Avrupa Hun Devleti ve Kavimler Göçü

AVRUPA HUN DEVLETİ VE KAVİMLER GÖÇÜ

AVRUPA (BATI) HUN DEVLETİ (375 – 469)

Büyük Hun Devleti’nin yıkılmasıyla Volga ve Ural boylarına yerleşen bir kısım Hunlar, doğudan gelen Çin baskıları sonucu 374 yılında Balamir komutasında batıya ilerlediler.

Hun baskısı bütün şiddetiyle sürdüğü için barbar kavimler Hunların ilerleyişini durduramadılar. Alanlar, Ostrogotlar, Vizigotlar ve Vandallar gibi barbar kavimler Hunlar karşısında yenilerek batıya doğru göç ettiler. Avrupadaki bütün barbar kavimler birbirlerini ittiler. Hunların sebep olduğu 375 yılında başlayan bu olaya “Kavimler Göçü” adı verilir.

Hunlar bu olay sonucunda Macaristan merkez olmak üzere Avrupa (Batı) Hun Devleti’ni kurmuşlardır.

Avrupa Hunları, 375-469 yılları arasında Avrupa anakarasının siyasal yaşamına yön veren başlıca güç olmuşlardır. Avrupa’nın kapısını Türklere ilk açan bunlardır.

Uldız (Yıldız) ve Rua dönemlerinde Doğu Roma’yı (Bizans) baskı altına almışlar, Batı Roma İmparatorluğu’nu yıkmak isteyen Barbar kavimlere karşı Batı Roma’nın yanında savaşmışlar ve Batı Roma’yı büyük tehlikelerden korumuşlardır.

Rua zamanında vergiye bağlanan Bizans, Hun baskısından kurtulmak için Hunların egemenliğindeki kavimleri kışkırtmaya başladı.

Atilla (434 – 453) ağabeyi Bleda ile yönetimi üstlendiğinde Bizans ile ilişkileri yeniden düzenlemek istedi. 435 yılında yönetimde tek başına kaldığında amcası Rua’nın başlattığı Bizans seferini hızlandırdı. Bizans’ın Hun aleyhine çalışmaları sonucu Bizans üzerine sefer düzenledi. 442 yılında Margus (Konstantia) Antlaşması ile Bizans vergiye bağlandı. Ancak Bizans’ın Cerman kavimlerini kışkırtması ve Margus Antlaşması’na aykırı davranışlarda bulunması sonucu Atilla Balkanlara kadar ilerlemiş ve Bizans’ın barış istemesiyle Anatolyos Barışı (447) yapılarak Bizans ödediği vergiyi iki katına çıkarmıştır.

Bizans’ı etkisiz hale getirdikten sonra Atilla Batı Roma’yı egemenliğine almayı planlamıştır.

Bu amaçla 451’de Galya Seferi’ni, 452’de Roma Seferi’ni gerçekleştirdi.

Ancak Roma Seferi’nde Roma ordusunun başındaki Aetyus’a karşı tam bir üstünlük sağlanamadı. Bir yıl sonra ikinci kez Roma’ya yürümüşse de Papa I. Leon’un araya girmesiyle İtalya Seferi’nden vazgeçilmiştir.

453’te İtalya Seferi dönüşünde Atilla’nın ölümüyle birlikte oğulları İlek, Dengizik ve İrnek sırasıyla tahta geçtilerse de imparatorluğu başarılı bir biçimde yönetemediler ve dağılmayı önleyemediler.

Germen kavimlerin saldırıları, taht kavgaları, ülke toprakları üzerinde yaşayan farklı toplumların ayaklanmaları, Bizans ile yapılan savaşların kaybedilmesi, sayılarının az olması ve devlet sınırlarının çok geniş olması gibi nedenler çöküşün en önemli sebepleridir.

 

KAVİMLER GÖÇÜ (375)

Ortaçağı başlatan olay, Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasıdır. Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasına neden olan olay ise Kavimler Göçü’dür.

Hunların 374 yılında Balamir komutasında batıya hareket etmeleri ve Avrupa’da “Barbar” adı verilen kavimler tarafından durdurulamaması sonucu bu kavimlerin 375 yılında yerlerinden oynaması sonucunda meydana gelmiştir.

376’larda Roma sınırları aşılmış, Roma barışı bozulmuş, siyasal, toplumsal ve ekonomik hayat felce uğramış, güven ortadan kalkmıştır.

İstilaya uğrayan Batı Avrupa bunu “Barbarların İstilası” diye değerlendirir. Bu olay kısa bir süre sonra da Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasına yol açmıştır (395).

