İlk Türk İslam Devletleri Ünitesi Özeti Ders Notu

İLK  TÜRK  İSLAM DEVLETLERİ ÜNİTESİ ÖZETİ

  • Türklerin Müslümanlarla karşılaşmasına ve İslamiyet’i benimsemelerine zemin hazırlayan ilk gelişmelerden biri Hz. Ömer döneminde İran’la yapılan ve başarıyla sonuçlanan Nihavend Savaşı’dır. Hz. Osman döneminde Horasan, Emeviler döneminde ise Maveraünnehir alınarak Türklerle temasa geçildi. Fakat, Emevilerin milliyetçi tutumu İslamiyet’in Türkler arasında yayılmasını olumsuz yönde etkiledi. Abbasiler döneminde, Talas Savaşı’ndan sonra iki taraf arasında yakın ilişkiler başladı. İslamiyet Türkler arasında yayıldı.

Türklerin İslamiyet’i kolayca benimsemelerinde şu faktörler etkili oldu.

  1. Ticari faaliyetler sayesinde Türklerle Müslümanların yakınlaşması ve kültürel iletişimin artması,
  2. İslam Dini ile eski Türk inanç sistemi arasında ortak yanların bulunması,
  3. Gök Tanrı inancının giderek “Tek Tanrı” inancına dönüşmüş olması,
  4. Daha önce karşılaştıkları dinler sayesinde Türklerin cennet, cehennem, ahiret gibi kavramlarla tanışmış olması,
  5. İslamiyetin ahlak ve temizlik kurallarının Türklerin yaşam tarzına uygunluğu,
  6. Emevilerin aksine, Abbasilerin hoşgörülü bir politika izlemeleri,
  7. İslam’daki “fetih” anlayışının Türklerdeki “cihan hakimiyeti” anlayışına benzemesi. 
  • Türkler, Selçuklulardan itibaren İslam aleminin siyasi kaderini ellerine geçirdiler ve Osmanlı Devleti yıkılıncaya kadar da ellerinde tuttular. Bizans’a ve Haçlılara karşı İslam dünyasını korudular. Asya ve Avrupa’da İslam’ı yaydılar. İslam medeniyetinin gelişmesinde pay sahibi oldular. Birçok bilim adamı yetiştirdiler. 

İLK  TÜRK İSLAM  DEVLETLERİ

1) Karahanlılar (840-1212):

  • Orta Asya’da kurulan ilk Müslüman Türk devletidir. Türk – İslam medeniyetinin temelini atmıştır. Devletin asıl kurucusu sayılan Satuk Buğra Han Müslüman olmuş; döneminde, devlete bağlı Türkler arasında İslamiyet hızla yayılmıştır.
  • Karahanlılar, Gaznelilerle birlikte hareket ederek Samanoğulları Devleti‘ni ortadan kaldırdılar. Maveraünnehir’i hakimiyet altına aldılar. Daha sonra devlet ikiye bölündü. Doğu Karahanlılar Devleti Karahıtaylar, Batı Karahanlılar Devleti ise Harzemşahlar tarafından yıkıldı.

2) Tolunoğulları (868-905):

  • Tolunoğulları, Mısır’da kurulan ilk Müslüman Türk devletidir. Filistin ve Suriye’yi kendilerine bağladılar. Suriye’deki Karmati isyanını bastıramayınca Abbasilerden yardım istediler. Abbasi ordusu önce Karmatileri yendi, arkasından Tolunoğulları Devleti’ne son verdi.
  • Tolunoğulları Mısır’daki Türk hakimiyetinin öncüleri olmuşlardır. Güçlü bir ordu ve donanmaları vardı. Tolunoğulları Mısır’ı bayındır hale getirmiş, Nil’in akışını düzenlemiş, tarımı geliştirmiş, ülkeyi sosyal tesislerle donatmışlardır.

