TARİH NEDİR ?
Geçmişte yaşamış insan topluluklarının ekonomik, siyasal ve sosyal alanlardaki yaşantılarını neden sonuç ilişkileri içerisinde belgelere dayanarak yer ve zaman göstererek tarafsız biçimde inceleyen ve anlatan sosyal bilim dalıdır.
Tarihin Yöntemi
Yazısız ve yazılı kaynaklardan yararlanmak, zaman zaman sözlü kaynaklara da başvurmaktır.
Sebep–sonuç ilişkisini açıklamak ve olayları kronolojik sıraya göre incelemek anlatmak.
Not: Tarih bilimi deney ve gözlem metodlarından yararlanmaz.
TARİHİN KONUSU NEDİR? : Geçmiş zamanda yaşayan insan topluluklarının her türlü faaliye-tidir.
TARİH ANLATIMINDA YER VE ZAMANIN ÖNEMİ NEDİR?
- Yer ve zamanın belirtilmesiyle olayın GERÇEK olup olmadığını anlarız.
- Olayın geçtiği yer ile olayın meydana geldiği zaman dilimi o olayın sebep ve sonuçlarını belirlememizde gereklidir. Çünkü o yerin iklimi, yaşam şartları, madenleri, o zaman için-deki nüfusu,o zaman içindeki toplumsal değerler olayın meydana geliş sebeplerini oluşturabilirler.
SEBEP-SONUÇ İLİŞKİSİNİN ÖNEMİ NEDİR?
Bütün olaylar bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlıdır. Her olay kendisinden önceki olayın SONUCU, kendisinden sonraki olayın SEBEBİ’dir. Önceki olayı bilmezsek, sonraki olayı kavrayamayız.
OLAY NEDİR? OLGU NEDİR?
OLAY: İnsanları ilgilendiren sosyal, ekonomik, kültürel, dini ve benzeri alanlarda meydana gelen oluşumlardır.
OLGU: Oluşum süreci içinde ya da başka bir şeyin belirtisi olarak gözlemlenmiş olaylardan ibarettir.
Örnek: Anadolu’nun Türkler tarafından fethi OLAY’dır. Anadolu’nun Türkleşmesi OLGU’dur.
TARİH FELSEFESİ NEDİR?: Tarihi tecrübeleri günümüz meselelerinin çözümü için yeni-den yorumlamaya Tarih Felsefesi denir.
TARİHİN TASNİFİ(SINIFLANDIRILMASI)
- Zamana Göre Sınıflandırma: (Örnek: Ortaçağ tarihi,15. yüzyıl tarihi gibi…)
- Mekana(Yer) Göre sınıflandırma: (Örnek:Türkiye Tarihi,Avrupa tarihi gibi…)
- Konuya Göre Sınıflandırma: (Örnek: Tıp Tarihi, Sanat tarihi gibi…)
TARİHİ NEDEN SINIFLANDIRIYORUZ?
Tarihi Zamana, Mekana ve Konuya göre sınıflandırmamızın nedeni öğrenmeyi, öğretmeyi, araştırmayı kolaylaştırmaktır.
TARİHİN ÇEŞİTLERİ:
Yazılış şekillerine göre tarih çeşitleri:
1.Hikayeci (Rivayetçi) Tarih:Tarihi olaylar olduğu gibi aktarılmıştır. Neden–sonuç ilişkisine yer verilmemiştir.
2.Öğretici Tarih:Geçmişteki olaylardan ders alınabilecek şekilde anlatımın yapıldığı tarihtir.
3.Neden–Nasılcı Tarih:Olayların nedenlerini ve sonuçlarını “Neden ve nasıl” olduğunu sorarak açıklayan tarihtir. Bilimsel tarihçilik bu yöntemle çalışır.
Kapsadığı Konulara Göre Tarih Çeşitleri:
1.Genel Tarih:Olayları her yönüyle bütün olarak anlatır.
2.Siyasi Tarih:Devletler arası siyasi ilişkiler ile bir devletin iç olaylarını anlatır.
3.Özel Tarih:Bir ulusun veya devletin tarihini anlatır.
4.Uygarlık Tarihi:Toplumların kültürel ve teknik alandaki gelişmelerini inceler.
5.Sanat Tarihi:Toplumların sanat eserlerini ve sanat akımlarını inceler.
TARİHİN YÖNTEMİ:
Tarihi olayları araştıran bir tarihçi sırasıyla aşağıdaki yöntemleri uygular.
- KAYNAK ARAMA: Önce olayla ilgili kaynaklar aranır.
Kaynaklar 2’ye ayrılır:
- Ana Kaynaklar(Birinci el kaynaklar): Olayın geçtiği döneme ait kaynaklardır.
- İkinci El Kaynaklar: Ana kaynaklardan yararlanılarak hazırlanan kaynaklardır.
Ayrıca kaynakları YAZILI ve YAZISIZ kaynaklar diye de ikiye ayırabiliriz:
- Yazılı Kaynaklar: Kitabeler, fermanlar, kanunlar, mahkeme kayıtları, noterlik yazıları,gazeteler, dergiler vb…
- Yazısız(Sözlü) Kaynaklar: Evler, kaleler, tapınaklar, heykeller, silah, eşyalar,destanlar, efsaneler, fıkralar, atasözleri örf ve adetler vb…
- VERİLERİ TASNİF, TAHLİL VE TENKİT ETME:
- Tasnif(Sınıflandırma): Elde edilen bilgiler zamana, mekana ve konuya göre tasnif edilir.
- Tahlil(Analiz=İnceleme) : Kaynaklardan elde ettiğimiz bilgiler güvenilir mi?Karşılaştırma yapılarak bilgiler bu yönde incelenir.
- Tenkit(Eleştiri): Elde edilen bilgilerin işe yarayıp yaramadığı, hangi bilgilerin kullanılacağı belirlenir.
- SENTEZ(BİRLEŞTİRME): Kaynaklardan elde edilen bilgiler düzenlenerek yazılması safha-sıdır.
TARİHE YARDIMCI BİLİMLER
- ARKEOLOJİ:Geçmiş uygarlıklara ait kalıntıları bulan ve kanıtlayan bilimdir. Özellikle tarih öncesi dönemlerle ilgili bilgiler ve belgeler sunan bir bilimdir.
- PALEOGRAFYA:Geçmişte kullanılan yazıları okuyan bilimdir.
- ETNOGRAFYA:Bir toplumun gelenek ve görenekleriyle ilgili özellikleri araştıran ve anlatan bilimdir.
- ETNOLOJİ:Birden fazla sayıdaki toplumların gelenek ve göreneklerini kıyaslamalar yaparak inceleyen bilimdir.
- EPİGRAFYA:Kitabeler bilimidir. Yazılı anıtları inceler. Bu bilim çalışmalarını paleografya ve filoloji ile birlikte yürütür.
- FİLOLOJİ:Dil bilimidir. Diller arasındaki ilişkileri inceler.
- NUMİZMATİK (MESKUKAT):Geçmişte kullanılan paraları ve bunların üzerindeki yazılar ve damgaları okuyarak tarihçilere bilgiler kazandırır.
- FİZİKİ ANTROPOLOJİ:İnsanların iskelet yapılarını inceleyerek ırkları belirleyen bilimdir.
- PALEANTROPOLOJİ:Günümüzde görülmeyen insan türüne ait fosilleşmiş kalıntıları inceler.
- SOSYOLOJİ:İnsanların yaşayışlarını düzenleyen yasaları ve toplumsal gelişmeleri inceleyen bilimdir. Özellikle yakın çağdaki olayların daha iyi anlaşılmasında tarihe yardımcı olur.
- DİPLOMASİ:Devletler arası ilişkilerle ilgili belgeleri veya bir devletin iç siyasal olaylarla ilgili ferman anlaşma gibi belgeleri inceler.
- KİMYA:Tarih öncesi devirlerin aydınlatılmasında kullanılan kalıntıların yıllarını belirlemede kimyasal metodlardan da yararlanılır. Bu metodlardan bir tanesi de karbon 14 metodudur.
- SİCİLOGRAFİ (MÜHÜR BİLGİSİ):Geçmişte kullanılan mühürleri inceler.
- HERALDİK:Arma bilgisi.
- ŞECERE :Devletlerin tarihinde etkili olan kişilerin soy geçmişlerini araştırır.
- Diğer yardımcı bilimler; Ekonomi, Tıp, Psikoloji, Coğrafya, Kronoloji.
TARİHTE TAKVİM
TAKVİM NEDİR?: Takvim zamanı günlere, aylara, yıllara bölme metodudur.
NOT: İnsanlar zamanı ölçerken ölçü aracı olarak Güneşi ve Ay’ı kullanmışlardır.
AÇIKLAMA: Güneşi kullananlar dünyanın güneş etrafında bir tam dönüşünü esas almışlardır. (365 gün 6 saat) Bu şekilde oluşturulan takvimlere GÜNEŞ TAKVİMİ diyoruz.Ay’ı kullananlar ise Ayın Dün-ya etrafında 12 kez dönmesini (12 x 29.5 =354) esas almışlardır.Bu şekilde oluşturulan takvimlere AY TAKVİMİ diyoruz.
NOT: Tarihte ilk GÜNEŞ TAKVİMİ’ni MISIRLILAR, ilk AY TAKVİMİ’ni SÜMERLER oluşturmuşlardır.
AÇIKLAMA: Her toplum kendi takvimini oluştururken kendileri için önemli saydıkları bir günü BAŞLANGIÇ olarak kullanmışlardır. Örnek: Romalılar Roma’nın kuruluşunu, Müslümanlar Hicreti, Hıristiyanlar Hz.İsa’nın doğumunu gibi…
1.Sümer Takvimleri:Tarihdeki ay ve güneş yıllarına dayanan ilk takvimleri Sümerler yapmışlardır.
2.Mısır Takvimi:Güneş yılına göre Mısır uygarlığında yapılmıştır. Bu takvimde taşma mevsimi (Nil’in taşması), yaz ve kış mevsimleri vardır. Bir yıl 365 gündür.
3.Miladi Takvim:Roma imparatoru Jul Sezar Mısır takvimini Roma devletine göre uyarlatınca “Jüllien Takvimi” yapıldı. 1582 yılında papa Hz. İsa’nın doğumunu başlangıç yaparak Jüllien Takvimini Miladi takvime dönüştürdü. Bu takvimde bir yıl 365 gün 6 saattir.
Milat takviminde tarihi olaylar yüzyıllara bölünmüştür. Milattan sonraki yüzyıllar milattan (sıfır) sonraya gidildikçe büyür.
Milattan önceki tarihlerde rakamca büyük olan bir tarih, rakamı küçük olan tarihten eski bir zamanı gösterir.
Örnek :
- M. Ö. 1200 , M. Ö. 550 ‘den daha eskidir.
Olayların yüzyıl olarak söylenişi :
1400 – 1499 arası 15. yüzyıl
1800 – 1899 arası 19. yüzyıl olarak belirtilir.
Milattan önceki ve milattan sonraki olaylar arasındaki zaman farkını bulmak için her iki olayın tarihleri toplanır.
- Ö. 1200 + 1940 = 3140
- Hicri Takvim
Hz. Ömer zamanında Hicret olayı başlangıç yapılarak geliştirilmiştir. Ay yılı esasına göre yapılan bu takvimde 1 yıl 354 gündür.
TÜRKLERİN KULLANDIĞI TAKVİMLER
- 12 Hayvan Takvimi:İslamiyetten önce Türkler’in kullandığı takvimdir. Güneş yılı esasına göre geliştirilen bu takvimde yıllar hayvan adlarıyla anılmıştır.
- Hicri Takvim:İslamiyetin kabulünden sonra kullanılmıştır.
- Celâli Takvim: Selçuklu Sultanı Melikşah adına yapılmıştır. Güneş yılı esasına göre yapılan bu takvimi Harzemşahlar ile Hint Babür Devleti kullanmıştır. Bu Takvime, Takvim–i Melikşahi de denilmiştir.
- Rumi Takvim:Osmanlı Devletinde I. Mahmut zamanında maliye işlerini düzenli hale getirmek için güneş yılı esasına göre oluşturulmuştur. Bu takvimde başlangıç Hicret olayıdır.
- Miladi Takvim:Türkiye Cumhuriyetinde 1 Ocak 1926’dan itibaren kullanılmaktadır.Güneş yılını esas alır. Temeli Mısırlılara dayanır. İyon ve Yunanlılar kanalıyla Batıda aktarılmıştır. Romalılar Sezar zamanında JULYEN takvimi olarak düzenlemiş ve kullanmışlardır. Yeniçağda Papa XII.Gregor tarafından yeniden yapılan düzenlemelerle GREGORYAN TAKVİMİ olarak anılmıştır. Günümüzde ise Milat takvimi denilmektedir. Milat takvimi Hz. İsa’nın doğuşunu(sıfır) kronolojinin başlangıcı olarak kabul eder.
HİCRİ TAKVİMLE MİLADİ TAKVİM ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR?
- Hicri Takvim AY yılını, Miladi Takvim GÜNEŞ yılını esas alır. Bu yüzden ikisi arasında 11 gün fark vardır.
- Başlangıç tarihleri farklıdır. Hicri Takvimde başlangıç tarihi Hazreti Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği tarih olan 622 yılıdır. Miladi Takvimde ise başlangıç Hz. İsa’nın doğum tarihi 0 yılıdır.
HİCRİ TAKVİMDEN MİLADİ TAKVİME ÇEVİRME İŞLEMİ
SORU: Hicri 1340 yılını Miladiye çeviriniz.
Hicri=1340 Miladi=?
1340 ÷ 32 = 40,6 (Yaklaşık 41)
1340 – 41 = 1299
1299 + 622= 1921
MİLADİ TAKVİMDEN HİCRİ TAKVİME ÇEVİRME İŞLEMİ
SORU: Miladi 1998 yılını Hicri takvime çeviriniz.
Miladi=1998 Hicri=?
1998 – 622 = 1376 1376 ÷ 33 = 41,7 (yaklaşık 42) 1376 +42 = 1418
RUMİ TAKVİMDEN MİLADİ TAKVİME ÇEVİRME İŞLEMİ:
SORU: Rumi 31 Mart 1325 , Miladi=?
31 Mart 1325
+ 13 584 İki takvim arasında 13 gün
______________ 584 yıl fark vardır.
13 Nisan 1909
MİLADİ TAKVİMDEN RUMİ TAKVİME ÇEVİRME İŞLEMİ
Miladi 29 Ekim 1923 , Rumi=?
29 Ekim 1923
– 13 584
_______________
16 Ekim 1339
TARİH İLE YAZI ARASINDAKİ İLİŞKİ
Tarih YAZI ile başlar. yazıdan önceki devirler hakkında sağlıklı bilgi edinmek zor olduğundan, bu dönemlere “Tarih Öncesi Devirler=Prehistorik Devirler” veya “Karanlık Çağlar” denir.
YAZI İLE İLGİLİ ÖNEMLİ BİLGİLER
- Toplumlar ilk olarak resim yazısı kullanmışlardır.
- İlk yazıyı Sümerler bulmuştur.(Çivi Yazısı)
- Bugün kullandığımız alfabeyi, ilk olarak Fenikeliler kullanmış, onlardan Yunanlılar ve Romalılar alarak geliştirmişler ve böylelikle LATİN alfabesi ortaya çıkmıştır.
- Yazı, Anadolu’ya ilk olarak ASURLULAR tarafından TUNÇ devrinde getirilmiştir.
- Türk Tarihinin ilk yazılı eserleri GÖKTÜRK(ORHUN) KİTABELERİDİR.
TARİHTE ÇAĞLAR
Tarih öğrenimini kolaylaştırmak için insanlığı derinden etkileyen olaylar esas alınarak “çağlar” oluşturulmuştur. Bütün çağlar yazının bulunuşu esas alınarak “Tarih öncesi çağlar ve Tarih Devirleri” olmak üzere iki büyük bölüme ayrılmıştır.
Çağların Başlangıç Ve Bitiş Tarihleri Neye Göre Tesbit Edilmiştir?
Tarihin zamana göre tasnifinde en önemli ayrım “çağlara ayırarak” incelemedir. Çağların başlangıç ve bitim tarihleri belirlenirken toplumların geniş çapta etkilendiği tarihi olaylar esas alınmıştır
TARİH ÖNCESİ DEVİRLER
Yazının bilinmediği dönemdir. Bu dönem kullanılan araçlara, araçların cinsine ve özelliklerine göre ve yaşayış biçimine göre aşağıdaki devirlere ayrılmıştır.
I.Taş Çağı
II.Bakır-Taş Çağı (Kalkolitik Çağ)
III.Maden Devri
- TAŞ ÇAĞI
1) Eski (Kaba) Taş çağı
- Bu dönemde insanlar vahşi doğa ile mücadele içerisinde olmuşlardır.
- İnsanlar tarihinin en uzun dönemini kapsayan bu devirde taşları olduğu gibi silah olarak kullanmışlardır.
2) Yontma Taş Devri (Paleolitik dönem)
İnsanlar;
- Taşları ve kemikleri yontarak ilkel silahlar ve aletler yaptılar.
- Avcılık ve toplayıcılıkla beslendiler.
- Soğuktan korunmak için mağaraları yaşam yeri olarak kullandılar.
- Mağaraların duvarlarına ilkel resimler çizdiler. Böylece ilk sanat eserlerini meydana getirmiş oldular.
- Devrin sonunda ateşi buldular.
3) Orta taş Devri (Mezolitik dönem)
- Bu dönem Cilalı Taş Devrine geçişi sağlayan bir ara dönemdir.
- İnsanlar mağaralardan çıkarak ovalara ve nehir kıyılarına yönelmişlerdir.
4) Cilalı Taş Devri
- Su boylarında bitkiler yetiştirilmeye başlandı.
- Yapılan bu tarımsal çalışmalarla insanlar yerleşik hayata geçtiler.
- Yapılan barınakların sayısının artmasıyla köyler oluştu.
- Hayvanlar evcilleştirildi.
- İnsanlar üretken nitelik kazandı.
- Kilden kaplar yapıldı.
- Dinsel inanışlarla ilgili çeşitli fikirler ortaya çıktı. Ana tanrıça heykelcikleri yapıldı.
- Dokumacılık başladı.
- İnsanlarda mülkiyet kavramı oluştu.
MADEN DEVRİ
- Bakır Taş Devri (Kalkolitik Dönem)
- Bu dönem Cilalı Taş Devri ile Maden Devri arasında geçiş dönemidir.
- Cilalı Taş Çağını yaşayan insanlar buldukları bakırdan eşya yapmaya başlamışlardır.
- Bakırın bol bulunması ve kolay işlenmesi nedeniyle bu dönemde çok sayıda bakır eşya yapılmıştır.
- Tunç, bakıra göre daha sertti, bu nedenle yapılan eşyalar daha dayanıklı oldu.
- Bu dönemde ilk şehir devletleri kuruldu (site).
- Tekerlek icad edildi, Arabalar yapıldı,
- ticaret gelişti.
- Tunç Devri
- Demir Devri
Demirden eşyalar ve silahlar insanlara hem ekonomi de hem de askeri alanda büyük ölçüde güç kattı.
Not: Çeşitli ülkelerde yaşayan insanlar tarih öncesi devirleri aynı zamanda yaşamamışlardır |
TARİH DEVİRLERİ
Yazının bulunmasından günümüze kadar gelen zamandır.
Yazılı belgeler tarihçilere daha geniş bilgi kazandırdığı için tarihçilere göre “Tarih Yazıyla Başlar” anlayışı ortaya konulmuştur.
Tarih devirlerinin kapsadığı alan çok geniş olduğundan, tarih öğrenimini kolaylaştırmak için “Tarih devirleri” “çağlara” ayrılmıştır.
1.İlk çağ: (M.Ö. 3200 – M.S. 375 veya 476) 375 yılı Kavimler göçünün başlaması. 476 yılı Batı Roma İmparatorluğunun yıkılmasıdır.
2.Orta Çağ: 476–1453 (İstanbul’un fethedilmesi)
3.Yeni Çağ: 1453–1789 (Fransız İhtilâli)
4.Yakın Çağ: 1789–?
İLKÇAĞ UYGARLIĞI
ÇİN UYGARLIĞI
- Uygarlık, Sarı ve Gökırmak çevresinde gelişmiştir.
- Merkezi Devlet Kuzey Çindeki derebeyliklerin Çou Hanedanı tarafından birleştirilmesi sonucu kurulmuştur.
- Ülke toprakları feodal beylikler arasında paylaştırılmıştır. Bu feodal beyler içerisinde en güçlü olanı ülkede egemenliğini ele geçirerek merkezi birliği sağlamıştır. Bu durum Çin siyasi tarihinde hanedanların öne çıkmasına neden olmuştur.
- Çin uygarlığı teknik buluşlarıyla tanınır. Bunlar kağıt, matbaa, ipekli dokumacılık, pusula ve barut. Çinliler bu buluşlarıyla dünya kültürüne ve ekonomisine katkıda bulunmuşlardır. Çin porselen ürünleri ve ipekli dokumaları dünyada aranan önemli eşyalardan olmuştur.
- Hun ve Tibet saldırılarına karşı Çin seddini yapmışlardır.
- Çin’de yetişen Konfiçyüs ile Lou–Çe siyasi fikirleriyle tanınırlar. Konfiçyüs önemli bir felsefecidir. Çin’de eşitilği, adaleti ve iyiliği savunmuştur.
HİNT UYGARLIĞI
- İlk uygarlık İndus nehri dolaylarında doğmuştur.
- Ö. 1200’lerde Hindistan’a gelen ari kavimler egemenliklerini kurmak için Kast Sistemi denilen bir tabakalaşma hareketini gerçekleştirmişlerdir. Bu tabakalaşmada aşağıdaki sınıflar ortaya çıkmıştır.
- Brahmanlar: rahipler
- Kşatriyalar: Asiller ve askerler
- Vaysiyallar: Tüccarlar, sanatkarlar ve çiftçiler
- Südralar: Köleler
- Kast grupları içerisinde birinden diğerine geçiş yasaktır. Kast sistemi ilk çağda Hindistan’da merkezi devletin kuruluşunu engelleyen en önemli nedendir. Diğer etkenler ise farklı diller, inanışlar kültürleri ve coğrafi koşulların olumsuzluğudur.
- Hindistan’ın en eski dini Veda Brahman rahiplerin bu dine katkıları sonucu Brahmanizm denilen inanış ortaya çıktı. Brahmanizm Kast sisteminin çelişkilerine uygundur. Daha sonraları Kast’a tepki olarak Budizm denilen din ortaya çıktı. Ancak Brahmanların engellemeleri üzerine Budizm daha çok Hindistan dışındaki Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerinde benimsenmiştir.
MISIR UYGARLIĞI
- Uygarlık Nil deltası ile Nil nehri çevresinde gelişmiştir.
- Mısır uygarlığı daha çok Mısır’da yaşayanlarca geliştirilmiştir.
- Şehir devletlerinin birleşmesiyle ilk merkezi devlet kurulabilmiştir. Bu devlet dünya tarihindeki ilk merkezi devlettir.
- Devletin başında firavun adı verilen krallar bulunurdu. Firavunlar tanrı kraldı. Yetkileri sınırsızdı. Bu nedenle devletin siyasi yapısı teoraktik monarşi idi.
- Firavunlar ülkeyi “nom” adı verilen vilayetlere bölerek yönetmişlerdir ve buralara valiler atamışlardır. Amaç merkezi otoriteyi sağlamaktı.
- Ekonomi tarıma dayanmıştır. Vergiler tarım ürünlerinden oluşmuştur.
- Ülke yönetiminde firavuna, vezir, asiller, rahipler, askerler ve katipler yardımcı olmuştur.
- Köylüler ile köleler, asillerin, rahiplerin ve askerlerin topraklarında çalışmışlardır. Şehirliler ise ticaret ve sanatla uğraşmışlardır.
- Mısır’da yaşayanlar birden çok tanrıya inanmışlardır. En büyük tanrı güneş tanrısı idi. Ölümden sonra hayatın devamına inanmışlardır. Bu inanış şekli mumyacılıkta, eczacılıkta, tıpta, mimaride, resimde ve heykelcilikte önemli gelişmeleri sağlamıştır.
Not: Tıp biliminin temel bilgileri Mısırda ortaya konmuştur.
- Aritmetikde, Geometride ve astrolojide önemli çalışmalar gerçekleştirmişlerdir.
- Hiyeroglif denilen yazının yanısıra hiyeratik ve demotik denilen yazı türlerini geliştirildi.
- Firavun IV. Amenofis zamanında “Aton” adı verilen bir din ortaya çıkmıştır. Tek tanrılı bir dine benzeyen bu inanış, isyanlar nedeniyle Mısır’da yaygınlaşmıştır.
- Kuzey Suriye’nin verimli topraklarını almak için Hititliler Kadeş Savaşını yapmışlardır. (M. Ö. 1280) Tarihin ilk büyük meydan savaşı sayılan bu savaşta taraflar birbirlerine kesin üstünlük sağlayamamıştır. Daha sonra taraflar Kadeş Antlaşmasını yapmışlardır. (M. Ö.1295) Bu antlaşma tarihin ilk yazılı antlaşmasıdır.
MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI
SÜMERLER
- Konuştukları dilin filolojik yapısı ile bıraktıkları eserler Sümerlerin Orta Asya kökenli olduğunu ortaya koymuştur.
- Güney Mezopotamya’ya yerleşen Sümerler sulama kanalları ve barajlar yaparak yaşadıkları toprağı tarıma elverişli hale getirmişlerdir.
- Tarihdeki ilk şehir devletlerini (siteleri) kurmuşlardır.
- Sümer kralları rahip kral özelliğini göstermişlerdir.
- Sümerler, Mezopotamya uygarlığının kurucusu olmuşlardır. Başlıca buluşları şunlardır; Yazı, tekerlek, 60 tabanlı sayı sistemi, çemberin 360° oluşu, tarihdeki ilk güneş ve ay takvimleri, yıldızların burçlara ayrılması. Tarihin ilk yazılı destanları olan Gılgamış ve Yaradılış destanlarını yazmışlar, damga ve silindir şeklindeki mühürleri ve çömlekçi çarkını icat etmişlerdir.
- Urgakina, rahiplerin sömürüsüne karşı tarihin ilk ihtilalini gerçekleştirdi ve bunun sonrasında tarihin ilk yazılı kanunlarını yaptı. Bu kanunlarda özel mülkiyeti koruyucu hükümlere yer verdi.
- Ziggurat adı verilen tapınaklar yaparak, bunları okul, depo ve rasathane olarak kullanmışlardır.
- Ekonomik yaşam tarıma dayanmıştır. İhtiyaç duydukları madenleri almak içinde dış ticaret yönelmişlerdir.
- Öldükten sonra yaşamın devamına inanmadıklarından mezarlara eşya koymamışlardır.
- Bir süre Akadların egemenliğinde yaşadılar. Egemenliklerini yeniden kazandıkları bu dönemde de Elamların saldırısıyla karşılaştılar ve bağımsızlıklarını kaybettiler.
AKADLAR
- Sami kökenli kavimlerdendir. Tarihin bilinen ilk düzenli ordusunu kurarak Mezopotamya’da üstünlük sağladılar.
- Mezopotamya dışında toprak kazanarak tarihin ilk imparatorluğunu kurdular. Ancak bu imparatorluk kısa sürede dağıldı. Başlıca nedenleri, merkezi otoritenin tam olarak geliştirilememesi, iç isyanlar ve dış saldırılar.
- İran üzerinden gelen kavimlerin saldırısıyla Akad devleti yıkıldı.
- Akad dili Mezopotamya’nın yaygın bir kültür dili olmuştur.
BABİLLİLER
- Sami kökenli kavimlerdendir.
- En etkili oldukları dönem Hamurrabi dönemidir. Kral Hamurrabi iktidarını kurduğu orduya ve yaptığı yasalara dayandırmıştır. Böylece tarihin bilinen ilk monarşik idaresini kurdu.
- Hamurrabi Mezopotamya’daki yasaları toplayarak konularına göre sistemli hale getirdi. Ayrıca yasalarında kısasa kısas özelliğine yer verdi.
- Hamurrabi’den sonraki süreçte devlet zayıfladı. Hititler bu devlete son verdi.
- Babilliler, Hititlerin yıkılmasından sonra Asur egemenliğine girdiler. Medlerle ittifak yaparak Asur devletini yıktılar. İkinci kez devlet kurdular. Mezopotamya’nın en son devleti olan II. Babilé Persler son vermiştir.
ASURLULAR
- Mezopotamya’nın Asur şehrinde yaşamışlardır. İlk zamanlarda ticarete önem vermişlerdir. Bu süreçte Anadolu’da koloniler kurmuşlardır.
Kolonilerden en önemlisi Kayseri Kültepe’de kurulmuş olan Kaneş idi.
Not: Kaneş’te (Kültepe) yapılan araştırmalar sonucu Anadolu’daki ilk yazılı belgeler bulunmuştur. Bu durum Anadolu’ya yazıyı Asurluların getirdiğini göstermiştir.
- Hititlerin yıkılmasından sonra Ön Asya’da güçlü bir devlet olarak ortaya çıkmışlardır. Doğu ve G.D.Anadoluyu, Suriye’yi, Filistin’i ve Mezopotamya’yı egemenliklerine almışlardır. Bu yerlerden ağır vergiler almışlardır.
- Çok tanrılı bir dinsel yaşayışları vardır. Asur kralları tanrı kral olduklarını topluma kabul ettirmişlerdir.
- Kültürel çalışmalara önem vermişlerdir. Mezopotamya’nın Ninova şehrinde tarihin bilinen ilk kütüphanesini kurdular.
- Med–Babil ittifakı Asur devletine son vermiştir.
ELAMLAR
- İran’ın güney batısı ile Mezopotamya’nın doğusunda kalan dağlık bölgede yaşamışlardır. Tarımsal topraklara sahip olmak için Sümer ülkesini istila etmişlerdir.
- Elamların egemenliğine Asurlular son vermiştir.
İRAN UYGARLIKLARI
MEDLER
- İran’ın batısı ile G.D. Anadolu arasında kalan dağlık ve yaylalık bölgede yaşamışlardır. Bölgenin koşulları gereği hayvancılıkla geçinmişlerdir.
- Babillilerle ittifak yapıp Asur devletini yıktılar. Böylece Mezopotamya’da toprak kazandılar.
- Anadolu’ya egemen olmak için Lidyalılarla savaştılar. Savaşlar sonunda Kızılırmağı sınır yaptılar.
- Medlerin bağımsızlığına Persler isyan ederek son vermişlerdir.
PERSLER
- Medleri yıkarak tarih sahnesine çıktılar. Mezopotamya’daki II. Babil devletine son verdiler. Batı Anadolu’daki Lidya devletine ve İyon şehir devletlerini egemenliklerine aldılar.
- Kafkasya’daki İskitleri yenilgiye uğrattılar.
- Ege denizi ile Karadeniz arasında yapılan Boğazlar ticaretini ele geçirmek için Yunanistan’daki Atina devletiyle savaştılar. Başarılı olamadılar. Bu savaşlardan biri olan Maraton savaşını kaybettiler.
- Perslerin egemenlik alanı doğuda Maveraün-nehir’den ve Hindistan’dan başlayarak Trakya’ya ve Mısır’a kadar genişlemiştir. Bu toprakları kolay yönete-bilmek için “Satraplık” denilen vilayetler kurmuşlar ve buralara valiler atamışlardır. Ayrıca güçlü ordular kurmuşlardır. Bunların yanı sıra tarihin ilk düzenli posta teşkilatını ve ilk istihbarat teşkilatını kurdular.
- İmparatorluğu kapsayan ticaret yollarına önem verdiler. Ayrıca imparatorlukta sadece Pers parasının geçerli olmasına önem vermişlerdir.
- Zerdüşt dinine inanmışlardır. Bu dinde cennet ve cehennem anlayışları bulunmaktaydı. Ateş kutsal sayılmıştır. Persler önceleri çok tanrılı dine sahiptiler.
- Pers devletine Makedonya kralı Büyük İskender düzenlediği Asya seferinde son vermiştir.
DOĞU AKDENİZDE KURULAN DİĞER UYGARLIKLAR
İBRANİLER
- Sami kavimlerindendir. Hz. Davut döneminde Filistin’deki Kudüs şehrini kurarak devletlerinin temelini atmış oldular.
- Süleyman zamanında ticarete önem vererek zenginleşmişlerdir. Daha sonra devlet iç çatışmalarla İsrail ve Yahudi devleti olarak ikiye ayrılmıştır. Bunlar da dış saldırılarla yıkılmıştır.
- Tarihin ilk tek tanrılı dini olan “Musevilik” İbranilere aittir. İbraniler bu dinin yalnızca kendi kavimlerine gönderildiğini söylemişler ve kendilerinin üstün olduğunu belirtmişlerdir. Bu durum Museviliğin, Hristiyanlık ve İslamiyet gibi yaygın bir din olmasını önlemiştir.
FENİKELİLER
- Sami kavimlerindendir. Bugünkü Lübnan’ın dağlık kıyı kesiminde yaşamışlardır. Bu bölgeden Suriye kıyılarına doğru yayılan Fenikeliler şehir devletleri kurdular. Yaşadıkları bölgenin tarıma ve hayvancılığa elverişli olmaması nedeniyle balıkçılığa ve denizciliğe yönelmişler ve Akdeniz kıyılarında koloniler kurmuşlardır.
- Fenikeliler ürettikleri zeytin yağı, kereste, boya ve camdan oluşan ürünleri Akdeniz’in diğer bölgelerine satmışlardır.
- Fenikeliler Sümer çivi yazısı ile Mısır Hiyeroglif yazısını örnek alarak tarihin ilk alfabesini icat ettiler.
Not: Fenike alfabesini İyonlar ve Yunanlılar kullanmıştır. Daha sonra Romalılar Yunanlılardan aldıkları alfabeyi Latin alfabesine dönüştürmüşlerdir.
- Mısır ve Mezopotamya ile ilgili teknik gelişmeleri ticari faaliyetler yoluyla Akdeniz’in diğer kavimlerine tanıtmışlardır.
- Fenike koloni hareketi zamanla İyon ve Yunan koloni hareketi karşısında gerilemiştir. Çünkü İyonlar ve Yunanlılar kolonileri yeni bir vatan kabul etmişler ve bu doğrultuda etkili politikalar izlemişlerdir.
ANADOLU UYGARLIKLARI
Yaplan arkeolojik araştırmalar Anadoluda tarih öncesi dönemlerin yaşandığını göstermiştir. Başlıca örnekler şunlardır:
- Yontma Taş Çağıyla ilgili buluntular, Antalya Karain ve Beldibi mağaralarında çıkarılmıştr.
- Cilalı Taş Çağıyla ilgili buluntular. Konya, Çatalhöyük, Diyarbakır Çayönü ve Burdur Hacılar yerleşmelerinde elde edilmiştir.
- Kalkolitik dönem ile ilgili buluntular. Denizli, Çivril, Beycesultan yerleşmeleri ile Burdur Hacılarda görülmüştür.
- Tunç çağıyla ilgili buluntular. Çanakkale Truva, Kayseri, Kültepe, Yozgat–Alişar, Çorum–Alacahöyükde çıkarılmıştır.
– Anadolu’da Yazılı Devirlerin Başlaması : Anadoluya yazıyı Asurlular getirmiştir. Bu durum Kayseri Kültepede yapılan araştırmalardan anlaşılmıştır. Bulunan belgeler Anadolu’nun ilk yazılı belgeleridir. Böylece Anadolu’da Tarih devirlerine (yazılı döneme) girilmiştir.
HİTİTLER
- Anadolu’ya Kafkasya üzerinden gelmişler Kızılırmak yayı içerisinde kalan Kapadokya adı verilen bölgeye yerleşmişlerdir.
- İlk zamanlarda küçük krallıklar ve beylikler halinde örgütlenmişlerdir. Bu krallıkların birleşmesiyle merkezi bir devlet kurmuşlardır. Bu devlet Anadolu’da siyasal birliği sağlayan ilk devlet olmuştur. Hattuşaş’ı (Boğazköy) başkent yapmışlardır.
- Ülkeyi yöneten krala büyük kral denilmiştir. Büyük hükümdar aynı zamanda baş rahip, baş komutan, baş yargıç idi.
- İlk zamanlarda kral yaptığı işlerden dolayı Pankuş meclisine hesap verirdi. Kralın monarşik idaresi artınca Pankuş meclisinin önemi kalmamıştır. Yönetimde ana kraliçe Tavannanna söz sahibi idi.
- Toplumsal yaşamda şu sınıflar görülmüştür. Asiller, özgürler ve köleler.
- Hitit saraylarında “Anal” denilen kral yıllıklarını yazan katipler görevliydi. Bu yıllıklar tarih yazıcılığına örnektir.
- Hitit kanunları daha çok insancıldı. İdam cezasını çok az uygulamışlardır. Kadınlara mirastan pay vererek, Özel mülkiyeti korumuşlardır. Ayrıca kölelere bedel ödeyerek özgür olabilme hakkını da tanımışlardır.
- Hititler çok tanrılı bir dinsel yaşayışa sahiptiler. Komşu kavimlerin tanrılarına da önem vermişlerdir.
- Hititler Kuzey Suriye’nin verimli topraklarına sahip olmak için Kadeş savaşını yapmışlardır. (M.Ö.1295) Ön Asya’da Asur tehlikesi belirince Kadeş anlaşmasını yapmışlar ve bu anlaşmayla Asur’a karşı ittifak kurmuşlardır (M.Ö. 1280).
- Ö. 1200’lerde Ege denizinden gelen kavimlerin İstila hareketleri Hitit devletinin yıkılmasına neden olmuştur. Bu sırada bazı Hitit boyları Orta Toroslar’da ve Güneydoğu Anadolu’da “Geç Hitit Beylikleri” denilen beylikleri kurmuşlardır. Ancak Asurlular Geç Hitit Beyliklerine son vermiştir.
URARTULAR
- Anadolu’da Van bölgesini kendilerine merkez yapmışlardır. Buraya ilk çağda Tuşpa denilmiştir.
- Yaşadıkları topraklar tarıma elverişli değildi. Az sayıda olan tarıma elverişli toprakları, sulama kanalları ve barajlarla sulamışlardır.
- Madeni eşya yapımında, taş işçiliğinde ve kuyumculukta başarılı olmuşlardır.
- Anadolu’da kaleler yapmışlardır.
- Hititlerin yıkılmasından Anadolu’ya yönelen Asur istila hareketlerini engellemişlerdir.
- Çok tanrılı bir inanca sahiptiler. En büyük tanrıları savaş tanrısıydı. Öldükten sonra hayatın devamına inandıkları için mezarlara eşya koymuşlardır.
LİDYALILAR
- Batı Anadolu’da Gediz ve Menderes ovalarının bulunduğu verimli topraklarda yaşamışlardır. Başkent Sarde (Sard) idi.
- İlk madeni parayı bularak ticarete kolaylık sağlamışlardır.
- Komşuları olan İyonlardan ticaretin önemini gördüler. Batı Anadolu’dan Mezopotamya’ya kadar uzanan büyük bir ticaret yolu yaptılar. Kral yolu denilen bu ticaret yoluyla Mezopotamya ile Batı Anadolu arasında ticari ve kültürel faaliyetlerde bulundular.
- Ekonomik güçleri arttıkça orduya verdikleri önemi azalttılar. Orduya paralı asker aldılar. Bu durum askeri yapılarının zayıflamasına yol açmıştır. Perslerin saldırısıyla bağımsızlıklarını kaybettiler.
FRİGYALILAR
- Boğazlar üzerinde Anadolu’ya gelerek Batı Anadolu ile Ankara yakınlarındaki Polatlı arasındaki bölgeye yerleştiler. Polatlı yakınındaki Gordion’u başkent yaptılar.
- Çiftçi bir toplum oldukları için tarımı koruyan ağır ceza kanunları yaptılar.
- Ülkelerinden geçen ticaret yollarından yararlandılar.
- Çok tanrılı dinsel yaşayışları vardır. En büyük tanrı tanrıça Kibele idi.
- Kralları için kaya mezarları yapmışlardır. Ayrıca tümülüs denilen mezarlar yapmışlardır. Tümülüs mezarlar, mezar odasının topraklarla örtülüp bir tepeye dönüştürülmesiyle oluşmuştur.
- Tapates denilen dokumalar yaparak, bunları satmışlardır.
- Kafkasya’dan gelen Kimmerler adlı kavimlerin saldırısıyla bağımsızlıklarını kaybetmişlerdir.
İYONLAR
- Ö. 1200’lerde Yunanistan’da yaşayan Aka’lar, Dor’lar adı verilen bir kavimin istilasıyla karşılaştılar. Bu sırada Aka’ların bir bölümü Batı Anadolu’ya göç ettiler. Özellikle İzmir’in kuzeyindeki kıyı kesimine yerleştiler. Buradaki bazı adalara da yerleştiler. 12 tane şehir devleti kurdular. Başlıcaları Efes, Milet, Foça, İzmir, Bergama idi.
- İyonlar, Anadolu ile Ege ve Akdeniz kıyılarında ticaret kolonileri kurdular. Ayrıca yaşadıkları topraklar, karadan Mezopotamya ile de bağlantılar içerisindeydi. Bu ticari konum İyonların Mısır ve Mezopotamya uygarlıklarında yararlanmalarını katkıda bulunmuştur. Bunun so sonucunda çok sayıda bilim adamı yetişmiştir. Başlıcaları; Tales, Pisagor, Heredot, Anaksimenes, Diojen.
- Kolonicilik alanında birbiriyle rekabet ettikleri için merkezi bir devlet kuramamışlardır.
- Anıtsal mimaride ve heykeltraşlıkta başarılı eserler ortaya koydular, Örneğin Artemis tapınağı.
- Bağımsızlıklarına Persler son vermiştir.
TÜRKLERİN ANAYURDU
Baykal gölü, Obi ırmağı ve güneyde Gobi Çölü ve Çungarya ile sınırlanan bölgedir.
ANAYURTTAN İLK GÖÇÜN NEDENLERİ
- İklim değişiklikleri ve kuraklıklar,
- Tarıma ve hayvancılığa elverişli toprakların azlığı,
- Nüfus artışı,
- Hayvancılığı zarara uğratan salgın hastalıklar,
- Toprak kapma ve mera savaşları ile dış istilâ hareketleri,
Atı evcilleştirmeyi başaran Türkler Orta Asya’nın değişik yerlerine gitmişlerdir.
ASYA HUN DEVLETİ
- Baykal gölü Orhun ve Selenga ırmaklarının bulunduğu coğrafyada siyasal varlık gösteren Hunlar tarafından kurulmuştur.
- Devletin kurucusu Teoman’dır. Mete babası Teoman’a karşı yaptığı iktidar savaşını kazanarak hakan oldu.