 

Sonuçları:

  • Roma barışını bozdu. Roma İmparatorluğu, sınırları içersine giren barbar kavimler ile mücadele edemediği için birliğini koruyamamış ve Doğu-Batı olarak ikiye ayrılmıştır.
  • Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması Katolik ve Ortodoks Kiliselerinin ortaya çıkmasında etkili olmuştur.
  • Barbarların göç ve istila hareketi mevcut siyasal sınırları alt-üst etmiştir.
  • Batı Roma İmparatorluğu topraklarını birer birer kaybetmiş ve barbar kavimler tarafından yıkılmıştır (476).
  • Avrupa uzun yıllar karışıklıklar ve istilalar içinde kalmıştır. Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla Avrupa anakarası tüm Ortaçağ boyunca tam bir kargaşa ortamına girmiştir. Güçlü merkezi krallıkların olmaması ekonomik ve toplumsal huzursuzlukları hızlandırmıştır.
  • Barbar kavimlerin birbirleriyle ve yerli halk ile kaynaşmaları sonucunda Avrupa’da yeni topluluklar meydana gelmiştir.
  • Avrupa’nın siyasi yapısı kökten değişmiş, başta İngiltere, Fransa ve İspanya olmak üzere günümüz Avrupa devletlerinin çoğunun temeli atılmıştır.
  • Feodalite (Derebeylik) düzeninin kurulmasına neden olmuştur.
  • Kavimler Göçü, Batı Avrupa’nın ekonomik yapısını da etkiledi. Ticaret durdu, kentler boşaldı, toprak önem kazandı.
  • Siyasal birliğini yitiren Batı Avrupa kilise çevresinde birleşti ve ortaya çıkan otorite boşluğu kilise tarafından dolduruldu.

 

FEODALİTE (DEREBEYLİK)

  • Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşüyle başlayan Ortaçağda özellikle Batı Avrupa’da egemen olan toplum düzenine “Feodalite” diyoruz.
  • Derebeylik, Ortaçağ Avrupası’nın ekonomik, toplumsal ve siyasal yapısının yasal adıdır.
  • Derebeylik, Ortaçağ Avrupası’nde karşımıza çıkan, tek üretim aracının toprak olduğu, Vasal-Süzeren ilişkisi üzerine kurulmuş ve temeli eşitsizliğe dayanan bir toplum düzenidir.
  • Köleci toplumla, kapitalist toplum arasında bir geçiştir.
  • Aynı zamanda siyasal, hukuksal, ekonomik ve toplumsal bir rejim olan derebeylik düzeninde devlet birliği yoktur. Ülkeler birçok “Senyör”lüklere ayrılmıştır. Derebeyliğin siyasal açıdan getirdiği en büyük özellik, devlet iktidarını parçalamış olması, halkın devlete değil, doğrudan doğruya senyöre bağlı olmasıdır.
  • İktidarın kaynağı topraktır. Bu açıdan düzen, toprağa sahip olanlarla olmayanlar arasındaki ilişkiler üzerine kurulmuştur.
  • Batı Avrupa’da gayrımenkül mülkiyeti egemendi. Akdeniz dışındaki kentler, birer askeri ilçeler durumuna düşmüştü. İtalyan ticaret kentleri genişlemiş, Roma bile parazit bir büyük kent durumuna dönüşmüştü.
  • Roma İmparatorluğu’nun yıkımı, egemen sınıfı oluşturan sivil asker burjuvasının ve orta sınıfın ortadan kalkmasına yol açtı. Sonuçta yeni bir toprak aristokrasisi ortaya çıktı. Para ekonomisinden süratle uzaklaşıldı. Toprak, yeni toplumun sınıfsal yapısını belirleyen tek ölçek durumuna geldi.
  • Şimdi egemen sınıfları, topraklarını genişleten yüksek bürokratlar, yapay yollarla ortaya çıkan feodal senyörler ve kilise adamları oluşturuyordu.
  • Derebeylik düzeni, her şeyden önce “Kavimler Göçü”nün yozlaştırdığı, parçalayıp böldüğü bir ortamdan çıkmıştır.
  • Bu olay sırasında yerleşik Batı Avrupa halkı genç ve enerjik kavimler karşısında teslim olmak zorunda kaldılar ya da başlarını alıp kırlara çekildiler. Topraklarını çoğu kez kendilerini savunmaları karşılığı güçlü kişilere (senyör) bıraktılar.
  • Böylece, özgürlüğün de kaynağı topraklarından barınma ve sığınma karşılığı vazgeçiyorlardı.
  • Derebeylik, ekonomik anlamda tarım ekonomisine dönüş, kırsal alanın önem kazanması olayıdır.
  • İstilaların doğal sonucu olarak özellikle Batı Avrupa’da kentsel yaşam, buna dayalı para ekonomisi çöktü. Akdeniz’in, dolayısıyla doğu ticaretinin denetiminin Araplara geçişi Avrupa’da büyük bir ekonomik dönüşüme yol açtı. Para yerine toprak önem kazandı. Mal alış-verişi sınırlandı. Kendi ürettiklerini tüketen kapalı bir ekonomik düzen belirdi.
  • İşte derebeylik bu büyük toplumsal dönüşümün getirdiği yeni bir örgütlenmedir.
  • Derebeyliğin ortaya çıkışı, merkezi yönetimin çöküşü anlamına gelir.
  • Özetle derebeylik, toprağa bağlanmış insanla, toprak sahibi arasında hukuki, ekonomik ve toplumsal ilişkilerin bütünüdür.
  • Anti merkezi bir siyasal düzendir.
  • Papalık ve kilise, merkezi yönetimin çöküşüne engel olmadığı gibi gerek daha iyi örgütlenebilmek, gerekse toplumunun bu yolla denetim altına alabilmek için bu çöküşü kolaylaştırdı.
  • İlkçağda kent devletleri ve büyük imparatorluklar kurulmuştu. Ortaçağda ise bu imparatorluklar parçalanarak küçük krallıklar kuruldu. Sürekli siyasal karışıklar vardı.
  • Ortaçağ devletleri eski Roma İmparatorluğu’ndan kalanı toplayarak onun yerini almaya çalışmışlardır.
  • Ortaçağda ortaya çıkan derebeylik (feodalite) bütün çağa damgasını vurmuştur.
  • Tüm Ortaçağ boyunca Batı iki büyük saldırgan gücün etkisinde kaldı ve saldırılarına uğradı: Normlar ve Araplar.
  • İlkçağda toplumsal sınıflar tam kesinleşmemesine karşın, Ortaçağa geçiş sürecinde oluşum kendini tamamladı. Ortaçağda tam bir sınıfsal yaşam yaşandı.
  • İlkçağda çok tanrıcılık, Ortaçağda ise tek tanrıcılık ve göksel dinler egemendi. Batıda Hristiyanlık, doğuda ise İslamiyet egemen oldu. Batıda çeşitli doğa güçlerine, doğuda ise putlara inanç yıkıldı.
  • Ortaçağ boyunca tüm Hristiyan halklar Papanın tek egemenliği altında toplandı. Oysa İlkçağda Roma’da dinde laik bir anlayış getirilmişti. Dinle devlet işleri ayrı tutulmuş, din adamlarına sarayda görev verilmişti. Ne var ki görevden alabilecek güce ulaşmış ve dini bir baskı aracı olarak kullanarak tüm Batı etki altına alınmıştı. Laikliğin ve hoşgörünün yerini dinde bağnazlık ve Skolastik düşünce almıştır.
  • İlkçağda insanlar çok tanrıcılıktan kaynaklanarak daha özgür düşünüyorlardı. Dünyanın yaratılışı, doğa olaylarının nedenleri, bilginin kaynağı araştırılıp tartışılıyordu.
  • Oysa Ortaçağda din kitaplarının ve din adamlarının söylediklerinin dışına çıkılması yasaklanmıştır. Bu yüzden düşünme özgürlüğü kalmadığı gibi bilimde de ilerleme olmadı. Özellikle Avrupa’da gerileme oldu. İlkçağda edebiyatta, güzel sanatlarda olgun ve anlamlı yapıtlar verilmesine karşın Ortaçağ bu bakımdan kısır kaldı.
  • İlkçağda ekonomide ilerlemeler olmuş, altın ve gümüş bollaşmış, para bulunmuş ve ekonomiye sokulmuştu. Ortaçağda geriye dönüş oldu. Altın ve gümüş darlığı başladı. Para ekonomiden çekildi. Yeniden mal değiş-tokuşuna gidildi. Halk yoksullaştı. Ortaklıklar, Pazar ve panayırlar kurulamadı. Zanaatkarlar “loncalar” çevresinde toplanarak kapalı ekonomi yoluna gidildi.

Özetlersek; tek üretim aracı topraktır. İmparator ve krallar güçlerini kaybederken, derebeyi ve din adamları büyük bir güce kavuşmuşlardır. Bilimsel gelişmeler durmuş, düşünce ve şüphe suç sayılmıştır. Din ve Skolastik düşünce en etkili dönemini yaşamıştır.

 

SKOLASTİK DÜŞÜNCE

Aristo Mantığı (kıyasla doğruyu arama) ile Hristiyan Felsefesinin karıştırılıp kaynaştırılması sonucunda ortaya çıkan; bilimsel ve akılcı düşünceyi reddeden ve engelleyen Ortaçağın karakteristik düşünce tarzıdır.

Skolastik düşünce, Yeniçağda başlayan Hümanizma, Rönesans ve Reform Hareketleri ile yıkılmıştır.

