İkinci Dünya Savaşı Savaş Yılları

B. SAVAŞ YILLARI

3 Eylülde Almanya’ya karşı savaş ilan eden Fransa ve İngiltere, hemen savaşa girebilecek güçte değildi. Bu yüzden Mihver Devletler savaşın ilk üç yılı içerisinde müttefiklere karşı üstünlük sağladı. Savaş,

  • Avrupa,
  • Pasifik ve
  • Kuzey Afrika olmak üzere üç cephede cereyan etti.

1. Avrupa’da Savaş

İngiltere ve Fransa, Alman ekonomisini zayıflatarak savaşın süresini kısaltmak istedi. Bu iki devlet, İsveç’ten Norveç yoluyla Almanya’ya gelen kömür cevherinin gelişini durdurmak için Norveç kıyılarını mayınladı. Bunun üzerine Fransa’ya saldırmayı planlayan Almanya, Danimarka ile Norveç’i ele geçirdi. 10 Mayıs 1940’ta Hollanda, Belçika ve Fransa’ya saldırdı. Hollanda ve Belçika’yı kısa sürede ele geçirdi. Ardından Fransa da düştü. 22 Haziranda Almanya ile Fransa ateşkes kararı aldı. Yapılan anlaşma ile Fransa topraklarının büyük bir bölümünü işgal eden Almanya, kalan bölümde de kendi kontrolünde Vichy hükûmetini kurdu.

 

  • Almanya’nın Norveç’i işgali üzerine İngiltere’de Churchil, Chamberlain’ın yerine geçti. (10 Mayıs1940)
  • 10 Haziranda İtalya, İngiltere ve Fransa’ya savaş açtı.
  • Ağustosta İtalya, İngiltere’ye karşı Kuzey Afrika’da harekâta başladı.
  • İtalya, Ekimde Yunanistan’a saldırdı. Başarısız oldu ve Adriyatik’e çekildi.
  • ABD, tarafsızlık politikasına devam etti.
  • Fransız General de Gaulle (Dö Gol), Londra’ya kaçarak Fransa’nın kurtuluşu için mücadele başlattı.

Almanya’nın, Avrupa’yı hızla işgal etmesi üzerine İngiltere Avrupa’da yalnız kaldı. Ağustos sonlarında Hitler, İngiltere’ye karşı hava saldırısı başlattıysa da başarılı olamadı.

Hitler, hava ve deniz kuvvetleri açısından üstün olan İngiltere’ye karşı başarı kazanmanın zor olduğunu anladı. Hayat sahası için gerekli zenginlikleri doğuda aramaya karar vererek SSCB’yi hedef seçti. Aynı zamanda SSCB’nin Alman hayat sahası içindeki Balkanlar ve Boğazlara doğru genişlemesi ve silahlanması, Almanya’nın çıkarlarına uygun değildi. Finlandiya’nın işgalinde SSCB ordusunun zorlanması Hitler’i saldırı için cesaretlendirdi.

Almanya, SSCB işgalinden önce Balkanlara yönelerek Romanya ve Bulgaristan ile ittifak antlaşmaları yaptı. Kısa sürede Yugoslavya ve Yunanistan’ı ele geçirdi. Daha sonra 22 Haziran 1941’de SSCB’ye saldırarak “Barbarossa” harekâtını başlattı. Bu harekâtla 6 ay içinde SSCB’yi teslim almak isteyen Almanya, iklim şartlarından dolayı hedefine ulaşamadı. Buna karşılık iklime alışık Ruslar, Alman hatlarının en ileri uzantılarını durdurarak sınırlı da olsa onları geriletti.

  • İtalyan ve Alman kuvvetleri, 31 Mart 1941’de Kuzey Afrika’da ikinci harekâta başladı.
  • Japonya, 7 Aralık 1941’de ABD’nin askerî üssü Pearl Harlbour’a saldırdı.

Almanya, 1942 ilkbaharında ikinci saldırıya geçti ise de Moskova düşmedi. Aynı zamanda Almanya güneye doğru yöneldi. Amacı Kafkaslar üzerinden İran’a geçerek petrol kaynaklarını ele geçirmek, Batılıların İran yolu ile SSCB’ye yardımını engellemek ve Hindistan’a ulaşarak Japonya ile birleşmekti. Alman ordusu Mayıs ayında Kırım’ı alarak Kafkaslara girdi ve “Maikop petroller bölgesi” düştü. Böylece SSCB’nin kömür ve elektrik kaynaklarının yarısı ele geçirildi. SSCB’nin orduları Stalingrad’a çekildi. 22 Ağustosta Stalingrad’da başlayan ve üç ay süren mücadele, Almanların yenilgisiyle sonuçlandı. Bu yenilgi Mihver Devletler için bir dönüm noktası oldu.