3) İhşidiler (Akşitler) (935-969):

  • Mısır’da kurulan ikinci Türk devletidir. Ülkede karışıklık çıkması üzerine, Fatımiler tarafından ortadan kaldırıldılar. İhşidiler, Mısır halkının Tolun-oğullarını sevdiğini görerek, her işlerinde onları taklit etmişler; ancak siyasi istikrar ve ekonomik refah yönünden onlardaki düzeyi yakalayamamışlardır.

4) Gazneliler (963-1187):

  • Devletin temelini Samanoğullarının Horasan valisi Alp Tekin atmıştır. Mahmud döneminde Samanoğulları toprakları Karahanlılarla paylaşıldı. Hindistan’a on yedi sefer düzenlendi. Mahmud, bu seferlerde kazandığı başarılarla İslam dünyasında kahraman haline geldi. Irak’taki Büveyhoğulları’na karşı Halife’yi korudu. Halife kendisine “sultan” ünvanını verdi. Mes’ud zamanında, Selçukluların Horasan’a girmeleri üzerine yapılan Dandanakan Savaşı’nda Selçuklulara yenildiler (1040).
  • Gazneliler Devleti yıkılış sürecine girdi. Horasan Selçukluların eline geçti. Selçuklu Devleti resmen kuruldu. Daha sonra Gazneli Devleti Afganistan’da bulunan Gurlular tarafından yıkıldı.
  • Gazneli Devleti bir İslam devleti özelliği taşır. Birçok etnik grubu bünyesinde barındırmış; bu durum devletin yıkılmasına etki etmiştir. Saray ve ordu dili Türkçe, bilim dili ise Arapça’dır. Bu durum Türkçe’nin gelişmesini yavaşlatmıştır.

5) Büyük Selçuklu Devleti  (1040 – 1157):

  • Büyük Selçuklu Devleti’ni kuranlar Oğuzlar’dır. Oğuzlar IX. yüzyıl sonlarında Sir – Derya boyları ve Aral Gölü çevresinde yaşamaktaydılar. Bu bölgede Oğuz Yabgu Devleti‘ni kurmuşlardı. Komşuları Karluk, Peçenek, Kıpçak ve Hazarlarla genellikle savaş halindeydiler. Zira, Oğuz Yabgu Devleti Kıpçak akınları sonunda yıkıldı. Oğuzların görünüşe göre bir devlet teşkilatları bulunmasına rağmen, daha ziyade “boy teşkilatı” halinde yaşarlardı.
  • Oğuzların Kınık boy beyi ailesine mensup Selçuk, kendisine bağlı Oğuzlarla Cend yöresine yerleşti. Bu sırada İslamiyet’i Selçuk’un ölümünden sonra, Kıpçak baskısının etkisi ile, Arslan Yabgu idaresinde Buhara civarına indiler.
  • Oğuzlar, Arslan Yabgu’nun Gazneli Mahmut tarafından tutsak edilmesi üzerine ailenin başına geçen Muhammed Tuğrul ve Davut Çağrı beylerin öncülüğünde Horasan’a indiler. Gaznelilere karşı Dandanakan Savaşı’nı kazanarak Selçuklu Devleti’ni resmen kurdular (1040). Bu olay Oğuz Türkleri tarihinde bir dönüm noktası
  • Kısa sürede Horasan, İran ve Azerbaycan’a hakim oldular. Tuğrul Bey devletin merkezini Rey şehrine taşıdı. Arslan Yabgu’nun oğlu Kutalmış ile İbrahim Yinal Anadolu’ya ilk akınları düzenlediler. Pasinler Savaşı‘nda Bizans kuvvetleri yenilgiye uğratıldı (1048). Bizans’a karşı ilk zafer kazanıldı. Bizans antlaşma teklifinde bulundu. Yapılan antlaşmaya göre, Bizans ülkesindeki camilerde Abbasi halifesi ve Tuğrul Bey adına hutbe okunacaktı.
  • Bu sırada Abbasi Halifesi batıdan Fatımilerin, güneyden ise Büveyhoğullarının baskısı altındaydı. Halife’nin yardım istemesi üzerine, Tuğrul Bey 1055’te Bağdat’a girip Halife’yi Büveyhoğulları tahakkümünden kurtardı. Halife ona “Doğunun ve Batının Hükümdarı” ünvanını verdi. Bu, İslam aleminin siyasi hakimiyetinin resmen Türk hükümdarına verilmesiydi.
  • Daha sonra başa geçen Alp Arslan, Vezir Nizamülmülk‘ün siyasi tecrübelerinden de yararlanarak devletin sınırlarını genişletti. Bütün Azerbaycan ile Kuzey Irak ve Suriye’yi bir Türk yurdu haline getirdi. Bizans’a bağlı Ermenileri yendi.

