Cumhuriyet Döneminde Dış Politika Gelişmeleri

CUMHURİYET DÖNEMİNDE DIŞ POLİTİKA GELİŞMELERİ

  1. Atatürk Döneminde Dış Politikanın Esasları:

* TBMM, Lozan Antlaşmasına kadar, Misak-ı Millî doğrultusunda ULUSAL BAĞIMSIZLIK mücadelesi veriyordu (1920-1923) Bu dönemde TBMM Hükümeti; topraklarımızda gözü olmayan ve bizimle iyi ilişkiler içinde bulunmak isteyen devletlerle (SSCB), bağımsızlıktan ödün vermeden iyi ilişkiler kurmak; topraklarımızda işgallerde bulunan ülkelerle de; sonuna kadar savaşı sürdürmek esasına dayanan bir dış politika izlemiştir.(Yunanistan, İngiltere, Fransa ve Ermenistan)

* Lozan Barışı’yla beraber Türkiye, bağımsız bir devlet ola­rak, uluslararası alandaki yerini aldı. Bu dönemde Türkiye’nin dış siyasal hayatı problemsiz bir dönem değildir. Türkiye, Lo­zan’la ulusal sınırlarını çizmişti. Bu sınırlar içinde sorunsuz ya­şamak istiyordu. İşte Cumhuriyetin ilânından sonra Türkiye; Ata­türk’ün bir sözünde vecizeleştirdiği gibi; “Yurtta barış, dünyada barış” esasına dayalı bir dış politika izlemeye başladı.

UYARI :

  • Türkiye, Cumhuriyetin ilk yıllarında dış siyasette “Bağımsızlık” ilkesine dayalı bir dış politika izledi. Yurtta ve dünyada barış politikasında;
  1. Bağımsızlık ilkesinden ödün vermeyen,
  2. Aktif, dinamik bir şekilde hükümranlık haklarını sınırlandır­mayan, varsa bunları kaldıran,
  3. Türkiye’nin Misak-ı Milli doğrultusunda sorunlarını çözen,
  4. Barışçı girişimlerle, Türkiye’nin güvenliğini sağlayan bir uy­gulama görülmektedir.

Atatürk döneminde takip edilen dış politika gelişmelerini, iki bölümde incelemekteyiz.

Bunlar:

  1. 1923-1930 yılları arasındaki gelişmeler,
  2. 1930-1938 yılları arasındaki gelişmeler,

 

 

a) 1923-1930 Yılları : Bu dönemde Lozan’da çözülemeyen, ya da esasları belirlendiği halde, ayrıntıları üzerinde durulan ko­nular daha ağırlıklıdır.

LOZAN’DAN SONRA ORTAYA ÇIKAN SORUNLAR:

  1. Musul Sorunu ve Irak Sınırı : Türkiye-İngiltere ile sorun yaşamıştır.
  2. Yabancı Okullar Sorunu : Türkiye-Fransa ile sorun yaşamıştır.
  3. Osmanlı Borçları Sorunu : Türkiye-Fransa ile sorun yaşamıştır.
  4. Kabotaj Kanunu ve Limanların işletilmesi : 1926
  5. Demiryollarının Millileştirilmesi : Türkiye-Fransa ile sorun yaşamıştır.
  6. Nüfus Değişimi : Türkiye-Yunanistan ile sorun yaşamıştır.
  7. Musul Sorunu ve Irak Sınırı :
  • Lozan Antlaşması’nın çözüme kavuşturamadığı tek konu; Irak sınırı ve Musul konusudur. Bu sorun, Lozan’da “ikili görüş­melerle dokuz ayda” çözümlenmek üzere kalmıştı.
  • Türkiye Musul’a, Misak-ı Millî açısından baktı. Türk çoğun­luğun yaşadığı bu topraklar mutlaka kurtarılmalıydı.
  • İngiltere olaya petrol ve zengin petrol yatakları açısından yaklaştı. Daha o günlerde petrolün önemini kavrayan İngiltere, Musul’u bırakmamak için her türlü yola başvurdu. Hatta İngiltere Hakkari’nin dahi Irak’a bırakılması için çaba sarf etmiştir.

UYARI:

  • İngiliz Ajanları (Lavrens), Türkiye’yi iç kargaşaya düşürerek; Musul’u almak için, Şeyh Sait Ayaklanması’nın çıkmasında etkili oldular.
  • Şeyh Sait Ayaklanması, Musul’un kaybedilmesinde etkili oldu.