SSCB’ye karşı mücadelede Almanya’nın kaynakları hızla tükenmeye başladı. Aynı zamanda ABD’nin savaşa girerek İngiltere ve SSCB’ye her türlü yardımı yapması üzerine Almanya topyekûn savaşa girdi ve işgal ettiği bölgelerdeki ekonomik kaynakları sömürmeye başladı. Savaşın ilk yıllarında işgal bölgelerindeki Almanya’ya karşı zayıf bir şekilde başlayan yer altı direnişleri, giderek güç kazandı. Almanya el emeğine ihtiyaç duyunca işgal bölgelerindeki işçileri fabrikalarda çalıştırmaya zorladı. Bu durum gençlerin yer altı direniş örgütlerine katılmasında etkili oldu.

 

DE GAULLE

Fransız general ve devlet adamıdır.

I.Dünya Savaşı’na katıldı, yaralanıp esir düştü. Başbakan Paul Reynaud, 1940 yılında Fransa Savaşı’ndan sonra De Gaulle’ü Savunma Bakanlığı Müsteşarlığına getirdi. Almanlarla yapılan mütarekeye karşı çıktı ve Londra’ya gitti. Burada Hür Fransız Kuvvetlerini teşkil etti. 1943 yılında General Giraud’la birlikte Fransız Ulusal Kurtuluş Komitesinin başkanı oldu. 9 Eylül 1944’te kurduğu gölge hükümeti ile birlikte Cezayir’den Paris’e döndü ve birbirini izleyen iki geçici hükümetin başına getirildi. 20 Ocak 1946’ya kadar görevde kaldıktan sonra siyasetten ayrıldı. 1958’de cumhurbaşkanı seçilerek siyasete geri döndü. 1969’a kadar cumhurbaşkanlığında kalan De Gaulle 1970’te öldü.

Liddell HART, II. Dünya Savaşı Tarihi 2, s. 769

 

HAVADA HÂKİMİYET MÜCADELESİ

Nazilerin hava mareşali Göring’in, Londra’ya yapılan büyük hava saldırıları dolayısıyla 15 Ağustos 1940’ta, “Dört gün içinde İngiliz avcı uçakları imha edilecek, sonra sıra endüstriye gelecekti. İngilizlerin barış istemeye mecbur kalacaklarından katiyen eminim.” şeklindeki beyanatını radyodan dinlemiştim. Bu şiddetli hava saldırılarına karşı tüneller ve yer altı tramvayları gibi yerlerde barınan İngilizlerin metaneti ile, Göring’in umduğu olmamıştı.(…)

Almanların “Kartal Hücumu” adı verilen İngiltere hava saldırısında 1015 kara bombardıman uçağı, 346 Stuka savaş uçağı, 933 avcı ve 375 muhrip uçağı vardı. Buna İngilizler, 700 kadar avcı ve 500 kadar bombardıman uçağı ile karşı koymaya çalışmışlardı.

Mareşal Göring’in, “Almanya semalarında bir tek İngiliz uçağı uçamayacaktır.” demesine rağmen, 1940 Temmuzun­dan itibaren Berlin başta olmak üzere Almanya şehirleri üzerinde gittikçe artan İngiliz hava bombardımanları başladı. Alarm düdükleri insanları birkaç kez sığınaklara kaçmaya mecbur etmiş, hastanelerdeki ağır hastalar sedyelerle sığınaklara taşınmıştı. Berlin bölgesindeki “Siemensstad” savaş sanayi kuruluşu, 30 Ağustos gecesi uğradığı hasar yüzünden iki hafta çalışamayacak duruma gelmişti. Freiburg’un uğradığı korkunç hava saldırısından sonra misilleme yapılmasını emretmiş olan Führer (Hitler’in lakabı), 4 Eylül günü Reichstag (Reyştag)daki konuşmasında, “Eğer İngiliz Hava Kuv­vetleri 2.000-4.000 kiloluk bombalar atacak olursa biz bir gecede 150.000-400.000 kiloluk bombalar hatta daha fazlasını atarız.