- Mete Türk tarihindeki ilk düzenli orduyu onlu teşkilata göre kurdu. Bu orduya dayanarak Orta Asya’yı egemenliğine aldı ve Çin hanedanlıklarını vergiye bağladı. İpek ticaretini denetledi.
- Mete İmparatorluğu kolay yönetmek için “ikili sistem” denilen bir teşkilat kurdu. Bu teşkilatta merkezde hakan, doğuda veliaht batıda ise hanedandan biri görev yapmıştır.
- Mete’den sora Çin hanedanları Hun egemenliğinden kurtulmak için şu politikaları geliştirdiler:
- Hun sarayındaki Çinli prensesler ve görevlilerle entrikalar çevirmek,
- Hunlara bağlı boyları birbirine karşı kışkırtmak,
- İpek ticaretini Hun egemenliğinden almak,
- Çin askeri saldırıları sonucu, Hun Devleti M.Ö. 58 yılında ikiye ayrıldı. Bir kısım Hun boyları Çin egemenliğine girdi. Hunlar daha sonra birleşmişlerse de Çinlilerin yaptığı yeni saldırılar sonucu Kuzey Hunlar ve Güney Hunlar olmak üzere ikiye ayrılmışlardı (M.S. 48)
- Güney Hunlar Çinlilerin egemenliğine girdi. Kuzey Hunlar Çinlilerin egemenliğine girmemek için Hazar Denizine doğru göç ettiler.
- Kuzey Hunlar sonraları Karadeniz’in kuzeyi ile bugünkü Romanya’daki Tuna dolaylarına egemen oldular. Buralarda yaşayan Germen kökenli kavimleri egemenliklerine aldılar. Hun egemenliğine girmek istemeyen Germen kökenli kavimler Avrupa’nın batısına göç ederek Roma İmparatorluğu topraklarında “Kavimler Göçü” denilen olaya neden oldular. (MS 375)
AVRUPA HUN DEVLETİ (375–469)
- Bugünkü Romanya’nın bulunduğu topraklarda Kuzey Hunlar tarafından kuruldu.
- Avrupa Hun Devletinin en güçlü olduğu dönem Atilla zamanıdır. Atilla Bizans’a karşı yaptığı seferler sonucu Bizans’ı vergiye bağladı. Batı Roma devletine karşı ilk önce Galya seferini düzenledi. Ancak bu seferde belirli bir sonuca ulaşamadı. Daha sonra yaptığı İtalya seferiyle Batı Roma’ya üstünlüğünü kabul ettirdi.
- Atilla’dan soraki hakanlar başarılı bir yönetim göstermediler. Bu süreçte Bizans saldırıları başladı. Bizans ayrıca Hunlara bağlı Germen kökenli kavimleri ayaklandırdı. Bunların sonucunda Avrupa Hun Devleti yıkıldı.
GÖKTÜRK DEVLETİ (552–630)
- Göktürk boylarını birleştiren Bumin Han, kendilerini yöneten Avarlara karşı yaptığı bağımsızlık savaşını kazandı ve devleti kurdu.
- Avarlar Göktürk saldırıları Avrupa’ya göç etmek zorunda kaldı.
- Göktürkler Çin hanedanlıklarına üstünlüklerini kabul ettirdiler.
- Hindistan’a giden ipek yolunu kazanmak için İran’daki Sasanilerle işbirliği yaparak Akhun Devletini yıktılar.
- Akhun Devletinin yıkılmasından sonra Hindistan’a giden ticaret yolundan yararlanma konusunda Sasanilerle anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Göktürkler ilk defa Bizans (Doğu Roma) ile ittifak yaptılar ve Sasanileri zayıflattılar.
- Göktürk Devleti taht kavgalarıyla Doğu Göktürk ve Batı Göktürk olmak üzere ikiye ayrıldı (582). Her iki devlete Çinliler son verdi (630).
- GÖKTÜRK DEVLETİ (KUTLUK DEVLETİ) (682–744)
- Kutluk Han, Çinli olan Veziri Tonyukuk ile birlikte Göktürk boylarını birleştirerek II. Göktürk Devletini kurdu.
- Kutluk Han, Çin egemenliğine giren Türklere bağımsızlıklarını kazandırdı.
- Bilge ve Ordu Komutanı Kültigin zamanında devlet Orta Asya’da etkinliğini sürdürdü.
- Kültigin ve Bilge Han’ın ölümünden sonra taht kavgaları başladı. Uygur, Basmil, Karluk ve Uygur Türkleri birleşerek II. Göktürk devletine son verdiler.
AVARLAR
- Orta Asya’da büyük bir imparatorluk kurdular.
- Göktürk isyanı nedeniyle bağımsızlıklarını kaybettiler.
- Göktürklerin saldırısı sonucu bugünkü Macaristan’a göç ettiler. Macaristan’da etkili bir devlet kurdular.
- Sasanilerle birleşerek iki kez Bizans’ı kuşattılar, ancak başarılı olamadılar.
- Avarlar, Frankların saldırısıyla bağımsızlıklarını kaybettiler ve slav kavimleri arasında eriyip siyasi ve kültürel kimliklerini yitirdiler.
UYGURLAR (745–840)
- Kutluk (II. Göktürk) devletinin yıkılmasından sonra kendi devletlerini kurmuşlardır.
- İlk zamanlarda Çinlilere karşı fazla etkili olamamışlardır. Çinlilerin Talas savaşında yenilmesi, Uygurların kuvvetlenmesine yaramıştır.
- Çinliler Tibet saldırıları uğrayınca Uygurlardan yardım istemek zorunda kaldılar. Bu süreçte Çinlilere yardım eden Uygurlar Maniheizm ve Budizm dinleriyle tanıştılar.
- Uygurların bir bölümü Maniheizmi ve Budizmi benimseyerek hayvancılığa dayalı atlı göçebe yaşayışı bıraktılar ve yerleşik hayata geçtiler. Çünkü bu dinler savaşçı geleneklere ve hayvancılığa karşı olan prensiplere dayanmıştı.
- Uygurlar, Kırgız Türklerinin saldrılarıyla siyasi varlıklarını kaybettiler.
- Uygurlar Kırgızların yıkılışından sonra Cengiz Han’ın kurduğu Moğol İmparatorluğunun egemenliğine girdiler. Bundan sora Uygurlar Moğol devlet yönetiminde önemli görevler aldılar.
- Uygurlar Çin’de geliştirilen matbaa tekniğini öğrenerek, kendilerine özgü bir matbaa yaptılar.
- Uygurlar 14–18 harften oluşan bir alfabe geliştirdiler.
- Uygurlar matbaayı kullanan ilk Türk boyu olmuşlardır.
KIRGIZLAR
- Uygur devletine son vererek tarih sahnesine çıktılar. Cengiz Han’ın başlattığı saldırılar sonucu bağımsızlıklarını kaybettiler.
SİBİRLER
- Sibiryanın batısından başlayan ve Kafkasya’ya uzanan coğrafyada yaşamışlardır.
Sasani ve Avar saldırılarıyla bağımsızlıklarını kaybettiler.
AKHUNLAR (EFTALİTLER)
- Kökenleri Çinlilerin baskısı üzerine İran’ın doğusuna ve Afganistan’ın güneyine göç eden Hunlara dayanmıştır.
- Hindistan’a giden ipek ticaretinden yararlanmışlardır. Göktürk ve Sasani saldırıları sonucu bağımsızlıklarını kaybetmişlerdir.
HAZARLAR
- Karadeniz’in kuzeyinden başlayarak, Kafkasya ve Hazar denizine kadar uzanan topraklarda yaşamışlardır.
- Karadeniz kıyılarına giden ipek ticaret yolundan büyük kazanç elde etmişlerdir.
- Hazar hakanları ve çevresi museviliği benimsemişlerdir.
- Osman ile Emeviler zamanında Kafkasya’ya yönelen İslam ordularının ilerleyişini engellemişlerdir.
- Peçeneklerin saldırılarıyla zayıflayan Hazarların siyasi varlığına Ruslar son vermiştir.
BULGARLAR
- Karadeniz’in Kuzeyinde büyük bir devlet kurdular. Hazarların saldırısıyla Tuna Bulgarı ve Volga (İtil) Bulgarı olmak üzere ikiye ayrıldılar
- Tuna Bulgaları zamanla Slav kavimleri arasında eridiler. Volga (İtil) Bulgarları ise Abbasilerin yardımlarıyla İslamiyeti benimsediler.
- Volga Bulgarları daha sonraları Moğol egemenliğine girdiler.
TÜRGİŞLER
- Göktürk devletinin yıkılmasından sonra kendi devletlerini kurdular.
- Emevilerin Orta Asya’ya yaptıkları saldırıları engellediler.
- Karlukların saldırılarıyla bağımsızlıklarını kaybettiler.
KARLUKLAR
- Uygurların yıkılmasından sonra bağımsızlıklarını kazandılar.
- Talas savaşında İslam ordusuyla birlikte Çinlilere karşı savaştılar.
- İslamiyeti kabul eden ilk Türk boyu oldular.
PEÇENEKLER
- Balkanlara yerleşenleri Bizans’a karşı savaştılar ve sonraları Bizans ordusunda ücretli askerlik yaptılar.
- Bizans ordusundaki Peçenekli askerler Malazgirt savaşında Büyük Selçuklu ordusuna katıldılar.
OĞUZLAR
- Maveraünnehir’in doğusunda bir devlet kurdular.
- Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devletini kurdular.
- İslamiyeti seçen Oğuzlara Türkmen denilmiştir.
KUMANLAR (KIPÇAKLAR)
- Balkaş gölü ile Ural dağlarına kadar uzanan coğrafyada etkili oldular ve Ruslarla savaştılar.
- Moğolların egemenliğine girmek zorunda kaldılar.
İLK TÜRK DEVLETİNDE YÖNETİM VE UYGARLIK
- Devletler boyların bir han’ın çevresinde toplanmasıyla kurulmuştur. Bu nedenle ilk devletleri konfederal bir özellik göstermiştir.
- Ülke hakanın malı sayılmıştır.
- Devletin işleyişi sözlü olan töre denilen yasalara göre yapılmıştır.
- Hükümdarlar ülkeyi ikili teşkilata göre yapılmıştır. Bu sistem hükümdar adayının belirlenmediği durumlarda devletlerin kısa zamanda yıkılmasının bir nedeni olmuştur.
- Devletlerin gelirleri ganimetlerden, bağlı ülkelerden alınan altın ile çeşitli ihtiyaç maddelerinden oluşmuştur. Kervanlarda alınan gümrük başka bir gelirdi. Türklerde ilk parayı Asya Hunları kullanmıştır. Bu paralar hakanın mühürü basılmış ipek kumaş parçalarıdır. Madeni parayı ilk kez Göktürkler kullanmışlardır.
- Devletin önemli sorunları Kurultay denilen mecliste görüşülür ve bir sonuca bağlanırdı.
- Sözlü edebiyat gelişmiştir.
- Geliştirilen alfabeler Göktürk ve Uygur alfabeleridir.
- Göçebe yaşayış nedeniyle mimarı gelişmemiştir.
- Kurgan denilen mezarlarda yapılan arkeolojik araştırmalarda çeşitli hayvanların figürlerini gösteren dokumalar ve madeni eşyalar çıkarılmıştır.
- Dinsel yaşayışta hoşgörülü bir tutum görülmüştür. İlk zamanlarda doğa güçlerine inanmışlar, daha sonra ise ataların ruhlarının kutsal olduğunu belirterek, ruhların kendilerine yardım ettiğini belirtmişlerdir. En önemli din “Göktanrı” dini olmuştur. Bu din tek tanrılı dinlere benzer bir özellik göstermiştir.
- Türklerde görülen bir başka inanışta Şamanizmdir. Sihir ve falcılığa dayanan bu inanışta Şaman, Kam ya da Baksı denilen din adamları dini törenleri düzenleyen kişilerdir.
- Türkler Manizheizm, Budizm, Hristiyanlık, Musevilik dinlerini de inanmışlardır.
İSLAM TARİHİ
İSLAMİYET ÖNCESİ ARABİSTAN
- İlk çağda Arabistan’ın güneyinde kurulan devlet şunlardır: Main, Saba, Himyeri, K. Arabistan’da kurulanlar ise Nabatlılar, Tedmürlüler ve Gassanilerdir.
- Bu devletler ekonomik kaynaklarının yetersizliğinden dolayı kuvvetli bir devlet olamamışlardır.
SOSYAL VE EKONOMİK HAYAT
Toplumsal yaşam kabile örgütlemesine dayanmıştır. Her Arap kabilesinin şeyh ya da seyyid denilen reisi vardır.
Toplumsal ilişkiler ataerkil kurallara dayanmıştır. Kadınların söz ve miras hakları yoktu.
Arabistan’ın ekonomik kaynakları yetersizdi. Bu nedenle Arap kabileleri tarıma ve ticarete elverişli yerleri ele geçirmek için aralarında savaşmışlardır. Bu durum yağmacılık geleneğinin doğmasına ve kabileler arasında kan davalarının ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Başlıca ekonomik faliyetler kervancılık, tarım, keçi, at ve deve yetiştiriciliğiydi. Kervancılık Arabistan’ın güneyine gelen İpek ve Baharat Yollarına bağlı olarak gelişmiştir. Basra ve Yemen limanlarına gelen mallar yarımadanın kıyılarını takip eden ve kuzeye ulaşan yollarla Suriye ve Mısır limanlarına götürülmüştür.
En yaygın din putperestlikti. Bunun dışındakiler Hristiyanlık ve Musevilikti. Arap kabileleri Haram ayları denilen dönemde Kâbe’deki putları ziyaret ederler, sukuaz panayırında alışveriş yaparlar, kültürel ilişkilerde bulunurlardı. Bu Hac döneminde kesinlikle yağmacılık ve savaş yapmazlardı.
Mekke şehri Kızıldeniz kıyısındaki Hicaz bölgesinde bulunmaktaydı. Mekke şehir devletinde idari ve ticari yapılar, Kureyş soylularının elindeydi. Bir aristokrasi kuran Kureyş soyluları ticarete ve köleciliğe dayanan politikalara önem verdiler.
Arabistan’da Hanif adlı bir kavim tek tanrılı bir dine benzeyen inanışa sahiptiler.
Mekke Kabe’nin bulunması nedeni ile dinsel bir merkezdi. Ayrıca kervan yollarının birleştiği bir yol olduğu için ticari konuma da sahipti.
HZ.MUHAMMED DÖNEMİ
Kureyş soyluları ticarete, tefeciliğe, ve köleciiğe dayanan bir düzen kurmuşlardır. Hz. Muhammed eşitliğe dayanan İslamiyeti tanıtmaya başladığında Kureyşliler büyük tepki gösterdiler. Çünkü bu yeni din Kureyş soylularının egemenliğini sona erdirecekti.
Putperest Mekkeliler Müslümanlara baskılarını arttırınca, Müslümanlardan bir grup Hristiyan Habeş Krallığı’na sığınmak zorunda kaldılar.
HİCRET (622)
Putperestler Hz. Muhammed’i öldürerek islamiyeti tamamen kaldırmak istediler. Bunun üzerine Hz. Muhammed Medineye göç etti. Hz. Muhammed’in Medine’yi seçmesinin nedeni Medinelilerin “Akabe biatları” denilen olaylarla İslamiyeti benimsemeleri ve Hz. Muhammed’i Medine”ye davet etmeleridir.
Hz. Muhammed adalet, yönetim, ekonomi, askerlik konularıyla ilgili yasalar hazırladı. Ayrıca yahudilerle ilgili ilişkileri düzenleyen anlaşmalar yaptı. Bu çalışmalarıyla İslam tarihinde “Medine Sözleşmesi” denilen bir belge ortaya çıktı. Böylece Hz. Muhammed islam devletinin ilk temellerini atmış oldu.
- MUHAMMED’İN SAVAŞLARI VE SEFERLERİ
- BEDİR SAVAŞI (624)
Nedenleri:
- Mekke’den Medine’ye göç etmek zorunda bıraktırılan Müslümanların mallarına putperestlerin el koyması,
- Hz. Muhammed’in bir Mekke kervanına el koyarak Mekkelileri ekonomik yönden zayıflatmak istemesi.
Müslümanlar Mekke’ye giden bir Kureyş kervanına el koydular. Çıkan savaşta Mekkelileri yenilgiye uğrattılar. Müslümanlar ilk zaferlerini kazandılar. Ganimetlerin 1/5’i hazineye ayrıldı. Diğerleri askerler arasıda paylaştırıldı. Bu uygulama sonraki İslam devletleri tarafından da benimsendi.
- UHUD SAVAŞI (625):
Nedenleri :
- Mekkeli putperestlerin Bedir yenilgisine karşı Müslümanların Medine yakınlarındaki tarım alanlarını tahrip etmeleri.
- Hz. Muhammedin, Mekkelilerin yaptığı zarara karşılık bir Mekke kervanının alınmasını kararlaştırması.
Müslümanlar bir Mekke kervanını ele geçirdiler. Ancak müslümanların ganimet elde etmek için savaş disiplinini bozmaları yenilmelerine neden olmuştur.
HENDEK SAVAŞI (627)
Nedeni: Mekkeli putperestlerin Müslümanlara kesin bir darbe vurmak istemeleri.
Müslümanlar başarılı bir savunma savaşı yaptılar. Putperestler bir daha saldırıya geçmediler. Müslümanlar taarruz, Mekkeliler ise savunma konumuna geçtiler.
HUDEYBİYE ANLAŞMASI (628):
Hz. Muhammed Müslümanlar için namaz yönü olarak seçilen Kâbeyi ziyaret kararı aldı. Putperestler savaş hazırlığına girişti. Hz. Muhammed, amaçlarının savaş değil barış olduğunu bildirdi. Bunun üzerine anlaşma yapıldı. Buna göre;
- Müslümanlar ertesi yıl Mekkeyi (Kâbeyi) ziyaret edebilecek.
- Mekkede İslâmiyeti seçenler Medineye alınmayacak.
- Taraflar on yıl savaşmayacak.
Yukarıdaki anlaşma şartları görünüşte Müslümanların aleyhinde olmuştur. Ancak giderek sonuçta Müslümanların lehine olmuştur. Çünkü müslümanların Mekkede sayısı artmıştır.
Antlaşmanın önemi:
- Anlaşmanın imzalanmasıyla putperestler Müslümanları resmen tanımış oldular.
- Mekkede Müslümanlar için bir huzur ortamı oluşmaya başlamıştır.
HAYBER SAVAŞI (629):
Nedenleri:
- Uhud Savaşından sonra Medine’deki Yahudilerin putperestleri kışkırtmaları ve Müslümanların tepkileri üzerine Yahudilerin Haybere göç etmeleri.
- Yahudilerin İslâm dinine karşı olmaları.
Hz. Muhammedin katıldığı bu seferde Müslümanlar Hayber kalesi ve çevresini aldı. Suriye–Şam ticaret yolu üzerindeki bu kalenin alınması müslümanlara ticari gelir sağladı. Yahudilerin muhalefeti bastırıldı.
MU’TE SAVAŞI (629):
Hz. Muhammed, kendi dönemindeki hükümdarlara İslâmiyeti tanımaları için elçiler göndermişti. Bu sırada Gassanilere gönderilen elçi öldürüldü. Bu nedenle, sefer düzenlendi. Hz.Muhammed bu sefere katılmadı. Yapılan çatışmalarda Müslümanlar yenildi.
MEKKENİN FETHİ (630)
Nedeni: Mekkeli putperestlerin Hudeybiye anlaşmasını bozmalarıdır.
Müslümanlar büyük bir direnişle karşılaşmadan Mekke’yi fethettiler. Kâbedeki putlar kırıldı. Böylece İslâmiyet Hicaz’a yerleşti. Bu durum İslâmiyetin Arap Yarımadasındaki yayılışını hızlandırdı.
HUNEYN SAVAŞI (630)
Nedeni: Mekkenin fethi üzerine bazı Mekkeli putperestler ile Hicazdaki diğer putperestlerin ordu kurmasıdır.
Müslümanlar putperest ordusunu yenilgiye uğrattı.
TAİF KUŞATMASI (630)
Nedeni: Taiflilerin islâm dinine büyük tepki göstermesi.
Hz. Muhammedin katıldığı seferde Taif şehri kuşatıldı, ancak alınamadı. Taifliler İslamiyete tepki göstermeyeceklerini belirtince kuşatma kaldırılmıştır. Böylece putperestlerin Hicaz’daki son direnişleri de kırıldı.
TEBÜK SEFERİ (631)
Nedeni: Bizans Kralının İslâmiyetin yayılmasını önlemek amacıyla sefer düzenlediği haberinin gelmesi.
Arabistanın kuzeyindeki Tebük’e gelindiğinde haberin doğru olmadığı anlaşılmıştır. Bu sefer sonunda İslâmiyet, Arabistanın kuzeyine tanıtılmaya başlandı.
- MUHAMMEDİN VEDA HUTBESİ VE ÖLÜMÜ (632):
Hz. Muhammed veda haccı olarak nitelenen Mekke’yi son ziyaretinde verdiği hutbede bütün müslümanların kardeş olduğunu, ırk ayrımına gerek olmadığını, kadınlara ve çocuklara değer verilmesi gerektiğini bildirmiştir.
DÖRT HALİFE DÖNEMİ
Bu dönem İslâm tarihinde Cumhuriyet devri olarak tanımlanır. Bunun nedeni halifelerin önde gelen Müslümanlar arasında yapılan görüşmeler sonunda seçilmesidir.
Halifelik devlet başkanlığı idi. Bu makam Hz. Muhammedin Araplar arasında siyasi birliği sağlamasıyla ortaya çıkmıştır. Ancak ölümüyle bu makam boşalmıştır.
- EBUBEKİR DÖNEMİ (632–634):
1.Yalancı peygamberler ortadan kaldırıldı.
2.Dinden dönüşler engellendi.
3.Kur’an ilk kez kitap haline getirildi.
4.Yoksullara yardım etmek amacıyla zekât vergisi toplanmaya başladı.
5.Hz. Muhammedin kararlaştırdığı, Bizansa yönelik olan Suriye seferine başlandı. Bu seferde Ecnadin Savaşı çıktı. Savaş sürerken Hz. Ebubekir öldü. Hz. Ebubekir ölmeden önce Ömer’in halife olmasını vasiyet etmişti.
- ÖMER DÖNEMİ (634–644)
1.Suriye’de Bizansla yapılan Ecnadin Savaşı denilen savaş kazanıldı. (634)
2.Bizansa karşı sürdürülen Yermük Savaşı kazanıldı (636). Bunun sonunda Suriye müslümanların eline geçti.
3.Kudüs fethedildi. Daha sonra Filistin ve Mısır alındı. Böylece Kuzey Afrika’nın fethine başlandı.
4.İran’daki Sasani Devletine karşı yürütülen Köprü Savaşının kaybedilmesinden sonra (634), Müslümanlar Sasanilere karşı yaptıkları Kadisiye (635), Celula (637), ve Nihavend Savaşlarını kazandı (642). Sasani devleti yıkıldı ve İran fethedildi.
5.Hz. Muhammedin kurduğu devlet imparatorluğa dönüştü. Bu imparatorluğu kolay yönetmek için “Amillik” denilen vilayetler oluşturuldu. İlk kez kadılık teşkilatları kuruldu.
6.Maliye ve askerlik konularıyla ilgili ilk divanlar kuruldu.
7.Askerlerin ve diğer görevlilerin ihtiyaçlarını karşılamak için “ikta” denilen timar sistemi kuruldu.
8.Sasani ve Bizans paralarına karşı “dirhem” adı verilen ilk gümüş para bastırıldı. (640)
9.Hicri takvim oluşturuldu.
- Sınırlarda ordugâhlar kuruldu. Buralara sonradan askerlerin aileleri de yerleştirildi. Amaç İslâmiyetin kalıcılığını sağlamaktı. Böylece ordular ilk defa düzenli hale getirildi.
- Hz. Ömer, vergi konusunda anlaşamadığı bir İranlının yaptığı suikasetle öldü. Ölmeden önce halifeyi seçecek kurulu oluşturdu.
- OSMAN DÖNEMİ (644–656)
1.İlk islâm donanması kuruldu.
2.Bizansla yapılan ilk deniz savaşı kazanıldı.
3.Kıbrıs vergiye bağlandı.
4.Bizans’a ait Tunus fethedildi.
5.Kuran çoğaltılarak önemli İslâm kentlerine gönderildi.
6.Hz. Osman kendi yakınları olan Emevileri devletin önemli makamlarına atadı. Bu durum Mısır’da ve Irak’ta isyanlara neden oldu. Bu durum, Hz. Muhammedin ailesi tarafından da tepkiyle karşılandı.
7.Hz. Osman, Mısırlı suikastçilerin saldırısıyla öldü.
- ALİ DÖNEMİ (656–661)
1.Hz. Ali, halife seçilince Emevi ailesi ile Hz. Muhammed’in son eşi Ayşe, muhalefet başlattılar. Emevilerin amacı, elinde bulundurdukları önemli makamları kaybetmemekti. Ayşenin muhlefeti ise kişisel nedenlere dayanıyordu.
2.Hz. Ali, Hz. Ayşenin muhalefetini Cemel Vakası (Deve olayı) denilen savaşla bastırdı (656).
3.Hz. Ali, Emevilerin başlattığı muhalefetin lideri olan Şam Valisi Muaviye üzerine sefer düzenledi. Sıffin Savaşı çıktı (657). Muaviye orduları zor duruma düştü. Savaş bitirilmeden Hakemler Olayına gidildi. Bu olayda hile yapılarak Hz. Ali’nin halifeliği Muaviye’ye verilmeye çalışıldı. Bunun sonrasında İslâmda ilk resmi ayrılıklar başladı. Ortaya çıkan siyasi gruplar şunlardır:
a)Şiiler: Hz. Ali taraftarı olanlardır.
b)Hariciler: Hz. Ali’yi desteklemekten vazgeçenlerdir. Bunlar sonradan halifeliği almak için mücadele başlatmışlardır.
c)Emeviler: Muaviye taraftarı olanlardır.
Hz. Ali, halifeliği almak isteyen Haricilere karşı düzenlediği sefer sonunda Nehrevan Savaşı çıktı. Hariciler bu savaşta yenilgiye uğratıldı (659).
4.Hariciler, Hz. Aliyi ve Muaviyeyi öldürmek için suikastçiler görevlendirdiler. Hz. Ali, suikast sonucu öldü. Muaviye suikastten kurtuldu. Küfe’deki Müslümanlar Hz. Alinin oğlu Hasanı halife seçtiler. Hz. Hasanın halifeliğini Muaviye tanımadı. Savaş hazırlığına girişti. Hz. Hasan, İslâmda birliğin bozulmaması ve siyasal ayrılıkların sona ermesine önem verdi. Bu nedenle savaşçı politika izlemedi. Halifeliği, seçim usulü devam ettirmek koşuluyla Muaviye’ye verdi. Böylece Dört Halife Dönemi bitti, Emeviler devri başladı.
EMEVİLER DÖNEMİ (661–750)
1.İç çatışmaların durmasıyla birlikte dışa dönük politikalara önem verildi. Fetih hareketleri başladı.
2.Halife Muaviye zamanında İstanbul iki kez kuşatıldı.
3.Halife Muaviye zamaında Maveraünnehir bölgesi fethedildi.
4.Halife Muaviye oğlu Yezidi halife yaptı. Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin Yezidin halifeliğine karşı çıktı. Bunun sonunda Kerbelâ Olayı oldu. (681). Bu olayda Hz. Muhammed’in torunları öldürüldü. Bu olay İslamdaki siyasal çatışmaları daha da hızlandırdı.
5.Emevi devletinin en güçlü olduğu dönem halife Velid zamanıdır.
6.İslam orduları, Batı Türkistan’da Türklerin yaşadığı Buhara, Semerkant, Taşkent gibi yerleri fethettiler.
7.Halife Velid zamanında İslâm orduları Tarık Bin Ziyad komutasında İspanya’ya geçtiler. Buradaki Vizigot krallığını yıktılar (711). Müslümanlar buraya Endülüs adını verdiler.
8.Halife Velid’den sonra başarılı kişiler iktidarda görülmedi, devlet zayıflamaya başladı. Bu sırada Emevi orduları Fransa’yı almak için Franklarla Puvatya savaşını yaptılar. (732) Emevi orduları yenilgiiye uğradı. Bu durum Emevilerin Avrupadaki ilerleyişinin durmasına neden oldu.
9.Emeviler Orta Asya’yı almak istediler. Başlatılan akınları Türgiş devleti engelledi. Bu dönemde devlet, yıkılış sürecine girmeye başladı.
EMEVİLERİN YIKILIŞ NEDENLERİ
1.Emevi hanedanındaki taht kavgaları.
2.Şiilerin isyanları.
3.Arap olmayan Müslümanlardan ağır vergiler almaları ve onlara mevali (yarı köle) uygulamasında bulunmaları.
4.Kerbelâ olayı nedeniyle geniş bir muhalefetle karşılaşmaları.
5.Hz. Muhammedin yakını olan Abbasoğullarının gizli faaliyetlerde bulunmaları.
6.Horasanda Ebu Müslüm, büyük bir muhalefet başlattı. Kurduğu orduyla Emevilerin başkenti Şam’ı aldı ve Emevi devletine son verdi.
ABBASİLER (750–1258)
1.Abbasi hükümdarları Emevi hanedanından olanları öldürttüler. Amaçları kendi iktidarlarını kuvvetlendirmekti. Bu sırada İspanya’ya kaçan Emevi prenslerinden Abdurrahman Edülüs Emevi devletini kurdu.
2.Bağdat kuruldu ve başkent yapıldı.
3.Batı Türkistan’da Çin baskısına giren Türklere yardım gönderildi. Yapılan Talas Savaşında, Çin yenilgiye uğratıldı (751).
4.Horasan’da Ebu Müslüm’ün serbest hareket etmesi Abbasi yönetimince, Merkezi otoriteye aykırı bulundu. Bunun sonunda Ebu Müslüm öldürtüldü. Tepki olarak çıkan isyanlar bastırıldı.
5.Devletin en güçlü olduğu dönem Harun Reşid ve oğulları zamanıdır. Harun Reşit, Bizans sınır bölgesinde (Tarsustan Kars’a kadar uzanan bölge) “Avasım” illeri kuruldu. Buralara askerler yerleştirildi. Temel amaç Bizans’ı yıkmak ve İslâmiyeti yaymaktı.
6.Harun Reşit, halife olduklarını iddia eden Endülüs Emevi hükümdarlarına karşı Ortaçağ Avrupasının en güçlü devleti olan Franklar ile ittifak kurdu. Bu ittifak Endülüs Emevi devletini sarstı.
7.Halife Mutasım zamanında Türk askerler için Samerra şehri kuruldu. Bunun nedeni askerlerin Araplarla siyasi çatışmalara girmelerini engellemekti.
8.Mutasım’dan sonra iktidarda başarılı hükümdarlar görülmedi. Merkezi otorite zayıfladı. Bunun sonucunda Abbasi topraklarında yeni devletler kuruldu. Bu devletler görünürde Abbasi halifelerine bağlıydılar. Gerçekte ise bağımsız hareket etmişlerdir. Bu devletler şunlardır:
Mısır’da: Tulunoğulları, ihşitoğulları (Akşitler), Eyyubiler, Memlükler
İran’da: Büveyhoğulları, Saffariler.
Tunus’ta: Fatimiler
Maveraünnehirde: Samanoğulları.
9.Fatimiler, Abbasilerden halifeliği almak için İran’daki Büveyhoğullarıyla ittifak yaptı. Bunun üzerine Abbasi halifesi Selçuklu Sultanı Tuğrul Beyden yardım istedi. Tuğrul Bey Büveyhoğulları devletine son verdi ve halifeyi himayesine aldı.
- Bu süreçte İslam ordusundaki Türk kökenli komutanlar Emir–ül ümeralık denilen başkomutanlık makamını ele geçirerek halifeleri baskılarına aldılar. Büyük Selçuklu Devletinin yıkılmasından sonra Abbasiler korumasız kaldılar. Bu dönemde Moğol (İlhanlı) hükümdarı. Hülagü Han Bağdat’ı aldı ve Abbasi devletine son verdi (1258). Halife ve yakınları öldürüldü. Böylece hilafet makamı da sona erdi.
Mısır’da bulunan Memlük Sultanı Baybars halifenin akrabalarından birini halife yaparak hilafet makamını yeniden oluşturdu. Baybars’ın amacı halifenin dinsel kimliğinden yararlanıp İslâm ülkelerindeki gücünü arttırmaktı.
ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ
1.Abbasi devletinin kurulduğu dönemde İspanya’ya kaçan Emevi prenslerinden Abdurrahman tarafından Kurtuba’da kurulmuştur.
2.Kurtuba şehri tıpkı Bağdat gibi bilim ve kültür merkezi haline getirildi. Buradaki medreselere Avrupanın değişik yerlerinden öğrenciler geldi.
3.Endülüs Emevi hükümdarları kendilerini halife ilân ettiler. Abbasi halifeleri buna karşı çıktı. Bu devleti yıkmak için Franklarla işbirliği yaptılar. Endülüs Emevi hükümdarları Frankların saldırısını etkisiz hale getirdiler.
4.Taht kavgalarıyla Endülüs Emevi Devleti parçalandı. Tavaifi Mülük denilen beylikler ortaya çıktı. Bu beylikler İspanyanın kuzeyindeki krallıkların haçlı saldırılarıyla yıkılmaya başladı. Bu beyliklerden biri olan Gırnata İslâm hükümeti varlığını koruyabilmiştir.
GIRNATA İSLÂM HÜKÜMETİ
(Ben–i Ahmer Devleti)
1.Ben–i Ahmer devleti, (Gırnata İslam Hükümeti) İspanya’nın güneyinde yer almıştır. Askeri yönden güçlü değildi. Ancak İslâm bilim ve sanatını Ortaçağ Avrupasında yaşatmıştır.
2.İspanyanın kuzeyinde bulunan Aragon ve Kastilya krallıkları birleşerek güçlü bir devlet kurdular ve Ben–i Ahmer devletine son verdiler. Bu sırada İspanyada yaşayan Müslümanlar ve Museviler haçlı katliamıyla karşılaştılar. Oruç Reis ve Hızır Reis bunları Osmanlı topraklarına taşıyarak Haçlı katliamından kurtarmışlardır.
İSLÂM DEVLETİNDE YÖNETİM VE UYGARLIK
1.İslâm devleti Hz. Muhammed zamanında Medine’de kurulmuştur.
2.Devletin siyasi yapısı teokratik monarşi idi.
3.Devlet başkanları olan halifeler hem başyargıç, hem de başkomutandı.
4.Dört halife döneminden sonra Emevi halifesi Muaviye, oğlu Yezidi halife yaparak halifeliği saltanata dönüştürdü. Bu, saltanat anlayışını Abbasiler de sürdürdü.
5.İslam devletinin ilk önemli kurumlarının oluşturulduğu dönem Hz. Ömer zamanıdır. Bu dönemde Bizans devlet teşkilâtı örnek alınmıştır.
Abbasiler zamanında Sasaniler’deki Vezirlik kurumu devlet teşkilatına yerleştirilmiştir.
6.Hz. Ömer zamanında kurulan kadılık teşkilâtı, Abbasiler zamanında kurulan başkadılık makamına bağlanmıştır.
7.Orduların ilk kez düzenli hale getirilmesi Ömer zamanında olmuştur. Orduların devamlı hale getirilmesi ise Emeviler zamanında gerçekleşmiştir.
8.Emir–ül Ümeralık denilen ordu başkomutanlığı, Abbasiler zamanında oluşturulmuştur.
9.Devletin başlıca gelir kaynakları şunlardır:
Ganimet: Savaş gelirleridir. Bu Gelirlerin 1/5 i hazineye ayrılır. Diğeri ise askerler arasında paylaştırılmıştır.
Cizye: Egemenlik altına alınan topraklarda yaşayanların korunmasıyla ilgili olarak alınırdı. Cizye, gayrimüslümlerden alınırdı.
Haraç: Gayrimüslümlerden alınan toprak vergisidir.
Öşür: Müslümanlardan alınan tarım vergisidir.
- Sasani ve Bizans paraları taklit edilerek çeşitli ölçülerde önceden paralar bastırılmıştı. Emevi Halifesi Abdülmelik belirlediği ölçülere göre yeni paraların basılmasını istedi. Böylece ilk islami sikkeler bastırıldı. (693 – 695)
- Talas savaşını izleyen süreçte Müslüman tüccarlar, doğrudan Orta Asya ve Çin’le alışveriş yapmışlardır. Yemen ve Basra Körfezi ile Doğu Akdeniz kıyılarındaki ticaret Müslüman tüccarların elindeydi.
- İslam toplumunda ilk eğitim çalışmaları Hz. Muhammed zamanında camilerde Kuranın öğrenilmesi çalışmalarıyla başlamıştır. İlk medreseler, Emeviler zamanında kurulmuştu. İslâmda eğitim, öğretim ve bilimsel alanlardaki çalışmalar Abbasiler zamanında en ileri düzeye ulaşmıştır. Bu dönemin en önemli eğitim kurumları Beytül Hikme adı verilen akademi ile, Nizamiye Medresesi adı verilen üniversitedir. Nizamiye Medresesi Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın emriyle Vezir Nizamülmülk’ün çalışmaları sonunda yapılmıştır.
- Emeviler zamanında Arapça resmi dil ilân edildi.
Başlıca İslâmi bilimler şunlardır:
Tefsir: Kur’an ayetlerinin ve suretlerinin anlamlarını açıklar.
Hadis: Hz. Muhammed’in günlük yaşamla ilgili sözlerini inceler.
Kelâm: İslâm felsefesidir.
Kiraat: Kur’an’ın doğru okunmasıyla ilgilidir.
Siyer: Hz. Muhammed’in hayatını ve savaşlarını konu edinen tarihçiliktir.
SANAT
1.Emeviler zamanında İslâm mimarisi en ileri düzeye ulaştı. Bu dönemde Bizans ve Hellenestik sanatlarının özellikleri, mimaride etkili biçimde kullanılmıştır.
Emeviler zamanında resmin ve heykelciliğin yasak olmasına rağmen mimaride fresk denilen duvar resimleri yapılmıştır. Emeviler döneminde yapılan “Kuseyl Amra” sarayında, konusu av, banyo, ve günlük hayat olan resimler yapılmıştır.
2.Mimaride, Abbasiler döneminde Sasani sanatı örnek alınmıştır. Bu dönemde türbe mimarisi doğmaya başlamıştır. En eski türbe Kubbetüs Süleybiye türbesidir.
2.İspanya’daki Müslümanların yaptığı en önemli mimari eserler Kurtuba camisi ile Gırnata şehrinde bulunan El hamra sarayıdır. El hamra sarayının yapımıda kullanılan yapı malzemeleri kırmızıya yakın renklerde olduğu için bu saraya kırmızı saray anlamında olan Arapça El hamra adı verilmiştir. Resmin ve heykelin yerini genel olarak minyatür almıştır. Diğer gelişen süsleme dalları çinicilik, nakkaşlık, hat, tezhip ve arabesk idi. Arabesk sanatı yazıları ile geometrik ve bitkisel motiflerin birlikte kullanıldığı bir süsleme sanatıdır.
İLK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLERİ
İLK TÜRK ARAP İLİŞKİLERİ
1.Hz. Osman zamanında Kafkasya’ya yönelen İslâm orduları Hazar Türkleri tarafından durdurulmuştur.
2.Maveraünnehir bölgesini alan Emeviler, Orta Asya’ya girmek istediklerinde Türgişler tarafından engellenmiştir.
3.Abbasiler iktidara geçtiklerinde Türgişler yıkılış sürecine girmişti. Uygurlar ise henüz yeni kurulmuştu. Uygurlar Çin’e karşı durabilecek güçte değildi.
TALAS SAVAŞI (751)
Nedenleri:
1.Çin’in, Batı Türkistanda egemenlik kurmak istemesi.
2.Çin’e karşı koyacak durumda olmayan Batı Türkistan’daki Türklerin Abbasilerin, Horasan Valisi Ebu Müslim’den yardım istemesi.
İslâm ordusu Çin ordusunu Talas savaşında yenilgiye uğrattı. Karluk Türkleri bu savaşta Çin’e karşı etkili biçimde savaştı.
Sonuçları:
1.Arap–Türk savaşları son erdi.
2.Çin’in, Orta Asya’daki baskısı bitti. Bu durum, Uygurların kuvvetlenmesine ve Batı Türkistandaki Türklerin rahatlamasını sağladı.
3.Türkler arasında İslâmiyet yavaş yavaş yayılmaya başladı. Bu durum Türk ve İslâm tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur.
4.Çin’de gerçekleştirilen teknik buluşlardan kâğıt, matbaa, pusula, barut gibi buluşlar, Türkler aracılığıyla Arap ülkelerinde tanınmaya başladı.
KARAHANLILAR (840–1212)
1.Karluk Yagma Çiğil adlı Türk toplulukları tarafından kurulmuştur. Bilinen ilk hükümdar Bilge Kül Kadir Han’dır.
2.Satuk Buğrahan zamanında devleti oluşturan topluluklar arasında, İslamiyet benimsenmeye başlamıştır. Talas Savaşından sonra ortaya çıkan bu durum nedeniyle, Karahanlılar ilk müslüman Türk devleti sayılmıştır.
3.Arapça ile karşılaşmalara rağmen, resmi dil olarak Türkçeyi kullanmışlardır. Bundan sonraki Türk devletleri Arapça ve Farsçayı resmi dil yapmışlardır. Bu nedenle Karahanlılar, resmi dili Türkçe olan ilk Türk devleti sayılmıştır.
4.Uygur alfabesi ile yazışmışlardır.
5.Türk edebiyat tarihinin iki önemli eseri olan Divan–ı Lügat–üt Türk ve Kutadgu Bilig bu devlet zamanında yazılmıştır.
6.Devleti oluşturan boylar iç işlerinde serbest olduğundan, devlet konfederatif bir özellik göstermiştir.
7.Gaznelilerle birleşerek Samanoğulları devletine son vermişler ve bu devletin topraklarını paylaşmışlardır.
8.Taht kavgaları nedeniyle devlet ikiye ayrıldı.
9.Doğu Karahanlılar’a Karahitaylar, Batı Karahanlılar’a Harzemşahlar son vermiştir.
GAZNELİLER (963–1180)
1.Samanoğulları devletinin Gazne şehri valisi Alptekin tarafından kurulmuştur.
2.Hükümdar Sebük Tekin zamanında Samanoğullarından ayrılıp tamamen bağımsız olmuşlardır.
3.Gazneli Mahmut zamanında en güçlü dönemlerini yaşadılar. Bu hükümdar Türk tarihinde ilk kez sultan ünvanını kullanan hükümdar olmuştur.
4.Gazneli Mahmut Batı Hindistan’a düzenlediği seferlerle İslamiyeti bu bölgeye tanıtmıştır.