*     Şeyh Sait Ayaklanması’nı bastırırken, Türk ordusu yıpran­mış, Musul sorunuyla yeterince ilgilenememiştir. Bunun üzerine
* Türkiye ile İngiltere arasında, 5 Haziran 1926 yılında Ankara Antlaşması imzalandı.

NOT : Türkiye-İngiltere aralarında anlaşamayınca konu Milletler Cemiyeti konseyinde görüşülmüş, Milletler Cemiyeti Musul’un Irak’a bırakılmasını uygun gördü.

Antlaşmaya göre;

  1. Bu günkü Türk – Irak sınırı belirlendi.(Hakkari Türkiye’de kaldı.)
  2. Musul, İngiltere’nin mandasındaki Irak’a bırakıldı. Musul’un dışarıda kalması, Misak-ı Millî kararlarına aykırıdır.

Musul petrol gelirlerinin % 10’u, 25 yıl süresiyle Türkiye’ye verilmesi kabul edildi.

NOT: Türkiye daha sonra 500.000 İngiliz lirası karşılığı parasal hakkından vazgeçti.

NOT : Türkiye ile İngiltere Musul Sorununu çözdükten sonra düşmanlık ilişkileri dostluğa dönüşmüş İngiltere Türkiye’nin Milletler Cemiyetine üye olmasında etkili olmuştur.

  1. Yabancı Okullar Sorunu:
  • Lozan Antlaşması’yla, yabancı okullar Türkiye’de kalmış, ancak bu okulların düzenlenmesi Türkiye’ye bırakılmıştı. 1924 yılında lâiklikle ilgili bir dizi inkılâplar yapılınca, “Yabancı Okullar Sorunu” ortaya çıktı. Türkiye, yabancı okullardaki dinsel izlerin kaldırılmasını istedi. Tevhid-i Tedrisat kanunu doğrultusunda bu okullarla ilgili birtakım uygulamalar başlattı. 1925 yılında Maarif Bakanlığı’nın aldığı önlemler arasında; Türkçe, tarih, coğrafya, yurt bilgisi ve sosyoloji gibi millî kültür derslerinin Türkçe olarak Türk öğretmenleri tarafından okutulması, okulları Türk müfettiş­lerin denetlemesi, okul müdür ve yardımcılarının Türk olması esası da vardı.

UYARI:

* Tevhid-i Tedrisat yasası ile Eğitim ve öğretim Milli Eğitim Bakanlığına bağlanınca Yabancı Okullar sorunu çıkmıştır.

* Türkiye’nin yabancı okullar ile ilgili kararlarına Fransa ve Ortadoks Patrikanesi (Heybeliada Ruhban Okulu kapatıldığı için) sorun yaşamıştır.

  • Türkiye, yabancı okullara uygulayacağı esasları belirler­ken, bazı ülkelerin elçileri ve Patrikhane, alınan kararlara itiraz ettiler. Türkiye, bu kararların alınmasını Lozan Antlaşması’nın kendisine verdiğini bildirerek, içişlerine ve bağımsızlık haklarına aykırı bulduğu için bu girişimleri reddetti.
  1. Osmanlı Borçları Sorunu:

*     Lozan’da, alacaklı ülkelerle Türkiye arasında, borçların na­sıl ödeneceği ikili görüşmelerle çözümlenmesi kabul edilmişti.Türkiye en fazla Fransa’ya borçlu olduğundan 1928’de Fransa ile antlaşma yapıldı.Ancak 1929’da Dünyadaki ekonomik bunalım Türkiye’yi de etkisi altına alınca Türkiye borçlarını bir süre ödeyemeyince sorun yaşanmış, ancak 1932’de Fransa ile kesin olarak sorun çözümlendi. Borçların Türk parası karşılığı ve eşit taksitlerle ödenme­si kabul edildi.Türkiye 1952’de borçlarından tamamen kurtulmuştur.

  1. Kabotaj Kanunu ve Limanların işletilmesi : (1926)

*     Lozan Antlaşması ile kapitülasyonlar, bütün sonuçlarıyla birlikte kaldırılmıştı. Ancak deniz ve limanlarımızda Lozan’dan sonra bir süre daha bağımsızlık haklarımızı kullanamadık. 1Temmuz 1926 yılında, Kabotaj Kanunu çıkarılarak limanlardaki ve denizlerimizdeki her türlü bağımsızlık haklarını kullanmaya başladık.