Onlar birçok kentimize saldıracaklarını ilan ederlerse biz onların kentlerini yerle bir ederiz. Allah yardımcımız olsun. İki taraftan birinin çökeceği zaman gelecektir. Fakat bu Almanya olmayacaktır.” demişti.

Biz Berlin’de, her gece beş kez sığınağa iniyor, radyodan da Almanların şiddetli saldırılardaki başarılarını dinliyorduk. 7 Eylül gecesi yapılan saldırı, İngiltere istilasının başladığını düşündürecek kadar şiddetli olmuştu.(…) Londra, o gece Alman­ların 648 avcı uçağının himayesinde 628 bombardıman uçağının saldırısına uğramıştı. Hem Führer’in konuşmasındaki misilleme tehdidinin doğruluğunu ispat etmek hem de İngiliz halkında panik yaratarak İngiliz hükümetini barışa mecbur etmek amacını taşıyan bu ve bundan sonraki hava saldırılarından, en önemli askerî hedef olan hava alanlarının bombalanmaması, “Royal Air Force”un (İngiliz Hava Kuvvetleri), son derece muhtaç olduğu zamanı kazanmasını sağlamıştı. Bu yüzden Almanların hava kayıpları da gittikçe artmıştı. Savaş sonu istatistiklerinden anlaşıldığına göre Temmuz başından Ekim sonuna kadar Alman Hava Kuvvetleri 1733 uçak kaybetmişti. Buna karşılık İngilizlerin kaybı 915’i geçmemişti.

Führer 12 Ekim 1940’ta ordu başkumandanlığına verdiği talimatla İngiltere’yi istila teşebbüsünden vazgeçti ve Avrupa’da kendisi gibi genişleme siyaseti izlediğini gördüğü SSCB’nin tehdit ve tehlikesini ortadan kaldırmak için doğuya yönelme kararı verdi.

Hüsrev GEREDE (Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi), Harb İçinde Almanya (1939-1942), s. 63-67

  1. Almanya’nın Avrupa’da kısa sürede büyük başarılar elde etmesine rağmen Ingiltere’ye karşı aynı başarıları gösterememesinin sebepleri nelerdir?
  2. Dünya Savaşı’nın II. Dünya Savaşı’na oranla daha kısa sürede geniş alanlara yayılmasının sebepleri nelerdir?

DEVLET İŞ BİRLİĞİ

Vichy hükümetinin Şefi Pierre Laval’ın Almanya Dışişleri Bakanı Ribbentrop’a mektubu:

Temellerine kadar kültürümüzü yok edecek Bolşevizmden Avrupa’yı kurtarmak için Almanya büyük bir mücadeleye hazırlandı. Fedakârlığın büyük boyutları karşısında Fransız hükümetinin kayıtsız kalmayacağını bilmenizi istiyorum. Fransa hükümetinin kendiliğinden ve kolayca kendi imkânları çerçevesinde hiçbir çekinmede bulunmadan sizin çabalarınıza yardımda bulunacağını size söylemek istiyorum. Tarihin en büyük savaşı için Almanya, halkının en genç ve aktif unsurlarını harekete geçirdi, bunun sonucu olarak insana ihtiyacı var. Bu gereksinimleri anlıyorum ve imkânlarımızı sizin hizmetinize seferber etmeye hazırız. Bundan dolayı Fransızların fabrikalarınızda, mümkün olduğu kadar fazla sayıda, doğu cephesine gidenlerin yerini almasını istiyorum. Fransa Anti-Bolşevik lejyonuyla sembolik olarak doğu cephesinde temsil ediliyor. Sayılarını çoğaltmak mümkün olabilir. Fransız hükümeti bütün eski ve yeni gönüllülere kendilerinin ve aile üyelerinin şahsi çıkarlarının adaletle sağlanacağı garantisini veriyor (12 Mayıs 1942).

Pierre Laval
Georges LANGLOİS, 20. Yüzyıl Tarihi, s. 249

2. Kuzey Afrika’da Savaş

1940’ta Fransa savaş dışı kalırken İtalya’nın savaşa girmesi Akdeniz ve Doğu Afrika’da İngiltere’yi zor durumda bıraktı. İngiltere, denizlere egemen bir devletti. İngiltere’nin mağlup edilebilmesi ancak İngiliz donanmasının en önemli üslerinin alınmasıyla sağlanabilirdi. Bu önemli üslerden biri de Süveyş Kanalı idi. Bu bakımdan stratejik ve ekonomik yönleriyle Kuzey Afrika, savaşan taraflar için önemli bir alandı ve savaşın genel seyrini etkileyecek nitelikteydi.