5.Gazneli Mesut zamanında Selçuklularla yaptıkları Dandanakan Savaşını kaybettiler. (1040) Bu savaştan sonra Selçuklu egmenliğine girdiler.
6.İdari ve askeri güç Türklerdi. Türkler nüfus olarak azınlıkta idi. Nüfus olarak Afganlılar ve İranlılar çoğunlukta idi.
7.Devletin resmi dili arapça ve farsçaydı.
8.Gazne ordusunda merkezi gücü oluşturan Gulâmlar denilen askerler devşirme usulüyle yetiştirilmiştir. Bunlar devletten maaş alırlardı.
9.Sanatta İran ve Hint tesirlerinin altında kalmışlardır.
- Büyük Selçuklu devleti yıkılınca Afganlılar isyan ederek bu devlete son vermişlerdir.
BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1038–1157)
1.Selçuklu beyleri Oğuzlar Devletinden ayrılarak Samanoğullarına ait olan Cend şehrine yerleşti. Samanoğulları, Selçuklulara bağlı Oğuzlardan Karahanlı ve Gazne saldırıları karşısında yararlandı.
2.Samanoğulları devleti yıkılınca, Selçuk Bey Maveraünnehir bölgesinde etkinlik sağladı.
3.Aslan Bey zamanında Selçuklular Horasan’ı almaya çalıştılar. Buna karşı çıkan Gazneli Mahmut, Aslan beyi tutukladı. Bundan sonra Selçukların başına Tuğrul ve Çağrı kardeşler geçti.
4.Tuğrul Beyin idaresinde Selçuklular gaznelileri Nesa ve Serahs Savaşlarında yenilgiye uğrattı. Daha sonra Nişabur şehrini aldı (1038). Kendi adına hutbe okuttu. Böylece bağımsızlığını ilan etti.
5.Tuğrul bey, Dandanakan Savaşını kazandı (1040) ve Gaznelileri egemenlik altına aldı. Böylece Selçuklular imparatorluğa dönüştüler.
6.Tuğrul bey, ihtiyaçlar üzerine yeni topraklar kazanmak amacıyla Doğu Anadolu’ya ve Kafkasya’ya akınlar başlattı. Bu seferler sırasında Bizans ve Gürcü orduları Pasinler Savaşında yenilgiye uğratıldı (1048). Esir denilen Gürcü kralı barış yapılarak serbest bırakıldı. Pasinler Savaşı ilk Bizans–Selçuklu çatışmasıdır.
7.Tuğrul Bey, giderek bölgede kuvvetlenince Abbasi halifesi kendisinden yardım istedi. Bunun nedeni Fatimilerin ve Büveyhilerin Abbasi halifesine saldırmalarıdır. Tuğrul Bey, Büveyhi Devletine son vererek halifeyi korumasına aldı. Bundan sonra Türkler İslam dünyasında daha etkin olmaya başladılar.
MALAZGİRT SAVAŞI (1071)
Alparslan zamanında Anadoluya yapılan seferler sürdürüldü. Fatimilerden Suriye’yi almak için Suriye seferine başlandı. Ancak Bizans kralı Romen Diyojen Selçuklu akınlarını durdurmak için Doğu Anadolu’ya güçlü bir orduyla sefer düzenledi. Alparslan Suriye seferini yarıda kesti. Yapılan Malazgirt Savaşını kazandı (1071). Bundan sonra Selçukluya bağlı komutanlar Anadoluyu yeni bir yurt yapmak için fetihler yaptılar. Bunun sonucunda Anadolu’da ilk Türk beylikleri kuruldu. Bu beyliklerin başlıcaları şunlardır: Saltuklular, Artukular, Danişmentler ve Mengücekler.
Devletin en güçlü olduğu dönem Melikşah zamanıdır. Devletin egemenlik alanı Marmara bölgesinden Orta Asya’ya, Basra Körfezine ve Kafkasya’dan Suriye’ye kadar genişlemiştir. Melikşahtan sonra devlet zayıflamıştır. Bunun başlıca nedenleri şunlardır:
a.Taht kavgaları
b.Atabeylerin bağımsız beylikler kurmaları
c.Batıni tarikatında olanların isyanları (Bu tarikat Şiiliğin bir kolu idi)
d.Abbasi halifelerinin siyasi güç kazanmaya çalışmaları
e.Türkmenlerin isyanları. (Türkmenler, önemli görevlere atanmadıkları için isyan etmişlerdir.)
Sultan Sencer yukarıdaki sorunlara rağmen otoriteyi yeniden sağladı. Devleti yeniden kuvvetlendirdi. Ancak, doğudan gelen Moğol kökenli Karahitaylarla yapılan Katvan Savaşını kaybettiler (1141). Savaştan sonra Selçuklular yıkılış sürecine girdiler. Sultan Sencerin bir Oğuz isyanında esir düşmesi ve ölmesinden sonra devlet yıkılmıştır. Bundan sonra İmparatorluk topraklarında aşağıdaki devletler ile atabeylikler kuruldu. Horasan Selçukluları, Kırman Selçuklulrı (Güney İran’da), Irak Selçukluları, Anadolu Selçukluları, Zengiler Atabeyliği ve Böriler Atabeyliği, Tuğtekinler Atabeyliği, İldenizoğullarıdır. Bunların içinde en etkili olanı Anadolu Selçukluları ve Musul’daki Zengiler Atabeyliğidir.
BÜYÜK SELÇUKLULARDA YÖNETİM VE KÜLTÜR
1.Devletin bütün işleri “Büyük Divan” denilen kurulda görüşülürdü. Son söz ve karar sultana aitti.
2.İktidara gelmek, belirli esaslara ve seçim usullerine bağlanmamıştı. Her şehzade iktidara gelme konusunda eşit haklara sahipti. Bu nedenle taht kavgaları yaşanmıştır. Devlet zarar görmüştür.
3.Melik ünvanı verilen şehzadeler vali olarak atanırlardı. Yanlarında Atabey denilen tecrübeli devlet adamları vardı. Atabeyler şehzadelere yönetimle ilgili bilgi kazandırırlardı. Ancak bunlar devletin merkezi otoritesi zayıflayınca bağımsız beylikler kurmuşlardır.
4.Hukukla ilgili sorunları çözmek için hükümdarın başkanlığında Divan–ı Mezalim denilen bir meclis kurulmuştur.
Sivil halk arasındaki davalara kadılar bakmışlardır. Askeri davalara ise Kad–ı Leşker denilen görevliler bakmıştır.
5.Ordu, Gulâmlar, İkta askerler ve Türkmenler denilen sınıflara ayrılmıştır.
Gulâmlar, küçük yaştaki çocukların temel askerlik eğitimden geçirilmesiyle oluşturulmuştur. (Devşirme usulü) Bunlar devletten maaş alırlardı.
İkta askerler toprakların geliriyle yetiştirilirdi.
Türkmenler ise sınırlarda görev yapan akıncı birliklerdi.
6.Toprakların tümü devletin malı sayılmış ve has, ikta, vakıf ve mülk olmak üzere çeşitlere ayrılmıştı.
7.Resmi dil Farsça idi. Eğitim dili ise Arapçaydı.
İslâm dünyasının ilk büyük üniversitesi sayılan Nizamiye Medresesi Alparslanın emri ve Vezir Nizamül mülkün çabalarıyla yapılmıştır. Bu dönemde ünlü matematikçi Ömer Hayyam ile tasavvuf adamı Ahmet Yesevi yetişmiştir. Ahmet Yesevi Divan–ı Hikmet adlı tasavvuf nitelikli yapıtı yazmış ve Göçebe Oğuz boylarına İslamiyeti tanıtmıştır.
YAKIN DOĞUDA VE ASYADA KURULAN DİĞER TÜRK – İSLAM DEVLETLERİ
TULUNOĞULLARI (868–905)
1.Abbasilerin merkezi otoritesinin zayıflaması üzerine, Tulunoğlu Ahmet bey kendi devletini kurdu. Bu devlet Mısır’da kurulan ilk Türk islâm devletidir.
2.Tarım, bayındırlık, ticaret ve mimari alanda önemli çalışmalar gerçekleştirildi. Bu çalışmalarla Mısır’daki sosyal yaşayışı ve ekonomik yaşayışı ileri seviyeye ulaştı. Abbasilerin saldırısıyla Tulunoğlu devleti yıkılmıştır.
İHŞİDOĞULLARI (964–969)
1.Abbasilerin Mısır’daki Türk kökenli valilerinden Mehmet Bey tarafından kuruldu. Bu devlet Türklerin Mısır’da kurduğu ikinci devlettir
- Devletin egemenlik alanı Hicaz’ı ve Suriye’yi de kapsamıştır. Bu sırada Tunus’ta kurulan Fatimiler İhşitleri yıkarak, Abbasi devletine son vermeyi amaçladılar. Fatimilerin güçlü saldırıları sonucu yıkıldılar.
EYYUBİLER (1171–1750)
1.Haçlı saldırısına uğrayan Fatimi devletine, yardım için gönderilen ordunun komutanı olan Selahattin Eyyubi, Fatimi devletini yıkarak kendi devletini kurmuştur.
2.Selahattin Eyyubi 1. Haçlı Seferinde kurulmuş olan Kudüs Haçlı Krallığını, Hittin savaşında yendi ve bu devleti yıktı. (1187) Bunun üzerine III. Haçlı seferi yapıldı. Selahattin Eyyubi III. Haçlı seferinde Kudüsü başarıyla savundu.
3.Devletin egemenlik alanı Hicaz’ı ve Güneydoğu. Anadolu’yu kapsamıştır.
4.Selahattin Eyyubiden sonra başarılı hükümdarlar iktidarda görülmedi. Devlet iç isyanlar ve haçlı saldırılarıyla zayıfladı. Memluklu adı verilen askerlerin isyanları sonucu Eyyubi devleti yıkılmıştır.
Eyyubiler devlet ve askerlik alanında Büyük Selçukluları ve Abbasiler’i örnek almışlardır.
MEMLUKLAR (Kölemenler) (1250–1517)
1.Eyyubi ordusunda devşirme usulü ile yetiştirilen Memluklu adı verilen askerlerin komutanlarından Aybey, Eyyubi devletine son vererek Memluklu devletini kurdu.
2.Aybey, Mısır’a yönelik olan 7. Haçlı Ordusunu Mansura Savaşında yenilgiye uğrattı.
3.Sultan Kutuz zamanında, Arabistan’ı ve Akdeniz kıyılarını almayı amaçlayan Moğol ordularını (İlhanlıları) Suriye’de Ayncalut savaşında yenilgiye uğrattı (1260). Böylece Mısır, Arabistan ve Akdeniz kıyıları Moğol istilasından korundu. Memluklular Moğol istilasını durduran tek devlet oldu.
4.Sultan Baybas, Abbasilerin yıkılışıyla sona eren Abbasi halifeliğini yeniden kurdu.
5.Memlukluların egemenlik alanı Hicazı, G.D. Anadoluyu, ve Çukurova’yı kapsamıştır.
6.Hükümdarlık, hanedanlık anlayaşına göre sürdürülmüştür. Buna rağmen çok yetenekli komutanlar da iktidara gelebilmiştir. Bu durum çok sayıda hükümdar değişimine neden olduğu gibi başarılı kişilerin de hükümdar olabilmesini sağlamıştır.
7.Resmi dil Arapça idi. Buna rağmen sarayda Türkçe kouşulurdu. Bunun nedeni devlet teşkilatında Türklerin bulunmasıdır. Yavuz Sultan Selim Memlukluları Mercidabık (1516) ve Ridaniye (1517) savaşlarında yenilgiye uğrattı ve yıktı.
HARZEMŞAHLAR (1157–1231)
1.Harzem yöresi, Aral Gölü ile Hazar denizi arasında kalan yerdir. Burada yaşayanlara Harzemşahlar denilmiştir.
2.Harzemi yöneten Atsız adlı Türk beyi, Büyük Selçukluların zayıflamasından yararlanarak bağımsızlık hareketini başattı.
3.Sultan Sencerin Oğuzlara esir düşmesinden sonra Atsız bağımsızlığını ilan etti.
4.Harzemliler zamanında İran’ı, Horasan’ı ve Afganistan’ı alarak Cengiz İmparatorluğuna sınır oldular.
5.Harzemliler Cengiz Han’ın gönderdiği dostluk kervanını casuslukla suçlayarak imha edince, Moğol–Harzem savaşları başladı. Cengiz Han’ın başlattığı savaşlarla Harzemliler yıkılış sürecine girdi.
6.Moğol istilası sonucu Harzem yöneticiler bir kısım halkla birlikte Kafkasya’ya ve Doğu Anadolu’ya çekilmek zorunda kaldı. Anadolu Selçuklu hükümdarı I. Alaeddin Keykubat, Harzemlilere Moğollara karşı bir ittifak kurulmasını önerdi. Harzemliler bunu reddederek Doğu Anadolu’yu almaya çalıştılar. Bu durum Yassı Çemen Savaşına neden oldu. Harzemliler Yassı Çimen Savaşında yenildi (1230). Bundan sonra Moğollar Harzem yöneticilerini öldürdü ve Harzemliler tarihten silindi.
MOĞOL İMPARATORLUĞU
1.Cengiz Han tarafından 1206 yılında kurulmuştur. Başkent Ötüken bölgesindeki Karakurum şehridir.
2.Cengiz Han, başlattığı saldırılarla Harzemlileri yıkılış sürecine soktu. Bunu izleyen dönemde Moğol orduları Ortadoğu’daki Müslümanların yaşadığı şehirleri yağmaladılar.
3.Moğol İmparatorluğu fetihlerle genişlemiştir. Egemenlik alanı Çin denizinden başlayarak Batıda Doğu Avrupa’ya kuzeyde Sibirya’ya güneyde Tibet’e ve Kore’ye kadar genişledi. Moğollar Anadolu’yu ve Irak’ı da egemenliklerine aldılar.
4.Moğol imparatorluğu içerisinde Orta Asya’daki Türk toplulukları da yer almıştır.
5.Devletin idari yapılanmasında Uygur Türkleri etkili çalışmalarda bulunmuştur.
6.Resmi yazışmalarda Uygur alfabesini kullanmışlardır.
7.Cengiz Hanın ölümünden sonra İmparatorluk parçalanmış ve yeni devletler ortaya çıkmıştır. Bu devletler:
1.Çin Moğol İmparatorluğu (Kubilay Hanlığı): Moğolistanda kuruldu.
2.Çağatay Hanlığı: Batı Türkistan’a ve Afganistan’a egemen oldu.
3.İlhanlı Devleti: Cengiz Hanın torunu Hülagü han tarafından İran’da kuruldu. Bu devlet Abbasi devletine son verdi. Kösedağ Savaşıyla Anadolu Selçuklu Devletini yıkılış sürecine soktu.
4.Altınordu Hanlığı: Sibiryadan başlayarak Karadenizin kuzeyindeki topraklara kadar uzanan coğrafyaya egemen oldu. Timur’un saldırılarıyla parçalandı. Bu devletin yıkılmasıyla Kırım hanlığı, Kazan hanlığı, Sibirya hanlığı, Nogay hanlığı ve Tarhan hanlığı kurulmuştur. Kırım hanlığı Fatih zamanında Osmanlı devletine bağlanmıştır.
TİMUR İMPARATORLUĞU (1370–1506)
1.Çağatay devletine komutan olarak hizmet verenTimur, bu devletin Türkistan’da halka baskı yapması üzerine isyan çıkardı. Moğol devletine son vererek kendi devletini kurdu.
2.Devletin egemenlik alanı Batı Türkistan’ı, Afganistan’ı, İran’ı, Batı Hindistan’ı ve Anadolu’yu kapsadı.
3.Timur başlattığı saldırılarla Altınordu devletini yıkılış sürecine soktu ve Ankara savaşıyla Osmanlıyı egemenliğine aldı.
4.Timur başkent Semerkant’ı bilim kültür merkezi haline getirdi.
5.Timur, Çin’e yapacağı sefere hazırlık sırasında öldü. Timur’dan sonra devlet yıkılmıştır.
BABÜR DEVLETİ (1526–1858)
1.Timur’un torunlarından Babür Şah tarafından Kuzey Hindistan’daki Agra şehrinde kurulmuştur.
2.İlk dönemlerde Hinduizm’e ve Budizm’e inanan insanlara hoşgörü ile yaklaşmışlar ve böylece Hintlilere egemenliklerini kabul ettirmişlerdir.
3.Hükümdar Evrengizip İslamiyetin dışındaki dinlere karşı tutucu davrandı ve bu dinlere ait tapınakları yıktırdı. Bunun üzerine iç isyanlar çıktı ve devlet zayıfladı. Bu sırada Safeviler, Batıda saldırılar başlattılar.
4.Coğrafi keşifleri izleyen süreçte Fransızlar ve İngilizler’i Hindistan kıyılarına egemen oldular.
- İngilizler son Babür hükümdarını esir ederek Babür devletine son verdiler ve Hindistan’ı sömürge yaptılar.
- Dünya sanat tarihinin önemli eserlerinden Taç Mahal, bu devlet zamanında yapılmıştır.
KARAKOYUNLU DEVLETİ (1380–1469)
1.İran’daki İlhanlı devletinin zayıflamasından yararlanan Van olaylarındaki göçebe Oğuz boyları tarafından kurulmuştur.
2.Akkoyunlular Azerbaycana kadar sınırlarını genişlettiler. Bir süre Timur egemenliğinde kaldılar.
3.Akkoyunlular tarafından yıkılmıştır.
AKKOYUNLU DEVLETİ (1378–1502)
1.İlhanlı devletinin yıkılmasından sonra Malatya ve Diyarbakır dolaylarında yaşayan Oğuz kökenli aşiretler tarafından kurulmuştur.
2.Halk göçebe topluluklardan oluşmuştur.
3.En etkili oldukları dönem Uzun Hasan zamanıdır. Timur’un Anadolu seferini desteklemişlerdir.
4.Doğu Anadolu’dan Azerbeycan’a kadar uzanan yerlere egemen oldular.
- İç Anadoludan toprak almak için Karamanlılarla ittifak yaptılar. Ayrıca Osmanlıya karşı Pontus Rum devletini desteklediler. Bu olaylar Otlukbeli Savaşına neden oldu (1473). Osmanlılar Otlukbeli savaşını kazandı. Bundan sonra devlet iç çatışmalarla yıkıldı. Yerine Safevi devleti kuruldu.
ORTAÇAĞDA AVRUPA
KAVİMLER GÖÇÜ (375): Balamir yönetimindeki Kuzey Hunlar, doğu Avrupadaki Gotlar adı verilen kavimleri yenilgiye uğrattılar. Bunun üzerine bu kavimler Roma topraklarına doğru göç ettiler. Bu göç dalgası diğer kavimlerin yerlerinden ayrılmalarına neden oldu. Bu göç hareketlerinin sonuçları şunlardır:
1.Roma İmparatorluğu Batı Roma ve Doğu Roma olmak üzere ikiye ayrıldı (395). Daha sonra Batı Roma yıkıldı (476).
2.Batı Roma topraklarında barbar kavimler kendi krallıklarını kurdular.
3.Barbar krallıklarında feodalizm (derebeylik) denilen sistem ortaya çıktı.
4.Barbar kökenli kavimler hristiyanlığı benimsediler. Böylece hristiyanlık, Avrupada yaygın bir din oldu.
5.Kuzey Hunlar, bugünkü Romanya’nın bulunduğu topraklara egemen oldular ve Avrupa Hun devletini kurdular.
6.Avrupa’daki kavimlerin kaynaşmasıyla günümüz Avrupa milletlerinin oluşumu başladı.
KİLİSE
Hz. İsa’nın doğduğunda babasının olmaması, hristiyan din adamları arasında dini tartışmalara yol açtı. Konsil denilen meclislerde Hz. İsa’nın tanrı olup olmadığı konusu tartışılmıştır. Bu tartışmaların sonucunda hristiyanlıkta mezhepler ortaya çıktı. Başlıcaları Katoliklik, Ortodoksluk ve Nasturilik idi.
Katolik kilisesinin din başkanına Papa, Ortodoksların dini liderine ise Patrik denildi. Papa Roma’da, Patrik ise İstanbul’da yaşamıştır. Patrik, doğrudan Bizans kralına bağlı olmuş, bu nedenle siyasal yetkiler kazanamamıştır.
Katolik kilisesinin lideri Papa, Batı Roma imparatorluğunun yıkılmasıyla birlikte meydana gelen siyasi boşluğu ve Barbar krallıklarda merkezi otoritenin zayıf durumda bulunmasını fırsat bilerek, gerçekleştirdiği dini uygulamalarda siyasal üstünlük kazandı. Bu üstünlüğü aşağıdaki dinsel uygulamalarda daha çok kuvvetlendirdi.
Katolik kilisesinin kuvvetlenmesini sağlayan uygulamalar şunlardır:
a.Günah çıkarma
b.Afaroz etme: Katolik kilisesine karşı olanların toplum dışına itilmesi
c.Endülüjans satma: Günahların para karşılığında affedildiğini gösterir bir belgenin verilmesi.
d.Enterdi ilân etme: Bu uygulamada papanın emrine uymayan bir kralın ülkesinde her türlü dini tören durdurulması. Bu durum halkın krala tepkisine yol açmıştır. Böylece Papalar kralın üstünde bir otorite olmuşlardır.
FEODALİTE Feodalizm, temelde toprağın ekonomik gücüne el koyan, hak eşitsizliğine dayanan bir siyasi düzendir.
Feodalitenin (derebeyliğin) oluşumunda aşağıdaki etkenler yer almıştır.
- Barbar kavimlerin “Kavimler Göçü” sürecinde yerleşik insanların topraklarını ele geçirmeleri.
- Kavimler göçü sonunda kurulan Barbar krallıklarda meydana gelen karışıklıklarda köylülerin topraklarını koruyamamaları, bu nedenle Senyör denilen kişilerin himayelerine girmeleri.
- Frank krallığının, Normanları (İskandinavyalı kavimlerin), Macarların ve İspanya üzerinden gelen Arapların saldırıları nedeniyle sarsılması ve bu süreçte küçük toprak sahiplerinin derebeylerden yardım istemek zorunda kalmaları.
Feodal bağlılık ilişkisi “Fief sözleşmesi” denilen bir anlaşmaya dayandırılmıştır. Bu anlaşmaya göre himaye altına girene vasal, himaye altına alan derebeye de süzeren denilmiştir.
FEODALİTE DÜZENİNDE SINIFLAR
- Asiller :Sınıfların en üst tabakasını oluşturur. Geniş arazilere sahip olmuşlardır. Devlet ve askerlik işlerini egemenliklerine almışlardır. Asiller içindeki en büyük senyör o ülkenin kralı idi. Ancak her asilzade kendi bulunduğu topraklarda kendi idarelerini kurmuşlardı. Bu nedenle kralların monarşik otoritesi zayıftı. Böylece merkezi otorite güçsüz olmuştur.
- Rahipler :Katolik kilisesine bağlı din adamlarıdır. Dinsel uygulamalara dayanarak toplumda üstünlüklerini kurmuşlardır. Senyörlere (derebeylere) destek olmuşlardır. Böylece sömürüye ortak olmuşlardır.
- Burjuvalar:Şehir ve kasabalarda ticaret ve zanaatla geçinmişlerdir. Bulundukları bölgedeki senyörlere vergiler vermişlerdir. Ortaçağın sonuna doğru zenginleşmişler ve böylece asillere karşı daha güçlü hale gelmişlerdir.
- Köylüler:Özgür köylüler ve köle köylüler (serfler) olarak ikiye ayrılmışlardır.
Özgür köylüler: Topraklarda özgürce üretim yaparlardı. Ancak bağlı oldukları senyöre vergi verirlerdi. Ayrıca senyörlerin angaryalarını yapmak zorunda kalmışlardır.
Serfler: Köle durumunda olan köylülerdir. Topraklarla alınıp satılmışlardır.
SKOLASTİK FELSEFE
Yunan felsefecilerinden Aristo’nun düşüncelerinden kaynaklanan, dilbilgisi ve mantık yöntemiyle katolik mezhepinin kuralları savunan felsefi öğretidir. Bu felsefede din adamları kendi çıkarları doğrultusunda toplumsal, siyasal ve doğa olaylarını açıklamışlardır. Kilise okullarında ve manastırlarda gelişen bu felsefede neden nasılcı düşünüş, deney–gözlem ve tartışma yasaklanmıştır. Bu durum bilimsel gelişmeleri engellemiştir. Bu durumlardan dolayı Orta Çağ Avrupası karanlık bir dönem olarak nitelenir.
HÜMANİZMA
Avrupada Ortaçağın sonlarına doğru doğan, konusu insanlık ve tabiat sevgisi olan fikir akımıdır. İlk önce İtalya’da doğmuş ve edebiyatta başlamıştır.
MAGNA KARTA LİBERTUM (BÜYÜK ÖZGÜRLÜK BİLDİRGESİ) (1215)
İngiltere’de Kral Yurtsuz John’a baskıcı yönetiminden dolayı derebeyler isyan ederek Magna Karta denilen belgeyi kabul ettirmişlerdir. Bu belge kralın haklarını kısıtlamıştır.
Belgeye göre Kral, derebeylerin onayı olmadan vergileri arttırmayacak, keyfi uygulamalar yapmayacak, haksız yere tutuklama ve sürgün cezaları vermeyecek.
Yukarıdaki gelişme, İngiltere’de ilk kez hukuk devleti kavramını ortaya çıkarmıştır. Bunun sonunda başlayan demokratik gelişmeler İngilterede parlamentonun açılmasını sağlamıştır (1295). Bu gelişmeyle Avrupada ilk kez meşrutiyet yönetimi İngilterede kuruldu.
HAÇLI SEFERLERİ
Dini Nedenler
- Hristiyanların Kudüs’e ziyaretlerinin müslümanlar tarafından engellendiğinin iddia edilmesi.
- Hristiyanlığın Kluni tarikatına bağlı olanların müslümanlara karşı hristiyanları kışkırtmaları
- Katolik din adamlarının Hristiyan halkı Günahlardan kurtulmak ve cennete gitmek için müslümanlara karşı savaşa çağırmaları
- Papalığın Ortodoks hristiyanları kendisine bağlayarak hristiyanlığın lideri olmak istemesi
Siyasi Nedenler
- Bizans’ın Anadolu Selçuklu devletinin ilerleyişine karşı Avrupa’daki krallardan yardım istemesi
- Az topraklı şövalyelerin ve asillerin kendi mevkilerini kuvvetlendirmek istemeleri
Ekonomik Nedenler
- Feodalite nedeniyle yoksullaşan Avrupalıları, Hristiyan din adamlarının zenginlik vaadiyle kışkırtmaları
- Müslümanların yaşadığı ülkelerin ve Asya’nın diğer yerlerdeki ekonomik kaynaklarının Avrupalılar tarafından abartılması ve bunların ele geçirilmek istenmesi.
HAÇLI SEFERLERİNİN BAŞLAMASI
- Haçlı Seferi (1096–1099)
Öncü Haçlı grubu Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan tarafından imha edildi. Ancak asıl Haçlı grubu sayıca çok fazla idi. Haçlıların fazlalığı karşısında Selçuklular, başkent İznik’i boşalttılar. Konyayı başkent yaptılar.
Haçlılar, Fatimilerden Kudüs’ü aldılar. Kudüs Latin Krallığını kurdular.
- Haçlı Seferi (1147–1149)
Nedeni: Musul’daki Zengiler Atabeyliğinin Urfa Haçlı beyliğini yıkması.
Anadolu’ya gelen haçlılar yenilgiye uğratıldı.
III. Haçlı Seferi (1159–1192)
Nedeni: Mısır’daki Eyyubi hükümdarı Selahattin Eyyubinin Kudüs Latin krallığını Hıttin Savaşıyla yıkması.
Sefere İngiliz, Fransız ve Alman kralları katıldı. Selahattin Eyyubi Kudüs’ü Avrupalılara kaptırmadı. Savaş sonunda yapılan anlaşmaya göre Hristiyan hacılar Kudüsü serbest ziyaret edeceklerdi.
- Haçlı Seferi (1204)
Nedeni: Haçlıların Kudüs’ü almak istemeleri ve Eyyubi devletine son vermeyi amaçlamaları.
Avrupalılar amaçlarından vazgeçerek Bizans devletine son verdiler. İstanbulda Latin krallığı kurdular. Katolik haçlılar, İstanbul’daki Ortodoks halka mezhep baskısı yaptılar. Bir kısım Bizanslı komutanlar, İznik Rum krallığı ile Trabzon Rum Pontus devletini kurdular.
İznik Rum krallığı, sonraki dönemde Bizans devletini yeniden kurdu. Ancak IV. haçlı seferi, Bizans devletinin daha da fazla zayıflamasına neden oldu.
HAÇLI SEFERLERİNİN SONUÇLARI
Türk ve İslâm Dünyası Bakımından Sonuçlar:
- Anadolu Selçuklu devletinin Marmara Bölgesindeki ilerleyişi durmuştur. Türkler İç Anadoluya geri çekilmek zorunda kalmıştır.
- Türklerin Bizans’ı yıkmaları gecikmiştir.
- Anadolu Selçuklu Devleti, Danişment Beyliği, Zengiler Atabeyilği, Eyyubi Devleti ve Memluklu Devleti İslam ülkelerini Hristiyanlara karşı korudular ve Hristiyanlığın Ortadoğuda yayılışını engellediler.
Dini Sonuçlar
- Papalık ile Katolik din adamlarına Hristiyanların duyduğu güven azaldı.
- Papalık kurumu güç kaybetmeye başladı.
Siyasi Sonuçlar
- Seferlere katılan derebeylerin bir kısmının ölmesi ve bazılarının ekonomik güçlerini kaybetmesi kralların monarşik idaresinin kuvvetlenmesine yaradı.
- Papalığın ve Katolik kilisesinin gücünü kaybetmesi, kralların otoritesinin artmasına yaradı.
- Anadolu Selçuklu devletinin Anadolu’da üstünlük sağlaması gecikti.
Ekonomik ve Bilimsel Sonuçlar
- Batı ve Doğu Akdeniz limanları arasında ticaret canlandı.
- Ticaretle uğraşan burjuva sınıfı kuvvetlenmeye başladı.
- İtalya’daki Venedik, Cenova ve Napoli şehirleri deniz ticaretiyle zenginleşti.
- İslam ülkelerindeki fen ve teknik eserler Avrupalılarca öğrenilmeye başlandı. Bu durum Yeniçağdaki Hümanizm, Rönesans, Reform ve Coğrafi Keşiflere katkıda bulundu.
- Avrupalılar, Kağıt yapımı ve matbaa tekniklerini öğrendiler. Bu durum Rönesansa, Reforma ve Hümanizme etkide bulundu.
YÜZYIL SAVAŞLARI (1337–1453)
Nedeni: İngiliz kralının veraset yoluyla Fransız tahtının kendisine ait olduğunu iddia etmesi ve Fransa’yı işgal etmesi.
Fransızlar İngilizleri ülkelerinden çıkardılar. Bu savaşlarda Fransa’daki derebeylerin ölmesi, Fransız kralının monarşik idaresinin artmasına yaramıştır.
İKİ GÜL SAVAŞLARI (1450–1485)
Nedeni: İngilterede Yüzyıl Savaşlarını kaybeden krala karşı diğer soyluların taht kavgasını başlatmalarıdır.
İngiliz kralı muhalif soyluları yenilgiye uğrattı.
TÜRKİYE TARİHİ
TÜRKİYE TARİHİ NEDİR?
Malazgirt meydan muharebesinden başlayarak günümüze kadar gelen dönemdir. Bu dönem içinde Anadolu Selçuklu, Beylikler, Osmanlı Tarihi ve T.C. Tarihi yer almaktadır.
ANADOLU’DA İLK TÜRK BEYLİKLERİ
Malazgirt savaşından sonra Büyük Selçukluya bağlı komutanlar, Anadolunun fethine girişmişlerdir. Bu süreçte aşağıdaki beylikler kurulmuştur.
- MENGÜCEKLER: Erzincan, Divriği ve Kemah dolaylarında egemenlik kurmuştur. I. Alaaddin Keykubat bu beyliğe son vermiştir.
- SALTUKLULAR: Kars, Erzurum ve Oltu bölgelerine egemen oldular. Selçuk sultanı II. Süleyman, beyliğe son vermiştir.
- DANİŞMENTLİLER: Sivas, merkez olmak üzere, Tokat, Niksar, Kastamonu, Kayseri ve Malatya yörelerine egemen olmuştur. Anadolu Selçuklularındaki taht kavgasından yararlanarak Anadoluda siyasi gücünü arttırmaya çalıştı. Haçlılara karşı başarılı savaşlar yaptı. Anadolu’daki ilk medreseyi Tokat Niksar’da kurdu. II. Kılıçarslan, bu beyliğe son vermiştir.
- ARTUKLULAR: Büyük Selçuklu komutanların-dan Artuk Beyinoğulları Anadoluda fethettikleri yerlerde beylikler kurmuşlardır. Bu kurulan beylikler: Mardin Artukluları, Hasan Keyf Artukluları, Harput (Elazığ) Artuklularıdır. Mardin ve Hasankeyf Artukluları Haçlılara karşı savaşmışlardır.
ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ (1077 – 1308)
- Süleyman Dönemi
Selçuklu soyundan olan Süleyman Bey, Bizans’a ait İznik’i başkent yaparak devleti kurdu. Anadolu’daki Türkleri kendi çevresinde toplamaya başladı.
- Adana bölgesindeki Ermeni beylikleri egemenlik altına alındı.
- Selçuklulara ait olan Suriye’den toprak almaya çalıştı. Ancak yaptığı savaşta öldü.
- Selçuklu Sultanı Melikşah, kendisinden ayrı olarak Anadolu’da ayrı bir devlet kurulmasına karşı olduğundan, Süleyman Beyin oğullarını esir etti.
- KILIÇARSLAN DÖNEMİ
İzmirde beylik kurmuş olan Çaka Beyle, Bizans’ı yıkmaya yönelik kara ve deniz seferleri başlatıldı.
- Bizans, bu tehlikeden kurtulmak için entrikalar çevirdi. Çaka Beyin Selçuklu hükümdarı olmaya çalıştığını iddia etti. Bu dönemde Çaka Bey Balkanlardaki Peçenek Türkleriyle ittifak kurmuştu. I. Kılıçarslan entrikalara konarak Çaka Beyi öldürttü.
- Haçlı ordularının saldırısı üzerine İznik boşaltıldı. Konya başkent yapıldı. Haçlılara karşı başarılı savaşlar yapıldı. Daha sonra Haçlılara karşı Eskişehir yakınlarında Dorileon savaşı oldu. (1097) Haçlıların fazla sayıda ol-ması nedeniyle Selçuklular geri çekildi.
- Danişment Beyliğinin siyasi faliyetleri engellendi. Bu beylik denetim altına alındı.
- Kılıçarslan, B. Selçuklulara ait Musul’u almak için giriştiği savaşta öldü.
- MESUT DÖNEMİ
Danişment Beyilğinden aldığı destekle, yaptığı iktidar savaşlarını kazandı.
- Anadolu’ya gelen II. Haçlı orduları yenilgiye uğratıldı.
- Danişment Beyilği denetim altına alındı.
- KILIÇARSLAN DÖNEMİ
- Anadolu’daki Türk birliğini ve siyasi birliği kuvvetlendirmek için Danişment Beyliğine son verildi.
- Bizans’ın, Türkleri Anadolu’dan çıkarmak için kurduğu ordu Miryokefalon Savaşında (1176) Bizans yenilgiye uğratıldı. Bizans’ın Türkler’i Anadolu’dan atma politikası sona erdi. Türklerin Anadoluya yerleşmesi kesinleşti. Bu savaş Malazgirt Savaşını tamamlayıcı niteliktedir.
ANADOLU SELÇUKLULARININ YÜKSELME DÖNEMİ
- GIYASETTİN KEYHÜSREV DÖNEMİ
- Trabzon Rum Krallığına ait olan Samsun alındı.
- Karadenize giden ticaret yollarının güvenliği sağlandı.
- Antalya fethedildi. Böylece Akdeniz ticaretinden yararlanılmaya başlandı.
- Kıbrıslılarla ticaret anlaşması yapıldı.
- İznik Rum krallığıyla yapılan savaşta I. Gıyasettin öldü. Bu savaşın amacı Marmara bölgesinde toprak kazanmaktı.
- İZZETİN KEYKAVUS DÖNEMİ
- Anadolu ticaretini geliştirmek için Venediklilerle ve Kıbrıslılarla ticaret anlaşmaları yapıldı.
- Trabzon Rum Krallığından Sinop alındı ve bu kralık vergiye bağlandı.
- Anadolu ve Suriye ticaretini aksatan Ermeni isyanları bastırıldı.
- D. Anadolu egemenliği için Eyyubiler ve Artuklular savaşıldı.
- ALAADDİN KEYKUBAT DÖNEMİ
Bu dönem Anadolu Selçuklularının en parlak dönemidir. Anadolu birliğini kuvvetlendirmek amacıyla Mengücek beyliğine son verildi. Antalya yakınlarındaki ticari önemi olan Kalanoros limanı alındı ve burada Alanya şehri kuruldu. Ayrıca Alanya’da tersane yapıldı. Sinopta yapılan bir donanmayla Kırım’daki Suğdak adı verilen ipek ticaret merkezi ele geçirildi. Trabzon Rum Pontus krallığına son vermek için Trabzon kuşatıldı. Ancak alınamadı.
Moğol saldırıları üzerine D. Anadolu’ya ve Kafkaslara çekilen Harzemşahlara ittifak önerildi. Ancak bu gerçekleşmediği gibi Harzemşahlar D. Anadolu’daki Selçuklu şehirlerine saldırdı. Bunun üzerine Yassı Çemen savaşı oldu (1230). Harzemşahlar yenilgiye uğratılınca Moğol tehlikesiyle karşılaşıldı. Eyyübilerle ittifak yapmak için girişimler başlatıldı. Ancak Alaaddin Keykubatın ölmesi nedeniyle bu ittifak gerçekleşemedi. İktidara zayıf iradeli II. Gıyasettin geçti.
- GIYASETTİN KEYHÜSREV DÖNEMİ
- Entrikacı bir vezir olan Sadettin Köpek, neden olduğu olaylarla başarılı birçok devlet adamının idamına sebep oldu.
- Moğolların Harzemşahlara karşı başlattığı saldırılar sırasıda çok sayıda Türk Anadolu’ya gelmişti. Türkmenlerin toprak ve diğer ihtiyaçlarına yönelik sorunlar çözülmedi. Bunun üzerine, Baba İshak adındaki bir din adamının başkanlığında isyan ettiler. Babailer isyanı adı verilen ayaklanma zor bastırılabildi. (1240) Ancak bu isyan devletin içte zayıflamasının önemli nedenlerinden biri oldu.
- Moğollar (ilhanlılar) Anadolu Selçukluların zayıfladığını görerek Anadoluya girdiler. Kösedağ Savaşını kazandılar (1243). Anadolu Selçuklu devleti Moğolların egemenliğine girdi. Böylece yıkılış sürecine girdi.
- Gıyasettinden sonra aşağıdaki önemli olaylar yaşandı.
- Selçuklu sultanları Moğolların kuklası haline geldiler.
- Anadolu halkı Moğol vergileri altında ezildi.
- Selçuklu şeyhzadeleri arasında şiddetli taht kavgaları oldu. Merkezi otorite giderek zayıfladı.
- Anadolu Türk Beyleri, Moğol baskısından dolayı Mısır’daki Memlüklü Sultanı Baybars’tan yardım istediler. Baybars bir Moğol ordusunu yenilgiye uğrattı. Ancak daha fazla destek görmeyince ülkesine döndü.
- Moğol baskısının şiddetlenmesi üzerine Anadolu Türk beyleri Moğol baskısının uzak olduğu yerlerde bağımsız beylikler kurmaya başladılar. Hükümdar I Mesut ölünce devlet sona erdi (1308).
ANADOLU SELÇUKLU BEYLİKLERİ
- KARAMANLILAR:Konya ve Ermenek yörelerine egemen olmuştur. Kendilerini Anadolu Selçuklularının varisi kabul ederek, Anadoluda siyasi birliği kuracağını iddia etmiştir. Bu konuda Osmanlılarla savaşmıştır. Osmanlılara karşı Akkoyunlular ve Venediklilerle ittifak yapmıştır. Fatih bu beyliğe son vermiştir.
- KARESİ BEYLİĞİ:Balıkesir ve dolaylarına egemen oldu. Rumeliye geçiş politikasına önem veren Orhan Gazi, bu beyliğe son verdi. Bu Beyliğin gemileri Osmanlılarda deizciliğin etkili biçimde başlamasını sağlamıştır.
- CANDAROĞULLARI (İSFENDİYAROĞULLARI):Kastamonu ve Sinop yörelerine egemen olmuştur. Venedikli ve Cenevizli tüccarlarla alışveriş yapmışlardır. Fatih bu beyliğe son vermiştir.
- GERMİYANOĞULLARI:Kütahya, Kula ve Simav yörelerine egemen oldu. Akrabalık nedeniyle önceden bir kısım topraklarını Osmanlıya verdiler. Erkek varis olmadığı için beyliğin yönetimi Osmanlılara katılma kararı almıştır.
- DULKADİROĞULLARI:Elbistan ve Maraş yörelerinde egemenlik kurmuştur. Osmanlı ve Memluklu çatışmalarından yararlanarak varlığını korudu. Yavuz Sultan Selim, Turnadağ Savaşıyla bu beyliğe son verdi (1515).
- ERATNA BEYLİĞİ:Sivas merkez olmak üzere Uygur Türklerinden Eretna Bey tarafından kurulmuştur. Bu beylik güçlenerek devlet düzeyine ulaştı. Eretna Bey’den sonra Veziri Kadı Burhanettin beyliğin başına geçti. Bundan sonra beyliğin adı Kadı Burhanettin Beyliği oldu. Akkoyunlularla yapılan savaşları kaybederek zayıflamıştır. Yıldırım Beyazıt bu beyliğe son vermiştir.
ANADOLU SELÇUKLULARINDA DEVLET İDARESİ VE UYGARLIK
DEVLET İDARESİ
- Devletin başında Selçuklu soyundan olanlar bulunurdu. Devletin önemli işleri büyük divan olarak nitelenen “Divan–ı Saltanat” denilen kurul tarafından görüşülürdü.
- Hükümdar olmak belirli seçim usullerine dayanmıyordu, belirlenmediği durumlarda veya baştaki hükümdarın başarısız olduğunda bütün şehzadeler hükümdar olmak için eşit haklara sahipti. Bu sırada yaşanan taht kavgası devletin zayıflamasına yol açmıştır.