UYARI:

  • Kabotaj kanunu ile, kapitülasyonların kaldırılması pekiştirildi.

Kabotaj Kanunu’yla, Türk karasularında gemi işletme hak­kının sadece Türklere ait olduğu belirlenmiştir.Böylece Ulusal Bağımsızlık yani Milliyetçilik ilkesi doğrultusunda önemli bir karardır.

  1. Demiryollarının Millileştirilmesi : (1929)

* Türkiye kapitülasyonların kalıntılarını temizlemek için Fransız şirketince işletilen Adana-Mersin Demiryolunun kanunla satın almak isteyince Fransa ile uyuşmazlık yaşandı.1929’da sorun çözüldü.Türkiye Demiryollarını satın aldı.

  1. Nüfus Mübadelesi (Değişimi) Sorunu:
  • Lozan Antlaşması’na göre; İstanbul dışındaki Rumlarla Batı Trakya dışındaki Türkler, karşılıklı olarak değiştirilecekti.

*     Yunanistan, bu konunun görüşülmesi sırasında olmadık problemler yarattı. “Megola idea” yi sürdürmek isteyen Yunanis­tan, İstanbul’da daha çok Rum bırakma gayretiyle, Mondros ön­cesini esas alıyordu. Halbuki bu değişimde kural Lozan olmalıy­dı. Türkiye’nin karşı çıkması üzerine, konu Lahey Adalet Divanı’na götürüldü. Divan da anlaşmazlığı çözemedi.

UYARI :

  • Lozan Antlaşması’ndan sonra, Türkiye ile Yunanistan arasındaki “Nüfus Mübadelesi Sorunu” giderek gerginlik yarattı. Bu sorun iki tarafı yeniden savaş ortamına getirdi.
  • Venizelos’un Türkiye’yi ziyareti ile 1930 yıllarında bu sorun Türkiye’nin yorumladığı şekilde çözümlendi.Nüfus değişimi sorunu halledilince ilişkiler normal’e dönmüş, Balkan Paktı’nın kurulmasına zemin hazırladı.
  • 1930-1954 yılları arasında iki devlet, “Kıbrıs Krizi” çıkınca­ya kadar dostluk ilişkilerini sürdürdü.

NOT: Patrikane sorunu : Türkiye Patrikaneyi İstanbul’dan çıkartmak istemiş, ancak Yunanistan ve Batı dünyasının tepkisini çekmiştir.1934’te Ortodoks Patriği politikaya karışmaması şartıyla İstanbul’da kaldı.

LOCARNO ANT.(1925): Almanya ile başta ABD olmak üzere batılı devletler arasında yapıldı.Almanya Batılı Devletlerin safında yer aldı.

BRİANT KELLOG PAKTI (1929): Türkiye bu pakta katılmakla Uluslararası alanda barış politikasına değer verdiğini kanıtlamıştır.

TÜRK-SOVYET İLİŞKİLERİ (1925): Türkiye ile Sovyetler Birliği, İngiltere ile yaşanan Musul sorunundan dolayı yakınlaşma olmuş Türkiye ile Sovyetler Birliği 1925’te dostluk ve saldırmazlık ant.imzalamıştır.

 