Savaşın ilk haftalarında İtalya, Cebelitarık, Malta, İskenderiye ve Süveyş’i; İngiltere ise Rodos’u ve İtalya’nın endüstri bölgelerini bombaladı. Bundan sonra İtalya, Afrika’da kara harekâtına girdi. İtalya 1940 Ağustosunda İngiliz ve Fransız Somalisi ile Sudan’a saldırdı ve bu bölgeden İngilizleri çıkarttı. Akdeniz’e kesin hâkim olmak isteyen İtalyanlar bu kolay başarıdan sonra İngilizleri tüm Afrika’dan çıkarabileceklerini düşünüp Süveyş harekâtına karar verdiler. 1940 Eylülünde İtalyanlar, Trablusgarp üzerinden saldırıya geçerek bir haftada Süveyş’in 150 km batısına kadar geldiler. Bu noktada karşı saldırıya geçen İngilizler, beş gün içinde İtalyanları Mısır’dan çıkardığı gibi Mart 1941’de İtalyan işgalindeki Bingazi’yi ele geçirdiler.

İtalya, 31 Mart 1941’de Almanya’nın müdahalesi ile Kuzey Afrika’da yeni bir harekât başlattı. Almanya, bu harekâta büyük önem veriyordu. Plana göre İtalya güneyden; Almanya Kafkaslar ve Iran üzerinden Mısır’a gelip Orta Doğu Bölgesi’ni kıskaç içine alacaktı. Japonya’nın, Birmanya ve Hindistan üzerinden Iran’a gelmesiyle savaş sona erecekti. Bu yüzden Almanya, bu harekâta hem kara hem de hava kuvvetleri ile destek verdi.

Bingazi, Derne, Tobruk ve Sallum ortak Alman-İtalyan saldırısı ile İngiltere’den alındı. Bu durum üzerine İngilizler karşı saldırıya geçerek Alman-İtalyan kuvvetlerini Mısır ve Libya’dan attıkları gibi Bingazi’ye kadar ilerleyişini de sürdürdü. Bu harekâtla İngiltere İtalya’nın sömürgelerini elinden alırken Kuzey Afrika’nın büyük bir bölümünü ele geçirdi.

ABD, II. Dünya Savaşı’na girince Kasım 1942’de Fransa’ya ait Atlas Okyanusu ve Akdeniz kıyılarına asker çıkardı. Fas ele geçirilince İngiltere de İtalya’nın Afrika topraklarına karşı saldırıya geçti. 1943 Mayısına gelindiğinde tüm Alman ve İtalyan birlikleri teslim oldu. Müttefikler 250.000 kadar Mihver askerini tutsak aldılar. Bundan sonra müttefikler Avrupa’ya yöneldi.

3. Asya ve Pasifik’te Savaş
a. Savaş Öncesi ABD

I. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD Avrupa’daki gelişmelere karışmama kararı aldı. II. Dünya Savaşı çıktığı zaman Amerikan kamuoyu, Hitler’in diktatör (totaliter) rejimi, saldırgan politikası, Yahudilere karşı tutumu, demokratik rejimlere karşı bakışı ve antlaşmaları çiğnemesi sebebiyle Almanya’ya karşıydı. Ancak tarafsızlık politikası gereği ABD başkanı Roosevelt, savaş sırasında bir demeç vererek Amerikan halkından düşüncelerinde bile tarafsız kalmalarını istedi. Başlangıçta taraflara silah satmayan ABD, savaşın Almanya lehine dönmesi üzerine tarafsız yasalarını değiştirdi ve silah satışını serbest bıraktı. Alman ilerleyişi durdurulamayınca 1940’ta İngiltere’ye para ve silah yardımı da yaptı. 1941’de Amerika “Ödünç Verme ve Kiralama Yasası”nı çıkardı. Buna göre her ülke yiyecek ve savaş malzemesi dâhil her türlü yardımı “bedeli savaş sonunda ödenmek şartıyla” alabilecekti.

9-10 Ağustos 1941’de ABD ve İngiltere bir araya gelerek Atlantik Bildirisi’ni yayınladı.

