Tarih Ders Notu Genel

TARİH NEDİR ?

Geçmişte yaşamış insan toplulukla­rının ekonomik, siyasal ve sosyal alanlardaki yaşantılarını neden sonuç ilişkileri içerisinde belgelere dayanarak yer ve zaman göstererek tarafsız biçimde inceleyen ve anla­tan sosyal bilim dalıdır.

Tarihin Yöntemi

Yazısız ve yazılı kaynaklardan yararlanmak, za­man zaman sözlü kaynaklara da başvurmaktır.

Sebep–sonuç ilişkisini açıklamak ve olayları kronolojik sıraya göre incelemek anlatmak.

 

Not: Tarih bilimi deney ve gözlem metodlarından ya­rarlanmaz.

 

TARİHİN KONUSU NEDİR? : Geçmiş zamanda yaşayan insan topluluklarının her türlü faaliye-tidir.

 

TARİH ANLATIMINDA  YER VE ZAMANIN ÖNEMİ NEDİR?

  1. Yer ve zamanın belirtilmesiyle olayın GERÇEK olup olmadığını anlarız.
  2. Olayın geçtiği yer ile olayın meydana geldiği zaman dilimi o olayın sebep ve sonuçlarını belirlememizde gereklidir. Çünkü o yerin iklimi, yaşam şartları, madenleri, o zaman için-deki nüfusu,o zaman içindeki toplumsal değerler olayın meydana geliş sebeplerini oluşturabilirler.

 

SEBEP-SONUÇ İLİŞKİSİNİN ÖNEMİ NEDİR?

 Bütün olaylar bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlıdır. Her olay kendisinden önceki olayın SONUCU, kendisinden sonraki olayın SEBEBİ’dir. Önceki olayı bilmezsek, sonraki olayı kavrayamayız.

 

OLAY NEDİR? OLGU NEDİR?

OLAY:  İnsanları ilgilendiren sosyal, ekonomik, kültürel, dini ve benzeri  alanlarda meydana gelen oluşumlardır.

OLGU:  Oluşum süreci içinde ya da başka bir şeyin belirtisi olarak gözlemlenmiş olaylardan ibarettir.

Örnek: Anadolu’nun Türkler tarafından fethi OLAY’dır.  Anadolu’nun Türkleşmesi  OLGU’dur.

 

TARİH FELSEFESİ NEDİR?: Tarihi tecrübeleri günümüz meselelerinin çözümü için yeni-den yorumlamaya Tarih Felsefesi denir.

 

TARİHİN TASNİFİ(SINIFLANDIRILMASI)

  1. Zamana Göre Sınıflandırma: (Örnek: Ortaçağ tarihi,15. yüzyıl tarihi gibi…)
  2. Mekana(Yer) Göre sınıflandırma: (Örnek:Türkiye Tarihi,Avrupa tarihi gibi…)
  3. Konuya Göre Sınıflandırma: (Örnek: Tıp Tarihi, Sanat tarihi gibi…)

 

TARİHİ NEDEN SINIFLANDIRIYORUZ?

Tarihi Zamana, Mekana ve Konuya göre sınıflandırmamızın nedeni öğrenmeyi, öğretmeyi, araştırmayı kolaylaştırmaktır.

 

TARİHİN ÇEŞİTLERİ:

 

Yazılış şekillerine göre tarih çeşitleri:

1.Hikayeci (Rivayetçi) Tarih:Tarihi olaylar olduğu gibi aktarılmıştır. Neden–sonuç ilişkisine yer verilmemiştir.

2.Öğretici Tarih:Geçmişteki olaylardan ders alınabilecek şekilde an­latımın yapıldığı tarihtir.

3.Neden–Nasılcı Tarih:Olayların nedenlerini ve sonuçlarını “Neden ve nasıl” olduğunu sorarak açıklayan tarihtir. Bilimsel tarihçilik bu yöntemle çalışır.

 

Kapsadığı Konulara Göre Tarih Çeşitleri:

1.Genel Tarih:Olayları her yönüyle bütün olarak anlatır.

2.Siyasi Tarih:Devletler arası siyasi ilişkiler ile bir devletin iç olayla­rını anlatır.

3.Özel Tarih:Bir ulusun veya devletin tarihini anlatır.

4.Uygarlık Tarihi:Toplumların kültürel ve teknik alandaki gelişmelerini inceler.

5.Sanat Tarihi:Toplumların sanat eserlerini ve sanat akımlarını in­ce­ler. 

 

TARİHİN YÖNTEMİ:

Tarihi olayları araştıran bir tarihçi sırasıyla aşağıdaki yöntemleri uygular.

  1. KAYNAK ARAMA: Önce olayla ilgili kaynaklar aranır.

Kaynaklar 2’ye ayrılır:

  • Ana Kaynaklar(Birinci el kaynaklar): Olayın geçtiği döneme ait kaynaklardır.
  • İkinci El Kaynaklar: Ana kaynaklardan yararlanılarak hazırlanan kaynaklardır.

 

     Ayrıca kaynakları YAZILI ve YAZISIZ kaynaklar diye de ikiye ayırabiliriz:

  • Yazılı Kaynaklar: Kitabeler, fermanlar, kanunlar, mahkeme kayıtları, noterlik yazıları,gazeteler, dergiler vb…
  • Yazısız(Sözlü) Kaynaklar: Evler, kaleler, tapınaklar, heykeller, silah, eşyalar,destanlar, efsaneler, fıkralar, atasözleri örf ve adetler vb…

 

  1. VERİLERİ TASNİF, TAHLİL VE TENKİT ETME:
  • Tasnif(Sınıflandırma): Elde edilen bilgiler zamana, mekana ve konuya göre tasnif edilir.
  • Tahlil(Analiz=İnceleme) : Kaynaklardan elde ettiğimiz bilgiler güvenilir mi?Karşılaştırma yapılarak bilgiler bu yönde incelenir.
  • Tenkit(Eleştiri): Elde edilen bilgilerin işe yarayıp yaramadığı, hangi bilgilerin kullanılacağı belirlenir.

 

  1. SENTEZ(BİRLEŞTİRME): Kaynaklardan elde edilen bilgiler düzenlenerek yazılması safha-sıdır.

 

 

TARİHE YARDIMCI BİLİMLER

  1. ARKEOLOJİ:Geçmiş uygarlıklara ait kalıntıları bulan ve kanıtlayan bilimdir. Özellikle tarih öncesi dönemlerle ilgili bilgiler ve belgeler sunan bir bilimdir.
  2. PALEOGRAFYA:Geçmişte kullanılan yazıları okuyan bilimdir.
  3. ETNOGRAFYA:Bir toplumun gelenek ve görenekleriyle ilgili özellik­leri araştıran ve anlatan bilimdir.
  4. ETNOLOJİ:Birden fazla sayıdaki toplumların gelenek ve göre­neklerini kıyaslamalar yaparak inceleyen bilimdir.
  5. EPİGRAFYA:Kitabeler bilimidir. Yazılı anıtları inceler. Bu bilim ça­lışmalarını paleografya ve filoloji ile birlikte yürütür.
  6. FİLOLOJİ:Dil bilimidir. Diller arasındaki ilişkileri inceler.
  7. NUMİZMATİK (MESKUKAT):Geçmişte kullanılan paraları ve bunların üzerindeki yazı­lar ve damgaları okuyarak tarihçilere bilgiler kazan­dırır.
  8. FİZİKİ ANTROPOLOJİ:İnsanların iskelet yapılarını inceleyerek ırkları belirle­yen bilimdir.
  9. PALEANTROPOLOJİ:Günümüzde görülmeyen insan türüne ait fosilleşmiş kalıntıları inceler.
  10. SOSYOLOJİ:İnsanların yaşayışlarını düzenleyen yasaları ve top­lumsal gelişmeleri inceleyen bilimdir. Özellikle yakın çağdaki olayların daha iyi anlaşılmasında tarihe yardımcı olur.
  11. DİPLOMASİ:Devletler arası ilişkilerle ilgili belgeleri veya bir devle­tin iç siyasal olaylarla ilgili ferman anlaşma gibi belgeleri inceler.
  12. KİMYA:Tarih öncesi devirlerin aydınlatılmasında kullanılan kalıntıların yıllarını belirlemede kimyasal metodlardan da yararlanılır. Bu metodlardan bir tanesi de karbon 14 metodudur.
  13. SİCİLOGRAFİ (MÜHÜR BİLGİSİ):Geçmişte kullanılan mühürleri inceler.
  14. HERALDİK:Arma bilgisi.
  15. ŞECERE :Devletlerin tarihinde etkili olan kişilerin soy geçmişle­rini araştırır.

 

  • Diğer yardımcı bilimler; Ekonomi, Tıp, Psikoloji, Coğrafya, Kronoloji.

 

TARİHTE TAKVİM

TAKVİM NEDİR?: Takvim zamanı günlere, aylara, yıllara bölme metodudur.

NOT: İnsanlar zamanı ölçerken ölçü aracı olarak Güneşi ve Ay’ı kullanmışlardır.

 

AÇIKLAMA: Güneşi kullananlar dünyanın güneş etrafında bir tam dönüşünü esas almışlardır. (365 gün 6 saat) Bu şekilde oluşturulan takvimlere GÜNEŞ TAKVİMİ diyoruz.Ay’ı kullananlar ise Ayın Dün-ya etrafında 12 kez dönmesini (12 x 29.5 =354) esas almışlardır.Bu şekilde oluşturulan takvimlere AY TAKVİMİ diyoruz.

NOT: Tarihte ilk GÜNEŞ TAKVİMİ’ni MISIRLILAR, ilk AY TAKVİMİ’ni SÜMERLER oluşturmuşlardır.

AÇIKLAMA:  Her toplum kendi takvimini oluştururken kendileri için önemli saydıkları bir günü BAŞLANGIÇ olarak kullanmışlardır. Örnek: Romalılar Roma’nın kuruluşunu, Müslümanlar Hicreti, Hıristiyanlar Hz.İsa’nın doğumunu gibi…

 

1.Sümer Takvimleri:Tarihdeki ay ve güneş yıllarına dayanan ilk takvim­leri Sümerler yapmışlardır.

2.Mısır Takvimi:Güneş yılına göre Mısır uygarlığında yapılmıştır. Bu takvimde taşma mevsimi (Nil’in taşması), yaz ve kış mevsimleri vardır. Bir yıl 365 gündür.

3.Miladi Takvim:Roma imparatoru Jul Sezar Mısır takvimini Roma devletine göre uyarlatınca “Jüllien Takvimi” yapıldı. 1582 yılında papa Hz. İsa’nın doğumunu başlangıç yaparak Jüllien Takvimini Miladi takvime dönüştürdü. Bu tak­vimde bir yıl 365 gün 6 saattir.

Milat takviminde tarihi olaylar yüzyıllara bölünmüştür. Milattan sonraki yüzyıllar milattan (sıfır) sonraya gidil­dikçe büyür.

Milattan önceki tarihlerde rakamca büyük olan bir ta­rih, rakamı küçük olan tarihten eski bir zamanı gösterir.

Örnek : 

  1. M. Ö. 1200 , M. Ö. 550 ‘den daha eskidir.

            Olayların yüzyıl olarak söylenişi :

1400 – 1499 arası   15. yüzyıl

1800 – 1899 arası  19. yüzyıl olarak belirtilir.

Milattan önceki ve milattan sonraki olaylar arasındaki zaman farkını bulmak için her iki olayın tarihleri toplanır.

  1. Ö. 1200 + 1940 = 3140
  2. Hicri Takvim

Hz. Ömer zamanında Hicret olayı başlangıç yapıla­rak geliştirilmiştir. Ay yılı esasına göre yapılan bu tak­vimde 1 yıl 354 gündür.

 

TÜRKLERİN KULLANDIĞI TAKVİMLER

  • 12 Hayvan Takvimi:İslamiyetten önce Türkler’in kullandığı takvimdir. Güneş yılı esasına göre geliştirilen bu takvimde yıllar hayvan adlarıyla anılmıştır.
  • Hicri Takvim:İslamiyetin kabulünden sonra kullanılmıştır.
  • Celâli Takvim: Selçuklu Sultanı Melikşah adına yapılmıştır. Güneş yılı esasına göre yapılan bu takvimi Harzemşahlar ile Hint Babür Devleti kullanmıştır. Bu Takvime, Takvim–i Melikşahi de denilmiştir.
  • Rumi Takvim:Osmanlı Devletinde I. Mahmut zamanında maliye işlerini düzenli hale getirmek için güneş yılı esasına göre oluşturulmuştur. Bu takvimde başlangıç Hicret olayıdır.
  • Miladi Takvim:Türkiye Cumhuriyetinde 1 Ocak 1926’dan itibaren kullanılmaktadır.Güneş yılını esas alır. Temeli Mısırlılara dayanır. İyon ve Yunanlılar kanalıyla Batıda aktarılmıştır. Romalılar Sezar zamanında JULYEN takvimi olarak düzenlemiş ve kullanmışlardır. Yeniçağda Papa XII.Gregor tarafından yeniden yapılan düzenlemelerle GREGORYAN TAKVİMİ olarak anılmıştır. Günümüzde ise Milat takvimi denilmektedir. Milat takvimi Hz. İsa’nın doğuşunu(sıfır) kronolojinin başlangıcı olarak kabul eder.

 

HİCRİ TAKVİMLE MİLADİ TAKVİM ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR?

  1. Hicri Takvim AY yılını, Miladi Takvim GÜNEŞ yılını esas alır. Bu yüzden ikisi arasında 11 gün fark vardır.
  2. Başlangıç tarihleri farklıdır. Hicri Takvimde başlangıç tarihi Hazreti Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği tarih olan 622 yılıdır. Miladi Takvimde ise başlangıç Hz. İsa’nın doğum tarihi 0 yılıdır.

 

HİCRİ TAKVİMDEN MİLADİ TAKVİME ÇEVİRME İŞLEMİ

SORU: Hicri 1340 yılını Miladiye çeviriniz.

Hicri=1340     Miladi=?

1340 ÷  32 =  40,6 (Yaklaşık 41)

 

1340 – 41 =  1299

 

1299 + 622=  1921

 

MİLADİ TAKVİMDEN HİCRİ TAKVİME ÇEVİRME İŞLEMİ

SORU: Miladi 1998 yılını Hicri takvime çeviriniz.

Miladi=1998    Hicri=?

1998 – 622 = 1376       1376 ÷ 33  = 41,7 (yaklaşık 42)    1376 +42   = 1418

 

 

RUMİ TAKVİMDEN MİLADİ TAKVİME ÇEVİRME İŞLEMİ:

SORU: Rumi 31 Mart 1325 , Miladi=?

 

31 Mart 1325

+  13       584          İki takvim arasında 13 gün

______________      584 yıl fark vardır.

13 Nisan 1909

 

 

MİLADİ TAKVİMDEN RUMİ TAKVİME ÇEVİRME İŞLEMİ

 

Miladi 29 Ekim 1923 , Rumi=?

 

29 Ekim 1923

–  13       584

_______________

16 Ekim 1339

 

TARİH İLE YAZI ARASINDAKİ İLİŞKİ

Tarih YAZI ile başlar. yazıdan önceki devirler hakkında sağlıklı bilgi edinmek  zor olduğundan, bu dönemlere “Tarih Öncesi Devirler=Prehistorik Devirler” veya “Karanlık Çağlar” denir.

 

YAZI İLE İLGİLİ ÖNEMLİ BİLGİLER

  • Toplumlar ilk olarak resim yazısı kullanmışlardır.
  • İlk yazıyı Sümerler bulmuştur.(Çivi Yazısı)
  • Bugün kullandığımız alfabeyi, ilk olarak Fenikeliler kullanmış, onlardan Yunanlılar ve Romalılar alarak geliştirmişler ve böylelikle LATİN alfabesi ortaya çıkmıştır.
  • Yazı, Anadolu’ya ilk olarak ASURLULAR tarafından TUNÇ devrinde getirilmiştir.
  • Türk Tarihinin ilk yazılı eserleri GÖKTÜRK(ORHUN) KİTABELERİDİR.

 

 

TARİHTE ÇAĞLAR

Tarih öğrenimini kolaylaştırmak için insanlığı derin­den etkileyen olaylar esas alınarak “çağlar” oluşturul­muştur. Bütün çağlar yazının bulunuşu esas alınarak “Tarih öncesi çağlar ve Tarih Devirleri” olmak üzere iki büyük bölüme ayrılmıştır.

 

Çağların Başlangıç Ve Bitiş Tarihleri Neye Göre Tesbit Edilmiştir?

Tarihin zamana göre tasnifinde en önemli ayrım “çağlara ayırarak” incelemedir. Çağların başlangıç ve bitim tarihleri belirlenirken toplumların geniş çapta etkilendiği tarihi olaylar esas alınmıştır

TARİH ÖNCESİ DEVİRLER

Yazının bilinmediği dönemdir. Bu dönem kullanılan araçlara, araçların cinsine ve özelliklerine göre ve yaşa­yış biçimine göre aşağıdaki devirlere ayrılmıştır.

I.Taş Çağı

II.Bakır-Taş Çağı (Kalkolitik Çağ)

III.Maden Devri

 

  1. TAŞ ÇAĞI

 

1)        Eski (Kaba) Taş çağı

  1. Bu dönemde insanlar vahşi doğa ile mücadele içeri­sinde ol­muşlardır.
  2. İnsanlar tarihinin en uzun dönemini kapsayan bu devirde taşları olduğu gibi silah olarak kul­lanmışlardır.

2)        Yontma Taş Devri (Paleolitik dönem)

İnsanlar;

  1. Taşları ve kemikleri yontarak ilkel silahlar ve aletler yaptılar.
  2. Avcılık ve toplayıcılıkla beslendiler.
  3. Soğuktan korunmak için mağaraları yaşam yeri olarak kullandılar.
  4. Mağaraların duvarlarına ilkel resimler çizdiler. Böylece ilk sanat eserlerini meydana getirmiş oldular.
  5. Devrin sonunda ateşi buldular.

3)        Orta taş Devri (Mezolitik dönem)

  1. Bu dönem Cilalı Taş Devrine geçişi sağlayan bir ara dönemdir.
  2. İn­sanlar mağaralardan çıkarak ovalara ve nehir kıyılarına yönelmişlerdir.

4)        Cilalı Taş Devri

  1. Su boylarında bitkiler yetiştirilmeye başlandı.
  2. Yapılan bu tarımsal çalışmalarla insanlar yerleşik hayata geçtiler.
  3. Yapılan barınakların sayısının artmasıyla köyler oluştu.
  4. Hayvanlar evcilleştirildi.
  5. İnsanlar üretken nitelik kazandı.
  6. Kilden kaplar yapıldı.
  7. Dinsel inanışlarla ilgili çeşitli fikirler ortaya çıktı. Ana tanrıça heykelcikleri yapıldı.
  8. Dokumacılık başladı.
  9. İnsanlarda mülkiyet kavramı oluştu.

MADEN DEVRİ

  1. Bakır Taş Devri (Kalkolitik Dönem)
  1. Bu dönem Cilalı Taş Devri ile Maden Devri arasında geçiş dönemidir.
  2. Cilalı Taş Çağını yaşayan insanlar bul­dukları bakırdan eşya yapmaya başlamışlardır.
  3. Bakırın bol bulunması ve kolay işlenmesi nedeniyle bu dönemde çok sayıda bakır eşya yapılmıştır.
  4. Tunç, bakıra göre daha sertti, bu nedenle yapılan eş­yalar daha dayanıklı oldu.
  5. Bu dönemde ilk şehir devlet­leri kuruldu (site).
  6. Tekerlek icad edildi, Arabalar yapıldı,
  7. ticaret gelişti.
  1. Tunç Devri
  1. Demir Devri

Demirden eşyalar ve silahlar insanlara hem ekonomi de hem de askeri alanda büyük ölçüde güç kattı.

Not: Çeşitli ülkelerde yaşayan insanlar tarih öncesi devirleri aynı zamanda yaşamamışlardır

 

TARİH DEVİRLERİ

Yazının bulunmasından günümüze kadar gelen za­mandır.

Yazılı belgeler tarihçilere daha geniş bilgi ka­zandırdığı için tarihçilere göre “Tarih Yazıyla Başlar” anlayışı ortaya konulmuştur.

Tarih devirlerinin kapsadığı alan çok geniş olduğun­dan, tarih öğrenimini kolaylaştırmak için “Tarih devirleri” “çağlara” ayrılmıştır.

1.İlk çağ: (M.Ö. 3200 – M.S. 375 veya 476) 375 yılı Kavimler göçünün başlaması. 476 yılı Batı Roma İmparatorluğunun yıkılmasıdır.

2.Orta Çağ: 476–1453 (İstanbul’un fethedilmesi)

3.Yeni Çağ: 1453–1789 (Fransız İhtilâli)

4.Yakın Çağ: 1789–? 

 

İLKÇAĞ UYGARLIĞI

 

ÇİN UYGARLIĞI

  • Uygarlık, Sarı ve Gökırmak çevresinde gelişmiş­tir.
  • Merkezi Devlet Kuzey Çindeki derebeyliklerin Çou Hanedanı tarafından birleştirilmesi sonucu kurul­muştur.
  • Ülke toprakları feodal beylikler arasında paylaş­tı­rılmıştır. Bu feodal beyler içerisinde en güçlü olanı ül­kede egemenliğini ele geçirerek merkezi birliği sağla­mıştır. Bu durum Çin siyasi ta­rihinde hanedanların öne çıkmasına neden olmuştur.
  • Çin uygarlığı teknik buluşlarıyla tanınır. Bunlar kağıt, matbaa, ipekli dokumacılık, pusula ve barut. Çinli­ler bu bu­luşlarıyla dünya kültürüne ve ekonomisine kat­kıda bu­lunmuşlardır. Çin porselen ürünleri ve ipekli do­kumaları dünyada aranan önemli eşyalardan ol­muştur.
  • Hun ve Tibet saldırılarına karşı Çin seddini yap­mış­lardır.
  • Çin’de yetişen Konfiçyüs ile Lou–Çe siyasi fikirle­riyle tanınırlar. Konfiçyüs önemli bir felsefecidir. Çin’de eşitilği, adaleti ve iyiliği savunmuştur.

 

HİNT UYGARLIĞI

  • İlk uygarlık İndus nehri dolaylarında doğmuştur.
  • Ö. 1200’lerde Hindistan’a gelen ari kavimler egemenliklerini kurmak için Kast Sistemi denilen bir ta­bakalaşma hareketini gerçekleştirmişlerdir. Bu tabaka­laşmada aşağıdaki sınıflar ortaya çıkmıştır.
    • Brahmanlar: rahipler
    • Kşatriyalar: Asiller ve askerler
    • Vaysiyallar: Tüccarlar, sanatkarlar ve çiftçiler
    • Südralar: Köleler
  • Kast grupları içerisinde birinden diğerine geçiş ya­saktır. Kast sistemi ilk çağda Hindistan’da merkezi dev­letin kuruluşunu engelleyen en önemli nedendir. Diğer etkenler ise farklı diller, inanışlar kültürleri ve coğrafi ko­şulların olumsuzluğudur.
  • Hindistan’ın en eski dini Veda Brahman rahiplerin bu dine katkıları sonucu Brahmanizm denilen inanış ortaya çıktı. Brahmanizm Kast sisteminin çelişki­lerine uygundur. Daha sonraları Kast’a tepki olarak Bu­dizm denilen din ortaya çıktı. Ancak Brahmanların en­gel­lemeleri üzerine Budizm daha çok Hindistan dışındaki Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerinde benimsenmiştir.

 

MISIR UYGARLIĞI

  • Uygarlık Nil deltası ile Nil nehri çevresinde geliş­miştir.
  • Mısır uygarlığı daha çok Mısır’da yaşayanlarca geliştirilmiştir.
  • Şehir devletlerinin birleşmesiyle ilk merkezi devlet kurulabilmiştir. Bu devlet dünya tarihindeki ilk merkezi devlettir.
  • Devletin başında firavun adı verilen krallar bulu­nurdu. Firavunlar tanrı kraldı. Yetkileri sınırsızdı. Bu ne­denle devletin siyasi yapısı teoraktik monarşi idi.
  • Firavunlar ülkeyi “nom” adı verilen vilayetlere bö­le­rek yönetmişlerdir ve buralara valiler atamışlardır. Amaç merkezi otoriteyi sağlamaktı.
  • Ekonomi tarıma dayanmıştır. Vergiler tarım ürün­lerinden oluşmuştur.
  • Ülke yönetiminde firavuna, vezir, asiller, rahip­ler, askerler ve katipler yardımcı olmuştur.
  • Köylüler ile köleler, asillerin, rahiplerin ve askerle­rin topraklarında çalışmışlardır. Şehirliler ise ticaret ve sanatla uğraşmışlardır.
  • Mısır’da yaşayanlar birden çok tanrıya inanmışlardır. En büyük tanrı güneş tanrısı idi. Ölümden sonra hayatın devamına inanmışlardır. Bu ina­nış şekli mumyacılıkta, eczacılıkta, tıpta, mimaride, re­simde ve heykelcilikte önemli gelişmeleri sağlamıştır.

Not: Tıp bili­minin temel bilgileri Mısırda ortaya kon­muştur.

  • Aritmetikde, Geometride ve astrolojide önemli ça­lışmalar gerçekleştirmişlerdir.
  • Hiyeroglif denilen yazının yanısıra hiyeratik ve demotik denilen yazı türlerini geliştirildi.
  • Firavun IV. Amenofis zamanında “Aton” adı veri­len bir din ortaya çıkmıştır. Tek tanrılı bir dine benzeyen bu ina­nış, isyanlar nedeniyle Mısır’da yaygınlaşmıştır.
  • Kuzey Suriye’nin verimli topraklarını almak için Hi­titliler Kadeş Savaşını yapmışlardır. (M. Ö. 1280) Tarihin ilk büyük meydan savaşı sayılan bu savaşta taraflar bir­birlerine kesin üstünlük sağlayamamıştır. Daha sonra ta­raflar Kadeş Antlaşmasını yapmışlardır. (M. Ö.1295) Bu antlaşma tarihin ilk yazılı antlaşmasıdır.

 

MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI

 

SÜMERLER

 

  • Konuştukları dilin filolojik yapısı ile bıraktıkları eserler Sümerlerin Orta Asya kökenli olduğunu ortaya koymuştur.
  • Güney Mezopotamya’ya yerleşen Sümerler su­lama kanalları ve barajlar yaparak yaşadıkları toprağı ta­rıma elverişli hale getirmişlerdir.
  • Tarihdeki ilk şehir devletlerini (siteleri) kurmuşlar­dır.
  • Sümer kralları rahip kral özelliğini göstermişlerdir.
  • Sümerler, Mezopotamya uygarlığının kurucusu ol­muşlardır. Başlıca buluşları şunlardır; Yazı, tekerlek, 60 tabanlı sayı sistemi, çemberin 360° oluşu, tarihdeki ilk güneş ve ay takvimleri, yıldızların burçlara ayrılması. Ta­rihin ilk yazılı destanları olan Gılgamış ve Yaradılış des­tanlarını yazmışlar, damga ve silindir şeklindeki mühürleri ve çömlekçi çarkını icat etmişlerdir.
  • Urgakina, rahiplerin sömürü­süne karşı tarihin ilk ihtilalini gerçekleştirdi ve bunun son­rasında tarihin ilk yazılı kanunlarını yaptı. Bu kanun­larda özel mülkiyeti koruyucu hükümlere yer verdi.
  • Ziggurat adı verilen tapınaklar yaparak, bunları okul, depo ve rasathane olarak kullanmışlardır.
  • Ekonomik yaşam tarıma dayanmıştır. İhtiyaç duy­dukları madenleri almak içinde dış ticaret yönelmiş­lerdir.
  • Öldükten sonra yaşamın devamına inanmadıkla­rından mezarlara eşya koymamışlardır.
  • Bir süre Akadların egemenliğinde yaşadılar. Egemenliklerini yeniden kazandıkları bu dönemde de Elamların saldırısıyla karşılaştılar ve bağımsızlıklarını kaybettiler.

 

AKADLAR 

  • Sami kökenli kavimlerdendir. Tarihin bilinen ilk düzenli ordusunu kurarak Mezopotamya’da üstünlük sağladılar.
  • Mezopotamya dışında toprak kazanarak tarihin ilk imparatorluğunu kurdular. Ancak bu imparatorluk kısa sürede dağıldı. Başlıca nedenleri, merkezi otoritenin tam olarak geliştirilememesi, iç isyanlar ve dış saldırılar.
  • İran üzerinden gelen kavimlerin saldırısıyla Akad devleti yı­kıldı.
  • Akad dili Mezopotamya’nın yaygın bir kültür dili olmuştur.

 

 

BABİLLİLER 

  • Sami kökenli kavimlerdendir.
  • En etkili oldukları dönem Hamurrabi dönemidir. Kral Hamurrabi iktidarını kurduğu orduya ve yaptığı ya­sa­lara dayandırmıştır. Böylece tarihin bilinen ilk monar­şik idaresini kurdu.
  • Hamurrabi Mezopotamya’daki yasaları toplayarak konularına göre sistemli hale getirdi. Ayrıca yasalarında kısasa kısas özelliğine yer verdi.
  • Hamurrabi’den sonraki süreçte devlet zayıfladı. Hititler bu devlete son verdi.
  • Babilliler, Hititlerin yıkıl­ma­sından sonra Asur egemenliğine girdiler. Medlerle itti­fak yapa­rak Asur devletini yıktılar. İkinci kez devlet kur­dular. Mezopotamya’nın en son devleti olan II. Babilé Persler son vermiştir.

 

 

ASURLULAR 

  1. Mezopotamya’nın Asur şehrinde yaşamışlardır. İlk zamanlarda ticarete önem vermişlerdir. Bu süreçte Ana­dolu’da koloniler kurmuşlardır.

Kolonilerden en önemlisi Kayseri Kültepe’de kurulmuş olan Kaneş idi.

Not: Kaneş’te (Kültepe) yapılan araştırmalar sonucu Anadolu’daki ilk yazılı belgeler bulunmuştur. Bu durum Anadolu’ya yazıyı Asurluların getirdiğini göstermiştir.

  1. Hititlerin yıkılmasından sonra Ön Asya’da güçlü bir devlet olarak ortaya çıkmışlardır. Doğu ve G.D.Anadoluyu, Suriye’yi, Filistin’i ve Mezopotamya’yı egemenliklerine almışlardır. Bu yerlerden ağır vergiler almışlardır.
  2. Çok tanrılı bir dinsel yaşayışları vardır. Asur kral­ları tanrı kral olduklarını topluma kabul ettirmişlerdir.
  3. Kültürel çalışmalara önem vermişlerdir. Mezopo­tamya’nın Ninova şehrinde tarihin bilinen ilk kü­tüphane­sini kurdular.
  4. Med–Babil ittifakı Asur devletine son vermiştir.

 

ELAMLAR 

  1. İran’ın güney batısı ile Mezopotamya’nın doğu­sunda kalan dağlık bölgede yaşamışlardır. Tarımsal top­raklara sahip olmak için Sümer ülkesini istila etmişlerdir.
  2. Elamların egemenliğine Asurlular son vermiştir.

 

İRAN UYGARLIKLARI

 

MEDLER 

  1. İran’ın batısı ile G.D. Anadolu arasında kalan dağ­lık ve yaylalık bölgede yaşamışlardır. Bölgenin koşul­ları gereği hayvancılıkla geçinmişlerdir.
  2. Babillilerle ittifak yapıp Asur devletini yıktılar. Böylece Mezopotamya’da toprak kazandılar.
  3. Anadolu’ya egemen olmak için Lidyalılarla sa­vaş­tılar. Savaşlar sonunda Kızılırmağı sınır yaptılar.
  4. Medlerin bağımsızlığına Persler isyan ederek son ver­mişlerdir.

 

 

PERSLER 

  1. Medleri yıkarak tarih sahnesine çıktılar. Mezopo­tamya’daki II. Babil devletine son verdiler. Batı Anadolu’­daki Lidya devletine ve İyon şehir devletlerini egemenlik­lerine aldılar.
  2. Kafkasya’daki İskitleri yenilgiye uğrattılar.
  3. Ege denizi ile Karadeniz arasında yapılan Boğaz­lar ticaretini ele geçirmek için Yunanistan’daki Atina devletiyle savaştılar. Başarılı olamadılar. Bu sa­vaş­lardan biri olan Maraton savaşını kaybettiler.
  4. Perslerin egemenlik alanı doğuda Maveraün-ne­hir’den ve Hindistan’dan başlayarak Trakya’ya ve Mısır’a kadar genişlemiştir. Bu toprakları kolay yönete-bilmek için “Satraplık” denilen vilayetler kur­muşlar ve buralara valiler atamışlardır. Ayrıca güçlü or­dular kurmuşlardır. Bunların yanı sıra tarihin ilk düzenli posta teşkilatını ve ilk istihbarat teşkilatını kurdular.
  5. İmparatorluğu kapsayan ticaret yollarına önem verdiler. Ayrıca imparatorlukta sadece Pers parasının geçerli olmasına önem vermişlerdir.
  6. Zerdüşt dinine inanmışlardır. Bu dinde cennet ve cehennem anlayışları bulunmaktaydı. Ateş kutsal sa­yıl­mıştır. Persler önceleri çok tanrılı dine sahiptiler.
  7. Pers devletine Makedonya kralı Büyük İskender düzenlediği Asya seferinde son vermiştir.

 

DOĞU AKDENİZDE KURULAN  DİĞER UYGARLIKLAR

 

 

İBRANİLER 

  1. Sami kavimlerindendir. Hz. Davut döneminde Fi­listin’deki Kudüs şehrini kurarak devletlerinin temelini atmış oldular.
  2. Süleyman zamanında ticarete önem vererek zenginleşmişlerdir. Daha sonra devlet iç çatışmalarla İs­rail ve Yahudi devleti olarak ikiye ayrılmıştır. Bunlar da dış saldırılarla yıkılmıştır.
  3. Tarihin ilk tek tanrılı dini olan “Musevilik” İbrani­lere aittir. İbraniler bu dinin yalnızca kendi kavimle­rine gön­derildiğini söylemişler ve kendilerinin üstün ol­duğunu be­lirtmişlerdir. Bu durum Museviliğin, Hristiyanlık ve İs­lamiyet gibi yaygın bir din olmasını ön­lemiştir.

 

FENİKELİLER 

  1. Sami kavimlerindendir. Bugünkü Lübnan’ın dağlık kıyı kesiminde yaşamışlardır. Bu bölgeden Suriye kıyıla­rına doğru yayılan Fenikeliler şehir devletleri kurdular. Yaşadıkları bölgenin tarıma ve hayvancılığa elverişli ol­maması nedeniyle balıkçılığa ve denizciliğe yönelmişler ve Akdeniz kı­yılarında koloniler kurmuşlardır.
  2. Fenikeliler ürettikleri zeytin yağı, kereste, boya ve camdan oluşan ürünleri Akdeniz’in diğer bölgelerine satmışlardır.
  3. Fenikeliler Sümer çivi yazısı ile Mısır Hiyerog­lif ya­zısını örnek alarak tarihin ilk alfabesini icat etti­ler.

Not: Fenike alfabesini İyonlar ve Yunanlılar kul­lanmıştır. Daha sonra Romalılar Yunanlılardan aldık­ları alfabeyi Latin alfabe­sine dönüştürmüşlerdir.

  1. Mısır ve Mezopotamya ile ilgili teknik gelişmeleri ticari faaliyetler yoluyla Akdeniz’in diğer kavimlerine ta­nıtmışlardır.
  2. Fenike koloni hareketi zamanla İyon ve Yunan koloni hareketi karşısında gerilemiştir. Çünkü İyonlar ve Yunanlılar kolonileri yeni bir vatan kabul etmişler ve bu doğrultuda etkili politikalar izlemişlerdir.

 

ANADOLU UYGARLIKLARI

Yaplan arkeolojik araştırmalar Anadoluda tarih ön­cesi dönemlerin yaşandığını göstermiştir. Başlıca örnek­ler şunlardır:

  • Yontma Taş Çağıyla ilgili buluntular, Antalya Ka­rain ve Beldibi mağaralarında çıkarılmıştr.
  • Cilalı Taş Çağıyla ilgili buluntular. Konya, Çatal­höyük, Diyarbakır Çayönü ve Burdur Hacılar yer­leşmele­rinde elde edilmiştir.
  • Kalkolitik dönem ile ilgili buluntular. Denizli, Çivril, Beycesultan yerleşmeleri ile Burdur Hacılarda görülmüş­tür.
  • Tunç çağıyla ilgili buluntular. Çanakkale Truva, Kayseri, Kültepe, Yozgat–Alişar, Çorum–Alacahöyükde çıkarılmıştır.

– Anadolu’da Yazılı Devirlerin Başlaması : Ana­doluya yazıyı Asurlular getir­miştir. Bu durum Kayseri Kültepede yapılan araştırma­lardan anlaşılmıştır. Bulunan belgeler Anadolu’nun ilk yazılı belgeleridir. Böylece Ana­dolu’da Tarih devirlerine (yazılı döneme) girilmiştir.

 

HİTİTLER 

  1. Anadolu’ya Kafkasya üzerinden gelmişler Kızılır­mak yayı içerisinde kalan Kapadokya adı verilen böl­geye yerleşmişlerdir.
  2. İlk zamanlarda küçük krallıklar ve beylikler ha­linde örgütlenmişlerdir. Bu krallıkların birleşmesiyle mer­kezi bir devlet kurmuşlardır. Bu devlet Anadolu’da siya­sal birliği sağlayan ilk devlet olmuştur. Hattuşaş’ı (Boğazköy) başkent yapmışlardır.
  3. Ülkeyi yöneten krala büyük kral denilmiştir. Büyük hükümdar aynı zamanda baş rahip, baş komutan, baş yargıç idi.
  4. İlk zamanlarda kral yaptığı işlerden dolayı Pan­kuş meclisine hesap verirdi. Kralın monarşik idaresi ar­tınca Pankuş meclisinin önemi kalmamıştır. Yönetimde ana kraliçe Tavannanna söz sahibi idi.
  5. Toplumsal yaşamda şu sınıflar görülmüştür. Asil­ler, özgürler ve köleler.
  6. Hitit saraylarında “Anal” deni­len kral yıllıklarını yazan katipler görevliydi. Bu yıllıklar tarih yazıcılığına ör­nektir.
  7. Hitit kanunları daha çok insancıldı. İdam cezasını çok az uygulamışlardır. Kadınlara mirastan pay vererek, Özel mülkiyeti korumuşlardır. Ayrıca kölelere bedel öde­yerek özgür olabilme hakkını da tanımışlardır.
  8. Hititler çok tanrılı bir dinsel yaşayışa sahiptiler. Komşu kavimlerin tanrılarına da önem vermişlerdir.
  9. Hititler Kuzey Suriye’nin verimli topraklarına sahip olmak için Kadeş savaşını yapmışlardır. (M.Ö.1295) Ön Asya’da Asur tehlikesi belirince Kadeş anlaşmasını yapmışlar ve bu anlaşmayla Asur’a karşı ittifak kurmuş­lardır (M.Ö. 1280).
  10. Ö. 1200’lerde Ege denizinden gelen kavimlerin İstila hareketleri Hitit devletinin yıkılmasına neden ol­muş­tur. Bu sırada bazı Hitit boyları Orta Toroslar’da ve Gü­neydoğu Anadolu’da “Geç Hitit Beylikleri” denilen bey­likleri kurmuşlardır. Ancak Asurlular Geç Hitit Beyliklerine son vermiştir.

 

URARTULAR 

  • Anadolu’da Van bölgesini kendilerine merkez yapmışlardır. Buraya ilk çağda Tuşpa denilmiştir.
  • Yaşadıkları topraklar tarıma elverişli değildi. Az sayıda olan tarıma elverişli toprakları, sulama kanalları ve barajlarla sulamışlardır.
  • Madeni eşya yapımında, taş işçiliğinde ve kuyum­culukta başarılı olmuşlardır.
  • Anadolu’da kaleler yapmışlardır.
  • Hititlerin yıkılmasından Anadolu’ya yönelen Asur istila hareketlerini engellemişlerdir.
  • Çok tanrılı bir inanca sahiptiler. En büyük tanrıları sa­vaş tanrısıydı. Öldükten sonra hayatın devamına inandık­ları için mezarlara eşya koymuşlardır.

 

LİDYALILAR 

  • Batı Anadolu’da Gediz ve Menderes ovalarının bulunduğu verimli topraklarda yaşamışlardır. Başkent Sarde (Sard) idi.
  • İlk madeni parayı bularak ticarete kolaylık sağla­mışlardır.
  • Komşuları olan İyonlardan ticaretin önemini gör­düler. Batı Anadolu’dan Mezopotamya’ya kadar uzanan büyük bir ticaret yolu yaptılar. Kral yolu denilen bu ticaret yoluyla Mezopotamya ile Batı Anadolu arasında ticari ve kültürel faaliyetlerde bulundular.
  • Ekonomik güçleri arttıkça orduya verdikleri önemi azalttılar. Orduya paralı asker aldılar. Bu durum askeri yapılarının zayıflamasına yol açmıştır. Perslerin saldırı­sıyla bağımsızlıklarını kaybettiler.

 

FRİGYALILAR 

  • Boğazlar üzerinde Anadolu’ya gelerek Batı Ana­dolu ile Ankara yakınlarındaki Polatlı arasındaki böl­geye yerleştiler. Polatlı yakınındaki Gordion’u başkent yaptı­lar.
  • Çiftçi bir toplum oldukları için tarımı koruyan ağır ceza kanunları yaptılar.
  • Ülkelerinden geçen ticaret yollarından yararlandı­lar.
  • Çok tanrılı dinsel yaşayışları vardır. En büyük tanrı tanrıça Kibele idi.
  • Kralları için kaya mezarları yapmışlardır. Ayrıca tümülüs denilen mezarlar yapmışlardır. Tümülüs mezar­lar, mezar odasının topraklarla örtülüp bir tepeye dönüş­tü­rülmesiyle oluşmuştur.
  • Tapates denilen dokumalar yaparak, bunları satmışlardır.
  • Kafkasya’dan gelen Kimmerler adlı kavimlerin sal­dırısıyla bağımsızlıklarını kaybetmişlerdir.

