Sultan Abdülaziz

ABDULAZİZ

32-AbdülazizOtuz ikinci Osmanlı padişahı (1830-1876).

II. Mahmut’un oğludur. Annesi Pertevniyal sultandır.

Babası öldüğü zaman on yaşında idi. Şehzadeliğinde oldukça serbest yaşadı. Fakat iyi bir öğrenim görmedi. Kendisine bir Batı dili öğretilmedi. Devlet işlerinden de uzak tutuldu. Abdülaziz, padişahı kuşkulandırmamak için, avlanmak, hayvan beslemek ve spor yapmakla vakit geçirdi. Sağlıklı ve gösterişli idi. Halk kendisini seviyordu. Ağabeyi Abdülmecit’in ölümü üzerine, otuz bir yaşında iken hükümdar oldu (1861).

Abdülaziz, Tanzimat ve Islahat fermanlarıyla girişilen yenilik hareketlerinin sürdürüleceğini, malî durumun düzeltilmesine çalışılacağını, saray giderlerinin azaltılacağım, ordu ve donanmaya önem verileceğini açıkladı, ilk iş olarak gereksiz yere yüksek maaş alan memurlan saraydan çıkarttı.

Siyasî mahkûmlar için genel af ilân etti. Rüşvet alanları, yolsuzluk yapanları mahkemeye vererek cezalandırdı. Ayrıca tek kadınla yaşayacağını belirtti. Bütün bunlar ilerisi için umut veriyordu. Fakat, çok geçmeden malî durum daha çok bozuldu. Yeni bir donanma kurulması, giderlerin artmasına neden oldu. Saray halkının sayısı 5500 kişiye çıktı. Saray ve köşklerin giderleri çoğaldı. Devletin borçları 25 milyondan 250 milyona yükseldi. Bu ağır borçlanmada siyasal olaylar da etkili oluyordu.

Abdülaziz, imparatorluğun çeşitli yerlerinde çıkan iç karışıklıklar ve ayaklanmalarla uğraşmak zorunda kaldı. Bağımsız olmak için ayaklanan Karadağlılar yenilgiye uğratıldı (1862). Bir süre sonra Sırbistan’da, Romanya’da, Girit’te yeni olaylar çıktı. Sırplar, ülkelerinde altı kalede bulunan Türk askerlerinin çekilmesini, Romanyalılar da eski prensin yerine Alman Hohenzollern hanedanından Karol’un prensliğini, Paris antlaşmasına aykırı olarak kabul ettirmek istiyorlardı. Uzun görüşmelerden sonra Karol’un prensliği 1866’da, Sırbistan’daki kalelerden Türk askerlerinin çekilmesi 1867’de kabul edildi. Fakat, Giritli Rumların Yunanistan’a katılma isteklerine karşı çıkıldı. Sadrazam Ali Paşa, adaya gitti. Burada ıslahat yapılacağı ve özel bir yönetim uygulanacağı kararlaştırılarak karışıklıklar önlendi (1867). Hidiv unvanını alan Mısır valisi İsmail Paşa, bazı girişimlerde bulunuyordu. Savaş gemileri satın almaya, borç anlaşmaları yapmaya, Süveyş kanalının açılış törenine, kendi adına yabancı devlet başkanlarını çağırmaya kalkıştı. Âli Paşa’nın uyanık ve şiddetli davranışı üzerine bu duruma son verildi (1869).

Abdülaziz’in 1871 yılma kadar olan hükümdarlığı sırasında, devlet yönetiminde, Âli Paşa ve Fuat Paşa etkili oldular. Bunlar, Mustafa Reşit Paşadan sonra Tanzimat devrinin en tanınmış kişileridir. Birçok kez sadrazamlığa getirilmişlerdir. Âli Paşa Fransa’dan, Fuat Paşa İngiltere’den yana bir pojitika izlemiştir.