- Şehzadeler, devlet tecrübesi kazanmak amacıyla, vilayetlere vali olarak atanırlardı. “Melik” ünvanı verilen şehzadelerin yanında tecrübe kazanmalarında yardımcı olan “Atabey” denilen görevliler bulunurdu.
- Hükümdar başkentten ayrıldığında devletin işlerini “Niyabeti Saltanat” adı verilen kurul yürütürdü.
Divan üyeleri şunlardır:
Müstevfi: Mali işlere bakmıştır.
Tuğracı: Yazışma işlerini yürütmüştür.
Emir–i Dad: Hukuk işlerini düzenlemiştir.
Pervaneci: Dirlik toprakların dağıtım işlerini yapmıştır.
Beylerbeyi: Eyalet askerlerin başkomutanlığını yapmıştır.
Büyük divana bağlı olarak ikinci derecede divanlar vardı. Bunların içerisinde en önemlileri, “Divanı İstifa” denilen, maliye işlerine bakan divan ile yazışmaları yürüten Divan–ı Tuğra idi.
Eyaletlerde bulunan başlıca görevliler:
Şahne ve Emir: Vilayetleri yöneten, askeri yetkileri olan valilerdir.
Melik: Valilik yapan şehzadelerdir. Merkezi otoriteye önem verildiği için yetkileri sınırlıydı.
Kadı: Sivil davalara bakan yargıç.
Kad–ı Leşker: Askeri davalara bakan yargıç.
Emir–i Sevahil: Kıyılardaki şehirleri yönetirler ve donanma işlerine bakarlardı.
Uç beyleri: Sınırlardaki vilayetleri yönetirlerdi. Bunlar Türk kökenli insanlardı.
TOPRAK YÖNETİMİ
Has Arazi: Geliri hükümdara ve yakınlarına ayrılan arazi.
İktâ (Dirlik) Arazi: Fetih youyla kazanılan topraklardır. Devlet malı olan bu topraklara başarılı kişiler atanırdı.Toprağın geliriyle bu görevlilerin maaşı karşılandığı gibi atlı asker de yetiştirilirdi. Bu topraklar satılmaz ve miras bırakılmazdı.
Mülk Arazi: Başarılı kişilere bağışlanan topraklardır.
Vakıf Arazi: Geliri medrese, cami, hastane, imaretler (aşevi) gibi yerlere ayrılan arazidir.
ORDU
Hassa Ordusu (Guleman–ı Saray)
Küçük yaştaki çocukların devşirme usulüyle toplanması ve gulamhane denilen ocakta yetiştirilmesiyle kurulmuştur. Merkezi orduyu oluşturan bu askerler devletten maaş alırlardı.
Tımarlı Sipahiler (İktâ askerler)
İkta denilen toprakların geliriyle yetiştirilen atlı askerlerdir. Ordunun en büyük bölümünü oluştururdu.
Uç kuvvetler (Türkmenler)
Sınırdaki şehirleri korurlardı. Akın ve keşif yaparlardı. Türk kökenlidirler.
Donanma
Türk devletleri içerisinde denizciliğe ilk kez önem veren Anadolu Selçuklularıdır. İzmir’de beylik kuran Çaka Bey ilk Türk denizcisi sayılır. Bizans’a ve Ege adalarına başarılı deniz seferleri düzenlemiştir. Selçuklular Sinopta ve Alanya’da tersaneler kurarak denizciliğe önem vermişlerdir. Donanma komutanlarına Emir–i Sevahil veya Reis’ül Bahr adı verilmiştir.
SOSYAL VE EKONOMİK HAYAT
- Anadolu’ya gelen Türkler geleneksel geçimleri olan hayvancılıkla uğraşmışlardır. Gayrimüslüm vatandaşlar ise daha çok tarım, ticaret ve sanatla uğraşmışlardır.
- Sanat ve ticarete yönelen Türkler, Ahilerin etkinliğiyle Lonca denilen meslek grupları oluşturmuştur. Buralardaki eğitim, ahlâki kurallara dayandırılmıştır. Loncalarda mesleki eğitimin yanısıra üretilen malların pazarlanmasına yönelik çalışmalara önem verilmiştir.
- Devlet iç ve dış ticarete önem verdiği için kervansaray ve limanlara ulaşan yolların yapımına ağırlık vermiştir.
- Ayrıca, Venedikli ve Cenevizli tüccarlara gümrük indirimi tanınmıştır.
- Devlet, zarara uğrayan tüccarların zararlarını karşılamıştır. Bu durum bir çeşit sigortacılık idi.
- Devletin başlıca gelir kaynakları ganimet, öşür, haraç, cizye ve ağnam Ağnam, hayvancılıkla uğraşanlardan alınırdı. Bunların yanısıra maden ve tuzla işletmelerinden alınan vergiler ile bağlı beyliklerin ödediği yıllık vergiler diğer gelirlerdir.
DİL VE EDEBİYAT
- Devletin resmi dili Farsça idi. Eğitim dili ise Arapçaydı.
- Karamanoğlu Mehmet Bey, vezir olduğunda Türkçenin resmi dil olduğunu ilan etmiştir (1277).
- Anadolu Selçukluları döneminde yetişen ünlü tasavvufçulardan Yunus Emre ve Kaygusuz Abdal öz Türkçe eserler yazmışlardır. Mevlana ise yapıtlarını Farsça yazmıştır.
OSMANLI TARİHİ
ANADOLU’DA SİYASİ DURUM
Kösedağ savaşından sonra Anadolu Selçuklu Devleti yıkılış sürecine girmiş ve bu dönemde Anadolu’da beylikler kurulmuştur. Böylece siyasi birlik bozulmuştur. Karaman beyliği, siyasi birliği kuracağını iddia etmiştir.
Yıkılış sürecinde olan Anadolu Selçuklu Devleti ve Beylikler, İran’daki İlhanlılara bağlıydılar. Doğu Karadenizde Rum Pontus devleti ve Adana ve G.D. Anadolu’da Memluklu devletinin üstünlüğü bulunmaktaydı.
BİZANS’TA DURUM
Taht kavgalarıyla merkezi otorite zayıflamıştı. Ordu ve donanma yok denecek durumdaydı. Ekonomik hayat, Venedikli ve Cenevizli tüccarların elinde idi. Ayrıca Bizans derebeyleri (tekfurları), halkı baskılar altına almışlardı.
BALKANLARDA DURUM
- En güçlü devletler Macar ve Sırp krallıkları idi. Bulgar krallığı zayıflamıştı.
- Eflak, Boğdan, Bosna ve Hersek beylikleri zayıftı.
- Balkanlı uluslar arasında toprak kazanmak ve mezhep çatışmaları nedeniyle savaşlar olmaktaydı.
OSMANLI DEVLETİNİN KURULUŞU (1299)
Kayı boyuna ait Ertuğrul Gazi yönetimindeki aşiret, Anadolu Selçukluları zamanında Ankara dolaylarına yerleştirilmişlerdi. Sonraki süreçte Osman Bey idaresindeki kayı Türkleri Eskişehir ve Söğüt çevresine yerleştiler.
Osman Gazi, Karacahisar, İnegöl, Yenişehir ve Bilecik yörelerini fethedince çevredeki Bizans tekfurları ordu kurdular. Bu ordu, Osman Gazi idaresindeki birlikler tarafından Koyunhisar (Bafeon) Savaşında yenilgiye uğratıldı (1302). Böylece Osmanlılar ilk zaferlerini kazandılar.
ORHAN GAZİ DÖNEMİ (1324–1362)
- Bursa fethedildi ve başkent yapıldı.
- İznik’in fethine girişildi. Bunu önlemek isteyen Bizans kralının kurduğu ordu Maltepe (Pelekonon) Savaşında yenilgiye uğratıldı (1329). Böylece Osmanlılar, Bizans devletiyle doğrudan yaptıkları bu savaşı kazandılar. Savaştan sonra İznik başkent yapıldı.
- Bizansta taht kavgasına giren Kantakuze’ne yardım edildi. Bu yardım karşılığında Geliboludaki Çimpe Kalesi kazanıldı. Gelibolunun fethine girişildi. Kazanılan Tekirdağ dolaylarına Anadolu’dan getirilen Türkler yerleştirildi.
- Karesi Beyilğine son verildi. Rumeliye geçiş yolu Çimpe kalesiyle birlikte açılmış oldu.
- Divan teşkilâtı kuruldu. Yaya ve Müsellem (atlı) askerlerden ilk düzenli ordu kuruldu. Böylece beylikten devlete geçiş sağlandı.
- MURAT DÖNEMİ (1362–1389)
- Karamanlıların kışkırtması nedeniyle Ankara’yı idrelerine alan Ahiler’den Ankara geri alındı.
- Rumeli’de yapılan Sazlıdere Savaşıkazanıldı. Bundan sonra Edirne fethedildi (1363).
- Papalık, Edirne’nin fethine tepki olarak propoganda yaptı. Bunun sonucu Balkanlı uluslar Haçlı Ordusu kurdular. Haçlılar Sırpsındığı Savaşında yenilgiye uğratıldı (1364).
- Sırpların kurduğu haçlı ordusu Çirmen Savaşında yenilgiye uğratıldı. (1371)
- Hamitoğulları Beyliğinden toprak satın alındı.
- Karamanlılar, Osmanlıların Anadoluya yönelmesine karşı çıktılar. Osmanlıların yaptıkları savaşla karamanlılara üstünlüklerini kabul ettirdiler.
- Balkanlarda bir Osmanlı akıncı birliği Ploşnik Savaşında yenilgiye uğratıldı. Bundan yararlanan Sırplar Osmanlıları Balkanlardan atmak için birleşik Haçlı ordusu kurdular. I. Murat, bu haçlı ordusunu I. Kosova Savaşında yenilgiye uğrattı (1389). Ancak Savaş sonunda I. Murat bir Sırplının saldırısıyla öldü.
YILDIRIM BEYAZIT DÖNEMİ (1389–1402)
- Murat’ın kararı üzerine hükümdar oldu. Taht kavgasına gireceğinden şüphelendiği kardeşi Yakup’u öldürttü.
- Karamanlılar dahil Batı Anadolu’daki beyliklere son verdi. Böylece büyük ölçüde siyasi birliği sağladı.
- İstanbul’u ilk kez kuşattı. Bunun üzerine Batı Avrupa uluslarının katılımıyla büyük bir Haçlı ordusu kuruldu. Yıldırım Beyazıt bu orduyu Niğbolu Savaşında yendi (1396).
- Yıldırım Beyazıt Bizans’ı ikinci kez kuşattı. Karadenizden Bizans’a gelecek yardımları önlemek için Anadolu Hisarını (Güzelce Hisarı) yaptırdı. Kuşatma sürerken Doğu Anadolu’da Timur tehlikesi belirdi. Bunun üzerine Bizans’la anlaşma yapılarak kuşatma kaldırıldı. Bu anlaşmaya göre:
- Bizans yıllık vergi verecek.
- İstanbulda bir müslüman mahallesi kurulacak
- Haliç’e bir Osmanlı birliği yerleştirilecek.
ANKARA SAVAŞI (1402)
Nedenleri:
- Timur’a topraklarını kaptıran Karakoyunlu ve Celayir hükümdarlarının Osmanlı Devleti’ne sığınmaları Timur’un bunları kendisine teslim edilmesini istemesi.
- Yıldırım Beyazıt’ın, beyliklerine son verdiği Anadolu beylerinin Timur’dan yardım istemeleri.
- Timur’un, kendi üstünlüğünün tanınmasını istemesi.
- Ankara Savaşını Timur kazandı.
Sonuçlar:
- Anadolu’da siyasi birlik bozuldu. Bu durum savaşın en önemli sonucudur. Çünkü beylikler yeniden kurulmuştur.
- Yıldırım Beyazıt öldü ve oğulları arasında taht kavgaları başladı.
- Yıldırımın oğulları arasındaki taht kavgası döneminde (fetret devrinde) devlet dağılma tehlikesi geçirdi. 11 yıl süren bu kavgayı Çelebi Mehmet kazanmıştır.
ÇELEBİ MEHMET DÖNEMİ (1413–1421)
- Bozulan devlet kurumlarını yeniden sağlamlaştırdı. Anadolu’da otoriteyi yeniden sağladı. Böylece devleti dağılmaktan kurtardı. Bu çalışmalarından dolayı Çelebi Mehmet devletin ikinci kurucusu sayılmıştır.
- Ege denizinde Venediklilere ait adalardan Anadolu kıyılarına saldırılar oldu. Bundan dolayı Venediklilerle ilk büyük deniz savaşı yapıldı. Osmanlının deniz gücü zayıftı. Osmanlılar yenildi. Bizans’ın araya girmesiyle anlaşma yapıldı.
- Fetret dönemindeki siyasi ve sosyal sorunları gerekçe gösteren Şeyh Bedrettin isyan çıkardı. Rumelide çıkan bu isyan bastırıldı. (1420)
- Timur’un Semerkant’a götürdüğü Mustafa Çelebi geri dönerek taht kavgasına girdi. Mücadeleyi kaybedince Bizans’a sığındı. Bu kişinin gerçek Şehzade Mustafa Çelebi olmadığı iddia edildi. Bundan dolayı bu olaya “Düzmece Mustafa Olayı” denilmiştir.
- MURAT DÖNEMİ (1421–1451)
- Bizans Devleti Mustafa Çelebi’nin başlattığı taht kavgasını yeniden destekledi. II. Murat bu mücadeleyi kazandı. Mustafa Çelebi öldürüldü.
- Karaman ve Germiyan Beyleri Osmanlının otoritesini sarsmak için II. Muratın kardeşi Şehzade Mustafa’yı taht kavgasına sürüklediler. II. Murat bu mücadeleyi kazandı.
- Osmanlı orduları Balkanlarda Macarlarla yaptıkları savaşları kaybettiler. Bunun üzerine II. Murat barış istedi. Macarlarla Edirne Segedin Anlaşması imzalandı (1444). Anlaşmaya göre
- 10 yıl savaş olmayacak.
- Tuna sınır sayılacak.
- Murat iktidarı küçük yaştaki II. Mehmete bıraktı. Ancak devlet adamları arasında sorunlar çıktı. Macarlar anlaşmayı bozdular. II. Murat yeniden padişahlığa geldi. Macarlar Varna Savaşında yenilgiye uğratıldı (1444).
- Murat iktidarı tekrar bıraktı. Yine aynı sorunlar çıktı. II. Murat tekrar padişahlığa geldi. Macarların yönetimindeki haçlı ordusunu II. Kosova Savaşında yenilgiye uğrattı (1448). Balkanlı uluslar bir daha saldırı düzenlemediler. Böylece Osmanlıların Balkanlara yerleşmesi kesinleşmiştir.
OSMANLI YÜKSELME DÖNEMİ
II.MEHMET (FATİH) DEVRİ
İSTANBUL’UN FETHİ SIRASINDA BİZANS’IN DURUMU
Bizans, adı imparatorluk olmasına rağmen, İstanbul ve çevresindeki birkaç kasabaya egemen olan küçük bir devlet haline gelmiştir.
Osmanlı Devleti’nin giderek baskısının artması üzerine Kral Konstantin Avrupa’dan yardım alabilmek için Katolik ve Ortdoks kiliselerinin birleşmesini savunuyorlardı. İstanbul halkının Ortadoks olmaları ve Patriğin karşı çıkması nedeniyle bu birleşme olmadı. Bizans’ta bu fikrin oluşmasında Osmanlıların din ve vicdan hürriyetine önem vermesi de etkili olmuştur.
İSTANBUL’UN FETHİ (1453)
İstanbul’u almak amacıyla yeniçeri ocağına düzen verildi. Boğazlardan gelecek yardımı önlemek için Anadolu hisarının karşısına Rumeli hisarı (Boğazkesen Hisarı) yaptırıldı. Edirne’de şahi denilen büyük toplar yaptırıldı. Karamanoğulları ve Aydınoğulları beylikleri kuşatmaya yardım gönderdi. 400 parçalık bir donanma oluşturuldu. İlk defa aşırma gülle atan havan topları yapıldı.
Fatih’in, İstanbul’un kan dökülmeden teslim edilmesini istedi. Bizans yönetimi kabul etmedi. Bunun üzerine saldırılar başlatıldı. İstanbulu’n kalın surları yıkıldı. Haliç’e Osmanlı gemileri indirildi. Cenevizlilerin Bizans’a yaptığı yardım etkisiz oldu. Yıkılan Bizans surlarından Osmanlı akıncıları şehre girdi. Fatih, halka kötülük yapılmamasını bildirdi.
İSTANBUL’UN FETHİNİN SONUÇLARI
- Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) yıkıldı.
- Tarihçilere göre Osmanlı Devleti İmparatorluğa dönüşmüştür.
- İstanbul Osmanlı devletinin başkenti oldu.
- Karadenizdeki ipek ticareti Osmanlı denetimine girdi.
- Avrupalılar, ipek ve baharat ticaret yollarının Doğu Akdeniz’de ve Karadeniz’de Türklerin kontrolüne girmesi nedeniyle, başka deniz yolları aramaya başladılar. Bu durum Coğrafya Keşiflerinin bir nedeni oldu.
- Ateşli silahlardan topun önemi bir kez daha anlaşıldı.
- İtalya’ya giden Bizanslı bilginler Eski Yunan eserlerini tanıtarak Rönesans’ın başlanmasına katkıda bulundular.
- vrupalı devletler Osmanlı devletinin askeri üstünlüğünü gördüler.
- Yerli halkın güvenini kazanmak papanın haçlı birliği çalışmalarını önlemek ve Balkan fetihlerini kolaylaştırmak amacıyla Ortadoks Kilisesinin haklarına dokunulmadı.
BALKANLARDA FETİHLER
- SIRBİSTAN’IN FETHİ:Macarlarla ittifak yapan Sırpların saldırılarını durdurmak için Belgrad kuşatıldı. Belgrad Macarlar’da kaldı. Sırbistan Osmanlı topraklarına katıldı (1459).
- MORA’NIN FETHİ (1460):Mora’daki Rum despotları arasında olan çatışmalardan bıkan halkın isteği üzerine sefer yapıldı. bunun sonunda Yunanistan’ın güneyindeki Mora alındı.
- EFLAK VE BOĞDAN’IN ALINMASI:Eflak Beyi Vlad (Kazıklı Voyvoda) Macarlarla anlaşarak, vergi göndermedi ve gönderilen elçileri öldürdü. Fatih tarafından yapılan seferle Eflak alındı (1462).Boğdan (Moldavya) yapılan sefer sonucu, Osmanlı devletine bağlı beylik haline getirildi. (1476)
- BOSNA VE HERSEK’İN FETHİ:Bosna kralı Macarlarla anlaşarak vergi vermeyince Fatih Bosna seferine çıktı. Bölge Osmanlı topraklarına katıldı (1463). Bosna halkı İslamiyete girmeye başladı. Hersek ise 1465 yılında alındı.
- ARNAVUTLUK’UN FETHİ:Osmanlı ordusunda yetişmiş olan İskender Bey önemli bir Arnavut ailesindendi. II. Murat zamanında ayaklanarak Arnavutluk’ta prenslik kurmuştu. Venedikliler ve diğer Avrupa devletleri İskender Beyi desteklediler.Fatih Arnavutluk seferine çıktı. İskender’e bağlı güçlerle doğrudan savaş yapılmadı. İskender Beyin ölümünden sonra Kroya ve İşkodra şehirleri alındı. (1479) Dalmaçya kıyıları Osmanlı topraklarına katıldı.
ANADOLU’DA GELİŞMELER
Fatih İstanbul’un alınmasından sonra, Anadolu Türk birliğini kurmak ve Karadeniz ticaret yoluna egemen olmak için Anadolu’da seferlere çıktı.
- AMASRA’NIN ALINMASI (1459):Cenevizliler’in elinde bulunan Amasra kuşatıldı. Cenevizli’ler şehri teslim ettiler.
- İSFENDİYEROĞULLARI (CANDAROĞULLARI) BEYLİĞİNİN YIKILMASI (1460) :İsfendiyar Beyi, İsmail Bey savaşa gerek görmeden Sinop’u Osmanlılara verdi. İsmail Bey’e de Balkanlar’daki Filibe sancağı dirlik olarak verildi.
- TRABZON RUM DEVLETİNİN YIKILMASI (1461):Trabzon Rum Devleti, Dördüncü Haçlı seferi sırasında İstanbul’dan kaçan Rumlar tarafından 1204 yılında kurulmuştu.Trabzon Rum kralı Davit Kommen Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’a güvenerek vergiye bağlanmayı kabul etmeyince, Trabzon denizden ve karadan kuşatıldı. Uzun Hasan’dan yardım alamayan kral şehri Fatih’e teslim etti.
- KARAMANOĞULLARI BEYLİĞİNİN YIKILMASI:Karaman Beyliğinde yönetim için çatışmalar olmaktaydı. Fatih, Karaman Beyi olmak isteyen Pir Ahmet’e yardım etti. Beyliğin başına geçen Pir Ahmet Osmanlı egemenliğini kabul etti.Pir Ahmet, Osmanlı – Venedik savaşından yararlanarak, Osmanlılara verdiği yerleri geri almak istedi. Osmanlılara karşı Venediklilerle anlaştı.Fatih, çıktığı seferde Konya ve Karaman yörelerini aldı. Osmanlıların Anadolu’da en güçlü rakibi ortadan kalktı. Pir Ahmet, Uzun Hasan’a sığındı. Osmanlı Akkoyunlu ilişkileri bozuldu. Bir kısım Karaman beyleri Aksaray, Niğde ve İçel yörelerinde etkinliklerini sürdürmeye çalıştı. II. Bayezıd bu beylerin çalışmalarına son verdi (1487).
- OTLUKBELİ SAVAŞI (1473):Akkoyunlu devleti Doğu Anadolu’da kurulmuştur. Devletin sınırı Maveraünnehire kadar genişlemişti. Uzun Hasanın, Trabzon Rum devletini ve Anadolu beylerini, Osmanlılara karşı desteklemesi, ilişkilerin bozulmasına neden olmuştu. Uzun Hasan’ın Tokata girmesi ve Karaman – Akkoyunlu ordularının Akşehir’i almak istemeleri, Fatih’in harekete geçmesine neden oldu. Erzincan yakınlarında yapılan Otlukbeli Savaşını Fatih kazandı (1473).Akkoyunlu Devletinde, Otlukbeli savaşından sonra iktidar mücadelesi başladı. Bunun sonucunda Akkoyunlu devleti parçalandı. Yerine Safevi devleti kuruldu.
- OSMANLI – MEMLÜKLÜ İLİŞKİLERİYıldırım Beyazıt’ın, Memlüklü himayesindeki, Dulkadir Beyliğinin topraklarını alması sonucu ilişkiler bozulmuştu. Çünkü, Memlüklü devletinde Dulkadir Beyliği’ni topraklarını alma amacındaydı.Fatih Hac yolundaki su kuyularını onararak kutsal topraklarda etkinlik göstermek istedi. Memlüklüler, Fatih’in isteğini iç işlerine müdahale saydılar. Bunun sonucunda ilişkiler bozuldu.Memlüklüler, Çukurova’da Osmanlı ordusunu yenilgiye uğrattı.
DENİZLERDE GELİŞMELER
- EGE ADALARI’NIN FETHİ VE OTRANTO SEFERİ
Çanakkale Boğazına hakim olan Cenevizlilerin yönetimindeki İmroz, Taşoz, Limni, Bozcaada, Semadirek alındı. Böylece Çanakkale boğazının güvenliği sağlandı.
Gelibolu’da tersaneler yapıldı. Boğazın her iki tarafına istihkamlar yapıldı.
Adriyatik denizindeki Ayamavra, Kefalonya ve Zanta adaları alındı. Bu fetihlere karşı çıkan Napoli Krallığına ait olan Otranto limanı alındı. Fatih’in ölümü üzerine donanma geri çağırılınca Otranta tekrar Napoli Krallığının eline geçmiştir.
KIRIM HANLIĞI’NIN BAĞLANMASI
Kırım hanlığında iktidar mücadelesi vardı. Karadenizin kuzey sahillerinde Ceneviz kolonileri bulunuyordu. Moskova prensliğinde ileride tehlike yaratabilirdi. Bu nedenlerden dolayı Kırım hanlığı Osmanlı idaresine bağlandı. Ceneviz kolonilerine son verildi. Karadeniz kıyılarına ulaşan doğu ticaret yolları Osmanlıların eline geçti. Karadeniz Osmanlı gölü haline geldi. Karadeniz kıyılarındaki İpek yolu tamamen Osmanlının eline geçti.
II.BEYAZIT DÖNEMİ (1481 – 1512 )
- Bayezıt, İshâk Paşa ve yeniçerilerin yardımıyla padişah oldu. Sadrazam Karamanlı Mehmet Paşa, Cem’i padişah yapmak istiyordu. Fakat başarılı olamadı. Bu olaydan sonra iktidar mücadelesi başladı.
CEM OLAYI:
Temel neden, veraset sisteminde belirli bir seçim usulünün olmamasıdır.
Cem, yapılan savaşı kaybetti, Karaman beylerine ve daha sonra Memluklulara sığındı. Cem Rodos’a gidip buradan da Rumeliye geçip kuvvet toplayarak İstanbul’a yürümeyi düşündü. Rodos şovalyeleri Cem’i tutuklayarak Fransa’ya götürdüler. Fransa ve Papalık Osmanlı üzerinde Haçlı baskısı kurdular. Fransa kralı Osmanlılara karşı yapacağı haçlı seferinde Cem’den yararlanmayı düşündü. Cem Fransa kralıyla Napoliye geldiğinde öldü.
OSMANLI – MEMLÜKLÜ İLİŞKİLERİ
Fatih zamanında başlayan sorunlar ve Cem olayından dolayı ilişkiler bozulmuştu. Memlükler Çukurova çevresinde Osmanlı ordularını yenilgiye uğrattı. Tunus sultanının teklifiyle barış yapıldı. Adana ve Tarsus kaleleri Mekke ve Medine evkafına ait olduğundan Memlüklülere bırakıldı (1491).
ŞAHKULU AYAKLANMASI (1511)
Safevi sultanı Şah İsmail Anadoluda egemenlik kurmak için din adamlarını Anadolu’ya göndermişti. Bunlardan Şahkulu, Antalya ve göller yöresinde isyan çıkardı. İsyan zor bastırıldı. Ayaklanmalara katılanlar Ege denizindeki Modon ve Koron adalarına sürüldü (1511).
OSMANLI – VENEDİK İLİŞKİLERİ
Venediklilerin elindeki Moradaki yerler ile İnebahtı ve Navarin limanları alındı. Bu fetihler II. Beyazıt zamanındaki tek önemli toprak kazancıdır.
Not: Endülüs müslümanları Haçlı katliamıyla karşılaşmışlardı. Bunlara yardım edildi. Müslümanlar Kuzey Afrika’ya taşındı.
- BEYAZIT’IN PADİŞAHLIKTAN ÇEKİLMESİ
- Bayezıt, son zamanlarında ülke yönetimini vezirlere bırakmıştı. Kendini dine ve tasavvuf fikirlere vermişti.
- Beyazıt ve devlet adamları şehzade Ahmeti padişah yapmak isteyince, I. Selim Rumeli’de kuvvet hazırladı ve isyan etti. Yenilgiye uğradı. Bu durum bir şehzadenin padişahlık için ilk isyanıdır. Yeniçerilerin desteğini almış olan I. Selim isyanını sürdürdü. Bunun üzerine II. Beyazıt padişahlığı oğlu I. Selim’e bıraktı.
YAVUZ SULTAN DÖNEMİ (1512 – 1520 )
- Selim kardeşlerini ve yeğenlerini, tahtını sağlamlaştırmak için öldürttü.
ÇALDIRAN SAVAŞI (1514)
Safevi devletinin kışkırtmasıyla çıkan Şahkulu isyanını dikkate alan I. Selim İran seferi düzenledi. Safevi devletinin Anadolu’daki taraftarları olan Şii Türkmenleri öldürttü.
İran seferine çıkan I. Selim Dulgadir beyliğinden yardım istedi. Bu yardım gelmedi. Çaldıran ovasındaki savaşı Safevi devleti kayıpetti. Yavuz İran’ı almak için ilerlemek istedi, ancak askerlerin isyanı üzerine bu isteğinden vazgeçti.
Turnadağ savaşında Dulgadir beyliği yenildi ve ortadan kaldırıldı. (1515). Her iki savaş sonunda Doğu Anadolu Osmanlı egemenliğine girdi. Anadolu Türk birliği kesin olarak sağlandı. Safevi tehlikesi zayıfladı.
- Selim Tebrizden ayrılırken buradaki bilim ve sanat adamlarını İstanbul’a gönderdi.
MISIR SEFERİ
Osmanlı tarihinin en uzun seferidir.
NEDENLERİ
Fatih zamanından itibaren başlayan anlaşmazlıklar
Memlüklü korumasında olan Dulkadir beyliğinin yıkılması
Mısır’a Osmanlıların saldırmasından çekinen Memlüklerin, Şah İsmail ile anlaşma yapması (I. Selim bunu Osmanlıya karşı büyük bir tehdit saymıştır).
İran’a gönderilen Osmanlı askerlerine Memlüklerin topraklarından geçiş izni vermemesi
- Selim’in Kutsal toprakları alarak İslâm dünyasının lideri olmayı amaçlaması.
MERCİDABIK SAVAŞI (1516)
Osmanlı ordusuyla Memlüklü ordusu Suriye’de Mercidabık’ta karşılaştı. Kansu Gavri yönetimindeki Memlüklü ordusu yenildi. Suriye Osmanlı ülkesine katıldı.
RİDANİYE SAVAŞI (1517)
Kansu Gavrinin, Mercidabıkta ölümünden sonra yerine Tomanbay geçti. Venediklilerden top ve ateşli silahlar aldı. Memluklar yenilgiye uğratıldı (1517).
MISIR SEFERİNİN SONUÇLARI:
Suriye, Filistin, Hicaz ve Mısır Osmanlı egemenliğine alındı.
Mısır’ın alınmasıyla Osmanlı geliri arttı.
Venedikliler Kıbrıs için verdikleri vergiyi Osmanlılara vermeye başladılar.
Baharat ticaret yolunda Osmanlı üstünlüğü arttı. Portekizlilerin Hint deniz yolunu bulmaları nedeniyle (1498). Bu ticaretle ilgili beklenilen kazanç sağlanamadı.
Kutsal emanetler İstanbul’a getirildi.
Son Abbasi Halifesi III. Mütevekkil Ayasofa camiinde düzenlenen törenle Halifelik makamını I. Selim’e devretti. (Osmanlı padişahları Fatih kanunnamsiyle mutlak otorite olmuşlardı, Halife ünvanını almalarıyla da Teokratik nitelik kazanmışlardır.)
Mısırdaki bilim ve sanat adamları İstanbul’a getirildi.
Avrupa’ya doğru hiçbir sefer düzenlemeyen I. Selim Macaristan ya da İran’a doğru olacağı sanılan sefer hazırlığı sırasında öldü. (1520)
KANUNİ DÖNEMİ (1520 – 1566 )
Kardeşi olmadığından rakipsiz olarak padişah oldu. Osmanlı devletinin sınırlarını en geniş noktalara ulaştı. Bu dönemde Osmanlı imparatorluğu kültür ve uygarlık alanında en ileri düzeye gelmiştir.
İÇ İSYANLAR
CANBERD GAZALİ İSYANI:
Önceleri Memlüklülere hizmet eden, Canberd Gazali Osmanlı devletinin Şam beylerbeyliği görevini yerine getiriyordu. Halifeliği almak ve Memlüklü devletini yeniden kurmak için ayaklandı. Ferhat Paşa komutasında Osmanlı ordusu isyanı bastırmıştır. (1521)
AHMET PAŞA İSYANI:
Kanuni geleneğe göre Ahmet Paşayı sadrazamlığa getirmesi gerekirken, Ahmet Paşayı Mısır valiliğine atadı. Ahmet Paşa Memlüklü devlet adamlarını çevresinde toplayarak isyan etti. Yeni bir devlet kurmak için para bastırdı ve hutbe okuttu. Kanuni’ye bağlı askerle isyanı bastırdı (1524).
BABA ZÜNNUN İSYANI:
Yozgat’ta Bozok Türkmenleri kendilerine tespit edilen vergiyi ağır buldular. Türkmenler Baba Zünnun çevresinde toplanarak isyan başlattılar. Baba Zünnun yakalanarak öldürüldü. İsyan bastırıldı (1527)
KALENDEROĞLU İSYANI:
Nedenleri:
1) Devletin göçebe yaşam sürdüren şii Türkmenleri denetlemek istemesi
2) Dulkadir Beyliğine bağlı olan sipahilerin dirliklerini kaybetmesi
Hacıbektaş soyundan olan Kalenderoğlu Türkmenler, kendisine katılan sipahilerle, birlikte ayaklandı. Merkezi otoritenin baskısına karşı yapılan bu isyan (1527) yılında bastırıldı.
BATIDA GELİŞMELER
BELGRAD’IN ALINMASI (1521)
Kanuni padişahlığını kutlamayan ve vergiye bağlanmayı reddeden Macarlara karşı sefer düzenledi.
Kuşatma sonucu Belgrad ile çevresindeki kaleler alındı. Belgrad Avrupa’ya yapılacak seferler için önemli bir merkez haline getirildi.
MOHAÇ SAVAŞI VE MACARİSTAN’IN ALINMASI
(1526):
Macar Kralı, Alman imparatoru Şarlken ve Avusturya İmparatoru Ferdinand’la, akrabalık ilişkilerinden dolayı, askeri ve siyasi bir ittifak kurdu. Böylece Osmanlı Devletine karşı kurulan ittifakın öncüsü oldu.
Fransa kralı I. Fransuva ve Alman Kralı Şarlken arasındaki Avrupa’da üstünlüğü ele geçirmek için yapılan mücadele neticesinde Alman kralı Şarlken, Fransa kralı I. Fransuvayı esir almıştı. Ayrıca Şarlken, Osmanlıların Orta Avrupaya kadar ilerlemesini önlemek amacındaydı.
Kanuni Osmanlı imparatorluğu aleyhine hazırlanan ittifakı bozmak ve Fransa’ya yardım etmek amacındaydı.
Kanuni düzenlediği seferde Macar ordusunu Mohaç ovasında yenilgiye uğrattı.
Kanuni Macar topraklarını ülkesine katmadı. Koruması altına aldı. Tampon bir bölge yaptı. Erdel beyi Jan Zapolya’yı Macar Krallığına atadı.
BİRİNCİ VİYANA KUŞATMASI (1529):
Nedenleri:
- Avusturya Kralının savaşta ölen Macar Kralı ile akraba olduğunu belirterek Macar tahtının kendine ait olduğunu öne sürmesi
- Avusturya’nın kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken’le ittifak yapması
- Avusturya’nın Macaristan’ı işgal etmesi
- Kanuni’nin Şarlken’e karşı Fransa’ya yardım etmeyi amaçlaması
Kanuni yukarıdaki nedenlerden dolayı sefere çıktı. Macaristan’ı işgalden kurtardı. Fransa Kralı Fransuva Avrupa’da en büyük kral olmak için Alman Kral Şarlken’le yaptığı savaşı kaybedince Kanuni’den yardım istedi. Ferdinand ve Şarlken savaşmaktan kaçındılar. Viyana şehri kuşatıldı. (1529) etkili topların getirilmeyişi, yeterli hazırlığın olmayışı ve kış şartları, kuşatmanın kaldırılmasına neden oldu.
ALMANYA SEFERİ (1533)
Ferdinand Macaristanı kazanmak için Budin şehrini kuşatınca Kanuni yeniden sefere çıktı. Avusturya ve Alman kralları yine savaşmadılar. Avusturya Kralı Osmanlı Devletinin güçlü olduğunu anladı ve barış istedi.İstanbul Antlaşması İmzalandı (1533). Antlaşma şartları:
- Avusturya kralı protokol bakımından Osmanlı sadrazamına eşit sayılacak. (Bu kararlı Osmanlı Avusturya’ya karşı siyasi üstünlük sağladı)
- Avusturya, Osmanlılar’ın atadığı Yanoş’u Macar Kralı olarak tanıyacak.
- Avusturya bozmadıkça barış geçerli olacak.
- Bu barışın yapılmasının, diğer bir nedeni de Safevilerin doğuda karışılıklıklar yaratmasıdır.
MACARİSTANIN OSMANLI ÜLKESİNE KATILMASI (1541)
Kanuni’nin Macar Krallığına atadığı Jan Zapolyan’ın ölümü üzerine oğlu Yanoş krallığa getirildi. Bu yeni durum üzerine Avusturya, Macaristan’ı almak için Macaristan’daki Budin’i işgal etti. Kanuni çıktığı seferde Budini aldı. Macar topraklarını Osmanlı ülkesine kattı. Sigismund’u, Erdel krallığına atadı. Kuzey Macaristan Avusturya’ya kaldı.
ZİGETVAR SEFERİ, KANUNİNİN ÖLÜMÜ (1566)
Yeni Avusturya Kralı 1533 İstanbul antlaşmasına uymayarak Macaristan’a yeniden saldırdı. Sokullu Mehmet Paşa sefer kararı aldı. Zigetvor kalesi Osmanlıların eline geçti.
Not: Kuşatma sırasında ağır hasta olan Kanuni ölmüştür. II. Selim padişahlığa getirilmiştir.
Kanuni, Avrupa Hristiyan birliğini bozmak ve Fransayı, Osmanlı yanına çekmek istediğinden, yardım edeceğini bildirmiştir.
Fransa, ilişkileri kuvvetlendirmek için elçi göndererek siyasi ve ticari nitelikli, bir antlaşmanın yapılmasını istedi. Osmanlı tarihinde Uhud – u Atik ya da İmtiyaz–ı Mahsusa olarak bilinen ticaret anlaşması yapıldı. Başlıca maddeler;
- Her iki devletin gemileri denizlerde ve limanlarda serbest dolaşabileek
- Fransız tüccarlardan daha az gümrük vergisi alınacak
- Fransız tüccarların, aralarındaki sorunlara Fransız yargıçlar bakacak
- Fransız tüccarlar ile Osmanlılar arasındaki sorunlara Türk yargıçlar bakacak ve bunun için Fransız tercümanlar görevlendirilecek.
- Fransızlara din ve mezheplerinde tam serbestlik tanınacak
- Osmanlı vatandaşları Fransa denizlerinde ve topraklarında aynı haklardan yararlanacak
- Bu anlaşma hükümdarların sağ kaldıkları sürece geçerli olacak.
Kanuni kapitülasyonlarla Almanya’ya karşı, Avrupa’ da denge ve güç kurmayı amaçladı. Kapitülasyon anlaşması, Osmanlılar için önemli siyasi bir başarıdır.
Fransızlar her padişah değişiminde anlaşmayı yenileyerek zamanla, Osmanlı aleyhine siyasi ve ticari üstünlükler kazandılar. 1740 yılında kapitülasyonlar süresiz olarak uzatıldı. Osmanlı Devleti’nin güçsüzlüğünden yararlanan diğer Avrupalı devletler de kapitülasyonlar kazandılar. Bu durum, Osmanlı devleti’nin sanayileşmiş devletlerin açık pazarı olmasına neden oldu. Kapitülasyonlar Lozan anlaşmasıyla kaldırıldı.
DOĞUDA GELİŞMELER
İRAN SEFERLERİNİN NEDENLERİ
- a) Safevilerin, Bağdat ve çevresini alarak Osmanlı sınırına yakın bölgelerde hareketlenmesi
- b) Safevilerin, ortak sınırı bölgesinde kendi halkına karşı izledikleri baskılı yönetimin, Osmanlının ipek ve baharat ticaretini aksatması
- c) Osmanlı yönetimindeki Bitlis emirinin, Safevilere, Safevilerin, Azerbeycan valisinin Osmanlılara geçmesi
- d) İran’ın, Bağdat valisinin, Osmanlı tarafına katılması, Safevilerin bu duruma müdahele etmesi
IRAKEYN SEFERİ (1534)
Kanuni Bitlis Emiri Şeref Hanı cezalandırmak ve Bağdatı almak için sefere çıktı. Azerbeycan alındı. Bağdat alındı. Gilan ve Şirvan’daki ipek ticareti Osmanlıların denetimine girdi.
İRAN SEFERİ (1548)
İran’da taht kavgasına giren şehzadenin Osmanlılara sığınması sonucu, Safeviler, Tebriz’i, Nahçevan’ı ve Van çevresini aldı.
Kanuni, Safevi tehlikesini bitirmek, Azerbeycanı bütünüyle almak için sefere çıktı. Van ve Tebriz’i aldı.
NAHÇEVAN SEFERİ (1554)
Safeviler, Avusturya savaşlarından yararlanarak Doğu Anadolu’yu almak için Doğu Anadolu’ya girdi. Kanuni Safevilere kesin bir darbe vurmak için üçüncü defa sefere çıktı. Safeviler’e ait olan Nahçevan, Revan ve Karabağ alındı.
Bu savaşlar her iki devlet için zararlı olmuştur. Kanuni Avusturya savaşlarından dolayı Safeviler’in barış teklifini kabul etti.
AMASYA ANTLAŞMASI (1555)
Bu anlaşma, Osmanlılar ile İranlılar arasındaki ilk resmi antlaşmadır. Buna göre:
H Azerbaycan, Tebriz, Doğu Anadolu ve Irak Osmanlıların oldu.
H Sınır bölgesinde saldırılar yapılmayacak
- Selim devrinden itibaren başlayan savaşlar durdu.
DENİZLERDE GELİŞMELER
RODOS’UN FETHİ (1522):
Rodos, Fatih zamanında kuşatılmış, fakat alınamamıştı. Osmanlı gemilerine saldıran Sen Jan şovalyeleri Batı Anadolu kıyılarını tehdit ediyorlardı. Mısır ve Suriye’nin alınmasından sonra bu adanın alınması gerekli oldu.
Şovalyeler Avrupa’dan yardım gelmeyince adayı boşalttılar. Şarlken şovalyeleri Malta adasına yerleştirdi.
PREVEZE DENİZ SAVAŞI (1538)
Alman kralı Şarlken, Doğu Akdenizde Osmanlı üstünlüğüne son vermek için, Andrea Dorya yönetiminde birleşik haçlı donanmasını kurdu.
Kanuni Barbarosu İstanbul’a çağırdı. Barbaros Kaptan–ı Derya oldu. Cezayir’in Beylerbeyi olduğu ilan edildi.
Venedik, Ceneviz, Malta, İspanya ve Portekiz deniz kuvvetlerinden oluşan haçlı donanması, Barbaros tarafından yenilgiye uğratıldı.
Savaştan sonra, Venedikliler ticaretlerinin aksayacağını gördüler ve barış yaptılar. Buna karşılık Mora, Dalmaçya kıyılarındaki kaleleri Osmanlılara bıraktılar.