Malazgirt Savaşı (1071):

  • Anadolu’ya Türk akınlarının başlaması, Bizans üslerinin ele geçirilmesi, Anadolu’nun fethinin sistemli bir politika haline getirilmesi, Anadolu’nun Oğuzlara yurt edindirilmek istenmesi ve Anadolu’nun ekonomik ve askeri açıdan stratejik önemi Selçuklularla Bizans’ı karşı karşıya getirdi.
  • Bizans İmparatoru Romanos Diogenes, Balkanlardaki Peçenek, Uz, Kıpçak Türkleri ile Slav, Got, Frank, Ermeni ve Gürcülerden oluşan büyük bir ordu ile Anadolu’ya girdi. Yapılan savaşı Alp Arslan kazandı. Bu zaferin kazanılmasında Uz ve Peçenek Türklerinin Selçuklular tarafına geçmesinin de etkisi olmuştur.
  • Esir alınan Bizans İmparatoru serbest bırakılarak, kendisi ile bir antlaşma yapıldı. Buna göre; “Bizans vergi verecek, Doğu Anadolu’dan çekilecek ve gerektiğinde askeri yardımda bulunacaktı“. Fakat Romanos Diogenes Bizans kuvvetleri tarafından öldürülünce antlaşma uygulanamadı.

Sonuç:

  • Malazgirt Zaferi Türkiye tarihi açısından bir dönüm noktasıdır. Bizans’ın gücü kırılarak Türklere kesin biçimde Anadolu’nun kapısı açılmış; Türkler kısa sürede Ege’ye ulaşmışlardır.
  • Zaferden sonra Türklerde Anadolu’yu yurt edinme düşüncesi hakim olmuş; kısa sürede Anadolu’da birçok Türk devleti kurulmuş; Anadolu Türk vatanı haline gelmiştir.
  • Suriye ve Anadolu’nun elden çıkması Bizans’ı zor durumda bırakmış; Bizans’ın çağrısı üzerine Avrupa Bizans’ın yardımına koşmuş, Haçlı Seferleri düzenlenmiştir.
  • Melikşah döneminde Anadolu harekatı sürdü. Uç bölgelerde Selçuklulara bağlı devletler kuruldu. Melikşah, Emir Porsuk’u Anadolu’nun fethiyle görevlendirdi. Kendisi de Antakya’yı alarak Akdeniz’e ulaştı. Daha sonra Bağdat’a geldi. Burada halife tarafından kendisine, daha önce Tuğrul Bey’e de verilmiş olan, “Doğu’nun ve Batı’nın Hükümdarı” ünvanı verildi (1087).
  • Melikşah tüm İslam dünyasını nüfuzu altına almaya yönelik bir politika izledi. Devletin sınırları doğuda Seyhun Irmağı, batıda Akdeniz ve Marmara, kuzeyde Kafkas Dağları, güneyde Mısır ve Basra Körfezi’ne kadar genişledi.
  • Melikşah’tan sonra Berkyaruk, Muhammed Tapar ve Sencer dönemlerinde taht kavgaları çıktı. Bu döneme Fetret Devri Sultan Sencer, karışıklıktan sonra, devlete şeklen eski itibarını iade ettiyse de, devlet artık eski gücünü kaybetmişti. Sencer döneminde, Haçlı tehlikesi yanında bir de Moğol tehlikesi baş gösterdi. Sultan Sencer’in 1141 Katvan Savaşı’nda Karahıtaylara yenilmesi devletin zayıfladığını açığa çıkardı. Sencer, kendi soydaşı göçebe Oğuzların üzerine fazla varınca onlara esir düştü. Daha sonra esaretten kurtulduysa da yaşlı, yorgun ve hazinesi bitmiş bir sultandı. 1157’de ölümü üzerine Selçuklu Devleti sona erdi.