 

FEODALİTE DÖNEMİNDE SOSYAL SINIFLAR

I. Soylular (Senyörler): Bulundukları yörede tam yetikilidirler. Her türlü hak ve yetki ellerindeydi. Toprak başta olmak üzere üretim araçlarının tek sahibi ve tek yöneticisidirler. Babadan oğula geçen bir soyluluk rütbeleri vardı. En büyük soylu kraldı. Sırasıyla Dük, Kont, Baron, Marki ve Şövalye’dir. Zamanlarını av, eğlence ve savaşla geçirirlerdi. Devlet ve askerlik işleriyle uğraşmak bunların görevleri arasındaydı.

 

2. Rahipler: Soylulardan sonra gelen mutlu sınıfı oluşturan rahipler, bu dönemde çok büyük zenginlikler elde etmişlerdir. Bunlar da düzenin güçlü kişileridir. Papa en büyükleri olmak üzere Piskopos, Kardinal, Papaz ve Keşiş olarak sınırlanırdı. Din ve devlet işleriyle uğraşmışlardır.

 

3. Burjuvalar (Şehirliler): Sanat ve ticaretle uğraşırlar, bağlı bulundukları derebeyine vergi verirlerdir.

Ticaretle uğraşan asıl burjuva sınıfı Coğrafi Keşifler sonucu ortaya çıkacaktır.

 

4. Köylüler: En kötü şartlarda yaşayan sınıftı. Bunlar ikiye ayrılmışladır:

a) Serbest Köylüler: Kendi topraklarını istedikleri gibi ekip biçerlerdi. Topraklarını satmak ve göç etmek hakları vardı. Bağlı bulundukları derebeyine ağır vergiler öder, haftada iki gün onların angarya işlerini görürlerdi.

 

b) Serfler (Köleler): Tam anlamıyla köleydiler. Hiçbir siyasal, toplumsal ve ekonomik hakları olmayan, toprakla alınıp-satılan meta (mal) konumundadırlar. Derebeyinin verdiğiyle geçinir, evlenmeleri bile onların iznine bağlıdır. Ayrıca derebeyin kendilerini yargılama yetkileri vardı.

 

KİLİSE VE PAPALIK

Kilisenin halk üzerinde koyduğu bir takım kurallar vardı. Halk bu kurallara uymak zorundaydı. Kilise ve Papalar Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra oluşan otorite boşluğundan faydalanarak halk üzerinde egemenlik kurmuşlardır.

Papa, İsa’nın vekili sayılır ve Roma’da otururdu. Katolik dini liderdir. “Aforoz” ve “Enterdi” adlı iki önemli yetkileri vardır. Ortodoksların dini lideri “Patrik” İstabul’da otururdu.

Otorite boşluğundan faydalanarak güçlenen papalar, geniş topraklar ele geçirdiler. Haçlı Seferlerinin örgütlenmesinde etkili görev aldılar. Yetkileri o kadar arttı ki kralları bile aforoz edip görevden almaya başladılar.

 

Papalığın Politik Güç Kazanmasının Nedenleri:

  • Büyük Roma Devleti’nin Hristiyanlığı resmen benimsemesinden sonra din adamlarına bazı suçluları yargılamaya yönelik görevler vermesi
  • Batı Roma’nın yıkılmasından sonra papalığın sahte belgelerle toprak sahibi olması ve bu topraktaki idari ve ekonomik otoriteyi ele alması
  • Papaların kendilerini tanrının temsilcileri olarak tanıtmaları ve bu fikirlerine dayanarak krallara kendi otoritelerini kabul ettirmeye çalışmaları
  • Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra kurulan barbar krallıklarda merkezi otoritenin zayıf olması
  • Papaların krallıklar ve feodal beylikler arasındaki mücadeleden yararlanarak krallara taç giydirmeleri
  • Kiliseye yapılan toprak bağışlarıyla ve parasal yardımlarla güç kazanması
  • Papalığın aforoz, enterdi ilanı, endülijans satışı ve günah çıkarmaya dayanarak üstünlüklerini topluma kabul ettirmeleri

Feodalite İle İlgili Terimler:

Aforoz: Kilisenin emirlerine uymayanların toplumun dışına atılmasıdır. Aforoz’a uğramış kişi, sosyal ve ekonomik bakımdan ağır sorunlarla karşılaşırdır.

Enterdi: Aforuzun genişletilmiş hali. Papanın bir bölgede, bir ülkede tüm dini görevleri durdurmasıdır. Krallar papanın bu etkin silahına karşı kilisenin işlerine karışmamaya özen göstermişlerdir. Enterdi ilan edilen bir ülkede kralın otoritesi sarsılırdı.

Endülijans: Para veya bağış karşılığında günahların af edildiğini gösterir bir belgedir.

Fief (Fiyof): Süzeren ile Vasal arasındaki bağlılık sözleşmesi

Süzeren: Himaye eden

Vasal: Himaye edilen

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.