TRABLUSGARB’IN ALINMASI (1551)
Şarlken Tunus’u almak için Malta’daki Sen Jan Şovalyeleri aracılığıyla saldırılar başlattı. Bunun üzerine, Turgut Reis şovalyelerin elindeki Trablusgarb’ı aldı. Trablusgarb beylerbeyi oldu.
CERBE ADASININ FETHİ (1559)
Turgut Reis, önceleri kendisine bağlı olan Cerbe adasını, Trablusgarb körfezinin güvenliği için, İspanyollardan almak istedi. Turgut Reis ve Piyale paşa, Andrea Dorya yönetimindeki haçlı donanmasını yendiler. Ada Turgut Reis’in yönetimine bırakıldı.
MALTA SEFERİ (1565)
Malta adasına yerleştirilen Sen Jan Şovalyeleri Osmanlı gemilerine saldırıyorlardı. Haçlı donanması bu adayı üs olarak kullanıyorlardı.
Kanuni, Cezayir ve Trablusgarbın güvenliği için Maltanın alınmasını kararlaştırdı.
Yapılan kuşatma başarıszlıkla sonuçlandı.
HİNT SEFERLERİ
NEDENLERİ
H Portekizlilerin, Ümit burnu yoluyla Uzakdoğu mallarını Avrupa limanlarına taşımaları.
H Portekizlilerin, Hint okyanusunda ve Kızıldeniz çevresinde, müslümanların ticaretlerini engellemeleri
H Deniz yoluyla hac’a giden müslümanların güvenliğinin bozulması
H Hindistan’daki Müslümanlara portekizlilerin saldırması
H Osmanlı Devleti’nin kendisini İslâm Dünyasının koruyucusu olarak görmesi
Mısır ve Hicaz’ın Osmanlı topraklarına katılmasıyla, Portekizliler ile Osmanlılar karşılaşmışlardır. Hint ticaret yolunu yeniden müslümanların denetimine almak ve Hint müslümanlarına yardım etmek amacıyla, dört deniz seferi düzenledi.
BİRİNCİ HİNT SEFERİ (1538)
Gucerat sultanı Bahadır Şahın yardım istemesi üzerine, Mısır Beylerbeyi Süleyman paşa komutasında yardım gönderildi. Yemen, Aden kıyıları alındı. Hindistanın Batı kıyılarındaki Gucerata varıldı. Yeni Gucerat Sultanı, Osmanlı egemenliğine girmemek için Osmanlılara yardım etmedi. Hint okyanusunda Portekiz’e karşı güç olunacağı gösterildi.
İKİNCİ HİNT SEFERİ (1551)
Piri Reis Basra Körfezindeki Hürmüz boğazını Portekizlilerden alamadı. Donanmayı kuvvetlendirmek için Mısır’a döndü. Piri Reis savşatan kaçmakla suçlanarak idam edildi.
ÜÇÜNCÜ HİNT SEFERİ (1552)
Murat Reis, Basrada’ki Osmanlı donanmasıyla Portekizlilerle savaştı. Başarılı olamadı.
DÖRDÜNCÜ HİNT SEFERİ (1553)
Seydi Ali Reis, Basra’daki Osmanlı donanmasıyla Hürmüz boğazını geçti. Portekizlileri yenilgiye uğrattı. Hint okyanusundaki fırtınalara Osmanlı donanması dayanmadı. Seydi Ali Reis İstanbul’a geri döndü. Başından geçen olayları yazdığı Mir’atül – memalik adlı eserde anlattı.
HİNT SEFERLERİNİN SONUÇLARI :
H Osmanlı devlet adamlarının Hindistan’ın gelecekteki ekonomik önemini anlayamadılar. Portekizliler bu önemi kavradılar.
H Akdenize göre yapılan Osmanlı gemilerinin Hind okyanusuna dayanaklı olmadığı anlaşıldı.
H Portekizlilere karşı kesin üstünlük kazanılmadı.
H Yemen, Habeşistan kıyıları, Osmanlılara katıldı. Kızıldeniz, Basra körfezinde egemenlik sağlandı.
H Osmanlı devleti Habeş, Yemen, Basra, Lahsa olmak üzere yeni eyaletler kurarak bu bölgeleri yönetti.
SOKULLU MEHMET PAŞA:
Sadrazam Sokullu aslen Hırvat kökenlidir. Devşirme olarak Enderun’da yetiştirildi. Kanuni zamanında sırasıyla Kaptan–ı Derya, Rumeli Beylerbeyi, Vezir ve Veziri azamlık (Sadrazam) görevlerine atanmıştır.
Sokullu, Kanuniden sonra II. Selim ve III. Murat dönemlerinde de sadrazamlık yaptı. Bu süreçte devlet işlerinde birinci derecede sorumlu oldu. Bundan dolayı Sokullu’nun yönetimde aktif olduğu döneme Osmanlı tarihinde “Sokullu Devri” denilir. Sokullu Devri, III. Murat zamanında (1579) yılında Sokullu Mehmet Paşanın öldürülmesiyle sona ermiştir.
II.SELİM DÖNEMİ (1566-1574)
– Sakız adası Cenevizlilerden alındı (1568).
– Yemen tamamen Osmanlıya bağlandı (1568).
– Güney Doğu Asya’daki Endonezya adalarından biri olan Sumatra adasında yaşayan Müslümanlara Portekiz saldırıları nedeniyle yardım gönderildi.
– Kıbrıs Venediklilerden alındı (1571). Doğu Akdeniz’deki ticari ve siyasi çalışmalar tamamen Osmanlıların egemenliğine alındı.
– İnebahtı deniz savaşı oldu (1571). Kıbrıs’ın Osmanlılara geçmesine tepki olarak kurulan Haçlı donanması Osmanlı donanmasınıııı Mora’daki İnebahtı limanında yaktı. Sokullu donanmayı kısa zamanda oluşturdu. Bunun üzerine Venedikliler ticari çalışmalarını sürdürmek için Osmanlı Devletiyle barış yaptı.
– Tunus İspanyollar’dan geri alındı (1574).
III. MURAT DEVRİNDE 1574 – 1579 YILLARI ARASINDA OLAYLAR
– Lehistan kralı ölünce ülkede taht kavgaları çıktı. Sokullu Fransa’nın desteğini alarak, Erdel Beyini Lehistan Kralı yaptı. Böylece Osmanlı Devletinin etkinliği Baltık denizine kadar ulaştı.
Fas sultanlığında iktidar çekişmesi vardı. Sokullu, Cezayir beylerbeyi Ramazan Paşa’yı, Portekizlilerin, burada üstünlük kurmasını önlemek için görevlendirdi. Portekiz kralı, Vadi–üs Sebil savaşında yenilgiye uğratıldı. Fas sultanlığı Osmanlı himayesine girdi (1577). Atlas okyanusuna ulaşıldı.
Safeviler’de iktidar çekişmesi olunca, Kafkasya seferine çıkıldı. Kafkasya’da bir kısım yerler alındı. Kırım Hanlığı ile karadan bağlantı kuruldu.
SOKULLU MEHMET PAŞA VE TÜRK–İSLAM DÜNYASI
DON – VOLGA KANAL PROJESİ
Don–Volga Kanal Projesi, Sokullu Don (Ten) ve Volga (İdil) ırmaklarını bir kanalla birleştirerek, donanmayı, Karadenizden, Hazar denizine geçirmeyi düşünmüştür. Bu projedeki başlıca amaçları şunlardır:
Altınordu devletinin yıkılmasıyla kurulan Türk hanlıklarını, Osmanlı egemenliğine almak.
Türk hanlıklarını, Rus egemenliğinden kurtarmak.
İran savaşlarında asker ve malzeme göndermeyi kolaylaştırmak ve İran’ı almak.
Orta Asya Türkleriyle yakın ilişkiler kurmak.
SÜVEYŞ PROJESİ
Amaçları:
Hindistandaki ve Endonezya’daki müslümanlarla bağlantı kurmak
Hind deniz ticaretinden yararlanmak, Uzakdoğu Asya ülkeleriyle ilişkiler kurmak
Portekizlilerin Hint okyanusundaki etkinliğini sona erdirmek, Ortadoğuda kara ticaretini geliştirmek
Akdeniz ticaretini yeniden canlandırmak
MARMARA – KARADENİZ KANAL PROJESİ
Sakarya nehri, Sapanca gölü ve İzmit körfezini birbirine bağlayarak Karadeniz ve Marmara arasında deniz yolu kurulmasını sağlamak. Mimar Sinan bu projeyle görevlendirildi. Çalışmalar sonuçsuz kaldı.
– Don ve Volga kanal projesi, Kırım Han’ın gücünü ve yetkilerini kaybedeceğini düşünerek işçileri isyana teşvik etmesi, projeyi başarısızlıkla sonuçlanmasına neden oldu.
SOKULLUNUN ÖLDÜRÜLMESİ
Kanuni dönemi dışında, hiçbir sefere katılmaması, seferlere karşı olması, çevresndekileri görevlere ataması, Sokulluya eleştiriler yapılmasına neden oldu. Bu durumlar Sokullunun öldürülmesine neden oldu (1579). Osmanlı tarihçilerine göre Sokullunun öldürülmesiyel Yükselme Devri sona erdi. Duraklama Devri başladı.
KURULUŞ VE YÜKSELME DEVRİNDE OSMANLI KURUMLARI- KÜLTÜR VE UYGARLIK
DEVLET YÖNETİMİ
Padişah: Devletin başında Osman Beyin soyundan gelen Bey, Gazi, Han, Hakan, Hünkar Sultan gibi ünvanlarla anılan, hükümdarlar bulunurdu. Saltanat babadan oğula geçerdi. Büyük şehzade padişah olurdu.
Fatihin hazırladığı Kanunname–i Ali Osmani ile hükümdarlık mutlak hale getirildi. Bu kanunname ile devletin bütünlüğü için kardeş katli gelenek haline geldi. Bu gelenek I. Ahmet tarafından kaldırıldı.
Şehzadeler sancak beyi olarak atandıklarında Lala denilen hocaların bilgileriyle, devlet tecrübesi kazanırlardı.
- Selim’in, Mısır’ı fethinden sonra Osmanlı padişahlar Halife ünvanı aldılar. Halife Rüy–yı zemin (Dünya halifesi), Zıllulahi Filâlem (Allahın yeryüzünde gölgesi), Halifet’ül Müslümin (Bütün müslümanların halifesi) sıfatlarını aldılar. Böylece Teokratik yetkilere de sahip oldular.
Tahta gelen padişah, para bastırır, hutbe okutur, kılıç kuşanır ve komşu ülkelere haberciler gönderirdi.
Divan: Devletin siyasi, idari, adli, mali ve diğer konularda kararlar aldığı kuruldur. Topkapı sarayında Kubbealtı denilen yerde toplanırdı. Son karar padişaha aitti.
Fatih ve diğer padişahlar divan başkanlığını vezirazama bıraktılar. Padişahlar Divan çalışmlarını kafes arkasından takip ederlerdi.
Divan üyeleri, kararları birlikte padişaha sunarlardı.. Vezirazam, daha önce Arz odasında padişaha bilgiler verirdi. Divan dağıldıktan sonra vezirazam, Paşakapısı, sonradan Babiâli denilen makamda çalışmasına edvam ederdi.
Divan üyeleri Vezirazam (Sadrazam), Vezirler, Kazeskerler, Defterdar, Nişancı, Müftü, Asıl üye olmayan Reisülküttap, Kaptan–ı Derya ve Yeniçeriağası toplantılara katabilirdi.
Vezirazam: Padişahın vekili ve divan başkanıdır. Padişahın mühürünü taşırdı. Padişah, sefere çıkmadığında, orduyu komuta ederdi. Bütün işlerden sorumluydu.
Vezirler: Ulema (bilginler) sınıfından seçilirdi. Resmi ünvanları Kubbealtı vezirleridir. Divan’da görüşlerini bildirirler, padişaha ve sadrazama devlet işlerine yardımcı olurlardı. Serdar (Komutan) olarak seferlere katılırlar ve emirlerinde asker bulunurdu. Maaş yerie Has denilen toprak alırlardı.
Kazaskerler: Vezirlerden sonraki üyelerdir. Önceleri bir kazasker vardı, daha sonra Rumeli ve Anadolu kazaskeri olmak üzere sayıları iki oldu. Rumeli kazaskeri rütbe bakımından daha önde idi. Divan’daki büyük hukuki davalara bakarlardı. Bölgelerindeki kadıların ve müderrislerin görevlendirilmesini yaparlardı. Kazaskerlere Sadr ünvanı verilirdi.
Defterdarlar: Kuruluş döneminde bir defterdar vardı. Fatih döneminde Rumeli ve Anadolu Defterdarı olarak sayı ikiye yükseldiiki defterdarlık oluşturuldu. Sadrazamla birlikte devletin mali işlerine bakardı. Başdefterdarın onayı olmadan harcama yapılamazdı. Rumeli defterdar, Kazaskerlerden sonra gelen üye idi.
Nişancı: Devletlerarası yazışmalarla ilgilenirdi. Ferman ve beratlar üzerine padişahın tuğrası (imzası)’nı çekerdi. Has, zemet, tımar defterlerini tutar, bunların dağıtımına bakardı. Kanunları çok iyi bilirlerdi, gerektiğinde Divan’a bilgiler verirlerdi.
Müftü: Divan kararlarının İslam dinine uygun olup olmadığı konusunda fetva verirdi. Halife ünvanını alınmasından sonra önemleri arttı. Resmi bir makam olarak, müftülüğün ne zaman kurulduğu belli olmamakla beraber, devletin başlangıcından beri, divan çalışmalarında yer almıştır. Kanuni devrinde Şeyh–ül İslam adı verilmiş olup sadrazama eşit sayılmıştır.
Reisülküttap: Doğrudan divan üyesi değildi. XVII yy’dan sonra önemi arttı. Katipler sınıfından bilgili kişiler arasından seçilirdi. Devletin gizli yazışmalarını yapardı. Zamanla dış ilişkilerle ilgili görevleri yerine getirdiler.
Kaptan–ı Derya (Kaptanpaşa): Deniz kuvvetlerinin başkomutanıydı. Donanma ve denizcilikle ilgili işlerden sorumlu idi. İlk zamanlarda devlet içerisinde makam olarak yeri Anadolu beylerbeyinden sonraydı. XVI. yy’ın ikinci yarısıda, vezir rutbesiyle Divan üyesi oldu.
Yeniçeriağası: Yeniçeri ocağının amiriydi. Vezir rütbesini almışsa, Divana katılırdı. Vezir değilse toplantıya katılmaz, padişahla doğrudan görüşürdü.
MEMLEKET YÖNETİMİ
Ülke toprakları yönetim bakımından üçe ayrıldı.
- Merkeze bağlı eyaletler,
- Merkeze bağlı hükümet ve beylikler,
- Özel yönetimi olan beylikler
Eyaletler sancaklara, sancaklar kazalara ve kazalar da köylere ayrılmıştı.
MERKEZE BAĞLI EYALETLER
Rumeli beylerbeyi ve Anadolu beylerbeyliği olarak ikiye ayrılmıştır. Rumeli beylerbeyi makamca yüksekti. Beylerbeyleri başarılı olduktan sonra vezir olurlardı. Beylerbeyinin eyalet merkezine paşasancağı denilirdi. Memleket idaresindeki başlıca görevliler şunlardı:
Kadı: Kazaları yönetir ve adalet işlerine bakardı.
Subaşı: Sancak ve kazalarda güvenliği sağlayan, askeri yetkileri olan görevliler idi.
Eyaletler toprakları dirliklere ayrılarak maaş karşılığı askerlere ve devlete hizmet edenlere verilirdi. Başlıca eyaletler Rumeli, Bosna, Anadolu, Trabzon, Şam, Budin, Temeşvar, Halep, Diyarbakır.
İstanbulun yönetimi: Başkent olduğundan, yönetimi ayrıydı. Güvenliği Yeniçeri ağası ile Subaşı sağlardı. Belediye işlerine şehir emini bakardı. Adalet işlerine de taht kadısı yürütürdü.
MERKEZE BAĞLI HÜKÜMET VE BEYLİKLER
İç işlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı devletine bağlı yerlerdir. Başlıcaları Kırım Hanlığı, Eflak beyliği, Boğdan beyliği, Erdel beyliği, Hicaz emirliği. Hicaz emirliği dışındakiler, savaşta orduya kuvvet gönderirler, yıllık vergi verirlerdi.
ÖZEL YÖNETİMİ OLAN EYALETLER
Merkeze uzak eyaletlerdir. Bağdat, Mısır, Trablusgarp, Tunus, Cezayir, Yemen ve Basra. topraklar dirliklere bölünmezdi. Bu eyaletlerin valilerine ve komutanlarına Saliyane (yıllık) denilen maaş verilirdi. Bundan dolayı bu eyaletlere saliyaneli eyaletler adı da verilmiştir. Bu eyaletlerin geliri ilitzama verilirdi. İltizam usulünde eyaletlerden alınacak vergi, önceden hazineye, mültezim denilen kişilerce peşin verilirdi. Mültezimler verdikleri vergiyi eyaletlerden toplardı.
Trablusgurp, Tunus ve Cezayir’den oluşan üç eyalete Garp ocakları denirdi.
TOPRAK YÖNETİMİ
Köylerde yaşayanların nüfusu, ekonomik faaliyetleri, yazılarak gelirleri belirlenirdi. I. Murat zamanında toprakların dağıtımına başlanmıştır. Kanuni zamanında bu usul daha düzenli hale getirilmiştir. II. Selim döneminde ise toprağın dağıtımı kanunla yapılmaya başlamıştır. Bu işleri Nişancı yapmıştır.
Toprakların yönetimi devlet elindeydi. Üç yıl ekilmeyen toprakları, devlet başkasına verirdi.
Toprak hukuki yönden öşür, haraç, miri olmak üzere üçe ayrılmıştır.
Öşür arazi: Müslümanlara ait topraklardır. Ürünün onda biri oranında vergi alınırdı.
Haraç arazi: Hristiyan halkın elindeki topraklardır. Toprak sahipleri haraç denilen vergi verirlerdi.
Miri arazi: Devlete ait olan arazilerdir.
MİRİ ARAZİ ÇEŞİTLERİ
Vakıf arazi: Gelirleri medrese, hastahane, imaret, kervansaray ve dini yerlere verilen topraklardır. Vakıf arazi satılamazdı.
Yurtluk Arazi: Gelirleri sınır boylarındaki beylere bırakılan topraktır.
Ocaklık Arazi: Geliri kale muhafızlarına ve tersane giderlerine ayrılan topraktır.
Yurtluk ve Ocaklık araziler satılamaz, bağışlanmaz, vakıf yapılamazdı.
Mukataa: Geliri hazineye gelen topraklardır. Bu topraklar iltizama verilir. Mültezimler hazine adına geliri toplardı.
Dirlik: Görev karşılığı olarak başarılı kişilere verilen topraktır. Dirlikler devlet malı olup gelirlerine göre Has, Zeamet, Tımar olmak üzere üçe ayrılır.
Has: Yıllık geliri yüz bin akçeden çok olan dirliktir. Padişahlara divan üyelerine, yüksek dereceli memurlara verilirdi. Göreve karşılık, Has alanlar devlete sipahi ya da Cebeli denilen (atlı asker) yetiştirirdi.
Zeamet: Yıllık geliri yirmi bin ile yüz bin akçe arasındadır. Orta dereceli memurlara ve komutanlara görev karşılığı verilirdi. Zeamet alanlar o bölgede oturmak ve asker yetiştirmekle yükümlüydü.
Tımar: Yıllık geliri üç bin ile yirmi bin akçe arasında olan dirliktir. Görev karşılığı verilen Tımar, veraset yoluyla kimseye bırakılamaz. Tımar alanlar üç bin akçeyi kendi geçimlerine ayırırlardı. Buna kılıçtımarı denilir. Diğer gelirlerle, Cebeli ve Eşkinci denilen askerler yetiştirirlerdi.
TIMAR ÇEŞİTLERİ
- a) Eşkinci Tımarı: Savaşlarda yararlılık gösteren askerlere verilirdi.
- b) Mustahfaz Tımar: Cami imamlarına ve hatiplerine, saray görevlilerine verilirdi.
Dirlik sahipleri ile toprağı işleyen köylü arasında ilişkileri ve vergi oranını belirleyen sancak kanunnameleri denilen kanunlar vardı. Arazinin geliri ve işleteni tahrir defterlerine yazılırdı.
MALİYE
Devletin mali işleri Başdefterdar tarafından yürütülürdü.
Osmanlı maliyesinde bulunan hazineler:
Dış hazine: Devletin asıl hazinesidir. Bu hazineye Hazine–i Amire verilmiştir.
İç hazine: Savaş ve diğer önemli işlerin masraflarının karşılandığı hazinedir.
Ceb–i Hümayun hazine: Padişahın şahsına ait hazinedir. Has gelirleri ile gönderilen hediyelerden oluşmuştur.
BAŞLICA GELİR KAYNAKLARI
Öşür: Devlet malı olan topraklardan müslümanların onda bir oranında verdiği vergidir.
Haraç: Hristiyan ve Musevi vatandaşlardan, gelir ve kazançları üzerinden alınan vergidir.
Cizye: Müslüman olmayan sağlıklı erkeklerden, yılda bir kere alınan vergidir. İhtiyar ve çocuklardan alınmazdı. Cezyedar denilen memurlar toplardı.
Ağnam: Hayvancılıkla uğraşanlardan alınan vergidir.
DİĞER GELİRLER
H Tüccar ve şehirliden alınan Tekâlif–i örfiye vergisi
H Gümrük vergileri
H Maden, orman, tuzla gelirleri
H Savaş giderlerini karşılamak için alınan avarız vergiler
H Savaşlarda kazanılan ganimetlerin beşte biri. Buna Hums–u şeri adı verilirdi.
H Salıyeneli eyaletlerden ve bağlı beylik, hükümetlerden alınan vergi
ORDU
Osmanlılarda ilk ordu Gaziler ve boy halkından seçilenlerden, oluşturuldu. Temelde bu ordu gaziler örgütüydü.
İlk askeri teşkilat Orhan Bey zamanında veziri Alaeddin Paşa ile kadı Çandarlı Kara Halilin tavsiye ve çalışmalarıyla kurulan Yaya ve Müsellem adlı askerlerdi.
Yayalar maaşlı, piyade askerlerdi. Müsellemler vergi vermeyen atlı askerlerdi. Savaşta ulufe alırlardı. Bu askerler kapıkulu askerlerinin çoğalması üzerine geri hizmete alındı.
Yükselme devrinde ordunun teşkilatlanması tamamlandı. Avrupa devletlerinden, üstün duruma gelindi. Ordu üç bölümden oluşmuştur.
- A) Kapıkulu Askerleri
- B) Tımarlı Sipahiler
- C) Yardımcı Kuvvetler
- A) KAPIKULU ASKERLERİ
Padişaha bağlı devamlı ve maaşlı askerlerdi. Bu askerler, Osmanlı ordusunun temelini teşkil etmiştir. İstanbul’da ve sınır boylarındaki şehir ve kalelerde yaşarlardı. Yaptıkları iş bakımından 1) Kapıkulu piyadeleri 2) Kapıkulu süvarileri şeklinde ikiye ayrılmıştır.
- Kapıkulu Piyadeleri:
Yedi ocaktan oluşurdu. Bunlar Acemioğlanlar, Yeniçeriler, Topçular, Cebeciler, Toparabacıları, Humbaracılar, Lağımcılar
Acemioğlanlar ocağı:
- Murat zamanında Çandarlı Karalı Halil çalışmalarıyla, Gelibolu’da savaş esirlerinden kuruldu. Hristiyan ailelerin çocukları Türk ailelerin yanında Türk–İslam geleneklerine göre yetiştirildikten sonra ocağa alınır, daha sonra Yeniçeri ocağına gönderilirdi.
Yeniçeriler:
- Murat zamanında Çandarlı Kara Halil’in çalışmalarıyla kuruldu. (1363). Acemioğlanlar ocağından oluşturuldu. İstanbulda kışlalarda otururlar, başka bir işte çalışmazlar, emekli oluncaya kadar evlenmezlerdi. Savaşta padişahın yanında bulunurlardı. Üç ayda bir ulufe demilen maaş alırlardı.
Cebeciler:
Yaya askerlerin silahlarını onaran ve cephane hazırlayan ocaktı.
Topçular:
Top döken, savaşlarda top kullanan ocaktı. Osmanlı ordusunda top ilk kez I. Kosova savaşında kullanıldı. Bu ocak Fatih Sultan Mehmet zamanında geliştirildi.
Top arabacıları:
Top arabalarını yapan ve topları taşıyan yaya askerlerdi.
Humbaracılar:
Havan toplarını, humbaraları (el bombaları) yapan ve kullanan ocaktı.
Lağımcılar:
Kalelerin kuşatılması sırasında tünel kazan, barutla kale duvarlarını ve surlarını yıkan sınıftı.
Kapıkulu Süvarileri:
Yeniçeriler gibi ulufe alırlardı. Altı ocaktan oluşmuştur.
- Sipahi 2. Silahtar
- Sağ ulufeciler 4. Sol ulufeciler
- Sağ Garipler 6. Sol Garipler
- B) EYALET ASKERLERİ (TIMARLI SİPAHİLER): Eyalet askerleri, tımar sistemine ve toprak yönetimine dayanırdı. Ordunun en büyük bölümünü meydana getirmiştir. 1) Tımarlı Sipahiler, 2) Akıncılar olmak üzere ikiye ayrılırdı.
Tımarlı Sipahiler: Dirlik sahiplerinin yetiştirmekle yükümlü oldukları, Cebeli denilen atlı askerlerdir. Sipahilerin giderlerini Tımar sahipleri karşılardı. Ordunun en büyük ve en güçlü hareketli birlikleri idi.
Akıncılar: Sınır boylarında otururlar, düşman topraklarına akınlar ve keşifler yaparlardı.
- C) YARDIMCI KUVVETLER:
Yayalar, Musellemler, Yörükler: İlk düzenli Osmanlı kuvvetleriydi. Yörükler Rumelide, Yayalar Anadolu’da bulunurlardı. Müsellemler atlı askerlerdir. Savaşta yol açmak, yiyecek taşımak buna benzer işler yaparlardı.
Azaplar: Savaşta düşman kuvvetlerini oyalayarak kuşatılmasını sağlayan askerlerdi.
Saka Ocağı: Savaşlarda ve seferlerde su ihtiyacını karşılayan ocaktır.
DONANMA
İlk Osmanlı tershanesi Yıldırım Beyazıd zamanında Gelibolu’da kurulmuştur. İstanbul’un fethi ve Mısır’ın alınması donanmanın kuvvetlendirilmesini sağlamıştır. Kanuni devrinde, donanma en parlak çağını yaşamıştır.
Donanma başkomutanına Kaptan–ı Derya (Kaptan Paşa) komutanlarına Reis, askerlerine Levent denilmiştir.
Başlıca tershaneler İstanbul, İzmit, Gelibolu, sonradan Suveyş, Rusçuk. İstanbul tershanesi (Tershane–i Amire) en büyük tershanedir. Venedik tershanesi düzeyinde idi.
Akdeniz’de Osmanlı donanmasının en büyük yardımcısı Cezayir, Tunus, Trablusgarp’ta kurulu olan Garp ocakları idi.
HUKUK
Osmanlı hukuku, İslam hukukuna (şer’i hukuk) dayanmaktaydı. Kamu hukukunun gelişmesinden dolayı örfi hukuk da gelişti.
Fatih’in hazırlattığı Kanunname–i Al–î Osmani örfi hukukla ilgili bir kanundu. Bu kanunname Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılan konularla daha da zenginleştirilmiştir.
EĞİTİM VE ÖĞRETİM
Eğitim ve öğretim düzenli şekilde ilkokul düzeyindeki okullar ile medreselerde yapılırdı.
Bu okullarda, okuma, yazma ve kuran–ı kerim dersleri görülürdü.
Medreseler: Orta ve yüksek öğrenim kurumlarıdır. Genellikle camiler ve vakıfların çevresinde kurulmuştur. Medreselerin çalışması ve ihtiyaçlarıyla ilgili vakfiyeleri bulunurdu. Ders verenlere müderris, yardımcılrına muid denirdi.
İlk Osmanlı medresesi İznik’te Orhan Bey zamanında açıldı. Osmanlı medreseleri Fatihin yaptırdığı Sahn–ı seman medresesi ile Kanuni devrinde yapılan medreselerle gelişmiştir.
Medreselerden mezun olanlar kadılık, müderrislik, müftülük, nişancılık, defterdarlık, tabiplik gibi görevleri yaparlardı.
Medreselerin dışındaki en önemli okul Enderundur. İlk önce Edirne sarayında açılmıştır. Enderun Devlet adamı yetiştiren bir okuldur.
DİL VE EDEBİYAT
Devletin resmi dili Türkçeydi. Yükselme döneminde sınırların genişlemesiyle Türkçe yaygınlaştı. Türkçe XVI. yy.’da Arapça ve Farsça’nın tesiri altına girmiştir. Böylece Osmanlıca denilen yeni bir dil ortaya çıkmıştır.
BİLİM VE KÜLTÜR
Osmanlı kültür hayatında en etkili sınıf ülema sınıfıydı. İstanbul bilim ve kültür merkeziydi. Fatih Eski Yunan, Latin, Arap, Fars dillerinde yazılı önemli eserleri tercüme ettirdi.
Önemli bilim ve kültür adamları şunlardır:
Ali Kuşçu: Semerkanttan geldi. Fatih zamanında Ayasofya medresesinde müderrislik yaptı. Matematik ve astronomi bilginidir.
Sinan Paşa: Tazaruname adlı eseri yazdı, matematik ve astronomiyle ilgilenmiştir.
Takiyüddin: Türkiye’de ilk rasathaneyi kurmuştur. III. Murat çalışmalarını desteklemiştir. Gericiler tarafından çalışmaları durduruldu ve kurduğu rasathane yıktırılmıştır.
Sabuncuoğlu Şerefaddin: Cerrahname–i İlhani adlı eseri yazan tıp bilginidir. Fatih döneminde yetişmiştir, diğer tıp bilginleri Ahi Almet, Altıncızade
Piri Reis: Kitab–ı Bahriye ve Dünya haritası eserleriyle tanınan coğrafyacı ve denizcidir.
Seyd Ali Reis: Muhid adlı coğrafya eseri, bir seyahatname olan Mir’atül – Memâlik adlı eseri yazmıştır.
Ahmedi: Bilinen ilk Osmanlı tarihi olan “İskendername” adlı eseri yazdı.
Hoca Saadddin: Tac–üt Tevarih adlı ilk büyük resmi Osmanlı tarihini yazdı.
Ebusuud Efendi: Kanuni devrinin ünlü fıkıh bilginidir.
SOSYAL VE EKONOMİK HAYAT
Sosyal hayat: Halkın büyük çoğunluğunu müslümanlar oluşturmuştur.
Hristiyan ve Musevi halka dini inançlarında serbestlik tanınmıştır.
Türkler, yerleşik ve göçebe hayat sürdürürken,. Müslüman olmayanlar kasaba ve şehirlerde yaşarlardı.
Halk yöneticiler ve Reaya olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Reaya Müslüman ve Hristiyan halka denilirdi. Reaya deyimi sonradan müslüman olmayan halk için kullandı.
Şehrin en yüksek sivil yöneticisi Kadı idi, yargı işlerine bakarlardı. Malların fiat tespitinde bulunurlardı.
Lonca teşkilatı, esnafları ve sanatkarları denetlerdi. Loncalarda, çıraktan kalfaya; kalfadan, lonca ustalarına kadar belirli sınıflaşma vardı. Buralardaki Esnaf ve zanaatkarlar arasında karşılıklı yardımlaşma sağlanırdı.
EKONOMİK HAYAT
Tarım: Topraklar düzenli yazılır ve gelirlerine göre dirliklere ayrılırdı. Toprağı üç yıl arka arkaya ekmeyenden toprak alınırdı. Devlet Tımar sipahilerine her türlü yardımı ederdi.
Anadolu’da ve Rumeli’de halk hayvancılıkla geçinirdi. Osmanlı ekonomisi esas olarak tarıma dayanmıştır. Toprağını ekmeyen ve göç edenlerden çift bozan vergisi alınırdı.
Zanaat: Başta İstanbul olmak üzere, şehirlerde zanat gelişmişti. Dericilik, demircilik, bakırcılık, kuyumculuk, kunduracılık, terzilik meslekleri yapılmıştır.
Osmanlı sanayisi genelde harp sanayi alanında gelişmişti, tershane, baruthane, demirhane gibi tezgahlar vardı.
Ticaret: Osmanlı toprakları coğrafi bakımdan ticarete elverişliydi. İpek yolu ve Baharat yolu kervanları, ticari canlılığı sağlamıştır. Kırım, Trabzon, Suriye, Mısır, Trablusgarp ve Şam önemli ticaret merkezleriydi. Deniz ticaretiyle Hristiyan ve Museviler, Kara ticaretini Türkler ile diğer Müslümanlar yapardı.
Para: Osmanlılar’da ilk parayı Orhan beyin bastırdığı bilinmekteydi. Son yapılan araştırmalarda Osman Gazi’nin bastırdığı para bulundu. Osman Gazi’nin hangi tarihte para bastırdığı saptanamadı. Orhan beyin bastırdığı paraya Akçe denir (1327). İlk Osmanlı darphanesi Bursa’da idi. I. Murat bakır para bastırdı. II. Murat bastırdığı paralarda Sultan ünvanını kullandı. İlk altın para Fatih tarafından bastırıldı.
SANAT
Osmanlı sanatında en önemli ilerleme mimaride görülmüştür. İlk çalışmalar İznik’te başlamıştır. Camiler, köprüler, çeşmeler, bedestenler, çarşılar önemli mimari eserlerdir.
Fatih zamanından itibaren Osmanlı sanatı gelişmeye başladı. Mimar Sinan çok sayıda cami, köprü, medrese yapmıştır. En önemli eserleri Manisa’daki Şehzade, İstanbul’daki Süleymaniye, Edirne’deki Selimiye camileridir.
Çinicilik, kakmacılık, oymacılık, nakkaşlık, tezhip, minyatür ve hat (yazı) gibi süsleme sanatları çok gelişmişti. Kitaplar tezhip ve minyatürlerle süslenmiştir.
Fatih, İtalyan Belleniye kendi portrelerini ve İstanbulun çeşitli manzaralarını yaptırmıştır. II. Bayezıt bu sanatın gelişmesine önem vermiştir. Resim sanatının yerine minyatür sanatı gelişmiştir.
YENİÇAĞDA AVRUPA
YENİ BULUŞLAR
barut ve Top
Avrupalılar Barutu Haçlı Seferleri sırasında müslümanlardan öğrenmişlerdir.
Topun icad edilmesiyle barutun önemi anlaşılmıştır. Krallar feodalite düzenini yıkmak için topu kullanmışlardır. Derebeylerin yaşadıkları kaleler ve şatolar yıkılmış, feodalite sona ermiştir.
Top, coğrafi keşiflerde sömürgelerin kazanılmasında çok etkili olmuştur.
Kağıt ve Matbaa
Kağıt Çinli’ler tarafından bulunmuştu. Çinlilerin ipekten, Türklerin pamuktan kağıt yapmasını bildikleri dönemde, Avrupalılar kağıt yapımını bilmiyorlardı. Avrupalılar, Haçlı seferlerinde kağıt yapımını öğrendiler.
Matbaaya benzer ilk baskı aracını Çinliler icat etmişlerdi. Bilinen şekliyle matbaa ilk kez tahta harflerden Felemenlki Jan Koster tarafından yapılmıştır. Alman Jan Gutenbirg Kurşun ve Antimon madenlerinin karışımından daha dayanıklı harfler dökerek matbaayı geliştirmiştir.
Matbaanın geliştirilmesi dünya fikir hayatında uyanışı sağladı. Hümanizm, Rönesans ve Reform hareketlerinin doğmasında etkili oldu.
Usturlab – Pusula
Avrupalı gemiciler kıyıları izleyerek ulaşımı yaparlardı. Müslüman gemiciler Hint okyanusunda coğrafi yeri belirten usturlab ile yön tayinine yardımcı olan pusulayı kullanıyorlardı. Pusula Çinliler tarafından bulunmuştu. Avrupalılar haçlı seferlerinde pusulayı tanıdılar. Pusulanın açılarıyla ilgili hesapları geliştiren Avrupalı gemiciler pusula sayesinde açık denizlere çıkabildiler.
COĞRAFİ KEŞİFLER
Yeniçağda Avrupalılar bilinmeyen ülkeleri bulmak, yeni ticaret merkezleri kazanmak amacıyla XV yy’ın sonlarında XVI yy boyunca süren keşiflere yöneldiler.
COĞRAFİ KEŞİFLERİN NEDENLERİ
1) Doğu ülkelerinin zenginliği
Marko Polo’nun Asya gezisi sonrasında yazdığı “Dünya harikaları” kitabında Çin ve Hint, Türk ülkelerinin zenginliklerinden söz etmesi, İpek yolu ve Baharat yolu kervanlarının Doğu Akdeniz, Karadeniz limanlarında yarattığı ticari canlılık Avrupalılar tarafından öğrenilmişti.
Venedikli ve Cenevizli gemicilerin Avrupalıların ihtiyaç duyduğu malları alarak Avrupa pazarlarına götürmeleri ve pahalıya satmaları, Avrupalıları yeni ticari yollar aramaya yöneltti.
2) Coğrafya bilgilerinde ilerleme
Ortaçağda Avrupalıların dünya ile bilgileri yetersizdi. Avrupalılar, Haçlı seferleriyle müslümanlardan çok önemli bilgiler öğrendiler. Dünyanın yuvarlak olduğunu, din adamlarının dedikleri gibi düz olmadığını anladılar. Din adamlarının söylediklerine önem vermediler. Haritalar’da düzeltmeler yaptılar. Yeni haritalar yapılarak çoğalttılar. Coğrafya bilgisiyle ilgili bir çok eser tercüme ederek bastırdılar. Hindistan’a başka yollardan gidilebileceği anladılar.
3) Gemicilik Sanatının İlerlemesi
Pusulanın Avrupa’da bilinmesi gemicilik sanatının gelişmesini etkiledi. Açık denizlere açılmak için Kadırga, Karavel denilen dayanıklı gemiler yapıldı.
Coğrafya bilgisindeki ilerleme sonucu gemicilerin hurafelere inanmamalarını ve daha cesur hareket etmelerini sağlamıştır.
4)İstanbul’un Fethedilmesi
İstanbul’un fethinden sonra Karadeniz’deki Kırım ve Trabzon ticaret merkezlerinin, Türklerin eline geçmesi. Avrupalıların ipek ve baharat mallarını pahalıya almalarına neden olmuştur.
5) Başka Deniz Yollarının Aranması
İspanyol ve Portekizli gemicilerin Akdenizde Venedikli ve Cenevizli gemicilerden dolayı doğu ticaretinden yararlanmayışları nedeniyle başka deniz yolları aramaları
HİNDİSTAN YOLUNUN BULUNMASI
Portekizli prens Hanri Hristiyanlığı yaymak ve Baharat yolunu bulmak amacıyla keşifleri başlattı. Portekizliler ekvatoru geçerek B. Afrika kıyılarını tanıdılar. Bartelmi Diyaz Ümit burnunu buldu (1487). Vasko Dö Gama Ümit burnundan geçerek batı Hindistandaki Kalikut limanına ulaştı (1498). Böylece Hint deniz yolu bulundu. Bu yol, Baharat yolunu Hint ve Avrupa limanlarına çevirdi. Bu deniz yolu Süveyş kanalının açılmasına kadar önemini sürdürdü.
KRİSTOF KOLOMB, AMERİKA’NIN KEŞFİ (1492)
Cenovalı bir denizci olan Kolomb İspanya kralı Ferdinand ve kraliçe İzabella’nın yardımıyla Hindistanı bulmak amacıyla Atlas Okyanusuna açıldı. Amerika’nın doğusundaki Bahama adalarına ulaştı. Bu adaları Hint adaları olarak niteledi. Yaptığı dört sefer sonucunda İspanya kralı zenginlik getirmediğinden Kolombu görevden aldı. Ameriko Vespuci Kolombun bulduğu yerlerin yeni bir kıta olduğunu açıkladı (1570).
DÜNYANIN DOLAŞILMASI (1519 – 1522)
Dünya’yı ilk önce dolaşmayı başaranlar Macellan ve arkadaşlarıdır. Şarlken adına bu yolculuğa çıktılar. Güney Amerika kıyısını dolaşarak ilk kez büyük okyanusu aştı. Macellan Filipinler’de ölünce Del Kano Ümit burnunu geçerek İspanya’ya ulaştı. Dünya’nın yuvarlaklığı ispatlandı. Bu yol Panama kanalının açılmasına kadar önemini korudu.
KEŞİFLERİN SONUÇLARI
1) Portekizliler ve İspanyollar keşfettikleri ülkelerde sömürge imparatorlukları kurdular. Sömürge politikasına diğer devletlerde önem verdiler.
2) İpek ve Baharat yolları Hint okyanusu limanlarına yöneldi. Akdeniz ve Karadeniz limanlarına bu ticaret kervanları gelmez oldu. Doğu Akdeniz ticareti önemini kaybetti. Türk ve Müslüman ülkeler ekonomik yönlerden geriledi.
3) Avrupanın Atlas okyanusu kıyı limanları (Lizbon, Anvers, Bordoaux, Londra, Rotterdam) gelişti. Venedik, Ceneviz, Marsilya limanları ikinci derecede liman oldular.
4) Yeni bulunan ülkelerden bol miktarda maden, değerli tarım ürünleri Avrupa’ya getirildi. Ekonomide Altın ve Gümüş madenlerinin miktarı arttı. Ticaret ve para piyasasını canlandırdı.
5) Ticaretle uğraşan Burjuva sınıfı zenginleşti. Asiller eski etkinliklerini kayıpetti. Bunun sonucunda Avrupanın sosyal ve ekonomik yapısında değişiklikler oldu.
6) Keşfedilen ülkelere Avrupa’dan göç başladı. Amerika ve diğer kıtalara göç sonucu yeni ticaret merkezleri oluştu.
7) Yeni ırklar ve uygarlıklar tanındı. Amerika kıtasında çok eski medeniyetlerin bulunduğu anlaşıldı.
8) Dünya’nın yuvarlaklığı anlaşıldı. Dünya’nın düz merkezinin Kudüs olduğunu belirten kiliseye güven azaldı. Hristiyanlık yeni ülkelere yayıldı.
9) XVI. yüzyıl sonlarında doğru Avrupa’da biriken altın ve gümüş Osmanlı ekonomisini olumsuz yönde etkiledi. Bol miktarda altın ve gümüş paranın Osmanlı ülkesine gelmesi, akçenin değerini düşürdü.
RÖNESANS
Rönesans nedir?