Atlantik Bildirisi:

II. Dünya Savaşı sırasında İngiltere Başbakanı Winston Churchill ile o sırada henüz savaşa girmemiş olan ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt arasında Kanada açıklarında bir savaş gemisinde yapılan ve beş gün süren görüşmeler sonucunda 14 Ağustos 1941’de ortak bildiri yayınlandı. Bu maddeler daha sonra Birleşmiş Milletler Antlaşması’na dâhil edildi. Bildirinin maddeleri özetle şöyleydi:

1. Savaştan sonra toprak kazanılmayacak.
2. İlgili halkın onayı alınmadan toprak değişikliği yapılmayacak.
3. Uluslar kendi geleceklerini kendileri saptayacaklar (self-determinasyon).
4. Uluslararası iş birliği gerçekleştirilip geliştirilecek.
5. Temel ham maddelerden eşit biçimde faydalanılacak.
6. İnsanlar korku ve açlıktan kurtarılacak.
7. Açık denizlerde ticaret serbestliği gerçekleştirilecek.
8. Mihver Devletler silahtan arındırılacak ve savaştan sonra topyekûn silahsızlanmaya gidilecek.

Kâmuran GÜRÜN, Savaşan Dünya ve Türkiye (Savaş 1939-1945), s. 264-265’ten yararlanılmıştır.

 

b. Pearl Harlbour Baskını ve ABD’nin Savaşa Girişi

Japonya I. Dünya Savaşı’ndan sonra Pasifik bölgesinde ABD ve İngiltere’nin baskısı altında kalmıştı. Japon yöneticiler II. Dünya Savaşı ile bu baskıdan kurtulmak istedi. Savaş çıktığı sırada Japonya, Çin’in işgaliyle uğraşıyordu. İngiltere ve Fransa Avrupa’da savaşınca ABD, Uzak Doğu’da yalnız kalarak Çin’i desteklemekten vazgeçti. Böylece Japonya daha serbest kaldı ve güneye doğru yöneldi. İlk adım olarak da Hainan Adası’nı ele geçirdi. 1940’ta da Fransa, Almanya’ya yenilince Almanya’nın Vichy hükûmetine baskısı sonucu Japonya, Fransa’ya ait Çinhindi’nden stratejik üsler aldı.

Roosevelt, Japonya’ya petrol ambargosu koyarak Japon ekonomisini yıprattı. Bu meseleyi diplomatik yollarla çözemeyen Japonya, 7 Aralık 1941’de ABD’nin Pasifik üstünlüğünü simgeleyen Hawaii takımadalarından Honolulu’daki deniz ve hava üssü Pearl Harlbour’a saldırdı. Kısa sürede ABD’nin Pasifik Donanması’yla hava filosunun büyük bölümü etkisiz hâle getirildi. Bu saldırı üzerine ABD savaşa girmiş oldu. Ancak Japonya’nın ABD’nin Hawai’deki petrol depolarını vurmaması ve askerî açıdan önemli bu üssü işgal etmemesi, harekâtın stratejik açıdan başarılı olmasını engelledi.

Almanya, Roma-Berlin-Tokyo Mihveri’ne göre bir yükümlülüğü olmamasına rağmen dört gün sonra ABD’ye savaş açtı.

ABD, Ocak 1942’de İngiltere, SSCB ve yirmi iki devletin katılımı ile Birleşmiş Milletler İttifakını kurdu. Böylelikle Mihver Devletlere karşı ortak savaşma ve barış antlaşması imzalama kararı alındı. İlk önce Almanya’nın yenilgiye uğratılması kararlaştırıldı. Savaş sırasında karşılıklı antlaşmalar devam etmesine rağmen müttefikler genel olarak aralarında ortak strateji belirleyemedi.

SOROKU YAMAMOTO (1884-1943)

Japon amirali Yamamoto Pearl Harlbor baskınının düzenleyicisi ve planlayıcısıydı.

 Harvardda eğitim gördüğü için Amerikalıları çok iyi tanıdı. 1925-27 arasında Washington’da Deniz Ataşesi olarak görev yaptı. 1939’da Japon Donanması Komutanlığına getirildi. Asya’daki İngiliz ve Amerikan varlığına karşı savaşa girilmesini savunan Yamamoto, Japonya’nın Almanya ile müttefik olmasını istemedi.

