Osmanlı’da Tanzimat Döneminde Hukuk Alanındaki Değişmeler

4. OSMANLI DEVLETİ’NDE TANZİMAT DÖNEMİ’NDE HUKUK ALANINDAKİ DEĞİŞMELER

Kuruluşundan Tanzimat’a kadar devam eden klasik Osmanlı hukuk düzeni yeni kanunların hazırlanması ve mahkemelerin yeniden düzenlenmesiyle XIX. yüzyılda köklü değişikliğe uğradı. Yeni kanunların hazırlanmasında İslam ve Batı hukuk taraftarları arasında düşünce ayrılıkları çıktı ve Tanzimat hareketiyle hukuk birliği sağlanamadı, var olan sistem de parçalanmıştı.

İlk değişimler XIX. yüzyılda II. Mahmut Dönemi’nde başlamıştır. Bu dönemde memurların belirli suçlarına ceza vermeyi öngören ceza kanunnamesi çıkarılmış, ayrıca görevden alınan veya idam edilen bir devlet görevlisinin malına el konulması (müsadere) uygulamasından vazgeçilmiştir. Böylece özel mülkiyet güvence altına alınmak istenmiştir.

 

II. Mahmut devrinde adalet işlerine bakmak üzere Nezaret-i Deavi (Davalar Nezareti) kuruldu ve  bu nezaret 1870’te Adliye Nezareti adını aldı. Ticaret Mahkemeleri ve Temyiz Mahkemeleri kuruldu.

 

Hukuk alanında en ciddi değişiklik ise Tanzimat Dönemi’nde yaşanmıştır. Tanzimat Fermanı ile Mahkemeler herkese açık olacak, hiç kimse yargılanmadan ceza almayacak ve kanun önünde herkes eşit sayılacaktı. Padişah da bunlara uyacağına söz vermiş ve böylelikle Osmanlı ülkesinde kanun üstünlüğü prensibi kabul edilmiştir.

Yine Tanzimat Dönemi’nde üye sayısı yarı yarıya Müslüman ve gayrimüslimlerden oluşan Hristiyanların da tanık olarak bulunabildiği  karma mahkemeler kurulmuştur. Karma mahkemelerin yanı sıra Şer’i mahkemelerin de varlığını devam ettirmesi, Osmanlı ülkesinde iki farklı hukuk sisteminin oluşmasına neden olmuştur.

Osmanlı adliye teşkilatında Tanzimattan itibaren beş mahkeme faaliyet göstermeye başladı. Bunlar eskinin bir devamı olan;

– Şer’iye mahkemeleri

– Azınlıkların cemaat mahkemeleri

– Konsolosluk mahkemeleri

– Ticaret mahkemeleri ve nizamiye mahkemeleridir.

Nezaretler bünyesinde birer yasama kurumu olarak çalışan “meclisler” meydana getirildi. 1837’de Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye kuruldu. Islahat kanunlarını hazırlayarak memurları muhakeme etmek, bazı adli ve mali işler hakkında son kararı vermek bu meclisin görevlerindendi. 1853’te kurulan Meclis-i Ali-i Tanzimat bu yönetmelilerini hazırlamak  görevini devraldı.

–   Avrupa ile ilişkilerin yoğunlaşması üzerine yeni ihtiyaçlar doğdu ve bir takım yeni kurumlar açmak zorunda kalındı. Bunun sonucunda ise maliye, hukuk, ticaret, idare, ekonomi ve eğitim alanlarında birçok kanun ve yönetmelikler yayınlandı.

 

–   1840’ta yeni bir ceza kanunu, 1850’de ticaret kanunu, 1868’de deniz ticaret kanunu çıkarıldı.

–   1865’ten itibaren “Düstur” denilen ve yeni çıkan kanunları bildiren bir kanun mecmuası yayınlanmaya başladı, Ahmet Cevdet Paşa’nın başkanlığındaki bir kurul tarafından da “Mecelle” adı verilen İslam hukukuna dayalı medeni kanun hazırlandı.

–   1879’da Teşkilat-ı Mehakim  Kanunu ile savcılık ve noterlik gibi kurumlar Adliye teşkilatının içinde yer aldı. 1875’te İstanbul’da, sonraları her yerde avukatlık kurumu kabul edildi. Yine 1878’de nizamiye mahkemelerine hakim yetiştirmek üzere Mekteb-i Hukuk-ı Şahane adıyla bir Hukuk Fakültesi açıldı.

Şurâ-yı Devlet (Danıştay)’in kurulmasından sonra Türkiye’de İslam hukukundan laik bir hukuk sistemine doğru önemli bir adım atılmış oldu.

 

II. Meşrutiyet Dönemi’nde 1913’te çıkarılan kiliseler kanunu ve 1915’te çıkarılıp bir süre sonra uygulamadan kaldırılan Hukuk-ı Aile Kararnamesi, Osmanlı hukukundaki son önemli kanunları oluşturmuştur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.