XV ve XVI Yüzyıllarda Avrupa ülkelerinde Eskiçağ kültürünün etkisiyle edebiyatta, sanatta, bilimde meydana gelen değişmeler ve gelişmelerdir.
Rönesans’ın nedenleri
1) Eski Yunan ve Roma uygarlıklarının eserlerinin yeniden incelenmesi, okutulması
2) Matbaanın bulunuşu ve kağıdın bollaşması ile çok sayıda kitap basılması. Yeni buluş ve düşüncelerin yayılması
3) İstanbulun fethinden sonra Bizanslı bilginlerin Eski Yunan dilini öğretmesi ve ilkçağ eserlerini tanıtmaları ve öğretmeleri
4) Coğrafi keşifler sonucu Avrupa’nın zenginleşmesi Mesen denilen sanat, edebiyat ve bilim adamlarını koruyan zengin bir sınıfın ortaya çıkması
5) XV ve XVI yüzyıllarda yetenekli sanat, düşünce, bilim adamlarının yetişmesi ve bunların etkili çalışmalar yapmaları
Rönesans’ın Önce İtalyada Doğmasının
Nedenleri
1) Roma imparatorluğunun kültür ve uygarlık mirasının merkezi olması
2) Yunan ve Hellen uygarlıklarına yakınlığı ve bu uygarlıkların eserlerinin İtalya’da çok sayıda bulunması
3) Coğrafi konumunun ve Akdeniz uygarlıklarından yararlanmayı sağlaması
4) Akdeniz ticareti nedeniyle İtalyan şehirlerinin zenginleşmesi ve mesenlerin sanata ve bilim adamlarına önem vermesi
5) Bağışlarla zenginleşen papalığın ve kilisenin sanat çalışmalarını desteklemeleri
6) Rönesans hareketlerinin başladığı şehirlerde özgür düşünce ortamının olması
Not: Rönesans edebiyatta humanizma ile başlamıştır.
Rönesansın İtalya Dışına Yayılma Nedenleri
1) İtalya’nın Akdeniz ticareti nedeniyle merkez olması
2) İtalya’nın dinsel merkez durumu ve ziyaretlerle Rönesansın Avrupalılarca tanınması
3) İtalya savaşlarının etkisi ile İtalya’ya gelen kralların gelişmeleri tanımaları
RÖNESANS’IN SONUÇLARI:
1) Skolastik felsefe yıkıldı. Bilim ve sanatta özgür düşünce görüldü. Pozitif düşünce gelişti.
2) Bilim ve sanatta doğa’ya dönüldü.
3) Araştıran, inceleyen ve deney bilgilerine önem veren anlayış gelişti.
4) Dini inanışlarda değişim başladı. Reform hareketleri doğdu.
5) Avrupa’nın sosyal bünyesinde ve ahlaki üzerinde değişmeler görüldü.
REFORM
XVI yüzyılda önce Almanya’da başlayan, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerine yayılan, dinsel nitelikli değişiklikler ve gelişmelere reform denir.
REFORMUN NEDENLERİ
1) Kilisenin asıl amaçlarından uzaklaşması, din adamlarının dini düşünceleri sömürerek zenginlik içinde yaşamaları toplumsal yaşayışı yozlaştırmaları,
2) Endülüjans sorunu (Günahların af edildiğini bildiren, para karşılığında kilisenin verdiği belge)
3) Bağış topraklarıyla zenginleşen kiliseye, yoksul köylülerin tepkileri
4) Matbaanın katkısıyla çok sayıda basılan dini eserlerin okunması. Bunun sonunda din adamlarının ve kilisenin yanlışlıklarının bilinmesi.
5) Rönesans hümanistlerinin dini eserlerle halkı aydınlatması
6) Haçlı Seferleri sonunda katolik kilisesine doupyulan güvenin azalmış olması
REFORM HAREKETLERİNİN BAŞLAMASI VE YAYILMASI
Kiliseye karşı ilk defa muhalefet Oxfordlu bilgin Viklif tarafından yapıldı. Viklif’in fikirlerini Çek bilgini Jan Hus prag üniversitesinde anlattı.
Martın Lüther 1517 yılında Gittenberg kilisesine astığı bildiriyle reform hareketlerini başlattı.
Lüther papa’nın afaroz kağıdını yaktı. Alman imparatoru Şarlken Lütheri tutuklattı. Worms diyeti Luther’e ölüm cezası verdi. Saksonya elektörü lütheri kaçırdı. Lüther İncili Almanca’ya çevirdi. Lütherin fikirleri Almanya’da protestanlık mezhebinin oluşmasına neden oldu. Şarlken bu yeni mezhebin yayılmasını önlemek için kararlar aldı. Alman prensleri ve halk bu kararları protesto ettiler. Katoliklerle mücadele 1555 Augsburg anlaşmasıyla sona erdi. Protestanlık resmen tanındı.
Fransa’da Kalven, Lütherin fikirlerini benimsedi. Baskılar sonucu Cenevre’ye gitti. Bu şehirde protestanlık Hollanda ve İskoçya’ya yayıdı. Nant fermanı (1598) Fransa mezhep çatışmalarını durdurdu. Kalvenizm mezhebi tanındı.
İngiltere Kral VIII. Hanri papa ile siyasi yönden anlaşamıyorlardı. Bu nedenle İngiliz kralı Anglikan kilisesini kurarak ülkesinde reform hareketlerini başlattı. Anglikan kilisesinin fikirleri kabul edildi. Anglikanizm İngiltere’ye yerleşti.
REFORM HAREKETLERİNİN SONUÇLARI
1) Avrupa’da mezhep birliği parçalandı. Yeni mezhepler doğdu.
2) Katolik kilisesi kendisini düzeltmeye ve yeniden teşkilatlandırmaya başladı.
3) Katı kuralları olan Cizvit tarikatı kuruldu. Bu tarikat protestanlara karşı şiddetli bir muhalefet yaptı.
4) Protestanlığı yok etmek için engizisyon mahkemeleri kuruldu. Mezhep savaşları şiddetlendi.
5) Katolik kilisesinin toprakları alındı. Kilisenin eğtim ve kültür üzerindeki baskısı kalktı. Eğitim laikleşti.
YAKINÇAĞDA AVRUPA VE AMERİKA
OTUZ YIL SAVAŞLARI (1618 – 1648)
Nedeni:
Alman İmparatoru II. Ferdinand’ın Almanya’da protestanlığı kaldırarak, katolik mezhebinin benimsenmesini sağlamak istemesi
Protestanlığı tutan Almanya’daki prenslikler II. Ferdinand’a karşı çıktılar. Protestan prensliklerini Danimarka, İsveç ve Hollanda destekledi. Alman İmparatoru II. Ferdinand’ın kuvvetlenmesini istemeyen Fransa katolik olmasına rağmen protestanlara yardım etti. Bu süreçte Katolik İspanyollar da Ferdinand’ın yanında oldu. Savaş zamanla bir Alman ve Fransız savaşına dönüştü. Almanya savaşlarda yenildi. Vestfalya Antlaşması imzalandı (1648). Antlaşma sonucunda:
– Alman prenslikleri mezhep seçme özgürlüğü kazandılar.
– Hollanda siyasi bağımsızlığını kazandı.
– Prusya dükalığı adıyla güçlü bir Alman prensliği ortaya çıktı.
İNGİLTERE’DE MEŞRUTİYETİN KURULMASI
İngiltere’de Magna Carta’dan sonra hukuk devleti kavramı ortaya çıkmış ve 1295 yılında kraldan bazı haklar alınarak parlemento kurulmuştu. Buna rağmen İngiliz kralı baskılı bir yönetim uygulayarak demokratik hukuk devletiyle ilgili kazançları ortadan kaldırıp, mutlak monarşiyi yeniden kurmak istedi. Parlementoyu kapatmayı amaçladı. Buna karşı yapılan ihtilaller sonucunda İngiltere’de Cumhuriyet ilân olundu ve meşrutiyet yönetimi kuvvetlendi (1648).
Meşrutiyet rejimini istemeyen kral II. Çarls’a karşı yapılan mücadeleler sonucunda parlementer düzeni savunanlar, “İngiliz İnsan hakları Bildirisini” yeni krala kabul ettirip meşrutiyeti kesinleştirdiler (1688). Böylece dünyada ilk kez insan hakları bildirisi İngiltere’de yayınladı.
- – 19. YÜZYILDA AVRUPA VE AMERİKA
YEDİ YIL SAVAŞLARI (1756 – 1763)
Avusturya taht kavgası, (Avusturya veraset savaşları) Avrupa’daki devletler arasında savaşlara yol açmıştı. Bu savaşlar daha çok bir İngiliz ve Fransız savaşına dönüşmüştü. Taraflar birbirlerinin sömürgelerini işgal etmişti. Anlaşmaya rağmen savaşlar yeniden başladı. Yeni çıkan bu savaşta Prusya kralı İngiltere’yi destekledi. Ancak yenilgiye uğradı. İngiltere ise Fransa’nın Amerika’daki ve Hindistan’daki sömürgelerini ele geçirdi. Savaşlar Paris anlaşmasıyla sonuçlandırıldı. Fransa’nın sömürgelerini kaybedip ekonomik sıkıntıya düşmesi 1789 Fransız ihtilâlinin nedenlerinden biri oldu. İngiltere ise savaşı kazanmasına rağmen büyük ekonomik kayıba uğradı.
LEHİSTAN’IN PAYLAŞILMASI
Lehistan’daki taht kavgaları devleti zayıflatmıştır. Bunu fırsat bilen komşu devletler Lehistan’ı topraklarını üç aşamada paylaştılar. Bu aşamalar şunlardır:
- Prusya, Avusturya ve Rusya ilk kez 1772 yılında bir kısım toprakları aldılar.
- Rusya ve Prusya 1793 yılında Lehistan’ın bir kısmını daha aldılar.
- Rusya, Avusturya ve Prusya 1795 yılında Lehistan’ı son defa paylaştılar. Lehistan siyasi haritadan silindi.
Not: Lehistan, I. Dünya Savaşı sonunda yeniden kuruldu. Ancak, II. Dünya savaşı yıllarında Almanya ve Sovyet Rusya tarafından işgal edilerek paylaşıldı. Lehistan, II. dünya Savaşı sonunda Polonya adıyla yeniden bağımsızlığına kavuştu.
AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NİN KURULUŞU (1787)
İngiltere Yedi Yıl Savaşlarında büyük bir ekonomik bunalıma girmişti. Ekonomik sıkıntıyı aşmak için Amerika’da 13 kolonisinden aldığı vergiyi artırdı. Koloniler vergilerin ağırlaştırılmasına karşı çıktılar. İngiltere’den gelen malları almayarak protesto ettiler. I. Flidelfiya Kongresini toplayarak İngiltere’ye karşı savaş hazırlığı yapmayı kararlaştırdılar (1774). Bir yıl sonra silahlı çatışmalar başladı. Koloniler II. Filedelfiya Kongresini toplayarak bağımsızlıklarını ilân ettiler ve İngiltere’ye karşı, birlikte savaş kararı aldılar. Ayrıca İnsan Hakları Bildirgesini ilân ettiler. Kolonilerin General George (Corc) Vaşington komutasında yaptıkları savaşları, Fransa destekledi. İngiltere yenilgiye uğradı. Bu sırada Fransız donanmasında İngiliz donanmasını yenilgiye uğrattı. Versay Antlaşması imzalanarak savaşlara son verildi (1783). Bağımsızlıklarını kazanan koloniler 1787 yılında federal bir örgütlenmeyi benimseyerek ABD’ni kurdular.
Not: ABD’nin kuruluşuyla sonuçlanan savaşlar sömürgeciliğe karşı yapılan ilk bağımsızlık savaşıdır.
FRANSIZ İHTİLALİ (1789)
Nedenleri:
- Krallığın halka baskı yapması
- Soyluların ekonomik, siyasi ve askeri yetkilere sahip olması
- Köylülerin çok ağır vergiler altında ezilmesi
- Ticaretle uğraşarak zenginleşen Burjuva sınıfının devlet yönetimine katılmak istemesi, krallığına buna karşı çıkması
- Kilise’nin krallığa destek olması ve ayrıcalıklı konuma sahip olması
- İngiltere’deki meşrutiyet yönetiminin Fransız aydınlarınca örnek alınması
- ABD bağımsızlık Savaşının ve Amerikan İnsan Hakları Bildirgesinin Fransız halkını etkilemesi
- Monteskiyö, Jan Jack Ruso ve Voltair gibi aydınların halkı eşitlik ve demokrasi konusunda aydınlatmaları
İhtilâlin Başlaması
Fransız halkı 14 Temmuz 1789’da siyasi tutukluların bulunduğu Bastil hapisanesini basarak, siyasi tutukluları serbest bıraktılar. Fransız İhtilâli siyasi çekişmeler nedeniyle aşağıdaki aşamalardan geçmiştir:
- Milli Meclis ve Kurucu Meclis Devri
(1789–1791):
- Meşruti Krallık Meclis Devri (1791–1792):
- Milli Konvansiyon meclis Dönemi
(1792–1795):
- Direktuvar Devri (1795–1789):
- Konsüllük Devri (1799–1804):
İhtilalin Sonuçları:
- Asillerin ve rahiplerin tüm ayrıcalıklarına son verildi.
- Mutlak monarşi yıkıldı. Meşruti monarşi kuruldu.
- Eşitlik, özgürlük, adalet ve yurttaşlık gibi demokratik değerler benimsenmeye ve yaygınlaşmaya başladı.
- Burjuva sınıfı siyasal güç kazanmaya başladı.
- Meşrutiyet, Cumhuriyet ve demokrasi rejimleri tanınmaya başladı.
- Ulusçuluk (Milliyetçilik) ideolojisi doğdu. Bu ideoloji imparatorluklarda yaşayan uluslar tarafından benimsendi. Böylece bağımsızlık savaşları başladı. Savaşlar sonunda ulusal devletler kuruldu.
Not: İngiltere, Fransa, Avusturya ve Rusya gibi sömürgeci devletler milliyetçilik ideolojisini Osmanlı İmparatorluğundaki uluslara benimsettiler. Amaçları Osmanlı’dan kopardıkları ulusları yeni bir pazar ve sömürge olarak değerlendirmekti. Ancak sömürgeci devletler kendi sömürgelerindeki milliyetçilik hareketlerini sert askeri tedbirlerle bastırdılar. Buna rağmen I. Dünya ve II. dünya savaşlarını izleyen süreçte, bu devletlere ait sömürgelerde yaşayan uluslar bağımsızlık savaşları yaparak kendi ulusal devletlerini kurdular.
Fransız İhtilâl Savaşlar (1792 – 1815)
Nedenleri:
- Avusturya ve Prusya krallarının Fransız İhtilâliyle yayılan eşitlik, özgürlük ve meşrutiyet gibi ilkelerin kendi monarşik rejimlerini yıkacağından çekinmeleri ve bu nedenle Fransa’daki meşrutiyet rejimini yıkmak istemeleri (Bu durum savaşların en önemli nedenidir)
- Prusya’nın ihtilâl sırasında kaçan soyluları ve rahipleri koruması
3.Avusturya’nın Kral XVI. Lui ile Kraliçe Mari Antuvent’i desteklemesi
- Fransa’daki iktidarı alan meşrutiyetçilerin Avusturya, Prusya ve Rusya’nın idaresindeki milletlere bağımsızlığı kazandırmak istemesi
- Fransa’nın Avrupa’da üstünlük kurmasının istemeyen İngiltere’nin mutlak krallıkları desteklemesi
6.Fransa’daki meşrutiyete karşı olan Avrupadaki kralların Fransa’da yeniden Mutlak Monarşiyi kurmak istemeleri
Birinci Bağlaşma (1792)
Bu bağlaşmaya Almanya, Avusturya, Prusya, İngiltere, Hollanda, İspanya, Napoli ve Sardunya devletleri girdiler. Bağlaşmanın amacı Fransa’daki meşrutiyeti yıkmaktı. 1793 yılında başlayan savaşlar “Kampo Formiyo antlaşması”yla sona erdi. Fransa toprak kazandı.
İkinci Bağlaşma (1798)
Bu bağlaşmaya İngiltere, Rusya, Avusturya, Napoli ve Osmanlı İmparatorluğu katıldılar. Napolyon Bonapart İngiltere’den Hindistan’ı almak için Mısır üzerinden Hindistan’a gitmeyi amaçladı. Bunun için Mısır’ı işgal etti. İngiltere ve Rusya Osmanlıyı destekledi. Napolyon yenildi ve Mısır’dan çekildi (1801). Fransa El–ariş antlaşmasıyla Mısır’dan çekildi. İngiltere ve Fransa arasında ise Amyen Antlaşması imzalandı (1801
TİLSİT ANTLAŞMASI (1807)
Napolyon Fransa’da iktidarı ele geçirerek kendisini imparator ilân etti. Napolyon’un imparatorluğunu tanımayan başta İngiltere olmak üzere diğer Avrupalı devletler Fransa’ya karşı bireştiler. Bu savaşlar 1805–1815 yılları arasında oldu. Napolyon Prusya’yı, Avusturya’yı ve Rusya’yı yendi. Bunun üzerine Napolyon ile Rusya arasında Tilsit Antlaşması imzalandı. Fransa imparatoru Napolyon Osmanlı dostluğunu bırakarak, Rusya’nın Osmanlı devletinde toprak almasını onayladı. Ayrıca Prusya’nın ve Lehistan’ın paylaşılmasını kabul etti.
Tilsit antlaşmasını kabul etmeyen İngiltere, Fransa’ya karşı deniz ablukası uyguladı. Fransa İmparatoru Napolyon ise İngiltere’ye karşı kara ablukası başlattı. Ancak Rusya, İngiltere ile ticareti aksayınca İngiltere’ye yaklaştı. napolyon bunun üzerine Moskova’ya kadar ilerledi. Ancak geri dönmek zorunda kaldı. Bu savaşlar Napolyon’un askeri gücünün azalmasına sebep oldu. Avrupalı devletler Altıncı Bağlaşmayı kurdular ve Fransa’ya girdiler. Napolyon’un diktatörlüğüne son verdiler. Fransa’da Meşruti Krallık yeniden kuruldu.
VİYANA KONGRESİ (1815)
Nedeni:
Napolyon savaşları yüzünden bozulan Avrupa’nın siyasal durumunu düzenlemek ve Avrupa haritasını yeniden belirlemek. Bu kongreye Osmanlı Devleti katılmamıştır. Kongreye İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya egemen olmuştur. Kongreye Avusturya başbakanı, Kont Meternih başkanlık etmiştir.
Kongre’nin Sonuçları
- İsveç ve Norveç Krallıkları birleşti (Bu birleşik krallık 1830 yılında dağıldı).
- Belçika ve Felemenk (Hollanda) birleşti.
- Alman prenslikleri ve şehirleri birleşerek Germanya konfedarasyonu kurdular.
- Fransa ihtilâlden önceki sınırlarına çekildi.
Not: Kongreye egemen olan dört büyük devlet Fransız İhtilâlinin Avrupa’ya yaydığı demokratik nitelikli prensipleri önlemek ve devamını sağlamak için kararlar almışlardır.
RESTORASYON DEVRİ (1815 – 1830)
Viyana Kongresinden sonra İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya Avrupa’da mutlak rejimleri devam ettirmek için antlaşmalar yapmışlar ve Viyana Kongresinin kararlarını yürütmek amacıyla bağlaşmaları kurmuşlardır. Yapılan bu çalışmalar sürecine restorasyon devri denilmiştir.
1830 İHTİLALİ
Nedeni
Fransa’da Kralın meşrutiyet yerine mutlak monarşiyi yeniden kurmak istemesi ve meclisi kapatmak istemesi
Meşrutiyet yanlısı çevreler birleşerek krallara karşı isyan ettiler. Yeni bir kral seçtiler. Yeni kral meşruti krallığın devamı yönünde kararlar aldı. Liberalizm adı verilen serbest ve özgür bir düşünce akımını benimsendi.
Sonuçlar:
- İsveç ve Norveç krallıkları birbirlerinden ayrılarak bağımsız olmaya karar verdiler.
- Belçika Hollanda’dan ayrılarak bağımsız oldu.
- Liberalizm fikri Avrupa’ya yayılmaya başladı.
1848 İHTİLALİ
Nedenleri:
- 1830 İhtilâline rağmen herkese seçim hakkının tanınmaması
- Sanayi devrimi sonucu doğan işçi sınıfının ekonomik ve sosyal sorunlarının çözülmemesi ve işçilerin iktidara gelmek için Sosyal Partiyi kurmaları
1830 yılından sonra Fransa’da işçilerin iktidarı ele geçirmesini savunan yeni bir siyasi akım olan sosyalizm fikri doğmaya başşladı. Sosyalizm fikri gelişmeye başladı. Sosyalistler, kraldan memnun olmayan liberaller ve katolik partisiyle birleşerek krallığı devirdiler, cumhuriyeti kurdular ve bütün fransızlara seçim özgürlüğünü sağladılar. Ayrıca ölüm cezası ve esir ticareti yasaklandı.
SANAYİ DEVRİMİ
James Watt’ın buharlı makineyi icat etmesi başta dokumacılık ve diğer üretim alanlarında makinenin kullanılmasını sağlayan bir gelişmeyi sağladı. Makineleşme hareketi ilk önce İngiltere’de dokumacılık sektöründe gerçekleşti ve diğer Avrupa ülkelerine yayıldı. Makinenin üretime girmesiyle fabrikalar kuruldu. Bu süreçte bol miktarda hammaddeye ihtiyaç duyuldu. Üretilen malların satılması için pazar kazanma mücadelesi başladı.
Sonuçlar :
– El tezgahları yerine fabrikalar kuruldu.
– Hammadde ve pazar kazanma rekabeti başladı ve bunun sonucunda sanayileşmiş devletler arasında çekişmeler oldu.
– Uluslararası ticaret gelişti.
– Köylerden kentlere göç başladı.
– İşçi sınıfı ortaya çıktı. İşçi sınıfı ile fabrika sahibi sermayederler arasında çatışmalar başladı. Bu süreçte işçiler çalışma koşularını düzeltmek ve hak ettikleri ücretleri alabilmek için sendikalar kurmaya başladı. Meydana gelen bu olaylar sırasında sosyalizm akımı doğdu.
– Sanayileşmiş devletlerin sömürgeler kazanmak için rekabet girmeleri Birinci Dünya Savaşının en önemli nedeni oldu.
Uyarı: Osmanlı Devleti Sanayi Devrimine yönelik teknik ilerlemeleri gerçekleştiremedi. Ayrıca kapitülasyonlar nedeniyle Avrupalıların ucuza imal ettikleri mallar Osmanlı pazarlarına geldi. Bunun sonucunda Osmanlı ülkesindeki el tezgahları rekabete dayanamadı. Sanayiye dönüşebilecek atölyeler kapandı.
1848 İhtilali’nin Sonuçları
- Fransa’da önce “cumhuriyet” sonra “imparatorluk” süreçleri yaşandı..
- İtalya, Prusya, Hollanda ve Belçika’da krallar vatandaşlara yeni haklar kazandırmak ve demokratik değerleri savunmak zorunda kaldı.
- İngiltere’de işçiler çeşitli haklar kazandılar.
- Almanya’da ve İtalya’da ulusal birliğin kuruluşu için başarılı çalışmalar yapıldı.
ALMAN BİRLİĞİNİN KURULMASI (1871)
Prusya Kralı I. Vilhelm Alman Prensliklerini Prusya’ya bağlayarak Alman birliğinin kurulmasını hedefledi. Bu süreçte Avusturya Alman prensliklerinin kendisine bağlamayı amaçladı, ancak başarılı olamadı. Fransa ise kuzeyinde güçlü bir Alman devletini istemediğinden Alman birliğinin kurulmasına karşı çıktı. Prusya Fransa’yı yendikten sonra Alman birliğini kurdu (1871).
İTALYAN BİRLİĞİNİN KURULMASI (1870)
Viyana Kongresinden sonra İtalya’da “Yedi İtalyan” krallığı kurulmuştu. Bunlardan Piyomente (Sardunya) Krallığı İtalya’nın birliği için savaştı. Avusturya’nın ve Fransa’nın elinde bulundurduğu İtalyan topraklarını aldı. Bundan sonra Orta ve Güney İtalya’daki krallıkları da kendisine bağladı. Bu süreçte Roma’da bulunan Papalık hükümeti yıkmayı hedefledi, ancak Fransa’nın engeliyle karşılaştı. Fransa’nın Almanlarla savaşını fırsat bilen Piyomente Roma’yı alarak Roma’yı başkent yaptı. Papalık hükümeti tarihe karıştı. Papalığa Vatikan sarayı ve çevresi bırakıldı.
ÜÇLÜ BAĞLAŞMANIN KURULMASI (1883)
Almanya siyasi birliğini kurduktan sonra Avrupa’da üstünlük kurmak için önce Rusya ve Avusturya ile dostluk kurdu. Böylece Rusya, Avusturya ve Almanya arasında Üç İmparatorlar Birliği kuruldu (1872).
Almanya 1877–1878 Osmanlı–Rus savaşı sonunda toplanan Berlin Kongresinde Rusya’nın gelecekte Almanya’nın güçlü bir rakibi olacağını anladı. Avusturya’nın dostluğunu kazandı. İtalya ile Avusturya arasındaki sınır anlaşmazlıklarını giderdi. Böylece Almanya, Avusturya ve İtalya arasında Üçlü Bağlaşma (İttifak) kuruldu (1883).
ÜÇLÜ ANLAŞMANIN KURULMASI (1893–1907)
Üçlü Bağlaşmanın kurulması üzerine Fransa ve Rusya arasında bir anlaşma sağlandı. Rusya’nın Doğu Asya’da Japonlara yenilmesi, Avrupa’daki konumunu sarstı. Almanya’nın Rusya’dan güçlü olduğunu düşünen İngiltere, Fransa ve Rusya’nın oluşturduğu grubuna katılmayı uygun gördü. Bunun sonunda İngiltere, Fransa ve Rusya arasında Üçlü Anlaşma (İtilaf) kuruldu.
OSMANLI DEVLETİNDE DURAKLAMA DÖNEMİ
OSMANLI DEVLETİNDE 17.Y.Y. SİYASİ DURUM-DURAKLAMA DÖNEMİ
DURAKLAMANIN İÇ NEDENLERİ
PADİŞAHLARIN VE DEVLET ADAMLARININ YETERSİZLİĞİ
Orduların başında sefere katılmayan, devlet işleriyle ilgilenmeyen, saraydaki zevkli hayata kendini kaptıran, zayıf iradeli padişahlar yönetimde bulunuyordu. I. Ahmet zamanında şehzadeler, sancaklara gönderilmedi, sarayda eğitimleri başladı, bundan dolayı devlet tecrübesi kazanamadılar. Padişahlar niteliksiz olmaya başladı. Bu şartlarda saray görevlileri, yeniçeri ağaları ve ülemalar yönetime karıştılar.
Devletin önemli görevlerine rüşvetle atamalar yapıldı. Yönetimde yolsuzluklar arttı. Halkın devlete güveni azaldı.
İMPARATORLUĞUN YAPISI VE KARAKTERLERİNİN BOZULMASI
Devlet mutlakiyetle yönetilen, teokratik bir devletti. İmparatorluk, farklı din ve kültürlerden milletlere dayanıyordu. Kuvvetli ve eşitlikçi yönetim devam ettiği sürede milletler bir arada rahatça yaşamışlardır. Ancak yönetim bozulunca milletler imparatorluktan ayrılma hareketlerine yöneldiler.
ORDU VE DONANMANIN BOZULMASI
Yeniçeri Ocağına kanuna aykırı asker alındı (III. Murat devrinden itibaren). Yeniçeri Ocağı ile Kapıkulu askerleri zamanında ulufe (maaş) alamadıklarından ayaklandılar. Padişahların ve sadrazamların değiştirilmesini istediler.
Has, zeamet ve tımar dağıtılmasında rüşvetçi yol izlendi. Bu durum dirliklerin işleyişini bozdu. Tımarlı sipahilerin sayısı azaldı. Bu durum devletten maaş alan kapıkulu askerlerinin sayısını arttırdı, tarım ve hayvancılık gerilemeye başladı.
Girit’in fethinden sonra donanmaya verilen önem azaldı. Denizcilikten anlamayan kişiler donanma teşkilatına alındı.
EKONOMİ VE MALİYENİN BOZULMASI
Uzun süren savaşlar harcamaların artmasına neden oldu. Ganimetler, vergiler azaldı. Tımar sisteminin bozulmasıyla toprak gelirleri azaldı. Her padişah değişiminde cülus bahşişinin verilmesi hazineyi etkiledi.
Kapitülasyonların Fransa’dan başka diğer ülkelere verilmesi gümrük gelirlerini azalttı. İltizam usulünün bozulması para sıkıntısına düşürdü. Ayarı düşük akçe bastırıldı, askerler ayarı düşük akçeyle maaş almak istemediler. Maaşları gecikti. Bu durum isyan etmelerine neden oldu.
İLMİYE SINIFININ BOZULMASI
Medreselerde eğitim bozuldu. Küçük yaşta Müderris “beşik ülemalığı” yapılanlar oldu. Yüksek memurluklar rüşvetle alınıp satılmaya başladı.
DURAKLAMANIN DIŞ NEDENLERİ
İMPARATORLUĞUN DOĞAL SINIRLARA ULAŞMASI
Doğuda Kafkasya dağları, güneyde Umman denizi, Kuzey Afrikada Büyük Sahra ve Atlas Okyanusuna, Avrupada Baltık Denizine ulaşıldı.
Avrupa’da siyasi ve askeri yönden güçlü Avrupa devletleriyle karşılaşıldı. (Almanya, Lehistan, Avusturya ve İtalyan Cumhuriyetleri, Rusya Çarlığı) doğuda Safeviler ile savaşıldı. Avrupanın güçlü devletleri, Osmanlı Devletine karşı ittifak kurdular.
BÜYÜK COĞRAFYA KEŞİFLERİ
İpek yolu ve baharat yolu Avrupalı devletlerin denetimine girdi. Akdeniz ticareti önemini kaybetti.
Kapitülasyonlar ülkeyi açık pazar haline getirdi. Coğrafya keşifleri sonucunda Avrupa devletleri zenginleşti. Rönesansla birlikte bilim ve teknikte gelişmeye başladı. Osmanlı devleti bu gelişmelere yönelmedi.
XVII.Y.Y. DA OSMANLI DEVLETİNİN SİYASAL DURUMU
OSMANLI–İRAN (SAFEVİ) SAVAŞLARI
(1577–1639):
Amasya anlaşması 1577 yılına kadar barışı devam ettirdi. Başlayan savaşlar 1639 Kasr–ı Şirin anlaşmasına kadar sürdü.
- DÖNEM İRAN SAVAŞI (1577 – 1590)
III. Murat Doğu Anadoludaki valilerin isteğiyle sefere karar verdi. İran’daki taht kavgalarından yararlanıldı. Sokullu Mehmet Paşa sefere karşı çıktı. Hazar denizine kadar toprak kazanıldı. İranlıların isteğiyle Ferhat Paşa (İstanbul) antlaşması imzalandı.
Azerbeycan, Gürcistan, Luristan, Dağıstan Osmanlıların oldu (1590). Osmanlı devleti doğuda en geniş sınıra ulaştı.
- DÖNEM İRAN SAVAŞI (1603 – 1611)
- Ahmet zamanında Osmanlılar Avusturya ile savaşıyordu. Anadoluda Celali isyanları vardı. İran Hükümdarı Şah Abbas bundan yararlandı. Ferhatpaşa anlaşmasıyla kaybettikleri yerleri geri aldılar. Nasuhpaşa anlaşması yapıldı (1611). Osmanlılar Ferhatpaşa ile aldıkları toprakları geri verdiler. İran 200 deve yükü ipek vermeyi kabul etti.
III. DÖNEM İRAN SAVAŞI (1617 – 1618)
- Osman zamanında İranlılar Nasuhpaşa anlaşmsının şartlarını yerine getirmediler. Savaşlar yeniden çıktı. Serav anlaşması imzalandı (1618). İran Nasuhpaşa anlaşmasının şartlarını yerine getirmeyi kabul etti.
- DÖNEM İRAN SAVAŞI (1624 – 1639)
Bağdat valisini öldüren Bekir Subaşı adlı isyancı, Osmanlılara karşı, İran devletinden yardım istedi. İran Bağdat’ı işgal etti. IV. Murat Revan ve Bağdat seferlerini düzenledi. Bağdat geri alındı. Görüşmeler sonucu Kasr–ı Şirin anlaşması imzalandı (1639). Azerbaycan, Revan İran’a bırakıldı. Bağdat Osmanlıların oldu. Zagros Dağları sınır oldu. Uzun süren barış dönemi başladı. Bugünkü Türkiye – İran sınırı çizildi.
GİRİT’İN FETHİ (1645 – 1669)
Girit Venedik tarafından yönetiliyordu. Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika kıyıları arasında önemli bir coğrafi konuma sahipti. Adadaki korsanlar Osmanlı gemilerine saldırdılar. Osmanlılar adayı kuşattı. Venedikliler Çanakkale boğazını ablukaya alarak Girit kuşatmasına yardım gönderilmesini önlediler. Köprülü Mehmet zamanında Venediklilerin ablukası kaldırıldı. Fazıl Ahmet Paşa zamanında ada alındı.
LEHİSTAN SEFERLERİ
Genç Osman’ın Lehistan Seferi ve Hotin Antlaşması: Genç Osman Lehistan’ın Erdel ve Boğdan içişlerine karışması üzerine sefer kararı aldı. Hotin kalesi kuşatıldı. Yeniçeriler yapılan meydan savaşında başarılı olamadılar. Lehistan barış istedi. Hotin antlaşması yapıldı (1620). Buna göre Lehistan Osmanlı topraklarına saldırmayacak ve Kırıma vergi vermeye devam edecek.
- MEHMET’İN LEHİSTAN SEFERİ VE BUCAŞ ANTLAŞMASI
Antlaşması
Lehistan Osmanlı korumasındaki Ukraynadaki Kazaklara saldırdı. Lehistan’a sefer düzenledi. IV. Mehmet’in yönettiği seferde Lehistan topraklarına girildi. Lehistan’lılar barış istedi. Bucaş anlaşması imzalandı (1672). Lehistan vergi vermeyi kabul etti. Podolya bölgesi Osmanlıların oldu. Ukrayna Osmanlı korumasına alındı. Osmanlı vergiden vazgeçti. Leh’liler vergiye bağlandı. Leh’liler vergi vermeyince savaşlar başladı. Osmanlılar vergiden vazgeçti. Bucaş ikinci defa imzalandı (1676). Bu anlaşma Avrupa’da devlete toprak kazandıran en son anlaşmadır.
OSMANLI DEVLETİNDE DURAKLAMA DÖNEMİ
OSMANLI – AVUSTURYA SAVAŞLARI (1593-1699)
- DÖNEM AVUSTURYA SAVAŞI (1593 – 1606)
Avusturya Bosna Beylerbeyini Avusturya’ya yaptığı bir akında öldürünce III. Murat savaş ilan etti. Savaşlarda başarılı olunmadı. III. Mehmet savaşları devam ettirdi. Sefere çıktı. (Kanuniden itibaren ordunun başında sefere ilk çıkan hükümdardır.) Haçova Meydan Savaşı (1596) kazanıldı. Eğri, Kanije, Estergon kaleleri alındı. Avusturya’lılar Kanije kalesini geri almak istediler. Kale komutanı Tiryaki Hasan Paşa emrindeki kuvvetlerle kaleden çıkarak Avusturyalıları yenilgiye uğrattı. Bundan sonra Eflak, Boğdan, Erdel yeniden Osmanlı egemenliğine alındı. Avusturya barış istedi. İran savaşları ve Celali isyanları nedeniyle barış teklifini Osmanlılar kabul etti. Zitvatorok Antlaşması yapıldı (1606).
- Eğri, Kanije, Estergon kaleleri Osmanlıların oldu.
- Avusturya bir defaya mahsus olmak üzere büyük miktarda savaş tazminatı verecek.
- Avusturya Kralı Kutsal Roma – Cermen İmparatoru kabul edilecek. Protokol bakımından Osmanlı Padişahıyla eşit sayılacak.
Önemi:
Osmanlı’ların 1533 İstanbul anlaşmasıyla Avusturya’lılara karşı kazandığı üstünlüğü sona erdi.
- DÖNEM AVUSTURYA SAVAŞI (1662 – 1664)
Erdel Beyi, Eflak ve Boğdan beylerini kendi tarafına çekerek isyan ettirdi. Köprülü Mehmet Paşa Erdel isyanını bastırdı. Bu beyliklerin yöneticilerini değiştirdi. Avusturya’lılar eski Erdel beyinin kışkırtmasıyla Osmanlı topraklarına doğru saldırılar düzenledi. Fazıl Ahmet Paşa sefere çıktı. Alınması imkansız görülen Uyvar kalesi alındı. Avusturya barış istedi. Fazıl Ahmet Paşa savaşa devam etti. Fakat Sen Gotar denilen yerde Osmanlı ordusu yenild. Avusturya kralının onaylayarak sunduğu antlaşma kabul edildi. (1664) Vasvar Antlaşması.
- Erdel Osmanlıların olacak, Avusturya Osmanlıların atandığı beyi tanıyacak.
- Uyvar ve Növigrat kaleleri Osmanlıların olacak.
- Avusturya savaş tazminatı ödeyecek.
İKİNCİ VİYANA KUŞATMASI (1683)
- Avusturya yönetimindeki Macarların bağımsız krallık kurmak istemeleri.
- Avusturya Kralının Ortodoks ve Macarları kabul etmeleri
Merzifonlu son bir saldırıyla şehrin alınma durumu varken, saldırmayarak, şehrin kendiliğinden teslimini bekledi. Ancak geçen zamanda Lehistan kuvvetleri Tuna kıyısındaki Kırım Kuvvetlerini yenilgiye uğratarak Viyana önlerinde, Osmanlı kuvvetlerine arkadan saldırdı. Yenilen Osmanlı kuvvetleri Budine sonrada Belgrata çekildi. IV. Mehmet Merzifonlu Mustafa paşayı idam ettirdi. Bu yenilgiden sonra Papa Osmanlılara karşı kutsal bağlaşmayı kurdurdu.
KUTSAL BAĞLAŞMA (1699):
- Viyana’da Osmanlılar yenilince Papa Osmanlılara karşı bağlaşmayı kurdurdu. Kutsal Bağlaşmaya Katılan Devletler: Avusturya, Lehistan, Venedik, Malta ve Rus Çarlığı (sonradan katıldı.)
KUTSAL BAĞLAŞMA DEVLETLERİYLE
SAVAŞLAR
Avusturyalılar Macaristanı, Erdeli, Belgratı alarak Bulgaristana doğru ilerlediler.
Lehliler Podolyayı aldılar, Boğdana girdiler.
Venedikliler Mora Dalmaçya kıyılarına saldırdılar.
II.Süleyman Köprülü Fazıl Mustafa Paşayı sadrazamlığa getirdi. Avusturyaya saldırıldı. Tuna aşıldı. Belgrat alındı. Salankamen Savaşı’nda sadrazam Fazıl Mustafa Paşa öldü. Ordu yenildi (1691).
- Mustafa’nın Macaristan’a düzenlediği seferde, yapılan Zenta savaşında Osmanlı ordusu yenildi. (1697) Ruslar’da Azak kalesini aldı.
KARLOFÇA ANTLAŞMASI (1699):
- Mustafa Avusturya ile savaşmak amacındaydı. Köprülü Amcazade Hüseyin Paşa barış taraftarıydı. İngiltere ve Hollanda devletlerinin aracılığıyla barış yapıldı.
Anlaşma; Avusturya, Lehistan, Venedik devletleriyle ayrı ayrı imzalandı. (1699)
- Macaristan, Erdel Avusturya’nın oldu. Banat yaylası, Temeşvar eyaleti Osmanlılara kaldı.
- Podolya, Ukrayna Lehistana verildi. lehlilerin Kırım hanlığına verdikleri vergi kaldırıldı.
- Mora, Dalmaçya kıyıları Venediklilere verildi. Karlofça anltlaşması Osmanlıların ilk toprak kaybettiği anlaşmadır. Osmanlı devletinde duraklama devri sona ermiş gerileme devri başlamıştır.
- Antlaşma 25 yıl geçerli olacak ve Avusturyanın garantisinde olacak.
İSTANBUL ANLAŞMASI (1700)
Karlofçanın devamı olarak Rusya ile imzalanan ilk Osmanlı Rus anlaşmasıdır.
- Rusya İstanbul’da bir elçi bulunduracak. (İlk kez)
- Ruslar Kudüse serbestçe gidebilecek.
- Azak Kalesi ve çevresi Rusyanın oldu. Dinyeper çevresindeki kaleler Osmanlıların oldu.
İSYANLAR
XVII.yy’da idari, askeri, mali alanlarda bozulmalar yüzünden çıkan isyanlar üç bölüme ayrılır.
1) İstanbul isyanları
2) Celâli İsyanları
3) Bağlı beylik ve özel yönetimli eyalet isyanları
ÖNEMLİ İSTANBUL İSYANLARI
III. MURAT DEVRİ İSYANI:
Asıl neden iktidar mücadelesine girenlerin askeri sınıf kışkırtmasıdır.
Yeniçeriler ile sihapilerin ayarı bozuk akçeyle maaş verilmesine karşı çıkmalarından dolayı. İsyana, bazende ulema ve halkta katılmıştır. Yeniçeriler ilk kez Fatih zamanında cülus bahşişi için ayaklanmışlardır. İstekleri karşılanınca her padişah değişiminde ayaklandılar. Bu nitelikte isyanlar Yavuz, Kanuni, II. Selim zamanında olmuşur. Sonuçta yeniçeriler devlet içinde önemli büyük kuvvet olduklarını anladılar.
İSTANBUL İSYANLARI :
- III. Murat zamanında yeniçeriler ayarı bozuk akçeyle ulufe alacaklarını duyduklarında saraya yürüdüler, isteklerini gerçekleştirdiler. Sipahilerde aynı nedenle saraya yürüdüler. Saray görevlileri isyancıları öldürdüler.
- Genç Osman’ın Öldürülmesi:
Hotin seferinde yeniçeriler başarısız, disiplinsiz hareketler gösterince, Genç Osman bu ocağı kaldıracağını söyledi. Yeniçeriler Genç Osmanı öldürdüler. Padişahların dokunulmazlık geleneği bozuldu.
- IV. Murat Dönemi’nde:
Yeniçeriler saraya yürümüşler, sadrazamı öldürmüşler devlet yönetiminde kendilerine karşı olan devlet adamlarına gözdağı vermişlerdir.