 ABD savaşa girdikten sonra 18 ay Coral ve Midway Deniz Muharebeleri de dâhil olmak üzere Pasifik’teki bütün deniz harekâtlarını sevk ve idare etti. 18 Nisan 1943’te deniz harekâtının şifrelerini çözen Amerikalılar tarafından uçağı düşürüldü. Ölümü ile birlikte Pasifik’teki gidişat değişmeye başladı. Japonya’da bir süre gizlenen Yamamoto’nun ölümü, açıklandığında Japonların üzerinde çok olumsuz bir etki yarattı.

Liddell HART, II. Dünya Savaşı Tarihi 2, s. 818-819

c. Pasifik Savaşları

1942’ye gelindiğinde Almanya Avrupa’da; Japonya Uzak Doğu’da üstünlüğü elinde tutmaktaydı. Japonya, Pearl Harlbour saldırısından sonra güneye doğru yöneldi. ABD’nin Manila; İngiltere’nin ise Singapur ve Hong Kong’ta üslerini ele geçirdi.

Daha sonra Birmanya’ya ve Endonezya’ya asker çıkararak ilerledi. Bölgenin hâkimi Hollanda 100.000 tutsak vererek teslim oldu.

Nisan 1942’de Japonya, Avustralya’da durduruldu. Mayısta Amerikan ve Japon filoları Mercan Denizi’nde karşılaştı ve Japonya burada yenildi. Savaş sırasında ABD donanmasının toparlandığını gören Japonya, vakit kaybetmeden ABD’nin Midway üssüne saldırı planladı. 4 Haziranda gerçekleştirilen Japonya’nın Midway saldırısı, başarısızlıkla sonuçlandı. Bu gelişme Pasifik’teki savaşın seyrini etkileyecek bir dönüm noktası oldu.

 

C. BARIŞA DOĞRU

1. Avrupa’da Savaşın Sona Ermesi

14-24 Ocak 1943’te Roosevelt ve Churchill, Kazablanka Konferansı’nda aldıkları kararla “Mihver Devletlerin kayıtsız şartsız teslim alınması” için harekete geçtiler.

İtalya’yı Kuzey Afrika’dan atan Müttefikler Avrupa’ya yöneldi. Saldırı için en uygun yer İtalya idi. Temmuz 1943’te önce Sicilya’nın stratejik noktalarına hava saldırısı düzenlendikten sonra denizden çıkarma yapıldı. İngiltere ve ABD’nin bu harekâtı Stalingrad ölçüsünde bir başarı olmamakla beraber Mihver Devletlerin Avrupa’daki yenilmezliği sona erdi. Bu yenilgiler Mussolini’nin otoritesini sarstı. Mussolini, iktidardan düşerken yerine onun görevden aldığı Genelkurmay Başkanı Mareşal Badoglio başbakan oldu ve Müttefiklerle 3 Eylül 1943’te ateşkes anlaşması imzaladı. Almanya bu düzenlemelere tepki olarak Kuzey İtalya’yı işgal edip bir hava harekâtı ile Mussolini’yi tutsak olduğu yerden kurtardı. Daha sonra Almanlar, Roma’yı ele geçirerek Müttefiklere karşı savunma hattı kurdu. Müttefikler ancak Haziran 1944’te Roma’ya girip 1945 yılının başında Kuzey İtalya’yı ele geçirebildi.

6 Haziran 1944’te Alman işgali altındaki Fransa’ya İngiliz ve ABD birlikleri Normandiya kıyılarından girmeye başladılar. Almanların çok iyi tahkim ettikleri için hiç beklemedikleri Normandiya’dan Müttefik donanması büyük bir çıkartma yaptı. Müttefik birlikleri büyük kayıplara rağmen başarılı oldu ve Fransa’nın güneyinden gelen birliklerle birleşerek 26 Ağustosta Paris’e ulaştı.

Eylül sonlarında Fransa ve Belçika’da savaş sona erdi. Doğuda ise Sovyet ordusu Polonya ve Baltık ülkelerine girdi. Eylülde Bulgaristan SSCB orduları tarafından işgal edildi. Romanya ve Finlandiya ateşkes istedi. Hitler, savaşın son aylarında durumun kötüleştiğini anlayınca işgalci güçlere karşı örgütlenerek gerilla direnişi yapmayı planladı. Ancak bunun için halkın direnme gücü ve zaman kalmamıştı.

İtalya’da bu gelişmeler yaşanırken Almanya, SSCB ve batı cephelerinde güçlüklerle karşılaştı. Mayıs 1944’te Ruslar Kırım’ı da alarak Tuna’ya kadar ilerlediler.