 

İYONLAR

  • Ö. 1200’lerde Yunanistan’da yaşayan Aka’lar, Dor’lar adı verilen bir kavimin istilasıyla karşılaştılar. Bu sırada Aka’ların bir bölümü Batı Anadolu’ya göç ettiler. Özellikle İzmir’in kuzeyindeki kıyı kesimine yerleştiler. Buradaki bazı adalara da yerleştiler. 12 tane şehir devleti kurdular. Başlıcaları Efes, Milet, Foça, İzmir, Bergama idi.
  • İyonlar, Anadolu ile Ege ve Akdeniz kıyılarında ti­ca­ret kolonileri kurdular. Ayrıca yaşadıkları topraklar, ka­ra­dan Mezopotamya ile de bağlantılar içerisindeydi. Bu ti­cari konum İyonların Mısır ve Mezopotamya uygarlıkla­rında yararlanmalarını katkıda bulunmuştur. Bunun so­ so­nucunda çok sayıda bilim adamı yetişmiştir. Başlıcaları; Tales, Pisagor, Heredot, Anaksimenes, Diojen.
  • Kolonicilik alanında birbiriyle rekabet ettikleri için merkezi bir devlet kuramamışlardır.
  • Anıtsal mimaride ve heykeltraşlıkta başarılı eser­ler ortaya koydular, Örneğin Artemis tapınağı.
  • Bağımsız­lıklarına Persler son vermiştir.

 

 

TÜRKLERİN ANAYURDU

 

Baykal gölü, Obi ırmağı ve güneyde Gobi Çölü ve Çungarya ile sınırlanan bölgedir.

 

ANAYURTTAN İLK GÖÇÜN NEDENLERİ

 

  1. İklim değişiklikleri ve kuraklıklar,
  2. Tarıma ve hayvancılığa elverişli toprakların azlığı,
  3. Nüfus artışı,
  4. Hayvancılığı zarara uğratan salgın hastalıklar,
  5. Toprak kapma ve mera savaşları ile dış istilâ hare­ket­leri,

Atı evcilleştirmeyi başaran Türkler Orta Asya’nın de­ğişik yerlerine gitmişlerdir.

 

ASYA HUN DEVLETİ

 

  • Baykal gölü Orhun ve Selenga ırmaklarının bu­lun­duğu coğrafyada siyasal varlık gösteren Hunlar tara­fın­dan kurulmuştur.
  • Devletin kurucusu Teoman’dır. Mete babası Te­oman’a karşı yaptığı iktidar savaşını kazanarak hakan oldu.
  • Mete Türk tarihindeki ilk düzenli orduyu onlu teşkilata göre kurdu. Bu orduya dayanarak Orta Asya­’yı egemenliğine aldı ve Çin hanedanlıklarını vergiye bağladı. İpek ticaretini denet­ledi.
  • Mete İmparatorluğu kolay yönetmek için “ikili sis­tem” denilen bir teşkilat kurdu. Bu teşkilatta merkezde hakan, doğuda veliaht batıda ise hanedandan biri görev yapmıştır.
  • Mete’den sora Çin hanedanları Hun egemenliğin­den kurtulmak için şu politikaları geliştirdiler:
    1. Hun sarayındaki Çinli prensesler ve görevlilerle entrikalar çevirmek,
    2. Hunlara bağlı boyları birbirine karşı kışkırtmak,
    3. İpek ticaretini Hun egemenliğinden almak,
  • Çin askeri saldırıları sonucu, Hun Devleti M.Ö. 58 yı­lında ikiye ayrıldı. Bir kısım Hun boyları Çin egemenli­ğine girdi. Hunlar daha sonra birleşmişlerse de Çinlilerin yap­tığı yeni saldırılar sonucu Kuzey Hunlar ve Güney Hunlar olmak üzere ikiye ayrılmışlardı (M.S. 48)
  • Güney Hunlar Çinlilerin egemenliğine girdi. Kuzey Hunlar Çinlilerin egemenliğine girmemek için Hazar Denizine doğru göç ettiler.
  • Kuzey Hunlar sonraları Karadeniz’in kuzeyi ile bugünkü Romanya’daki Tuna dolaylarına egemen oldu­lar. Buralarda yaşayan Germen kökenli kavimleri ege­menliklerine aldılar. Hun egemenliğine girmek istemeyen Germen kökenli kavim­ler Avrupa’nın batısına göç ederek Roma İmparatorluğu topraklarında “Kavimler Göçü” denilen olaya neden oldular. (MS 375)

 

AVRUPA HUN DEVLETİ (375–469)

  • Bugünkü Romanya’nın bulunduğu topraklarda Kuzey Hunlar tarafından kuruldu.
  • Avrupa Hun Devletinin en güçlü olduğu dönem Atilla zamanıdır. Atilla Bizans’a karşı yaptığı seferler so­nucu Bizans’ı vergiye bağladı. Batı Roma devletine karşı ilk önce Galya seferini düzenledi. Ancak bu seferde be­lirli bir so­nuca ulaşamadı. Daha sonra yaptığı İtalya se­feriyle Batı Roma’ya üstünlüğünü kabul ettirdi.
  • Atilla’dan soraki hakanlar başarılı bir yönetim göstermediler. Bu süreçte Bizans saldırıları başladı. Bi­zans ayrıca Hunlara bağlı Germen kökenli kavimleri ayaklandırdı. Bunların sonucunda Avrupa Hun Devleti yıkıldı.

 

GÖKTÜRK DEVLETİ (552–630) 

  • Göktürk boylarını birleştiren Bumin Han, kendile­rini yöneten Avarlara karşı yaptığı bağımsızlık savaşını kazandı ve devleti kurdu.
  • Avarlar Göktürk saldırıları Avrupa’ya göç etmek zorunda kaldı.
  • Göktürkler Çin hanedanlıklarına üstünlüklerini ka­bul ettirdiler.
  • Hindistan’a giden ipek yolunu kazanmak için İran­’daki Sasanilerle işbirliği yaparak Akhun     Devletini yıktılar.
  • Akhun Devletinin yıkılmasından sonra Hindistan’a giden ticaret yolundan yararlanma konusunda Sasani­lerle anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Göktürkler ilk defa Bizans (Doğu Roma) ile ittifak yaptılar ve Sasanileri zayıflattılar.
  • Göktürk Devleti taht kavgalarıyla Doğu Göktürk ve Batı Göktürk olmak üzere ikiye ayrıldı (582). Her iki devlete Çinliler son verdi (630).

 

  1. GÖKTÜRK DEVLETİ (KUTLUK DEVLETİ) (682–744)
  • Kutluk Han, Çinli olan Veziri Tonyukuk ile birlikte Göktürk boylarını birleştirerek II. Göktürk Devletini kurdu­.
  • Kutluk Han, Çin egemenliğine giren Türklere ba­ğımsızlıklarını kazandırdı.
  • Bilge ve Ordu Komutanı Kültigin zamanında dev­let Orta Asya’da etkinliğini sürdürdü.
  • Kültigin ve Bilge Han’ın ölümünden sonra taht kavgaları başladı. Uygur, Basmil, Karluk ve Uygur Türk­leri birleşerek II. Göktürk devletine son verdiler.

 

AVARLAR

 

  • Orta Asya’da büyük bir imparatorluk kurdular.
  • Göktürk isyanı nedeniyle bağımsızlıklarını kay­bettiler.
  • Göktürklerin saldırısı sonucu bugünkü Macarista­n’a göç ettiler. Macaristan’da etkili bir devlet kurdular.
  • Sasanilerle birleşerek iki kez Bizans’ı ku­şattılar, ancak başarılı olamadılar.
  • Avarlar, Frankların saldırısıyla bağımsızlıklarını kaybettiler ve slav kavimleri arasında eriyip siyasi ve kül­türel kimliklerini yitirdiler.

 

UYGURLAR (745–840)

 

  • Kutluk (II. Göktürk) devletinin yıkılmasından sonra kendi devletlerini kurmuşlardır.
  • İlk zamanlarda Çinlilere karşı fazla etkili olama­mışlardır. Çinlilerin Talas savaşında yenilmesi, Uygurla­rın kuvvetlenmesine yaramıştır.
  • Çinliler Tibet saldırıları uğrayınca Uygurlardan yardım istemek zorunda kaldılar. Bu süreçte Çinlilere yardım eden Uygurlar Maniheizm ve Budizm dinleriyle tanıştılar.
  • Uygurların bir bölümü Maniheizmi ve Budizmi benimseyerek hayvancılığa dayalı atlı göçebe yaşayışı bıraktılar ve yerleşik hayata geçtiler. Çünkü bu dinler sa­vaşçı geleneklere ve hayvancılığa karşı olan prensiplere dayanmıştı.
  • Uygurlar, Kırgız Türklerinin saldrılarıyla siyasi var­lıklarını kaybettiler.
  • Uygurlar Kırgızların yıkılışından sonra Cengiz Han’ın kurduğu Moğol İmparatorluğunun egemenliğine girdiler. Bundan sora Uygurlar Moğol devlet yönetiminde önemli görevler aldılar.
  • Uygurlar Çin’de geliştirilen matbaa tekniğini öğre­nerek, kendilerine özgü bir matbaa yaptılar.
  • Uygurlar 14–18 harften oluşan bir alfabe geliş­tirdi­ler.
  • Uygurlar matbaayı kullanan ilk Türk boyu olmuş­lardır.

 

KIRGIZLAR

 

  • Uygur devletine son vererek tarih sahnesine çıktı­lar. Cengiz Han’ın başlattığı saldırılar sonucu bağımsız­lık­larını kaybettiler.

 

SİBİRLER

 

  • Sibiryanın batısından başlayan ve Kafkasya’ya uzanan coğrafyada yaşamışlardır.

Sasani ve Avar saldırılarıyla bağımsızlıklarını kay­bettiler.

 

AKHUNLAR (EFTALİTLER)

 

  • Kökenleri Çinlilerin baskısı üzerine İran’ın doğu­suna ve Afganistan’ın güneyine göç eden Hunlara da­yanmıştır.
  • Hindistan’a giden ipek ticaretinden yararlanmış­lardır. Göktürk ve Sasani saldırıları sonucu bağımsızlık­larını kaybetmişlerdir.

 

HAZARLAR

 

  • Karadeniz’in kuzeyinden başlayarak, Kafkasya ve Hazar denizine kadar uzanan topraklarda yaşamışlardır.
  • Karadeniz kıyılarına giden ipek ticaret yolundan büyük kazanç elde etmişlerdir.
  • Hazar hakanları ve çevresi museviliği benimse­mişlerdir.
  • Osman ile Emeviler zamanında Kafkasya’ya yönelen İslam ordularının ilerleyişini engellemişlerdir.
  • Peçeneklerin saldırılarıyla zayıflayan Hazarların siyasi varlığına Ruslar son vermiştir.

 

BULGARLAR

 

  • Karadeniz’in Kuzeyinde büyük bir devlet kurdular. Hazarların saldırısıyla Tuna Bulgarı ve Volga (İtil) Bulgarı olmak üzere ikiye ayrıldılar
  • Tuna Bulgaları zamanla Slav kavimleri arasında eridiler. Volga (İtil) Bulgarları ise Abbasilerin yardımla­rıyla İslamiyeti benimsediler.
  • Volga Bulgarları daha son­raları Moğol egemenliğine girdiler.

 

TÜRGİŞLER

 

  • Göktürk devletinin yıkılmasından sonra kendi devletlerini kurdular.
  • Emevilerin Orta Asya’ya yaptıkları saldırıları en­gel­lediler.
  • Karlukların saldırılarıyla bağımsızlıklarını kay­betti­ler.

 

KARLUKLAR

 

  • Uygurların yıkılmasından sonra bağımsızlıklarını kazandılar.
  • Talas savaşında İslam ordusuyla birlikte Çinlilere karşı savaştılar.
  • İslamiyeti kabul eden ilk Türk boyu oldu­lar.

PEÇENEKLER 

  • Balkanlara yerleşenleri Bizans’a karşı savaştılar ve sonraları Bizans ordusunda ücretli askerlik yaptılar.
  • Bizans ordusundaki Peçenekli askerler Malazgirt savaşında Büyük Selçuklu ordusuna katıldılar.

 

OĞUZLAR 

  • Maveraünnehir’in doğusunda bir devlet kurdular.
  • Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devletini kurdular.
  • İslamiyeti seçen Oğuzlara Türkmen denilmiştir.

 

KUMANLAR (KIPÇAKLAR)

 

  • Balkaş gölü ile Ural dağlarına kadar uzanan coğ­rafyada etkili oldular ve Ruslarla savaştılar.
  • Moğolların egemenliğine girmek zorunda kaldılar.

 

 

İLK TÜRK DEVLETİNDE YÖNETİM VE  UYGARLIK

  • Devletler boyların bir han’ın çevresinde toplanma­sıyla kurulmuştur. Bu nedenle ilk devletleri konfederal bir özellik göstermiştir.
  • Ülke hakanın malı sayılmıştır.
  • Devletin işleyişi sözlü olan töre denilen yasalara göre yapılmıştır.
  • Hükümdarlar ülkeyi ikili teşkilata göre yapılmıştır. Bu sistem hükümdar adayının belirlenmediği durumlarda devletlerin kısa zamanda yıkılmasının bir nedeni olmuş­tur.
  • Devletlerin gelirleri ganimetlerden, bağlı ülkeler­den alınan altın ile çeşitli ihtiyaç maddelerinden oluşmuş­tur. Kervanlarda alınan gümrük başka bir gelirdi. Türk­lerde ilk parayı Asya Hunları kullanmıştır. Bu paralar ha­kanın mühürü basılmış ipek kumaş parçalarıdır. Madeni parayı ilk kez Göktürkler kullanmışlardır.
  • Devletin önemli sorunları Kurultay denilen mec­liste görüşülür ve bir sonuca bağlanırdı.
  • Sözlü edebiyat gelişmiştir.
  • Geliştirilen alfabeler Göktürk ve Uygur alfabeleri­dir.
  • Göçebe yaşayış nedeniyle mimarı gelişmemiştir.
  • Kurgan denilen mezarlarda yapılan arkeolojik araştırmalarda çeşitli hayvanların figürlerini gösteren do­kumalar ve madeni eşyalar çıkarılmıştır.
  • Dinsel yaşayışta hoşgörülü bir tutum görülmüştür. İlk zamanlarda doğa güçlerine inanmışlar, daha sonra ise ataların ruhlarının kutsal olduğunu belirterek, ruhların kendilerine yardım ettiğini belirtmişlerdir. En önemli din “Göktanrı” dini olmuştur. Bu din tek tanrılı dinlere benzer bir özellik göstermiştir.
  • Türklerde görülen bir başka inanışta Şamanizmdir. Sihir ve falcılığa dayanan bu inanışta Şaman, Kam ya da Baksı denilen din adamları dini törenleri düzenleyen kişilerdir.
  • Türkler Manizheizm, Budizm, Hristiyanlık, Mu­sevilik dinlerini de inanmışlardır.

 

İSLAM TARİHİ
İSLAMİYET ÖNCESİ ARABİSTAN 

  • İlk çağda Arabistan’ın güneyinde kurulan devlet şunlardır: Main, Saba, Himyeri, K. Arabistan’da kuru­lan­lar ise Nabatlılar, Tedmürlüler ve Gassanilerdir.
  • Bu dev­letler ekonomik kaynaklarının yetersizliğinden dolayı kuv­vetli bir devlet olamamışlardır.

SOSYAL VE EKONOMİK HAYAT 

            Toplumsal yaşam kabile örgütlemesine dayan­mıştır. Her Arap kabilesinin şeyh ya da seyyid denilen reisi vardır.

            Toplumsal ilişkiler ataerkil kurallara dayanmıştır. Kadınların söz ve miras hakları yoktu.

            Arabistan’ın ekonomik kaynakları yetersizdi. Bu nedenle Arap kabileleri tarıma ve ticarete elverişli yerleri ele geçirmek için aralarında savaşmışlardır. Bu durum yağmacılık geleneğinin doğmasına ve kabi­leler arasında kan davalarının ortaya çıkmasına yol açmış­tır.

            Başlıca ekonomik faliyetler kervancılık, tarım, keçi, at ve deve yetiştiriciliğiydi. Kervancılık Arabistan’ın güneyine gelen İpek ve Baharat Yollarına bağlı olarak ge­lişmiştir. Basra ve Yemen limanlarına gelen mallar ya­rımadanın kıyılarını takip eden ve kuzeye ulaşan yol­larla Suriye ve Mısır limanlarına götürülmüştür.

            En yaygın din putperestlikti. Bunun dışındakiler Hristiyanlık ve Musevilikti. Arap kabileleri Haram ayları denilen dönemde Kâbe’deki putları ziyaret ederler, su­kuaz panayırında alışveriş yaparlar, kültürel ilişkilerde bu­lunurlardı. Bu Hac döneminde kesinlikle yağmacılık ve sa­vaş yapmazlardı.

Mekke şehri Kızıldeniz kıyısındaki Hicaz bölge­sinde bulunmaktaydı. Mekke şehir devletinde idari ve ti­cari ya­pılar, Kureyş soylularının elindeydi. Bir aristokrasi kuran Kureyş soyluları ticarete ve köleciliğe dayanan po­litikalara önem verdiler.

Arabistan’da Hanif adlı bir kavim tek tanrılı bir dine benzeyen inanışa sahiptiler.

Mekke Kabe’nin bulun­ması nedeni ile dinsel bir mer­kezdi. Ayrıca kervan yolla­rının birleştiği bir yol olduğu için ticari ko­numa da sa­hipti.

 

HZ.MUHAMMED DÖNEMİ

Kureyş soyluları ticarete, tefeciliğe, ve köleciiğe da­yanan bir düzen kurmuşlardır. Hz. Muhammed eşitliğe dayanan İslamiyeti tanıtmaya baş­ladığında Kureyşliler büyük tepki gösterdiler. Çünkü bu yeni din Kureyş soylu­larının egemenliğini sona erdire­cekti.

Putperest Mekkeliler Müslümanlara baskılarını arttı­rınca, Müslümanlardan bir grup Hristiyan Habeş Krallığı­’na sığınmak zorunda kaldılar.

            HİCRET (622)

Putperestler Hz. Muhammed’i öldürerek islamiyeti tamamen kaldırmak istediler. Bunun üzerine Hz. Mu­hammed Medineye göç etti. Hz. Muhammed’in Medine’yi seçmesinin nedeni Medinelilerin “Akabe biat­ları” deni­len olaylarla İslamiyeti benimsemeleri ve Hz. Muham­med’i Medine”ye davet etmeleridir.

Hz. Muhammed adalet, yönetim, ekonomi, askerlik konularıyla ilgili yasalar hazırladı. Ayrıca yahudilerle ilgili ilişkileri düzenleyen anlaşmalar yaptı. Bu çalışmalarıyla İslam tarihinde “Medine Sözleşmesi” denilen bir belge or­taya çıktı. Böylece Hz. Muhammed islam devletinin ilk temel­lerini atmış oldu.

 

  1. MUHAMMED’İN SAVAŞLARI VE SEFERLERİ 
  • BEDİR SAVAŞI (624)

            Nedenleri:

  1. Mekke’den Medine’ye göç etmek zorunda bıraktırı­lan Müslümanların mallarına putperestlerin el koyması,
  2. Hz. Muhammed’in bir Mekke kervanına el koya­rak Mekkelileri ekonomik yönden zayıflatmak istemesi.

Müslümanlar Mekke’ye giden bir Kureyş kervanına el koydular. Çıkan savaşta Mekkelileri yenilgiye uğrattılar. Müslümanlar ilk zaferle­rini kazandılar. Ganimetlerin 1/5’i hazineye ayrıldı. Diğerleri askerler arasıda paylaştırıldı. Bu uygulama sonraki İslam devletleri tarafından da be­nimsendi.

 

  • UHUD SAVAŞI (625):

Nedenleri :

  1. Mekkeli putperestlerin Bedir yenilgisine karşı Müslümanların Medine yakınlarındaki tarım alanlarını tahrip etmeleri.
  2. Hz. Muhammedin, Mekkelilerin yaptığı zarara karşılık bir Mekke kervanının alınmasını kararlaştırması.

Müslümanlar bir Mekke kervanını ele geçirdiler. An­cak müslümanların ganimet elde etmek için savaş disip­linini bozmaları yenilmelerine neden olmuştur.

           

HENDEK SAVAŞI (627)

Nedeni: Mekkeli putperestle­rin Müslümanlara kesin bir darbe vurmak istemeleri.

Müslümanlar başarılı bir sa­vunma savaşı yaptılar. Putperestler bir daha saldırıya geçmediler. Müslümanlar taarruz, Mekkeliler ise savunma konumuna geçtiler.

           

HUDEYBİYE ANLAŞMASI (628):  

Hz. Muhammed Müslümanlar için namaz yönü ola­rak seçilen Kâbeyi zi­ya­ret kararı aldı. Putperestler savaş hazırlığına girişti. Hz. Muhammed, amaçlarının savaş değil barış olduğunu bildirdi. Bunun üzerine anlaşma yapıldı. Buna göre;

  1. Müslümanlar ertesi yıl Mekkeyi (Kâbeyi) ziyaret edebilecek.
  2. Mekkede İslâmiyeti seçenler Medineye alınmaya­cak.
  3. Taraflar on yıl savaşmayacak.

Yukarıdaki anlaşma şartları görünüşte Müslümanla­rın aleyhinde olmuştur. Ancak giderek so­nuçta Müslü­manların lehine olmuştur. Çünkü müslüman­ların Mek­kede sayısı artmıştır.

           

Antlaşmanın önemi:

  1. Anlaşmanın imzalanmasıyla putperestler Müslüman­ları resmen tanımış oldular.
  2. Mekkede Müslümanlar için bir huzur ortamı oluşmaya başlamıştır.

            HAYBER SAVAŞI (629):

            Nedenleri:

  1. Uhud Savaşından sonra Medine’deki Yahudilerin putperestleri kışkırtmaları ve Müslümanların tepkileri üzerine Yahudilerin Haybere göç etmeleri.
  2. Yahudilerin İslâm dinine karşı olmaları.

Hz. Muhammedin katıldığı bu seferde Müslümanlar Hayber kalesi ve çevresini aldı. Suriye–Şam ticaret yolu üzerindeki bu kalenin alınması müslümanlara ticari gelir sağladı. Yahudilerin muhalefeti bastırıldı.

           

MU’TE SAVAŞI (629):

Hz. Muhammed, kendi döne­mindeki hükümdarlara İslâmiyeti tanımaları için elçiler göndermişti. Bu sırada Gassanilere gönderilen elçi öl­dü­rüldü. Bu nedenle, sefer düzenlendi. Hz.Muhammed bu sefere katılmadı. Yapılan çatışmalarda Müslümanlar yenildi.

           

MEKKENİN FETHİ (630)

Nedeni: Mekkeli putperestle­rin Hudeybiye anlaşma­sını bozmalarıdır.

Müslümanlar büyük bir direnişle karşılaşmadan Mek­ke’yi fethettiler. Kâbedeki putlar kırıldı. Böylece İslâmiyet Hicaz’a yerleşti. Bu durum İslâmiyetin Arap Yarımada­sındaki yayılışını hızlandırdı.

            HUNEYN SAVAŞI (630) 

Nedeni: Mekkenin fethi üze­rine bazı Mekkeli putpe­restler ile Hicazdaki diğer putpe­restlerin ordu kurmasıdır.

Müslümanlar putperest ordusunu yenilgiye uğrattı.

           

TAİF KUŞATMASI (630)

Nedeni: Taiflilerin islâm dinine büyük tepki göster­me­si.

Hz. Muhammedin katıldığı seferde Taif şehri kuşa­tıldı, ancak alınamadı. Taifliler İslamiyete tepki göster­meyeceklerini belirtince kuşatma kaldırılmıştır. Böylece putperestlerin Hicaz’daki son direnişleri de kırıldı.

           

TEBÜK SEFERİ  (631)

Nedeni: Bizans Kralının İslâmiyetin yayılmasını ön­lemek amacıyla sefer düzen­lediği haberinin gelmesi.

Arabistanın kuzeyindeki Tebük’e gelindiğinde habe­rin doğru olmadığı anlaşılmıştır. Bu sefer sonunda İslâ­miyet, Arabistanın kuzeyine tanıtılmaya başlandı.

           

  1. MUHAMMEDİN VEDA HUTBESİ VE ÖLÜMÜ (632): 

Hz. Muhammed veda haccı olarak nitelenen Mek­ke’yi son ziyaretinde verdiği hutbede bütün müslü­manla­rın kardeş olduğunu, ırk ayrımına gerek olmadı­ğını, ka­dınlara ve çocuklara değer verilmesi gerektiğini bildir­miştir.

 

 

DÖRT HALİFE DÖNEMİ

 

Bu dönem İslâm tarihinde Cumhuriyet devri olarak tanımlanır. Bunun nedeni halifelerin önde gelen Müslü­manlar arasında yapılan görüşmeler sonunda se­çilme­sidir.

Halifelik devlet başkanlığı idi. Bu makam Hz. Mu­hammedin Araplar arasında siyasi birliği sağlama­sıyla ortaya çıkmıştır. Ancak ölümüyle bu makam bo­şalmıştır.

           

  1. EBUBEKİR DÖNEMİ (632–634): 

1.Yalancı peygamberler ortadan kaldırıldı.

2.Dinden dönüşler engellendi.

3.Kur’an ilk kez kitap haline getirildi.

4.Yoksullara yardım etmek amacıyla zekât vergisi toplanmaya başladı.

5.Hz. Muhammedin kararlaştırdığı, Bizansa yönelik olan Suriye seferine başlandı. Bu seferde Ecnadin Sa­vaşı çıktı. Savaş sürerken Hz. Ebubekir öldü. Hz. Ebu­bekir ölmeden önce Ömer’in halife olmasını vasiyet et­mişti.

 

  1. ÖMER DÖNEMİ (634–644) 

1.Suriye’de Bizansla yapılan Ecnadin Savaşı deni­len savaş kazanıldı. (634)

2.Bizansa karşı sürdürülen Yermük Savaşı kaza­nıldı (636). Bunun sonunda Suriye müslümanların eline geçti.

3.Kudüs fethedildi. Daha sonra Filistin ve Mısır alındı. Böylece Kuzey Afrika’nın fethine başlandı.

4.İran’daki Sasani Devletine karşı yürütülen Köprü Savaşının kaybedilmesinden sonra (634), Müslümanlar Sasanilere karşı yaptıkları Kadisiye (635), Celula (637), ve Nihavend Savaşlarını kazandı (642). Sasani devleti yıkıldı ve İran fet­hedildi.

5.Hz. Muhammedin kurduğu devlet imparatorluğa dönüştü. Bu imparatorluğu kolay yönetmek için “Amillik” denilen vilayetler oluşturuldu. İlk kez kadılık teşkilatları kuruldu.

6.Maliye ve askerlik konularıyla ilgili ilk di­van­lar ku­ruldu.

7.Askerlerin ve diğer görevlilerin ihtiyaçlarını karşı­lamak için “ikta” denilen timar sistemi kuruldu.

8.Sasani ve Bizans paralarına karşı “dirhem” adı verilen ilk gümüş para bastırıldı. (640)

9.Hicri takvim oluşturuldu.

  1. Sınırlarda ordugâhlar kuruldu. Buralara sonradan askerlerin aileleri de yerleştirildi. Amaç İslâmiyetin kalıcı­lığını sağlamaktı. Böylece ordular ilk defa düzenli hale getirildi.
  2. Hz. Ömer, vergi konusunda anlaşamadığı bir İranlının yaptığı suikasetle öldü. Ölmeden önce halifeyi seçecek kurulu oluşturdu.

 

  1. OSMAN DÖNEMİ (644–656)

1.İlk islâm donanması kuruldu.

2.Bizansla yapılan ilk deniz savaşı kazanıldı.

3.Kıbrıs vergiye bağlandı.

4.Bizans’a ait Tunus fethedildi.

5.Kuran çoğaltılarak önemli İslâm kentlerine gön­derildi.

6.Hz. Osman kendi yakınları olan Emevileri devletin önemli makamlarına atadı. Bu durum Mısır’da ve Irak’ta isyanlara neden oldu. Bu durum, Hz. Muhammedin ailesi tarafından da tepkiyle karşılandı.

7.Hz. Osman, Mısırlı suikastçilerin saldırısıyla öldü.

 

  1. ALİ DÖNEMİ (656–661)

1.Hz. Ali, halife seçilince Emevi ailesi ile Hz. Mu­hammed’in son eşi Ayşe, muhalefet başlattılar. Emevile­rin amacı, elinde bulundurdukları önemli ma­kam­ları kay­betmemekti. Ayşenin muhlefeti ise kişisel neden­lere da­yanıyordu.

2.Hz. Ali, Hz. Ayşenin muhalefetini Cemel Va­kası (Deve olayı) denilen savaşla bastırdı (656).

3.Hz. Ali, Emevilerin başlattığı muhalefetin lideri olan Şam Valisi Muaviye üzerine sefer düzenledi. Sıffin Savaşı çıktı (657). Muaviye orduları zor duruma düştü. Savaş bitirilmeden Hakemler Olayına gidildi. Bu olayda hile ya­pılarak Hz. Ali’nin halifeliği Muaviye’ye verilmeye çalışıldı. Bunun sonrasında İslâmda ilk resmi ayrılıklar başladı. Ortaya çıkan siyasi gruplar şunlardır:

a)Şiiler: Hz. Ali taraftarı olanlardır.

b)Hariciler: Hz. Ali’yi desteklemekten vazgeçen­lerdir. Bunlar sonradan halifeliği almak için mücadele başlatmış­lar­dır.

c)Emeviler: Muaviye taraftarı olanlardır.

Hz. Ali, halifeliği almak isteyen Haricilere karşı dü­zen­lediği sefer sonunda Nehrevan Savaşı çıktı. Hariciler bu savaşta yenilgiye uğratıldı (659).

4.Hariciler, Hz. Aliyi ve Muaviyeyi öldürmek için suikastçiler görevlendirdiler. Hz. Ali, suikast sonucu öldü. Muaviye suikastten kurtuldu. Küfe’deki Müslümanlar Hz. Alinin oğlu Hasanı halife seçtiler. Hz. Hasanın halifeliğini Muaviye tanımadı. Savaş hazırlığına girişti. Hz. Hasan, İslâmda birliğin bozulmaması ve siyasal ayrılıkların sona ermesine önem verdi. Bu nedenle sa­vaşçı politika izle­medi. Halifeliği, seçim usulü devam et­tirmek koşuluyla Muaviye’ye verdi. Böylece Dört Halife Dönemi bitti, Emeviler devri başladı.

 

EMEVİLER DÖNEMİ (661–750)

1.İç çatışmaların durmasıyla birlikte dışa dönük po­litikalara önem verildi. Fetih hareketleri başladı.

2.Halife Muaviye zamanında İstanbul iki kez kuşa­tıldı.

3.Halife Muaviye zamaında Maveraünnehir bölgesi fethedildi.

4.Halife Muaviye oğlu Yezidi halife yaptı. Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin Yezidin halifeliğine karşı çıktı. Bunun sonunda Kerbelâ Olayı oldu. (681). Bu olayda Hz. Mu­hammed’in torunları öldürüldü. Bu olay İslamdaki siya­sal çatışmaları daha da hızlandırdı.

5.Emevi devletinin en güçlü olduğu dönem halife Velid zamanıdır.

6.İslam orduları, Batı Türkistan’da Türklerin yaşa­dığı Buhara, Semerkant, Taşkent gibi yerleri fethettiler.

7.Halife Velid zamanında İslâm orduları Tarık Bin Ziyad komutasında İspanya’ya geçtiler. Buradaki Vizigot krallığını yıktılar (711). Müslümanlar buraya Endülüs adını verdiler.

8.Halife Velid’den sonra başarılı kişiler iktidarda gö­rülmedi, devlet zayıflamaya başladı. Bu sırada Emevi or­duları Fransa’yı almak için Franklarla Puvatya sava­şını yaptılar. (732) Emevi orduları yenilgi­iye uğradı. Bu durum Emevilerin Avrupadaki ilerleyişinin durmasına neden oldu.

9.Emeviler Orta Asya’yı almak istediler. Başlatılan akınları Türgiş devleti engelledi. Bu dönemde devlet, yıkılış sürecine girmeye başladı.

            EMEVİLERİN YIKILIŞ NEDENLERİ 

1.Emevi hanedanındaki taht kavgaları.

2.Şiilerin isyanları.

3.Arap olmayan Müslümanlardan ağır vergiler al­ma­ları ve onlara mevali (yarı köle) uygulamasında bu­lunma­ları.

4.Kerbelâ olayı nedeniyle geniş bir muhalefetle karşılaşmaları.

5.Hz. Muhammedin yakını olan Abbasoğullarının gizli faaliyetlerde bulunmaları.

6.Horasanda Ebu Müslüm, büyük bir muhalefet başlattı. Kurduğu orduyla Emevilerin başkenti Şam’ı aldı ve Emevi devletine son verdi.

 

 

ABBASİLER (750–1258)

1.Abbasi hükümdarları Emevi hanedanından olan­ları öldürttüler. Amaçları kendi iktidarlarını kuvvetlendir­mekti. Bu sırada İspanya’ya kaçan Emevi prenslerinden Abdurrahman Edülüs Emevi devletini kurdu.

2.Bağdat kuruldu ve başkent yapıldı.

3.Batı Türkistan’da Çin baskısına giren Türklere yardım gönderildi. Yapılan Talas Savaşında, Çin yenil­giye uğratıldı (751).

4.Horasan’da Ebu Müslüm’ün serbest hareket et­mesi Abbasi yönetimince, Merkezi otoriteye ay­kırı bu­lundu. Bunun sonunda Ebu Müslüm öldürtüldü. Tepki olarak çıkan isyanlar bastırıldı.

5.Devletin en güçlü olduğu dönem Harun Reşid ve oğulları zamanıdır. Harun Reşit, Bizans sınır bölgesinde (Tarsustan Kars’a kadar uzanan bölge) “Avasım” illeri ku­ruldu. Buralara askerler yerleştirildi. Temel amaç Bi­zans’ı yıkmak ve İslâmiyeti yaymaktı.

6.Harun Reşit, halife olduklarını iddia eden Endülüs Emevi hükümdarlarına karşı Ortaçağ Avrupasının en güçlü devleti olan Franklar ile ittifak kurdu. Bu ittifak En­dülüs Emevi devletini sarstı.

7.Halife Mutasım zamanında Türk askerler için Samerra şehri kuruldu. Bunun nedeni askerlerin Arap­larla siyasi çatışmalara girmelerini engelle­mekti.

8.Mutasım’dan sonra iktidarda başarılı hükümdarlar görülmedi. Merkezi otorite zayıfladı. Bunun sonucunda Abbasi topraklarında yeni devletler ku­ruldu. Bu devletler görünürde Abbasi halifelerine bağlıy­dılar. Gerçekte ise bağımsız hareket etmişlerdir. Bu devletler şunlardır:

Mısır’da: Tulunoğulları, ihşitoğulları (Akşitler), Eyyubiler, Memlükler

İran’da: Büveyhoğulları, Saffariler.

Tunus’ta: Fatimiler

Maveraünnehirde: Samanoğulları.

9.Fatimiler, Abbasilerden halifeliği almak için İran’­daki Büveyhoğullarıyla ittifak yaptı. Bunun üzerine Ab­basi halifesi Selçuklu Sultanı Tuğrul Beyden yardım is­tedi. Tuğrul Bey Büveyhoğulları devletine son verdi ve halifeyi himayesine aldı.

  1. Bu süreçte İslam ordusundaki Türk kökenli ko­mutanlar Emir–ül ümeralık denilen başkomutanlık ma­kamını ele geçirerek halife­leri baskılarına aldılar. Büyük Selçuklu Devletinin yıkıl­masından sonra Abbasiler ko­ru­masız kaldılar. Bu dö­nemde Moğol (İlhanlı) hükümdarı. Hülagü Han Bağdat’ı aldı ve Abbasi devletine son verdi (1258). Halife ve yakınları öl­dürüldü. Böylece hilafet makamı da sona erdi.

Mısır’da bulunan Memlük Sultanı Baybars halifenin akrabalarından birini halife yaparak hilafet ma­kamını yeniden oluşturdu. Baybars’ın amacı halifenin din­sel kimliğinden yararlanıp İslâm ülkelerindeki gücünü arttır­maktı.

 

ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ

 

1.Abbasi devletinin kurulduğu dönemde İspanya’ya kaçan Emevi prenslerinden Abdurrahman tarafından Kurtuba’da ku­rulmuştur.

2.Kurtuba şehri tıpkı Bağdat gibi bilim ve kültür merkezi haline getirildi. Buradaki medreselere Avrupanın değişik yerlerinden öğrenciler geldi.  

3.Endülüs Emevi hükümdarları kendilerini halife ilân ettiler. Abbasi halifeleri buna karşı çıktı. Bu devleti yık­mak için Franklarla işbirliği yaptılar. Endülüs Emevi hü­kümdarları Frankların saldırısını etkisiz hale getirdiler.

4.Taht kavgalarıyla Endülüs Emevi Devleti parça­landı. Tavaifi Mülük denilen beylikler ortaya çıktı. Bu beylikler İspanyanın kuzeyindeki krallıkların haçlı saldırı­larıyla yıkılmaya başladı. Bu beyliklerden biri olan Gır­nata İslâm hükümeti varlığını koruyabilmiştir. 

 

 

GIRNATA İSLÂM HÜKÜMETİ

(Ben–i Ahmer Devleti)

 

1.Ben–i Ahmer devleti, (Gırnata İslam Hükümeti) İspanya’nın güneyinde yer almıştır. Askeri yönden güçlü değildi. Ancak İslâm bilim ve sanatını Ortaçağ Avrupa­sında yaşatmıştır.

2.İspanyanın kuzeyinde bulunan Aragon ve Kas­tilya krallıkları birleşerek güçlü bir devlet kurdular ve Ben–i Ahmer devletine son verdiler. Bu sı­rada İspan­yada yaşayan Müslümanlar ve Museviler haçlı kat­li­amıyla karşılaştılar. Oruç Reis ve Hızır Reis bunları Os­manlı topraklarına taşıyarak Haçlı katliamın­dan kur­tar­mışlardır.

 

İSLÂM DEVLETİNDE YÖNETİM VE UYGARLIK

 

1.İslâm devleti Hz. Muhammed zamanında Medine­’de kurulmuştur.

2.Devletin siyasi yapısı teokratik monarşi idi.

3.Devlet başkanları olan halifeler hem başyargıç, hem de başkomutandı.

4.Dört halife döneminden sonra Emevi halifesi Mu­aviye, oğlu Yezidi halife yaparak halifeliği saltanata dö­nüştürdü. Bu, saltanat anlayışını Abbasiler de sürdürdü.

5.İslam devletinin ilk önemli kurumlarının oluşturul­duğu dönem Hz. Ömer zamanıdır. Bu dönemde Bizans devlet teşkilâtı örnek alınmıştır.

Abbasiler zamanında Sasaniler’deki Vezirlik kurumu devlet teşkilatına yerleştirilmiştir.

6.Hz. Ömer zamanında kurulan kadılık teşkilâtı, Ab­basiler zamanında kurulan başkadılık makamına bağ­lanmıştır.

7.Orduların ilk kez düzenli hale getirilmesi Ömer zamanında olmuştur. Orduların devamlı hale getirilmesi ise Emeviler zamanında gerçekleşmiştir.

8.Emir–ül Ümeralık denilen ordu başkomutanlığı, Abbasiler zamanında oluşturulmuştur.

9.Devletin başlıca gelir kaynakları şunlardır:

Gani­met: Savaş gelirleridir. Bu Gelirlerin 1/5 i hazineye ayrılır. Diğeri ise askerler arasında paylaştırıl­mış­tır.

Cizye: Egemenlik altına alınan topraklarda yaşa­yanların korunmasıyla ilgili olarak alınırdı. Cizye, gay­ri­müslümlerden alınırdı.

Haraç: Gayrimüslümlerden alınan toprak vergisidir.

Öşür: Müslümanlardan alınan tarım vergisidir.

  • Sasani ve Bizans paraları taklit edilerek çeşitli öl­çülerde önceden paralar bastırılmıştı. Emevi Halifesi Abdülme­lik belirlediği ölçülere göre yeni paraların ba­sılmasını is­tedi. Böylece ilk islami sikkeler bastırıldı. (693 – 695)
  1. Talas savaşını izleyen süreçte Müslüman tüccar­lar, doğrudan Orta Asya ve Çin’le alış­veriş yapmışlardır. Yemen ve Basra Körfezi ile Doğu Akdeniz kıyılarındaki ticaret Müslüman tüccarların elin­deydi.
  2. İslam toplumunda ilk eğitim çalışmaları Hz. Mu­hammed zamanında camilerde Kuranın öğrenilmesi ça­lışmalarıyla başlamıştır. İlk medreseler, Emeviler za­ma­nında kurulmuştu. İslâmda eğitim, öğretim ve bilimsel alanlardaki çalışmalar Abbasiler zamanında en ileri dü­zeye ula­şmıştır. Bu dönemin en önemli eğitim kurumları Beytül Hikme adı verilen akademi ile, Nizamiye Medre­sesi adı verilen üniversitedir. Nizamiye Medresesi Bü­yük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın emriyle Vezir Nizamül­mülk’ün çalışmaları sonunda ya­pılmıştır.
  • Emeviler zamanında Arapça resmi dil ilân edildi.

Başlıca İslâmi bilimler şunlardır:

Tefsir: Kur’an ayetle­rinin ve suretlerinin anlamlarını açıklar.

Hadis: Hz. Muhammed’in günlük yaşamla ilgili söz­lerini inceler.

Kelâm: İslâm felsefesidir.

Kiraat: Kur’an’ın doğru okunmasıyla ilgilidir.

Siyer: Hz. Muhammed’in hayatını ve savaşlarını konu edinen tarihçiliktir.