- IV. Mehmet Dönemi’nde:
Sipahileri, saray adamlarının devlet yönetiminde otoritelerini arttırmalarına tepki gösterdiler. İsyan ederek saraya yürüdüler. Saray adamlarının kendilerine teslim edilmesini istediler. Tepki gösterdikleri Saray adamlarını Sultanahmette bir çınar ağacına astılar. (Vakay–i vakvakiye)
CELÂLİ İSYANLARI
XVII’da ekonomik durum bozulmuş, uzun süren Avusturya ve İran savaşları maliyeyi olumsuz etkilemişti. Buna bağlı olarak artırılan vergiler pek çok köylünün çiftçilikten, hayvancılıktan uzaklaşmasına neden olmuştur. Köylüler maaşlı asker olmaya yöneldi. Eyalet ve sancaklarda maaşlı askerlerin sayısı arttı. Bu askerler maaş alamayınca eşkiyacılığa başladılar. Devlet bu isyanları bastırınca, halk isyancılarla devlet kuvvetleri arasında kaldı. Bazen isyanlara medrese öğrencileri de katılmışlardır.
Nedenleri:
- Devlet ve eyalet yönetimlerinin bozulması
- Vergilerin ağırlığı, köylünün tarımı bırakması
- Ekonominin bozulması, akçenin ayarının bozulması
- Memuriyetlerin rüşvetle verilmesi
- Tımar sisteminin bozulması
- Dirliklerini kaybeden sipahilerin ve Haçova savaşından kaçan askerlerin eşkiyalık yapması, halkı kışkırtması
- Devlet görevlilerinin disiplinsizlikleri, rüşvetin yaygınlaşması
Celâli İsyanlarının En Önemlileri:
Karayazıcı (Abdülhalim), Deli Hasan, Cambolatoğlu, Kalenderoğlu, Katırcıoğlu, Kör Mahmut, Gürcü Nebi, I. Ahmet zamanında Celalilerin kuvvet ve otoriteleri arttı. Veziriazam Kuyucu Murat Paşa sert tedbirlere başvurdu. İsyancılar ortadan kaldırıldı. İsyanların asıl nedenleri üzerinde durulmadığından isyanlar ileride devam etmiştir.
Celali isyanlarından biri olan Abaza Mehmet Paşa Genç Osmanın intikamını almak amacıyla yeniçerilere karşı isyan etti. IV. Murat, Mehmet Paşayı haklı buldu. Vardar Ali Paşa ise Deli İbrahimin yanlış yönetimine karşı ayaklanmıştır.
EYALET İSYANLARI
XVII’de devlet otoritesinin zayıflamasından yararlanan Eflak, Boğdan, Erdel gibi beylikler devletten ayrılmak için ayaklandılar. İsyanlar bastırıldı. Yemen, Bağdat, Basra, Trablusgarp gibi uzak eyaletlerde de yerli derebeylerin bağımsız hareket etmeleriyle başladı. İsyanlar daha sonra bastırıldı.
DURAKLAMA DÖNEMİ ISLAHATLARI
Avrupadaki gelişmelerden yararlanma olmamıştır. Islahatlar kişilere bağlı olarak yapılmış, kişilerin etkinliği sona erince ıslahatlar duraksadı. Köklü değişiklik yapılmamıştır. Devletin düzenini sağlamak için kaba kuvvete baskıya başvurulmuştur. Devletin gerilemesi geciktirilmiş oldu. İlerleme sağlanamadı. Başlıca islahatçı padişah ve devlet adamları şunlardır:
Kuyucu Murat Paşa
- Ahmetin Veziriazamıdır. Celali ayaklanmalarını şiddetle bastırmıştır. Huzursuzluklar önlenemedi. Çünkü isyanların siyasi ve ekonomik nedenleri ortadan kaldırılamadı.
- Osman (Genç)
Lehistan seferinde Hotin kalesi kuşatılmış, alınamamıştı. Başarısızlığı Yeniçerilerle Kapıkulu sipahilerinden kaynaklandığını açıkladı. Geleneğe aykırı olarak saray dışı evlilik yaptı. Sarayı halka açtı. Şeyhülislamların kadı, müderris atama yetkilerini aldı. Çıkarcı İlmiye sınıfını etkisizleştirmeye çalıştı. Yeniçerileri ve sipahileri kaldırmaya karar verdi. Fakat genç ve tecrübesiz oluşu, gerekli kadroya sahip olmayışı fikirlerini zamansız açıklaması çıkarı bozulabilecekler tarafından öldürülmesine neden oldu.
- Murat
İçkiyi yasakladı. Rumeli’de Anadolu’da sipahileri saydırdı. Eyalet isyanlarını bastırdı. Devletin gerilemesinin asıl nedenleri üzerinde durdu. Devlet adamlarından bozulmanın nedenleri ile ilgili raporlar aldı. En önemlisi Koçibey raporudur.
Tarhuncu Ahmet Paşa
- Mehmet zamanında Sadrazamlığa getirildi. Görev alırken Girit sorunu, donanmanın ve Maliyenin düzeltilmesi için başarılı çalışmalarda bulunacağını belirtti. Has ve Zeametleri hazineye bağladı. Gelir ve giderleri gösteren bir bütçe hazırladı. Sarayda çıkarları bozulanların entrikaları sonucu öldürüldü.
Köprülüler Devri:
Köprülü Mehmet Paşa Sadrazamlık görevi teklif edildiğinde ancak kendisinin koşulları benimsenirse görev alabileceğini belirtti. Koşulları şunlardır:
- Saray devlet işlerine karışmayacak
- Devlet işleriyle ilgili olarak sunduğu öneriler kabul edilecek
- Devlet memurluklarına istediği kimseler atanacak
- Kendisi hakkında şikayet olduğunda veya görevde alınacağı sırada savunmasi istenecek. İlk defa bir sadrazam bu şekilde tam bağımsız olarak göreve atanmış oldu. Sipahilerin isyanını bastırdı. Eflak ve Boğdan beylerini isyana teşvik eden Patriki idam ettirdi. Celali isyanlarını bastırdı. Güvenliği sağladı. Her türlü alanda devletin düzenini yeniden kurdu. Köprülü Ahmet Paşa, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Köprülü Fazıl Mustafa Paşa devletin düzenini koruyucu çalışmalarda bulundular. Devlet 16.yy.daki gücüne ulaştı.
- AHMET’İN SALTANAT HUKUKUNDA YAPTIĞI
DEĞİŞİKLİKLER
Fatih Kanunnamesindeki devletin düzeni ve devamı için kardeş katli maddesini değiştirdi. Osmanlı Hanedanından yaşlı ve akıllı olanın (erşet ve ekber olan) padişah olması kanunu kabul etti. Şehzadelerin sancak valisi olmalarını yasakladı. Böylece şehzadelerin sancaklarda taht yarışmalarına girmeleri önlendi. Şehzadelerin sarayda yetiştirilmeleri kararlaştırıldı. Ancak bu durum ileride padişah olabilecek şehzadenin devlet yönetimi ile ilgili bilgiler kazanmasını önledi. Saraydaki baskılı eğitim, entrikalar şehzadelerin ruh sağlıklarını bozdu.
OSMANLI DEVLETİNDE GERİLEME DÖNEMİ
GERİLEME DÖNEMİ PADİŞAHLARI
- II. Mustafa (1695–1703)
- III. Ahmet (1703–1730)
- I. Mahmut (1730–1754)
- III. Osman (1754–1757)
- III. Mustafa (1757–1774)
- I. Abdülhamit (1774–1789)
- III. Selim (1789–1807)
GERİLEME DÖNEMİNİN ÖZELLİKLERİ
– Karlofça Antlaşmasıyla Avusturya, Lehistan ve Venedik’e verilen toprakların geri alınması amaçlanmıştır.
– 1700 İstanbul Antlaşmasıyla Rusya’ya verilen Azak’ın geri alınması hedeflenmiş ve Rusya’nın Karadeniz’de kuvvetlenmeye başlamasının engellenmesi amaçlanmıştır.
– Ordunun kuvvetlenmesi için Avrupa ordul düzeni ve tekniği örnek alınmıştır.
– Askeri yenilikler Yeniçeriler tarafından tepkiyle karşılanmıştır.
– Avusturya, Venedik, Lehistan, Safevi ve Rusya devletleriyle savaşılmıştır.
– Fransa’ya verilen kapitülasyonlar sürekli hale gelmiştir. Kapitülasyonlar diğer Avrupa devletlerine verilmiştir. Bunların sonunda gümrük gelirleri azalmış ve ülke Avrupalıların açık pazarı haline gelmiştir.
– İlk kez Avrupa’daki bazı teknik gelişmelerden yararlanılmaya başlanmıştır.
– Osmanlı yönetimi kaybedilen toprakların geri alınamaması ve toprak kaybının devam etmesi üzerine Avrupa devletleri arasındaki çatışmalardan yararlanarak eldeki toprakları korumaya çalışmıştır. Osmanlının bu politikasına “denge politikası” adı verilmiştir.
OSMANLI–RUS SAVAŞI VE PRUT ANTLAŞMASI
Savaşın Nedenleri:
- Rusya’nın Lehistan’ı almasına karşı çıkan İsveç Kralı’nın Osmanlı ülkesine sığınmak zorunda kalması
- Rusya’nın İsveç Kralını yakalamak bahanesiyle Osmanlı topraklarına saldırması
- Rusların Eflâk, Boğdan Beylikleriyle Sırp ve Karadağlıları Osmanlı’ya karşı kışkırtması
- Osmanlıların 1700 İstanbul antlaşmasıyla Rusyaya kaptırdığı Azak kalesini almak istemesi
Baltacı Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Rus ordusunu Prut ırmağı yakınında kuşattı. Rusya barış teklif etti. Baltacı Mehmet Paşa Yeniçerilere güvenemediğinden barış önerisini kabul etti.
Prut Antlaşmasına Göre (1711)
- a) Azak kalesi Osmanlı devletinin olacak
- b) İstanbul’daki Rus elçiliği kaldırılacak
- c) Rusya Lehistan’a müdahale etmeyecek
- d) İsveç kralı ülkesine serbest dönecek
MORA’NIN GERİ ALINMASI
Venedikliler, Rusların teşvikiyle isyan eden Karadağlılara yardım etmişlerdi. Bu sırada Mora halkı da Venedik baskısına karşı Osmanlı Devletinden yardım istemekteydi. Ayrıca Venedik Akdeniz’de Osmanlı Devletine karşı yapılan korsanlık hareketlerini destekliyordu. Bu olumsuzluklar üzerine Osmanlı Mora’yı aldı (1715). Ayrıca Dalmaçya kıyılarında yeniden toprak kazandı.
OSMANLI–AVUSTURYA SAVAŞI VE
PASAROFÇA ANTLAŞMASI (1718)
Nedenleri:
1.Avusturya’nın Karlofça Antlaşmasının garantörü olarak Mora’nınve Dalmaçya kıyılarını Venediklilere geri verilmesini istemesi (Karlofça Antlaşmasının Avusturya’nın garantisinde 25 yıl sürmesi kararlaştırılmıştı)
- Osmanlı Devletinin Avusturya’nın isteklerine karşı çıkması
Avusturya’nın tehdidi üzerine, Osmanlı Avusturya’ya savaş açtı. Osmanlı ordusu Macaristan’da yapılan Petervaradin Savaşını kaybetti (1716). Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa barış yapılmasını uygun gördü. İngiltere ve Felemenk (Hollanda) hükümetlerinin araya girmesiyle Pasarofça Antlaşması imzalandı (1718). Antlaşmaya göre;
- Yukarı Sırbistan, Belgrat ve Küçük Eflâk Avusturya’ya verilecek
- Mora yarımadasıve Girit limanı Osmanlılarda kalacak
- Bosna ve Arnavutluk kıyılarındaki bazı limanlar Venediklilerin olacak
1724 İSTANBUL ANTLAŞMASI
Antlaşma Ruslarla yapılmıştır. Antlaşmanın yapılmasına yol açan gelişmeler şunlardır:
- Safevilerin Azerbeycan’da ve Afganistan’da isyanlarla karşılaşması
- Safevilerin isyanı bastırmakta zorluk çekmesi
- Rusların Kafkasya’ya girmesine karşı olan Osmanlı Devletinin Azerbeycan’a asker göndermesi
- Rusların, Osmanlıların Kafkasya’ya girmesine büyük tepki göstermesi
Osmanlı ve Rusya arasında savaş hali ortaya çıkınca Fransa araya girdi. İstanbul Antlaşmasının yapılmasını sağladı. Antlaşmaya göre
- a) Dağıstan ve Hazar kıyıları Rusya’nın olacak
- b) Karabağ, Revan, Tebriz ve Gence Osmanlıların olacak
Not: 1724 İstanbul antlaşması Osmanlıların ve Rusların ilk defa uluslararasında işbirliğini ortaya koyan bir anlaşma oldu.
OSMANLI–İRAN SAVAŞLARI VE
- KASR–I ŞİRİN ANTLAŞMASI (1746)
Nedeni:
Safevilerin 1724 İstanbul antlaşmasıyla topraklarının Osmanlı ve Rusya arasında paylaşılmasına tepki göstermesi.
Safeviler Osmanlıların aldığı toprakların bir bölümünü geri aldı. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Savaş kararı alınmasına rağmen gereken hazırlıkları yapmaması nedeniyle tepkiyle karşılandı. Bu durum Patrona Halil isyanının bir nedeni oldu. İsyan’da Nevşehirli İbrahim Paşa öldürüldü, III. Ahmet’in yerine I. Mahmut Padişah oldu. Bu süreçte Safevilerle savaş sürdürüldü. Safeviler barış istedi. Ahmet Paşa Antlaşması imzalandı (1732). Antlaşmaya göre
- Dağıstan ve Tiflis Osmanlıların olacak
- Tebriz, Kirmanşah ve Hemedan Safevilere ait olacak
Afşar Türklerinin önderlerinden olan Nadir Han Ahmet Paşa antlaşmanın Safevi Devletinin aleyhine olduğunu belirterek, hükümdarı iktidardan indirerek “Şah vekili” ünvanını aldı. Osmanlı Devletine savaş açtı. Osmanlılara karşı başarılı seferler yaptı. Bağdat’ı almak istediğinde yenilgiye uğradı. Nadir Han savaşları sona ermesi için barış yapılmasını istedi. Osmanlı yönetimi Avusturya ve Rusya savaşları nedeniyle barış teklifini kabul etti. 1639 yılında IV. Murat zamanında yapılan Kasr–ı Şirin antlaşması esas tutularak antlaşma yapıldı. (1746). Bu antlaşmadan sonra günümüze kadar süren bir barış dönemi başladı.
Not: Ahmet Paşa Antlaşması uygulanmamıştır.
OSMANLI RUS VE AVUSTURYA SAVAŞLARI
BELGRAT ANTLAŞMALARI
Savaşın Nedenleri
- Rusya ve Avusturya’nın Osmanlı topraklarını ele geçirmek için aralarında gizli anlaşma yapmaları
- Rusya’nın Kırım’ı almak ve Osmanlı Ortodokslarını kendisine bağlamak istemesi
3.Avusturya’nın Sırbistan’ı ve Bosna ve Hersek’i almayı amaçlaması
- Rusya’nın, Osmanlılara İran savaşı için yardıma giden Kırım kuvvetlerini engellemesi
- Rusya’nın Kırım’a saldırmaları ve Lehistan’a egemen olmayı amaçlaması
Osmanlı Rusların Kırım’a girmeleri üzerine, Rusya’ya savaş ilân etti. Osmanlı birlikleri Rusları Kırım’dan çıkardılar. Diğer taraftan Bosna’yı almak isteyen Avusturya yenilgiye uğradı. Osmanlılar karşı taarruzla Belgrat’ı geri aldılar. Fransa’nın araya girmesiyle Avusturya ve Rusya ile Belgrat Antlaşmaları imzalandı.
AVUSTURYA İLE İMZALANAN BELGRAT
ANTLAŞMASI (1739)
Avusturya Temeşvar dışında Pasarofça antlaşması ile Osmanlılardan aldığı yerleri geri verdi. Rusya Avusturya’nın savaştan çekilmesiyle yalnız kaldı. Bu sırada İsveç’te Osmanlı devletinden yana savaşa hazırlandı. Bu durum karşısında Rusya Fransa’nın aracılığıyla İkinci Belgrat Antlaşması imzalandı (1739). Antlaşmaya göre
- a) Azak kalesi yıkılacak, fakat Azak Rusya’nın olacak
- b) Rusya, Karadeniz’de savaş ve ticaret gemisi bulundurmayacak
- c) Rus çarı protokol bakımından Avusturya imparatoruna ve Fransa kralına eşit sayılacak
Rusya ile yapılan bu antlaşmanın ortaya koyduğu kazançlar şunlardır:
– Karadeniz Rusya’ya kapatıldı.
– Rusya’nın Avrupa’nın güçlü devletlerinden biri olduğunu Osmanlı kabul etti.
OSMANLI – RUS SAVAŞI (1768 – 1774)
Nedenleri
1) Çariçe II. Katerina’nın Petro’nun yayılmacı politikasını izlemesi.
2) Rusyanın Lehistanın içişlerine karışması ve egemenliğine almak istemesi
3) Rusyanın Karadenize inmek Kırım ve Kafkasya’yı almak istemesi
4) Balkanlarda Rusya’ya bağlı krallıklar kurmak Karadağlıları ve Bosnalıları Osmanlılara karşı ayaklandırmak.
5) Leh yurtseverlerinin Rusya’nın kendinden yana kral seçtirmesine karşı Rusya’ya direniş göstermeleri, Osmanlıdan yardım istemeleri.
6) Lehli yurtseverlerin Osmanlı topraklarına sığınmaları ve Rusların izlemek bahanesiyle Osmanlı topraklarına girmesi.
Rus kuvvetleri Kafkasya, Gürcistan, Ukrayna ve Basarabya üzerine yürüdü.
Hotin kalesini alarak Eflak, boğdanı istila ettiler, Yaş ve Bükreşi aldılar.
Osmanlıdan yardım alamayan Kırım, Rus işgaline uğradı. 1771 yılında Baltık denizine de hazırlanan Rus donanması İngilizlerin yardımıyla Akdenize gelerek Mora Rumlarını ayaklandırdı, isyan bastırılınca Ege Denizinde Osmanlı donanmasına saldırdılar. Çeşmede Osmanlı donanmasını yaktılar (1771). Ruslar Ege Denizine egemen oldular.
Prusya Kralı II. Frederik savaşa son vermek için Rusya ile görüşmelere başladı. Ancak anlaşma sağlanmayınca savaş yeniden başladı.
Ruslar, Rusçuk ve Silistreyi işgal ettiler, Akdenizdeki donanmaları da Mısır’da isyancılara yardım etti. III. Mustafa öldü, yerine I. Abdülhamit geçti.
Ruslar Şumnu yöresinde Osmanlı ordusunun üzerine yürüdüler. Sadrazam Muhsinzade Mehmet paşa güçlü Rus ordularına karşı konulmayacağını gördü. Barış istemek zorunda kaldı. Küçük Kaynarca Antlaşması imzalandı. (1774)
Küçük Kaynarca Antlaşması Şartları (1774)
1) Kırım’a bağımsızlık verilecek, Kırım Hanları din bakımından Osmanlı halifesine bağlı kalacak.
2) Kerç, Yenikale, Kılburnu Kaleleri ile Azak çevresi Rusya’ya verilecek.
3) Rusya işgal ettiği Eflak, Basarebya ve Ege adalarından geri çekilecek.
Ancak Osmanlı devleti bu yörelerde af ilan edecek, halktan vergi almayacak, halka din mezhep özgürlüğü tanıyacak, Rus hristiyanları ve rahipleri kutsal yerleri serbestçe ziyaret edebilecek.
4) Ruslar Karadeniz ve Akdeniz’de Osmanlı limanlarında serbestçe ticaret yapacaklar, Fransa, İngiltere’ye tanınan kapitülasyonlardan yararlanacak.
5) Ruslar uygun buldukları yerlerde konsolosluklar açabilecekler. İstanbul’da sürekli elçi bulunduracaklar.
6) Ruslar, Osmanlı uyruğundaki Ortadokslarla Eflak ve Boğdan beyliklerinin haklarını koruyacaklar.
RUSLARIN KIRIMI İŞGALLERİ VE AYNALIKAVAK TENKİHNAMESİ (SÖZLEŞMESİ) (1779)
Ruslar Küçük Kaynarca antlaşmasından sonra Kırımın işlerine karıştılar. Destekledikleri Şahingirayı han seçtirmek için Kırıma ordu gönderdi. Şahingiray’ı zorla Han seçtirdiler.
Osmanlı Devleti Şahingirayın Hanlığını tanımadı. Savaş tehlikesi belirince Fransa araya girdi, antlaşma yapıldı. Antlaşmaya göre
1) Ruslar kırımda askerlerini çekecekler.
2) Osmanlı Devleti de Şahin Girayın Hanlığını tanıyacak.
OSMANLI RUS VE AVUSTURYA SAVAŞLARI (ZİŞTOVİ – YAŞ ANTLAŞMALARI)
Nedenleri
1) Rusyanın Kırımı kendisine bağlamak için Kırıma ordu göndermesi
2) Rus çarı II. Katerine ile Avusturya Kralının Osmanlı devletini paylaşma planları. Bu paylaşma planına göre:
- a) Hotin, Küçük Eflak, Sırbistan, Bosna, Hersek, Dalmaçya kıyıları Avusturya’nın olacak.
- b) Boğdan ve bir kısım Eflak topraklarında Rusya, Dakya adıyla devlet kuracak.
- c) Osmanlılar Rumeliden çıkarılacak, İstanbul alınacak Bizans devleti yeniden kurulacak.
3) Paylaşma planını öğrenen İngiltere’nin Osmanlı devletini kışkırtması
4) Rusya ve Avusturyanın kuvvetlenmesini istemeyen Prusyanın Osmanlı devletini kışkırtması.
Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş açtı, iki cephede savaşmak zorunda kaldı. Savaşlar sürerken 1. Abdülhamit öldü, yerine III. Selim geçti (1789).
Avusturya Fransa’da olan 1789’da ihtilal ile ilgilendi.
Avusturya Belgrat’a girdi. Prusya, Avusturya – Rus-ya ittifakının daha fazla ilerlemesini istemiyordu. Prusya Osmanlı devletiyle bağlaşma yaptı. Prusya Avusturya’yı barışa zorlamak için ordularını harekete geçirdi. Yerkökü kalesini almak isteyen Avusturya ordusu yenilgiye uğradı. Rusya’dan ayrılan Avusturya Ziştovi antlaşmasını imzaladı 1791:
1) Avusturya savaşta aldığı yerleri geri verecek.
2) Orsova, Ünna ırmağı çevresi Avusturya’ya bırakıldı.
YAŞ ANTLAŞMASI (1792)
Rusya Osmanlı Devletinden bir çok kaleleri almıştı. (Bender, Kili, Akkerman) Zişotvi antlaşmasının imzalanmasıyla yalnız kalan Rusya barış istedi. 1792 Yaş Antlaşması imzalandı:
1) Kırım’ın Rusya’ya ait olduğu kabul edildi.
2) Rusya işgal ettiği yerleri boşaltacak, Osmanlı Eflak ve Boğdan’a verdiği imtiyazları yenileyecek.
3) Doğuda Osmanlı – Rus savaşı çıkmadan önceki sınır aynen kalacak.
4) Ruslar Akdenizde ve Ege Denizinde rahatça ticaretlerini sürdürecekler.
Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti’nin gerileme devri sona erdi. Dağılma devri başladı.
DAĞILMA VE ÇÖKÜŞ DÖNEMİ
DAĞILMA (PARÇALANMA) VE ÇÖKÜŞ DÖNEMLERİNİN PADİŞAHLARI ŞUNLARDIR:
- III. Selim (Gerilemenin son, Parçalanma döneminin ilk padişahıdır (1807 – 1808).
- IV. Mustafa (1807 – 1808)
- II. Mahmut (1808 – 1839)
- Abdülmecit (1839 – 1861)
- Abdülaziz (1861 – 1876)
- II. Abdülhamit (1876 – 1909)
- V. Mehmet Reşat (1909 – 1918)
- IV. Mehmet Vahdettin (1918 – 1922)
DAĞILMA VE ÇÖKÜŞ DÖNEMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
– Osmanlı Devleti Rusya, İngiltere ve Fransa’nın sömürgeci saldırılarıyla toprak kaybına uğramıştır.
– Osmanlı Devleti topraklarını tek başına koruyamamıştır. Bu nedenle Avrupalı devletlere karşı denge politikası izlemiştir.
– Avrupalı Devletler Osmanlı Devletinin topraklarını paylaşma politikasını “Şark Sorunu” olarak nitelemişlerdir.
– Osmanlı yönetimi milliyetçilik hareketleriyle toprak kaybını önlemek batılı anlamda hukuki ıslahatlara yönelmiş ve meşrutiyet yönetimini kurmuştur.
– Kapitülasyonlar ve Duyun–u Umumiye teşkilatının kuruluşuyla Osmanlı Devleti Avrupalı sanayileşmiş devletlerin açık pazarı ve yarı sömürgesi haline gelmiştir.
OSMANLI – FRANSIZ İLİŞKİLERİ VE NAPOLYON’UN MISIR’I İŞGALİ
1739 Belgrat antlaşmasının imzalanmasında yararı görülen Fransa’ya 1740 yılında Kapitülasyonlar sürekli olmak koşuluyla genişletilerek verildi. I. Mahmut zamanında sürekli verilen kapitülasyonlar Fransa’nın diğer devletlerden üstün olmasını sağladı.
Fransa’da 1789 yılında olan ihtilalle yeni bir rejim iktidara geldi. Avrupalı devletler bu rejime karşı cephe alırken Osmanlı devleti Fransa’ya dost olduğunu göstermişti. 3. Selim Nizam–ı Cedit yeniliklerinde Fransa’dan destek almıştı. Direktuvar hükümeti zamanında Fransa, Osmanlı devletine karşı politikasını değiştirdi. Mısır’ı almayı planladı.
MISIR’IN İŞGALİNİN NEDENLERİ
1) İngiltere ile yaptığı savaşlarda Hindistan’ı İngiltere’den almayı amaçladı. Böylece İngiltere’yi yenebilecekti.
2) Avusturya ve Rusya tarafından yıkılacağını düşündükleri Osmanlı topraklarından pay almaktı.
Napolyon Bonopart başkomutanlığında Fransız ordusu Kahire’yi işgal etti. (1789) İngiltere ve Rusya Osmanlı devletine yardım önerdiler. Rusya yardım amacı ile gelmesine rağmen Ege’de bazı adaları işgal etti.
Amiral Nelson komutasında İngilizler Fransız donanmasını Ebukır limanında yaktı. Napolyon donanmasının yakılması üzerine Osmanlıyı barışa zorlamak için Akka kalesini kuşattı. Cezzar Ahmet Paşa komutasındaki Nizam–ı Cedit askerleri Napolyon kuvvetlerini yenilgiye uğrattı. Osmanlılar Mısır’a ordu gönderdi. Napolyon Mısır’dan ayrıldı. İngiliz ve Osmanlı kuvvetleri karşısında zor duruma düşen Fransızlar El – Ariş mukavelesini imzaladı 1801
1) Fransa Mısır’ı boşaltacak
2) İngilizlerde Fransız askerlerini Fransaya taşıyacak
İngiltere Mısır’ın önemini kavradı. Stratejik Malta adasını aldı. Doğu ticaretini tehdit eden Fransa etkisizleştirildi. Böylece Osmanlı devletinin kendi gücü ile topraklarını koruyamadığı anlaşıldı.
XIX. YY. BAŞLARINDA OSMANLI–FRANSIZ, RUS VE İNGİLİZ İLİŞKİLERİ
Avrupa’da meydana gelen olaylar Osmanlı Devletini yakından etkilemiştir. Bu olaylar şunlardır:
- Napolyon kendisini İmparator ilân ettiğinde Fransa, İngiltere ve Rusya tarafından tepkiyle karşılandı.
- Napolyon Mısır’ın işgali nedeniyle bozulan Osmanlı–Fransız dostluğunu yeniden kurmaya başladı.
- İngiltere ve Rusya Avrupa’da rekabet halinde oldukları Fransa’nın Osmanlı Devletine yaklaşmasını çıkarlarına aykırı buldular.
- İngiltere ve Rusya Osmanlı Devletine baskı yaparak, Osmanlıyı Fransa’dan ayırmayı amaçladılar. III. Selim bu baskılara karşı çıktı.
- Rusya Osmanlı aleyhine yerleştiği Ege adalarında, Mora’da, Sırbistan’da, Eflakta ve Boğdan’da Osmanlı aleyhinde panislavizm propagandasına girişti.
OSMANLI – RUS VE İNGİLİZ SAVAŞLARI
Avrupa’da meydana gelen olaylar Osmanlı–Rus ve Osmanlı–İngiliz ilişkilerinin bozulmasına neden olmuştur. Bu durumun oluşumunda sırasıyla aşağıdaki olaylar yaşanmıştır.
- Fransa’da iktidarı ele geçiren Napolyon Bonapart İmparatorluğunu ilân etmişti. İngiltere ve Rusya Napolyon’un iktidarını tanımadılar. Bunun üzerine Napolyon İngiltere ve Rusya’ya karşı savaş başlattı.
- İngiltere ve Rusya Osmanlı’ya baskı yaparak kendilerinden yana olmasını istediler. Padişah III. Selim Rusya’nın Balkanlar’da izlediği Panislavizm propagandası nedeniyle Rusya’ya karşı tepki içerisindeydi. Bu nedenle III. Selim Rusya’ya güvenmiyordu. Baskılara rağmen Napolyon’un iktidarını tanıdı. Bunun üzerine İngiltere ve Rusya Osmanlı Devletine savaş açtı.
- Fransa İmparatoru Osmanlı–Rus ve Osmanlı–İngiliz Savaşını fırsat bilerek Rusya’ya savaş açtı ve Rusya’yı yenilgiye uğrattı. Bu savaşın sonunda Tilsit antlaşması imzalandı. Napolyon Bonapart antlaşmada Rusya’nın Osmanlı Devletinden toprak almasını kabul etti. II. Mahmut Fransa’nın bu ikili politikasına tepki götererek Rusya ile Bükreş Antlaşmasını imzaladı.
BÜKREŞ ANTLAŞMASI (1812)
- Ruslar Eflak ve Boğdanı geri verdi. Besarabya Rusya’ya kaldı.
- Prut nehri sınır oldu. Ruslar Tuna’da serbest ticaret yapacak.
- Sırplar içişlerinde serbest bırakılacak.
Not:
– Bükreş antlaşması Sırpların Osmanlıya sadece vergi veren bir toplum haline gelmelerine neden oldu. İlk kez Balkanlı bir toplum Rusyanın baskısıyla ayrıcalık kazandı.
– Ruslar Tuna’da ticaret gemisi görüntüsü altında askeri gemi dolaştırmaya başladılar.
OSMANLI DÖNEMİNDE ULUSÇULUK HAREKETLERİ
SIRP İSYANI (1806 – 1830):
Sırbistan Fatih zamanında Osmanlı devletine katılmıştı. Osmanlıların Hristiyanlara din ve kültürel özgürlüklerine karışmamaları Sırpların devlete bağlı kalmalarına yardımcı olmuştu. XVIII yy. boyunca Osmanlı Rus ve Avusturya savaşları Sırp topraklarında olmuş ve yaşamları zorlaşmış ayrıca diğer Avrupalı milletlerle ilişkileri gelişmişti.
Osmanlı merkezi yapısının bozulmasıyla Sırbistanı yöneten Dayı denilen yeniçeri kodamanları Sırplara baskıda bulunmaya başladılar. Sırplar yönetimden uzaklaşmaya başladılar. Ruslar ve Avusturyalılar Sırplara milliyet ve özgürlük fikirlerini kabul ettirdiler ve kışkırtmaya başladılar. Sırplar Bükreş antlaşmasına dayanarak Kara Yorgi liderliğinde bağımsızlık istediler. Kara Yorgi Avusturya’ya kaçtı. Sırpların başına Miloş İbronoviç geçti. Osmanlı devleti Rusya’nın işe karışmamasını önlemek için Miloşu prens (baş Knez) olarak tanıdı. Yönetimde Osmanlıya bağlı imtiyazlı Sırbistan prensliği kuruldu. (1816) Ruslarla yapılan Edirne antlaşmasıyla (1829) Sırbistan Osmanlıya bağlı, içişlerinde serbest bir devlet haline geldi. Tam bağımsızlığını 93 Harbi sonunda yapılan Berlin antlaşmasıyla kazandı (1878).
YUNAN İSYANI VE YUNAN DEVLETİNİN KURULMASI (1820 – 1829)
Fransız ihtilalinin fikirlerini benimseyen Rumlar Rusya’nın yardımıyla Etniki Eterya cemiyetini kurdular. Bu cemiyetin esas amacı Bizans devletini yeniden kurmaktı. İstanbul’daki Patrik ve Rusya bu cemiyeti destekledi. Aleksandr İplisanti başkanlığında bu cemiyet Rumları isyana hazırladı. Yanya valisi Tepedelenli Ali paşa Rumlara fırsat vermiyordu.
Tepedelenli Ali Rumların siyasi çalışmalaını II. Mahmut yönetimine bildirdi. Fakat yönetim bu konuda gerekli dikkatli bir çalışma göstermedi. Tepedelenli Ali Paşanın kendi başına hareket etmesi üzerine, II. Mahmut cezalandırılmasını istedi. Ali Paşa isyan etti. Bu isyan Rumların rahat çalışmalarına yaradı.
Etniki Eterya başkanı Aleksandr İplisanti Rusya’dan gelecek yardımı da düşenerek Eflak ve Boğdan’da harekete geçilmesini uygun gördü. Böylece Romenlerle Sırpları ve Bulgarları isyana katmayı amaçladı. Ancak planları gerçekleşmeyince İplisanti Avusturya’ya kaçtı.
Mora Rumları 1821 ayaklandılar, isyan adalara yayıldı.
İsyanın bastırılmasında güçlük çekince Mısır valisi Mehmet Ali Paşadan yardım istendi. Mehmet Ali paşa Mora ve Girit valilikleri kendisine verilirse yardım edeceğini bildirdi. İsteği kabul edildi. Mehmet Ali Paşa oğlu İbrahim paşa idaresinde kuvvetli bir donanmayı gönderdi. Morada ve adalarda isyan bastırıldı.
NAVARİN OLAYI (1827)
Yunan isyanını para ve silah bakımından destekleyen İngiltere ve Rusya, İbrahim paşanın Moradaki halka baskıda bulunduğunu belirterek Sen – Petersburg şehrinde toplandılar. “Yunanistanın, Osmanlıya vergi ile bağlı mustaki bir devlet olması ve Osmanlıların Yunanistan’dan çıkarılması” kararını aldılar. Bu karar bağımsız Yunanistanın kurulması yolunda atılan ilk adımdı. Avusturya bu konudaki kararı ret etti, çünkü Yunan devletinin kuruluşu Rusyanın güdümünde gerçekleşmiş olacaktı.
İngiltere, Rusya ve Fransa Osmanlı devletine bir ültimatom vererek Yunanistana bağımsızlık verilmesini istediler. 2. Mahmut bu teklifi ret etti. İngiltere, Rusya ve Fransa, Mora’yı kuşattı. Rus donanması, Osmanlı – Mısır donanmalarını Navarin’de kuşattı.
OSMANLI – RUS SAVAŞI VE EDİRNE
ANTLAŞMASI (1829)
Osmanlı devleti Navarin olayından dolayı üç devletten tazminat istedi. Bu devletler suçu Osmanlı kaptanlarına yüklediler. Fransızlar Yunan sorunu çözülene kadar Mora’da asker bulundurmak için Morayı işgal etti. İngilizler’de İbrahim paşa kuvvetlerini Mısır’a taşımayı üstlendi.
Ruslar Osmanlı devletinin politikasına karşı savaş açtı. Yeniçeri ocağı iki sene önce kaldırılmış, donanma Navarinde yakılmıştı. Ruslar bu zayıflıktan yararlandı. Eflak, Boğdan, Doğuda Kars, Ardahan ve Erzuruma girdiler.
Osmanlı barış istedi, Edirne antlaşması imzalandı. 1829. Antlaşmaya göre:
1) Yunanistan’a bağımsızlık tanındı.
2) Eflak, Boğdan ve Sırbistan’a imtiyazlar verilmesi kararlaştırıldı.
3) Rus ticaret gemileri Boğazlardan serbestçe geçecek.
4) Tuna ağzındaki adalar, Doğuda bazı kaleler Rusya’ya bırakıldı.
Bu antlaşma, Küçük Kaynarca Antlaşmasından sonra imzalanan ilk en ağır antlaşmadır.
MISIR SORUNU
Fransa’nın Mısır’ı işgali sırasında Mısır’a gönderilen askerlerden biri olan Mehmet Ali Paşa kısa zamanda başarılı bir politika izleyerek Osmanlı devletine kendisini kabul ettirdi, vali oldu. Hicazda Vehabi isyanını bastırdı. Mısır’da ekonomiyi düzeltti. Fransa’dan teknisyen ve subay getirdi. Modern bir ordu ve donanma kurdu. Mora isyanına ordu gönderdi. Mora isyanı Yunanistan devletinin kurulmasıyla sonuçlandığından dolayı vaat edilen Mora valiliği verilemedi. Bunun üzerine Mehmet Ali Paşa, Girit ve Suriye valiliklerini istedi. Yalnız Girit valiliği verildi. Mehmet Ali Paşa II. Mahmut’a danışmadan Moradaki kuvvetlerini çekti, ayrıca Osmanlı –Rus (1828) savaşında kuvvet göndermedi. Mehmet Ali Paşa Suriye ve Girit valiliklerinin verilmesinde çok ısrarlı oldu. Görevden alınma durumu ortaya çıkınca isyan etti. Oğlu İbrahim paşayı Suriye üzerine gönderdi. Mısır ordusu Adana’yı geçerek, Konya’da Sadrazam Reşit Mehmet Paşa komutasında Osmanlı ordusunu yendi (1833).
- Mahmut Rusya’dan yardım isteyince Mısır sorunu Avrupa sorunu oldu. Fransa ilk başlarda Mehmet Ali Paşayı tutuyordu. Rusya yardım amacıyla İstanbul’a ordu gönderince İngiltere ve Fransa Osmanlının Rusya’nın egemenliğine gireceğini anladılar, araya girerek Kütahya antlaşmasını imzalanmasını sağladılar. (1833) Buna göre:
1) Mehmet Ali Paşa’ya Mısır ve Girit valiliklerine ek olarak Suriye valiliği verildi.
2) İbrahim Paşa’ya Cidde valiliğine ek olarak Adana valiliği verildi.
HÜNKAR İSKELESİ ANTLAŞMASI (1833)
Ruslar Mısır sorununda Osmanlı devletini desteklemişti. Kütahya antlaşmasının imzalanmasına rağmen II. Mahmut İngiltere ve Fransa’ya güvenmiyordu. Ayrıca, Mehmet Ali Paşanın ileride saldıracağından çekindi. Böyle bir tehlike halinde Ruslardan yardım almak için Ruslarla anlaşma yapmak zorunda kaldı. (8 Temmuz 1933) imzalanan Antlaşmaya göre:
1) Osmanlılar ve Ruslar savaş durumunda birbirlerine yardım edecekler.
2) Osmanlı devletine bir saldırı olursa, Rusya kara ve deniz kuvveti gönderecek, Rusya’ya bir saldırı olursa Osmanlı kuvvet göndermeyecek, fakat boğazları kapatacak.
Bu antlaşma İngiltere ve Fransa tarafından tepkiyle karşılandı. Boğazlar sorunu ortaya çıktı.
NİZİP SAVAŞI VE MISIR SORUNU ÇÖZÜMÜ
1) II. Mahmut Kütahya antlaşmasıyla Mehmet Ali paşaya büyük eyaletlerin valiliklerinin verilmesine karşı çıkması
2) Mehmet Ali Paşa ile oğlunun yönetimlerine bırakılan yerlerde saltanat kurmaya yönelmeleri, yıllık vergiyi göndermekten vazgeçmeleri
3) Doğu Akdeniz’de ticari ilişkileri aksayan İngiltere’nin Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’da güçlü bir devlet kurmasını istememesi.
4) Fransa’nın Mehmet Ali Paşa’ya Mısır’daki yeniliklerde yardımcı olarak güçlenmesini istemeyen İngiltere’nin II. Mahmut’u kışkırtması.
- Mahmut Mısır’da bağımsız bir devlet kurmaya çalışan Halifeliği yeniden Mısır’a alınmasını savunan Mehmet Ali Paşaya karşı savaş kararı aldı. Osmanlı ordusu Nizip Savaşında Mısır ordusuna yenildi (1839).
Bu süreçte I. Abdülmecit padişah oldu. Başta İngiltere ve diğer Avrupalı devletler araya girererek Londra antlaşmasının imzalanmasını sağladılar (1840). Antlaşmaya göre:
1) Mısır hukuki bakımdan Osmanlıya bağlı kalacak, yönetimi Mehmet Ali Paşa ve oğullarına bırakılacak.
2) Suriye, Adana ve Girit tekrar Osmanlıya verilecek.
3) Mısır yıllık vergi verecek ve Osmanlı donanmasını geri gönderecek.
Mehmet Ali Paşa Londra antlaşmasını kabul etmeleriyince savaş yeniden çıktı. İngiliz ve Osmanlı donanması Mehmet Ali Paşaya ait kuvvetleri yendi. Mehmet Ali Paşa Londra antlaşmasının şartlarını kabul etti. Mısır içişlerinde serbest dış işlerinde Osmanlıya bağlı bir imtiyazlı eyalet oldu.
BOĞAZLAR SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ,
LONDRA BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ (1841)
İngiltere Hindistan merkez olmak üzere sömürge İmparatorluğu kurmuştu. Cebelitarık boğazına ve Malta adasına sahip olarak Akdeniz’e büyük önem verdi. Fransa ise kapitülasyonlara dayanarak Akdenizde ticari ve siyasi üstünlük kazanmıştı.
Bu politikaları izleyen İngiltere ve Fransa Mısır sorununu çözümledikten sonra Rusya’nın Hünkar İskelesi antlaşmasıyla kazandığı Akdeniz’e inmeye yönelik hakları ortadan kaldırmak için Londra’da yeni bir toplantı yaptılar.
İngiltere, Fransa, Rusya, Prusya ve Avusturya toplantıya katıldı. Sözleşmeye göre:
1) Boğazlar, Osmanlı egemenliğinde olacak.
2) Barış zamanında Boğazlardan hiç bir savaş gemisi geçmeyecek.
Not: Bu antlaşma boğazlarla ilgili ilk antlaşmadır.
