Orta Asya’daki Sorunlar

Orta Asya’daki Sorunlar

 

Orta Asya; Tacikistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Kazakistan’ı içine alan bölgedir. Bunlar, Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasıyla bağımsızlığım kazanmış ülkelerdir. Tacikistan dışındakiler Türk Cumhuriyetleri olarak bilinir. Bölge ülkeleri arasında çözülmemiş sorunlar bölgenin istikrarını tehdit ederken yabancı güçlerin bölgeye müdahalesine de zemin hazırlamaktadır. Bu sorunları ana başlıklar halinde belirtmek gerekirse; su sorunu, etnik sorunlar ve sınır sorunlarıdır.

Bunların dışında her ülkenin kendi iç istikrarını etkileyen rejim sorunları ve dini akımların oluşturduğu tehditler de söz konusudur.

Sınır Sorunları: Bölgenin neredeyse en önemli sınır sorunu Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan arasında Fergana Vadisi’nden kaynaklanan sorundur. Sorunun nedeni söz konusu bölgede üç etnik grubun da çoğunlukta olduğu çeşitli anklavların (bir ülkenin başka bir ülke tarafından kuşatılmış toprak parçası) bulunmasıdır. Kırgızistan’ın Fergana Vadisi’nde bulunan Oş eyaletinin sınır bölgelerinde Özbekler yaşamaktadır. Sorun 1990’da Oş eyaletinde yaşayan Özbeklerin özerklik talepleriyle başlamıştır. Sınır sorunları, etnik sorunlardan kaynaklanan olayların yaşanmasına da yol açmıştır. Tarafların iyi niyetli yaklaşımları sorunların çözümü için yeterli olamamaktadır. Taraflar, 2001 Nisan’ında Bişkek’te yapılan görüşmelerde bir sınır çizme projesi üzerinde uzlaşmaya vardıklarını açıklamışlardır.

Taraflar arasında diğer bir sorun yukarıda da belirtilen su ve gaz değişimi konusundaki karşılıklı taahhütlerin işletilememesinden kaynaklanan sorundur. Özbekistan Kırgızistan’a vermiş olduğu doğal gazı ödenmemiş borçları gerekçe göstererek keserken bunu, sınır belirlemesi konusunda Kırgızistan üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmaktadır. Kırgızistan ise su kartını bir dengeleme aracı olarak kullanmaktadır. Bu noktada tarafların gerilimi tırmandırmaktan kaçınmalarına rağmen sorunun tamamen çözüme kavuşturulamamış olması iki devlet arasındaki güven ortamının kurulmasına ve iş birliğinin geliştirilmesine engel olmaktadır. Nitekim iki ülke arasındaki 130 km’lik sınır hâlâ ihtilaflı durumda olup çözüme kavuşturulamamıştır.

Diğer taraftan Kırgızistan ile Tacikistan arasındaki sınır sorunları da ilişkilerin gelişmesinin önünde önemli bir engel olmaya devam etmektedir. Zira taraflar her ne kadar sınır belirleme çalışmalarına girişmişse de İsfara Vadisi’nden kaynaklanan sorun, mevcut düzenlemelerin askıya alınmasına neden olmuştur. Bunun yanı sıra Tacikistan ile Özbekistan arasında sınırların belirlenmesi ve mayınlı alanların temizlenmesine yönelik müzakereler devam etmektedir.

Kimlik Sorunu ve Etnik Sorunlar: Bağımsızlıklarını kazandıklarında Orta Asya ülkelerinin her biri etnik çeşitliliğe sahipti. Bu etnik çeşitlilik, kültürel zenginlikten öte ulusal kimlik oluşturma sürecini zedeleyici nitelikteydi ve önemli bir istikrarsızlık unsuruydu. Bağımsızlıklarının ardından Kazakistan’ın % 39’u Kazaklardan ve % 38’i Ruslardan oluşmaktayken; Kırgızistan’ın % 52’si Kırgızlardan, % 22’si Ruslardan oluşmaktaydı. Rus nüfus, diğerlerinde daha düşük oranlardaydı. Tacikistan’ın % 7’si, Türkmenistan’ın % 9’u, Özbekistan’ın ise % 8’i Ruslardan oluşmaktaydı.

Bağımsızlıktan sonra, ilgili ülkelerde yaşayan Ruslarm bu ülkelerdeki ayrıcalıklı konumlarını kaybetmelerinden dolayı göç etmeleri üzerine bu ülkelerdeki Rus nüfusun oranları azalmıştır. Örneğin Rusların yoğun olarak yaşadıkları ülkelerin başında gelen Kazakistan’da Rus nüfusun oranı % 23’e düşerken Kazakların oram % 63’e çıkmıştır. Kırgızistan’da ise Ruslarm oranı % 12,5’e düşmüştür.

