaylarla da ilgilenir. Çünkü depremler, volkanik patlamalar, su baskınları, kuraklık ve salgın hastalıklar gibi olaylar insanlık tarihinin akışını değiştirir. Örneğin bir veba salgını kitlesel ölümlere yol açarak devletlerin askerî, ekonomik açıdan ve nüfus bakımından zayıflamasına yol açabilir. Aynı şekilde deprem veya kuraklık gibi afetler de büyük göç hareketlerine neden olabilir.

Avcılık ve toplayıcılıktan yerleşik hayata geçilmesi, şehir devletlerinin ve imparatorlukların kurulması; siyasi, askerî ve ekonomik mücadeleler; antlaşmalar, yönetim şekilleri, hukuk kuralları, bilimsel alandaki gelişmeler, dinlerin doğuşu ve yayılışı gibi insanı ilgilendiren olayların tamamı tarihin inceleme alanına girer. Tarih geniş kapsamlı bir bilim dalı olduğundan tarihçinin başlangıçtan bugüne dünyanın her yerinde yaşanmış olayları bütünüyle araştırıp incelemesi ve anlatması mümkün değildir. Bu durum tarihçiyi dağınık hâldeki milyonlarca olay içinden kendisi için anlamlı olanları seçmek ve diğerlerini göz ardı etmek zorunda bırakır. Böylece geçmişe ait bir olay ancak tarihçi, onu tercih edip incelemeye başladığı zaman “tarihî olay” hâline gelir. Bu çalışma biçimiyle tarihçi güzel bir resim yapmak için en doğru renkleri seçmeye çalışan bir ressama benzer. Tercih ettiği olaylar incelenen konuyu ne kadar iyi açıklıyorsa ortaya o derece güzel bir eser çıkar.

Tarih biliminin araştırma konusu içerisine giren iki önemli unsurdan birincisi olay, diğeri ise olgudur. Olay; tarihte insanlığı etkileyen siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik, dinî konularda kısa sürede meydana gelen gelişmelerdir. Olaylar; kendine has özelliklere sahiptir, somut bilgiler içerir, yer ve zaman bildirir. Olayların başlangıç ve bitiş süreleri de bellidir.

Olgu ise tarihte insanlığı etkileyen olayların ortaya çıkardığı sonuçlara göre uzun sürede meydana gelen değişimlerdir. Olgular; geneldir, süreklilik gösterir, soyuttur. Olgularda belirli bir yer ve zaman söz konusu değildir. Tarihî olay ve olgu arasındaki farklar şunlardır; tarihî olay biriciktir, özgündür, tekrarlanamaz ancak tarihî olgu ise geneldir ve tekrar edebilir. Örneğin Malazgirt Savaşı olay, Anadolu’nun Türkleşmesi ise olgudur.

 

Tarih biliminin yöntemi nedir?

Sosyal bir bilim olan tarih, bilinmeyene yönelerek onu kendi yöntemleriyle keşfetmeye çalışır ve bilimsel bilgiyi ortaya çıkarmak için kaynaklardan yararlanır. Çünkü kaynak olmadan tarihî gerçekleri ortaya çıkarmak ve onları yazmak mümkün değildir.

Tarih ve Diğer Bilimler

Tarih geçmişteki olayların nedenlerini ve sonuçlarını kendine özgü çalışma yöntemiyle açıklayıp yorumlamaya çalışan bir bilim dalıdır. Tarihçi bu görevi yerine getirirken fen bilimlerinde olduğu gibi deney metodundan yararlanamaz. Aynı şekilde psikoloji, iktisat (ekonomi) ve toplum bilimi (sosyoloji) gibi bazı beşerî ve sosyal bilimlerin uyguladığı insan davranışlarını gözlemleyip ölçmeye dayalı yöntemleri de kullanamaz. “Bilimsel araştırma yöntemi”ni kullanan tarihçi, elde ettiği bilgi ve belgeleri önce tasnif eder. Daha sonra bunları inceleyip değerlendirir ve elde ettiği verilere dayanarak geçmişi aydınlatmaya çalışır.

Kaynaklar türlerine göre şu şekilde sınıflandırılır:

Sözlü

Kaynaklar

Yazılı Kaynaklar Görsel ve İşitsel

Kaynaklar

Tarihî Kalıntılar
• Destanlar

• Hikâyeler

• Efsaneler

• Mitoslar

• Şiirler

• Atasözleri

• Kitabeler

• Mektuplar

• Şecereler

• Kanunlar

•Otobiyografiler

 

• Mahkeme kayıtları

• Hatıralar

• Sözlükler

• Fermanlar

• Paralar

• Antlaşmalar

• Resimler

• Minyatürler

• Fotoğraflar

• Heykeller

• Filmler

• Ses kasetleri

• Arkeolojik kalıntılar

• Binalar

• Silahlar

• Giysiler

• Ev eşyaları

• Üretim araçları

Tarihi fen bilimlerinden ve bazı beşerî bilimlerden ayıran bir diğer farklılık tarihte genellemelerin yapılamayacak olmasıdır. Bunun nedeni tarihte deney yönteminin kullanılamaması başka bir deyişle nedenlerin tekrar edilememesidir.

Tarihçi, deney ve gözlem yapma imkânına sahip olmadığı için geçmişi incelerken kaynak olarak adlandırılan tarihî belgelerden yararlanır. Kaynaklar birinci ve ikinci elden kaynaklar olarak iki gruba ayrılır. Birinci elden kaynak, içerdiği tarihî olayın yaşandığı döneme aittir. Bu tür kaynaklar, anlatılan olaya doğrudan tanık olan veya tanık olanları dinleyen kişiler tarafından oluşturulmuştur. İkinci elden kaynaklar ise birinci elden kaynaklara dayanılarak hazırlanmıştır.