 

SANAT 

1.Emeviler zamanında İslâm mimarisi en ileri dü­zeye ulaştı. Bu dönemde Bizans ve Hellenestik sa­natları­nın özellikleri, mimaride etkili biçimde kullanılmış­tır.

Emeviler zamanında resmin ve heykelciliğin yasak olmasına rağmen mimaride fresk denilen duvar resimleri yapılmıştır. Emeviler döneminde yapılan “Kuseyl Amra” sarayında, konusu av, banyo, ve günlük hayat olan re­simler yapılmıştır.

2.Mimaride, Abbasiler döneminde Sasani sanatı örnek alınmıştır. Bu dönemde türbe mimarisi doğmaya başlamıştır. En eski türbe Kubbetüs Süleybiye türbesi­dir.

2.İspanya’daki Müslümanların yaptığı en önemli mimari eserler Kurtuba camisi ile Gırnata şehrinde bulunan El hamra sarayıdır. El hamra sarayının yapı­mıda kullanılan yapı malzemeleri kırmızıya yakın renk­lerde olduğu için bu saraya kırmızı saray anlamında olan Arapça El hamra adı verilmiştir. Resmin ve heykelin ye­rini genel olarak minyatür almıştır. Diğer gelişen süsleme dalları çinicilik, nakkaşlık, hat, tezhip ve arabesk idi. Arabesk sanatı yazıları ile geometrik ve bitkisel motifle­rin birlikte kulla­nıldığı bir süsleme sanatıdır.

 

İLK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLERİ
İLK TÜRK ARAP İLİŞKİLERİ 

1.Hz. Osman zamanında Kafkasya’ya yönelen İs­lâm orduları Hazar Türkleri tarafından durdurulmuştur.

2.Maveraünnehir bölgesini alan Emeviler, Orta As­ya’ya girmek istediklerinde Türgişler tarafından engel­lenmiştir.

3.Abbasiler iktidara geçtiklerinde Türgişler yıkılış sü­recine girmişti. Uygurlar ise henüz yeni kurulmuş­tu. Uy­gurlar Çin’e karşı durabilecek güçte değildi.

 

TALAS SAVAŞI (751)

Nedenleri:

1.Çin’in, Batı Türkistanda egemenlik kurmak iste­mesi.

2.Çin’e karşı koyacak durumda olmayan Batı Tür­kistan’daki Türklerin Abbasilerin, Horasan Valisi Ebu Müslim’den yardım istemesi.

İslâm ordusu Çin ordusunu Talas savaşında yenil­giye uğrattı. Karluk Türkleri bu savaşta Çin’e karşı etkili biçimde sa­vaştı.

Sonuçları:

1.Arap–Türk savaşları son erdi.

2.Çin’in, Orta Asya’daki baskısı bitti. Bu durum, Uy­gurların kuvvetlenmesine ve Batı Türkistandaki Türklerin rahatlamasını sağladı.

3.Türkler arasında İslâmiyet yavaş yavaş yayılmaya başladı. Bu durum Türk ve İslâm tarihinde önemli bir dö­nüm nokta­sı olmuştur.

4.Çin’de gerçekleştirilen teknik buluşlardan kâğıt, matbaa, pusula, barut gibi buluşlar, Türkler aracılığıyla Arap ülkelerinde tanınmaya başladı.

 

KARAHANLILAR (840–1212)

1.Karluk Yagma Çiğil adlı Türk toplulukları tarafın­dan kurul­muştur. Bilinen ilk hükümdar Bilge Kül Kadir Han’dır.

2.Satuk Buğrahan zamanında devleti oluşturan topluluklar arasında, İslamiyet benimsenmeye başlamış­tır. Talas Savaşından sonra ortaya çıkan bu durum ne­de­niyle, Karahanlılar ilk müslüman Türk devleti sayılmıştır.

3.Arapça ile karşılaşmalara rağmen, resmi dil ola­rak Türkçeyi kullanmışlardır. Bundan sonraki Türk dev­let­leri Arapça ve Farsçayı resmi dil yapmışlardır. Bu ne­denle Karahanlılar, resmi dili Türkçe olan ilk Türk devleti sa­yılmıştır.

4.Uygur alfabesi ile yazışmışlardır.

5.Türk edebiyat tarihinin iki önemli eseri olan Di­van–ı Lügat–üt Türk ve Kutadgu Bilig bu devlet za­manında yazılmıştır.

6.Devleti oluşturan boylar iç işlerinde serbest oldu­ğundan, devlet konfederatif bir özellik göstermiştir.

7.Gaznelilerle birleşerek Samanoğulları devletine son vermişler ve bu devletin topraklarını paylaşmışlardır.

8.Taht kavgaları nedeniyle devlet ikiye ayrıldı.

9.Doğu Karahanlılar’a Karahitaylar, Batı Karahanlı­lar’a Harzemşahlar son vermiştir.

 

GAZNELİLER (963–1180)

1.Samanoğulları devletinin Gazne şehri valisi Alp­tekin tarafından kurulmuştur.

2.Hükümdar Sebük Tekin zamanında Samanoğul­la­rından ayrılıp tamamen bağımsız olmuşlardır.

3.Gazneli Mahmut zamanında en güçlü dönemle­rini yaşadılar. Bu hükümdar Türk tarihinde ilk kez sul­tan ün­vanını kullanan hükümdar olmuştur.

4.Gazneli Mahmut Batı Hindistan’a düzenlediği se­ferlerle İslamiyeti bu bölgeye tanıtmıştır.

5.Gazneli Mesut zamanında Selçuklularla yaptıkları Dandanakan Savaşını kaybettiler. (1040) Bu savaştan sonra Selçuklu egmenliğine girdiler.

6.İdari ve askeri güç Türklerdi. Türkler nüfus olarak azınlıkta idi. Nüfus olarak Afganlılar ve İranlılar çoğun­lukta idi.

7.Devletin resmi dili arapça ve farsçaydı.

8.Gazne ordusunda merkezi gücü oluşturan Gu­lâmlar denilen askerler devşirme usulüyle yetiştiril­miştir. Bunlar devletten maaş alırlardı.

9.Sanatta İran ve Hint tesirlerinin altında kalmışlar­dır.

  1. Büyük Selçuklu devleti yıkılınca Afganlılar isyan ederek bu devlete son vermişlerdir.

 

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1038–1157)

1.Selçuklu beyleri Oğuzlar Devletinden ayrılarak Samanoğullarına ait olan Cend şehrine yerleşti. Sama­noğulları, Selçuklulara bağlı Oğuzlardan Karahanlı ve Gazne saldırıları karşısında yararlandı.

2.Samanoğulları devleti yıkılınca, Selçuk Bey Mave­raünnehir bölgesinde etkinlik sağladı.

3.Aslan Bey zamanında Selçuklular Horasan’ı al­maya çalıştılar. Buna karşı çıkan Gazneli Mahmut, Aslan beyi tutukladı. Bundan sonra Selçukların başına Tuğrul ve Çağrı kardeşler geçti.

4.Tuğrul Beyin idaresinde Selçuklular gaznelileri Nesa ve Serahs Savaşlarında yenilgiye uğrattı. Daha sonra Nişabur şehrini aldı (1038). Kendi adına hutbe okuttu. Böylece bağımsızlığını ilan etti.

5.Tuğrul bey, Dandanakan Savaşını kazandı (1040) ve Gaznelileri egemenlik altına aldı. Böylece Sel­çuklular im­paratorluğa dönüştüler.

6.Tuğrul bey, ihtiyaçlar üzerine yeni topraklar ka­zanmak amacıyla Doğu Anadolu’ya ve Kafkasya’ya akınlar başlattı. Bu seferler sırasında Bizans ve Gürcü orduları Pasinler Savaşında yenilgiye uğratıldı (1048). Esir deni­len Gürcü kralı barış yapılarak serbest bırakıldı. Pasinler Savaşı ilk Bizans–Selçuklu çatışmasıdır.

7.Tuğrul Bey, giderek bölgede kuvvetlenince Ab­basi halifesi kendisinden yardım istedi. Bunun nedeni Fatimilerin ve Büveyhilerin Abbasi halifesine saldırmala­rı­dır. Tuğrul Bey, Büveyhi Devletine son vererek halifeyi korumasına aldı. Bundan sonra Türkler İslam dünya­sında daha etkin olmaya başladılar. 

 

MALAZGİRT SAVAŞI (1071) 

Alparslan zamanında Anadoluya yapılan seferler sürdü­rüldü. Fatimilerden Suriye’yi almak için Suriye se­ferine başlandı. Ancak Bizans kralı Romen Diyojen Sel­çuklu akınlarını durdurmak için Doğu Anadolu’ya güçlü bir or­duyla sefer düzenledi. Alparslan Suriye sefe­rini ya­rıda kesti. Yapılan Malazgirt Savaşını kazandı (1071). Bundan sonra Selçukluya bağlı komutanlar Anadoluyu yeni bir yurt yapmak için fetihler yaptılar. Bunun sonu­cunda Anadolu’da ilk Türk beylikleri ku­ruldu. Bu beyliklerin baş­lıcaları şunlardır: Saltuklular, Artuku­lar, Danişmentler ve Mengücekler. 

            Devletin en güçlü olduğu dönem Melikşah zama­nıdır. Devletin egemenlik alanı Marmara bölgesinden Orta Asya’ya, Basra Körfezine ve Kafkasya’dan Suriye­’ye kadar genişlemiştir. Melikşahtan sonra devlet zayıf­lamış­tır. Bunun başlıca nedenleri şunlardır:

a.Taht kavgaları

b.Atabeylerin bağımsız beylikler kurmaları

c.Batıni tarikatında olanların isyanları (Bu tarikat Şiiliğin bir kolu idi)

d.Abbasi halifelerinin siyasi güç kazanmaya çalış­maları

e.Türkmenlerin isyanları. (Türkmenler, önemli gö­revlere atanmadıkları için isyan etmişlerdir.)

            Sultan Sencer yukarıdaki sorunlara rağmen otoriteyi yeniden sağladı. Devleti yeniden kuvvetlendirdi. Ancak, doğudan gelen Moğol kökenli Karahitaylarla yapılan Kat­van Savaşını kaybettiler (1141). Savaştan sonra Selçuk­lular yıkılış sürecine girdiler. Sultan Sencerin bir Oğuz isyanında esir düşmesi ve ölmesin­den sonra dev­let yı­kılmıştır. Bundan sonra İmparatorluk topraklarında aşağıdaki dev­letler ile atabeylikler ku­ruldu. Horasan Selçukluları, Kırman Selçuklulrı (Güney İran’da), Irak Selçukluları, Anadolu Selçukluları, Zengiler Atabey­liği ve Böriler Atabeyliği, Tuğtekinler Atabeyliği, İl­denizoğullarıdır. Bunların içinde en etkili olanı Ana­dolu Selçukluları ve Musul’daki Zengiler Atabeyliği­dir.

 

BÜYÜK SELÇUKLULARDA YÖNETİM VE KÜLTÜR

1.Devletin bütün işleri “Büyük Divan” denilen ku­rulda görüşülürdü. Son söz ve karar sultana aitti.

2.İktidara gelmek, belirli esaslara ve seçim usulle­rine bağlanmamıştı. Her şehzade iktidara gelme konu­sunda eşit haklara sahipti. Bu nedenle taht kavgaları ya­şanmıştır. Devlet zarar görmüştür.

3.Melik ünvanı verilen şehzadeler vali olarak atanır­lardı. Yanlarında Atabey denilen tecrübeli devlet adam­ları vardı. Atabeyler şehzadelere yönetimle ilgili bilgi ka­zandırırlardı. Ancak bunlar devletin merkezi otoritesi za­yıflayınca bağımsız beylikler kurmuşlardır.

4.Hukukla ilgili sorunları çözmek için hükümdarın baş­kanlığında Divan–ı Mezalim denilen bir meclis ku­rulmuş­tur.

Sivil halk arasındaki davalara kadılar bakmışlardır. Askeri davalara ise Kad–ı Leşker denilen görevliler bak­mıştır.

5.Ordu, Gulâmlar, İkta askerler ve Türkmenler deni­len sınıflara ayrılmıştır.

Gulâmlar, küçük yaştaki çocukların temel askerlik eğitimden geçirilmesiyle oluşturulmuştur. (Devşirme usulü) Bunlar devletten maaş alırlardı.

İkta askerler toprakların geliriyle yetiştirilirdi.

Türkmenler ise sınırlarda görev yapan akıncı birlik­lerdi.

6.Toprakların tümü devletin malı sayılmış ve has, ikta, vakıf ve mülk olmak üzere çeşitlere ayrılmıştı.

7.Resmi dil Farsça idi. Eğitim dili ise Arapçaydı.

İslâm dünyasının ilk büyük üniversitesi sayılan Ni­zamiye Medresesi Alparslanın emri ve Vezir Nizamül mülkün çabalarıyla yapılmıştır. Bu dönemde ünlü mate­matikçi Ömer Hayyam ile tasavvuf adamı Ahmet Yesevi yetişmiştir. Ahmet Yesevi Divan–ı Hikmet adlı tasavvuf nitelikli yapıtı yazmış ve Göçebe Oğuz boylarına İslami­yeti tanıtmıştır.

 

 

YAKIN DOĞUDA VE ASYADA KURULAN DİĞER TÜRK – İSLAM DEVLETLERİ

 

TULUNOĞULLARI (868–905)

1.Abbasilerin merkezi otoritesinin zayıflaması üze­rine, Tulunoğlu Ahmet bey kendi devletini kurdu. Bu devlet Mısır’da kurulan ilk Türk islâm devletidir.

2.Tarım, bayındırlık, ticaret ve mimari alanda önemli çalışmalar gerçekleştirildi. Bu çalışmalarla Mısır’daki sosyal yaşayışı ve ekonomik yaşayışı ileri sevi­yeye ulaştı. Abbasilerin saldırısıyla Tulunoğlu devleti yıkıl­mış­tır.

 

İHŞİDOĞULLARI (964–969)

1.Abbasilerin Mısır’daki Türk kökenli valilerinden Mehmet Bey tarafından kuruldu. Bu devlet Türklerin Mı­sır’da kurduğu ikinci devlettir

  1. Devletin egemenlik alanı Hicaz’ı ve Suriye’yi de kapsamıştır. Bu sırada Tunus’ta kurulan Fatimiler İhşitleri yıkarak, Abbasi devletine son vermeyi amaç­ladı­lar. Fa­timilerin güçlü saldırıları sonucu yıkıldılar.

 

EYYUBİLER (1171–1750)

1.Haçlı saldırısına uğrayan Fatimi devletine, yardım için gönderilen ordunun komutanı olan Selahattin Ey­yubi, Fatimi devletini yıkarak kendi devletini kurmuştur.

2.Selahattin Eyyubi 1. Haçlı Seferinde kurulmuş olan Kudüs Haçlı Krallığını, Hittin savaşında yendi ve bu devleti yıktı. (1187) Bunun üzerine III. Haçlı seferi yapıldı. Selahattin Eyyubi III. Haçlı seferinde Kudüsü ba­şarıyla savundu.

3.Devletin egemenlik alanı Hicaz’ı ve Güneydoğu. Anadolu’yu kapsamıştır.

4.Selahattin Eyyubiden sonra başarılı hükümdarlar iktidarda görülmedi. Devlet iç isyanlar ve haçlı saldırıla­rıyla zayıfladı. Memluklu adı verilen askerlerin isyanları sonucu  Eyyubi devleti yıkılmıştır.

Eyyubiler devlet ve askerlik alanında Büyük Selçuklu­ları ve Abbasiler’i örnek almışlardır.

 

MEMLUKLAR (Kölemenler) (1250–1517)

1.Eyyubi ordusunda devşirme usulü ile yetiştirilen Memluklu adı verilen askerlerin komutanlarından Aybey, Eyyubi devletine son vererek Memluklu devletini kurdu.

2.Aybey, Mısır’a yönelik olan 7. Haçlı Ordusunu Mansura Savaşında yenilgiye uğrattı.

3.Sultan Kutuz zamanında, Arabistan’ı ve Akdeniz kıyılarını almayı amaçlayan Moğol ordularını (İlhanlıları) Suriye’de Ayncalut savaşında yenilgiye uğrattı (1260). Böylece Mısır, Arabistan ve Akdeniz kıyıları Moğol isti­la­sından korundu. Memluklular Moğol istilasını durduran tek dev­let oldu.

4.Sultan Baybas, Abbasilerin yıkılışıyla sona eren Abbasi halifeliğini yeniden kurdu.

5.Memlukluların egemenlik alanı Hicazı, G.D. Ana­doluyu, ve Çukurova’yı kapsamıştır.

6.Hükümdarlık, hanedanlık anlayaşına göre sürdü­rülmüştür. Buna rağmen çok yetenekli komutanlar da ik­tidara gelebilmiştir. Bu durum çok sayıda hükümdar de­ğişimine neden olduğu gibi başarılı kişilerin de hükümdar olabilmesini sağlamıştır.

7.Resmi dil Arapça idi. Buna rağmen sarayda Türkçe kouşulurdu. Bunun nedeni devlet teşkilatında Türklerin bulunmasıdır. Yavuz Sultan Selim Memlukluları Mercidabık (1516) ve Ridaniye (1517) savaşlarında yenil­giye uğrattı ve yıktı.

 

HARZEMŞAHLAR (1157–1231)

1.Harzem yöresi, Aral Gölü ile Hazar denizi ara­sında kalan yerdir. Burada yaşayanlara Harzemşahlar denilmiştir.

2.Harzemi yöneten Atsız adlı Türk beyi, Büyük Sel­çukluların zayıflamasından yararlanarak bağımsızlık ha­reketini başattı.

3.Sultan Sencerin Oğuzlara esir düşmesinden sonra Atsız bağımsızlığını ilan etti.

4.Harzemliler zamanında İran’ı, Horasan’ı ve Afga­nistan’ı alarak Cengiz İmparatorluğuna sınır oldular.

5.Harzemliler Cengiz Han’ın gönderdiği dostluk ker­vanını casuslukla suçlayarak imha edince, Moğol–Har­zem savaşları başladı. Cengiz Han’ın başlattığı sa­vaş­larla Harzemliler yıkılış sürecine girdi.

6.Moğol istilası sonucu Harzem yöneticiler bir kısım halkla birlikte Kafkasya’ya ve Doğu Anadolu’ya çekilmek zorunda kaldı. Anadolu Selçuklu hükümdarı I. Alaeddin Keykubat, Harzemlilere Moğollara karşı bir ittifak kurul­masını önerdi. Harzemliler bunu reddede­rek Doğu Ana­dolu’yu almaya çalıştılar. Bu durum Yassı Çemen Sa­vaşına neden oldu. Harzemliler Yassı Çimen Savaşında yenildi (1230). Bundan sonra Moğollar Harzem yönetici­lerini öldürdü ve Harzemliler tarihten silindi.

 

MOĞOL İMPARATORLUĞU

1.Cengiz Han tarafından 1206 yılında kurulmuştur. Başkent Ötüken bölgesindeki Karakurum şehridir.

2.Cengiz Han, başlattığı saldırılarla Harzemlileri yı­kılış sürecine soktu. Bunu izleyen dönemde Moğol or­du­ları Ortadoğu’daki Müslümanların yaşadığı şehirleri yağ­maladılar.

3.Moğol İmparatorluğu fetihlerle geniş­lemiştir. Egemenlik alanı Çin denizinden başla­yarak Batıda Doğu Avrupa’ya kuzeyde Sibirya’ya güneyde Tibet’e ve Kore­’ye kadar genişledi. Moğollar Anadolu’yu ve Irak’ı da egemenliklerine aldılar.

4.Moğol imparatorluğu içerisinde Orta Asya’daki Türk toplulukları da yer almıştır.

5.Devletin idari yapılanmasında Uygur Türkleri etkili çalışmalarda bulunmuştur.

6.Resmi yazışmalarda Uygur alfabesini kullanmış­lardır.

7.Cengiz Hanın ölümünden sonra İmparatorluk par­çalanmış ve yeni devletler ortaya çıkmıştır. Bu devletler:

            1.Çin Moğol İmparatorluğu (Kubilay Hanlığı): Moğolistanda kuruldu.

            2.Çağatay Hanlığı: Batı Türkistan’a ve Afganistan’a egemen oldu.

            3.İlhanlı Devleti: Cengiz Hanın torunu Hülagü han tarafından İran’da kuruldu. Bu devlet Abbasi devletine son verdi. Kösedağ Savaşıyla Anadolu Selçuklu Devle­tini yıkılış sürecine soktu.

            4.Altınordu Hanlığı: Sibiryadan başlayarak Kara­denizin kuzeyindeki topraklara kadar uzanan coğrafyaya egemen oldu. Timur’un saldırılarıyla parçalandı. Bu dev­letin yıkıl­ma­sıyla Kırım hanlığı, Kazan hanlığı, Sibirya hanlığı, Nogay hanlığı ve Tarhan hanlığı kurul­muştur. Kırım hanlığı Fatih zamanında Osmanlı devle­tine bağ­lanmıştır.

 

TİMUR İMPARATORLUĞU (1370–1506)

1.Çağatay devletine komutan olarak hizmet veren­Timur, bu devletin Türkistan’da halka baskı yapması üzerine isyan çıkardı. Moğol devletine son vererek kendi devletini kurdu.

2.Devletin egemenlik alanı Batı Türkistan’ı, Afganis­tan’ı, İran’ı, Batı Hindistan’ı ve Anadolu’yu kap­sadı.

3.Timur başlattığı saldırılarla Altınordu devletini yı­kı­lış sürecine soktu ve Ankara savaşıyla Osmanlıyı ege­menliğine aldı.

4.Timur başkent Semerkant’ı bilim kültür merkezi haline getirdi.

5.Timur, Çin’e yapacağı sefere hazırlık sırasında öldü. Timur’dan sonra devlet yıkılmıştır.

 

BABÜR DEVLETİ (1526–1858)

1.Timur’un torunlarından Babür Şah tarafından Ku­zey Hindistan’daki Agra şehrinde kurulmuştur.

2.İlk dönemlerde Hinduizm’e ve Budizm’e inanan in­sanlara hoşgörü ile yaklaşmışlar ve böylece Hintlilere egemenliklerini kabul ettirmişlerdir.

3.Hükümdar Evrengizip İslamiyetin dışındaki din­lere karşı tutucu davrandı ve bu dinlere ait tapınakları yıktırdı. Bunun üzerine iç isyanlar çıktı ve devlet zayıf­ladı. Bu sı­rada Safeviler, Batıda saldırılar başlattılar.

4.Coğrafi keşifleri izleyen süreçte Fransızlar ve İn­gilizler’i Hindistan kıyılarına egemen oldular.

  1. İngilizler son Babür hükümdarını esir ederek Ba­bür devletine son verdiler ve Hindistan’ı sömürge yaptı­lar.
  2. Dünya sanat tarihinin önemli eserlerinden Taç Mahal, bu devlet zamanında yapılmıştır.

 

KARAKOYUNLU DEVLETİ (1380–1469)

1.İran’daki İlhanlı devletinin zayıflamasından yarar­lanan Van olaylarındaki göçebe Oğuz boyları tarafından kurulmuştur.

2.Akkoyunlular Azerbaycana kadar sınırlarını geniş­lettiler. Bir süre Timur egemenliğinde kaldılar.

3.Akkoyunlular tarafından yıkılmıştır.

 

AKKOYUNLU DEVLETİ (1378–1502)

1.İlhanlı devletinin yıkılmasından sonra Malatya ve Diyarbakır dolaylarında yaşayan Oğuz kökenli aşiretler tarafından kurulmuştur.

2.Halk göçebe topluluklardan oluşmuştur.

3.En etkili oldukları dönem Uzun Hasan zamanıdır. Timur’un Anadolu seferini desteklemişlerdir.

4.Doğu Anadolu’dan Azerbeycan’a kadar uzanan yerlere egemen oldular.

  1. İç Anadoludan toprak almak için Karamanlılarla ittifak yaptılar. Ayrıca Osmanlıya karşı Pontus Rum dev­letini desteklediler. Bu olaylar Otlukbeli Savaşına ne­den oldu (1473). Osmanlılar Otlukbeli savaşını kazandı. Bundan sonra devlet iç çatışmalarla yıkıldı. Yerine Sa­fevi devleti ku­ruldu.

 

ORTAÇAĞDA AVRUPA

KAVİMLER GÖÇÜ (375):  Balamir yönetimindeki Kuzey Hunlar, doğu Avrupa­daki Gotlar adı verilen kavimleri yenil­giye uğrattı­lar. Bu­nun üzerine bu kavimler Roma toprak­larına doğru göç ettiler. Bu göç dalgası diğer kavimlerin yerlerin­den ayrıl­malarına neden oldu. Bu göç hareket­lerinin so­nuçları şunlardır:

1.Roma İmparatorluğu Batı Roma ve Doğu Roma olmak üzere ikiye ayrıldı (395). Daha sonra Batı Roma yıkıldı (476).

2.Batı Roma topraklarında barbar kavimler kendi krallıklarını kurdular.

3.Barbar krallıklarında feodalizm (derebeylik) deni­len sistem ortaya çıktı.

4.Barbar kökenli kavimler hristiyanlığı benimsediler. Böylece hristiyanlık, Avrupada yaygın bir din oldu.

5.Kuzey Hunlar, bugünkü Romanya’nın bulunduğu topraklara egemen oldular ve Avrupa Hun devletini kur­dular.

6.Avrupa’daki kavimlerin kaynaşmasıyla günümüz Avrupa milletlerinin oluşumu başladı.

 

KİLİSE 

Hz. İsa’nın doğduğunda babasının olmaması, hristi­yan din adamları arasında dini tartışmalara yol açtı. Konsil denilen meclislerde Hz. İsa’nın tanrı olup olma­dığı konusu tartışılmıştır. Bu tartışmaların sonucunda hristi­yanlıkta mezhepler ortaya çıktı. Başlıcaları Katoliklik, Ortodoksluk ve Nasturilik idi.

Katolik kilisesinin din başkanına Papa, Ortodoksların dini liderine ise Patrik denildi. Papa Roma’da, Patrik ise İstanbul’da yaşamıştır. Patrik, doğrudan Bizans kralına bağlı olmuş, bu nedenle siyasal yetkiler kazanamamıştır.

Katolik kilisesinin lideri Papa, Batı Roma imparator­luğunun yıkılmasıyla birlikte meydana gelen siyasi boş­luğu ve Barbar krallıklarda merkezi otoritenin zayıf du­rumda bulunmasını fırsat bilerek, gerçekleştirdiği dini uy­gulamalarda siyasal üstünlük kazandı. Bu üstünlüğü aşağıdaki dinsel uygulamalarda daha çok kuvvetlendirdi.

Katolik kilisesinin kuvvetlenmesini sağlayan uygula­malar şunlardır:

a.Günah çıkarma

b.Afaroz etme: Katolik kilisesine karşı olanların toplum dışına itilmesi

c.Endülüjans satma: Günahların para karşılığında affedildiğini gösterir bir belgenin verilmesi.

d.Enterdi ilân etme: Bu uygulamada papanın em­rine uymayan bir kralın ülkesinde her türlü dini tören durdurulması. Bu durum halkın krala tepkisine yol aç­mıştır. Böylece Papalar kralın üstünde bir otorite olmuş­lardır.

 

FEODALİTE  Feodalizm, temelde toprağın ekono­mik gücüne el koyan, hak eşitsizliğine dayanan bir siyasi dü­zendir.

Feodalitenin (derebeyliğin) oluşumunda aşağı­daki etkenler yer almıştır.

  1. Barbar kavimlerin “Kavimler Göçü” sürecinde yer­leşik insanların topraklarını ele geçirmeleri.
  2. Kavimler göçü sonunda kurulan Barbar krallık­larda meydana gelen karışıklıklarda köylülerin toprakla­rını koruyamamaları, bu nedenle Senyör denilen kişile­rin himayelerine girmeleri.
  3. Frank krallığının, Normanları (İskandinavyalı ka­vimlerin), Macarların ve İspanya üzerinden gelen Arap­ların saldırıları nedeniyle sarsılması ve bu süreçte küçük toprak sahiplerinin derebeylerden yardım istemek zo­runda kalmaları.

 

Feodal bağlılık ilişkisi “Fief sözleşmesi” denilen bir anlaşmaya dayandırılmıştır. Bu anlaşmaya göre himaye altına girene vasal, himaye altına alan derebeye de sü­zeren denilmiştir.

 

FEODALİTE  DÜZENİNDE SINIFLAR

  1. Asiller :Sınıfların en üst tabakasını oluşturur. Geniş arazilere sahip olmuşlardır. Devlet ve askerlik iş­lerini egemenlikle­rine almışlardır. Asiller içindeki en bü­yük senyör o ülke­nin kralı idi. Ancak her asilzade kendi bulunduğu toprak­larda kendi idarelerini kurmuşlardı. Bu nedenle kralların monarşik otoritesi zayıftı. Böylece mer­kezi otorite güçsüz olmuştur.
  2. Rahipler :Katolik kilisesine bağlı din adamlarıdır. Dinsel uygu­lamalara dayanarak toplumda üstünlüklerini kurmuşlar­dır. Senyörlere (derebeylere) destek olmuşlar­dır. Böy­lece sömürüye ortak olmuşlardır.
  3. Burjuvalar:Şehir ve kasabalarda ticaret ve za­naatla geçinmiş­lerdir. Bulundukları bölgedeki senyörlere vergiler vermiş­lerdir. Ortaçağın sonuna doğru zengin­leşmişler ve böy­lece asillere karşı daha güçlü hale gel­mişlerdir.
  4. Köylüler:Özgür köylüler ve köle köylüler (serfler) ola­rak ikiye ayrılmışlardır.

Özgür köylüler: Topraklarda özgürce üretim yapar­lardı. Ancak bağlı oldukları senyöre vergi verirlerdi. Ay­rıca senyörlerin angaryalarını yapmak zorunda kal­mış­lardır.

Serfler: Köle durumunda olan köylülerdir. Toprak­larla alınıp satılmışlardır.

 

SKOLASTİK FELSEFE

Yunan felsefecilerinden Aristo’nun düşüncelerinden kaynaklanan, dilbilgisi ve mantık yön­temiyle katolik mez­hepinin kuralları savunan felsefi öğretidir. Bu felse­fede din adamları kendi çıkarları doğrultusunda toplum­sal, si­ya­sal ve doğa olaylarını açıklamışlardır. Kilise okullarında ve manastırlarda gelişen bu felsefede neden nasılcı dü­şünüş, deney–gözlem ve tartışma yasaklan­mıştır. Bu du­rum bilimsel gelişmeleri engellemiştir. Bu durumlardan dolayı Orta Çağ Avrupası karanlık bir dö­nem olarak nite­lenir.

 

HÜMANİZMA

Avrupada Ortaçağın sonlarına doğru doğan, konusu insanlık ve tabiat sevgisi olan fikir akımı­dır. İlk önce İtal­ya’da doğmuş ve edebiyatta başlamış­tır.

 

MAGNA KARTA LİBERTUM (BÜYÜK ÖZGÜRLÜK BİLDİRGESİ) (1215)

İngiltere’de Kral Yurtsuz John’a bas­kıcı yönetiminden dolayı derebeyler isyan ederek Magna Karta denilen belgeyi kabul ettirmişlerdir. Bu belge kralın haklarını kısıt­lamıştır.

Belgeye göre Kral, derebeylerin onayı olmadan vergi­leri arttırma­yacak, keyfi uygulamalar yapmayacak, haksız yere tu­tuklama ve sürgün cezaları vermeyecek.

Yukarıdaki gelişme, İngiltere’de ilk kez hukuk devleti kavramını ortaya çıkarmıştır. Bunun sonunda başlayan demokratik gelişmeler İngilterede parlamentonun açıl­masını sağlamıştır (1295). Bu gelişmeyle Avrupada ilk kez meşrutiyet yönetimi İngilterede kuruldu.

 

HAÇLI SEFERLERİ

Dini Nedenler

  1. Hristiyanların Kudüs’e ziyaretlerinin müslümanlar tarafından engellendiğinin iddia edilmesi.
  2. Hristiyanlığın Kluni tarikatına bağlı olanların müs­lümanlara karşı hristiyanları kışkırtmaları
  3. Katolik din adamlarının Hristiyan halkı Günahlar­dan kurtulmak ve cennete gitmek için  müslümanlara karşı savaşa çağırmaları
  4. Papalığın Ortodoks hristiyanları kendisine bağla­yarak hristiyanlığın lideri olmak istemesi 

 

Siyasi Nedenler

  1. Bizans’ın Anadolu Selçuklu devletinin ilerleyişine karşı Avrupa’daki krallardan yardım istemesi
  2. Az topraklı şövalyelerin ve asillerin kendi mevki­lerini kuvvetlendirmek istemeleri

 

Ekonomik Nedenler

  1. Feodalite nedeniyle yoksullaşan Avrupalıları, Hristiyan din adamlarının zenginlik vaadiyle kışkırtma­ları
  2. Müslümanların yaşadığı ülkelerin ve Asya’nın di­ğer yerlerdeki ekonomik kaynaklarının Avrupalılar tara­fından abartılması ve bunların ele geçirilmek istenmesi. 

 

HAÇLI SEFERLERİNİN BAŞLAMASI 

 

  1. Haçlı Seferi (1096–1099)

Öncü Haçlı grubu Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan tara­fından imha edildi. Ancak asıl Haçlı grubu sayıca çok fazla idi. Haçlıların fazlalığı karşısında Selçuklular, baş­kent İznik’i boşalttılar. Konyayı başkent yaptılar.

Haçlılar, Fatimilerden Kudüs’ü aldılar. Kudüs Latin Krallığını kurdular.

 

  1. Haçlı Seferi (1147–1149)

Nedeni: Musul’daki Zengiler Atabeyliğinin Urfa Haçlı beyliğini yıkması.

Anadolu’ya gelen haçlılar yenilgiye uğratıldı.

 

III. Haçlı Seferi (1159–1192)

Nedeni: Mısır’daki Eyyubi hükümdarı Selahattin Eyyubinin Kudüs Latin krallığını Hıttin Savaşıyla yık­ması.

Sefere İngiliz, Fransız ve Alman kralları katıldı. Sela­hattin Eyyubi Kudüs’ü Avrupalılara kaptırmadı. Savaş sonunda yapılan anlaşmaya göre Hristiyan hacı­lar Ku­düsü serbest ziyaret edeceklerdi.

           

  1. Haçlı Seferi (1204)

            Nedeni: Haçlıların Kudüs’ü almak istemeleri ve Eyyubi devle­tine son vermeyi amaçlamaları.

Avrupalılar amaçlarından vazgeçerek Bizans devletine son verdiler. İstanbulda La­tin krallığı kurdular. Katolik haçlılar, İstanbul’daki Orto­doks halka mezhep baskısı yaptılar. Bir kısım Bizanslı komutanlar, İznik Rum krallığı ile Trabzon Rum Pontus devletini kurdular.

İznik Rum krallığı, sonraki dönemde Bizans devletini yeniden kurdu. Ancak IV. haçlı seferi, Bizans devleti­nin daha da fazla zayıflamasına neden oldu.

 

HAÇLI SEFERLERİNİN SONUÇLARI 

Türk ve İslâm Dünyası Bakımından Sonuçlar:

  1. Anadolu Selçuklu devletinin Marmara Bölgesin­deki ilerleyişi durmuştur. Türkler İç Anadoluya geri çe­kilmek zorunda kalmıştır.
  2. Türklerin Bizans’ı yıkmaları gecikmiştir.
  3. Anadolu Selçuklu Devleti, Danişment Beyliği, Zengiler Atabeyilği, Eyyubi Devleti ve Memluklu Devleti İslam ülkelerini Hristiyanlara karşı korudu­lar ve Hristiyan­lığın Ortadoğuda yayılışını engellediler.

 

Dini Sonuçlar

  1. Papalık ile Katolik din adamlarına Hristiyanların duyduğu güven azaldı.
  2. Papalık kurumu güç kaybetmeye başladı.

 

Siyasi Sonuçlar

  1. Seferlere katılan derebeylerin bir kısmının ölmesi ve bazılarının ekonomik güçlerini kaybetmesi kralların monarşik idaresinin kuvvetlenmesine yaradı.
  2. Papalığın ve Katolik kilisesinin gücünü kaybet­mesi, kralların otoritesinin artmasına yaradı.
  3. Anadolu Selçuklu devletinin Anadolu’da üstünlük sağlaması gecikti.

 

Ekonomik ve Bilimsel Sonuçlar

  1. Batı ve Doğu Akdeniz limanları arasında ticaret canlandı.
  2. Ticaretle uğraşan burjuva sınıfı kuvvetlenmeye başladı.
  3. İtalya’daki Venedik, Cenova ve Napoli şehirleri deniz ticaretiyle zenginleşti.
  4. İslam ülkelerindeki fen ve teknik eserler Avrupalı­larca öğrenilmeye başlandı. Bu durum Yeniçağ­daki Hü­manizm, Rönesans, Reform ve Coğrafi Keşiflere katkıda bulundu.
  5. Avrupalılar, Kağıt yapımı ve matbaa tekniklerini öğrendiler. Bu durum Rö­nesansa, Reforma ve Hüma­nizme etkide bulundu.

 

YÜZYIL SAVAŞLARI (1337–1453) 

Nedeni: İngiliz kralının veraset yoluyla Fransız tahtı­nın kendisine ait olduğunu iddia etmesi ve Fransa’yı iş­gal etmesi.

Fransızlar İngilizleri ülkelerinden çıkardılar. Bu sa­vaş­larda Fransa’daki derebeylerin ölmesi, Fransız kralı­nın monarşik idaresinin artmasına yaramıştır.

 

İKİ GÜL SAVAŞLARI (1450–1485) 

Nedeni: İngilterede Yüzyıl Savaşlarını kaybeden krala karşı diğer soyluların taht kavgasını başlatmaları­dır.

İngiliz kralı muhalif soyluları yenilgiye uğrattı.

 

TÜRKİYE TARİHİ
TÜRKİYE TARİHİ NEDİR?

Malazgirt meydan muharebesinden başlayarak gü­nümüze kadar gelen dönemdir. Bu dönem içinde Ana­dolu Selçuklu, Beylikler, Osmanlı Tarihi ve T.C. Tarihi yer almaktadır.

 

ANADOLU’DA İLK TÜRK BEYLİKLERİ 

Malazgirt savaşından sonra Büyük Selçukluya bağlı komutanlar, Anadolunun fethine girişmişlerdir. Bu sü­reçte aşağıdaki beylikler kurulmuştur.

 

  1. MENGÜCEKLER: Erzincan, Divriği ve Kemah dolay­larında egemenlik kurmuştur. I. Alaaddin Keykubat bu beyliğe son vermiştir.
  2. SALTUKLULAR: Kars, Erzurum ve Oltu bölgele­rine egemen oldular. Selçuk sultanı II. Süleyman, beyliğe son vermiştir.
  3. DANİŞMENTLİLER: Sivas, merkez olmak üzere, Tokat, Niksar, Kastamonu, Kayseri ve Malatya yörele­rine egemen olmuştur. Anadolu Selçuklularındaki taht kavgasından yararlanarak Anadoluda siyasi gücünü art­tırmaya çalıştı. Haçlılara karşı başarılı savaşlar yaptı. Anadolu’daki ilk medreseyi Tokat Niksar’da kurdu. II. Kı­lıçarslan, bu beyliğe son vermiştir.
  4. ARTUKLULAR: Büyük Selçuklu komutanların-dan Artuk Beyinoğulları Anadoluda fethettikleri yerlerde bey­likler kurmuşlardır. Bu kurulan beylikler: Mardin Ar­tukluları, Hasan Keyf Artukluları, Harput (Elazığ) Artuklu­larıdır. Mardin ve Hasankeyf Artukluları Haçlılara karşı savaşmışlardır.

           

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ (1077 – 1308)

 

  1. Süleyman Dönemi

Selçuklu soyundan olan Süleyman Bey, Bizans’a ait İznik’i başkent yaparak dev­leti kurdu. Anadolu’daki Türkleri kendi çevresinde topla­maya başladı.

  • Adana bölgesindeki Ermeni beylikleri egemenlik al­tına alındı.
  • Selçuklulara ait olan Suriye’den toprak almaya ça­lıştı. Ancak yaptığı savaşta öldü.
  • Selçuklu Sultanı Melikşah, kendisinden ayrı olarak Anadolu’da ayrı bir devlet kurulmasına karşı oldu­ğundan, Süleyman Beyin oğullarını esir etti.

 

  1. KILIÇARSLAN DÖNEMİ

 

İzmirde beylik kurmuş olan Çaka Beyle, Bizans’ı yıkmaya yönelik kara ve deniz se­ferleri başlatıldı.

  • Bizans, bu tehlikeden kurtulmak için entrikalar çe­virdi. Çaka Beyin Selçuklu hükümdarı olmaya çalıştığını iddia etti. Bu dönemde Çaka Bey Balkanlardaki Peçenek Türkleriyle ittifak kurmuştu. I. Kılıçarslan entrikalara ko­narak Çaka Beyi öldürttü.
  • Haçlı ordularının saldırısı üzerine İznik boşaltıldı. Konya başkent yapıldı. Haçlılara karşı başarılı savaşlar yapıldı. Daha sonra Haçlılara karşı Eskişehir yakınlarında Dorileon savaşı oldu. (1097) Haçlıların fazla sayıda ol-ması nedeniyle Selçuklular geri çekildi.
  • Danişment Beyliğinin siyasi faliyetleri engellendi. Bu beylik denetim altına alındı.
  • Kılıçarslan, B. Selçuklulara ait Musul’u almak için giriştiği savaşta öldü.

 

  1. MESUT DÖNEMİ

 

Danişment Beyilğinden aldığı destekle, yaptığı iktidar savaşlarını kazandı.

  • Anadolu’ya gelen II. Haçlı orduları yenilgiye uğra­tıldı.
  • Danişment Beyilği denetim altına alındı.