 

Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılmasında şu faktörlerin etkisi vardır:

  1. Ülkenin hanedan üyelerinin ortak malı olarak görülmesi,
  2. Merkezi otoritenin zayıflaması,
  3. Batınilerin çalışmaları,
  4. Haçlı Savaşları’nın yol açtığı yıkıntı,
  5. Abbasilerin aleyhteki faaliyetleri,
  6. Atabeylerin kontrolden çıkması.
  7. Devletin askeri ve siyasi kadrolarının Oğuz (Türkmen) olmayanlarla doldurulması.

Not: Selçuklular, Anadolu’yu Türk yurdu haline getirmiş, Türkmenleri Anadolu’da iskan etmiş, Türk kültürünü İslam kültürü ile kaynaştırmış, Halife’yi dış baskılardan korumuş, Haçlılarla mücadele etmiş ve Bizans’ı Ön Asya’dan çıkarmışlardır.

Irak ve Horasan Selçukluları:

  • Selçuklu hanedanının bir kolu olarak kuruldu. Devletin başkenti Hamedan‘dı. Zamanla iç karışıklıklardan dolayı devlet zayıfladı. Sonunda Harzemşahlar tarafından ortadan kaldırıldı (1194).

Kirman Selçukluları:

  • Alp Arslan’ın ağabeyi Kavurd, Büveyhoğulları ’nı yıkarak kendi devletini kurdu. Devlet, Büyük Selçukluların bir kolu niteliğindeydi. Oğuz saldırıları ve taht kavgaları sonucu yıkıldı (1187).

Suriye Selçukluları:

  • Melikşah’ın kardeşi Tutuş tarafından Büyük Selçukluların bir kolu olarak kuruldu. Tutuştan sonra, başkentleri Helep ve Şam olmak üzere ikiye bölündü. Bunlar Haçlılarla yaptıkları mücadele sonucu zayıflayıp, şehir devletleri durumuna düştüler. Halep Artukluların eline geçti (1118).

 Atabeylikler:

Türkmen beyleri, şartları uygun buldukça, oturdukları bölgelerde veya fethettikleri yörelerde birçok atabeylik kurmuşlardır. Bunların en önemlileri Zengiler ve Böriler atabeylikleridir.

  •  Zengiler (Musul) Atabeyliği, Antakya’yı haçlılardan aldı. Kudüs kralını esir etti. Urfa Kontluğu’nu yıktı. Bu olay II. Haçlı Seferi’ne yol açtı.
  • Böriler (Tuğtekinler) Atabeyliği, haçlılar ve Batınilerle uzun süre mücadele etmiştir.

6) Harizmşahlar Devleti (1097-1231):

  • Amuderya’nın Aral Gölü’ne döküldüğü yerin çevresine Harizm; bölgeyi idare edenlere de Harizmşah Harizmşahlar başta Selçuklulara bağlıydılar. Sencer’in ölümü üzerine İl-Arslan, bağımsızlığını ilan ederek, Harizmşahları büyük bir devlet haline getirdi. Zamanla devletin sınırları Maveraünnehir, Doğu Türkistan, Türkmenistan, İran ve Kuzey Afganistan’a kadar genişledi. Anadolu Selçuklularıyla yaptıkları Yassı Çemen Savaşı‘nı kaybetmeleri, bölgede Moğol tehlikesini artırdı. Moğollar Harizmşahları ortadan kaldırdılar. Moğollardan kaçan Harizmli kitleler Ön Asya’ya, bu arada Anadolu’ya yerleştiler.