II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru gelecekteki barışın esaslarını saptamak amacıyla Roosevelt, Churchill ve Stalin arasında 4-11 Şubat 1945’te Yalta Konferansı yapıldı. Churchill, Balkanlardaki İngiliz etkisinin sona ermesinden, savaş sonunda ABD’nin Avrupa’dan çekilmesinden sonra güçlü bir SSCB ile tek başına kalmaktan çekiniyordu. Bu nedenle, Fransa’nın da Almanya ve Avusturya’nın işgaline katılmasını sağladı. SSCB, Doğu Avrupa’dan ordularını çekmek ve serbest seçimlerin yapılmasını sağlamak için söz verdi. Ancak çekilmenin şartları ile Polonya’nın gelecekteki sınırları konusuna açıklık getirmedi. Almanya’dan tazminat almayı da garantileyen SSCB, Japonya’ya karşı savaşa girmesine karşılık kurulacak Birleşmiş Milletlerde üç sandalye (Sovyetler Birliği, Belarus ve Ukrayna) aldı. Böylece SSCB konferanstan en kârlı çıkan devlet oldu. Konferansta SSCB’nin Japonya’ya karşı savaşa girmesi karara bağlandı.

Daha sonra gerçekleşen San Fransisco Konferansı sırasında 7 Mayıs 1945’te Almanya kayıtsız şartsız teslim olmuş ve Avrupa’da savaş sona ermişti. Bunun üzerine Müttefikler arasında Berlin yakınlarında Potsdam’da ABD, İngiltere ve SSCB arasında 17 Temmuz-2 Ağustos tarihleri arasında yeni bir konferans toplandı. Bu konferansa SSCB adına Stalin, ABD adına Truman katıldı. İngiltere Başbakanı Churchill ise konferans sürerken ülkesindeki seçimlerde yenilgiye uğrayınca yerini rakibi Attle’ye devretti.

ON İKİ ADA
1913 Uşi Antlaşması ile İtalya’nın eline geçen On İki Ada, Musollini’nin devrilmesi ve İtalya’nın savaştan çekilmesi üzerine Almanlar tarafından işgal edildi. Almanya’nın teslim olmasından sonra da On İki Ada, Müttefiklerin eline geçti ve aynı yıl Yunanistan’a bırakıldı. İngiliz askerî yönetimi altında Paris’te, 27 Haziran 1946’da yapılan Dışişleri Bakanları Konferansı’nda On İki Ada’nın Yunan hâkimiyetine geçmesi kabul edildi. İtalya bunu 10 Şubat 1947’de onayladı ve Nisan 1947’de On İki Ada resmen Yunanistan’a bırakıldı.

Faruk SÖNMEZOĞLU, Türk Dış Politikası, s. 134

 

Potsdam Konferansı’nda, Almanya’nın teslim olmasından sonra ortaya çıkan sorunlar, yapılacak olan barış antlaşmalarının temel şartları ve yöntemleri belirlendi. Görüşmelerde Avrupa, Müttefiklerin istekleri doğrultusunda şekillendirildi. Almanya, dört işgal bölgesine ayrılarak ABD, İngiltere, Fransa ve SSCB yönetimine bırakıldı. Ayrıca Almanya için ekonomik ve askerî kısıtlama ve yükümlülükler getirildi. Savaş suçlularının tutuklanmasına ve diğer ülkelerde bulunan Almanların Almanya’ya götürülmesine karar verildi. Avusturya ve başkenti Viyana’nın dört işgal bölgesine ayrılması, İtalya ile koşulları ağır olmayan bir barış anlaşması imzalanması karara bağlandı.

Kararları itibarı ile Avrupa’nın siyasi, askerî ve nüfus yapısı yönünden büyük önem taşıyan Konferansta, devletlerin çıkarları doğrultusunda gergin anlar yaşandı. Bu anlaşmazlıkların artması, daha sonra dünyanın başlıca iki nüfuz alanına veya iki bloka ayrılma dönemine girmesine yol açtı.

Almanya'nın Bölünmesi

 

2. Pasifik’te Savaşın Sona Ermesi

Japonya, Filipinlerde General Mac Arthur komutasındaki ABD kuvvetlerine yenildi. Ekim1944’te yapılan Leyte Savaşı’nda Japon Donanması hemen hemen ortadan kaldırıldı. Daha sonra Pasifik Adaları alınarak Japon Adalarına ulaşmak, ABD’nin temel savaş stratejisi oldu. Ancak Japonya’nın bu şekilde teslim alınmasının Amerikan ordusunda büyük kayıplara sebep olacağı düşünülerek ilk kez atom bombası kullanıldı.