Abdülaziz, Âli Paşanın 1871’de ölümünden sonra, devleti kendi isteğine göre yönetmeye başladı. Her sözünü yerine getirecek kişilikte olan Mahmut Nedim Paşa, Rusya ile dostluk kurmanın, Osmanlı devletinin yararına olacağını sanıyordu. Abdülaziz de aynı görüşte idi. Bu durumdan yararlanan Rus elçisi İgnatief, hükümet üzerindeki etkisini artırdı. Dost görünerek, Osmanlı devletini güç durumda bırakmaya çalışıyordu. Rum patrikhanesine bağlı olmayan bir Bulgar kilisesinin kurulmasını sağladı. Böylece, Bulgarlar da özerkliğe doğru bir adım atmış oldular.

Rusya, Fransa’nın 1870’te Prusya’ya yenilmesi üzerine, Paris antlaşmasının Karadeniz’in tarafsızlığı ile ilgili maddelerini tanımadığını, Avrupa devletlerine bildirdi. Öte yandan panislavizm propagandası ile Balkan ülkelerindeki Islavların, Osmanlı devletine karşı kışkırttı. Önce Hersek’te başlayan ayaklanma, Bosna’ya da yayıldı (1875). Sırplar ve Karadağlılardan yardım gören Hersekliler ve Bosnalılar özerklik istiyorlardı. Avusturya’nın önerdiği ıslahatı OsmanlI devleti kabul ettiyse de ayaklanma sona ermedi. Ayrıca Bulgarlar da ayaklanarak Türklere saldırdılar (1876). Osmanlı devleti, her yönden güç bir duruma düşmüştü. Bu yüzden Abdülaziz’e karşı hoşnutsuzluk geniş ölçüde arttı.

Abdülaziz, Avrupa’ya geziye çıkan ilk OsmanlI padişahıdır. Fakat, önce Bursa’ya gitti. İlk padişahların türbelerini ziyaret etti. Sonra Mısır’a bir gezi yaptı. Fransa İmparatoru III. Napolyon’un (Napoleon III) çağrısı üzerine, denizyolu ile Tulon (Toulon) şehrine, oradan Paris’e gitti. İngiltere kraliçesi Viktorya’nın (Victoria) çağrısı üzerine de Londra’yı ziyaret etti (1867). Prusya, Viyana, Budapeşte ve Varna üzerinden İstanbul’a döndü. Bu gezilerde padişahın görgüsünün artacağı, Avrupa ülkelerinin kalkınmaları hakkında fikir edineceği düşünülmüştü. Fakat onu daha çok buralardaki süs ve gösteriş etkiledi. Bunları taklit etmeye kalkıştı.

Tanzimat, devrinin ikinci padişahı olan Abdülaziz zamanında yönetim, adliye, maliye, askerlik ve millî eğitim alanlarmda yenilik yapıldı. Deniz ticareti ve vilâyet kanunları çıkarıldı. Bir tüzükle memurların yönetimdeki sorumlulukları belirtildi. Devlet Şurası (Danıştay) kuruldu. Cevdet Paşanın başkanlığında bir kurul Mecelle’yi (Medeni Kanun) hazırlamaya başladı. Ordunun yeni silahlarla güçlendirilmesine çalışıldı. Donanmanm, öteki devletlerin deniz kuvvetleri arasında üstün bir duruma getirilmesine önem verildi. İlk kez bina vergisi uygulandı. Emniyet Sandığı kuruldu. Eski eserler tüzüğü yürürlüğe girdi. Galatasaray sultanisi, Tıbbiye-i Mülkiye mektebi (Mülkiye Tıp okulu), Kaptan ve Çarkçı dokulu, Hukuk okulu, Kız Öğretmen okulu, Sanat okulu ve Darüşşafaka açıldı. İstanbul – İzmit, İstanbul – Edirne arasında tren işletilmeye başlandı. Bayındırlık alanında önemli girişimlerde bulunuldu. Süveyş kanalı işletilmeye açıldı (1869). İstanbul boğazında yolcu vapuru işletilmesi Şirketi Hayriye’ye verildi. Denizyolları işletmesi kuruldu.