 

  1. KILIÇARSLAN DÖNEMİ
  • Anadolu’daki Türk birliğini ve siyasi birliği kuvvet­lendirmek için Danişment Beyliğine son verildi.
  • Bizans’ın, Türkleri Anadolu’dan çıkarmak için kur­duğu ordu Miryokefalon Savaşında (1176) Bizans ye­nilgiye uğratıldı. Bizans’ın Türkler’i Anadolu’dan atma po­litikası sona erdi. Türklerin Anadoluya yerleşmesi ke­sin­leşti. Bu savaş Malazgirt Savaşını tamamlayıcı nitelik­te­dir.

 

ANADOLU SELÇUKLULARININ YÜKSELME DÖNEMİ

  1. GIYASETTİN KEYHÜSREV DÖNEMİ
  • Trabzon Rum Krallığına ait olan Samsun alındı.
  • Karadenize giden ticaret yollarının güvenliği sağ­landı.
  • Antalya fethedildi. Böylece Akdeniz ticaretinden ya­rarlanılmaya başlandı.
  • Kıbrıslılarla ticaret anlaşması yapıldı.
  • İznik Rum krallığıyla yapılan savaşta I. Gıyasettin öldü. Bu savaşın amacı Marmara bölgesinde toprak ka­zanmaktı.

 

  1. İZZETİN KEYKAVUS DÖNEMİ
  • Anadolu ticaretini ge­liştirmek için Venediklilerle ve Kıbrıslılarla ticaret anlaş­maları yapıldı.
  • Trabzon Rum Krallığından Sinop alındı ve bu kra­lık vergiye bağlandı.
  • Anadolu ve Suriye ticaretini aksatan Ermeni is­yanları bastırıldı.
  • D. Anadolu egemenliği için Eyyubiler ve Artuk­lular savaşıldı.

 

  1. ALAADDİN KEYKUBAT DÖNEMİ

Bu dönem Anadolu Selçuklularının en parlak döne­midir. Anadolu birliğini kuvvetlendirmek amacıyla Men­gücek beyliğine son ve­rildi. Antalya yakınlarındaki ticari önemi olan Kalanoros limanı alındı ve burada Alanya şehri kuruldu. Ayrıca Alanya’da tersane yapıldı. Sinopta yapılan bir donan­mayla Kırım’daki Suğdak adı verilen ipek ticaret merkezi ele geçirildi. Trabzon Rum Pontus krallığına son vermek için Trabzon kuşatıldı. Ancak alı­namadı.

Moğol saldırıları üzerine D. Anadolu’ya ve Kafkaslara çekilen Harzemşahlara ittifak önerildi. Ancak bu gerçek­leşmediği gibi Harzemşahlar D. Anadolu’daki Selçuklu şehirlerine saldırdı. Bunun üzerine Yassı Çemen savaşı oldu (1230). Harzemşahlar yenilgiye uğratılınca  Moğol tehlikesiyle karşılaşıldı. Eyyübi­lerle ittifak yapmak için girişim­ler başlatıldı. Ancak Ala­addin Keykubatın ölmesi nede­niyle bu ittifak gerçekle­şemedi. İktidara zayıf iradeli II. Gıyasettin geçti.

 

  1. GIYASETTİN KEYHÜSREV DÖNEMİ
    • Entrikacı bir vezir olan Sadettin Köpek, neden ol­duğu olaylarla başarılı birçok devlet adamının idamına sebep oldu.
    • Moğolların Harzemşahlara karşı başlattığı saldırı­lar sırasıda çok sayıda Türk Anadolu’ya gel­mişti. Türk­menlerin toprak ve diğer ihtiyaç­larına yönelik sorunlar çözülmedi. Bunun üzerine, Baba İshak adındaki bir din adamının baş­kanlığında isyan ettiler. Babailer isyanı adı verilen ayaklanma zor bastırı­labildi. (1240) Ancak bu isyan devletin içte zayıf­lamasının önemli nedenlerin­den biri oldu.
    • Moğollar (ilhanlılar) Anadolu Selçukluların zayıfla­dığını görerek Anadoluya girdiler. Kösedağ Savaşını ka­zandılar (1243). Anadolu Selçuklu devleti Moğolların egemenliğine girdi. Böylece yıkılış sürecine girdi.

 

  • Gıyasettinden sonra aşağıdaki önemli olaylar ya­şandı.

 

  1. Selçuklu sultanları Moğolların kuklası haline geldi­ler.
  2. Anadolu halkı Moğol vergileri altında ezildi.
  3. Selçuklu şeyhzadeleri arasında şiddetli taht kav­gaları oldu. Merkezi otorite giderek zayıfladı.
  4. Anadolu Türk Beyleri, Moğol baskısından dolayı Mısır’daki Memlüklü Sultanı Baybars’tan yardım istedi­ler. Baybars bir Moğol ordusunu yenilgiye uğrattı. Ancak daha fazla destek görmeyince ülkesine döndü.
  5. Moğol baskısının şiddetlenmesi üzerine Anadolu Türk beyleri Moğol baskısının uzak olduğu yerlerde ba­ğımsız beylikler kurmaya başladılar. Hükümdar I Mesut ölünce devlet sona erdi (1308).

 

ANADOLU SELÇUKLU BEYLİKLERİ

 

  1. KARAMANLILAR:Konya ve Ermenek yörelerine ege­men olmuştur. Kendilerini Anadolu Selçuklularının varisi kabul ederek, Anadoluda siyasi birliği kuracağını iddia etmiştir. Bu ko­nuda Osmanlılarla savaşmıştır. Osmanlılara karşı Akko­yunlular ve Venediklilerle ittifak yapmıştır. Fatih bu bey­liğe son vermiştir.
  2. KARESİ  BEYLİĞİ:Balıkesir ve dolaylarına egemen oldu. Rumeliye ge­çiş politikasına önem veren Orhan Gazi, bu beyliğe son verdi. Bu Beyliğin gemileri Osmanlılarda deizciliğin etkili biçimde başlamasını sağ­lamıştır.
  3. CANDAROĞULLARI (İSFENDİYAROĞULLARI):Kastamonu ve Sinop yörelerine egemen olmuştur. Venedikli ve Cenevizli tüccarlarla alışveriş yapmışlardır. Fatih bu bey­liğe son vermiştir.
  4. GERMİYANOĞULLARI:Kütahya, Kula ve Simav yörele­rine egemen oldu. Ak­rabalık nedeniyle önceden bir kı­sım topraklarını Osman­lıya verdiler. Erkek varis olmadığı için beyliğin yönetimi Osmanlılara katılma kararı almıştır.
  5. DULKADİROĞULLARI:Elbistan ve Maraş yörelerinde egemenlik kurmuştur. Osmanlı ve Memluklu çatışmala­rın­dan yararlanarak var­lığını korudu. Yavuz Sultan Se­lim, Turnadağ Savaşıyla bu beyliğe son verdi (1515).
  6. ERATNA BEYLİĞİ:Sivas merkez olmak üzere Uygur Türklerinden Eretna Bey tarafından kurulmuştur. Bu beylik güçlenerek devlet düzeyine ulaştı. Eretna Bey’den sonra Veziri Kadı Burhanettin beyliğin başına geçti. Bundan sonra beyliğin adı Kadı Burhanettin Beyliği oldu. Akkoyunlularla yapı­lan savaşları kaybederek zayıflamış­tır. Yıldırım Beyazıt bu beyliğe son vermiştir.

 

ANADOLU SELÇUKLULARINDA DEVLET  İDARESİ VE UYGARLIK

 

DEVLET İDARESİ

  1. Devletin başında Selçuklu soyundan olanlar bu­lunurdu. Devletin önemli işleri büyük divan olarak nitele­nen “Divan–ı Saltanat” denilen kurul tarafından görüşü­lürdü.
  2. Hükümdar olmak belirli seçim usullerine dayan­mıyordu, belirlenmediği durumlarda veya baştaki hü­kümdarın başarısız olduğunda bütün şehzadeler hü­küm­dar olmak için eşit haklara sahipti. Bu sırada yaşa­nan taht kavgası devletin zayıflamasına yol açmıştır.
  3. Şehzadeler, devlet tecrübesi kazanmak amacıyla, vilayetlere vali olarak atanırlardı. “Melik” ünvanı verilen şehzadelerin yanında tecrübe kazanmalarında yardımcı olan “Atabey” denilen görevliler bulunurdu.
  4. Hükümdar başkentten ayrıldığında devletin işle­rini “Niyabeti Saltanat” adı verilen kurul yürütürdü.

Divan üyeleri şunlardır:

Müstevfi: Mali işlere bakmıştır.

Tuğracı: Yazışma işlerini yürütmüştür.

Emir–i Dad: Hukuk işlerini düzenlemiştir.

Pervaneci: Dirlik toprakların dağıtım işlerini yapmış­tır.

Beylerbeyi: Eyalet askerlerin başkomutanlığını yapmıştır.

Büyük divana bağlı olarak ikinci derecede divanlar vardı. Bunların içerisinde en önemlileri, “Divanı İstifa” deni­len, maliye işlerine bakan divan ile yazışmaları yürü­ten Divan–ı Tuğra idi.

Eyaletlerde bulunan başlıca görevliler:

Şahne ve Emir: Vilayetleri yöneten, askeri yetkileri olan valilerdir.

Melik: Valilik yapan şehzadelerdir. Merkezi otoriteye önem verildiği için yetkileri sınırlıydı.

Kadı: Sivil davalara bakan yargıç.

Kad–ı Leşker: Askeri davalara bakan yargıç.

Emir–i Sevahil: Kıyılardaki şehirleri yönetirler ve do­nanma işlerine bakarlardı.

Uç beyleri: Sınırlardaki vilayetleri yönetirlerdi. Bunlar Türk kökenli insanlardı.

 

TOPRAK YÖNETİMİ

Has Arazi: Geliri hükümdara ve yakınlarına ayrılan arazi.

İktâ (Dirlik) Arazi: Fetih youyla kazanılan topraklar­dır. Devlet malı olan bu topraklara başarılı kişiler ata­nırdı.Toprağın geliriyle bu görevlilerin maaşı karşılandığı gibi atlı asker de yetiştirilirdi. Bu topraklar satılmaz ve mi­ras bırakılmazdı.

Mülk Arazi: Başarılı kişilere bağışlanan topraklardır.

Vakıf Arazi: Geliri medrese, cami, hastane, imaretler (aşevi) gibi yerlere ayrılan arazidir.

 

ORDU

Hassa Ordusu (Guleman–ı Saray)

Küçük yaştaki çocukların devşirme usulüyle toplan­ması ve gulamhane denilen ocakta yetiştirilmesiyle ku­rulmuştur. Merkezi or­duyu oluşturan bu askerler devlet­ten maaş alırlardı.

Tımarlı Sipahiler (İktâ askerler)

İkta denilen top­rakların geliriyle yetiştirilen atlı asker­lerdir. Ordunun en büyük bölümünü oluştururdu.

Uç kuvvetler (Türkmenler)

Sınırdaki şehirleri ko­rur­lardı. Akın ve keşif yaparlardı. Türk kökenlidirler.

 

Donanma

Türk devletleri içerisinde denizciliğe ilk kez önem ve­ren Anadolu Selçuklularıdır. İzmir’de beylik kuran Çaka Bey ilk Türk denizcisi sayılır. Bizans’a ve Ege adala­rına başarılı deniz seferleri düzenlemiştir. Selçuklular Si­nopta ve Alanya’da tersaneler kurarak de­nizciliğe önem vermişlerdir. Donanma komutanlarına Emir–i Sevahil veya Reis’ül Bahr adı verilmiştir.

 

SOSYAL VE EKONOMİK HAYAT

  1. Anadolu’ya gelen Türkler geleneksel geçimleri olan hayvancılıkla uğraşmışlardır. Gayrimüslüm vatan­daşlar ise daha çok tarım, ticaret ve sanatla uğraşmışlar­dır.
  2. Sanat ve ticarete yönelen Türkler, Ahilerin etkin­liğiyle Lonca denilen meslek grupları oluşturmuştur. Buralardaki eğitim, ahlâki kurallara dayandırılmıştır. Lon­calarda mesleki eğitimin yanısıra üretilen malların pazar­lanma­sına yönelik çalışmalara önem verilmiştir.
  3. Devlet iç ve dış ticarete önem verdiği için kervan­saray ve limanlara ulaşan yolların yapımına ağır­lık ver­miştir.
  4. Ayrıca, Venedikli ve Cenevizli tüccarlara gümrük indirimi tanınmıştır.
  5. Devlet, zarara uğrayan tüccarların zararlarını kar­şılamıştır. Bu durum bir çeşit sigortacılık idi.
  6. Devletin başlıca gelir kaynakları ganimet, öşür, haraç, cizye ve ağnam Ağnam, hayvancı­lıkla uğraşanlardan alınırdı. Bunların yanısıra maden ve tuzla işletmelerinden alınan vergiler ile bağlı beyliklerin öde­diği yıllık vergiler diğer gelirlerdir.

 

DİL VE EDEBİYAT

  1. Devletin resmi dili Farsça idi. Eğitim dili ise Arap­çaydı.
  2. Karamanoğlu Mehmet Bey, vezir olduğunda Türkçenin resmi dil olduğunu ilan etmiştir (1277).
  3. Anadolu Selçukluları döneminde yetişen ünlü ta­savvufçulardan Yunus Emre ve Kaygusuz Abdal öz Türkçe eserler yaz­mışlardır. Mevlana ise yapıtlarını Farsça yazmıştır.

 

OSMANLI TARİHİ

ANADOLU’DA SİYASİ DURUM

Kösedağ savaşın­dan sonra Anadolu Selçuklu Devleti yıkı­lış sürecine girmiş ve bu dönemde Anadolu’da beylik­ler kurulmuştur. Böylece siyasi birlik bozulmuştur. Kara­man beyliği, siyasi birliği kuracağını iddia etmiştir.

Yıkılış sürecinde olan Anadolu Selçuklu Devleti ve Beylikler, İran’daki İlhanlılara bağlıydılar. Doğu Karade­nizde Rum Pontus devleti ve Adana ve G.D. Anadolu’da Memluklu devletinin üstünlüğü bulunmak­taydı.

 

BİZANS’TA DURUM

Taht kavgalarıyla merkezi otorite zayıflamıştı. Ordu ve donanma yok denecek du­rumdaydı. Ekonomik hayat, Venedikli ve Cenevizli tüc­carların elinde idi. Ayrıca Bi­zans derebeyleri (tekfurları), halkı baskılar altına al­mış­lardı.

 

BALKANLARDA DURUM

  1. En güçlü devletler Macar ve Sırp krallıkları idi. Bulgar krallığı zayıflamıştı.
  2. Eflak, Boğdan, Bosna ve Hersek beylikleri zayıftı.
  3. Balkanlı uluslar arasında toprak kazanmak ve mezhep çatışmaları nedeniyle savaşlar olmaktaydı.

 

OSMANLI DEVLETİNİN KURULUŞU (1299)

Kayı boyuna ait Ertuğrul Gazi yönetimindeki aşiret, Anadolu Selçukluları zamanında Ankara dolaylarına yerleştirilmiş­lerdi. Sonraki süreçte Osman Bey idaresin­deki kayı Türkleri Eskişehir ve Söğüt çevresine yerleşti­ler.

Osman Gazi, Karacahisar, İnegöl, Yenişehir ve Bile­cik yörelerini fethedince çevredeki Bizans tekfurları ordu kurdular. Bu ordu, Osman Gazi idaresindeki birlikler ta­rafından Koyunhisar (Bafeon) Savaşında yenilgiye uğ­ratıldı (1302). Böylece Osmanlılar ilk zaferlerini ka­zandı­lar. 

 

ORHAN GAZİ DÖNEMİ (1324–1362)

  1. Bursa fethedildi ve başkent yapıldı.
  2. İznik’in fethine girişildi. Bunu önlemek isteyen Bi­zans kralının kurduğu ordu Maltepe (Pelekonon) Sa­vaşında yenilgiye uğratıldı (1329). Böylece Osmanlılar, Bizans devletiyle doğrudan yaptıkları bu sa­vaşı kazandı­lar. Savaştan sonra İznik başkent yapıldı.
  3. Bizansta taht kavgasına giren Kantakuze’ne yar­dım edildi. Bu yardım karşılığında Geliboludaki Çimpe Kalesi kazanıldı. Gelibolunun fethine girişildi. Kazanılan Tekirdağ dolaylarına Anadolu’dan getirilen Türkler yer­leştirildi.
  4. Karesi Beyilğine son verildi. Rumeliye geçiş yolu Çimpe kalesiyle birlikte açılmış oldu.
  5. Divan teşkilâtı kuruldu. Yaya ve Müsellem (atlı) askerlerden ilk düzenli ordu kuruldu. Böylece beylikten devlete geçiş sağlandı.

 

  1. MURAT DÖNEMİ (1362–1389)

 

  1. Karamanlıların kışkırtması nedeniyle Ankara’yı id­relerine alan Ahiler’den Ankara geri alındı.
  2. Rumeli’de yapılan Sazlıdere Savaşıkazanıldı. Bundan sonra Edirne fethedildi (1363).
  3. Papalık, Edirne’nin fethine tepki olarak propo­ganda yaptı. Bunun sonucu Balkanlı uluslar Haçlı Or­dusu kurdular. Haçlılar Sırpsındığı Savaşında yenil­giye uğratıldı (1364).
  4. Sırpların kurduğu haçlı ordusu Çirmen Sava­şında yenilgiye uğratıldı. (1371)
  5. Hamitoğulları Beyliğinden toprak satın alındı.
  6. Karamanlılar, Osmanlıların Anadoluya yönelme­sine karşı çıktılar. Osmanlıların yaptıkları savaşla kara­manlılara üstünlüklerini kabul ettirdiler.
  7. Balkanlarda bir Osmanlı akıncı birliği Ploşnik Sa­vaşında yenilgiye uğratıldı. Bundan yararlanan Sırplar Osmanlıları Balkanlardan atmak için birleşik Haçlı or­dusu kurdular. I. Murat, bu haçlı ordusunu I. Kosova Sava­şında yenilgiye uğrattı (1389). Ancak Savaş so­nunda I. Murat bir Sırplının saldırısıyla öldü.

 

YILDIRIM BEYAZIT DÖNEMİ  (1389–1402)

  1. Murat’ın kararı üzerine hükümdar oldu. Taht kavgasına gireceğinden şüphelendiği kardeşi Yakup’u öldürttü.
  2. Karamanlılar dahil Batı Anadolu’daki beyliklere son verdi. Böylece büyük ölçüde siyasi birliği sağladı.
  3. İstanbul’u ilk kez kuşattı. Bunun üzerine Batı Av­rupa uluslarının katılımıyla büyük bir Haçlı ordusu ku­ruldu. Yıldırım Beyazıt bu orduyu Niğbolu Savaşında yendi (1396).
  4. Yıldırım Beyazıt Bizans’ı ikinci kez kuşattı. Kara­denizden Bizans’a gelecek yardımları önlemek için Ana­dolu Hisarını (Güzelce Hisarı) yaptırdı. Kuşatma sü­rerken Doğu Anadolu’da Timur tehlikesi belirdi. Bunun üzerine Bizans’la anlaşma yapılarak kuşatma kaldırıldı. Bu an­laşmaya göre:
    1. Bizans yıllık vergi verecek.
    2. İstanbulda bir müslüman mahallesi kurulacak
    3. Haliç’e bir Osmanlı birliği yerleştirilecek.

 

ANKARA SAVAŞI (1402)

Nedenleri:

  1. Timur’a topraklarını kaptıran Karakoyunlu ve Ce­layir hükümdarlarının Osmanlı Devleti’ne sığınmaları Ti­mur’un bunları kendisine teslim edilmesini istemesi.
  2. Yıldırım Beyazıt’ın, beyliklerine son verdiği Ana­dolu bey­lerinin Timur’dan yardım istemeleri.
  3. Timur’un, kendi üstünlüğünün tanınmasını iste­mesi.
    • Ankara Savaşını Timur kazandı.

Sonuçlar:

  1. Anadolu’da siyasi birlik bozuldu. Bu durum sava­şın en önemli sonucudur. Çünkü beylikler yeniden ku­rulmuştur.
  2. Yıldırım Beyazıt öldü ve oğulları arasında taht kavgaları başladı.
  3. Yıldırımın oğulları arasındaki taht kavgası döne­minde (fetret devrinde) devlet dağılma tehlikesi geçirdi. 11 yıl süren bu kavgayı Çelebi Mehmet kazanmıştır.

 

ÇELEBİ MEHMET DÖNEMİ (1413–1421)

  1. Bozulan devlet kurumlarını yeniden sağlamlaş­tırdı. Anadolu’da otoriteyi yeniden sağladı. Böylece dev­leti dağıl­maktan kurtardı. Bu çalışmalarından dolayı Çe­lebi Mehmet devletin ikinci kurucusu sayılmıştır.
  2. Ege denizinde Venediklilere ait adalardan Ana­dolu kıyılarına saldırılar oldu. Bundan dolayı Venedikli­lerle ilk büyük deniz savaşı yapıldı. Osmanlının deniz gücü zayıftı. Osmanlılar yenildi. Bizans’ın araya girme­siyle anlaşma yapıldı.
  3. Fetret dönemindeki siyasi ve sosyal sorunları ge­rekçe gösteren Şeyh Bedrettin isyan çıkardı. Rumelide çıkan bu isyan bastırıldı. (1420)
  4. Timur’un Semerkant’a götürdüğü Mustafa Çelebi geri dönerek taht kavgasına girdi. Mücadeleyi kaybe­dince Bizans’a sığındı. Bu kişinin gerçek Şehzade Mus­tafa Çelebi olmadığı iddia edildi. Bundan dolayı bu olaya “Düzmece Mustafa Olayı” denilmiştir.

 

  1. MURAT DÖNEMİ (1421–1451)
  1. Bizans Devleti Mustafa Çelebi’nin başlattığı taht kavgasını yeniden destekledi. II. Murat bu mücadeleyi kazandı. Mustafa Çelebi öldürüldü.
  2. Karaman ve Germiyan Beyleri Osmanlının otori­tesini sarsmak için II. Muratın kardeşi Şehzade Mustafa­’yı taht kavgasına sürüklediler. II. Murat bu mü­cadeleyi kazandı.
  3. Osmanlı orduları Balkanlarda Macarlarla yaptık­ları savaşları kaybettiler. Bunun üzerine II. Murat barış istedi. Macarlarla Edirne Segedin Anlaşması imzalandı (1444). Anlaşmaya göre
  4. 10 yıl savaş olmayacak.
  5. Tuna sınır sayılacak.
  6. Murat iktidarı küçük yaştaki II. Mehmete bı­raktı. Ancak devlet adamları arasında sorunlar çıktı. Macarlar anlaşmayı bozdular. II. Murat yeniden padi­şah­lığa geldi. Macarlar Varna Savaşında yenilgiye uğra­tıldı (1444).
  7. Murat iktidarı tekrar bıraktı. Yine aynı sorunlar çıktı. II. Murat tekrar padişahlığa geldi. Macarların yöne­timindeki haçlı ordusunu II. Kosova Savaşında yenilgiye uğrattı (1448). Balkanlı uluslar bir daha saldırı düzenle­mediler. Böylece Osmanlıların Balkanlara yerleşmesi kesinleş­miştir.

 

OSMANLI YÜKSELME DÖNEMİ

II.MEHMET (FATİH) DEVRİ

 

İSTANBUL’UN FETHİ SIRASINDA BİZANS’IN DURUMU

Bizans, adı imparatorluk olmasına rağmen, İstanbul ve çevresindeki birkaç kasabaya egemen olan küçük bir devlet haline gelmiştir.

Osmanlı Devleti’nin giderek baskısının artması üze­rine Kral Konstantin Avrupa’dan yardım alabil­mek için Katolik ve Ortdoks kiliselerinin birleşmesini sa­vunuyor­lardı. İstanbul halkının Ortadoks olmaları ve Patriğin karşı çıkması nedeniyle bu birleşme olmadı. Bizans’ta bu fikrin oluşmasında Osmanlıların din ve vic­dan hürriyetine önem vermesi de etkili olmuştur.

İSTANBUL’UN FETHİ (1453)

İstanbul’u almak amacıyla yeniçeri ocağına düzen verildi. Boğazlardan gelecek yardımı önlemek için Ana­dolu hisarının karşısına Rumeli hisarı (Boğazkesen Hi­sarı) yaptırıldı. Edirne’de şahi denilen bü­yük toplar yaptı­rıldı. Karamanoğulları ve Aydınoğulları beylikleri kuşat­maya yardım gönderdi. 400 parça­lık bir donanma oluştu­ruldu. İlk defa aşırma gülle atan havan topları ya­pıldı.

Fatih’in, İstanbul’un kan dökülmeden teslim edilme­sini istedi. Bizans yönetimi kabul etmedi. Bunun üzerine saldırılar başlatıldı. İstanbulu’n kalın surları yıkıldı. Haliç’e Osmanlı gemileri indirildi. Cenevizlilerin Bizans’a yaptığı yardım etkisiz oldu. Yıkılan Bizans surların­dan Osmanlı akıncıları şehre girdi. Fatih, halka kötülük yapılmamasını bildirdi.

İSTANBUL’UN FETHİNİN SONUÇLARI

  • Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) yıkıldı.
  • Tarihçilere göre Osmanlı Devleti İmparatorluğa dönüşmüştür.
  • İstanbul Osmanlı devletinin başkenti oldu.
  • Karadenizdeki ipek ticareti Osmanlı dene­timine girdi.
  • Avrupalılar, ipek ve baharat ticaret yollarının Doğu Akdeniz’de ve Karadeniz’de Türklerin kontrolüne girmesi nedeniyle, başka deniz yolları aramaya başladı­lar. Bu durum Coğrafya Keşiflerinin bir nedeni oldu.
  • Ateşli silahlardan topun önemi bir kez daha an­la­şıldı.
  • İtalya’ya giden Bizanslı bilginler Eski Yunan eserlerini tanıtarak Rönesans’ın başlanmasına katkıda bulundular.
  • vrupalı devletler Osmanlı devletinin askeri üs­tün­lüğünü gördüler.
  • Yerli halkın güvenini kazanmak papanın haçlı bir­liği çalışmalarını önlemek ve Balkan fetihlerini kolaylaş­tır­mak amacıyla Ortadoks Kilisesinin haklarına dokunul­madı.

 

BALKANLARDA FETİHLER 

  1. SIRBİSTAN’IN FETHİ:Macarlarla ittifak yapan Sırpların saldırılarını dur­dur­mak için Belgrad kuşatıldı. Belgrad Macarlar’da kaldı. Sırbistan Osmanlı topraklarına katıldı (1459).
  2. MORA’NIN FETHİ (1460):Mora’daki Rum despotları arasında olan çatışmalar­dan bıkan halkın isteği üzerine sefer yapıldı. bunun so­nunda Yunanistan’ın güneyindeki Mora alındı.
  3. EFLAK VE BOĞDAN’IN ALINMASI:Eflak Beyi Vlad (Kazıklı Voyvoda) Macarlarla anlaşa­rak, vergi göndermedi ve gönderilen elçileri öldürdü. Fa­tih tarafın­dan yapılan seferle Eflak alındı (1462).Boğdan (Moldavya) yapılan sefer sonucu, Osmanlı devletine bağlı beylik haline getirildi. (1476)
  4. BOSNA VE HERSEK’İN FETHİ:Bosna kralı Macarlarla anlaşarak vergi vermeyince Fatih Bosna seferine çıktı. Bölge Osmanlı topraklarına katıldı (1463). Bosna halkı İslamiyete girmeye başladı. Hersek ise 1465 yılında alındı.
  5. ARNAVUTLUK’UN FETHİ:Osmanlı ordusunda yetişmiş olan İskender Bey önemli bir Arnavut ailesindendi. II. Murat zamanında ayaklana­rak Arnavutluk’ta prenslik kurmuştu. Venedikli­ler ve diğer Avrupa devletleri İskender Beyi destekledi­ler.Fatih Arnavutluk seferine çıktı. İskender’e bağlı güç­lerle doğru­dan savaş yapılmadı. İskender Beyin ölü­mün­den sonra Kroya ve İşkodra şehirleri alındı. (1479) Dal­maçya kıyıla­rı Osmanlı topraklarına katıldı.

 

ANADOLU’DA GELİŞMELER

Fatih İstanbul’un alınmasından sonra, Anadolu Türk birliğini kurmak ve Karadeniz ticaret yoluna egemen ol­mak için Anadolu’da seferlere çıktı.

  1. AMASRA’NIN ALINMASI (1459):Cenevizliler’in elinde bulunan Amasra kuşatıldı. Ce­nevizli’ler şehri teslim ettiler.
  2. İSFENDİYEROĞULLARI (CANDAROĞULLARI) BEYLİĞİNİN YIKILMASI (1460) :İsfendiyar Beyi, İsmail Bey savaşa gerek görmeden Sinop’u Osmanlılara verdi. İsmail Bey’e de Balkanlar’daki Filibe sancağı dirlik olarak verildi.
  3. TRABZON RUM DEVLETİNİN YIKILMASI (1461):Trabzon Rum Devleti, Dördüncü Haçlı seferi sıra­sında İstanbul’dan kaçan Rumlar tarafından 1204 yılında  kurulmuştu.Trabzon Rum kralı Davit Kommen Akkoyunlu hü­kümdarı Uzun Hasan’a güvenerek vergiye bağlanmayı kabul etmeyince, Trabzon denizden ve karadan kuşa­tıldı. Uzun Hasan’dan yardım alamayan kral şehri Fatih’e tes­lim etti.
  4. KARAMANOĞULLARI BEYLİĞİNİN YIKILMASI:Karaman Beyliğinde yönetim için çatışmalar olmak­taydı. Fatih, Karaman Beyi olmak isteyen Pir Ahmet’e yardım etti. Beyliğin başına geçen Pir Ahmet Osmanlı egemen­liğini kabul etti.Pir Ahmet, Osmanlı – Venedik savaşından yararla­na­rak, Osmanlılara verdiği yerleri geri almak istedi. Os­manlılara karşı Venediklilerle anlaştı.Fatih, çıktığı seferde Konya ve Karaman yörelerini aldı. Osmanlıların Anadolu’da en güçlü rakibi ortadan kalktı. Pir Ahmet, Uzun Hasan’a sığındı. Osmanlı Akko­yunlu ilişki­leri bozuldu. Bir kısım Karaman beyleri Aksa­ray, Niğde ve İçel yörelerinde etkinliklerini sürdür­meye çalıştı. II. Bayezıd bu beylerin çalışmalarına son verdi (1487).
  5. OTLUKBELİ SAVAŞI (1473):Akkoyunlu devleti Doğu Anadolu’da kurulmuştur. Devletin sınırı Maveraünnehire kadar genişlemişti. Uzun Hasanın, Trabzon Rum devletini ve Anadolu beylerini, Osmanlılara karşı desteklemesi, ilişkilerin bo­zulmasına neden olmuştu. Uzun Hasan’ın Tokata gir­mesi ve Karaman – Akkoyunlu ordularının Akşehir’i al­mak istemeleri, Fatih’in harekete geçmesine neden oldu. Erzincan yakınlarında yapılan Otlukbeli Savaşını Fatih kazandı (1473).Akkoyunlu Devletinde, Otlukbeli savaşından sonra ik­tidar mücadelesi başladı. Bunun sonucunda  Akkoyunlu devleti parçalandı. Yerine Safevi devleti ku­ruldu.
  6. OSMANLI – MEMLÜKLÜ İLİŞKİLERİYıldırım Beyazıt’ın, Memlüklü himayesindeki, Dulkadir Beyliğinin topraklarını alması sonucu ilişkiler bozulmuştu. Çünkü, Memlüklü devletinde Dulkadir Beyliği’ni toprakla­rını alma amacındaydı.Fatih Hac yolundaki su kuyularını onararak kutsal topraklarda etkinlik göstermek istedi. Memlüklüler, Fatih­’in isteğini iç işlerine mü­dahale saydılar. Bunun so­nu­cunda ilişkiler bozuldu.Memlüklüler, Çukurova’da Osmanlı ordusunu yenil­giye uğrattı.

 

DENİZLERDE GELİŞMELER

 

  1. EGE ADALARI’NIN FETHİ VE OTRANTO SEFERİ

Çanakkale Boğazına hakim olan Cenevizlilerin yöne­timindeki İmroz, Taşoz, Limni, Bozcaada, Semadirek alındı. Böylece Çanakkale boğazının güvenliği sağlandı.

Gelibolu’da tersaneler yapıldı. Boğazın her iki tara­fına istihkamlar yapıldı.

Adriyatik denizindeki Ayamavra, Kefalonya ve Zanta adaları alındı. Bu fetihlere karşı çıkan Napoli Krallığına ait olan Otranto limanı alındı. Fatih’in ölümü üzerine do­nanma geri çağırılınca Otranta tekrar Napoli Krallığının eline geçmiştir.

 

 

KIRIM HANLIĞI’NIN BAĞLANMASI

Kırım hanlığında iktidar mücadelesi vardı. Karadeni­zin kuzey sahillerinde Ceneviz kolonileri bulu­nuyordu. Moskova prensliğinde ileride tehlike yaratabi­lirdi. Bu ne­denlerden dolayı Kırım hanlığı Osmanlı ida­resine bağ­landı. Ceneviz kolonilerine son verildi. Karadeniz kıyıla­rına ulaşan doğu ticaret yolları Osmanlıların eline geçti. Karadeniz Osmanlı gölü haline geldi. Karadeniz kıyıla­rındaki İpek yolu tamamen Osmanlının eline geçti.

 

II.BEYAZIT DÖNEMİ (1481 – 1512 )

  1. Bayezıt, İshâk Paşa ve yeniçerilerin yardımıyla padişah oldu. Sadrazam Karamanlı Mehmet Paşa, Cem’i padişah yapmak istiyordu. Fakat başarılı olamadı. Bu olaydan sonra iktidar mücadelesi başladı.

CEM OLAYI:

Temel neden, veraset sisteminde belirli bir seçim usulünün olmamasıdır.

Cem, yapılan savaşı kaybetti, Karaman beylerine ve daha sonra Memluklulara sığındı. Cem Rodos’a gidip bu­radan da Rumeliye geçip kuvvet toplayarak İstanbul’a yürümeyi düşündü. Rodos şovalyeleri Cem’i tutuklaya­rak Fransa’ya götürdüler. Fransa ve Papalık Osmanlı üze­rinde Haçlı baskısı kurdular. Fransa kralı Osmanlılara karşı yapacağı haçlı seferinde Cem’den ya­rarlanmayı düşündü. Cem Fransa kralıyla Napoliye gel­diğinde öldü.

 

OSMANLI – MEMLÜKLÜ İLİŞKİLERİ

Fatih zamanında başlayan sorunlar ve Cem olayın­dan dolayı ilişkiler bozulmuştu. Memlükler Çukurova çev­resinde Osmanlı ordularını yenilgiye uğrattı. Tunus sul­tanının teklifiyle barış yapıldı. Adana ve Tarsus kale­leri Mekke ve Medine evkafına ait olduğundan Memlüklülere bırakıldı (1491).

 

ŞAHKULU AYAKLANMASI (1511)

Safevi sultanı Şah İsmail Anadoluda ege­menlik kur­mak için din adamlarını Anadolu’ya göndermişti. Bunlar­dan Şahkulu, Antalya ve göller yöresinde isyan çıkardı. İsyan zor bastırıldı. Ayaklanmalara katılanlar Ege deni­zindeki Modon ve Koron adalarına sürüldü (1511).

 

OSMANLI – VENEDİK İLİŞKİLERİ

Venediklilerin elindeki Moradaki yerler ile İnebahtı ve Navarin limanları alındı. Bu fetihler II. Beyazıt zamanın­daki tek önemli toprak kazancıdır.

Not: Endülüs müslümanları Haçlı katliamıyla karşı­laşmışlardı. Bunlara yardım edildi. Müs­lümanlar Kuzey Afrika’ya taşındı.

 

  1. BEYAZIT’IN PADİŞAHLIKTAN ÇEKİLMESİ
  2. Bayezıt, son zamanlarında ülke yönetimini vezir­lere bırakmıştı. Kendini dine ve tasavvuf fikirlere ver­mişti.
  3. Beyazıt ve devlet adamları şehzade Ahmeti padi­şah yapmak isteyince, I. Selim Rumeli’de kuvvet hazır­ladı ve isyan etti. Yenilgiye uğradı. Bu durum bir şehza­denin padi­şahlık için ilk isyanıdır. Yeniçerilerin desteğini almış olan I. Selim isyanını sürdürdü. Bunun üzerine II. Beyazıt padişahlığı oğlu I. Selim’e bıraktı.

YAVUZ SULTAN DÖNEMİ (1512 – 1520 )

  1. Selim kardeşlerini ve yeğenlerini, tahtını sağlam­laştırmak için öldürttü.

ÇALDIRAN SAVAŞI (1514)

Safevi devletinin kışkırtmasıyla çıkan Şahkulu isya­nını dikkate alan I. Selim İran seferi düzenledi. Safevi devletinin Anadolu’daki taraftarları olan Şii Türkmenleri öldürttü.

İran seferine çıkan I. Selim Dulgadir beyliğinden yar­dım istedi. Bu yardım gelmedi. Çaldıran ovasındaki sa­vaşı Safevi devleti kayıpetti. Yavuz İran’ı almak için iler­lemek istedi, ancak askerlerin isyanı üzerine bu isteğin­den vazgeçti.

Turnadağ savaşında Dulgadir beyliği yenildi ve orta­dan kaldırıldı. (1515). Her iki savaş sonunda Doğu Ana­dolu Osmanlı egemenliğine girdi. Anadolu Türk bir­liği kesin olarak sağlandı. Safevi tehlikesi zayıfladı.

  1. Selim Tebrizden ayrılırken buradaki bilim ve sanat adamlarını İstanbul’a gönderdi.

MISIR SEFERİ

Osmanlı tarihinin en uzun seferidir.

NEDENLERİ

Fatih zamanından itibaren başlayan anlaşmazlık­lar

Memlüklü korumasında olan Dulkadir beyliğinin yı­kılması

Mısır’a Osmanlıların saldırmasından çekinen Memlüklerin, Şah İsmail ile anlaşma yapması (I. Selim bunu Osmanlıya karşı büyük bir tehdit saymıştır).

İran’a gönderilen Osmanlı askerlerine Memlükle­rin topraklarından geçiş izni vermemesi

  1. Selim’in Kutsal toprakları alarak İslâm dünya­sı­nın lideri olmayı amaçlaması.

MERCİDABIK SAVAŞI (1516)

Osmanlı ordusuyla Memlüklü ordusu Suriye’de Mer­cidabık’ta karşılaştı. Kansu Gavri yönetimindeki Mem­lüklü ordusu yenildi. Suriye Osmanlı ülkesine ka­tıldı.

RİDANİYE SAVAŞI (1517)

Kansu Gavrinin, Mercidabıkta ölümünden sonra ye­rine Tomanbay geçti. Venediklilerden top ve ateşli silah­lar aldı. Memluklar yenilgiye uğratıldı (1517). 

MISIR SEFERİNİN SONUÇLARI:

Suriye, Filistin, Hicaz ve Mısır Osmanlı egemen­li­ğine alındı.

Mısır’ın alınmasıyla Osmanlı geliri arttı.

Venedikliler Kıbrıs için verdikleri vergiyi Osmanlı­lara vermeye başladılar.

Baharat ticaret yolunda Osmanlı üstünlüğü arttı. Portekizlilerin Hint deniz yolunu bulmaları nedeniyle (1498).  Bu ticaretle ilgili beklenilen kazanç sağlana­madı.

Kutsal emanetler İstanbul’a getirildi.

Son Abbasi Halifesi III. Mütevekkil Ayasofa cami­inde düzenlenen törenle Halifelik makamını I. Selim’e devretti. (Osmanlı padişahları Fatih kanunnamsiyle mut­lak otorite olmuşlardı, Halife ünvanını almalarıyla da Te­okratik nitelik kazanmışlardır.)

Mısırdaki bilim ve sanat adamları İstanbul’a geti­rildi.

Avrupa’ya doğru hiçbir sefer düzenlemeyen I. Selim Macaristan ya da İran’a doğru olacağı sanılan sefer ha­zırlığı sırasında öldü. (1520)

KANUNİ DÖNEMİ (1520 – 1566 )

Kardeşi olmadığından rakipsiz olarak padişah oldu. Osmanlı devletinin sınırlarını en geniş noktalara ulaştı. Bu dönemde Osmanlı imparatorluğu kültür ve uygarlık ala­nında en ileri düzeye gelmiştir.

İÇ İSYANLAR 

CANBERD GAZALİ İSYANI:

Önceleri Memlüklülere hizmet eden, Canberd Gazali Osmanlı devletinin Şam beylerbeyliği görevini yerine ge­tiriyordu. Halifeliği almak ve Memlüklü devletini ye­niden kurmak için ayaklandı. Ferhat Paşa komutasında Os­manlı ordusu isyanı bastırmıştır. (1521)

AHMET PAŞA İSYANI:

Kanuni geleneğe göre Ahmet Paşayı sadrazamlığa getirmesi gerekirken, Ahmet Paşayı Mısır valiliğine atadı. Ahmet Paşa Memlüklü devlet adamlarını çevre­sinde toplayarak isyan etti. Yeni bir devlet kurmak için para bastırdı ve hutbe okuttu. Kanuni’ye bağlı askerle is­yanı bastırdı  (1524).

BABA ZÜNNUN İSYANI:

Yozgat’ta Bozok Türkmenleri kendilerine tespit edilen vergiyi ağır buldular. Türkmenler Baba Zünnun çevre­sinde toplanarak isyan başlattılar. Baba Zünnun yakala­narak öldürüldü. İsyan bastırıldı (1527)

KALENDEROĞLU İSYANI:

Nedenleri:

1)        Devletin göçebe yaşam sürdüren şii Türkmenleri denetlemek istemesi

2)        Dulkadir Beyliğine bağlı olan sipahilerin dirliklerini kaybetmesi

Hacıbektaş soyundan olan Kalenderoğlu Türkmen­ler, kendisine katılan sipahilerle, birlikte ayak­landı. Mer­kezi otoritenin baskısına karşı yapılan bu isyan (1527) yı­lında bastırıldı.