 1930-1938 YILLARI ARASI

  1. Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Üye olması :(1932)
  2. Balkan Antantı :(1934)
  3. Montrö Boğazlar Sözleşmesi :(1936)
  4. Sadabat Paktı :(1937)
  5. Hatay’ın Türkiye’ye katılması :(1939)
  • 1930’lu yıllar, dünyanın hızla ikinci Dünya Savaşı ortamına girdiği yıllardır. Bu durumu ilk defa fark eden liderlerin başında Atatürk gelmektedir.
  • Atatürk Amerikalı gazeteci General Marc Artur’la yaptığı bir mülakatta; “Dünya hızla bir savaşa gidiyor. Savaşı, Almanya ve İtalya çıkaracaktır. Fakat savaşın galibi bu devletler olmayacak­tır. Savaşın galibi, komünizmi bir dünya rejimi yapmaya çalışan Sovyet Rusya olacaktır. İhtilâller yoluyla Sovyet Rusya toprakla­rını genişletecektir.” demişti. Atatürk bu sözleriyle; Nazizm, Fa­şizm ve Komünizm gibi, totaliter (baskıcı) ve yayılmacı yeni re­jimlere ve ülkelere dikkatleri çekmişti.
  • İşte savaş rüzgârlarının estiğini gören Atatürk;
  1. Dünya barışının korunmasını,
  2. Türkiye’nin sınır güvenliğinin sağlanmasını
  3. Lozan’ın bıraktığı Misak-ı Millî’ye aykırı uygulamaları, çö­zümlemeye yönelik bir dış politika takip etti.
  4. Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne Girmesi (1932)
  • Milletler Cemiyeti, Wilson ilkeleri doğrultusunda dünya ba­rışını sağlamak üzere kurulmuştu. Türkiye, “Yurtta barış, dünya­da barış” ilkesi doğrultusunda bir dış politika izliyordu. Fakat Mil­letler Cemiyeti’ne hâlâ üye olmamıştı. Çünkü bu cemiyet, sorun­ları büyük devletlerin lehine çözümlüyordu. Dünya barışını sağ­layamazdı.
  • 1932 yılında Cemiyet-i Akvam’ın çağrısı üzerine, bu kuru­luşa gönülsüzce girildi.

UYARILAR:

  • Milletler Cemiyeti’ne Türkiye’nin katılması, dünya barışına bir katkıdır.

*     Türkiye’nin Cemiyet-i Akvam’a çağrılması, onun saygın bir ülke olduğunu kanıtlamıştır.

NOT : Milletler Cemiyetinin en çok İngiltere’nin çıkarlarına hizmet etmesi 2.Dünya savaşının çıkmasını engelleyememiştir.Bu durum Milletler Cemiyetinin kuruluş amacına aykırı davranmasının sonucudur.Milletler Cemiyeti(Cenevre) etkisini yitirince (1939), San Francisco Konferansında Merkezi Newyork olmak üzere 1945’te Birleşmiş Milletler örgütü kuruldu.

  1. 2. Balkan Antantı (9 Şubat 1924) ve Sadabat Paktı’nın Kuru­luşu (1937):
  • Balkan Antantı, Almanya ve İtalya’nın Balkanlara yönelik saldırılarını önlemeye yönelik bir savunma işbirliği olarak kurul­du. Türkiye’nin önderliğinde bu kuruluşa; Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya katıldı. Bulgaristan, Yunanistan’la sorunları oldu­ğu için bu kuruluşa girmedi. Bu kuruluşun doğmasında, Yuna­nistan’la Türkiye arasındaki dostluk ilişkileri de ortam hazırla­mıştır. Böylece Türkiye, batı sınırlarının güvenliğini sağlamış ol­ Balkan Antantı, 1940’tan sonra dağıldı.

ÖZELLİKLERİ :

  1. Türkiye’nin Batı sınırlarını güvence altına almak istemesi.
  2. Almanya’da Nazi Partisinin iktidara geçişi Balkanlı Devletleri birbirine yaklaştırmıştır.
  3. Balkan Antantına Türkiye-Yunanistan-Romanya-Yugoslavya katıldı.Merkez Devlet Türkiye’dir.
  4. Balkan Antantı ile Balkanlarda barış ve güvenlik sağlanmış, azda olsa Balkanlı Devletler arasında silahlı çatışmayı önlemiştir.
  5. Dünya savaşı tehlikesine karşı caydırıcı bir özelliğe sahiptir.

SADABAT PAKTI : (1937)

  1. Türkiye-İran-Irak-Afganistan arasında Tahran’da Sadabat Sarayında imzalandı.
  2. İtalya’nın Doğu devletlerine karşı istila politikası izlemesi kuruluşunda etkili olmuştur.(İtalya 1933’te Habeşistan’ı işgal etmiştir.)
  3. İtalya’ya karşı Ortadoğu ülkelerinin savunma güvenliğini sağlamak istemesi etkilidir.
  • İtalya’nın Doğu Akdeniz’deki saldırgan tutumu ve Sovyet Rusya’nın Asya’daki yayılmacı politikası da Sadabat Paktı’nın doğmasına ortam hazırladı. Türkiye’nin girişimleriyle Irak, İran ve Afganistan’la Sadabat Paktı kuruldu (1937).
  • Saadabat Paktı’na Suriye, Irak’la sınır sorunları olduğu için katılmadı. Suriye’nin bu sırada Türkiye ile de Hatay sorunu baş­lamıştı.
  • Sadabat Paktı’nın kurulmasıyla, Türkiye doğu sınırlarını da, muhtemel bir savaşa karşı güvenlik içine aldı.