KIRIM SAVAŞI (1853 – 1856)
Nedenleri:
1) Tanzimatla birlikte batılılaşma amacıyla yapılan yeniliklerle, Osmanlı devletinin güçlenmesine Rusya’nın karşı olması
2) Ruis çarı 1. Nikola Osmanlı devletini hasta adam ilan ederek, Osmanlı topraklarını İngiltere ile paylaşma planını ileri sürmesi ve İngiltere’nin bu teklifi red etmesi.
Not: İngiltere Osmanlı devletinin parçalanması fikrine karşı çıkıyordu. Çünkü 1838 Balta limanı Ticaret Antlaşması ile bir çok ayrıcalıklar kazanmıştı. (Bu ticaret antlaşması Mısır sorununda 2. Mahmut Avrupalı devletlerin desteğini almak istemişti. İngiltere Mısır sorununda yardım edeceklerini, ancak ticaret anlaşması yapılmasını istemişti. 16 Ağustos 1838 imzalanan bu anlaşma İngiltere’ye geniş ticaret olanakları verilmiştir.)
3) Osmanlı Devletinin Avusturya’ya karşı ayaklanan Macar Milliyetçilerini desteklemesi. Buna Avusturya ve Rusya’nın büyük tepki göstermesi.
4) Kutsal yerler sorunu: Fransa’nın 1740 kapitülasyonu gereği kutsal yerlerin onarım ve yönetiminin kendilerine verilmesini istemesi, buna karşın Rusyanın da 1774 Küçük Kaynarca antlaşması gereği bu hakkın kendilerine ait olduğunu ileri sürmesi.
Gerçekte Rusya’nın amacı Osmanlının paylaşılmasında en büyük payı almaktı. Osmanlı devleti Fransa ve Rusya’ya kutsal topraklarda Katolik ve Ortadoks Hristiyanlara eşit haklar verildiğini bildirdi. Bu devletlere hiç bir yönetim hakkı verilmiyeceğini açıkladı.
Rusya İstanbul’a gönderdiği elçisi Mençikof aracılığı ile kutsal yerler sorununun Ortadokslar lehinde çözülmesini ve Ortodoksların himayesinin Rus çarlığına verilmesini istedi. Rusya’nın istekleri reddedildi.
Rusya isteklerine savaş yoluyla ulaşmak için Eflak ve Boğdan’a girdi. Sinop’ta Osmanlı donanmasını yaktı. (1853)
Boğazlarda Rus tehlikesini önlemek isteyen İngiltere ve Fransa Osmanlı devletiyle anlaşma yaptılar. Diğer taraftan Avusturya’da Ruslar’ın Balkanlarda güçlenmesini istemediğinden Osmanlıyı destekledi.
İngiltere, Fransa ve Sardunya Krallığı (Piyemonte hükümeti de denilen bu krallık İtalyan birliğini kurmakta Frasa’nın desteğini almayı amaçlıyordu. Bu nedenle ken-dini kanıtlamak istiyordu.) Rusya’ya savaş açtılar. Sivas-topolu aldılar. Rusya barış istedi. Paris Konferansı top-landı.
PARİS ANTLAŞMASI (1856) ve KIRIM SAVAŞININ SONUÇLARI
1) Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti sayılacak, Avrupa devletler hukukundan yararlanacak.
2) Topraklarının bütünlüğü Avrupalı devletlerin garantisi altına alınacak.
3) Osmanlı devleti ve Rusya Karadenizde donanma bulundurmayacak. Karadeniz tarafsız bir deniz olacak.
4) Boğazlar 1841 Londra mukavelesine göre yönetilecek.
5) Eflak ve Boğdan Avrupa devletlerinin kefilliği altında özerk olacak.
6) Tuna üzerindeki ticaret gemileri serbestçe dolaşacak. Bu işi antlaşmaya katılan devletlerin kuracağı bir komisyon yönetecek.
7) İki tarafta savaşta aldıkları yerleri geri verecek.
8) Osmanlı devleti konferans öncesi ilan ettiği Islahat Fermanı ile Hristiyan halka haklar vermesi, Avrupalı devletler tarafından dikkate alınacak. Avrupalılar hiç bir şekilde hristiyan halklara karışmayacaklar.
Osmanlı devleti bu savaş nedeniyle Avrupalı devletlerden borç para aldı. Borçların faizini ödemekte zorluğa düştü.
Paris konferansına galip bir devlet olarak katılmasına rağmen Karadenizde yenilen Rusya ile aynı şartlarda anlaşmaya zorlanarak haksızlığa uğratıld.
İngiltere Rusya’nın Akdenize girmesini önleyerek ticaretini, sömürgelerini korumuş oldu. Aynı şekilde Fransa’da Akdenizdeki çıkarlarını korudu.
Osmanlı topraklarının Avrupalıların kefilliği altına alınması, Osmanlı devletinin sınırlarını koruyacak kuvvetten olmadığını gösterdi.
Padişah Abdülmecit Avrupalı devletlere mülk alma, maden çıkarma deniz taşımacılığı yapma hakları verdi. Yeni borçlanmalara girdi. Böylece Avrupalı devletlerin Osmanlı üzerindeki etkileri arttı.
PANİSLAVİZM HAREKETLERİ VE OSMANLI DEVLETİ
Rusyanın Balkanlarda Slav ırkından olan halkları birleştirme üzere geliştirdiği Panislavizm politikası doğrudan Osmanlı devletinin Balkanlar’daki topraklarını parçalamayı hedeflemişti. Bosna – Hersek, Sırbistan, Bulgaristan’da gizli cemiyetler kurdu.
Rusya’nın bu politikası sadrazam Mahmut Nedim paşa zamanında hızlandı. Rusya’nın Bulgar kilisesinin Rum Ortodoks kilisesinden ayrılmasına izin verdi. Bu durum Bulgaristanın siyasal bağımsızlığına yol açtı.
BALKANLARDA İSYANLAR VE
İSTANBUL KONFERANSI (1876)
Rusya Panislavizm cemiyetleri aracılığıyla Bosna, Hersek, Sırbistan ve Bulgaristan’da isyanlar çıkardı. İlk isyan Hersek’te çıktı. Osmanlı devleti Karadağ ve Sırbistan isyanlarını bastırdı. Rusya ateşkes ve barış anlaşmaları yapılması için ültimatom verdi. İngiltere’nin araya girmesiyle Balkan sorununu görüşmek üzere İstanbul konferansı düzenledi.
Bu sırada, Avrupalı devletlerin içişlere karışmamaları için Kanun–ı Esasi ilan edildi. (23 Aralık 1876).
Konferansa Rusya, İngiltere, Fransa, Avusturya, Almanya ve İtalya katıldı.
1) Osmanlı Sırbistan ve Karadağ’daki askerlerini çekecek
2) Bulgaristan doğu ve batı olarak iki eyalete ayrılacak. Bu iki eyaletle birlikte Bosna – Hersek’e özerklik verilecek. Osmanlı bu kararları kabul etmedi. İngiltere Osmanlı ve Rusya arasında savaşı önlemek için Londra’da konferans düzenledi. Bu konferansta İstanbul Konferansının kararları hafifletildi. Ancak Osmanlı bu değişikliği kabul etmedi.
1877 – 1878 OSMANLI RUS SAVAŞI VE AYASTEFANOS–BERLİN ANTLAŞMALARI
Rusya İstanbul ve londra Konferanslarıyla isteklerini Osmanlı devletine kabul ettiremedi. Rusya Romanya ile bağlaşma yaparak saldırıya geçti.
Ruslar Ardahan’ı ve Kars’ı aldı, Ahmet Muhtar Paşa yönetimindeki Erzurum savunması Rusların ilerleyişini durdu. Ruslar batı cephesinde Plevne kalesinin savunmasını aşarak, İstanbul’a girdiler.
- Abdulhamit İstanbul’un Rusların eline geçeceğinden korktu barış istedi. Bu savaşta tarafsız kalan İngiltere, İstanbul’daki İngilizlerin mal ve can güvenliğini korumak bahanesiyle Çanakkaleyi geçerek Mudanya’ya geldi.
Ruslarda bu duruma tepki gösterdiler. Çatalcayı geçerek Ayastefanosa (Yeşilköye) geldiler.
Ruslarla 3 Mart 1878’de Ayastefanos Antlaşması imzalandı. Antlaşmaya göre; Bulgaristan, Sırbistan, Romanya, Karadağ bağımsız olacak, Bosna – Hersek’e özerklik verilecek, Doğu’da Kars, Ardahan, Batum ve Doğu Beyazıt Ruslara verilecek.
İngiltere Rusya’nın Akdeniz’e inmeye yönelik kazançlar elde ettiğini görerek antlaşmaya karşı çıktı. Avusturya ise Bosna–Hersek’i alamadığından anlaşmaya tepki göstermiştir. Bu nedenlerden dolayı İngiltere ve Avusturya antlaşmanın uygulanmaması için savaşacaklarını açıkladılar. Almanya’yı yanlarına alarak Ayastefanos antlaşmasının uygulanmasını önlemek istediler.
Rusya bu üç devlete karşı savaşı göze alamadı. Alman başbakanı Bismark yönetiminde Berlin kongresi toplandı.
BERLİN ANTLAŞMASI (13 Temmuz 1878)
- Bulgaristan üçe ayrıldı. Asıl Bulgaristan Osmanlı devletine vergi veren prenslik yapıldı. Makedonya ıslahat yapılma koşuluyla Osmanlıya bırakıldı.
- Karadağ, Sırbistan, Romanya bağımsız devlet oldular.
- Bosna – Hersek Osmanlı devletine bağlı olacak ancak Avusturya tarafından ve idare edilecek.
- Kars, Ardahan ve Batum Rusya’da kalacak. Doğubeyazıt’ı tekrar Osmanlı Devletinin olacak.
- Doğu Rumeli Osmanlıların olacak. Rumelide ve Ermenilerin oturdukları bölgelerde ıslahat yapılacak. (Ermeni sorunu başladı)
- Teselya Yunanistana bırakılacak.
- Osmanlı devleti Rusya’ya savaş tazminatı verecek.
OSMANLI DEVLETİNİN KAYBETTİĞİ SON TOPRAKLAR
Berlin Antlaşması, Avrupalı devletlerin Osmanlıdan pay alma için katıldıkları bir antlaşmadır. II. Abdulhamit Avrupa devletleriyle yeni siyasi sorunlar çıkarmamak ve savaşlara girmemek için dış politikada tavizkar bir yol izledi.
KIBRIS’IN İNGİLİZLER TARAFINDAN İŞGALİ
(1878)
İngiltere Berlin kongresi öncesinde, Rusya’nın Akdeniz’e inme tehlikesi karşısında Kıbrıs’ın kendi korumasına bırakılmasını istedi. Ayrıca Ayastefanos’un koşullarının hafifletilmesi için Osmanlı Devletinden yana politika izleyeceğini bildirdi. Bu olaylar üzerine Osmanlı, İngiltere’nin Kıbrıs’a asker yerleştirmesini kabul etti. İngiltere I. Dünya Savaşında adayı resmen aldığını açıkladı.
TUNUS’UN FRANSIZLAR TARAFINDAN İŞGALİ
(1881)
Garp ocaklarından biri olan Tunus Osmanlı merkezinden uzaktı. Berlin kongresinde Almanya ve İngilterenin desteğini alan Fransa 1881’de Tunus’u topraklarına kattı.
Not: Fransa Cezayir’i 1830 yılında işgal etmişti.
MISIR’IN İNGİLİZLER TARAFINDAN İŞGALİ
(1882)
1869’da Süveyş Kanalının açılmasıyla Mısır’ın siyasi ve ekonomik önemi artmıştı. İngiltere Hindistan deniz yolu için önemli gördüğü Mısırı almayı hedefledi. Mısır valisi Hidiv İsmail Paşa Mısır ekonomisini iyi yönetmedi. İngiltereden, Fransadan borç aldı. Borçlar ödenemedi. Süveyş tahvillerini İngiltere’ye satmak zorunda kaldı. Bu durum İngiltere’nin ve Fransa’nın Mısır’ın içişlerine karışmalarına neden oldu. İngiltere çıkan bir isyan üzerine, kendi tüccarlarının haklarını korumayı gerekçe göstererek Mısır’a asker çıkardı (1882). Osmanlı devleti İngiltereyi Mısır’dan çıkaracak askeri güce sahip değildi. 1885’de II. Abdülhamit İngiltereyle anlaşma yaptı. İstanbul’da yapılan bu anlaşmaya göre Osmanlı ve İngiliz hükümetlerine ait yüksek komiserler Mısır yönetiminde Hidiv İsmail paşaya yardım edecekler. İngiltere, Mısır’ın hukuken Osmanlıya ait olduğunu kabul edecek, İngiltere Mısır’dan çıkmayarak işgalini sürdürdü. Mısır’ın Osmanlı devletiyle ilişkisi giderek zayıfladı. İngiltere, 1. Dünya Savaşı yıllarında Araplara milliyetçilik fikirlerini benimsetti ve Mısır’ı egemenliği altına aldı.
GİRİT’İN YUNANİSTAN’A KATILMASI
Girit’e ilk isyan Mehmet Ali Paşa’nın kuvvetlerini çekmesinden sonra çıkmıştır. Osmanlı – Yunan savaşını önlemek üzere Paris’te yapılan toplantıda Girit’e idari özerklikler verildi.
Girit’te isyanlar yeniden başlayınca II. Abdülhamit Halepa fermanı’nı yayınladı (1886). Giritlilerin imtiyazları genişletildi. Buna rağmen Giritlilerin isyanı sürdü. Yunanistan adaya asker çıkardı. Osmanlı – Yunan savaşı çıktı. Yunanlılar yenildi. İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya Yunanistan’ı destekledi. İstanbul’da antlaşma yapıldı (1897).
- Yunanlılar Girit’ten askerlerini çekecek.
- Girit’e özerklik verilecek. Yunan kraliyet ailesinden bir prens adaya vali atanacak.
DOĞU RUMELİ SORUNU VE BULGARİSTAN KRALLIĞI’NIN KURULMASI
Berlin antlaşmasından sonra Doğu Rumeliye Hristiyan vali atanmıştı. Bulgarlar Osmanlıların bu yönetimine karşı Filibe’de isyan çıkardılar. Doğu Rumeliyi Bulgaristan’a bağladıklarını açıkladılar. Rusya’ya ve Osmanlıya karşı olan Bulgarlar Alman prenslerinden Ferdinant’ı Bulgar prensliğine getirdiler.
Bu gelişmeler Bulgaristan devletinin kurulmasını sağladı. II. Meşrutiyetin ilanı zamanındaki iç çekişmelerden yararlanan Bulgaristan 1908’de bağımsızlığını ilân etti.
BOSNA – HERSEK SORUNU
Berlin antlaşmasıyla Bosna – Hersek’in yönetimi geçici olarak Avusturya’ya bırakılmıştı. II. Meşrutiyetin ilan edildiği sıralarda Osmanlı devletinin içerisinde bulunduğu karışıklıktan yararlanan Avusturya, Bosna – Hersek’i topraklarına kattı. Osmanlı devleti bu durumu ancak protesto edebildi.
Avusturya ile Osmanlı devleti arasında İstanbul’da yapılan antlaşmada Bosna – Hersek Avusturya’ya bırakıldı. Avusturya yönetimindeki Yenipazar Osmanlı devletine verildi. Avusturya Bosna – Hersek’te müslümanlara ait okul ve camilerin bakımını üstlendi (1908). Böylece Avusturya, Sırbistan’ın ve Karadağın Adriyatik denizine inmesi önledi.
ISLAHAT HAREKETLERİ
XVIII.Y.Y.ISLAHATLARI
Bu yenilikler 17. yy. ıslahatlarına göre daha köklü olmuştur. Çünkü 17. yy. ıslahatları devleti kuvvetlendirmek için eskiye dönmeyi amaçlamıştır. 18. yy. ıslahatları ise Avrupa’yı örnek alan ilk batılılaşma hareketleridir. Yenilikler ilerici devlet adamlarının iktidarda kaldığı sürede devam etmiştir. İlerici kişilerin yönetiminden uzaklaştırılması yeniliklerin durmasına ve yapılan yeniliklerinde ülkede etkili olmasını önlemiştir, özellikle yeniçerilerin isyana teşvik edilmesi bu durumlara neden olmuştur.
LALE DEVRİ (1718 – 1730)
Pasarofça anlaşmasını izleyen barış döneminde III. Ahmet ve Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim tarafından birlikte başlatılan yenileşme dönemidir.
- Avrupayı tanımak amacıyla Viyana’ya bir elçi heyeti gönderildi. İlk elçilik Londra’da açıldı, daha sonra Viyana, Paris, Berlin elçilikleri açıldı.
- Sait Efendi ve İbrahim Müteferrika 1727’de ilk matbaa’yı kurdular. Matbaa dini olan hariç, diğer kitapların basılabileceği fetvasından sonra çalışmıştır. Basılan ilk eser Vankulu Lugat adıyla bilinen Arapça – Türkçe sözlüktür. Matbaa’nın kurulmasından sonra kültür faaliyetleri arttı. Yalova’da ilk kâğıt fabrikası kuruldu.
3.Yeniçerilerden ilk itfaiye teşkilatı kuruldu. İstanbul’da bir kumaş fabrikası açıldı. Çinicilik canlandırıldı. İlk çiçek aşısı kullanıldı.
- Sivil mimari gelişti. Sâdâbâd denilen kâğıthane’ de, boğaz içinde mimari alanda güzel eserler yapıldı.
- MAHMUT ISLAHATLARI
Fransız kökenli Kont dö Boneval (Humbaracı Ahmet Paşa) humbara ocağını düzenledi, orduda bölük, tabur, alay teşkilatını kurdu. Subayların yetiştirilmesi için Kara mühendishanesi açıldı. Bu gelişmeler Avrupa askeri eğitim biçiminin Osmanlı ordusunda ilk defa uygulanmasıdır.
III. MUSTAFA ISLAHATLARI
Sadrazam Koca Ragıp Paşa ordunun yetersizliğini gördü. Fransız Baron dö Tot tophaneyi düzenledi, sürat topçuları adında yeni bir askeri birlik kurdu. Deniz subayı yetiştirmek için mühendislik okulu (mühendishane–i Bahr–i Hümayun) açıldı. 1773
- ABDÜLHAMİT ISLAHATLARI
Sadrazam Halil Hamit Paşa yenilikleri başlattı, sürat topçuları ocağına önem verdi. Ulufe alımı ve satımı yasaklandı. Askeri okullar için Fransızca kitaplar tercüme edildi.
III. SELİM YENİLİKLERİ
Islahat hareketlerine Nizam–ı Cedit denilmiştir. Nizam–ı Cedit adı daha çok yeni kurulan askeri ocakla ilgilidir. Kara mühendishanesinin geliştirilmesiyle mühendishane–i Berri Humayun adıyla topçu okulu kuruldu.
İlk defa Avrupa başkentlerinde devamlı elçilikler kuruldu.
Nizam–ı Cedit (yeni nizam) Ocağının ihtiyaçlarını karşılamak için İrad–ı Cedit adında bir hazine kuruldu.
Nizam–ı Cedit askerleri Napolyon’un Akka kuşatmasını başarısızlığa uğrattı.
III. Selim’in yenilikleri Kabakçı Mustafa ayaklanması nedeniyle başarılı olamadı.
Devlet matbaası kuruldu.
19.Y.Y. ISLAHATLARI
- MAHMUT’UN YENİLİKLERİ
Kendisinden önceki padişahlar devletin aksayan yönlerini düzeltirken, II. Mahmut bu şekilde davranmayarak işlerliğini yitirmiş kurumları kaldırmış yenilerini kurmuştu. II. Mahmut gerçek anlamda ilk ciddi batılılaşma çalışmalarını başlatmış ve yaptığı çalışmalar diğer yeniliklere temel olmuştur.
SENED’İ İTTİFAK’IN İMZALANMASI (1808)
III. Selim zamanında yapılan Nizam–ı Cedit yeniliklerine karşı yapılan Kabakçı Mustafa isyanını bastıran Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa padişah II. Mahmut tarafından sadrazamlığa getirilmişti. Bundan sonra Alemdar Mustafa Paşa ıslahatlar yapılırken herhangi bir isyan çıkması halinde ayanlardan yardım istemeyi gerekli gördü. Bu düşünce sonucunda ayanlarla Sened–i İttifak denilen sözleşme imzalandı. Sözleşmeye göre ayanlar ıslahatlara karşı herhangi bir ayaklanma çıktığında padişaha kuvvetleriyle yardım olacaklar, buna karşılık padişah II. Mahmut’ta ayanların varlığını tanıyacak.
DEVLET YÖNETİMİNDE YENİLİKLER
- Divan teşkilatı kaldırıldı. Sadrazam Başvekili adını aldı. Bakanlıklar kuruldu. Padişah sadrazam ve şeyhülislamda toplanan yetkiler bakanlara paylaştırıldı.
“Meclis–i Hassı Vükela” adı verilen hükümet Başvekil (Başbakan’ın) başkanlığında çalışmaya başladı.
- İç işleri, maliye, evkaf (vakıflar) ve Ticaret bakanlıkları kuruldu. Reis–il Küttaplık Dışişleri Bakanlığı oldu.
- Askeri konularda teklif hazırlayan “Dâr–i Şura–yı Askeri”, adli konularda teklif hazırlayan “meclis–i Vâlâ–yı Ahkâm–ı Adliye”, bürokraside teklif hazırlayan “Dâr–ı Şura–yı Bâbıâli” meclisleri kuruldu.
- Yeni iller kuruldu, sancaklar birleştirildi, muhtarlıklar kuruldu. Eyalet, liva, kaza olarak yeniden teşkilatlandırılan taşradaki yönetimlerin başına maaşlı sivil memurlar tayin edildi.
Bu çalışmalarla merkezi otoritenin kuvvetlendirilmesi amaçlanmıştır.
- Âyanların (büyük toprak sahibi olan etkili yerel liderler) ve yeniliklere karşı çıkan ilmiye sınıfının etkinlikleri kırıldı.
- Ölen veya görevden uzaklaştırılan memurun para ve mal varlığına devletin el koyma (musadere) kanunu kaldırıldı. Bu uygulamada aileye çok az pay veriliyordu. Kanun’un kaldırılmasının amacı halkla devletin arasında ilişkileri iyileştirmekti.
- Anadolu’da ve Rumeli’de askeri amaçlı ilk kez erkek nüfus sayımı yapıldı.
- İlk posta ve karantina teşkilatları kuruldu. Memurların sarık yerine, fes giymeleri kabul edildi. Ayrıca ceket pantolon giymeleri geleneği getirildi. Padişahın fotoğrafı resmi devlet dairelerine asıldı.
ASKERİ YENİLİKLER
- II. Mahmut’un ilk devrinde Alemdar Mustafa Paşa tarafından Sekban–ı Cedit ocağı kuruldu, bu ocak yeniçerilerin isyanı sonucu kaldırıldı.
2.Yeniçerilerin yetersizliklerinin yanısıra yeniliklere karşı olmaları, halkla ilişkilerinin de bozulmaları sonrasında Yeniçeri Ocağı kaldırıldı 1826 “Vaka–i Hayriye” olayı
- Yeniçeri Ocağı’nın yerine “Asakir–i Mansure–i Muhammediye” adıyla yeni bir ocak kuruldu.
Vilayetlerde redif adıyla yeni askeri teşkilat kuruldu. Harp okulu açıldı.
EĞİTİM–ÖĞRETİM ALANINDA YENİLİKLER
- İlköğretim zorunlu oldu, İstanbul’da başlanan bu durum başarılı olamadı. Devlet memuru yetiştirmek için ilkokul düzeyinde Mektep–i Maarif–i Adliye okulu açıldı.
2.Yüksekokullara öğrenci yetiştirmek amacıyla Rüştiye (Ortaokul) ve Mekteb–i Ulum–u Edebiye (Lise) açıldı. Açılan diğer okullar mektebi “Harbiye” (Harp okulu) Tıp okulu, “Mızakay–ı Humayun” (Bando okulu)
- Takvim–i Vak’ayı adında ilk resmi gazete çıkarıldı.
Avrupa’ya eğitim – öğretim amacıyla subay ve sivil öğrenciler gönderildi. Medreselerin yanısıra, Avrupalı nitelikte okullar açıldı, bu durum kültür çatışmasının başlamasına neden oldu.
EKONOMİ’DE YENİLİKLER
1.Memurların ve askerlerin elbiselerinin yerli kumaşlardan yapılması için bir fabrika kurulmasına çalışıldı.
2.Kapitülasyonlar’dan yararlanan Avrupalı tüccarlara karşı yerli tüccarlara da gümrük kolaylıkları getirildi.
3.İngiltere’den borç para alabilmek için Balta Limanı Ticaret antlaşması yapıldı.
TANZİMAT FERMANI (3 Kasım 1839)
TANZİMAT ÖNCESİ SİYASİ DURUM
- Mahmut’tan sonra Abdülmecit padişah oldu. Bu dönemde Osmanlı orduları Mehmet Ali Paşa kuvvetlerine Nizip savaşında yenilmişti. Rusya Hünkar iskelesi antlaşmasından yararlanıp Osmanlı devletini egemenliğine almak istiyordu.
TANZİMATIN HAZIRLANIŞ NEDENLERİ
Abdülmecit Dışişleri Bakanlığına atadığı Mustafa Reşit Paşa’yı tanzimatı hazırlamakla görevlendirdi. Başlıca nedenler:
- Devleti içte ve dışta içerisinde bulunduğu zor durumdan kurtarmak.
- Avrupa devletlerinden yardımlar almak.
- Ülke yönetiminde köklü değişiklikler yapmak.
- Ülkede Avrupa kanun ve düzenlerini gerçekleştirmek.
Tanzimat fermanının ilk hazırlık çalışmaları II. Mahmut zamanında başlamıştır. Tanzimat fermanı Gülhane parkında Hatt–ı Hümayun şeklinde açıklandı.
GÜLHANE HATT–I HÜMAYUN’U İLE GETİRİLEN YENİLİKLER
- Müslüman, Hristiyan herkesin mal ve can özgürlüğüne ve güvenliğine kavuşması.
- Vergilerin düzenli bir şekilde herkesin gelirine göre alınması.
- Herkes mülkiyet hakkına sahip olacak, bu hak devlet tarafından korunacak. Mal ve mülk sahibi olanlar miras bırakabilecek.
- Askere alınma ve terhisin sağlam esaslara bağlanması, askerlik sürecinin belirlenmesi.
- Mahkemeler açık olacak, hiç kimse haksız yere idam edilmeyecek. Suçlular hakkında araştırma yapılacak.
- Rüşvet ve kayırma cezalandırılacak.
TANZİMATIN İLANINDAN SONRA YAPILAN YENİLİKLER
Ülkenin çeşitli yerlerine fermanın ilkelerini ve önemini anlatan görevliler gönderildi.
- İllerde defterdarlıklar ve il genel meclisleri kuruldu.
- İslam hukukunun en gerekli olanları sistemli biçimde toplanarak “mecelle” adında medeni kanun yapıldı. Bu kanunu Ahmet Cevdet Paşa hazırlamıştır.
- Vergilerin toplanmasında iltizam yöntemi kaldırıldı. Ancak Âşar’ın toplanmasında iltizam kaldırılmadı.
- Bank–ı Dersaadet adıyla ilk banka açıldı (1847).
- Müslüman ve Hristiyan her Osmanlı vatandaşı askerlik yapacak. Ancak Hristiyanlar bu karara karşı olunca Hristiyanlar için bedelli askerlik usulü getirildi.
- Dini kanunların yanında batılı kanunlar yapıldı. Ancak bu durum hukuk alanında ikilikli bir durum doğurdu ve karışıklıklar çıktı. Çünkü devlet teokratik esaslar üzerine kurulmuştu.
Karma mahkemeler kuruldu bu mahkemelerin yarısı yabancılardan oluşmuştu. Bu durum devletin bağımsızlığına aykırı olaylar yarattı.
- Toprak yönetiminde Fransa mülkiyet hakkı örnek alınıp yeni “Arazi Kanunu” yapıldı. (1858)
Bu kanuna göre oluşan durum:
- Devlet malı (miri toprak) toprakları işleyen çiftçilere işledikleri toprak mülk olarak verildi. Ancak yoksul köylülerin borçlanmaları sonucu topraklar tefecilerin eline geçti.
- Vakıf toprakları ise Evkâf vekaletinin yönetimine bırakıldı.
- Mir’i topraklar ise devletin mülkiyetine bırakılan topraklardı.
Bu kanunla topraklar çeşitliliği ve hukuki özellikleri açıklığa kavuşturuldu. Toprakta özel mülkiyete geçişin temelleri atıldı. Mithat Paşa toprakların veriminin arttırılması ve tarımın geliştirilmesi için memleket sandıkları kuruluşunu sağladı. (1863) Bu sandıklar Ziraat Bankasına dönüştürüldü (1888).
- Vilayet kanunu çıkarıldı (1864) eyaletler küçültüldü. Vilayet, Liva (sancak), kaza, nahiye ve köy şeklinde idari teşkilatlar kuruldu.
- İlk defa 1858 İstanbul’da bir kız rüştiyesi açıldı. Öğretmen yetiştirmek için Darûlmuallimin açıldı (1847).
- Dil ve tarih çalışmaları yapmak üzere Encümen–i Daniş (İlimler Akademisi) açıldı (1850).
ISLAHAT FERMANI (1856)
Kırım savaşı sonrasında Paris’te barış görüşmeleri yapılırken Hristiyanların durumları tartışma konusu olmuştu. Büyük devletlerin iç işlerimize karışmasını önlemek amacıyla Paris antlaşmasından önce bu ferman hazırlandı.
Islahat fermanı, Tanzimat fermanını tamamlayıcı özelliktedir.
FERMANIN MADDELERİ
- Din ve mezhep özgürlüğünün sağlanması, patrikhanenin ıslah edilmesi,
- Hristiyan ve Musevileri küçük düşüren sözler ve deyimlerin kullanılmaması,
- Hristiyanlarında Türk ve Müslümanlar gibi devlet memurluklarına atanmaları ve her çeşit okullara girebilmeleri,
- Askerlik için nakdi bedelin (hizmet karşılığı verilen para) kabul edilmesi ve Hristiyanların ne şekilde askerlik yapacaklarının belirtilmesi,
- Hristiyanlar il meclislerine üye olabilecekler,
- Mahkemelerin açık yapılması herkesin kendi dinine göre yemin etmesi. Hapishanelerin ıslahı ve kanunların Hristiyan dillerine çevrilmesi.
Ticaret, ceza ve hukuk davaları için karma mahkemelerin kurulması.
- İşkence, dayak ve angaryanın kaldırılması.
- Vergilerin adaletli herkesin gelirine göre alınması ve iltizam usulünün düzenlenmesi.
- Yabancı uyruğunda olan kimselerin de, vergilerini vermek suretiyle, mal ve mülk sahibi olabilmeleri.
- Tarım ve ticaret işlerinin yoluna konması. Herkesin şirket ve banka gibi ticari nitelikte kurumlar kurabilmeleri.
Not : Osmanlı yönetimi Kırım Savaşı için yapılan Paris Antlaşmasına Islahat Fermanını madde olarak yerleştirdi. Bu durum Avrupalıların Osmanlıların içişlerine karışmasına yol açan nedenlerden biri olmuştur.
TANZİMAT FERMANI İLE ISLAHAT FERMANI ARASINDAKİ FARKLAR
- Tanzimat fermanı yöneticilerin kendi isteğine göre hazırlanırken, Islahat fermanı Avrupalı devletlerin baskısıyla yapılmıştır.
- Tanzimat fermanı genel olarak bütün halkın güvenlik vergi ve askerlik konularında adaletli değerlendirilmesi esas alınmıştı. Islahat fermanında ise din ve ırk farkı gözetmeksizin aradaki eşitsizlik kaldırıldı.
- Tanzimat fermanı özellikle müslümanlar için hazırlanmış ıslahat fermanının ise Hristiyanlar için hazırlandığı kabul edilmiştir.
- Islahat fermanı müslümanlar ve ulema tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Hristiyanlar ise kendilerinden istenen askerlik görevinin ekonomik faaliyetlerini engelleyici bir durum olarak nitelemişlerdir.
- Islahat fermanı Fransız ihtilalinin getirdiği bazı maddeleri taşıdığından hristiyanların devletten ayrılma isteklerini hızlandırmıştır.
- MEŞRUTİYET ÖNCESİ SİYASİ DURUM
Padişah Abdülaziz Avrupa’dan yüksek faizle borç aldı. Paraları ülke kalkınmasına harcamadı. Mali durum bozuldu. Rus taraftarı Mahmut Nedim Paşa’yı sadrazam yaptı. Rusya Panislavist hareketleri hızlandırdı. İlk önce Hersek’te sonra Bosna’da isyan çıktı. Osmanlı kuvvetleri Bulgar, Sırp ve Karadağ isyanlarını bastırdı. Aydınlar ve halk devletin karşılaştığı bu kötü durumlara tepkiler gösterdi. Rusya İstanbul’daki karışıklıktan yararlanarak Bosna – Hersek’in Avusturya – Macaristan’a, Bulgaristan’ın ise kendisine verilmesini istedi. İngiltere yakındoğudaki çıkarlarına uymayan bu duruma karşı çıktı. Balkan meselesinin çözülmesi için konferans düzenlenmesini istedi. İstanbul’da toplanan Konferansa İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, Almanya ve İtalya katıldı (23 Aralık 1876).
- MEŞRUTİYETİN İLANI
Mithat Paşa liderliğinde Yeni Osmanlılar (Jön Türkler) Meşrutiyet yönetiminin kurulmasını, ırk, din ve mezhep ayrılıklarının ortadan kaldırılmasını, kurulacak mecliste imparatorlukta yaşayanların temsil edilmesini istediler. Veliaht V. Murat’la anlaşan yeni Osmanlılar ihtilâl yaparak Abdülazizi tahttan indirdiler. V. Murat ruh hastası olduğundan yerine II. Abdülhamit’i padişah yaptılar.
Yeni Osmanlılar Avrupa devletlerinin iç işlerimize karışmalarını önlemek için, İstanbul Konferansının toplandığı gün Kanun–i Esasi’yi ilân ettiler. (23 Aralık 1876) İlk Mebusan meclisi açıldı. Kanun–i Esasi Türk tarihinin ilk anayasasıdır.
KANUNİ ESASİ’NİN ÖZELLİKLERİ
- Mebusan Meclisi, her elli bin erkek seçmenin seçtiği milletvekillerinden oluşmuştur. Hiç bir yetkisi yoktur. Kanun tasarılarını görüşür ve gerekli gördükleri konularda bakanların görüşlerini dinlerdi.
- Meclisi Âyan, üyeleri padişah tarafından, ömür boyu görev yapmak üzere seçilmiştir. Bu meclis kanun tasarılarının dini kurallara ahlâka, padişahın yasal konumuna ve ülke bütünlüğüne uygunluğunu onaylardı.
- Kanun Yapma hakkı Âyan ve Mebusan Meclislerine aitti. Ancak bu durum uygulamada gerçekleştirilemedi.
- Yürütmenin başı padişahtır. Sadrazam ve bakanları seçer ve görevden alırdı. Yargı gücü bağımsızdır.
- Milletvekilleri dört yıl için seçilirdi. Meclisi açmak ve kapatmak padişahın yetkisi içerisindedir.
- Hükümet, padişaha karşı sorumlu, meclise karşı sorumsuzdur.
İki mecliste, kabul edilen yasa tasarısını padişah isterse kabul, istemezse redederdi. Yasama bağımsız değildir.
Anayasada eşitlik, kişi haklarının dokunulmazlığı, eğitim, basın, vicdan, ticaret, mahkemelerin açık ve bağımsız olması konuları da yer almıştır.
- MEŞRUTİYET’İN SONA ERMESİ
Balkan sorunu İstanbul konferansında çözümlenmedi. İngiltere Londra’da konferans toplandı. İstanbul konferansına katılan devletler, Osmanlı devletinden, Hristiyanlar için yapılan ıslahatları kendileri tarafından denetlenmesini istediler. Osmanlı devleti bu isteği reddetti.
Mebusan meclisinde Karadağın toprak istekleri reddedildi. Rusya Osmanlı Hristiyanlarının koruyuculuğunu istedi. Osmanlı bu isteğe karşı çıkınca Rusya Osmanlı devletine savaş ilân etti.
1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşına Osmanlı orduları yeterince hazırlanmadı ve birlikler yenilgiye uğradı.
Mebusan meclisinde padişahı ve hükümeti yenilgiden sorumlu tutan eleştiriler başladı. II. Abdülhamit meclisi kapattı (1878). Anayasa’yı uygalamadı. Yeni Osmanlıları görevden aldı. Sultan Abdülazizin intihar etmediğini, Yeni Osmanlılar tarafından öldürüldüğünü ileri sürdü. Kurduğu özel mahkemelerde Mithat Paşa ve arkadaşlarını idama mahkum ettirdi. Hafiye örgütleri kurdu, meşrutiyet ve özgürlük isteyenleri hapis ettirdi. Mutlakiyetçi ve baskıcı bir yönetim kurdu. İslamcılık politikasına yöneldi.
- MEŞRUTİYETİN İLANI ÖNCESİNDE SİYASİ DURUM VE II. MEŞRUTİYETİN İLANI
- Abdülhamit’in baskıcı düzenine karşı olan aydınlar meşrutiyeti yeniden kurmak için Terakki ve İttihat Cemiyeti (Birleşme ve İlerleme Derneği) adıyla gizli bir dernek kurdular (1889). Dernek Makedonya’da çok güçlüydü, bu durumun nedenleri
– Avrupa’dan gelen yayınların bölgede rahatça bulunup, okunması
– Selanik’te bulunan üçüncü ordu subaylarının derneğe katılmaları, subayların örgüte destek vermelerinin nedeni ise maaşlarını geç almaları ve terfi edememeleridir.
1871’de Alman prenslikleri kuvvetli bir devlet kurdular. Almanya Osmanlı devletine yaklaştı. Almanya’nın başlıca amacı şunlardır:
– Süveyş Kanalından yararlanıp, İngiltere’nin sömürgelerini kazanmak.
– Osmanlı padişahının halifelik gücünden yararlanıp İngiliz sömürgelerindeki müslümanları, İngiltere’ye karşı ayaklandırmak.
İngiltere daha önce Rusya’nın Balkanlarda kuvvetlenmesini ve Akdeniz’e inmesini istemiyordu. Ancak Almanya’nın Osmanlı devletine yaklaşması üzerine politikasını değiştirdi. İngiltere Rusya ile Tallin’de Reval sözleşmesini imzaladı (1908). İngiltere Rusya’nın Balkanlar’da kuvvetlenmesini ve Panislavizm politikasını destekledi. Osmanlı egemenliğindeki Makedonya’ya özerklik verilmesini kararlaştırdılar.
İttihat ve Terakki Derneği üyeleri Balkanlarda oluşan bu gelişmeler karşısında, II. Abdülhamit’in devletin parçalanmasını önlemeyeceği fikrini savundular. II. Meşrutiyetin kurulmasını sağlamak için Niyazi Bey Manastır’da, Enver Bey Selanik’te birlikleriyle isyan ettiler. II. Abdülhamit meşrutiyeti ilan etmek zorunda kaldı (23 Temmuz 1908).
– Mustafa Kemal Şam’da kurduğu Vatan ve Hürriyet adlı gizli cemiyetin birer şubelerini Yafa ve Selanik’te kurdu. Bu cemiyet Selanikte Terakki ve İttihat Cemiyeti ile birleşti. Bu iki cemiyet birleşerek İttihat ve Terakki Cemiyeti adını aldı.
– İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra Anayasa’ya konulan yenilikler şunlardır.
- Padişahın meclisi kapatma yetkisi zorlaştırıldı, Meclisin gücü arttırıldı.
- Bakanların padişaha değil, meclise sorumlu olması getirildi.
- Fikir ve toplanma özgürlükleriyle ilgili yasalar yapıldı.
OSMANLI DEVLETİNİ DAĞILMAKTAN KURTARMAK İÇİN DOĞAN FİKİR AKIMLARI
– Osmanlıcılık
– İslamcılık
– Türkçülük
– Batıcılık
– Ademi Merkeziyetçilik
OSMANLICILIK
Milliyetçilik fikrine dayanan kopuş hareketlerini önlemek ve imparatorluğunun parçalanmasını durdurmak için Genç Osmanlıların (Jön Türklerin) ortaya koydukları düşünce akımıdır. Kanun–i Esasinin yapılmasını sağlayan Genç Osmanlılar Meşrutiyet idaresine geçişi gerçekleştirmişlerdir. Bu akım 1877–1878 Osmanlı Rus savaşı ve Balkan Savaşları nedeniyle geçerliliğini yitirmiştir.
İSLÂMCILIK (ÜMMETÇİLİK)
Devlet yapısının din (şeriat) kurallarına göre biçimlendirilmesini, ırk ve dil farkı gözetmeksizin bütün müslümanların Osmanlı padişahı ve halifesinin çevresinde toplanmasını savunan siyasi akımdır. I. Dünya savaşında Arapların milliyetçilik fikrine önem vererek Osmanlı halifesinin cihat (kutsal savaş) çağrısına katılmamaları nedeniyle ümmetçilik geçerliliğini kaybetmiştir.
TÜRKÇÜLÜK – TURANCILIK (Pantürkizm)
Türkçülük, Türklük bilincini en üst düzeye çıkarak, Türk milliyetçiliği hareketini başlatıp Osmanlı İmparatorluğunu yeniden kuvvetlendirme Bu düşünce zamanla Orta Asya Türkleriyle birleşmeyi de savunarak, büyük bir Türk İmparatorluğunu (Turan) kurmayı hedeflemiştir. Böylece Turancılık fikri doğmuştur. İttihat ve Terakki Partisinin önderleri olan Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa bu fikre dayanarak imparatorluğu Almanya’nın yanında savaşa sokmuşlardır. I. Dünya savaşında alınan yenilgiler bu düşünce akımını geçersiz hale getirmiştir.
BATICILIK
Devleti çöküşten kurtarmak için devlet yapısında ve ekonomide Avrupa’daki çalışmaların örnek alınmasını savunmuştur. Batıcılık ilk defa Lale devri yeniliklerinde görülmüştür. II. Mahmut bu doğrultuda ıslahatlar yapmıştır. Tutucu ulema sınıfının engellemeleri nedeniyle bu akım gelişememiştir.
FEDERALCİLİK (ADEM–İ MERKEZİYETÇİLİK)
Osmanlı İmparatorluğunu dağılmaktan kurtarmak için azınlıklara bulundukları bölgelerde başkente bağlı olarak özerklikler verilmesini savunan görüştür. Ekonomide liberalizm benimseyen bu anlayış II. Meşrutiyet döneminde Prens Sabahattin ve çevresi tarafından savunulmuştur. Devletin çok önceden milliyetçilik hareketleriyle parçalanmaya başlaması nedeniyle bu akım benimsenmemiştir.