7) Eyyubiler Devleti (1174-1250):

  • Selahaddin Eyyubi, Zengiler adına Fatımileri ortadan kaldırdı. Daha sonra bağımsızlığını ilan etti. Zengilere ait olan Suriye’nin bir kısmını aldı. Büyük Selçuklular ve Zengilerden aldığı Türk Devlet teşkilatını Mısır’da hakim kıldı. Ömrünü Haçlılarla mücadeleyle geçirdi. Haçlılara karşı Hittin Savaşı‘nı kazandı (1187). Başta Kudüs olmak üzere, Suriye sahilindeki Haçlı şehirlerinin çoğunu aldı. Ölümünden sonra devlette iç çatışmaların çıkması üzerine, ülke toprakları Memluklerin eline geçti.

 8) Memlûk Devleti (1250-1517):

  • Eyyubi komutanlarından Aybeg Türkmani tarafından kuruldu. Memlükler, Abbasi hilafetini Mısır’da yaşattılar. Fakat Abbasilerin devlet idaresinde hiçbir etkileri yoktu. Hilafet sadece sembolik bir değer taşımaktaydı.
  • Memlükler Ayn-ı Calut Savaşı’nda Moğollara ağır bir darbe indirerek, Moğolların Batı’ya doğru ilerlemesini durdurdular (1260). Sultan Baybars, Moğol ve Haçlılara karşı yürüttüğü mücadele ile İslam gazisi konumuna yükseldi. Memlukler böylece İslam dünyasının koruyucusu rolünü üstlendiler.
  • Memlukler Suriye’de, Anadolu Selçukluları ile çıkar çatışmasına girmiş, daha sonra Anadolu’da yayılmaya çalışmışlardır. Bu yayılma siyaseti onları sonradan Osmanlılarla da karşı karşıya getirmiştir. II. Bayezid ve I. Selim dönemlerinde zirveye çıkan bu çatışma, Mercidabık ve Ridaniye savaşlarıyla Osmanlıların galibiyetiyle sonuçlanmış; Memluk Devleti ortadan kalkmıştır.
  • Memluklerde saray ve ordu dili Türkçe’ydi. Türk kültürü bütün incelikleri ile yaşatılıyordu. Memlukler Suriye ve Mısır’da Türk devlet teşkilatı ve kültürünün yerleşmesinde etkili olmuşlardır.

TÜRK – İSLAM DEVLETLERİ KÜLTÜR VE MEDENİYETİ

1) Devlet Teşkilatı:

  • Tanrı tarafından, “kut” denilen hükümdarlık hakkının hükümdara verildiği şeklindeki eski Türk inanışı ilk Türk – İslam devletlerinde de devam ediyordu. Sağlıklı bir veraset sistemi yoktu.
  • Karahanlılarda, hükümdar eşleri de yönetimde söz sahibi idiler. Karahanlılarda, saray, devlet yönetiminin merkeziydi. Bütün saray görevlileri kapıkullarından seçilir ve yetiştirilirlerdi. Hükümet işlerinin başında “yuğruş” denilen vezir bulunurdu. Vezir, Büyük Divan’ın (Divan-ı Ali) başıydı.
  • Yargı işlerine yargucılar bakardı. Ancak bunlar giderek yerlerini kadılara bırakmışlardır. Eyaletlerin başında hanedan mensubu tekinler (şehzadeler) veya valiler bulunurdu. Şehirlerde seçimle belirlenen reisler de bulunurdu. Merkez ve taşra arasında iletişimi sağlayan bir posta teşkilatı vardı.
  • Büyük Selçuklularda devletin başında, halifenin fermanına göre sınırsız yetkileri bulunan hükümdar (sultan-ı azam) bulunurdu. Sultan karar alırken müşavirlerin görüşlerini de dinlerdi. Eyaletlerde ise vali, emniyet müdürü, reis, kadı gibi görevliler bulunurdu. Eyaletlerin başına atanan şehzadelerin yanına, “atabey” ünvanlı kimseler verilirdi. Bunlar şehzadeleri askeri ve idari konularda yetiştirirlerdi. Bazen de, şehzadelerin küçük yaşta olmasından yararlanarak, kendi bağımsız devletlerini kurmuşlardır.
  • Büyük Selçuklular Devleti’nde hükümet idaresinin en yüksek organı “Büyük Divan” olup, devlet işleri burada görüşülür, karara bağlanırdı. Ayrıca mali işlere bakan “Divan-ı İstifa“, askeri işlere bakan “Divan-ı Arz“, resmi yazışmalara bakan Divan-ı Tuğra ve memurları denetleyen “Divan-ı İşraf” birimleri vardı.
  • Halkın sorun ve şikayetleri, hükümdarın başkanlık yaptığı Mezalim Divanı’nda dinlenirdi. Hukuk şer’i ve örfi olmak üzere ikiye ayrılırdı. Şer’i hukuka dayalı meselelere kadılar bakardı. Örfi hukuka dayalı meselelere, emir-i dad‘ın (adalet bakanı) başkanlık yaptığı mahkemeler bakardı. Askeri davalara ise “kadıasker” bakardı.
  • Memlük Devleti tamamen askeri bir nitelik taşıdığından, saltanatın babadan oğula geçmesi kuralı işlemiyordu. Genellikle ordu ileri gelenleri tarafından seçilen veya desteklenen komutanlar sultan olurdu. Bazıları da zorla başa geçerdi.

2)            Ordu:

  • Selçuklular, bazı toprakları sivil ve askeri görevlilere, hizmetleri karşılığında verirlerdi. Buna “Ikta” denirdi. Bu görevliler elde ettikleri gelirin bir kısmı ile geçimlerini sağlar, geri kalanı ile atlı asker beslerlerdi Buna İkta Ordusu Ayrıca, gulamlar, eyalet askerleri, hassa kuvvetleri ve Türkmen boyları da ordunun başlıca birimleriydi.

Not: Hassa (kapıkulu) sistemi, Osmanlılardaki Devşirme sistemine, İkta sistemi ise Tımar sistemine temel oluşturmuş; bu sistemler geliştirilmiştir.

3) Din ve İnanış:

  • Selçuklu sultanı dini bakımdan halifeye, halife de siyasi bakımdan sultana bağlıydı. Dini ve siyasi otorite birbirinden ayrılmıştı. Türk İslam devletlerinde hoşgörü ile karşılanan tarikatlar, fetih hareketinde önemli bir rol oynadılar.

4) Sosyal ve İktisadi Hayat:

  • Fethedilen yerlerde halka höşgörüyle yaklaşılmış; halkın yaşam tarzına müdahale edilmemiştir. Türk İslam devletlerinde ev, bahçe, ağıl gibi emlak, özel mülkiyetten sayılırdı. Tarım arazisi, otlaklar, yaylalar ve ormanlar ise devlet malı Selçuklularda toprak fethedenin malı sayılırdı. Bu durum bazı feodal beyliklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ülke arazisi has, ikta, haraci, öşri gibi birimlere ayrılmıştı. Haslar hanedan mensuplarına; ıktalar memur ve askerlere verilirdi. Köylü toprağı ekip biçtiği sürece elinde tutardı.
  • Ikta arazisinden alınan vergiler ıkta sahibine maaş karşılığı olarak verilirdi. Ikta sahibi bu gelirin fazlasıyla atlı askerler beslerdi. Ikta sahibi köylüye haksızlık yaptığı zaman iktası elinden alınırdı.
  • Ikta sistemi sayesinde, hazineden para harcamadan güçlü bir ordu kurulmuş, idari işler yürütülmüş, üretimin sürekliliği sağlanmış, devlet otoritesi en ücra köşelere kadar gitmiştir.
  • Selçukluların kervan yollarına verdikleri önem sayesinde birçok ülke ile ticari faaliyet kurulmuştu. Ticaret gibi ziraat ve zanaatın da korunması iktisadi dengenin varlığını gösterir. Şehirlerde esnaf ve tüccarlar “lonca”lar etrafında örgütlenmişlerdi. Lonca teşkilatı, iktisadi hayatın canlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Gayrimüslimlere kapalı olan bu teşkilat, Müslüman meslek sahiplerine bir nevi imtiyaz sağlamış; Türklerin şehir iktisadına girmelerini kolaylaştırmıştır.

