SSCB’nin Dağılması

SSCB’NİN DAĞILMASI

Gorbaçov, ekonomiye ve siyasal yapıya yeni bir düzen vermeye çalışırken Sovyetler Birliği’nin federal yapısına da yeni bir şekil vermeye gerek duydu. Yani milliyetler sorununa yeni bir çözüm getirmek istedi.

Gorbaçov iktidarının dördüncü yılı bittiğinde Sovyetler Birliği’nin siyasal yapısında çözülmeler başladı. 1991 yılı sonunda çözülmeler dağılmaya dönüştü. Glasnost ve Perestroyka ilkelerinin 1987 yılında uygulamaya konulmasından sonra Baltık devletleri başta olmak üzere bağımsızlık ilanları başladı.

Baltık ülkeleri, 1939’da Nazi Almanyası ile Sovyetler Birliği arasında imzalanan tarafsızlık ve saldırmazlık anlaşması sonucu Sovyetler Birliği’ne terk edilmişti. Bu ülkelerden Litvanya, Letonya ve Estonya 1990’da ard arda bağımsızlıklarını ilan ettiler.

Bu bağımsızlık ilanları Sovyetlerin dağılmasını istemeyen Gorbaçov başta olmak üzere Rus yöneticileri tarafından tepkiyle karşılandı. 21 Ağustos 1991’de Gorbaçov’u devirmek için yapılan darbe günü, bu ülkeler bir daha bağımsızlık ilanında bulundular.

21 Aralık 1991’de, 11 eski Sovyet Cumhuriyeti Kazakistan’ın başkenti Alma Ata’da deklerasyonlar imzalayarak “Bağımsız Devletler Topluluğu”nu (BDT)kurdular. Gorbaçov 25 Aralık 1991’de başkanlık görevinden istifa etti. Bununla Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ömrünü tamamlayarak tarih sahnesinden çekilmiş oldu.

SSCB’NİN DAĞILMASININ DOĞU AVRUPA’YA ETKİLERİ

Doğu Bloku’nu oluşturan devletlerde meydana gelen ve yukarıda kısaca belirtilen sistem değişikliği ile çoğulcu demokrasi ve pazar ekonomisine geçiş hareketleri, onları aynı zamanda bağlı bulundukları Blok’tan kopmaya ve bağımsızlığa doğru götürdü. Bu da, Doğu Bloku’nun dağılmasına yol açtı. Bu son gelişmeler üzerine Doğu Bloku ülkelerini ekonomik yönden birbirlerine bağlayan COMECON 28 Haziran 1991 günü, üye devlet delegelerinin Budapeşte’de bir araya gelerek örgütün feshine ilişkin protokolü imzalanmasıyla sona erdi.

 Bunun arkasından da Sovyetler Birliğine bağlı Doğu Avrupa ülkeleri tarafından Batı Avrupa Birliği ile Nato’ya karşı kurulmuş bulunan ve bir askeri ittifak olan Varşova Paktı’na, 1 Temmuz 1991’de resmen son verildi. Böylece Sovyetler Birliği’nin dağılmasını Doğu Bloku’nun dağılması izledi.

SSCB’NİN DAĞILMASININ DÜNYA GÜÇLER DENGESİ ÜZERİNE ETKİLERİ

Sovyetler Birliği dağılırken bunun etkisiyle aynı zamanda Doğu Bloku’da dağılıp ortadan kalktı. Dünyanın iki süper devletinden biri olan Sovyetler Birliği ile ona bağlı bulunan Doğu Blokunun yıkılması, II. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra oluşan ve bir bakıma klasikleşen, ancak son yıllarda genel hatlarıyla süren dünyanın iki kutuplu ve bloklara ayrılan siyasi sistemin, buna dayalı güçler dengesinin ve Soğuk Savaş’ın sona ermesine neden oldu.

Bu da, 1990’lı yılların başlarında dünyada yeni bir durumun ortaya çıkmasına, aynı zamanda güç dengelerinde yeni gelişmelere ve yapılaşmalara yol açtı. Doğu Bloku’nun çökmesiyle kontrol, Batı Bloku’nun dolayısıyla ABD’nin eline geçti. Artık ABD dünyanın lider ülkesi ve tek süper gücü olarak görülmeye başlandı.

SSCB’ye üye ülkelerden bazıları Rusya Fedarasyonu önderliğinde Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kursalar da SSCB’nin dünya üzerindeki etkisine sahip olamadılar.

Avrupa Birliği ABD’ye karşı bir dengeleyici güç unsuru olmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Rusya ise son yıllarda tekrar eski gücüne ulaşmak için yoğun bir çaba içine girdi. Çin, askeri, siyasi ve ekonomik yönden son dönemlerde önemli bir güç merkezi haline gelirken Hindistan da gösterdiği teknolojik gelişmelerle ön plana çıktı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.