NOT : Devletler birbirlerinin içişlerine karışmayacağına, ortak menfeatlerde istişarede bulunacaklarını, birbirlerine saldırmamayı, hudutlarına saygı göstermeyi ve Briand-Kellog Paktına bağlı olacaklarını kabul etmişlerdir.Sadabad Paktını ABD ve İngiltere olumlu karşıladı.

UYARILAR :

  • Balkan Antantı ve Sadabat Paktı, Türkiye ve bölge ülkele­rinin 2.Dünya savaşı tehlikesine karşı güvenlik ve bölgesel savunma işbirliğidir,
  • Türkiye bu girişimleriyle, bölgesel barışa katkıda bulun­muştur.
  • Bu antlaşmalara Türkiye’nin önderlik ettiği düşünülürse; bu gelişmeler Türkiye’nin saygın bîr ülke olduğunun bir kanıtıdır.
  1. Montreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi (20 Temmuz 1936)
  • Lozan Antlaşmasıyla, Boğazlar Türkiye’ye bırakılmıştı.
    Ancak;
  1. Boğazları silahlandırmadığı için, Türkiye’nin güvenliği teh­likeye girmişti. Boğazlar Komisyonuyla oluşturulan ortak yönetim, bir savaş halinde Boğazları koruyamazdı.
  2. Miletler Cemiyeti’nin bu konuda verdiği garantinin boşa çıkması.
  3. Almanya ve İtalya hızla silahlandığından, Dünya Savaşı yaklaşıyordu.
  4. Boğazların yönetiminin Uluslararası Komisyon’a bırakılma­sı; Türkiye’nin egemenlik haklarını sınırlandırıyordu.
  • İşte Türkiye, bu olumsuz gelişmelerden ve aksaklıklardan dolayı, Milletler Cemiyeti’nden Boğazlar statüsünün yeniden dü­zenlenmesini istedi.
  • Türkiye’nin isteklerini haklı bulan büyük batılı devletler, Montreux’de (Montrö) bir konferans düzenlediler.

Bu sözleşmeye göre;

UYARI:

  • Lozan görüşmelerinde Türkiye’yi destekleyen Sovyet Rus­ya, Montrö görüşmelerinde karşısında yer almıştır, İngiltere ve batılı devletler, Lozan görüşmelerinde Türkiye’nin tezlerine kar­şı çıkarken, Montrö görüşmelerinde bu devletler Türkiye’nin ya­nında yer almışlardır. Bu durum dış politika olaylarının, hislerle değil; mantıkla, millî çıkarlarla çözümlendiğinin açık kanıtıdır.
  1. Boğazlar Komisyonu kaldırılarak, görev ve yetkileri Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakıldı.
  2. Türkiye’ye Boğazların iki yanında asker bulundurma ve as­kerî tesis kurma hakkı tanındı.
  3. Ticaret gemilerinin, Boğazlardan geçişi serbest bırakıldı.
  4. Boğazlardan yabancı savaş gemilerinin geçişi için sınırla­malar getirildi.
  5. Karadeniz’e kıyısı olmayan devletlerin donanmalarının Boğazlardan geçişi sınırlandırıldı.
  6. Türkiye bir savaşa girerse Boğazları tamamen Uluslararası geçişe kapatabilecektir.
  7. Antlaşma 20 yıl süreyle, 5’er yıl aralıklarla gözden geçirile­rek sürdürülecek; bu deneme sırasında problem çıkmazsa; antlaşma süreklilik kazanacaktır.

SONUÇLAR:

*     1923’te Lozan Ant.ile kurulan Uluslararası Boğazlar komisyonu kaldırıldı.