BATIDA GELİŞMELER 

BELGRAD’IN ALINMASI (1521)

Kanuni padişahlığını kutlamayan ve vergiye bağlan­mayı reddeden Macarlara karşı sefer düzenledi.

Kuşatma sonucu Belgrad ile çevresindeki kaleler alındı. Belgrad Avrupa’ya yapılacak seferler için önemli bir merkez haline getirildi.

MOHAÇ SAVAŞI VE MACARİSTAN’IN ALINMASI

(1526):

Macar Kralı, Alman imparatoru Şarlken ve Avusturya İmparatoru Ferdinand’la, akrabalık ilişkilerin­den dolayı, askeri ve siyasi bir ittifak kurdu. Böylece Osmanlı Devle­tine karşı kurulan ittifakın öncüsü oldu.

Fransa kralı I. Fransuva ve Alman Kralı Şarlken ara­sındaki Avrupa’da üstünlüğü ele geçirmek için yapılan mücadele neticesinde Alman kralı Şarlken, Fransa kralı I. Fransuvayı esir almıştı. Ayrıca Şarlken, Osmanlıların Orta Avrupaya kadar ilerlemesini önlemek amacındaydı.

Kanuni Osmanlı imparatorluğu aleyhine hazırlanan ittifakı bozmak ve Fransa’ya yardım etmek amacındaydı.

Kanuni düzenlediği seferde Macar ordusunu Mohaç ovasında yenilgiye uğrattı.

Kanuni Macar topraklarını ülkesine kat­madı. Koru­ması altına aldı. Tampon bir bölge yaptı. Erdel beyi Jan Zapolya’yı Macar Krallığına atadı.

 

BİRİNCİ VİYANA KUŞATMASI (1529):

Nedenleri:

  1. Avusturya Kralının savaşta ölen Macar Kralı ile akraba olduğunu belirterek Macar tahtının kendine ait ol­duğunu öne sürmesi
  2. Avusturya’nın kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken’le ittifak yapması
  3. Avusturya’nın Macaristan’ı işgal etmesi
  4. Kanuni’nin Şarlken’e karşı Fransa’ya yardım et­meyi amaçlaması

Kanuni yukarıdaki nedenlerden dolayı sefere çıktı. Macaristan’ı işgalden kurtardı. Fransa Kralı Fransuva Av­rupa’da en büyük kral olmak için Alman Kral Şarlken’le yaptığı savaşı kaybedince Kanuni’den yardım istedi. Ferdinand ve Şarlken savaşmaktan kaçındılar. Viyana şehri kuşatıldı. (1529) etkili topların getirilmeyişi, yeterli hazırlığın olmayışı ve  kış şartları, kuşatmanın kal­dırılma­sına neden oldu.

 

ALMANYA SEFERİ (1533)

Ferdinand Macaristanı kazanmak için Budin şehrini kuşatınca Kanuni yeniden sefere çıktı. Avusturya ve Al­man kralları yine savaşmadılar. Avusturya Kralı Osmanlı Devletinin güçlü olduğunu anladı ve barış is­tedi.İstanbul Antlaşması İmzalandı (1533). Antlaşma şartları:

  1. Avusturya kralı protokol bakımından Osmanlı sad­razamına eşit sayılacak. (Bu kararlı Osmanlı Avusturya­’ya karşı siyasi üstünlük sağladı)
  2. Avusturya, Osmanlılar’ın atadığı Yanoş’u Macar Kralı olarak tanıya­cak.
  3. Avusturya bozmadıkça barış geçerli olacak.
  4. Bu barışın yapılmasının, diğer bir nedeni de Sa­fevilerin doğuda karışılıklıklar yaratmasıdır.

 

MACARİSTANIN OSMANLI ÜLKESİNE  KATILMASI (1541)

Kanuni’nin Macar Krallığına atadığı Jan Zapolyan’ın ölümü üzerine oğlu Yanoş krallığa getirildi. Bu yeni du­rum üzerine Avusturya, Macaristan’ı almak için Macaris­tan’daki Budin’i işgal etti. Kanuni çıktığı seferde Budini aldı. Macar topraklarını Osmanlı ülkesine kattı. Sigis­mund’u, Erdel krallığına atadı. Kuzey Macaristan Avus­turya’ya kaldı.

 

ZİGETVAR SEFERİ, KANUNİNİN ÖLÜMÜ (1566)

Yeni Avusturya Kralı 1533 İstanbul antlaşmasına uymayarak Macaristan’a yeniden saldırdı. Sokullu Meh­met Paşa sefer kararı aldı. Zigetvor kalesi Osmanlıların eline geçti.

Not: Kuşatma sırasında ağır hasta olan Kanuni öl­müştür. II. Selim padişahlığa getirilmiştir.

Kanuni, Avrupa Hristiyan birliğini bozmak ve Fran­sayı, Osmanlı yanına çekmek istediğinden, yardım ede­ceğini bildirmiştir.

Fransa, ilişkileri kuvvetlendirmek için elçi göndererek siyasi ve ticari nitelikli, bir antlaşmanın yapılmasını is­tedi. Osmanlı tarihinde Uhud – u Atik ya da İmtiyaz–ı Mah­susa olarak bilinen ticaret anlaşması yapıldı. Başlıca maddeler;

  1. Her iki devletin gemileri denizlerde ve limanlarda serbest dolaşabileek
  2. Fransız tüccarlardan daha az gümrük vergisi alı­nacak
  3. Fransız tüccarların, aralarındaki sorunlara Fransız yargıçlar bakacak
  4. Fransız tüccarlar ile Osmanlılar arasındaki sorun­lara Türk yargıçlar bakacak ve bunun için Fransız ter­cü­manlar görevlendirilecek.
  5. Fransızlara din ve mezheplerinde tam serbestlik tanınacak
  6. Osmanlı vatandaşları Fransa denizlerinde ve top­raklarında aynı haklardan yararlanacak
  7. Bu anlaşma hükümdarların sağ kaldıkları sürece geçerli olacak.

Kanuni kapitülasyonlarla Almanya’ya karşı, Avrupa­’ da denge ve güç kurmayı amaçladı. Kapitülasyon an­laşması, Osmanlılar için önemli siyasi bir başarıdır.

Fransızlar her padişah değişiminde anlaşmayı yeni­leyerek zamanla, Osmanlı aleyhine siyasi ve ticari üstün­lükler kazandılar. 1740 yılında kapitülasyonlar süresiz ola­rak uzatıldı. Osmanlı Devleti’nin güçsüzlüğünden ya­rarlanan diğer Avrupalı devletler de kapitülasyonlar ka­zandılar. Bu durum, Osmanlı devleti’nin sanayileşmiş devletlerin açık pazarı olmasına neden oldu. Kapitülas­yonlar Lozan anlaşmasıyla kaldırıldı.

 

DOĞUDA GELİŞMELER

 

İRAN SEFERLERİNİN NEDENLERİ

  1. a) Safevilerin, Bağdat ve çevresini alarak Osmanlı sınırına yakın bölgelerde hareketlenmesi
  2. b) Safevilerin, ortak sınırı bölgesinde kendi halkına karşı izledikleri baskılı yönetimin, Osmanlının ipek ve ba­harat ti­caretini aksatması
  3. c) Osmanlı yönetimindeki Bitlis emirinin, Safevilere, Safevilerin, Azerbeycan valisinin Osmanlılara geçmesi
  4. d) İran’ın, Bağdat valisinin, Osmanlı tarafına katıl­ması, Safevilerin bu duruma müdahele etmesi

 

IRAKEYN SEFERİ (1534)

Kanuni Bitlis Emiri Şeref Hanı cezalandırmak ve Bağdatı almak için sefere çıktı. Azerbeycan alındı. Bağ­dat alındı. Gilan ve Şirvan’daki ipek tica­reti Osmanlıların denetimine girdi.

 

İRAN SEFERİ (1548)

İran’da taht kavgasına giren şehzadenin Osmanlılara sığınması sonucu, Safeviler, Tebriz’i, Nahçevan’ı ve Van çevresini aldı.

Kanuni, Safevi tehlikesini bitirmek, Azerbeycanı bü­tünüyle almak için sefere çıktı. Van ve Tebriz’i aldı.

NAHÇEVAN SEFERİ (1554)

Safeviler, Avusturya savaşlarından yararlanarak Doğu Anadolu’yu almak için Doğu Anadolu’ya girdi. Ka­nuni Safevilere kesin bir darbe vurmak için üçüncü defa sefere çıktı. Safeviler’e ait olan Nahçevan, Revan ve Ka­rabağ alındı.

Bu savaşlar her iki devlet için zararlı olmuştur. Ka­nuni Avusturya savaşlarından dolayı Safeviler’in barış teklifini kabul etti.

AMASYA ANTLAŞMASI (1555)

Bu anlaşma, Osmanlılar ile İranlılar arasındaki ilk resmi antlaşma­dır. Buna göre:

H         Azerbaycan, Tebriz, Doğu Anadolu ve Irak Os­manlıların oldu.

H         Sınır bölgesinde saldırılar yapılmayacak

  1. Selim devrinden itibaren başlayan savaşlar durdu.

 

DENİZLERDE GELİŞMELER

 

RODOS’UN FETHİ (1522):

Rodos, Fatih zamanında kuşatılmış, fakat alınama­mıştı. Osmanlı gemilerine saldıran Sen Jan şovalyeleri Batı Anadolu kıyılarını tehdit ediyorlardı. Mısır ve Suriye­’nin alınma­sından sonra bu adanın alınması ge­rekli oldu.

Şovalyeler Avrupa’dan yardım gelmeyince adayı bo­şalttılar. Şarlken şovalyeleri Malta adasına yerleştirdi.

 

PREVEZE DENİZ SAVAŞI (1538)

Alman kralı Şarlken, Doğu Akdenizde Osmanlı üs­tün­lüğüne son vermek için, Andrea Dorya yönetiminde bir­leşik haçlı donanmasını kurdu.

Kanuni Barbarosu İstanbul’a çağırdı. Barbaros Kap­tan–ı Derya oldu. Cezayir’in Beylerbeyi olduğu ilan edildi.

Venedik, Ceneviz, Malta, İspanya ve Portekiz de­niz kuvvetlerinden oluşan haçlı donanması, Barbaros tara­fından yenilgiye uğratıldı.

Savaştan sonra, Venedikliler ticaretlerinin aksayaca­ğını gördüler ve barış yaptılar. Buna karşılık Mora, Dal­maçya kıyılarındaki kaleleri Osmanlılara bıraktılar.

 

TRABLUSGARB’IN ALINMASI (1551)

Şarlken Tunus’u almak için Malta’daki Sen Jan Şo­valye­leri aracılığıyla saldırılar başlattı. Bunun üzerine, Turgut Reis şovalye­lerin elindeki Trablusgarb’ı aldı. Trablusgarb beylerbeyi oldu.

 

CERBE ADASININ FETHİ (1559)

Turgut Reis, önceleri kendisine bağlı olan Cerbe adasını, Trablusgarb körfezinin güvenliği için, İspanyol­lardan almak istedi. Turgut Reis ve Piyale paşa, Andrea Dorya yönetimindeki haçlı donanmasını yendiler. Ada Turgut Reis’in yönetimine bırakıldı.

 

 

MALTA SEFERİ (1565)

Malta adasına yerleştirilen Sen Jan Şovalyeleri Os­manlı gemilerine saldırıyorlardı. Haçlı donanması bu adayı üs olarak kullanıyorlardı.

Kanuni, Cezayir ve Trablusgarbın güvenliği için Maltanın alınmasını kararlaştırdı.

Yapılan kuşatma başarıszlıkla sonuçlandı.

 

HİNT SEFERLERİ

 

NEDENLERİ

H         Portekizlilerin, Ümit burnu yoluyla Uzakdoğu mallarını Avrupa limanlarına taşımaları.

H         Portekizlilerin, Hint okyanusunda ve Kızıldeniz çevresinde, müslümanların ticaretlerini engellemeleri

H         Deniz yoluyla hac’a giden müslümanların güven­liğinin bozulması

H         Hindistan’daki Müslümanlara portekizlilerin sal­dırması

H         Osmanlı Devleti’nin kendisini İslâm Dünyasının koruyucusu olarak görmesi

Mısır ve Hicaz’ın Osmanlı topraklarına katılmasıyla, Portekizliler ile Osmanlılar karşılaşmışlardır. Hint ticaret yolunu yeniden müslümanların denetimine almak ve Hint müslümanlarına yardım etmek amacıyla, dört deniz se­feri düzenledi.

 

BİRİNCİ HİNT SEFERİ (1538)

Gucerat sultanı Bahadır Şahın yardım istemesi üze­rine, Mısır Beylerbeyi Süleyman paşa komutasında yar­dım gönderildi. Yemen, Aden kıyıları alındı. Hindistanın Batı kıyılarındaki Gucerata varıldı. Yeni Gucerat Sultanı, Osmanlı egemenliğine girmemek için Osmanlılara yar­dım etmedi. Hint okyanusunda Portekiz’e karşı güç olu­nacağı gösterildi.

 

İKİNCİ HİNT SEFERİ (1551)

Piri Reis Basra Körfezindeki Hürmüz boğazını Por­tekizlilerden alamadı. Donanmayı kuvvetlendirmek için Mısır’a döndü. Piri Reis savşatan kaçmakla suçlana­rak idam edildi. 

 

 

ÜÇÜNCÜ HİNT SEFERİ (1552)

Murat Reis, Basrada’ki Osmanlı donanmasıyla Por­tekizlilerle savaştı. Başarılı olamadı.

 

DÖRDÜNCÜ HİNT SEFERİ (1553)

Seydi Ali Reis, Basra’daki Osmanlı donanmasıyla Hürmüz boğazını geçti. Portekizlileri yenilgiye uğrattı. Hint okyanusundaki fırtınalara Osmanlı donanması da­yanmadı. Seydi Ali Reis İstanbul’a geri döndü. Başından geçen olayları yazdığı Mir’atül – memalik adlı eserde anlattı.

 

HİNT SEFERLERİNİN SONUÇLARI :

H         Osmanlı devlet adamlarının Hindistan’ın gelecek­teki ekonomik önemini anlayamadılar. Portekizliler bu önemi kavradılar.

H         Akdenize göre yapılan Osmanlı gemilerinin Hind okyanusuna dayanaklı olmadığı anlaşıldı.

H         Portekizlilere karşı kesin üstünlük kazanılmadı.

H         Yemen, Habeşistan kıyıları, Osmanlılara katıldı. Kızıldeniz, Basra körfezinde egemenlik sağlandı.

H         Osmanlı devleti Habeş, Yemen, Basra, Lahsa ol­mak üzere yeni eyaletler kurarak bu bölgeleri yönetti.

 

SOKULLU MEHMET PAŞA:

Sadrazam Sokullu aslen Hırvat kökenlidir. Devşirme olarak Enderun’da yetiştirildi. Kanuni zamanında sıra­sıyla Kaptan–ı Derya, Rumeli Beylerbeyi, Vezir ve Veziri azamlık (Sadrazam) görevlerine atanmıştır.

Sokullu, Kanuniden sonra II. Selim ve III. Murat dö­nemlerinde de sadrazamlık yaptı. Bu süreçte devlet işle­rinde birinci derecede sorumlu oldu. Bundan dolayı So­kullu’nun yönetimde aktif olduğu döneme Osmanlı ta­ri­hinde “Sokullu Devri” denilir. Sokullu Devri, III. Murat zamanında (1579) yılında Sokullu Mehmet Paşanın öldü­rülmesiyle sona ermiştir.

 

 

II.SELİM DÖNEMİ (1566-1574)

–          Sakız adası Cenevizlilerden alındı (1568).

–          Yemen tamamen Osmanlıya bağlandı (1568).

–          Güney Doğu Asya’daki Endonezya adalarından biri olan Sumatra adasında yaşayan Müslümanlara Por­tekiz saldırıları nedeniyle yardım gönderildi.

–          Kıbrıs Venediklilerden alındı (1571). Doğu Akde­niz’deki ticari ve siyasi çalışmalar tamamen Osmanlıların egemenliğine alındı.

–          İnebahtı deniz savaşı oldu (1571). Kıbrıs’ın Os­manlılara geçmesine tepki olarak kurulan Haçlı do­nan­ması Osmanlı donanmasınıııı Mora’daki İnebahtı li­ma­nında yaktı. Sokullu donanmayı kısa zamanda oluş­turdu. Bunun üzerine Venedikliler ticari çalışmalarını sürdürmek için Osmanlı Devletiyle barış yaptı.

–          Tunus İspanyollar’dan geri alındı (1574).

III. MURAT  DEVRİNDE 1574 – 1579 YILLARI ARASINDA OLAYLAR

–          Lehistan kralı ölünce ülkede taht kavgaları çıktı. Sokullu Fransa’nın desteğini alarak, Erdel Beyini Lehis­tan Kralı yaptı. Böylece Osmanlı Devletinin etkinliği Baltık denizine kadar ulaştı.

Fas sultanlığında iktidar çekişmesi vardı. Sokullu, Cezayir beylerbeyi Ramazan Paşa’yı, Portekizlilerin, bu­rada üstünlük kurmasını önlemek için görevlendirdi. Por­tekiz kralı, Vadi–üs Sebil savaşında yenilgiye uğ­ra­tıldı. Fas sultanlığı Osmanlı himayesine girdi (1577). Atlas ok­yanusuna ulaşıldı.

Safeviler’de iktidar çekişmesi olunca, Kafkasya seferine çıkıldı. Kafkasya’da bir kısım yerler alındı. Kırım Hanlığı ile karadan bağlantı kuruldu.

SOKULLU MEHMET PAŞA VE TÜRK–İSLAM DÜNYASI 

DON – VOLGA KANAL PROJESİ

Don–Volga Kanal Projesi, Sokullu Don (Ten) ve Volga (İdil) ırmaklarını bir ka­nalla birleştirerek, donan­mayı, Karadenizden, Hazar denizine geçirmeyi düşün­müştür. Bu projedeki başlıca amaçları şun­lardır:

Altınordu devletinin yıkılmasıyla kurulan Türk han­lıklarını, Osmanlı egemenliğine almak.

Türk hanlıklarını, Rus egemenliğinden kurtarmak.

İran savaşlarında asker ve malzeme göndermeyi kolaylaştırmak ve İran’ı almak.

Orta Asya Türkleriyle yakın ilişkiler kurmak.

SÜVEYŞ PROJESİ

Amaçları:

Hindistandaki ve Endonezya’daki müslümanlarla bağlantı kurmak

Hind deniz ticaretinden yararlanmak, Uzakdoğu Asya ülkeleriyle ilişkiler kurmak

Portekizlilerin Hint okyanusundaki etkinliğini sona erdirmek, Ortadoğuda kara ticaretini geliştirmek

Akdeniz ticaretini yeniden canlandırmak

MARMARA – KARADENİZ KANAL PROJESİ

Sakarya nehri, Sapanca gölü ve İzmit körfezini birbi­rine bağlayarak Karadeniz ve Marmara arasında deniz yolu kurulmasını sağlamak. Mimar Sinan bu projeyle gö­revlendirildi. Çalışmalar sonuçsuz kaldı.

–          Don ve Volga kanal projesi, Kırım Han’ın gücünü ve yetkilerini kaybedeceğini düşünerek işçileri isyana teşvik etmesi, projeyi başarısızlıkla sonuçlanmasına ne­den oldu.

SOKULLUNUN ÖLDÜRÜLMESİ

Kanuni dönemi dışında, hiçbir sefere katılmaması, sefer­lere karşı olması, çevresndekileri görevlere ata­ması, Sokulluya eleştiriler yapılmasına neden oldu. Bu durumlar Sokullunun öldürülmesine neden oldu (1579). Osmanlı tarihçilerine göre Sokullunun öldürülmesiyel Yükselme Devri sona erdi. Duraklama Devri başladı. 

KURULUŞ VE YÜKSELME DEVRİNDE OSMANLI KURUMLARI- KÜLTÜR VE UYGARLIK

DEVLET YÖNETİMİ 

Padişah: Devletin başında Osman Beyin soyundan gelen Bey, Gazi, Han, Hakan, Hünkar Sultan gibi ünvan­larla anılan, hükümdarlar bulunurdu. Saltanat babadan oğula geçerdi. Büyük şehzade padişah olurdu.

Fatihin hazırladığı Kanunname–i Ali Osmani ile hü­kümdarlık mutlak hale getirildi. Bu kanunname ile devle­tin bütünlüğü için kardeş katli gelenek haline geldi. Bu gelenek I. Ahmet tarafından kaldırıldı.

Şehzadeler sancak beyi olarak atandıklarında Lala denilen hocaların bilgileriyle, devlet tecrübesi kazanır­lardı.

  1. Selim’in, Mısır’ı fethinden sonra Osmanlı padişah­lar Halife ünvanı aldılar. Halife Rüy–yı zemin (Dünya hali­fesi), Zıllulahi Filâlem (Allahın yeryüzünde gölgesi), Hali­fet’ül Müslümin (Bütün müslümanların halifesi) sıfat­larını aldılar. Böylece Teokratik yetkilere de sahip ol­du­lar.

Tahta gelen padişah, para bastırır, hutbe okutur, kılıç kuşanır ve komşu ülkelere haberciler gönderirdi.

Divan: Devletin siyasi, idari, adli, mali ve diğer konu­larda kararlar aldığı kuruldur. Topkapı sarayında Kubbe­altı denilen yerde toplanırdı. Son karar padişaha aitti.

Fatih ve diğer padişahlar divan başkanlığını vezira­zama bıraktılar. Padişahlar Divan çalışmlarını kafes ar­kasından takip ederlerdi.

Divan üyeleri, kararları birlikte padişaha sunarlardı.. Vezirazam, daha önce Arz odasında padişaha bilgiler verirdi. Divan dağıldıktan sonra vezirazam, Paşakapısı, sonradan Babiâli denilen makamda çalışmasına edvam ederdi.

Divan üyeleri Vezirazam (Sadrazam), Vezirler, Ka­zeskerler, Defterdar, Nişancı, Müftü, Asıl üye olmayan Reisülküttap, Kaptan–ı Derya ve Yeniçeriağası toplantı­lara katabilirdi.

Vezirazam: Padişahın vekili ve divan başkanıdır. Padişahın mühürünü taşırdı. Padişah, sefere çıkmadı­ğında, orduyu komuta ederdi. Bütün işlerden sorum­luydu.

Vezirler: Ulema (bilginler) sınıfından seçilirdi. Resmi ünvanları Kubbealtı vezirleridir. Divan’da görüşlerini bil­dirirler, padişaha ve sadrazama devlet işlerine yardımcı olurlardı. Serdar (Komutan) olarak seferlere katılırlar ve emirlerinde asker bulunurdu. Maaş yerie Has denilen toprak alırlardı.

Kazaskerler: Vezirlerden sonraki üyelerdir. Önceleri bir kazasker vardı, daha sonra Rumeli ve Anadolu ka­zas­keri olmak üzere sayıları iki oldu. Rumeli kazaskeri rütbe ba­kımından daha önde idi. Divan’daki büyük hu­kuki davalara bakarlardı. Bölgelerindeki kadıların ve mü­derrislerin gö­revlendirilmesini yaparlardı. Kazaskerlere Sadr ünvanı verilirdi.

Defterdarlar: Kuruluş döneminde bir defterdar vardı. Fatih döneminde Rumeli ve Anadolu Defterdarı olarak sayı ikiye yükseldiiki defterdarlık oluşturuldu. Sadra­zamla birlikte devletin mali işlerine bakardı. Başdefter­darın onayı olmadan harcama yapılamazdı. Rumeli def­terdar, Kazaskerlerden sonra gelen üye idi.

Nişancı: Devletlerarası yazışmalarla ilgilenirdi. Fer­man ve beratlar üzerine padişahın tuğrası (imzası)’nı çe­kerdi. Has, zemet, tımar defterlerini tutar, bunların dağı­tımına bakardı. Kanunları çok iyi bilirlerdi, gerekti­ğinde Divan’a bilgiler verirlerdi.

Müftü: Divan kararlarının İslam dinine uygun olup olmadığı konusunda fetva verirdi. Halife ünvanını alın­ma­sından sonra önemleri arttı. Resmi bir makam olarak, müftülüğün ne zaman kurulduğu belli olmamakla bera­ber, devletin başlangıcından beri, divan çalışmalarında yer almıştır. Kanuni devrinde Şeyh–ül İslam adı verilmiş olup sadrazama eşit sayılmıştır.

Reisülküttap: Doğrudan divan üyesi değildi. XVII yy’dan sonra önemi arttı. Katipler sınıfından bilgili kişiler arasından seçilirdi. Devletin gizli yazışmalarını yapardı. Zamanla dış ilişkilerle ilgili görevleri yerine getirdiler.

Kaptan–ı Derya (Kaptanpaşa): Deniz kuvvetlerinin başkomutanıydı. Donanma ve denizcilikle ilgili işlerden sorumlu idi. İlk zamanlarda devlet içerisinde makam ola­rak yeri Anadolu beylerbeyinden sonraydı. XVI. yy’ın ikinci yarısıda, vezir rutbesiyle Divan üyesi oldu.

Yeniçeriağası: Yeniçeri ocağının amiriydi. Ve­zir rüt­besini almışsa, Divana katılırdı. Vezir değilse top­lantıya katılmaz, padişahla doğrudan görüşürdü.

MEMLEKET YÖNETİMİ

Ülke toprakları yönetim bakımından üçe ayrıldı.

  1. Merkeze bağlı eyaletler,
  2. Merkeze bağlı hükümet ve beylikler,
  3. Özel yönetimi olan beylikler 

Eyaletler san­caklara, sancaklar kazalara ve kazalar da köylere ayrılmıştı. 

MERKEZE BAĞLI EYALETLER

Rumeli beylerbeyi ve Anadolu beylerbeyliği olarak ikiye ayrılmıştır. Rumeli beylerbeyi makamca yüksekti. Beylerbeyleri başarılı olduktan sonra vezir olurlardı. Beylerbeyinin eyalet merkezine paşasancağı denilirdi. Memleket idaresindeki başlıca görevliler şunlardı:

Kadı: Kazaları yönetir ve adalet işlerine bakardı.

Subaşı: Sancak ve kazalarda güvenliği sağlayan, askeri yetkileri olan görevliler idi.

Eyaletler toprakları dirliklere ayrılarak maaş karşılığı askerlere ve devlete hizmet edenlere verilirdi. Başlıca eyaletler Rumeli, Bosna, Anadolu, Trabzon, Şam, Budin, Temeşvar, Halep, Diyarbakır.

İstanbulun yönetimi: Başkent olduğundan, yönetimi ayrıydı. Güvenliği Yeniçeri ağası ile Subaşı sağlardı. Be­lediye işlerine şehir emini bakardı. Adalet işlerine de taht kadısı yürütürdü.

MERKEZE BAĞLI HÜKÜMET VE BEYLİKLER

İç işlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı devletine bağlı yerlerdir. Başlıcaları Kırım Hanlığı, Eflak beyliği, Boğdan beyliği, Erdel beyliği, Hicaz emirliği. Hicaz emir­liği dışındakiler, savaşta orduya kuvvet gönderirler, yıllık vergi verirlerdi.

ÖZEL YÖNETİMİ OLAN EYALETLER

Merkeze uzak eyaletlerdir. Bağdat, Mısır, Trablus­garp, Tunus, Cezayir, Yemen ve Basra. topraklar dirlik­lere bölünmezdi. Bu eyaletlerin valilerine ve komu­tan­la­rına Saliyane (yıllık) denilen maaş verilirdi. Bundan do­layı bu eyaletlere saliyaneli eyaletler adı da verilmiştir. Bu eyaletlerin geliri ilitzama verilirdi. İltizam usulünde eyaletlerden alınacak vergi, önceden hazineye, mültezim denilen kişilerce peşin verilirdi. Mültezimler verdikleri vergiyi eyaletlerden toplardı.

Trablusgurp, Tunus ve Cezayir’den oluşan üç eya­lete Garp ocakları denirdi.

TOPRAK YÖNETİMİ

Köylerde yaşayanların nüfusu, ekonomik faaliyetleri, yazılarak gelirleri belirlenirdi. I. Murat zamanında toprak­ların dağıtımına başlanmıştır. Kanuni zamanında bu usul daha düzenli hale getirilmiştir. II. Selim döneminde ise topra­ğın dağıtımı kanunla yapılmaya başlamıştır. Bu iş­leri Nişancı yapmıştır.

Toprakların yönetimi devlet elindeydi. Üç yıl ekilme­yen toprakları, devlet başkasına verirdi.

Toprak hukuki yönden öşür, haraç, miri olmak üzere üçe ayrılmıştır.

Öşür arazi: Müslümanlara ait topraklardır. Ürünün onda biri oranında vergi alınırdı.

Haraç arazi: Hristiyan halkın elindeki topraklardır. Toprak sahipleri haraç denilen vergi verirlerdi.

Miri arazi: Devlete ait olan arazilerdir.

MİRİ ARAZİ ÇEŞİTLERİ

Vakıf arazi: Gelirleri medrese, hastahane, imaret, kervansaray ve dini yerlere verilen topraklardır. Vakıf arazi satılamazdı.

Yurtluk Arazi: Gelirleri sınır boylarındaki beylere bı­rakılan topraktır. 

Ocaklık Arazi: Geliri kale muhafızlarına ve tersane giderlerine ayrılan topraktır.

Yurtluk ve Ocaklık araziler satılamaz, bağışlanmaz, vakıf yapılamazdı.

Mukataa: Geliri hazineye gelen topraklardır. Bu top­raklar iltizama verilir. Mültezimler hazine adına geliri toplardı.

Dirlik: Görev karşılığı olarak başarılı kişilere verilen topraktır. Dirlikler devlet malı olup gelirlerine göre Has, Zeamet, Tımar olmak üzere üçe ayrılır.

Has: Yıllık geliri yüz bin akçeden çok olan dirliktir. Padişahlara divan üyelerine, yüksek dereceli memurlara verilirdi. Göreve karşılık, Has alanlar devlete sipahi ya da Cebeli denilen (atlı asker) yetiştirirdi.

Zeamet: Yıllık geliri yirmi bin ile yüz bin akçe arasın­dadır. Orta dereceli memurlara ve komutanlara görev karşılığı verilirdi. Zeamet alanlar o bölgede oturmak ve asker yetiştirmekle yükümlüydü.

Tımar: Yıllık geliri üç bin ile yirmi bin akçe arasında olan dirliktir. Görev karşılığı verilen Tımar, veraset yo­luyla kimseye bırakılamaz. Tımar alanlar üç bin akçeyi kendi geçimlerine ayırırlardı. Buna kılıçtımarı denilir. Diğer ge­lirlerle, Cebeli ve Eşkinci denilen askerler yetiş­tirir­lerdi.

TIMAR ÇEŞİTLERİ

  1. a) Eşkinci Tımarı: Savaşlarda yararlılık gösteren askerlere verilirdi.
  2. b) Mustahfaz Tımar: Cami imamlarına ve hatiple­rine, saray görevlilerine verilirdi.

Dirlik sahipleri ile toprağı işleyen köylü ara­sında ilişki­leri ve vergi oranını belirleyen sancak kanun­name­leri denilen kanunlar vardı. Arazinin geliri ve işle­teni tah­rir defterlerine yazılırdı. 

MALİYE

Devletin mali işleri Başdefterdar tarafından yürütü­lürdü.

Osmanlı maliyesinde bulunan hazineler:

Dış hazine: Devletin asıl hazinesidir. Bu hazineye Hazine–i Ami­re verilmiştir.

İç hazine: Savaş ve diğer önemli işlerin masrafları­nın karşılandığı hazinedir.

Ceb–i Hümayun hazine: Padişahın şahsına ait ha­zinedir. Has gelirleri ile gönderilen hediyelerden oluş­muştur.

BAŞLICA GELİR KAYNAKLARI

Öşür: Devlet malı olan topraklardan müslümanların onda bir oranında verdiği vergidir.

Haraç: Hristiyan ve Musevi vatandaşlardan, gelir ve kazançları üzerinden alınan vergidir.

Cizye: Müslüman olmayan sağlıklı erkeklerden, yılda bir kere alınan vergidir. İhtiyar ve çocuklardan alınmazdı. Cezyedar denilen memurlar toplardı.

Ağnam: Hayvancılıkla uğraşanlardan alınan vergidir.

DİĞER GELİRLER

H         Tüccar ve şehirliden alınan Tekâlif–i örfiye vergisi

H         Gümrük vergileri

H         Maden, orman, tuzla gelirleri

H         Savaş giderlerini karşılamak için alınan avarız vergiler

H         Savaşlarda kazanılan ganimetlerin beşte biri. Buna Hums–u şeri adı verilirdi.

H         Salıyeneli eyaletlerden ve bağlı beylik, hükümet­lerden alınan vergi 

ORDU

Osmanlılarda ilk ordu Gaziler ve boy halkından seçi­lenlerden, oluşturuldu. Temelde bu ordu gaziler örgü­tüydü.

İlk askeri teşkilat Orhan Bey zamanında veziri Ala­eddin Paşa ile kadı Çandarlı Kara Halilin tavsiye ve ça­lışmalarıyla kurulan Yaya ve Müsellem adlı asker­lerdi.

Yayalar maaşlı, piyade askerlerdi. Müsellemler vergi vermeyen atlı askerlerdi. Savaşta ulufe alırlardı. Bu as­kerler kapıkulu askerlerinin çoğalması üzerine geri hiz­mete alındı.

Yükselme devrinde ordunun teşkilatlanması tamam­landı. Avrupa devletlerinden, üstün duruma gelindi. Ordu üç bölümden oluşmuştur.

  1. A) Kapıkulu Askerleri
  2. B) Tımarlı Sipahiler
  3. C) Yardımcı Kuvvetler
  4. A) KAPIKULU ASKERLERİ

Padişaha bağlı de­vamlı ve maaşlı askerlerdi. Bu as­kerler, Osmanlı ordu­sunun temelini teşkil etmiştir. İstan­bul’da ve sınır boyla­rındaki şehir ve kale­lerde yaşarlardı. Yaptıkları iş bakı­mından 1) Kapıkulu pi­yadeleri 2) Kapı­kulu süvarileri şeklinde ikiye ayrılmıştır.

  1. Kapıkulu Piyadeleri:

Yedi ocaktan oluşurdu. Bunlar Acemioğlanlar, Yeni­çeriler, Topçular, Cebeciler, Toparabacıları, Humbaracı­lar, Lağımcılar

Acemioğlanlar ocağı:

  1. Murat zamanında Çandarlı Karalı Halil çalışmala­rıyla, Gelibolu’da savaş esirlerinden kuruldu. Hristiyan ailelerin çocukları Türk ailelerin ya­nında Türk–İslam ge­leneklerine göre yetiştirildikten sonra ocağa alınır, daha sonra Yeniçeri ocağına gönde­rilirdi.

Yeniçeriler:

  1. Murat zamanında Çandarlı Kara Halil­’in çalışmala­rıyla kuruldu. (1363). Acemioğlanlar ocağın­dan oluştu­ruldu. İstanbulda kışlalarda otu­rurlar, başka bir işte ça­lışmazlar, emekli oluncaya kadar ev­lenmezlerdi. Savaşta padişahın yanında bulunurlardı. Üç ayda bir ulufe demi­len maaş alırlardı.

Cebeciler:

Yaya askerlerin silahlarını onaran ve cephane hazır­layan ocaktı.

Topçular:

Top döken, savaşlarda top kullanan ocaktı. Osmanlı ordusunda top ilk kez I. Kosova sava­şında kullanıldı. Bu ocak Fatih Sultan Mehmet zama­nında geliştirildi.

Top arabacıları:

Top arabalarını yapan ve topları taşıyan yaya asker­lerdi.

Humbaracılar:

Havan toplarını, humbaraları (el bombaları) yapan ve kullanan ocaktı.

Lağımcılar:

Kalelerin kuşatılması sırasında tünel ka­zan, barutla kale duvarlarını ve surlarını yıkan sınıftı.

Kapıkulu Süvarileri:

Yeniçeriler gibi ulufe alırlardı. Altı ocaktan oluşmuş­tur.

  1. Sipahi 2. Silahtar
  2. Sağ ulufeciler 4. Sol ulufeciler
  3. Sağ Garipler 6. Sol Garipler
  4. B) EYALET ASKERLERİ (TIMARLI SİPAHİLER): Eyalet askerleri, tımar sistemine ve toprak yönetimine dayanırdı. Ordunun en büyük bölümünü meydana ge­tirmiştir. 1) Tımarlı Sipahiler, 2) Akıncılar olmak üzere ikiye ayrılırdı.

Tımarlı Sipahiler: Dirlik sahiplerinin yetiştirmekle yükümlü oldukları, Cebeli denilen atlı askerlerdir. Sipahi­lerin giderlerini Tımar sahipleri karşılardı. Ordunun en büyük ve en güçlü hareketli birlikleri idi.

Akıncılar: Sınır boylarında otururlar, düşman toprak­larına akınlar ve keşifler yaparlardı.

  1. C) YARDIMCI KUVVETLER:

Yayalar, Musellemler, Yörükler: İlk düzenli Os­manlı kuvvetleriydi. Yörükler Rumelide, Yayalar Anadolu­’da bulunurlardı. Müsellemler atlı askerlerdir. Savaşta yol açmak, yiyecek taşımak buna benzer işler yaparlardı.

Azaplar: Savaşta düşman kuvvetlerini oyalayarak kuşatılmasını sağlayan askerlerdi.

Saka Ocağı: Savaşlarda ve seferlerde su ihtiyacını karşılayan ocaktır.

DONANMA

İlk Osmanlı tershanesi Yıldırım Beyazıd zamanında Gelibolu’da kurulmuştur. İstanbul’un fethi ve Mısır’ın alın­ması donanmanın kuvvetlendirilmesini sağlamıştır.  Ka­nuni devrinde, donanma en parlak çağını yaşamıştır.

Donanma başkomutanına Kaptan–ı Derya (Kaptan Paşa) komutanlarına Reis, askerlerine Levent denilmiş­tir.

Başlıca tershaneler İstanbul, İzmit, Gelibolu, sonra­dan Suveyş, Rusçuk. İstanbul tershanesi (Tershane–i Amire) en büyük tershanedir. Venedik tershanesi düze­yinde idi.

Akdeniz’de Osmanlı donanmasının en büyük yar­dımcısı Cezayir, Tunus, Trablusgarp’ta kurulu olan Garp ocakları idi.

HUKUK

Osmanlı hukuku, İslam hukukuna (şer’i hukuk) da­yanmaktaydı. Kamu hukukunun gelişmesinden dolayı örfi hukuk da gelişti.

Fatih’in hazırlattığı Kanunname–i Al–î Osmani örfi hukukla ilgili bir kanundu. Bu kanunname Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılan konularla daha da zengin­leştirilmiştir.

 

EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Eğitim ve öğretim düzenli şekilde ilkokul düzeyindeki okullar ile medreselerde yapılırdı.

Bu okullarda, okuma, yazma ve kuran–ı kerim ders­leri görü­lürdü.

Medreseler: Orta ve yüksek öğrenim kurumlarıdır. Genellikle camiler ve vakıfların çevresinde kurulmuştur. Medreselerin çalışması ve ihtiyaçlarıyla ilgili vakfiyeleri bulunurdu. Ders verenlere müderris, yardımcılrına muid denirdi.

İlk Osmanlı medresesi İznik’te Orhan Bey zama­nında açıldı. Osmanlı medreseleri Fatihin yaptırdığı Sahn–ı seman medresesi ile Kanuni devrinde yapılan medrese­lerle gelişmiştir.

Medreselerden mezun olanlar kadılık, müderrislik, müftülük, nişancılık, defterdarlık, tabiplik gibi görevleri ya­parlardı.

Medreselerin dışındaki en önemli okul Enderundur. İlk önce Edirne sarayında açılmıştır. Enderun Devlet adamı yetiştiren bir okuldur.

DİL VE EDEBİYAT

Devletin resmi dili Türkçeydi. Yükselme döneminde sınırların genişlemesiyle Türkçe yaygınlaştı. Türkçe XVI. yy.’da Arapça ve Farsça’nın tesiri altına girmiştir. Böylece Osmanlıca denilen yeni bir dil ortaya çıkmıştır.

BİLİM VE KÜLTÜR

Osmanlı kültür hayatında en etkili sınıf ülema sını­fıydı. İstanbul bilim ve kültür merkeziydi. Fatih Eski Yu­nan, Latin, Arap, Fars dillerinde yazılı önemli eserleri ter­cüme ettirdi.

Önemli bilim ve kültür adamları şunlardır:

Ali Kuşçu: Semerkanttan geldi. Fatih zamanında Ayasofya medresesinde müderrislik yaptı. Matematik ve astronomi bilginidir.

Sinan Paşa: Tazaruname adlı eseri yazdı, matema­tik ve astronomiyle ilgilenmiştir.

Takiyüddin: Türkiye’de ilk rasathaneyi kurmuştur. III. Murat çalışmalarını desteklemiştir. Gericiler tarafın­dan çalışmaları durduruldu ve kurduğu rasathane yıktı­rılmış­tır.

Sabuncuoğlu Şerefaddin: Cerrahname–i İlhani adlı eseri yazan tıp bilginidir. Fatih döneminde yetişmiş­tir, diğer tıp bilginleri Ahi Almet, Altıncızade

Piri Reis: Kitab–ı Bahriye ve Dünya haritası eserle­riyle tanınan coğrafyacı ve denizcidir.

Seyd Ali Reis: Muhid adlı coğrafya eseri, bir seya­hatname olan Mir’atül – Memâlik adlı eseri yazmıştır.

Ahmedi: Bilinen ilk Osmanlı tarihi olan “İskender­name” adlı eseri yazdı.

Hoca Saadddin: Tac–üt Tevarih adlı ilk büyük resmi Osmanlı tarihini yazdı.

Ebusuud Efendi: Kanuni devrinin ünlü fıkıh bilgini­dir.

SOSYAL VE EKONOMİK HAYAT

Sosyal hayat: Halkın büyük çoğunluğunu müslü­manlar oluşturmuştur.

Hristiyan ve Musevi halka dini inançlarında serbestlik tanınmıştır.