Sayıları artan aydınlar, yapılan yenilikleri yeterli görmüyorlardı. Hükümetin çalışmalarını beğenmeyenler işbaşında olanları ağır şekilde eleştiriyorlardı. Bu eleştirilerin basında yayınlanması üzerine gazetelerin sansür edilmesi kararlaştırıldı. Bu durum, ülkede gizli bir muhalefet yapılmasına neden oldu. Yönetimin denetlenmesini isteyen ve hürriyet taraftan olan aydınlar, Yeni Osmanlılar adıyla Paris’te gazeteler çıkararak Abdülaziz’e karşı muhalefeti sürdürdüler. Mahmut Nedim Paşanın sadrazamlığı zamanında, Abdülaziz’in gereksiz yere ve ölçüsüz olarak masraf yapması iyi karşılanmıyordu. Mali durum çok bozulmuştu. Borçların faizleri bile ödenemiyordu. Öte yandan rüşvet alma, görevi kötüye kullanma, işten çıkarma, sürgüne gönderme gibi davranışlar da hoşnutsuzluğu artırıyordu, rus elçisi İgnatiefin devlet işlerine karışması, Yeni Osmanlıların çalışmalarını kolaylaştırdı. Mithat Paşa halkın devlet yönetimini denetleyebileceği meşrutiyet yönetimiyle işlerin düzeleceği kanısında idi. Onun için Yeni Osmanlılarla sıkı ilişkilerde bulunuyordu. Hersek ve Bulgaristan ayaklanmaları, yabancı devletlerin baskısı, Abdülaziz’e karşı olan güvensizliği daha çok artırdı. Medrese öğrencileri ayaklanınca Abdülaziz, Mahmut Nedim Paşayı sadrazamlıktan uzaklaştırdı. Fakat, artık çok geç kalmıştı. Mithat Paşa, serasker Hüseyin Avni Paşa, şeyhülislâm Hayrullah Efendi ve yeni sadrazam Mehmet Rüştü Paşa, iç ve dış druumu göz önünde tutarak Abdülaziz’in padişahlıktan indirilmesine karar verdiler. Şeyhülislâmın fetvasında, siyasetteki bilgisizliği, devlet malını kendisi için harcadığı ve dengesiz davranışları olduğu belirtildi. Bir gece Dolmabahçe sarayı karadan askerle, denizden donanma ile kuşatılarak Abdülaziz padişahlıktan indirildi. Yerine V. Murat geçirildi (1876).

Abdülaziz, önce Topkapı sarayına götürüldü. Burasını beğenmediği için kendi isteğiyle Feriye sarayına (şimdiki Kabataş Lisesi) getirildi. Abdülaziz’e bu durum çok ağır geldi. Sakalını’ kesmek bahanesiyle annesinden aldığı sivri uçlu bir makasla kollarının damarlarını keserek intihar etti (1876). II. Mahmut’un türbesine gömüldü. Onun, öldürüldüğünü ileri sürenler de vardır.

Abdülaziz, iri yapılı, güreşi seven, spora meraklı bir padişahtı. Resimden hoşlanırdı. Ünlü ressam Ayvazovski’ye birçok tablo yaptırmıştır. Musiki ile de ilgilenirdi. Ney çalardı; bazı besteleri de vardır. Rahat yaşamayı sever, törenlerden hoşlanmazdı. Son zamanlarında gururu çok artmıştı. Beylerbeyi sarayı, Ortaköy ile Beşiktaş arasında Çırağan sarayı (yanmıştır), Taksim Topçu kışlası, Gümüşsüyü kışlası, Harbiye nezareti binası onun zamanında yapıldı. Daha başka yapılar da onarıldı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.