  • Türkiye, Lozan’ın pürüzlü bıraktığı Boğazları, Misak-ı Milli doğrultusunda lehine çözümlemiştir.
  • Montrö ile Türkiye’nin Boğazlar’da egemenlik hakları kesinleşmiştir.
  • Türkiye’nin Karadeniz ve Akdeniz’deki önemi bir kat daha artmıştır.
  • Türkiye uluslararası ilişkilerde denge unsuru olmuştur.
  • Türkiye’nin Anadolu ve Rumeli’ye toprak bütünlüğü sağlandı.
  • Sovyet Rusya, ilk kez Montrö Sözleşmesi’yle donanmasını sınırlı da olsa Akdeniz’e geçirebilmiştir.
  • Montrö Sözleşmesi’ni, İtalya ve Japonya daha sonra imza­layan devletlerdir.
  • Sovyet Rusya Montrö Boğazlar Sözleşmesine karşı çıkmıştır.
  1. Hatay’ın Anavatan’a Katılması (23 Haziran 1939)

1921 yılında imzalanan Ankara Antlaşmasıyla Hatay-İskenderun ile birlikte, Mi­sak-ı Millî  sınırlarının dışında kalmıştı. Hatay, Ankara Antlaşma­sıyla Fransa’nın mandasına Suriye’ye bırakılırken; İskenderun Sancağına özerklik verildi.

Özeklik statüsüne göre; Türklerin millî kimliklerinin ko­runması güvence altına alınmış ve Fransa’nın Suriye’den çekil­mesi halinde de, Hatay’ın Suriye’ye bırakılmaması kabul ettiril­mişti. Fransa Suriye’den çekilmek zorunda kalırsa; Hatay halkı bir referandumla kendi durumlarını hür iradeleriyle, kendileri be­

2.Dünya savaşı tehlikesine karşı Fransa 1936 yılının sonlarında, Suriye ve Lübnan’a bağım­sızlık vererek, bölgeyi terk etti. Ancak, Ankara Antlaşması’nı dikka­te almayan Fransa, Hatay ve İskenderun’u da Suriye’ye bıraktı.(1936)

Türkiye bunun üzerine konuyu, Milletler Cemiyeti’ne götür­dü. Milletler Cemiyeti, bölgeye Sandler başkanlığında bir komisyon gönderdi.

Sander raporuna göre;(1936)

İskenderun içişlerinde serbest, dışişlerinde Suriye tarafından idare edilecek, resmi dili Türkçe olacak, İskenderun sancağı Milletler Cemiyeti tarafından kontrollü olarak, İskenderun Sancağının bütünlüğü Türkiye ve Fransa’nın emniyetinde olacaktır.

Sander Raporu doğrultusunda 1937’de Hatay Anayasası hazırlandı.Bu Anayasa ile 1938’de seçim yapılacaktı.Fransa’nın anlaşmaz tutumu karşısında Türkiye sınıra 30.000 kişilik Askeri kuvvet yığdı.Savaşı göze alamayan Fransa ile 1938’de kesin antlaşma yapıldı.Türk ordusu Hatay’a girerek güven ve huzuru sağladı.

  1. Yapılan seçimden sonra Hatay Meclisi 2 Eylül 1938’de bağımsız Hatay Cumhuriyetini ilan etti.(1938)
  2. Hatay Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’na Tayfur SÖKMEN getirildi.
  3. Hatay Hükümetinin başına Abdurrahman MELEK getirildi.
  4. Hatay Cumhuriyeti, 23 Haziran 1939’da Türkiye ile Fransa arasında yapılan antlaşma ile Türkiye’ye katılmasına karar verildi.Hatay Cumhuriyeti kararı beklemeden Türkiye’ye katıldı.Türkiye Cumhuriyeti 7 Temmuz 1939’da bir kanunla Hatay ilini kurup Türkiye’ye bağlanma işlemi tamamlandı.

NOTLAR:

* Hatay Sorunu da Misak-ı Milli doğrultusunda çözümlenen son toprağımızdır. Türkiye’nin en son belirlenen sınırı, Suriye sınırıdır.

  • 1936-1939 yılları arasındaki esen savaş rüzgârlarının bu sorunun çözümlenmesinde önemli bir rolü vardır.
  • Kemal ölmeden önce Hatay’ın Türkiye’ye katılması için yoğun çaba sarf etmiştir. Ancak Hatay 1939’da Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye’ye katıldı.Yine M.Kemal 1921 Ankara Ant., Fransa, Suriye’den çekilirse Hatay’ın geleceği Halk oylamasıyla belirlenmesi maddesini koydurmakla ne kadar ileri görüşlü olduğunu ıspatladı.
  • Lozan’da pürüzler bırakan Boğazlar (1936) ve Hatay (1939), Misak-ı Milli’ye uygun çözümlerdir. Bundan dolayı, Tür­kiye Cumhuriyeti 1936-1939 yılları arasında, Misak-ı Millî ilkele­rine uygun antlaşmalar yapmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.