Türkler, yerleşik ve göçebe hayat sürdürürken,. Müslüman olmayanlar kasaba ve şehirlerde yaşarlardı.

Halk yöneticiler ve Reaya olmak üzere ikiye ayrıl­mıştı. Reaya Müslüman ve Hristiyan halka denilirdi. Re­aya deyimi sonradan müslüman olmayan halk için kul­landı.

Şehrin en yüksek sivil yöneticisi Kadı idi, yargı işle­rine bakarlardı. Malların fiat tespitinde bulunur­lardı.

Lonca teşkilatı, esnafları ve sanatkarları denetlerdi. Loncalarda, çıraktan kalfaya; kalfadan, lonca ustalarına kadar belirli sınıflaşma vardı. Buralardaki Esnaf ve za­na­atkarlar ara­sında karşılıklı yardımlaşma sağlanırdı.

EKONOMİK HAYAT

Tarım: Topraklar düzenli yazılır ve gelirlerine göre dirliklere ayrılırdı. Toprağı üç yıl arka ar­kaya ekmeyen­den toprak alınırdı. Devlet Tımar sipahile­rine her türlü yardımı ederdi.

Anadolu’da ve Rumeli’de halk hayvancılıkla geçinirdi. Osmanlı ekonomisi esas olarak tarıma dayanmıştır. Top­rağını ekmeyen ve göç edenlerden çift bozan ver­gisi alınırdı.

Zanaat: Başta İstanbul olmak üzere, şehirlerde za­nat gelişmişti. Dericilik, demircilik, bakırcılık, kuyumcu­luk, kunduracılık, terzilik meslekleri yapılmıştır.

Osmanlı sanayisi genelde harp sanayi alanında ge­lişmişti, tershane, baruthane, demirhane gibi tezgahlar vardı.

Ticaret: Osmanlı toprakları coğrafi bakımdan tica­rete elverişliydi. İpek yolu ve Baharat yolu kervanları, ti­cari canlılığı sağlamıştır. Kırım, Trabzon, Suriye, Mısır, Trab­lusgarp ve Şam önemli ticaret merkezleriydi. Deniz tica­re­tiyle Hristiyan ve Museviler, Kara ticaretini Türkler ile di­ğer Müslümanlar yapardı.

Para: Osmanlılar’da ilk parayı Orhan beyin bastırdığı bilinmekteydi. Son yapılan araştırmalarda Osman Gazi’­nin bastırdığı para bulundu. Osman Gazi’nin hangi ta­rihte para bastırdığı saptanamadı. Orhan beyin bastır­dığı pa­raya Akçe denir (1327). İlk Osmanlı darphanesi Bursa’da idi. I. Murat bakır para bastırdı. II. Murat bastır­dığı para­larda Sultan ünvanını kullandı. İlk altın para Fatih tarafın­dan bastırıldı.

SANAT

Osmanlı sanatında en önemli ilerleme mimaride gö­rülmüştür. İlk çalışmalar İznik’te başlamıştır. Camiler, köprüler, çeşmeler, bedestenler, çarşılar önemli mimari eserlerdir.

Fatih zamanından itibaren Osmanlı sanatı gelişmeye başladı. Mimar Sinan çok sayıda cami, köprü, medrese yapmıştır. En önemli eserleri Manisa’daki Şehzade, İs­tanbul’daki Süleymaniye, Edirne’deki Selimiye camile­ri­dir.

Çinicilik, kakmacılık, oymacılık, nakkaşlık, tezhip, minyatür ve hat (yazı) gibi süsleme sanatları çok geliş­mişti. Kitaplar tezhip ve minyatürlerle süslenmiştir.

Fatih, İtalyan Belleniye kendi portrelerini ve İstanbu­lun çeşitli manzaralarını yaptırmıştır. II. Bayezıt bu sana­tın gelişmesine önem vermiştir. Resim sanatının yerine minyatür sanatı gelişmiştir.

 

YENİÇAĞDA AVRUPA

YENİ BULUŞLAR

barut ve Top

Avrupalılar Barutu Haçlı Seferleri sırasında müslü­manlardan öğrenmişlerdir.

Topun icad edilmesiyle barutun önemi anlaşılmıştır. Krallar feodalite düzenini yıkmak için topu kullanmışlar­dır. Derebeylerin yaşadıkları kaleler ve şatolar yıkılmış, feodalite sona ermiştir.

Top, coğrafi keşiflerde sömürgelerin kazanılmasında çok etkili olmuştur.

Kağıt ve Matbaa

Kağıt Çinli’ler tarafından bulunmuştu. Çinlilerin ipek­ten, Türklerin pamuktan kağıt yapmasını bildikleri dö­nemde, Avrupalılar kağıt yapımını bilmiyorlardı. Avrupalı­lar, Haçlı seferlerinde kağıt yapımını öğrendiler.

Matbaaya benzer ilk baskı aracını Çinliler icat etmiş­lerdi. Bilinen şekliyle matbaa ilk kez tahta harflerden Felemenlki Jan Koster tarafından ya­pılmıştır. Alman Jan Gutenbirg Kurşun ve Antimon ma­denlerinin karışımından daha dayanıklı harfler dökerek matbaayı geliştirmiştir.

Matbaanın geliştirilmesi dünya fikir hayatında uya­nışı sağladı. Hümanizm, Rönesans ve Reform hareketle­rinin doğmasında etkili oldu.

Usturlab – Pusula

Avrupalı gemiciler kıyıları izleyerek ulaşımı yapar­lardı. Müslüman gemiciler Hint okyanusunda coğrafi yeri belirten usturlab ile yön tayinine yardımcı olan pusulayı kullanıyorlardı. Pusula Çinliler tarafından bulunmuştu. Avrupalılar haçlı seferlerinde pusulayı tanıdılar. Pusula­nın açılarıyla ilgili hesapları geliştiren Avrupalı gemiciler pusula sayesinde açık denizlere çıkabildiler.

COĞRAFİ KEŞİFLER

Yeniçağda Avrupalılar bilinmeyen ülkeleri bulmak, yeni ticaret merkezleri kazanmak amacıyla XV yy’ın sonlarında XVI yy boyunca süren keşiflere yöneldiler.

COĞRAFİ KEŞİFLERİN NEDENLERİ

1) Doğu ülkelerinin zenginliği

Marko Polo’nun Asya gezisi sonrasında yazdığı “Dünya harikaları” kitabında Çin ve Hint, Türk ülkelerinin zenginliklerinden söz etmesi, İpek yolu ve Baharat yolu kervanlarının Doğu Akdeniz, Karadeniz limanla­rında ya­rattığı ticari canlılık Avrupalılar tarafından öğre­nilmişti.

Venedikli ve Cenevizli gemicilerin Avrupalıların ihti­yaç duyduğu malları alarak Avrupa pazarlarına götürme­leri ve pahalıya satmaları, Avrupalıları yeni ticari yollar aramaya yöneltti.

2) Coğrafya bilgilerinde ilerleme

Ortaçağda Avrupalıların dünya ile bilgileri yetersizdi. Avrupalılar, Haçlı seferleriyle müslümanlardan çok önemli bilgiler öğ­rendiler. Dünyanın yuvarlak olduğunu, din adamlarının dedikleri gibi düz olmadığını anladılar. Din adamlarının söylediklerine önem vermediler. Harita­lar’da düzeltmeler yaptılar. Yeni haritalar yapılarak ço­ğalttılar. Coğrafya bil­gisiyle ilgili bir çok eser tercüme ederek bastırdılar. Hindistan’a başka yollardan gidilebi­le­ceği anladılar.

3) Gemicilik Sanatının İlerlemesi

Pusulanın Avrupa’da bilinmesi gemicilik sanatının gelişmesini etkiledi. Açık denizlere açılmak için Kadırga, Karavel denilen dayanıklı gemiler yapıldı.

Coğrafya bilgisindeki ilerleme sonucu gemicilerin hu­rafelere inanmamalarını ve daha cesur hareket etmele­rini sağlamıştır.

4)İstanbul’un Fethedilmesi        

İstanbul’un fethinden sonra Karadeniz’deki Kırım ve Trabzon ticaret merkezlerinin, Türklerin eline geçmesi. Avrupalıların ipek ve baharat mallarını pahalıya almala­rına neden olmuştur.

5)        Başka Deniz Yollarının Aranması

İspanyol ve Portekizli gemicilerin Akdenizde Vene­dikli ve Cenevizli gemicilerden dolayı doğu ticare­tin­den yararlanmayışları nedeniyle başka deniz yolları aramaları

HİNDİSTAN YOLUNUN BULUNMASI

Portekizli prens Hanri Hristiyanlığı yaymak ve Baha­rat yolunu bulmak amacıyla keşifleri başlattı. Portekizliler ekvatoru geçerek B. Afrika kıyılarını tanıdı­lar. Bartelmi Diyaz Ümit burnunu buldu (1487). Vasko Dö Gama Ümit burnundan geçerek batı Hindistandaki Kalikut limanına ulaştı (1498). Böylece Hint deniz yolu bulundu. Bu yol, Baharat yolunu Hint ve Avrupa limanla­rına çevirdi. Bu deniz yolu Süveyş kanalının açılmasına kadar önemini sürdürdü.

KRİSTOF KOLOMB, AMERİKA’NIN KEŞFİ (1492)

Cenovalı bir denizci olan Kolomb İspanya kralı Fer­dinand ve kraliçe İzabella’nın yardımıyla Hindistanı bul­mak amacıyla Atlas Okyanusuna açıldı. Amerika’nın do­ğusundaki Bahama adalarına ulaştı. Bu adaları Hint adaları olarak niteledi. Yaptığı dört sefer sonucunda İs­panya kralı zenginlik getirmediğinden Kolombu görev­den aldı. Ameriko Vespuci Kolombun bulduğu yerlerin yeni bir kıta olduğunu açıkladı (1570).

DÜNYANIN DOLAŞILMASI (1519 – 1522)

Dünya’yı ilk önce dolaşmayı başaranlar Macellan ve arkadaşlarıdır. Şarlken adına bu yolculuğa çıktılar. Gü­ney Amerika kıyısını dolaşarak ilk kez büyük okya­nusu aştı. Macellan Filipinler’de ölünce Del Kano Ümit bur­nunu geçerek İspanya’ya ulaştı. Dünya’nın yuvarlak­lığı ispat­landı. Bu yol Panama kanalının açılmasına ka­dar öne­mini korudu.

KEŞİFLERİN SONUÇLARI

1)        Portekizliler ve İspanyollar keşfettikleri ülkelerde sömürge imparatorlukları kurdular. Sömürge politikasına diğer devletlerde önem verdiler.

2)        İpek ve Baharat yolları Hint okyanusu limanlarına yöneldi. Akdeniz ve Karadeniz limanlarına bu ticaret ker­vanları gelmez oldu. Doğu Akdeniz ticareti önemini kay­betti. Türk ve Müslüman ülkeler ekonomik yönlerden ge­riledi.

3)        Avrupanın Atlas okyanusu kıyı limanları (Lizbon, Anvers, Bordoaux, Londra, Rotterdam) gelişti. Venedik, Ceneviz, Marsilya limanları ikinci derecede liman oldular.

4)        Yeni bulunan ülkelerden bol miktarda maden, de­ğerli tarım ürünleri Avrupa’ya getirildi. Ekonomide Altın ve Gümüş madenlerinin miktarı arttı. Ticaret ve para pi­yasasını canlandırdı.

5)        Ticaretle uğraşan Burjuva sınıfı zenginleşti. Asiller eski etkinliklerini kayıpetti. Bunun sonucunda Avrupanın sosyal ve ekonomik yapısında değişiklikler oldu.

6)        Keşfedilen ülkelere Avrupa’dan göç başladı. Amerika ve diğer kıtalara göç sonucu yeni ticaret mer­kezleri oluştu.

7)        Yeni ırklar ve uygarlıklar tanındı. Amerika kıta­sında çok eski medeniyetlerin bulunduğu anlaşıldı.

8)        Dünya’nın yuvarlaklığı anlaşıldı. Dünya’nın düz merkezinin Kudüs olduğunu belirten kiliseye güven azaldı. Hristiyanlık yeni ülkelere yayıldı.

9)        XVI. yüzyıl sonlarında doğru Avrupa’da biriken al­tın ve gümüş Osmanlı ekonomisini olumsuz yönde etki­ledi. Bol miktarda altın ve gümüş paranın Osmanlı ülke­sine gelmesi, akçenin değerini düşürdü.

RÖNESANS

Rönesans nedir?

XV ve XVI Yüzyıllarda Avrupa ülkelerinde Eskiçağ kültürünün etkisiyle edebiyatta, sanatta, bilimde mey­dana gelen değişmeler ve gelişmelerdir. 

Rönesans’ın nedenleri

1)        Eski Yunan ve Roma uygarlıklarının eserlerinin yeniden incelenmesi, okutulması

2)        Matbaanın bulunuşu ve kağıdın bollaşması ile çok sayıda kitap basılması. Yeni buluş ve düşüncelerin ya­yılması

3)        İstanbulun fethinden sonra Bizanslı bilginlerin Eski Yunan dilini öğretmesi ve ilkçağ eserlerini tanıtma­ları ve öğretmeleri

4)        Coğrafi keşifler sonucu Avrupa’nın zenginleşmesi Mesen denilen sanat, edebiyat ve bilim adamlarını koru­yan zengin bir sınıfın ortaya çıkması

5)        XV ve XVI yüzyıllarda yetenekli sanat, düşünce, bilim adamlarının yetişmesi ve bunların etkili çalışmalar yapmaları

Rönesans’ın Önce İtalyada Doğmasının

Nedenleri

1)        Roma imparatorluğunun kültür ve uygarlık mira­sının merkezi olması

2)        Yunan ve Hellen uygarlıklarına yakınlığı ve bu uy­garlıkların eserlerinin İtalya’da çok sayıda bulunması

3)        Coğrafi konumunun ve Akdeniz uygarlıklarından yararlanmayı sağlaması

4)        Akdeniz ticareti nedeniyle İtalyan şehirlerinin zenginleşmesi ve mesenlerin sanata ve bilim adamla­rına önem vermesi

5)        Bağışlarla zenginleşen papalığın ve kilisenin sa­nat çalışmalarını desteklemeleri

6)        Rönesans hareketlerinin başladığı şehirlerde öz­gür düşünce ortamının olması

Not: Rönesans edebiyatta humanizma ile başlamış­tır.

 

Rönesansın İtalya Dışına Yayılma Nedenleri

1)        İtalya’nın Akdeniz ticareti nedeniyle merkez ol­ması

2)        İtalya’nın dinsel merkez durumu ve ziyaretlerle Rönesansın Avrupalılarca tanınması

3)        İtalya savaşlarının etkisi ile İtalya’ya gelen kralla­rın gelişmeleri tanımaları

RÖNESANS’IN SONUÇLARI:

1)        Skolastik felsefe yıkıldı. Bilim ve sanatta özgür düşünce görüldü. Pozitif düşünce gelişti.

2)        Bilim ve sanatta doğa’ya dönüldü.

3)        Araştıran, inceleyen ve deney bilgilerine önem ve­ren anlayış gelişti.

4)        Dini inanışlarda değişim başladı. Reform hareket­leri doğdu.

5)        Avrupa’nın sosyal bünyesinde ve ahlaki üzerinde değişmeler görüldü.

 

REFORM

XVI yüzyılda önce Almanya’da başlayan, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerine yayılan, dinsel nitelikli değişiklik­ler ve gelişmelere reform denir.

 

REFORMUN NEDENLERİ

1)        Kilisenin asıl amaçlarından uzaklaşması, din adamlarının dini düşünceleri sömürerek zenginlik içinde yaşamaları toplumsal yaşayışı yozlaştırmaları,

2)        Endülüjans sorunu (Günahların af edildiğini bildi­ren, para karşılığında kilisenin verdiği belge)

3)        Bağış topraklarıyla zenginleşen kiliseye, yoksul köylülerin tepkileri

4)        Matbaanın katkısıyla çok sayıda basılan dini eserlerin okunması. Bunun sonunda din adamlarının ve kilisenin yanlışlıklarının bilinmesi.

5)        Rönesans hümanistlerinin dini eserlerle halkı ay­dınlatması

6)        Haçlı Seferleri sonunda katolik kilisesine doupyu­lan güvenin azalmış olması

 

REFORM HAREKETLERİNİN BAŞLAMASI VE YAYILMASI

Kiliseye karşı ilk defa muhalefet Oxfordlu bilgin Viklif tarafından yapıldı. Viklif’in fikirlerini Çek bilgini Jan Hus prag üniversitesinde anlattı.

Martın Lüther 1517 yılında Gittenberg kilisesine as­tığı bildiriyle reform hareketlerini başlattı.

Lüther papa’nın afaroz kağıdını yaktı. Alman impara­toru Şarlken Lütheri tutuklattı. Worms diyeti Luther’e ölüm cezası verdi. Saksonya elektörü lütheri kaçırdı. Lüther İncili Almanca’ya çevirdi. Lütherin fikirleri Alman­ya’da protestanlık mezhebinin oluşmasına neden oldu. Şarlken bu yeni mezhebin yayılmasını önlemek için ka­rarlar aldı. Alman prensleri ve halk bu kararları pro­testo ettiler. Katoliklerle mücadele 1555 Augsburg an­laşma­sıyla sona erdi. Protestanlık resmen tanındı.

Fransa’da Kalven, Lütherin fikirlerini benimsedi. Baskılar sonucu Cenevre’ye gitti. Bu şehirde protestanlık Hollanda ve İskoçya’ya yayıdı. Nant fermanı (1598) Fransa mezhep çatışmalarını durdurdu. Kalvenizm mezhebi tanındı.

İngiltere Kral VIII. Hanri papa ile siyasi yönden anla­şamıyorlardı. Bu nedenle İngiliz kralı Anglikan kilisesini kurarak ülkesinde reform hareketlerini başlattı. Anglikan kilisesinin fikirleri kabul edildi. Anglikanizm İngiltere’ye yerleşti.

 

REFORM HAREKETLERİNİN SONUÇLARI

1)        Avrupa’da mezhep birliği parçalandı. Yeni mez­hepler doğdu.

2)        Katolik kilisesi kendisini düzeltmeye ve yeniden teşkilatlandırmaya başladı.

3)        Katı kuralları olan Cizvit tarikatı kuruldu. Bu tari­kat protestanlara karşı şiddetli bir muhalefet yaptı.

4)        Protestanlığı yok etmek için engizisyon mahke­me­leri kuruldu. Mezhep savaşları şiddetlendi.

5)        Katolik kilisesinin toprakları alındı. Kilisenin eğtim ve kültür üzerindeki baskısı kalktı. Eğitim laikleşti.

 

 

YAKINÇAĞDA AVRUPA VE AMERİKA

OTUZ YIL SAVAŞLARI (1618 – 1648)

Nedeni:

Alman İmparatoru II. Ferdinand’ın Almanya’da pro­testanlığı kaldırarak, katolik mezhebinin benimsenmesini sağlamak istemesi

Protestanlığı tutan Almanya’daki prenslikler II. Ferdi­nand’a karşı çıktılar. Protestan prensliklerini Danimarka, İsveç ve Hollanda destekledi. Alman İmparatoru II. Fer­dinand’ın kuvvetlenmesini istemeyen Fransa katolik ol­masına rağmen protestanlara yardım etti. Bu süreçte Ka­tolik İspanyollar da Ferdinand’ın ya­nında oldu. Savaş zamanla bir Alman ve Fransız sava­şına dö­nüştü. Al­manya savaşlarda yenildi. Vestfalya Antlaşması imza­landı (1648). Antlaşma sonucunda:

–          Alman prenslikleri mezhep seçme özgürlüğü ka­zandılar.

–          Hollanda siyasi bağımsızlığını kazandı.

–          Prusya dükalığı adıyla güçlü bir Alman prensliği ortaya çıktı.

 

İNGİLTERE’DE MEŞRUTİYETİN KURULMASI

İngiltere’de Magna Carta’dan sonra hukuk devleti kavramı ortaya çıkmış ve 1295 yılında kraldan bazı hak­lar alınarak parlemento kurulmuştu. Buna rağmen İngiliz kralı baskılı bir yönetim uygulayarak demokratik hukuk devle­tiyle ilgili kazançları ortadan kaldırıp, mutlak mo­narşiyi yeniden kurmak istedi. Parlementoyu kapat­mayı amaçladı. Buna karşı yapılan ihtilaller sonucunda İngilte­re’de Cumhuriyet ilân olundu ve meşrutiyet yöne­timi kuvvetlendi (1648).

Meşrutiyet rejimini istemeyen kral II. Çarls’a karşı yapılan mücadeleler sonucunda parlementer düzeni sa­vunanlar, “İngiliz İnsan hakları Bildirisini” yeni krala kabul ettirip meşrutiyeti kesinleştirdiler (1688). Böylece dünyada ilk kez insan hakları bildirisi İngiltere’de yayın­ladı.

  1. – 19. YÜZYILDA AVRUPA VE AMERİKA

YEDİ YIL SAVAŞLARI (1756 – 1763)

Avusturya taht kavgası, (Avusturya veraset savaş­ları) Avrupa’daki devletler arasında savaşlara yol aç­mıştı. Bu savaşlar daha çok bir İngiliz ve Fransız sava­şına dö­nüşmüştü. Taraflar birbir­lerinin sömürgelerini iş­gal et­mişti. Anlaşmaya rağmen savaşlar yeniden baş­ladı. Yeni çıkan bu savaşta Prusya kralı İngiltere’yi des­tekledi. An­cak yenilgiye uğradı. İngiltere ise Fransa’nın Amerika’­daki ve Hindistan’daki sömürgelerini ele geçirdi. Savaş­lar Paris anlaşmasıyla sonuçlandırıldı. Fransa’nın sö­mürgelerini kaybedip eko­nomik sıkıntıya düşmesi 1789 Fransız ihtilâlinin neden­lerinden biri oldu. İngiltere ise savaşı kazanmasına rağ­men büyük ekonomik kayıba uğ­radı.

LEHİSTAN’IN PAYLAŞILMASI

Lehistan’daki taht kavgaları devleti zayıflatmıştır. Bunu fırsat bilen komşu devletler Lehistan’ı topraklarını üç aşamada paylaştılar. Bu aşamalar şunlardır:

  1. Prusya, Avusturya ve Rusya ilk kez 1772 yılında bir kısım toprakları aldılar.
  2. Rusya ve Prusya 1793 yılında Lehistan’ın bir kısmını daha aldılar.
  3. Rusya, Avusturya ve Prusya 1795 yılında Lehis­tan’ı son defa paylaştılar. Lehistan siyasi haritadan si­lindi.

Not: Lehistan, I. Dünya Savaşı sonunda yeniden ku­ruldu. Ancak, II. Dünya savaşı yıllarında Almanya ve Sovyet Rusya tarafından işgal edilerek paylaşıldı. Lehis­tan, II. dünya Savaşı sonunda Polonya adıyla yeni­den bağımsızlığına kavuştu.

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NİN   KURU­LUŞU (1787)

İngiltere Yedi Yıl Savaşlarında büyük bir ekonomik bunalıma girmişti. Ekonomik sıkıntıyı aşmak için Ameri­ka­’da 13 kolonisinden aldığı vergiyi artırdı. Koloniler vergi­lerin ağırlaştırılmasına karşı çıktılar. İngiltere’den gelen malları almayarak protesto ettiler. I. Flidelfiya Kon­gresini toplayarak İngiltere’ye karşı savaş hazırlığı yap­mayı ka­rarlaştırdılar (1774). Bir yıl sonra si­lahlı çatışma­lar baş­ladı. Koloniler II. Filedelfiya Kongresini toplayarak ba­ğımsızlıklarını ilân ettiler ve İngiltere’ye karşı, birlikte sa­vaş kararı aldılar. Ayrıca İnsan Hakları Bildirgesini ilân ettiler. Kolonilerin General George (Corc) Vaşington ko­mutasında yaptıkları savaş­ları, Fransa destekledi. İngil­tere yenilgiye uğradı. Bu sı­rada Fransız donan­masında İngiliz donanmasını yenil­giye uğrattı. Versay Antlaş­ması imzalanarak savaşlara son verildi (1783). Bağım­sızlıklarını kazanan koloniler 1787 yılında federal bir ör­gütlenmeyi benimseyerek ABD­’ni kurdular.

Not: ABD’nin kuruluşuyla sonuçlanan savaşlar sö­mürgeciliğe karşı yapılan ilk bağımsızlık savaşıdır.

FRANSIZ İHTİLALİ (1789)

Nedenleri:

  1. Krallığın halka baskı yapması
  2. Soyluların ekonomik, siyasi ve askeri yetkilere sahip olması
  3. Köylülerin çok ağır vergiler altında ezilmesi
  4. Ticaretle uğraşarak zenginleşen Burjuva sınıfının devlet yönetimine katılmak istemesi, krallığına buna karşı çıkması
  5. Kilise’nin krallığa destek olması ve ayrıcalıklı ko­numa sahip olması
  6. İngiltere’deki meşrutiyet yönetiminin Fransız ay­dınlarınca örnek alınması
  7. ABD bağımsızlık Savaşının ve Amerikan İnsan Hakları Bildirgesinin Fransız halkını etkilemesi
  8. Monteskiyö, Jan Jack Ruso ve Voltair gibi aydın­ların halkı eşitlik ve demokrasi konusunda aydınlatmaları

İhtilâlin Başlaması

Fransız halkı 14 Temmuz 1789’da siyasi tutukluların bulunduğu Bastil hapisanesini basarak, siyasi tutukluları serbest bıraktılar. Fransız İhtilâli siyasi çekişmeler ne­de­niyle aşağıdaki aşamalardan geçmiştir:

  1. Milli Meclis ve Kurucu Meclis Devri

            (1789–1791):

  1. Meşruti Krallık Meclis Devri (1791–1792):
  2. Milli Konvansiyon meclis Dönemi

            (1792–1795):

  1. Direktuvar Devri (1795–1789):
  2. Konsüllük Devri (1799–1804): 

İhtilalin Sonuçları:

  1. Asillerin ve rahiplerin tüm ayrıcalıklarına son ve­rildi.
  2. Mutlak monarşi yıkıldı. Meşruti monarşi kuruldu.
  3. Eşitlik, özgürlük, adalet ve yurttaşlık gibi demok­ratik değerler benimsenmeye ve yaygınlaşmaya başladı.
  4. Burjuva sınıfı siyasal güç kazanmaya başladı.
  5. Meşrutiyet, Cumhuriyet ve demokrasi rejimleri ta­nınmaya başladı.
  6. Ulusçuluk (Milliyetçilik) ideolojisi doğdu. Bu ide­oloji imparatorluklarda yaşayan uluslar tarafından be­nimsendi. Böylece bağımsızlık savaşları başladı. Savaş­lar sonunda ulusal devletler kuruldu.

Not: İngiltere, Fransa, Avusturya ve Rusya gibi sö­mürgeci devletler milliyetçilik ideolojisini Osmanlı İmpara­torluğundaki uluslara benimsettiler. Amaçları Osmanlı’­dan kopardıkları ulusları yeni bir pazar ve sö­mürge ola­rak değerlendirmekti. Ancak sömürgeci devlet­ler kendi sömürgelerindeki milliyetçilik hareketlerini sert as­keri tedbirlerle bastırdılar. Buna rağmen I. Dünya ve II. dünya savaşlarını izleyen süreçte, bu devletlere ait sö­mürge­lerde yaşayan uluslar bağımsızlık savaşları yapa­rak kendi ulusal devlet­lerini kurdular.

Fransız İhtilâl Savaşlar (1792 – 1815)

Nedenleri:

  1. Avusturya ve Prusya krallarının Fransız İhtilâliyle yayılan eşitlik, özgürlük ve meşrutiyet gibi ilkelerin kendi monarşik rejimlerini yıkacağından çekinmeleri ve bu ne­denle Fransa’daki meşrutiyet rejimini yıkmak istemeleri (Bu durum savaşların en önemli nedenidir)
  2. Prusya’nın ihtilâl sırasında kaçan soyluları ve ra­hipleri koruması

3.Avusturya’nın Kral XVI. Lui ile Kraliçe Mari Antu­vent’i desteklemesi

  1. Fransa’daki iktidarı alan meşrutiyetçilerin Avus­turya, Prusya ve Rusya’nın idaresindeki milletlere ba­ğımsızlığı kazandırmak istemesi
  2. Fransa’nın Avrupa’da üstünlük kurmasının iste­meyen İngiltere’nin mutlak krallıkları desteklemesi

6.Fransa’daki meşrutiyete karşı olan Avrupadaki kralların Fransa’da yeniden Mutlak Monarşiyi kurmak is­temeleri

Birinci Bağlaşma (1792)

Bu bağlaşmaya Almanya, Avusturya, Prusya, İngil­tere, Hollanda, İspanya, Napoli ve Sardunya devlet­leri girdiler. Bağlaşmanın amacı Fransa’daki meşrutiyeti yık­maktı. 1793 yılında başlayan savaşlar “Kampo Formiyo antlaşması”yla sona erdi. Fransa toprak ka­zandı. 

İkinci Bağlaşma (1798)

Bu bağlaşmaya İngiltere, Rusya, Avusturya, Napoli ve Osmanlı İmparatorluğu katıldılar. Napolyon Bonapart İngiltere’den Hindistan’ı almak için Mısır üzerinden Hin­distan’a gitmeyi amaçladı. Bunun için Mısır’ı işgal etti. İngiltere ve Rusya Osmanlıyı destekledi. Napolyon ye­nildi ve Mısır’dan çekildi (1801). Fransa El–ariş antlaş­masıyla Mısır’dan çekildi. İngiltere ve Fransa arasında ise Amyen Antlaşması imzalandı (1801

TİLSİT ANTLAŞMASI (1807) 

Napolyon Fransa’da iktidarı ele geçirerek kendisini imparator ilân etti. Napolyon’un imparatorluğunu tanıma­yan başta İngiltere olmak üzere diğer Avrupalı devletler Fransa’ya karşı bireştiler. Bu savaşlar 1805–1815 yılları arasında oldu. Napolyon Prusya’yı, Avusturya’yı ve Rus­ya’yı yendi. Bunun üzerine Napolyon ile Rusya ara­sında Tilsit Antlaşması imzalandı. Fransa imparatoru Napolyon Osmanlı dostluğunu bırakarak, Rusya’nın Osmanlı dev­letinde toprak almasını onayladı. Ayrıca Prusya’nın ve Lehistan’ın paylaşılmasını kabul etti.

Tilsit antlaşmasını kabul etmeyen İngiltere, Fransa’ya karşı deniz ablukası uyguladı. Fransa İmparatoru Napol­yon ise İngiltere’ye karşı kara ablukası başlattı. Ancak Rusya, İngiltere ile ticareti aksayınca İngiltere’ye yaklaştı. napolyon bunun üzerine Moskova’ya kadar ilerledi. An­cak geri dönmek zorunda kaldı. Bu sa­vaşlar Napolyon’un askeri gücünün azalma­sına sebep oldu. Avrupalı devlet­ler Altıncı Bağlaşmayı kurdular ve Fransa’ya girdiler. Na­polyon’un diktatörlü­ğüne son verdi­ler. Fransa’da Meşruti Krallık yeniden ku­ruldu.

VİYANA KONGRESİ (1815)

Nedeni:

Napolyon savaşları yüzünden bozulan Avrupa’nın si­yasal durumunu düzenlemek ve Avrupa haritasını yeni­den belirlemek. Bu kongreye Osmanlı Devleti ka­tılma­mıştır. Kongreye İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya egemen olmuştur. Kongreye Avusturya başba­kanı, Kont Meternih başkanlık etmiştir.

Kongre’nin Sonuçları

  1. İsveç ve Norveç Krallıkları birleşti (Bu birleşik krallık 1830 yılında dağıldı).
  2. Belçika ve Felemenk (Hollanda) birleşti.
  3. Alman prenslikleri ve şehirleri birleşerek Ger­manya konfedarasyonu kurdular.
  4. Fransa ihtilâlden önceki sınırlarına çekildi.

Not: Kongreye egemen olan dört büyük devlet Fransız İhtilâlinin Avrupa’ya yaydığı demokratik nitelikli prensipleri önlemek ve devamını sağlamak için kararlar almışlardır.

RESTORASYON DEVRİ (1815 – 1830) 

Viyana Kongresinden sonra İngiltere, Rusya, Avus­turya ve Prusya Avrupa’da mutlak rejimleri devam ettir­mek için antlaşmalar yapmışlar ve Viyana Kongresinin kararlarını yürütmek amacıyla bağlaşmaları kurmuşlardır. Yapılan bu çalışmalar sürecine restoras­yon devri denil­miştir.

1830 İHTİLALİ

Nedeni

Fransa’da Kralın meşrutiyet yerine mutlak monar­şiyi yeniden kurmak istemesi ve meclisi kapatmak istemesi

Meşrutiyet yanlısı çevreler birleşerek krallara karşı is­yan ettiler. Yeni bir kral seçtiler. Yeni kral meşruti krallı­ğın devamı yönünde kararlar aldı. Liberalizm adı verilen serbest ve özgür bir düşünce akımını benimsendi.

Sonuçlar:

  1. İsveç ve Norveç krallıkları birbirlerinden ayrılarak bağımsız olmaya karar verdiler.
  2. Belçika Hollanda’dan ayrılarak bağımsız oldu.
  3. Liberalizm fikri Avrupa’ya yayılmaya başladı.

1848 İHTİLALİ

Nedenleri:

  1. 1830 İhtilâline rağmen herkese seçim hakkının ta­nınmaması
  2. Sanayi devrimi sonucu doğan işçi sınıfının eko­nomik ve sosyal sorunlarının çözülmemesi ve işçilerin ik­tidara gelmek için Sosyal Partiyi kurmaları

1830 yılından sonra Fransa’da işçilerin iktidarı ele geçirmesini savunan yeni bir siyasi akım olan sosyalizm fikri doğmaya başşladı. Sosyalizm fikri gelişmeye baş­ladı. Sosyalistler, kraldan memnun olmayan liberaller ve katolik partisiyle birleşerek krallığı devirdiler, cumhuriyeti kurdular ve bütün fransızlara seçim özgürlüğünü sağladı­lar. Ayrıca ölüm cezası ve esir ticareti yasaklandı.

SANAYİ DEVRİMİ

James Watt’ın buharlı makineyi icat etmesi başta do­kumacılık ve diğer üretim alanlarında makinenin kul­la­nılmasını sağlayan bir gelişmeyi sağladı. Makineleşme hareketi ilk önce İngiltere’de dokumacılık sektöründe gerçekleşti ve diğer Avrupa ülkelerine yayıldı. Makinenin üretime girmesiyle fabrika­lar kuruldu. Bu süreçte bol mik­tarda hammaddeye ihti­yaç duyuldu. Üretilen malların satılması için pazar ka­zanma mücadelesi başladı.

Sonuçlar :

–          El tezgahları yerine fabrikalar kuruldu.

–          Hammadde ve pazar kazanma rekabeti başladı ve bunun sonucunda sanayileşmiş devletler arasında çekişmeler oldu.

–          Uluslararası ticaret gelişti.

–          Köylerden kentlere göç başladı.

–          İşçi sınıfı ortaya çıktı. İşçi sınıfı ile fabrika sahibi sermayederler arasında çatışmalar başladı. Bu süreçte işçiler çalışma koşularını düzeltmek ve hak ettikleri üc­ret­leri alabilmek için sendikalar kurmaya başladı. Meydana gelen bu olaylar sırasında sosyalizm akımı doğdu.

–          Sanayileşmiş devletlerin sömürgeler kazanmak için rekabet girmeleri Birinci Dünya Savaşının en önemli nedeni oldu.

Uyarı: Osmanlı Devleti Sanayi Devrimine yönelik teknik ilerlemeleri gerçekleştiremedi. Ayrıca kapitülas­yon­lar nedeniyle Avrupalıların ucuza imal ettikleri mallar Osmanlı pazarlarına geldi. Bunun sonucunda Osmanlı ülkesindeki el tezgahları rekabete dayanamadı. Sana­yiye dönüşebilecek atölyeler kapandı.

1848 İhtilali’nin Sonuçları

  1. Fransa’da önce “cumhuriyet” sonra “imparatorluk” süreçleri yaşandı..
  2. İtalya, Prusya, Hollanda ve Belçika’da krallar va­tandaşlara yeni haklar kazandırmak ve demokratik de­ğerleri savunmak zorunda kaldı.
  3. İngiltere’de işçiler çeşitli haklar kazandılar.
  4. Almanya’da ve İtalya’da ulusal birliğin kuruluşu için başa­rılı çalışmalar yapıldı.

ALMAN BİRLİĞİNİN KURULMASI (1871) 

Prusya Kralı I. Vilhelm Alman Prensliklerini Prusya’ya bağlayarak Alman birliğinin kurulmasını hedef­ledi. Bu sü­reçte Avusturya Alman prensliklerinin kendi­sine bağ­la­mayı amaçladı, ancak başarılı olamadı. Fransa ise ku­zeyinde güçlü bir Alman devletini isteme­diğinden Alman birliğinin kurulmasına karşı çıktı. Prusya Fransa’yı yen­dik­ten sonra Alman birliğini kurdu (1871). 

İTALYAN BİRLİĞİNİN KURULMASI (1870) 

Viyana Kongresinden sonra İtalya’da “Yedi İtalyan” krallığı ku­rulmuştu. Bunlardan Piyomente (Sardunya) Krallığı İtalya’nın birliği için savaştı. Avusturya’nın ve Fransa’nın elinde bulundurduğu İtalyan topraklarını aldı. Bundan sonra Orta ve Güney İtalya’daki krallıkları da kendisine bağladı. Bu süreçte Roma’da bu­lunan Papalık hükümeti yıkmayı hedefledi, ancak Fransa’nın engeliyle karşılaştı. Fransa’nın Almanlarla savaşını fırsat bilen Pi­yomente Roma’yı alarak Roma’yı başkent yaptı. Papalık hükümeti tarihe karıştı. Papalığa Vatikan sarayı ve çev­resi bırakıldı.

ÜÇLÜ BAĞLAŞMANIN KURULMASI (1883) 

Almanya siyasi birliğini kurduktan sonra Avrupa’da üstünlük kurmak için önce Rusya ve Avusturya ile dost­luk kurdu. Böylece Rusya, Avusturya ve Almanya ara­sında Üç İmparatorlar Birliği kuruldu (1872).

Almanya 1877–1878 Osmanlı–Rus savaşı sonunda toplanan Berlin Kongresinde Rusya’nın gelecekte Al­manya’nın güçlü bir rakibi olacağını anladı. Avusturya’nın dostluğunu kazandı. İtalya ile Avusturya arasındaki sınır anlaşmazlıklarını giderdi. Böylece Almanya, Avusturya ve İtalya arasında Üçlü Bağlaşma (İttifak) kuruldu (1883).

ÜÇLÜ ANLAŞMANIN KURULMASI (1893–1907)

Üçlü Bağlaşmanın kurulması üzerine Fransa ve Rusya arasında bir anlaşma sağlandı. Rusya’nın Doğu Asya’da Japonlara yenilmesi, Avrupa’daki ko­numunu sarstı. Almanya’nın Rusya’dan güçlü olduğunu düşünen İngiltere, Fransa ve Rusya’nın oluşturduğu gru­buna ka­tılmayı uygun gördü. Bunun sonunda İngiltere, Fransa ve Rusya arasında Üçlü Anlaşma (İtilaf) ku­ruldu.

 

OSMANLI DEVLETİNDE DURAKLAMA DÖNEMİ

OSMANLI DEVLETİNDE 17.Y.Y. SİYASİ DURUM-DURAKLAMA DÖNEMİ

DURAKLAMANIN İÇ NEDENLERİ 

PADİŞAHLARIN VE DEVLET ADAMLARININ  YETERSİZLİĞİ

Orduların başında sefere katılmayan, devlet işleriyle ilgilenmeyen, saraydaki zevkli hayata kendini kaptıran, zayıf iradeli padişahlar yönetimde bulunuyordu. I. Ahmet zamanında şehzadeler, sancaklara gönderilmedi, sa­rayda eğitimleri başladı, bundan dolayı devlet tecrübesi kazana­madılar. Padişahlar niteliksiz olmaya başladı. Bu şart­larda saray görevlileri, yeniçeri ağaları ve ülemalar yö­netime karıştılar.

Devletin önemli görevlerine rüşvetle atamalar ya­pıldı. Yönetimde yolsuzluklar arttı. Halkın devlete güveni azaldı.

İMPARATORLUĞUN YAPISI  VE  KARAKTERLERİNİN BOZULMASI

Devlet mutlakiyetle yönetilen, teokratik bir devletti. İmparatorluk, farklı din ve kültürlerden milletlere dayanı­yordu. Kuvvetli ve eşitlikçi yönetim devam ettiği sürede milletler bir arada rahatça yaşamışlardır. Ancak yönetim bozulunca milletler imparatorluktan ayrılma hareketlerine yöneldiler.

ORDU VE DONANMANIN BOZULMASI

Yeniçeri Ocağına kanuna aykırı asker alındı (III. Mu­rat devrinden itibaren). Yeniçeri Ocağı ile Kapıkulu asker­leri zamanında ulufe (maaş) alamadıklarından ayaklandı­lar. Padişahların ve sadrazamların değiştiril­mesini istedi­ler.

Has, zeamet ve tımar dağıtılmasında rüşvetçi yol iz­lendi. Bu durum dirliklerin işleyişini bozdu. Tımarlı sipahi­lerin sayısı azaldı. Bu durum devletten maaş alan kapı­kulu askerlerinin sayısını arttırdı, tarım ve hayvancılık gerilemeye başladı.

Girit’in fethinden sonra donanmaya  verilen önem azaldı. Denizcilikten anlamayan kişiler donanma teşkila­tına alındı.

EKONOMİ VE MALİYENİN BOZULMASI

Uzun süren savaşlar harcamaların artmasına neden oldu. Ganimetler, vergiler azaldı. Tımar sisteminin bo­zulmasıyla toprak gelirleri azaldı. Her padişah değişi­minde cülus bahşişinin verilmesi hazineyi etkiledi.