Özbekistan’da ilk dönemlerde nüfusun çoğunluğunu oluşturan Özbekler (% 80) ile ülkede yaşayan Tacikler (% 5), Kazaklar (% 3), Karakalpaklar (% 2,5) ve diğer etnik gruplar arasındaki gerilimin bir çatışmaya dönüşmesinden endişe duyulmaktaydı. Bu ve benzeri sorunların diğerlerinde de ortaya çıkma olasılığı olmakla beraber ulusal bütünlüğün Türkmenistan’da önemli ölçüde sağlandığı dikkati çekmektedir. Nüfusun büyük çoğunluğunu (günümüzde % 85’ini) Türkmenlerin oluşturmasına karşılık Ruslar (% 4), Özbekler (% 5) ve Kazakların (% 3) da bulunduğu ülkede etnik gruplar arasında bir denge sağlandığından Türkmenistan’ın görünürde bir etnik çatışma tehlikesi ile karşı karşıya kalma olasılığı düşüktür. Sonuçta diğer etnik grupların her birinin oranı % 5’i geçmemektedir.

Bu ülkelerin hemen hepsinde azımsanmayacak oranlarda bulunan Rus nüfusu, söz konusu ülkelerin bağımsızlık sürecinde Rusça’yı ve Rubleyi terk ederek kendi ulusal dil ve paralarını yürürlüğe koymalarına tepki göstermiştir. Örneğin bu ülkelerden Kırgızistan 1990’da çıkardığı bir yasa ile Rusça yerine Kırgızca’yı resmî dil olarak kabul ettiğinde buna ilk tepki gösteren Ruslar olmuştur. Hatta bundan rahatsız olan birçok Rus da bunu gerekçe göstererek ülkeyi terk etmiştir. Bu noktada ulusal kimliğin önemli unsurlarından biri olan resmî dil konusunda huzursuzlukların dinmemesi üzerine Kırgız Parlamentosu 1996 Mart’ında aldığı kararla Anayasa değişikliğine giderek Rusça’yı da resmî dil haline getirmiştir. Böylece bağımsızlık sonrasında Rusça’yı resmî dili olarak kabul eden tek ülke Kırgızistan olmuştur.

Benzer durum Türkmenistan’da da yaşanmış ancak burada Rusların ülkeyi terk etmesi gibi bir durumla karşılaşılmamıştır. Bu ülkelerde yaşayan Ruslar hem ülkede kalarak statülerini korumak ve gündelik yaşamlarına devam etmek hem de Rusya’nın korumasından faydalanmayı istemektedirler. Aynı şekilde Rusya da Orta Asya’da bulunan Rus azınlıkları bu ülkeler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanabilmektedir. Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Niyazov, 1993 Aralık ayında yapılan BDT Zirvesi sırasında ülkesinde çifte vatandaşlık sistemine geçildiğini açıklayarak Rus azınlığa yönelik farklı bir politika izlemiştir. Kırgızistan’da Devlet Başkanı Asker Akayev’in aynı türden yaklaşımı Kırgız milliyetçilerinin tepkisini çekince uygulanması söz konusu olamamıştır.

Tacikistan, 1992-1997 döneminde yaşadığı iç savaşın ardından ulusal bütünlüğünü korumaya yönelik politikalar izlemekle beraber 1990larda ülkenin % 62,sini oluşturan Taciklerin oranı 2000lİ yıllara gelindiğinde % 65’e yaklaşmıştır. Bununla beraber ülkedeki Rus nüfusunun % 3,5’e düştüğü görülmektedir. Kırgızistan’da ise Kırgız nüfusun oranı artarak % 62’den % 65’e çıkarken hâlâ ülkedeki en büyük etnik grupları % 13,5 ile Özbekler ve % 12,5 ile Ruslar oluşturmaktadır. Diğer etnik grupların oranı % 1 dolayındadır. Bu bağlamda Kırgızistan’ın özellikle Celalabad bölgesinde yoğunlaşan Özbekler; Kırgızca ve Rusça’nın yanı sıra Özbekçe’nin de resmî dil haline getirilmesini ve haklarının genişletilmesini talep etmektedir. Nitekim daha önceleri haklarını parlamentoya tasarılar sunarak dile getiren Özbek azınlığın taleplerini protesto gösterileriyle dile getirmesi Kırgızistan için bir iç istikrarsızlık unsuru haline gelmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.