6 Ağustosta Hiroşima’ya atılan ilk atom bombası ile 70.000 kişi, 9 Ağustosta Nagazaki’ye atılan ikinci bomba ile 80.000 kişi öldü. ABD’nin Hiroşima üzerine atom bombasını kullanmasının ardından SSCB, 8 Ağustosta Japonya’ya savaş ilan etti ve Mançurya’yı ve 38. enlemin kuzeyindeki Kore topraklarını işgale başladı. Japonya, Nagazaki’nin bombalanması üzerine barış istemişti. Japonya 14 Ağustosta kayıtsız şartsız teslim oldu. 2 Eylül 1945’te ateşkes antlaşması imzalandı ve II. Dünya Savaşı sona erdi.

SAVAŞIN BAŞLARINDA JAPONYA
Dünya, tarihî bir dönüm noktasına geldi. Japon hükümeti barış ve dünyanın gelişmesi uğrunda üçlü ittifaka dâhil oldu. Biz, ağır sorumluluğumuzun farkındayız. Sizlere hadiselerin nasıl geliştiğini anlatarak gerçek durumu anlamanıza yardımcı olacağım.
Doğu Asya’daki hadiseler git gide kötüleşti ve Çin meselesi içinden çıkılmaz hâle geldi. Bunun üzerine hükümet, gerçekten iç savaşa dönüşen duruma çözüm bulmak için köklü tedbirler alınması gerektiğine inandı.
Avrupa’da yeni bir düzen kuran Almanya ve İtalya’nın, kaderlerini Japonya ile birleştirmek istemesi gayet doğaldı…
Son üç yıl boyunca Japonya, büyük fedakârlıklara katlandı ve pek çok sadık askerini kaybetti. Bir tarafta Çin harbinin uzaması ve diğer tarafta da yeni düzenin kurulması, silahların yenilenmesi, ağır fedakârlıkları gerektirdi ve hayatı güçleştirdi.
Ülke içindeki şartları ve uluslararası durumu göz önünde tutan hükümet, üçlü ittifakın Japonya için en iyi yol olduğuna karar verdi. Kaderimizi bu yoldaki gayretlerimiz tayin edecek. Sarf edeceğimiz gayretin sınırı yoktur. Halkın ayağa kalkarak milletin karşılaştığı güçlüklerin üstesinden gelmesini istiyorum.

Nejat MUALLİMOĞLU, Bütün Yönleri ile Hitabet, s. 520-521

Japonya'nın 2.Dünya Savaşı Öncesi ve Savaş Sırasında Ele Geçirdiği YerlerJAPONYA TESLİM OLURKEN
Seksen milyon Japon 15 Ağustos (1945) öğlen vakti hükümdarlarının sesini radyolarının önünde başları eğik, hazır ol vaziyetinde dinliyorlardı. Bu ses, boğuk ve hüzünlü bir tonda yavaş yavaş çıkıyordu. Japonlar büyük şaşkınlık yaşıyordu.
Japonlar, imparatorlarından kendilerini ölünceye kadar mücadele etmeye çağıracak ateşli bir konuşma bekliyorlardı. Zira ölümle sonuçlanabilecek o meşhur direniş hakkında kendilerine birçok telkinde bulunulmuştu. İmparatorun söyledikleri duyulduğunda birden korkunç bir iç parçalanmasıyla hayretler içinde Japonya’nın yenildiğini anladılar. Her şey bitmişti. Kabul edilemez olanı kabul etmek zorundaydılar. Radyo önündeki herkes çökmüştü. Japonlar görünmeden ağlamak için uzun süre evlerine kapandılar.

Georges LANGLOIS, 20. Yüzyıl Tarihi, s. 260

 

10 Şubat 1947’de İtalya, Romanya, Bulgaristan, Macaristan ve Finlandiya ile Paris’te barış antlaşmaları yapıldı. Japonya’yla da 8 Eylül 1951’de San Francisco’da barış antlaşması imzalandı. Ancak, 1919 Versay düzenlemesinin kilit ülkesi Almanya’yla bu defa antlaşma yapılamadı.

 

2.Dünya Savaşı Ünitesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.