Kapitülasyonların Fransa’dan başka diğer ülkelere verilmesi gümrük gelirlerini azalttı. İltizam usulünün bo­zulması para sıkıntısına düşürdü. Ayarı düşük akçe bas­tırıldı, askerler ayarı düşük akçeyle maaş almak iste­medi­ler. Maaşları gecikti. Bu durum isyan etmelerine neden oldu.

İLMİYE SINIFININ BOZULMASI

Medreselerde eğitim bozuldu. Küçük yaşta Müderris “beşik ülemalığı” yapılanlar oldu. Yüksek memurluklar rüşvetle alınıp satılmaya başladı.

DURAKLAMANIN DIŞ NEDENLERİ

 İMPARATORLUĞUN DOĞAL SINIRLARA ULAŞ­MASI

Doğuda Kafkasya dağları, güneyde Umman denizi, Kuzey Afrikada Büyük Sahra ve Atlas Okyanusuna, Av­rupada Baltık Denizine ulaşıldı.

Avrupa’da siyasi ve askeri yönden güçlü Avrupa devletleriyle karşılaşıldı. (Almanya, Lehistan, Avusturya ve İtalyan Cumhuriyetleri, Rusya Çarlığı) doğuda Safevi­ler ile savaşıldı. Avrupanın güçlü devletleri, Osmanlı Devletine karşı ittifak kurdular.

BÜYÜK COĞRAFYA KEŞİFLERİ

İpek yolu ve baharat yolu Avrupalı devletlerin dene­timine girdi. Akdeniz ticareti önemini kaybetti.

Kapitülasyonlar ülkeyi açık pazar haline getirdi. Coğ­rafya keşifleri sonucunda Avrupa devletleri zengin­leşti. Rönesansla birlikte bilim ve teknikte gelişmeye başladı. Osmanlı devleti bu gelişmelere yönelmedi.

XVII.Y.Y. DA OSMANLI DEVLETİNİN SİYASAL DURUMU

OSMANLI–İRAN (SAFEVİ) SAVAŞLARI

(1577–1639):

Amasya anlaşması 1577 yılına kadar barışı devam ettirdi. Başlayan savaşlar 1639 Kasr–ı Şirin anlaşmasına kadar sürdü.

  1. DÖNEM İRAN SAVAŞI (1577 – 1590)

III. Murat Doğu Anadoludaki valilerin isteğiyle sefere karar verdi. İran’daki taht kavgalarından yararlanıldı. So­kullu Mehmet Paşa sefere karşı çıktı. Hazar denizine ka­dar toprak kazanıldı. İranlıların isteğiyle Ferhat Paşa (İstanbul) antlaşması imzalandı.

Azerbeycan, Gürcistan, Luristan, Dağıstan Osmanlı­ların oldu (1590). Osmanlı devleti doğuda en geniş sı­nıra ulaştı. 

  1. DÖNEM İRAN SAVAŞI (1603 – 1611)
  2. Ahmet zamanında Osmanlılar Avusturya ile sava­şıyordu. Anadoluda Celali isyanları vardı. İran Hükümdarı Şah Abbas bundan yararlandı. Ferhatpaşa anlaşmasıyla kaybettikleri yerleri geri aldılar. Nasuhpaşa anlaşması yapıldı (1611). Osmanlılar Ferhatpaşa ile aldıkları top­rakları geri verdiler. İran 200 deve yükü ipek vermeyi ka­bul etti.

III. DÖNEM İRAN SAVAŞI  (1617 – 1618)

  1. Osman zamanında İranlılar Nasuhpaşa anlaşm­sı­nın şartlarını yerine getirmediler. Savaşlar yeniden çıktı. Serav anlaşması imzalandı (1618). İran Nasuh­paşa anlaşmasının şartlarını yerine getirmeyi kabul etti.
  2. DÖNEM İRAN SAVAŞI (1624 – 1639)

Bağdat valisini öldüren Bekir Subaşı adlı isyancı, Osmanlılara karşı, İran devletinden yardım istedi. İran Bağdat’ı işgal etti. IV. Murat Revan ve Bağdat seferle­rini düzenledi. Bağdat geri alındı. Görüşmeler sonucu Kasr–ı Şirin anlaşması imzalandı (1639). Azerbaycan, Revan İran’a bırakıldı. Bağdat Osmanlıların oldu. Zagros Dağları sınır oldu. Uzun süren barış dö­nemi başladı. Bu­günkü Türkiye – İran sınırı çizildi.

GİRİT’İN FETHİ (1645 – 1669)

Girit Venedik tarafından yönetiliyordu. Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika kıyıları arasında önemli bir coğrafi ko­numa sahipti. Adadaki korsanlar Osmanlı gemilerine saldırdılar. Osmanlılar adayı kuşattı. Venedikliler Çanak­kale boğazını ablukaya alarak Girit kuşatmasına yardım gönderilmesini önlediler. Köprülü Mehmet za­manında Venediklilerin ablukası kaldırıldı. Fazıl Ahmet Paşa za­manında ada alındı.

LEHİSTAN SEFERLERİ 

Genç Osman’ın Lehistan Seferi ve Hotin Antlaş­ması: Genç Osman Lehistan’ın Erdel ve Boğdan içişle­rine karışması üzerine sefer kararı aldı. Hotin kalesi ku­şatıldı. Yeniçeriler yapılan meydan savaşında başarılı olamadılar. Lehistan barış istedi. Hotin antlaşması ya­pıldı (1620). Buna göre Lehistan Osmanlı topraklarına saldırmayacak ve Kırıma vergi vermeye devam edecek.

  1. MEHMET’İN LEHİSTAN SEFERİ VE BUCAŞ ANTLAŞMASI

Antlaşması

Lehistan Osmanlı korumasındaki Ukraynadaki Ka­zaklara saldırdı. Lehistan’a sefer düzenledi. IV. Mehmet­’in yönettiği seferde Lehistan topraklarına girildi. Lehis­tan’lılar barış istedi. Bucaş anlaşması imzalandı (1672). Lehistan vergi vermeyi kabul etti. Podolya böl­gesi Os­manlıların oldu. Ukrayna Osmanlı korumasına alındı. Osmanlı vergiden vazgeçti. Leh’liler vergiye bağ­landı. Leh’liler vergi vermeyince savaşlar başladı. Osmanlılar vergiden vazgeçti. Bucaş ikinci defa imza­landı (1676). Bu anlaşma Avrupa’da devlete toprak kazandıran en son anlaşmadır.

 

OSMANLI DEVLETİNDE DURAKLAMA DÖNEMİ

OSMANLI – AVUSTURYA SAVAŞLARI (1593-1699)

  1. DÖNEM AVUSTURYA SAVAŞI (1593 – 1606)

Avusturya Bosna Beylerbeyini Avusturya’ya yaptığı bir akında öldürünce III. Murat savaş ilan etti. Savaşlarda başarılı olunmadı. III. Mehmet savaşları de­vam ettirdi. Sefere çıktı. (Kanuniden itibaren ordunun başında se­fere ilk çıkan hükümdardır.) Haçova Meydan Savaşı (1596) kazanıldı. Eğri, Kanije, Estergon kaleleri alındı. Avusturya’lılar Kanije kalesini geri almak istedi­ler. Kale komutanı Tiryaki Hasan Paşa emrindeki kuvvetlerle ka­leden çıkarak Avusturyalıları yenilgiye uğ­rattı. Bundan sonra Eflak, Boğdan, Erdel yeniden Osmanlı egemenli­ğine alındı. Avusturya barış istedi. İran savaşları ve Ce­lali isyanları nedeniyle barış teklifini Osmanlılar kabul etti. Zitvatorok Antlaşması yapıldı (1606).

  1. Eğri, Kanije, Estergon kaleleri Osmanlıların oldu.
  2. Avusturya bir defaya mahsus olmak üzere büyük miktarda savaş tazminatı verecek.
  3. Avusturya Kralı Kutsal Roma – Cermen İmpara­toru kabul edilecek. Protokol bakımından Osmanlı Padi­şahıyla eşit sayılacak.

Önemi:

Osmanlı’ların 1533 İstanbul anlaşmasıyla Avusturya­’lılara karşı kazandığı üstünlüğü sona erdi.

  1. DÖNEM AVUSTURYA SAVAŞI (1662 – 1664)

Erdel Beyi, Eflak ve Boğdan beylerini kendi tarafına çekerek isyan ettirdi. Köprülü Mehmet Paşa Erdel isya­nını bastırdı. Bu beyliklerin yöneticilerini değiştirdi. Avus­turya’lılar eski Erdel beyinin kışkırtmasıyla Osmanlı top­raklarına doğru saldırılar düzenledi. Fazıl Ahmet Paşa sefere çıktı. Alınması imkansız görülen Uyvar ka­lesi alındı. Avusturya barış istedi. Fazıl Ahmet Paşa sa­vaşa devam etti. Fakat Sen Gotar denilen yerde Osmanlı or­dusu yenild. Avusturya kralının onaylayarak sunduğu antlaşma kabul edildi. (1664) Vasvar Antlaşması.

  1. Erdel Osmanlıların olacak, Avusturya Osmanlıla­rın atandığı beyi tanıyacak.
  2. Uyvar ve Növigrat kaleleri Osmanlıların olacak.
  3. Avusturya savaş tazminatı ödeyecek.

İKİNCİ VİYANA KUŞATMASI (1683)

  1. Avusturya yönetimindeki Macarların bağımsız krallık kurmak istemeleri.
  2. Avusturya Kralının Ortodoks ve Macarları kabul etmeleri

Merzifonlu son bir saldırıyla şehrin alınma durumu varken, saldırmayarak, şehrin kendiliğinden teslimini bekledi. Ancak geçen zamanda Lehistan kuvvetleri Tuna kıyısındaki Kırım Kuvvetlerini yenilgiye uğratarak Viyana önlerinde, Osmanlı kuvvetlerine arkadan saldırdı. Yeni­len Osmanlı kuvvetleri Budine sonrada Belgrata çekildi. IV. Mehmet Merzifonlu Mustafa paşayı idam et­tirdi. Bu yenilgiden sonra Papa Osmanlılara karşı kutsal bağlaş­mayı kurdurdu.

KUTSAL BAĞLAŞMA (1699):

  1. Viyana’da Os­manlılar yenilince Papa Osmanlılara karşı bağlaşmayı kurdurdu. Kutsal Bağlaşmaya Katılan Devletler: Avus­turya, Lehistan, Venedik, Malta ve Rus Çarlığı (sonradan ka­tıldı.)

KUTSAL BAĞLAŞMA DEVLETLERİYLE

SAVAŞLAR

Avusturyalılar Macaristanı, Erdeli, Belgratı alarak Bulgaristana doğru ilerlediler.

Lehliler Podolyayı aldılar, Boğdana girdiler.

Venedikliler Mora Dalmaçya kıyılarına saldırdılar.

II.Süleyman Köprülü Fazıl Mustafa Paşayı sadra­zamlığa getirdi. Avusturyaya saldırıldı. Tuna aşıldı. Bel­grat alındı. Salankamen Savaşı’nda sadrazam Fazıl Mustafa Paşa öldü. Ordu yenildi (1691).

  1. Mustafa’nın Macaristan’a düzenlediği seferde, ya­pılan Zenta savaşında Osmanlı ordusu yenildi. (1697) Ruslar’da Azak kalesini aldı.

KARLOFÇA ANTLAŞMASI (1699):

  1. Mustafa Avusturya ile savaşmak amacındaydı. Köprülü Amcazade Hüseyin Paşa barış taraftarıydı. İngil­tere ve Hollanda devletlerinin aracılığıyla barış ya­pıldı.

Anlaşma; Avusturya, Lehistan, Venedik devletleriyle ayrı ayrı imzalandı. (1699)

  1. Macaristan, Erdel Avusturya’nın oldu. Banat yay­lası, Temeşvar eyaleti Osmanlılara kaldı.
  2. Podolya, Ukrayna Lehistana verildi. lehlilerin Kı­rım hanlığına verdikleri vergi kaldırıldı.
  3. Mora, Dalmaçya kıyıları Venediklilere verildi. Karlofça anltlaşması Osmanlıların ilk toprak kaybet­tiği anlaşmadır. Osmanlı devletinde duraklama devri sona ermiş gerileme devri başlamıştır.
  4. Antlaşma 25 yıl geçerli olacak ve Avusturyanın garantisinde olacak.

İSTANBUL ANLAŞMASI (1700)

Karlofçanın devamı olarak Rusya ile imzalanan ilk Osmanlı Rus anlaşmasıdır.

  1. Rusya İstanbul’da bir elçi bulunduracak. (İlk kez)
  2. Ruslar Kudüse serbestçe gidebilecek.
  3. Azak Kalesi ve çevresi Rusyanın oldu. Dinyeper çevresindeki kaleler Osmanlıların oldu.

İSYANLAR

XVII.yy’da idari, askeri, mali alanlarda bozulmalar yüzünden çıkan isyanlar üç bölüme ayrılır.

1)        İstanbul isyanları

2)        Celâli İsyanları

3)        Bağlı beylik ve özel yönetimli eyalet isyanları

ÖNEMLİ İSTANBUL İSYANLARI

III. MURAT DEVRİ İSYANI:

Asıl neden iktidar mücadelesine girenlerin askeri sı­nıf kışkırtmasıdır.

Yeniçeriler ile sihapilerin ayarı bozuk akçeyle maaş verilmesine karşı çıkmalarından dolayı. İsyana, bazende ulema ve halkta katılmıştır. Yeniçeriler ilk kez Fatih za­manında cülus bahşişi için ayaklanmışlardır. İstekleri karşılanınca her padişah değişiminde ayaklandılar. Bu ni­telikte isyanlar Yavuz, Kanuni, II. Selim zamanında ol­muşur. Sonuçta yeniçeriler devlet içinde önemli büyük kuvvet olduklarını anladılar.

İSTANBUL İSYANLARI :

  1. III. Murat zamanında yeniçeriler ayarı bozuk ak­çeyle ulufe alacaklarını duyduklarında saraya yürüdüler, istek­lerini gerçekleştirdiler. Sipahilerde aynı nedenle sa­raya yürüdüler. Saray görevlileri isyancıları öldürdüler.
  2. Genç Osman’ın Öldürülmesi:

Hotin seferinde yeniçeriler başarısız, disiplinsiz ha­re­ketler gösterince, Genç Osman bu ocağı kaldıracağını söyledi. Yeniçeriler Genç Osmanı öldürdüler. Padişahla­rın dokunulmazlık geleneği bozuldu.

  1. IV. Murat Dönemi’nde:

Yeniçeriler saraya yürümüşler, sadrazamı öldürmüş­ler devlet yönetiminde kendilerine karşı olan devlet adamlarına gözdağı vermişlerdir.

  1. IV. Mehmet Dönemi’nde:

Sipahileri, saray adamlarının devlet yönetiminde oto­ritelerini arttırmalarına tepki gösterdiler. İsyan ederek sa­raya yürüdüler. Saray adamlarının kendilerine teslim edilmesini istediler. Tepki gösterdikleri Saray adamlarını Sultanahmette bir çınar ağacına astılar. (Vakay–i vak­va­kiye)

CELÂLİ İSYANLARI

XVII’da ekonomik durum bozulmuş, uzun süren Avusturya ve İran savaşları maliyeyi olumsuz etkilemişti. Buna bağlı olarak artırılan vergiler pek çok köylünün çiftçilikten, hayvancılıktan uzaklaşmasına neden olmuş­tur. Köylüler maaşlı asker olmaya yöneldi. Eyalet ve sancaklarda maaşlı askerlerin sayısı arttı. Bu askerler maaş alamayınca eşkiyacılığa başladılar. Devlet bu is­yanları bastırınca, halk isyancılarla devlet kuvvetleri ara­sında kaldı. Bazen isyanlara medrese öğrencileri de ka­tılmışlardır.

Nedenleri:

  1. Devlet ve eyalet yönetimlerinin bozulması
  2. Vergilerin ağırlığı, köylünün tarımı bırakması
  3. Ekonominin bozulması, akçenin ayarının bozul­ması
  4. Memuriyetlerin rüşvetle verilmesi
  5. Tımar sisteminin bozulması
  6. Dirliklerini kaybeden sipahilerin ve Haçova sava­şından kaçan askerlerin eşkiyalık yapması, halkı kış­kırt­ması
  7. Devlet görevlilerinin disiplinsizlikleri, rüşvetin yay­gınlaşması

Celâli İsyanlarının En Önemlileri:

Karayazıcı (Abdülhalim), Deli Hasan, Cambolatoğlu, Kalenderoğlu, Katırcıoğlu, Kör Mahmut, Gürcü Nebi, I. Ahmet zamanında Celalilerin kuvvet ve otoriteleri arttı. Veziriazam Kuyucu Murat Paşa sert tedbirlere başvurdu. İsyancılar ortadan kaldırıldı. İsyanların asıl nedenleri üzerinde durulmadığından isyanlar ileride devam etmiş­tir.

Celali isyanlarından biri olan Abaza Mehmet Paşa Genç Osmanın intikamını almak amacıyla yeniçerilere karşı isyan etti. IV. Murat, Mehmet Paşayı haklı buldu. Vardar Ali Paşa ise Deli İbrahimin yanlış yönetimine karşı ayaklanmıştır.

EYALET İSYANLARI

XVII’de devlet otoritesinin zayıflamasından yararla­nan Eflak, Boğdan, Erdel gibi beylikler devletten ayrıl­mak için ayaklandılar. İsyanlar bastırıldı. Yemen, Bağdat, Basra, Trablusgarp gibi uzak eyaletlerde de yerli dere­beylerin bağımsız hareket etmeleriyle başladı. İsyanlar daha sonra bastırıldı.

DURAKLAMA DÖNEMİ ISLAHATLARI

Avrupadaki gelişmelerden yararlanma olmamıştır. Islahatlar kişilere bağlı olarak yapılmış, kişilerin etkinliği sona erince ıslahatlar duraksadı. Köklü değişiklik yapıl­mamıştır. Devletin düzenini sağlamak için kaba kuvvete baskıya başvurulmuştur. Devletin gerilemesi geciktirilmiş oldu. İlerleme sağlanamadı. Başlıca islahatçı padişah ve devlet adamları şunlardır:

Kuyucu Murat Paşa

  1. Ahmetin Veziriazamıdır. Celali ayaklanmalarını şid­detle bastırmıştır. Huzursuzluklar önlenemedi. Çünkü is­yanların siyasi ve ekonomik nedenleri ortadan kaldırı­la­madı.
  2. Osman (Genç)

Lehistan seferinde Hotin kalesi kuşatılmış, alına­ma­mıştı. Başarısızlığı Yeniçerilerle Kapıkulu sipahilerin­den kaynaklandığını açıkladı. Geleneğe aykırı olarak sa­ray dışı evlilik yaptı. Sarayı halka açtı. Şeyhülislamların kadı, müderris atama yetkilerini aldı. Çıkarcı İlmiye sınıfını et­kisizleştirmeye çalıştı. Yeniçerileri ve sipahileri kaldır­maya karar verdi. Fakat genç ve tecrübesiz oluşu, ge­rekli kadroya sahip olmayışı fikirlerini zamansız açıkla­ması çıkarı bozulabilecekler tarafından öldürülmesine neden oldu.

  1. Murat

İçkiyi yasakladı. Rumeli’de Anadolu’da sipahileri saydırdı. Eyalet isyanlarını bastırdı. Devletin gerilemesi­nin asıl nedenleri üzerinde durdu. Devlet adamlarından bozulmanın nedenleri ile ilgili raporlar aldı. En önemlisi Koçibey raporudur.

Tarhuncu Ahmet Paşa

  1. Mehmet zamanında Sadrazamlığa getirildi. Görev alırken Girit sorunu, donanmanın ve Maliyenin düzeltil­mesi için başarılı çalışmalarda bulunacağını be­lirtti. Has ve Zeametleri hazineye bağladı. Gelir ve gider­leri göste­ren bir bütçe hazırladı. Sarayda çıkarları bozu­lanların en­trikaları sonucu öldürüldü.

Köprülüler Devri:

Köprülü Mehmet Paşa Sadrazamlık görevi teklif edildiğinde ancak kendisinin koşulları benimsenirse gö­rev alabileceğini belirtti. Koşulları şunlardır:

  1. Saray devlet işlerine karışmayacak
  2. Devlet işleriyle ilgili olarak sunduğu öneriler kabul edilecek
  3. Devlet memurluklarına istediği kimseler atanacak
  4. Kendisi hakkında şikayet olduğunda veya gö­revde alınacağı sırada savunmasi istenecek. İlk defa bir sadrazam bu şekilde tam bağımsız olarak göreve atan­mış oldu. Sipahilerin isyanını bastırdı. Eflak ve Boğdan beylerini isyana teşvik eden Patriki idam ettirdi. Celali is­yanlarını bastırdı. Güvenliği sağladı. Her türlü alanda devletin düzenini yeniden kurdu. Köprülü Ahmet Paşa, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Köprülü Fazıl Mustafa Paşa devletin düzenini koruyucu çalışmalarda bulundu­lar. Devlet 16.yy.daki gücüne ulaştı.
  5. AHMET’İN SALTANAT HUKUKUNDA YAPTIĞI

DEĞİŞİKLİKLER

Fatih Kanunnamesindeki devletin düzeni ve devamı için kardeş katli maddesini değiştirdi. Osmanlı Haneda­nından yaşlı ve akıllı olanın (erşet ve ekber olan) padişah olması kanunu kabul etti. Şehzadelerin sancak valisi ol­malarını yasakladı. Böylece şehzadelerin san­cak­larda taht yarışmalarına girmeleri önlendi. Şehzadelerin sa­rayda yetiştirilmeleri kararlaştırıldı. Ancak bu durum ile­ride padişah olabilecek şehzadenin devlet yönetimi ile ilgili bilgiler kazanmasını önledi. Saraydaki baskılı eğitim, entrikalar şehzadelerin ruh sağlıklarını bozdu.

OSMANLI DEVLETİNDE GERİLEME DÖNEMİ

GERİLEME DÖNEMİ PADİŞAHLARI

  1. II. Mustafa (1695–1703)
  2. III. Ahmet (1703–1730)
  3. I. Mahmut (1730–1754)
  4. III. Osman (1754–1757)
  5. III. Mustafa (1757–1774)
  6. I. Abdülhamit (1774–1789)
  7. III. Selim (1789–1807)

GERİLEME DÖNEMİNİN ÖZELLİKLERİ

–          Karlofça Antlaşmasıyla Avusturya, Lehistan ve Venedik’e verilen toprakların geri alınması amaçlanmış­tır.

–          1700 İstanbul Antlaşmasıyla Rusya’ya verilen Azak’ın geri alınması hedeflenmiş ve Rusya’nın Karade­niz’de kuvvetlenmeye başlamasının engellenmesi amaçlanmıştır.

–          Ordunun kuvvetlenmesi için Avrupa ordul düzeni ve tekniği örnek alınmıştır.

–          Askeri yenilikler Yeniçeriler tarafından tepkiyle karşılanmıştır.

–          Avusturya, Venedik, Lehistan, Safevi ve Rusya devletleriyle savaşılmıştır.

–          Fransa’ya verilen kapitülasyonlar sürekli hale gelmiştir. Kapitülasyonlar diğer Avrupa devletlerine ve­rilmiştir. Bunların sonunda gümrük gelirleri azalmış ve ülke Avrupalıların açık pazarı haline gelmiştir.

–          İlk kez Avrupa’daki bazı teknik gelişmelerden ya­rarlanılmaya başlanmıştır.

–          Osmanlı yönetimi kaybedilen toprakların geri alı­namaması ve toprak kaybının devam etmesi üzerine Av­rupa devletleri arasındaki çatışmalardan yararlanarak el­deki toprakları korumaya çalışmıştır. Osmanlının bu poli­tikasına “denge politikası” adı verilmiştir.

 

OSMANLI–RUS SAVAŞI VE PRUT ANTLAŞMASI

Savaşın Nedenleri:

  1. Rusya’nın Lehistan’ı almasına karşı çıkan İsveç Kralı’nın Osmanlı ülkesine sığınmak zorunda kalması
  2. Rusya’nın İsveç Kralını yakalamak bahanesiyle Osmanlı topraklarına saldırması
  3. Rusların Eflâk, Boğdan Beylikleriyle Sırp ve Kara­dağlıları Osmanlı’ya karşı kışkırtması
  4. Osmanlıların 1700 İstanbul antlaşmasıyla Rus­yaya kaptırdığı Azak kalesini almak istemesi

Baltacı Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı or­dusu Rus ordusunu Prut ırmağı yakınında kuşattı. Rusya barış teklif etti. Baltacı Mehmet Paşa Yeniçerilere güve­neme­diğinden barış önerisini kabul etti.

Prut Antlaşmasına Göre (1711)

  1. a) Azak kalesi Osmanlı devletinin olacak
  2. b) İstanbul’daki Rus elçiliği kaldırılacak
  3. c) Rusya Lehistan’a müdahale etmeyecek
  4. d) İsveç kralı ülkesine serbest dönecek

MORA’NIN GERİ ALINMASI

Venedikliler, Rusların teşvikiyle isyan eden Kara­dağlılara yardım etmişlerdi. Bu sırada Mora halkı da Ve­nedik baskısına karşı Osmanlı Devletinden yardım is­te­mekteydi. Ayrıca Venedik Akdeniz’de Osmanlı Devletine karşı yapılan korsanlık hareketlerini destekli­yordu. Bu olumsuzluklar üzerine Osmanlı Mora’yı aldı (1715). Ay­rıca Dalmaçya kıyılarında yeniden toprak ka­zandı.

OSMANLI–AVUSTURYA SAVAŞI VE

PASAROFÇA ANTLAŞMASI (1718)

Nedenleri:

1.Avusturya’nın Karlofça Antlaşmasının garantörü olarak Mora’nınve Dalmaçya kıyılarını Venediklilere geri verilmesini istemesi (Karlofça Antlaşmasının Avusturya’­nın garantisinde 25 yıl sürmesi kararlaştırıl­mıştı)

  1. Osmanlı Devletinin Avusturya’nın isteklerine karşı çıkması

Avusturya’nın tehdidi üzerine, Osmanlı Avusturya’ya savaş açtı. Osmanlı ordusu Macaristan’da yapılan Pe­tervaradin Savaşını kaybetti (1716). Sadrazam Nev­şehirli Damat İbrahim Paşa barış yapılmasını uy­gun gördü. İngiltere ve Felemenk (Hollanda) hükümetle­rinin araya girmesiyle Pasarofça Antlaşması imzalandı (1718). Antlaşmaya göre;

  1. Yukarı Sırbistan, Belgrat ve Küçük Eflâk Avusturya­’ya verilecek
  2. Mora yarımadasıve Girit limanı Osmanlılarda ka­lacak
  3. Bosna ve Arnavutluk kıyılarındaki bazı limanlar Venediklilerin olacak

1724 İSTANBUL ANTLAŞMASI

Antlaşma Ruslarla yapılmıştır. Antlaşmanın yapılma­sına yol açan gelişmeler şun­lardır:

  1. Safevilerin Azerbeycan’da ve Afganistan’da is­yan­larla karşılaşması
  2. Safevilerin isyanı bastırmakta zorluk çekmesi
  3. Rusların Kafkasya’ya girmesine karşı olan Os­manlı Devletinin Azerbeycan’a asker göndermesi
  4. Rusların, Osmanlıların Kafkasya’ya girmesine bü­yük tepki göstermesi

Osmanlı ve Rusya arasında savaş hali ortaya çı­kınca Fransa araya girdi. İstanbul Antlaşmasının ya­pılmasını sağladı. Antlaşmaya göre

  1. a) Dağıstan ve Hazar kıyıları Rusya’nın olacak
  2. b) Karabağ, Revan, Tebriz ve Gence Osmanlıların olacak

Not: 1724 İstanbul antlaşması Osmanlıların ve Rus­ların ilk defa uluslararasında işbirliğini ortaya koyan bir anlaşma oldu.

OSMANLI–İRAN SAVAŞLARI VE

  1. KASR–I ŞİRİN ANTLAŞMASI (1746)

Nedeni:

Safevilerin 1724 İstanbul antlaşmasıyla topraklarının Osmanlı ve Rusya arasında paylaşılmasına tepki gös­termesi.

Safeviler Osmanlıların aldığı toprakların bir bö­lümünü geri aldı. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Savaş kararı alınmasına rağmen gereken hazırlıkları yapma­ması nedeniyle tepkiyle karşılandı. Bu durum Pat­rona Halil isyanının bir nedeni oldu. İsyan’da Nevşehirli İb­rahim Paşa öldürüldü, III. Ahmet’in yerine I. Mahmut Padişah oldu. Bu süreçte Safevilerle savaş sür­dürüldü. Safeviler barış istedi. Ahmet Paşa Antlaşması imza­landı (1732). Antlaşmaya göre

  1. Dağıstan ve Tiflis Osmanlıların olacak
  2. Tebriz, Kirmanşah ve Hemedan Safevilere ait olacak

Afşar Türklerinin önderlerinden olan Nadir Han Ah­met Paşa antlaşmanın Safevi Devletinin aleyhine ol­du­ğunu belirterek, hükümdarı iktidardan indirerek “Şah vekili” ünvanını aldı. Osmanlı Devletine savaş açtı. Os­manlılara karşı başarılı seferler yaptı. Bağdat’ı almak is­tediğinde yenilgiye uğradı. Nadir Han savaşları sona er­mesi için barış yapılmasını istedi. Osmanlı yönetimi Avusturya ve Rusya savaşları nedeniyle barış teklifini kabul etti. 1639 yılında IV. Murat zamanında yapılan Kasr–ı Şirin antlaşması esas tutularak antlaşma yapıldı. (1746). Bu antlaşmadan sonra günümüze kadar süren bir barış dönemi başladı.

Not: Ahmet Paşa Antlaşması uygulanmamıştır.

OSMANLI RUS VE AVUSTURYA SAVAŞLARI

BELGRAT ANTLAŞMALARI

Savaşın Nedenleri

  1. Rusya ve Avusturya’nın Osmanlı topraklarını ele geçirmek için aralarında gizli anlaşma yapmaları
  2. Rusya’nın Kırım’ı almak ve Osmanlı Ortodokslarını kendisine bağlamak istemesi

3.Avusturya’nın Sırbistan’ı ve Bosna ve Hersek’i almayı amaçlaması

  1. Rusya’nın, Osmanlılara İran savaşı için yardıma giden Kırım kuvvetlerini engellemesi
  2. Rusya’nın Kırım’a saldırmaları ve Lehistan’a ege­men olmayı amaçlaması

Osmanlı Rusların Kırım’a girmeleri üzerine, Rusya’ya savaş ilân etti. Osmanlı birlikleri Rusları Kırım’dan çıkar­dı­lar. Diğer taraftan Bosna’yı almak isteyen Avusturya yenilgiye uğradı. Osmanlılar karşı taarruzla Belgrat’ı geri aldılar. Fransa’nın araya girmesiyle Avusturya ve Rusya ile Belgrat Antlaşmaları imzalandı. 

AVUSTURYA İLE İMZALANAN BELGRAT

ANTLAŞMASI (1739)

Avusturya Temeşvar dışında Pasarofça antlaşması ile Osmanlılardan aldığı yerleri geri verdi. Rusya Avus­turya’nın savaştan çekilmesiyle yalnız kaldı. Bu sı­rada İsveç’te Osmanlı devletinden yana savaşa hazır­landı. Bu durum karşısında Rusya Fransa’nın aracılığıyla İkinci Belgrat Antlaşması imzalandı (1739). Antlaşmaya göre

  1. a) Azak kalesi yıkılacak, fakat Azak Rusya’nın ola­cak
  2. b) Rusya, Karadeniz’de savaş ve ticaret gemisi bu­lundurmayacak
  3. c) Rus çarı protokol bakımından Avusturya impara­toruna ve Fransa kralına eşit sayılacak

Rusya ile yapılan bu antlaşmanın ortaya koyduğu kazançlar şunlardır:

–          Karadeniz Rusya’ya kapatıldı.

–          Rusya’nın Avrupa’nın güçlü devletlerinden biri ol­duğunu Osmanlı kabul etti.

 

 

OSMANLI – RUS SAVAŞI (1768 – 1774)

Nedenleri

1)        Çariçe II. Katerina’nın Petro’nun yayılmacı politi­kasını izlemesi.

2)        Rusyanın Lehistanın içişlerine karışması ve ege­menliğine almak istemesi

3)        Rusyanın Karadenize inmek Kırım ve Kafkasya’yı almak istemesi

4)        Balkanlarda Rusya’ya bağlı krallıklar kurmak Ka­radağlıları ve Bosnalıları Osmanlılara karşı ayaklan­dır­mak.

5)        Leh yurtseverlerinin Rusya’nın kendinden yana kral seçtirmesine karşı Rusya’ya direniş göstermeleri, Osmanlıdan yardım istemeleri.

6)        Lehli yurtseverlerin Osmanlı topraklarına sığın­ma­ları ve Rusların izlemek bahanesiyle Osmanlı toprak­la­rına girmesi.

Rus kuvvetleri Kafkasya, Gürcistan, Ukrayna ve Ba­sarabya üzerine yürüdü.

Hotin kalesini alarak Eflak, boğdanı istila ettiler, Yaş ve Bükreşi aldılar.

Osmanlıdan yardım alamayan Kırım, Rus işgaline uğ­radı. 1771 yılında Baltık denizine de hazırlanan Rus do­nanması İngilizlerin yardımıyla Akdenize gelerek Mora Rumlarını ayaklandırdı, isyan bastırılınca Ege Denizinde Osmanlı donanmasına saldırdılar. Çeşmede Osmanlı donanmasını yaktılar (1771). Ruslar Ege Denizine ege­men oldular.

Prusya Kralı II. Frederik savaşa son vermek için Rusya ile görüşmelere başladı. Ancak anlaşma sağlan­mayınca savaş yeniden başladı.

Ruslar, Rusçuk ve Silistreyi işgal ettiler, Akdenizdeki donanmaları da Mısır’da isyancılara yardım etti. III. Mus­tafa öldü, yerine I. Abdülhamit geçti.

Ruslar Şumnu yöresinde Osmanlı ordusunun üze­rine yürüdüler. Sadrazam Muhsinzade Mehmet paşa güçlü Rus ordularına karşı konulmayacağını gördü. Barış iste­mek zorunda kaldı. Küçük Kaynarca Antlaşması imza­landı. (1774) 

Küçük Kaynarca Antlaşması Şartları  (1774)

1)        Kırım’a bağımsızlık verilecek, Kırım Hanları din bakımından Osmanlı halifesine bağlı kalacak.

2)        Kerç, Yenikale, Kılburnu Kaleleri ile Azak çevresi Rusya’ya verilecek.

3)        Rusya işgal ettiği Eflak, Basarebya ve Ege adala­rından geri çekilecek.

Ancak Osmanlı devleti bu yörelerde af ilan edecek, halktan vergi almayacak, halka din mezhep özgürlüğü tanıyacak, Rus hristiyanları ve rahipleri kutsal yerleri serbestçe ziyaret edebilecek.

4)        Ruslar Karadeniz ve Akdeniz’de Osmanlı liman­la­rında serbestçe ticaret yapacaklar, Fransa, İngiltere’ye tanınan kapitülasyonlardan yararlanacak.

5)        Ruslar uygun buldukları yerlerde konsolosluklar açabilecekler. İstanbul’da sürekli elçi bulunduracaklar.

6)        Ruslar, Osmanlı uyruğundaki Ortadokslarla Eflak ve Boğdan beyliklerinin haklarını koruyacaklar.

RUSLARIN KIRIMI İŞGALLERİ VE AYNALIKAVAK TENKİHNAMESİ (SÖZLEŞMESİ) (1779) 

Ruslar Küçük Kaynarca antlaşmasından sonra Kırı­mın işlerine karıştılar. Destekledikleri Şahingirayı han seçtirmek için Kırıma ordu gönderdi. Şahingiray’ı zorla Han seçtirdiler.

Osmanlı Devleti Şahingirayın Hanlığını tanımadı. Sa­vaş tehlikesi belirince Fransa araya girdi, antlaşma ya­pıldı. Antlaşmaya göre

1)        Ruslar kırımda askerlerini çekecekler.

2)        Osmanlı Devleti de Şahin Girayın Hanlığını tanı­yacak.

OSMANLI RUS VE AVUSTURYA SAVAŞLARI (ZİŞTOVİ – YAŞ ANTLAŞMALARI)

Nedenleri

1)        Rusyanın Kırımı kendisine bağlamak için Kırıma ordu göndermesi

2)        Rus çarı II. Katerine ile Avusturya Kralının Os­manlı devletini paylaşma planları. Bu paylaşma pla­nına göre:

  1. a) Hotin, Küçük Eflak, Sırbistan, Bosna, Hersek, Dalmaçya kıyıları Avusturya’nın olacak.
  2. b) Boğdan ve bir kısım Eflak topraklarında Rusya, Dakya adıyla devlet kuracak.
  3. c) Osmanlılar Rumeliden çıkarılacak, İstanbul alına­cak Bizans devleti yeniden kurulacak.

3)        Paylaşma planını öğrenen İngiltere’nin Osmanlı devletini kışkırtması

4)        Rusya ve Avusturyanın kuvvetlenmesini isteme­yen Prusyanın Osmanlı devletini kışkırtması.

Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş açtı, iki cephede savaşmak zorunda kaldı. Savaşlar sürerken 1. Abdül­hamit öldü, yerine III. Selim geçti (1789).

Avusturya Fransa’da olan 1789’da ihtilal ile ilgilendi.

Avusturya Belgrat’a girdi. Prusya, Avusturya – Rus-ya ittifakının daha fazla ilerlemesini istemiyordu. Prusya Osmanlı devletiyle bağlaşma yaptı. Prusya Avusturya’yı barışa zorlamak için ordularını harekete ge­çirdi. Yerkökü kalesini almak isteyen Avusturya ordusu yenilgiye uğ­radı. Rusya’dan ayrılan Avusturya Ziştovi antlaşmasını imzaladı 1791:

1)        Avusturya savaşta aldığı yerleri geri verecek.

2)        Orsova, Ünna ırmağı çevresi Avusturya’ya bıra­kıldı.

YAŞ ANTLAŞMASI (1792)

Rusya Osmanlı Devletinden bir çok kaleleri almıştı. (Bender, Kili, Akkerman) Zişotvi antlaşmasının imzalan­masıyla yalnız kalan Rusya barış istedi. 1792 Yaş Ant­laşması imzalandı:

1)        Kırım’ın Rusya’ya ait olduğu kabul edildi.

2)        Rusya işgal ettiği yerleri boşaltacak, Osmanlı Ef­lak ve Boğdan’a verdiği imtiyazları yenileyecek.

3)        Doğuda Osmanlı – Rus savaşı çıkmadan önceki sınır aynen kalacak.

4)        Ruslar Akdenizde ve Ege Denizinde rahatça tica­retlerini sürdürecekler.

Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti’nin gerileme devri sona erdi. Dağılma devri başladı.

DAĞILMA VE ÇÖKÜŞ DÖNEMİ

DAĞILMA (PARÇALANMA) VE ÇÖKÜŞ  DÖNEMLERİNİN PADİŞAHLARI ŞUNLARDIR:

  1. III. Selim (Gerilemenin son, Parçalanma dönemi­nin ilk padişahıdır (1807 – 1808).
  2. IV. Mustafa (1807 – 1808)
  3. II. Mahmut (1808 – 1839)
  4. Abdülmecit (1839 – 1861)
  5. Abdülaziz (1861 – 1876)
  6. II. Abdülhamit (1876 – 1909)
  7. V. Mehmet Reşat (1909 – 1918)
  8. IV. Mehmet Vahdettin (1918 – 1922)

DAĞILMA VE ÇÖKÜŞ DÖNEMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ 

–          Osmanlı Devleti Rusya, İngiltere ve Fransa’nın sömürgeci saldırılarıyla toprak kaybına uğramıştır.

–          Osmanlı Devleti topraklarını tek başına koruya­mamıştır. Bu nedenle Avrupalı devletlere karşı denge politikası izlemiştir.

–          Avrupalı Devletler Osmanlı Devletinin topraklarını paylaşma politikasını “Şark Sorunu” olarak nitelemişler­dir.

–          Osmanlı yönetimi milliyetçilik hareketleriyle toprak kaybını önlemek batılı anlamda hukuki ıslahatlara yö­nelmiş ve meşrutiyet yönetimini kurmuştur.

–          Kapitülasyonlar ve Duyun–u Umumiye teşkilatının kuruluşuyla Osmanlı Devleti Avrupalı sanayileşmiş dev­letlerin açık pazarı ve yarı sömürgesi haline gelmiştir.

OSMANLI – FRANSIZ İLİŞKİLERİ VE NAPOLYON’UN MISIR’I İŞGALİ 

1739 Belgrat antlaşmasının imzalanmasında yararı görülen Fransa’ya 1740 yılında Kapitülasyonlar sürekli olmak koşuluyla genişletilerek verildi. I. Mahmut zama­nında sürekli verilen kapitülasyonlar Fransa’nın diğer devletlerden üstün olmasını sağladı.

Fransa’da 1789 yılında olan ihtilalle yeni bir rejim ik­tidara geldi. Avrupalı devletler bu rejime karşı cephe alır­ken Osmanlı devleti Fransa’ya dost olduğunu gös­ter­mişti. 3. Selim Nizam–ı Cedit yeniliklerinde Fransa’dan destek almıştı. Direktuvar hükümeti zama­nında Fransa, Osmanlı devletine karşı politikasını değiş­tirdi. Mısır’ı al­mayı planladı.

MISIR’IN İŞGALİNİN NEDENLERİ

1)        İngiltere ile yaptığı savaşlarda Hindistan’ı İngilte­re­’den almayı amaçladı. Böylece İngiltere’yi ye­nebi­le­cekti.

2)        Avusturya ve Rusya tarafından yıkılacağını dü­şündükleri Osmanlı topraklarından pay almaktı.