Tarihi diğer beşerî ve sosyal bilim dallarından ayıran en önemli fark; diğer bilimler insanı veya doğayı bir yönüyle ele alırken tarih, insanı her yönüyle ve bütün yaptıklarıyla anlamaya ve anlatmaya çalışır.

Tarih, yöntem olarak da diğer bilimlerden farklılık gösterir. Tarihî olaylar, fen ve doğa bilimleri gibi tümdengelim ve tümevarım yöntemleriyle kavranamaz. Çünkü bu bilimlerin ilgilendiği konuların doğruluğu deneyle ortaya konabilirken tarih bilimi için deney uygulanabilecek bir metot değildir. Tarihî olaylar arasında sıkı bir bağlantı kurmak; fizik ve doğa bilimlerindeki gibi yasalar oluşturmak mümkün değildir. Disiplinler arası iş birliğinin geliştiği günümüzde tarih biliminin ana uğraşısı, incelenmesi ve açıklanması zaman alan karmaşık tarihî olayları ortaya koymaya çalışmaktır.

 

Tarihe Yardımcı Bilim Dallan

Her bilim dalı, çalışmaları sırasında başka bilim dallarının verilerine ve yöntemlerine ihtiyaç duyar. Örneğin tıp bilimi, hastalıkların teşhis ve tedavisinde çok çeşitli bilim dallarından yararlanır. Nükleer tedavide fizikten; kandaki şeker, yağ, asit gibi maddelerin tahlil edilmesinde kimyadan; hücre veya dokuların incelenmesinde biyoloji biliminden yardım alır. Aynı şekilde tarih de geçmişi aydınlatmaya çalışırken başka bilim dallarının yöntemlerinden ve bulgularından yararlanır.

Tarihe yardımcı bilim dallarının bazıları şunlardır:

Coğrafya: Yeryüzündeki coğrafi olayların insan faaliyetlerine etkisini ortaya koyar.

Arkeoloji: Su ve toprak altında kalmış eserleri tarih ve sanat açısından inceler. Özellikle yazılı belgelerin bulunmadığı ve yetersiz kaldığı dönemleri aydınlatır.

Kronoloji: Olayların zamanını belirler ve onları oluş sırasına göre sıralayarak tarihî olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurmayı kolaylaştırır.

Diplomasi: Antlaşmalar, mektuplar, emirnameler, fermanlar, tapular ve fetihnameler gibi yazılı belgeleri inceler.

Heraldik: Armaları inceleyerek devletlerin özellikleri hakkında bilgiler verir.

Etnografya: Toplumların yaşayışlarını, hayat tarzlarını, örf ve âdetlerini inceler.

Antropoloji: İnsan ırklarının kökenlerini, özelliklerini ve yeryüzüne dağılışlarını inceleyerek aralarındaki kültürel gelişim farklılıklarını açıklamaya çalışır.

Nümizmatik: Eski madenî paraları inceler.

Paleografi: Eski yazıları ve alfabeleri çözer.

Filoloji: Dillerin zaman içinde geçirdiği değişimi, diller arasındaki akrabalık bağlarını ve etkileşimleri ortaya çıkarmaya çalışır.

Epigrafi: Tarihî yapılar, anıtlar ve mezar taşları üzerindeki yazıları inceler.

Kimya: Karbon 14 yöntemiyle tarihî nesnelerin yaşının hesaplanmasında tarihe yardımcı olur.

 

Fen bilimciler olayları açıklamak için deney ve gözlem yaparken tarihçiler kaynak ince­leme yoluyla geçmişi aydınlatmaya çalışırlar. Örneğin fizikçiler ısıtılan metallerin genleştiği­ni gözlemledikten sonra “Isınan metaller genleşir.” şeklinde bir genellemede bulunulabilirler. Aynı şekil­de yer çekimine veya ışığın düz bir çizgide ilerlediğine yönelik genellemeler yaparak deneylerle bunları ispatlama yoluna gidebilirler. Böylece evrensel geçerliliği olan yasalara ulaşabilirler. Tarihte ise benzer türdeki farklı olayların aynı sebeplerden kaynaklandığı ya da aynı sonuçları doğurduğu yönünde bir yar­gıda bulunulamaz.

1914 yılında Avusturya Macaristan İmparatorluğu veliahtının bir suikaste uğramasıyla Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasına bakılarak “Suikastler savaşlara yol açar.” şeklinde bir tarih yasasına ulaşılamaz. Bununla birlikte tarihî olayların ortak yönlerinden hareketle “Göçebeler askerî alanda yerleşiklere göre daha üstündür.” gibi bazı genellemeler yapılabilir. Ancak bu tür genellemeler hiçbir zaman fen bilimlerinin evrensel yasaları gibi kesinlik taşımaz.

Tarih, yönteminin yanı sıra incelediği konuların niteliği ve niceliği bakımından da diğer bilimlerden ayrılır. Örneğin matematik bilimi zamanı ve mekânı olmayan sayısal kavramları konu edinir. Tarih ise yeri ve zamanı belli olan, yaşanmış olaylarla ilgilenir. Tarihin farklılıklarından biri de başka bilim dallarına göre inceleme alanının daha geniş olmasıdır. Örneğin fizik, kimya, biyoloji gibi fen bilimleri birbiriyle bağlantılı ve tekrarlanabilir olayları inceler. Buna karşılık tarih aralarında sistematik ilişki bulunmayan, her biri kendine özgü, biricik olaylarla ilgilenir. Tarihçi bu karmaşık olayları inceleyip gerekli elemeleri yaptıktan sonra elindeki bilgileri önem sırasına koyarak anlamlı bir bütüne ulaşabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.