5) Dil ve Edebiyat:

  • Karahanlılar, Türk İslam kültürüne dair ilk eserleri vermişlerdir. Dönemin Türk kültürü bakımından en önemli eserlerinden biri, Kaşgarlı Mahmut’un yazdığı “Divan-ı Lûgati’t-Türk”tür. Eser, tam bir Türkçe ansiklopedik sözlüktür. Türk kültürüne ve yaşam tarzına dair bilgiler içerir. Kaşgarlı Mahmut, XI. yüzyılda, Türk halk dili ve edebiyatını ayakta tutmuş; eseri ile Arap kültürüne karşı koymuştur.
  • Karahanlı döneminin önemli bir diğer eseri Yusuf Has Hacib’in yazdığı “Kutadgu Bilig” Eser Uygur alfabesi ile manzum olarak yazılmıştır. Yöneticilere, devlet idare ve anlayışının temellerini öğreten bir siyaset bilimi eseridir.
  • Türk Tasavvuf Edebiyatı’nın kurucusu sayılan Ahmet Yesevi, Türk göçebelerin İslamlaşmasında rol oynamıştır. En önemli eseri Divan-ı Hikmet‘tir.
  • Selçuklu döneminde Farsça edebiyat dili olarak rağbet görmüş, birçok edebi eser bu dilde yazılmıştır. Ayrıca, Farsça’nın resmi dil olarak kabul edilmesi Türkçe’nin gelişimini yavaşlatmıştır. Saray ve ordu dili Türkçe, bilim dili ise Arapça

6) Bilim ve Sanat:

  • Türk ve İslam dünyasında tıp alanında İbni Sina birinci sıradadır. Eserleri uzun süre Avrupa okullarında ders kitabı olarak okutulmuştur. Matematiğin Doğu’daki temsilcilerinden İbni Türk el-Cili ve Biruni de önemli Türk bilginlerindendir.
  • Karahanlılar döneminde, dünya tarihinde ilk defa burslu öğrencilik uygulanmış, Semerkand Medresesi‘ne yönetim özerkliği tanınmış, posta teşkilatı ve hastahane kurulmuştur.
  • Selçuklular döneminde birçok medrese açıldı. Alp Arslan’ın talimatıyla Vezir Nizamülmülk’ün inşa ettirdiği Nizamiye Medresesi, zengin kütüphanesi ve öğretim kadrosuyla bir yüksek öğretim Özellikle Bağdat Nizamiyesi, dünyada ilk üniversite olarak kabul edilmektedir.
  • Selçuklular döneminde kurulan Bimaristanlar (Darü’ş-şifalar), hem hastaların tedavi edildiği, hem de tabip yetiştirilen merkezlerdi. Astronomi çalışmalarına önem verilmiş, bir rasathane kurulmuş, Sultan Melikşah için Celali Takvimi düzenlenmiştir.
  • Çin sınırından Akdeniz’e kadar yapılan binlerce mimari eser günümüze kadar gelmiştir. Bunlar saray, camii, mescid, imaret, han, hamam, darüşşifa, medrese, türbe, kümbet, şadırvan, çeşme, sur, kervansaray gibi yapılardır. Demet sütun, sivri kemer, dikdörtgen veya beş köşeli mihrab, ince minare, bu dönem Türk sanatının buluşlarıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.