Napolyon Bonopart başkomutanlığında Fransız or­dusu Kahire’yi işgal etti. (1789) İngiltere ve Rusya Os­manlı devletine yardım önerdiler. Rusya yardım amacı ile gel­mesine rağmen Ege’de bazı adaları işgal etti.

Amiral Nelson komutasında İngilizler Fransız do­nanmasını Ebukır limanında yaktı. Napolyon donanma­sının yakılması üzerine Osmanlıyı barışa zorlamak için Akka kalesini kuşattı. Cezzar Ahmet Paşa komutasın­daki Nizam–ı Cedit askerleri Napolyon kuvvetlerini ye­nilgiye uğrattı. Osmanlılar Mısır’a ordu gönderdi. Napolyon Mısır­’dan ayrıldı. İngiliz ve Osmanlı kuvvetleri karşısında zor duruma düşen Fransızlar El – Ariş mu­kavelesini imzaladı 1801

1)        Fransa Mısır’ı boşaltacak

2)        İngilizlerde Fransız askerlerini Fransaya taşıya­cak

İngiltere Mısır’ın önemini kavradı. Stratejik Malta ada­sını aldı. Doğu ticaretini tehdit eden Fransa etkisiz­leşti­rildi. Böylece Osmanlı devletinin kendi gücü ile top­rakla­rını koruyamadığı anlaşıldı.

XIX. YY. BAŞLARINDA OSMANLI–FRANSIZ, RUS VE İNGİLİZ İLİŞKİLERİ

Avrupa’da meydana gelen olaylar Osmanlı Devletini yakından etkilemiştir. Bu olaylar şunlardır:

  1. Napolyon kendisini İmparator ilân ettiğinde Fransa, İngiltere ve Rusya tarafından tepkiyle karşılandı.
  2. Napolyon Mısır’ın işgali nedeniyle bozulan Os­manlı–Fransız dostluğunu yeniden kurmaya başladı.
  3. İngiltere ve Rusya Avrupa’da rekabet halinde ol­dukları Fransa’nın Osmanlı Devletine yaklaşmasını çı­kar­larına aykırı buldular.
  4. İngiltere ve Rusya Osmanlı Devletine baskı yapa­rak, Osmanlıyı Fransa’dan ayırmayı amaçladılar. III. Se­lim bu baskılara karşı çıktı.
  5. Rusya Osmanlı aleyhine yerleştiği Ege adala­rında, Mora’da, Sırbistan’da, Eflakta ve Boğdan’da Os­manlı aleyhinde panislavizm propagandasına girişti.

OSMANLI – RUS VE İNGİLİZ SAVAŞLARI 

Avrupa’da meydana gelen olaylar Osmanlı–Rus ve Osmanlı–İngiliz ilişkilerinin bozulmasına neden olmuştur. Bu durumun oluşumunda sırasıyla aşağıdaki olaylar ya­şanmıştır.

  1. Fransa’da iktidarı ele geçiren Napolyon Bonapart İmparatorluğunu ilân etmişti. İngiltere ve Rusya Napol­yon’un iktidarını tanımadılar. Bunun üzerine Napolyon İngiltere ve Rusya’ya karşı savaş başlattı.
  2. İngiltere ve Rusya Osmanlı’ya baskı yaparak kendilerinden yana olmasını istediler. Padişah III. Selim Rusya’nın Balkanlar’da izlediği Panislavizm propagan­dası nedeniyle Rusya’ya karşı tepki içerisindeydi. Bu ne­denle III. Selim Rusya’ya güvenmiyordu. Baskılara rağ­men Napolyon’un iktidarını tanıdı. Bunun üzerine İngil­tere ve Rusya Osmanlı Devletine savaş açtı.
  3. Fransa İmparatoru Osmanlı–Rus ve Osmanlı–İngiliz Savaşını fırsat bilerek Rusya’ya savaş açtı ve Rusya’yı yenilgiye uğrattı. Bu savaşın sonunda Tilsit antlaşması imzalandı. Napolyon Bonapart antlaşmada Rusya’nın Osmanlı Devletinden toprak almasını kabul etti. II. Mahmut Fransa’nın bu ikili politikasına tepki göte­rerek Rusya ile Bükreş Antlaşmasını imzaladı.

BÜKREŞ ANTLAŞMASI (1812)

  1. Ruslar Eflak ve Boğdanı geri verdi. Besarabya Rusya’ya kaldı.
  2. Prut nehri sınır oldu. Ruslar Tuna’da serbest tica­ret yapacak.
  3. Sırplar içişlerinde serbest bırakılacak.

Not:

–          Bükreş antlaşması Sırpların Osmanlıya sadece vergi veren bir toplum haline gelmelerine neden oldu. İlk kez Balkanlı bir toplum Rusyanın baskısıyla ayrıcalık ka­zandı.

–          Ruslar Tuna’da ticaret gemisi görüntüsü altında askeri gemi dolaştırmaya başladılar.

OSMANLI DÖNEMİNDE ULUSÇULUK HAREKETLERİ

SIRP İSYANI (1806 – 1830): 

Sırbistan Fatih zamanında Osmanlı devletine katıl­mıştı. Osmanlıların Hristiyanlara din ve kültürel özgürlük­lerine karışmamaları Sırpların devlete bağlı kalmalarına yardımcı olmuştu. XVIII yy. boyunca Osmanlı Rus ve Avusturya savaşları Sırp topraklarında olmuş ve yaşam­ları zorlaşmış ayrıca diğer Avrupalı milletlerle ilişkileri ge­lişmişti.

Osmanlı merkezi yapısının bozulmasıyla Sırbistanı yöneten Dayı denilen yeniçeri kodamanları Sırplara bas­kıda bulunmaya başladılar. Sırplar yönetimden uzaklaş­maya başladılar. Ruslar ve Avusturyalılar Sırplara milliyet ve özgürlük fikirlerini kabul ettirdiler ve kışkırtmaya baş­ladılar. Sırplar Bükreş antlaşmasına da­yanarak Kara Yorgi liderliğinde bağımsızlık istediler. Kara Yorgi Avus­turya’ya kaçtı. Sırpların başına Miloş İbronoviç geçti. Osmanlı devleti Rusya’nın işe karışma­masını ön­lemek için Miloşu prens (baş Knez) olarak ta­nıdı. Yönetimde Osmanlıya bağlı imtiyazlı Sırbistan prensliği kuruldu. (1816) Ruslarla yapılan Edirne antlaş­masıyla (1829) Sırbistan Osmanlıya bağlı, içişlerinde serbest bir devlet haline geldi. Tam bağımsızlığını 93 Harbi sonunda yapı­lan Berlin antlaşmasıyla kazandı (1878).

YUNAN İSYANI VE YUNAN DEVLETİNİN KURULMASI (1820 – 1829) 

Fransız ihtilalinin fikirlerini benimseyen Rumlar Rus­ya’nın yardımıyla Etniki Eterya cemiyetini kurdular.  Bu cemiyetin esas amacı Bizans devletini yeniden kur­maktı. İstanbul’daki Patrik ve Rusya bu cemiyeti destek­ledi. Aleksandr İplisanti başkanlığında bu cemiyet Rumları is­yana hazır­ladı. Yanya valisi Tepedelenli Ali paşa Rum­lara fırsat vermiyordu.

Tepedelenli Ali Rumların siyasi çalışmalaını II. Mah­mut yönetimine bildirdi. Fakat yönetim bu konuda gerekli dikkatli bir çalışma göstermedi. Tepedelenli Ali Paşanın kendi başına hareket etmesi üzerine, II. Mahmut ceza­landırılmasını istedi. Ali Paşa isyan etti. Bu isyan Rumla­rın rahat çalışmalarına yaradı.

Etniki Eterya başkanı Aleksandr İplisanti Rusya’dan gelecek yardımı da düşenerek Eflak ve Boğdan’da hare­kete geçilmesini uygun gördü. Böylece Romenlerle Sırpları ve Bulgarları isyana katmayı amaçladı. Ancak planları gerçekleşmeyince İplisanti Avusturya’ya kaçtı.

Mora Rumları 1821 ayaklandılar, isyan adalara ya­yıldı.

İsyanın bastırılmasında güçlük çekince Mısır valisi Mehmet Ali Paşadan yardım istendi. Mehmet Ali paşa Mora ve Girit valilikleri kendisine verilirse yardım edece­ğini bildirdi. İsteği kabul edildi. Mehmet Ali Paşa oğlu İb­rahim paşa idaresinde kuvvetli bir donanmayı gön­derdi. Morada ve adalarda isyan bastırıldı.

NAVARİN OLAYI (1827) 

Yunan isyanını para ve silah bakımından destekle­yen İngiltere ve Rusya, İbrahim paşanın Moradaki halka baskıda bulunduğunu belirterek Sen – Petersburg şeh­rinde toplandılar. “Yunanistanın, Osmanlıya vergi ile bağlı mustaki bir devlet olması ve Osmanlıların Yunanis­tan’dan çıkarılması” kararını aldılar. Bu karar bağımsız Yunanistanın kurulması yolunda atılan ilk adımdı. Avus­turya bu konudaki kararı ret etti, çünkü Yunan devletinin kuruluşu Rusyanın güdümünde gerçek­leşmiş olacaktı.

İngiltere, Rusya ve Fransa Osmanlı devletine bir ülti­matom vererek Yunanistana bağımsızlık verilmesini is­tediler. 2. Mahmut bu teklifi ret etti. İngiltere, Rusya ve Fransa, Mora’yı kuşattı. Rus donanması, Osmanlı – Mısır donanmala­rını Navarin’de kuşattı.

 

 

OSMANLI – RUS SAVAŞI VE EDİRNE

ANTLAŞMASI (1829) 

Osmanlı devleti Navarin olayından dolayı üç devlet­ten tazminat istedi. Bu devletler suçu Osmanlı kaptanla­rına yüklediler. Fransızlar Yunan sorunu çözülene kadar Mora’da asker bulundurmak için Morayı işgal etti. İngiliz­ler’de İbrahim paşa kuvvetlerini Mısır’a taşımayı üstlendi.

Ruslar Osmanlı devletinin politikasına karşı savaş açtı. Yeniçeri ocağı iki sene önce kaldırılmış, donanma Navarinde yakılmıştı. Ruslar bu zayıflıktan yararlandı. Eflak, Boğdan, Doğuda Kars, Ardahan ve Erzuruma girdiler.

Osmanlı barış istedi, Edirne antlaşması imzalandı. 1829. Antlaşmaya göre:

1)        Yunanistan’a bağımsızlık tanındı.

2)        Eflak, Boğdan ve Sırbistan’a imtiyazlar verilmesi ka­rarlaştırıldı.

3)        Rus ticaret gemileri Boğazlardan serbestçe geçe­cek.

4)        Tuna ağzındaki adalar, Doğuda bazı kaleler Rus­ya’ya bırakıldı.

Bu antlaşma, Küçük Kaynarca Antlaşmasından sonra imzalanan ilk en ağır antlaşmadır. 

MISIR SORUNU 

Fransa’nın Mısır’ı işgali sırasında Mısır’a gönderilen askerlerden biri olan Mehmet Ali Paşa kısa zamanda başarılı bir politika izleyerek Osmanlı devletine kendisini kabul ettirdi, vali oldu. Hicazda Vehabi isyanını bastırdı. Mısır’da ekonomiyi düzeltti. Fransa’dan teknisyen ve su­bay getirdi. Modern bir ordu ve donanma kurdu. Mora is­yanına ordu gönderdi. Mora isyanı Yunanistan devletinin kurul­masıyla sonuçlandığından dolayı vaat edilen Mora valiliği verilemedi. Bunun üzerine Mehmet Ali Paşa, Girit ve Suriye valiliklerini istedi. Yalnız Girit valiliği verildi. Mehmet Ali Paşa II. Mahmut’a danış­madan Moradaki kuvvetlerini çekti, ayrıca Osmanlı –Rus (1828) sava­şında kuvvet göndermedi. Mehmet Ali Paşa Suriye ve Girit va­liliklerinin verilmesinde çok ısrarlı oldu. Görevden alınma durumu ortaya çıkınca isyan etti. Oğlu İbrahim paşayı Suriye üzerine gönderdi. Mısır ordusu Adana’yı ge­çerek, Konya’da Sadrazam Reşit Mehmet Paşa komu­tasında Osmanlı ordusunu yendi (1833).

  1. Mahmut Rusya’dan yardım isteyince Mısır sorunu Avrupa sorunu oldu. Fransa ilk başlarda Mehmet Ali Pa­şayı tutuyordu. Rusya yardım amacıyla İstanbul’a ordu gönderince İngiltere ve Fransa Osmanlının Rusya’nın egemenliğine gireceğini anladılar, araya gire­rek Kü­tahya antlaşmasını imzalanmasını sağladılar. (1833) Buna göre:

1)        Mehmet Ali Paşa’ya Mısır ve Girit valiliklerine ek olarak Suriye valiliği verildi.

2)        İbrahim Paşa’ya Cidde valiliğine ek olarak Adana valiliği verildi.

HÜNKAR İSKELESİ ANTLAŞMASI (1833) 

Ruslar Mısır sorununda Osmanlı devletini destekle­mişti. Kütahya antlaşmasının imzalanmasına rağmen II. Mahmut İngiltere ve Fransa’ya güvenmiyordu. Ayrıca, Mehmet Ali Paşanın ileride saldıracağından çekindi. Böyle bir tehlike halinde Ruslardan yardım al­mak için Ruslarla anlaşma yapmak zorunda kaldı. (8 Temmuz 1933) imzalanan Antlaşmaya göre:

1)        Osmanlılar ve Ruslar savaş durumunda birbirle­rine yardım edecekler.

2)        Osmanlı devletine bir saldırı olursa, Rusya kara ve deniz kuvveti gönderecek, Rusya’ya bir saldırı olursa Osmanlı kuvvet göndermeyecek, fakat boğazları kapa­ta­cak.

Bu antlaşma İngiltere ve Fransa tarafından tepkiyle karşılandı. Boğazlar sorunu ortaya çıktı.

NİZİP SAVAŞI VE MISIR SORUNU ÇÖZÜMÜ 

1)        II. Mahmut Kütahya antlaşmasıyla Mehmet Ali paşaya büyük eyaletlerin valiliklerinin verilmesine karşı çıkması

2)        Mehmet Ali Paşa ile oğlunun yönetimlerine bırakı­lan yerlerde saltanat kurmaya yönelmeleri, yıllık vergiyi göndermekten vazgeçmeleri

3)        Doğu Akdeniz’de ticari ilişkileri aksayan İngiltere­’nin Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’da güçlü bir dev­let kur­masını istememesi.

4)        Fransa’nın Mehmet Ali Paşa’ya Mısır’daki yenilik­lerde yardımcı olarak güçlenmesini istemeyen İngiltere’­nin II. Mahmut’u kışkırtması.

  1. Mahmut Mısır’da bağımsız bir devlet kurmaya ça­lı­şan Halifeliği yeniden Mısır’a alınmasını savunan Meh­met Ali Paşaya karşı savaş kararı aldı. Osmanlı or­dusu Nizip Savaşında Mısır ordusuna yenildi (1839).

Bu süreçte I. Abdülmecit padişah oldu. Başta İngil­tere ve diğer Avrupalı devletler araya girererek Londra antlaşmasının imzalanmasını sağladılar (1840). Ant­laşmaya göre:

1)        Mısır hukuki bakımdan Osmanlıya bağlı kalacak, yönetimi Mehmet Ali Paşa ve oğullarına bırakılacak.

2)        Suriye, Adana ve Girit tekrar Osmanlıya verile­cek.

3)        Mısır yıllık vergi verecek ve Osmanlı donanma­sını geri gönderecek.

Mehmet Ali Paşa Londra antlaşmasını kabul etmele­ri­yince savaş yeniden çıktı. İngiliz ve Osmanlı donan­ması Mehmet Ali Paşaya ait kuvvetleri yendi. Mehmet Ali Paşa Londra antlaşmasının şartlarını kabul etti. Mısır içişlerinde serbest dış işlerinde Osmanlıya bağlı bir imti­yazlı eyalet oldu.

BOĞAZLAR SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ,

LONDRA BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ (1841) 

İngiltere Hindistan merkez olmak üzere sömürge İm­paratorluğu kurmuştu. Cebelitarık boğazına ve Malta adasına sahip olarak Akdeniz’e büyük önem verdi. Fransa ise kapitülasyonlara dayanarak Akdenizde ticari ve siyasi üstünlük kazanmıştı.

Bu politikaları izleyen İngiltere ve Fransa Mısır soru­nunu çözümledikten sonra Rusya’nın Hünkar İskelesi antlaşmasıyla kazandığı Akdeniz’e inmeye yönelik hak­ları ortadan kaldırmak için Londra’da yeni bir toplantı yaptılar.

İngiltere, Fransa, Rusya, Prusya ve Avusturya top­lantıya katıldı. Sözleşmeye göre:

1)        Boğazlar, Osmanlı egemenliğinde olacak.

2)        Barış zamanında Boğazlardan hiç bir savaş ge­misi geçmeyecek.

Not: Bu antlaşma boğazlarla ilgili ilk antlaşmadır.

KIRIM SAVAŞI (1853 – 1856)

Nedenleri: 

1)        Tanzimatla birlikte batılılaşma amacıyla yapılan yeniliklerle, Osmanlı devletinin güçlenmesine Rusya’nın karşı olması

2)        Ruis çarı 1. Nikola Osmanlı devletini hasta adam ilan ederek, Osmanlı topraklarını İngiltere ile paylaşma planını ileri sürmesi ve İngiltere’nin bu teklifi red etmesi.

Not:    İngiltere Osmanlı devletinin parçalanması fik­rine karşı çıkıyordu. Çünkü 1838 Balta limanı Ticaret Antlaşması ile bir çok ayrıcalıklar kazanmıştı. (Bu ticaret antlaşması Mısır sorununda 2. Mahmut Avrupalı devlet­lerin desteğini almak istemişti. İngiltere Mısır sorununda yardım edeceklerini, ancak ticaret anlaşması yapılmasını istemişti. 16 Ağustos 1838 imzalanan bu anlaşma İngil­tere’ye geniş ticaret olanakları verilmiştir.)

3)        Osmanlı Devletinin Avusturya’ya karşı ayaklanan Macar Milliyetçilerini desteklemesi. Buna Avusturya ve Rusya’nın büyük tepki göstermesi.

4)        Kutsal yerler sorunu: Fransa’nın 1740 kapitülas­yonu gereği kutsal yerlerin onarım ve yönetiminin kendi­lerine verilmesini istemesi, buna karşın Rusyanın da 1774 Küçük Kay­narca antlaşması gereği bu hakkın kendilerine ait oldu­ğunu ileri sürmesi.

Gerçekte Rusya’nın amacı Osmanlının paylaşılma­sında en büyük payı almaktı. Osmanlı devleti Fransa ve Rusya’ya kutsal topraklarda Katolik ve Ortadoks Hristi­yanlara eşit haklar verildiğini bildirdi. Bu devletlere hiç bir yönetim hakkı verilmiyece­ğini açıkladı.

Rusya İstanbul’a gönderdiği elçisi Mençikof aracılığı ile kutsal yerler sorununun Ortadokslar lehinde çözül­mesini ve Ortodoksların himayesinin Rus çarlığına ve­ril­mesini istedi. Rusya’nın istekleri reddedildi.

Rusya isteklerine savaş yoluyla ulaşmak için Eflak ve Boğdan’a girdi. Sinop’ta Osmanlı donanmasını yaktı. (1853)

Boğazlarda Rus tehlikesini önlemek isteyen İngiltere ve Fransa Osmanlı devletiyle anlaşma yaptılar. Diğer ta­raftan Avusturya’da Ruslar’ın Balkanlarda güçlenmesini iste­mediğinden Osmanlıyı destekledi.

İngiltere, Fransa ve Sardunya Krallığı (Piyemonte hü­kümeti de denilen bu krallık İtal­yan birliğini kurmakta Fra­sa’nın desteğini almayı amaç­lı­yordu. Bu nedenle ken-dini kanıtlamak istiyordu.) Rusya’ya savaş açtılar. Si­vas-topolu aldılar. Rusya barış istedi. Paris Konferansı top-landı.

PARİS ANTLAŞMASI (1856) ve KIRIM SAVAŞININ SONUÇLARI 

1)        Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti sayılacak, Av­rupa devletler hukukundan yararlanacak.

2)        Topraklarının bütünlüğü Avrupalı devletlerin ga­rantisi altına alınacak.

3)        Osmanlı devleti ve Rusya Karadenizde donanma bulundurmayacak. Karadeniz tarafsız bir deniz olacak.

4)        Boğazlar 1841 Londra mukavelesine göre yöneti­lecek.

5)        Eflak ve Boğdan Avrupa devletlerinin kefilliği al­tında özerk olacak.

6)        Tuna üzerindeki ticaret gemileri serbestçe dola­şacak. Bu işi antlaşmaya katılan devletlerin kuracağı bir komisyon yönetecek.

7)        İki tarafta savaşta aldıkları yerleri geri verecek.

8)        Osmanlı devleti konferans öncesi ilan ettiği Isla­hat Fermanı ile Hristiyan halka haklar vermesi, Avrupalı devletler tarafından dikkate alınacak. Avrupalılar hiç bir şekilde hristiyan halklara karışmaya­caklar.

Osmanlı devleti bu savaş nedeniyle Avrupalı devlet­lerden borç para aldı. Borçların faizini ödemekte zorluğa düştü.

Paris konferansına galip bir devlet olarak katılma­sına rağmen Karadenizde yenilen Rusya ile aynı şart­larda anlaşmaya zorlanarak haksızlığa uğratıld.

İngiltere Rusya’nın Akdenize girmesini önleyerek ti­caretini, sömürgelerini korumuş oldu. Aynı şekilde Fransa’da Akdenizdeki çıkarlarını korudu.

Osmanlı topraklarının Avrupalıların kefilliği altına alınması, Osmanlı devletinin sınırlarını koruyacak kuv­vet­ten olmadığını gösterdi.

Padişah Abdülmecit Avrupalı devletlere mülk alma, maden çıkarma deniz taşımacılığı yapma hakları verdi. Yeni borçlanmalara girdi. Böylece Avrupalı devlet­lerin Osmanlı üzerindeki etkileri arttı.

 

PANİSLAVİZM HAREKETLERİ VE OSMANLI DEVLETİ

Rusyanın Balkanlarda Slav ırkından olan halkları birleştirme üzere geliştirdiği Panislavizm politikası doğ­rudan Osmanlı devletinin Balkanlar’daki topraklarını par­çalamayı hedeflemişti. Bosna – Hersek, Sırbistan, Bul­garistan’da gizli cemiyetler kurdu.

Rusya’nın bu politikası sadrazam Mahmut Nedim paşa zamanında hızlandı. Rusya’nın Bulgar kilisesinin Rum Ortodoks kilisesinden ayrılmasına izin verdi. Bu du­rum Bulgaristanın siyasal bağımsızlığına yol açtı.

BALKANLARDA İSYANLAR VE

İSTANBUL KONFERANSI (1876) 

Rusya Panislavizm cemiyet­leri aracılığıyla Bosna, Hersek, Sırbistan ve Bulgaristan’da isyanlar çıkardı. İlk isyan Hersek’te çıktı. Osmanlı devleti Karadağ ve Sırbis­tan isyanlarını bastırdı. Rusya ateşkes ve barış anlaşma­ları yapılması için ültimatom verdi. İngiltere’nin araya girmesiyle Balkan sorununu görüşmek üzere İstanbul konferansı düzenledi.

Bu sırada, Avrupalı devletlerin içiş­lere karışmamaları için Kanun–ı Esasi ilan edildi. (23 Aralık 1876).

Konferansa Rusya, İngiltere, Fransa, Avusturya, Al­manya ve İtalya katıldı.

1)        Osmanlı Sırbistan ve Karadağ’daki askerlerini çe­kecek

2)        Bulgaristan doğu ve batı olarak iki eyalete ayrıla­cak. Bu iki eyaletle birlikte Bosna – Hersek’e özerklik verilecek. Osmanlı bu kararları kabul etmedi. İngiltere Osmanlı ve Rusya arasında savaşı önlemek için Londra­’da konfe­rans düzenledi. Bu konferansta İstanbul Konfe­ransının kararları hafifle­tildi. Ancak Osmanlı bu değişikliği kabul etmedi.

1877 – 1878 OSMANLI RUS SAVAŞI VE AYASTEFANOS–BERLİN ANTLAŞMALARI 

Rusya İstanbul ve londra Konferanslarıyla istek­lerini Osmanlı devletine kabul ettiremedi. Rusya Romanya ile bağlaşma yaparak saldırıya geçti.

Ruslar Ardahan’ı ve Kars’ı aldı, Ahmet Muhtar Paşa yönetimindeki Erzurum savunması Rusların ilerleyişini durdu. Ruslar batı cephesinde Plevne kalesinin savun­masını aşarak, İstanbul’a girdiler.

  1. Abdulhamit İstanbul’un Rusların eline geçeceğin­den korktu barış istedi. Bu savaşta tarafsız kalan İngil­tere, İstanbul’daki İngilizlerin mal ve can güvenliğini ko­rumak bahanesiyle Çanakkaleyi geçerek Mudanya’ya geldi.

Ruslarda bu duruma tepki gösterdiler. Çatalcayı ge­çerek Ayastefanosa (Yeşilköye) geldiler.

Ruslarla 3 Mart 1878’de Ayastefanos Antlaşması imzalandı. Antlaşmaya göre; Bulgaristan, Sırbistan, Romanya, Karadağ bağımsız olacak, Bosna – Hersek’e özerklik verilecek, Doğu’da Kars, Ardahan, Batum ve Doğu Beyazıt Ruslara verilecek.

İngiltere Rusya’nın Akdeniz’e inmeye yönelik kazanç­lar elde ettiğini görerek antlaşmaya karşı çıktı. Avusturya ise Bosna–Hersek’i alamadığından anlaşmaya tepki göstermiştir. Bu nedenlerden dolayı İngiltere ve Avus­turya antlaşmanın uygulanmaması için savaşacak­larını açıkladılar. Almanya’yı yan­larına alarak Ayastefanos antlaşmasının uygulanmasını önlemek is­tediler.

Rusya bu üç devlete karşı savaşı göze alamadı. Al­man başbakanı Bismark yönetiminde Berlin kongresi toplandı.

BERLİN ANTLAŞMASI (13 Temmuz 1878) 

  1. Bulgaristan üçe ayrıldı. Asıl Bulgaristan Osmanlı devletine vergi veren prenslik yapıldı. Makedonya ıslahat yapılma koşuluyla Osmanlıya bırakıldı.
  2. Karadağ, Sırbistan, Romanya bağımsız devlet ol­dular.
  3. Bosna – Hersek Osmanlı devletine bağlı olacak ancak Avusturya tarafından ve idare edilecek.
  4. Kars, Ardahan ve Batum Rusya’da kalacak. Do­ğubeyazıt’ı tekrar Osmanlı Devletinin olacak.
  5. Doğu Rumeli Osmanlıların olacak. Rumelide ve Ermenilerin oturdukları bölgelerde ıslahat yapılacak. (Ermeni sorunu başladı)
  6. Teselya Yunanistana bırakılacak.
  7. Osmanlı devleti Rusya’ya savaş tazminatı vere­cek.

OSMANLI DEVLETİNİN  KAYBETTİĞİ  SON TOPRAKLAR

 

Berlin Antlaşması, Avrupalı devletlerin Osmanlıdan pay alma için katıldıkları bir antlaşmadır. II. Abdulhamit Avrupa devletleriyle yeni siyasi sorunlar çıkarmamak ve savaşlara girmemek için dış politikada tavizkar bir yol izledi.

 

KIBRIS’IN İNGİLİZLER TARAFINDAN İŞGALİ

(1878)

İngiltere Berlin kongresi öncesinde, Rusya’nın Ak­deniz’e inme tehlikesi karşısında Kıbrıs’ın kendi koru­ma­sına bırakılmasını istedi. Ayrıca Ayastefanos’un ko­şulla­rının hafifletilmesi için Osmanlı Devletinden yana politika izleyeceğini bildirdi. Bu olaylar üzerine Osmanlı, İngiltere­’nin Kıbrıs’a asker yerleştirmesini kabul etti. İngiltere I. Dünya Savaşında adayı resmen aldığını açıkladı.

 

 

TUNUS’UN FRANSIZLAR  TARAFINDAN İŞGALİ

(1881)

Garp ocaklarından biri olan Tunus Osmanlı merke­zinden uzaktı. Berlin kongresinde Almanya ve İngiltere­nin desteğini alan Fransa 1881’de Tunus’u top­raklarına kattı.

 

Not: Fransa Cezayir’i 1830 yılında işgal etmişti.

 

 

MISIR’IN İNGİLİZLER TARAFINDAN İŞGALİ

(1882)

1869’da Süveyş Kanalının açılmasıyla Mısır’ın siyasi ve ekonomik önemi artmıştı. İngiltere Hindistan deniz yolu için önemli gördüğü Mısırı almayı hedefledi. Mısır va­lisi Hidiv İsmail Paşa Mısır ekonomisini iyi yönetmedi. İngiltereden, Fransadan borç aldı. Borçlar ödenemedi. Süveyş tahvillerini İngiltere’ye satmak zorunda kaldı. Bu durum İngiltere’nin ve Fransa’nın Mısır’ın içişlerine ka­rışmalarına neden oldu. İngiltere çıkan bir isyan üzerine, kendi tüccarlarının haklarını korumayı gerekçe göstere­rek Mısır’a asker çıkardı (1882). Osmanlı devleti İngilte­reyi Mısır’dan çıkaracak askeri güce sahip değildi. 1885’de II. Abdülhamit İngiltereyle anlaşma yaptı. İstan­bul’da yapı­lan bu anlaşmaya göre Osmanlı ve İngiliz hü­kümetlerine ait yüksek komiserler Mısır yöne­timinde Hi­div İsmail pa­şaya yardım edecekler. İngiltere, Mısır’ın hukuken Osmanlıya ait olduğunu kabul edecek, İngiltere Mısır’dan çıkmayarak işgalini sür­dürdü. Mısır’ın Osmanlı devletiyle ilişkisi giderek zayıf­ladı. İngiltere, 1. Dünya Sa­vaşı yıllarında Araplara milli­yetçilik fikirlerini benimsetti ve Mısır’ı egemenliği altına aldı.

 

 

GİRİT’İN YUNANİSTAN’A KATILMASI

Girit’e ilk isyan Mehmet Ali Paşa’nın kuvvetlerini çekmesinden sonra çıkmıştır. Osmanlı – Yunan savaşını önlemek üzere Paris’te yapılan toplantıda Girit’e idari özerklikler verildi.

Girit’te isyanlar yeniden başlayınca II. Abdülhamit Halepa fermanı’nı yayınladı (1886). Giritlilerin imtiyazları genişletildi. Buna rağmen Giritlilerin isyanı sürdü. Yuna­nistan adaya asker çıkardı. Osmanlı – Yunan sa­vaşı çıktı. Yunanlılar yenildi. İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya Yunanistan’ı destekledi. İstanbul’da antlaşma yapıldı (1897).

  1. Yunanlılar Girit’ten askerlerini çekecek.
  2. Girit’e özerklik verilecek. Yunan kraliyet ailesin­den bir prens adaya vali atanacak.

DOĞU RUMELİ SORUNU VE BULGARİSTAN KRALLIĞI’NIN KURULMASI

Berlin antlaşmasından sonra Doğu Rumeliye Hristi­yan vali atanmıştı. Bulgarlar Osmanlıların bu yöne­timine karşı Filibe’de isyan çıkardılar. Doğu Rumeliyi Bulgaris­tan’a bağladıklarını açıkladılar. Rusya’ya ve Osmanlıya karşı olan Bulgarlar Alman prenslerinden Ferdinant’ı Bulgar prensliğine getirdiler.

Bu gelişmeler Bulgaristan devletinin kurulmasını sağladı. II. Meşrutiyetin ilanı zamanındaki iç çekişmeler­den yararlanan Bulgaristan 1908’de bağımsızlığını ilân etti.

BOSNA – HERSEK SORUNU

Berlin antlaşmasıyla Bosna – Hersek’in yönetimi ge­çici olarak Avusturya’ya bırakılmıştı. II. Meşrutiyetin ilan edildiği sıralarda Osmanlı devletinin içerisinde bulun­duğu karışıklıktan yararlanan Avusturya, Bosna – Hersek’i top­raklarına kattı. Osmanlı devleti bu durumu ancak pro­testo edebildi.

Avusturya ile Osmanlı devleti arasında İstanbul’da yapılan antlaşmada Bosna – Hersek Avusturya’ya bıra­kıldı. Avusturya yönetimindeki Yenipazar Osmanlı dev­le­tine verildi. Avusturya Bosna – Hersek’te müslüman­lara ait okul ve camilerin bakımını üstlendi (1908). Böylece Avusturya, Sırbistan’ın ve Karadağın Adriyatik denizine inmesi önledi.

ISLAHAT HAREKETLERİ

XVIII.Y.Y.ISLAHATLARI

Bu yenilikler 17. yy. ıslahatlarına göre daha köklü olmuştur. Çünkü 17. yy. ıslahatları devleti kuvvetlendir­mek için eskiye dönmeyi amaçlamıştır. 18. yy. ıslahatları ise Avrupa’yı örnek alan ilk batılılaşma hareketleridir. Yenilikler ilerici devlet adamlarının iktidarda kaldığı sü­rede devam etmiştir. İlerici kişilerin yönetiminden uzak­laştırılması yeniliklerin durmasına ve yapılan yenilikle­rinde ülkede etkili olmasını önlemiştir, özellikle yeniçeri­lerin isyana teşvik edilmesi bu durumlara neden olmuş­tur.

LALE DEVRİ (1718 – 1730) 

Pasarofça anlaşmasını izleyen barış döneminde III. Ahmet ve Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim tarafın­dan birlikte başlatılan yenileşme dönemidir.

  1. Avrupayı tanımak amacıyla Viyana’ya bir elçi he­yeti gönderildi. İlk elçilik Londra’da açıldı, daha sonra Vi­yana, Paris, Berlin elçilikleri açıldı.
  2. Sait Efendi ve İbrahim Müteferrika 1727’de ilk matbaa’yı kurdular. Matbaa dini olan hariç, diğer kitapla­rın basılabileceği fetvasından sonra çalışmıştır. Basılan ilk eser Vankulu Lugat adıyla bilinen Arapça – Türkçe sözlüktür. Matbaa’nın kurulmasından sonra kültür faali­yetleri arttı. Yalova’da ilk kâğıt fabrikası kuruldu.

3.Yeniçerilerden ilk itfaiye teşkilatı kuruldu. İstanbul­’da bir kumaş fabrikası açıldı. Çinicilik canlandı­rıldı. İlk çi­çek aşısı kullanıldı.

  1. Sivil mimari gelişti. Sâdâbâd denilen kâğıthane­’ de, boğaz içinde mimari alanda güzel eserler yapıldı.
  2. MAHMUT ISLAHATLARI 

Fransız kökenli Kont dö Boneval (Humbaracı Ahmet Paşa) humbara ocağını düzenledi, orduda bölük, tabur, alay teşkilatını kurdu. Subayların yetiştirilmesi için Kara mühendishanesi açıldı. Bu gelişmeler Avrupa askeri eğitim biçiminin Osmanlı ordusunda ilk defa uygulanma­sıdır.

III. MUSTAFA ISLAHATLARI

Sadrazam Koca Ragıp Paşa ordunun yetersizliğini gördü. Fransız Baron dö Tot tophaneyi düzenledi, sürat topçuları adında yeni bir askeri birlik kurdu. Deniz subayı yetiştirmek için mühendislik okulu (mühendishane–i Bahr–i Hümayun) açıldı. 1773

 

  1. ABDÜLHAMİT ISLAHATLARI

 

Sadrazam Halil Hamit Paşa yenilikleri başlattı, sürat topçuları ocağına önem verdi. Ulufe alımı ve satımı ya­saklandı. Askeri okullar için Fransızca kitaplar tercüme edildi.

 

III. SELİM YENİLİKLERİ

 

Islahat hareketlerine Nizam–ı Cedit denilmiştir. Ni­zam–ı Cedit adı daha çok yeni kurulan askeri ocakla ilgi­lidir. Kara mühendishanesinin geliştirilmesiyle mü­hen­dishane–i Berri Humayun adıyla topçu okulu ku­ruldu.

İlk defa Avrupa başkentlerinde devamlı elçilikler ku­ruldu.

Nizam–ı Cedit (yeni nizam) Ocağının ihtiyaçlarını karşılamak için İrad–ı Cedit adında bir hazine kuruldu.

Nizam–ı Cedit askerleri Napolyon’un Akka kuşatma­sını başarısızlığa uğrattı.

III. Selim’in yenilikleri Kabakçı Mustafa ayaklanması nedeniyle başarılı olamadı.

Devlet matbaası kuruldu.

 

19.Y.Y. ISLAHATLARI

  1. MAHMUT’UN YENİLİKLERİ

 

Kendisinden önceki padişahlar devletin aksayan yönlerini düzeltirken, II. Mahmut bu şekilde davranmaya­rak işlerliğini yitirmiş kurumları kaldırmış yenilerini kur­muştu. II. Mahmut gerçek anlamda ilk ciddi batılılaşma çalışmalarını başlatmış ve yaptığı çalışmalar diğer yeni­lik­lere temel olmuştur.

 

SENED’İ İTTİFAK’IN İMZALANMASI (1808)

III. Selim zamanında yapılan Nizam–ı Cedit yenilikle­rine karşı yapılan Kabakçı Mustafa isyanını bastıran Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa padişah II. Mah­mut tarafından sadrazamlığa getirilmişti. Bundan sonra Alemdar Mustafa Paşa ıslahatlar yapılırken herhangi bir isyan çıkması halinde ayanlardan yardım istemeyi gerekli gördü. Bu düşünce sonucunda ayanlarla Sened–i İttifak denilen sözleşme imzalandı. Sözleşmeye göre ayanlar ıslahatlara karşı herhangi bir ayaklanma çıktığında padi­şaha kuvvetleriyle yardım olacaklar, buna karşılık padi­şah II. Mahmut’ta ayanların varlığını tanıyacak.

 

 

DEVLET YÖNETİMİNDE YENİLİKLER

  1. Divan teşkilatı kaldırıldı. Sadrazam Başvekili adını aldı. Bakanlıklar kuruldu. Padişah sadrazam ve şeyhülis­lamda toplanan yetkiler bakanlara paylaştırıldı.

“Meclis–i Hassı Vükela” adı verilen hükümet Başvekil (Başbakan’ın) başkanlığında çalışmaya başladı.

  1. İç işleri, maliye, evkaf (vakıflar) ve Ticaret bakan­lıkları kuruldu. Reis–il Küttaplık Dışişleri Bakanlığı oldu.
  2. Askeri konularda teklif hazırlayan “Dâr–i Şura–yı Askeri”, adli konularda teklif hazırlayan “meclis–i Vâlâ–yı Ahkâm–ı Adliye”, bürokraside teklif hazırlayan “Dâr–ı Şura–yı Bâbıâli” meclisleri kuruldu.
  3. Yeni iller kuruldu, sancaklar birleştirildi, muhtarlık­lar kuruldu. Eyalet, liva, kaza olarak yeniden teşkilatlan­dırılan taşradaki yönetimlerin başına maaşlı sivil memur­lar tayin edildi.

Bu çalışmalarla merkezi otoritenin kuvvetlendirilmesi amaçlanmıştır.

  1. Âyanların (büyük toprak sahibi olan etkili yerel li­derler) ve yeniliklere karşı çıkan ilmiye sınıfının etkinlik­leri kırıldı.
  2. Ölen veya görevden uzaklaştırılan memurun para ve mal varlığına devletin el koyma (musadere) kanunu kaldırıldı. Bu uygulamada aileye çok az pay veriliyordu. Kanun’un kaldırılmasının amacı halkla devletin arasında ilişkileri iyileştirmekti.
  3. Anadolu’da ve Rumeli’de askeri amaçlı ilk kez er­kek nüfus sayımı yapıldı.
  4. İlk posta ve karantina teşkilatları kuruldu. Memur­ların sarık yerine, fes giymeleri kabul edildi. Ayrıca ceket pantolon giymeleri geleneği getirildi. Padişahın fotoğrafı resmi devlet dairelerine asıldı.

 

ASKERİ YENİLİKLER

  1. II. Mahmut’un ilk devrinde Alemdar Mustafa Paşa tarafından Sekban–ı Cedit ocağı kuruldu, bu ocak yeni­çerilerin isyanı sonucu kaldırıldı.

2.Yeniçerilerin yetersizliklerinin yanısıra yeniliklere karşı olmaları, halkla ilişkilerinin de bozulmaları sonra­sında Yeniçeri Ocağı kaldırıldı 1826 “Vaka–i Hayriye” olayı

  1. Yeniçeri Ocağı’nın yerine “Asakir–i Mansure–i Muhammediye” adıyla yeni bir ocak kuruldu.

Vilayetlerde redif adıyla yeni askeri teşkilat kuruldu. Harp okulu açıldı.

 

EĞİTİM–ÖĞRETİM ALANINDA YENİLİKLER

  1. İlköğretim zorunlu oldu, İstanbul’da başlanan bu durum başarılı olamadı. Devlet memuru yetiştirmek için ilkokul düzeyinde Mektep–i Maarif–i Adliye okulu açıldı.

2.Yüksekokullara öğrenci yetiştirmek amacıyla Rüştiye (Ortaokul) ve Mekteb–i Ulum–u Edebiye (Lise) açıldı. Açılan diğer okullar mektebi “Harbiye” (Harp okulu) Tıp okulu, “Mızakay–ı Humayun” (Bando okulu)

  1. Takvim–i Vak’ayı adında ilk resmi gazete çıka­rıldı.

Avrupa’ya eğitim – öğretim amacıyla subay ve sivil öğrenciler gönderildi. Medreselerin yanısıra, Avrupalı ni­telikte okullar açıldı, bu durum kültür çatışmasının baş­lamasına neden oldu.

 

EKONOMİ’DE YENİLİKLER

1.Memurların ve askerlerin elbiselerinin yerli ku­maş­lardan yapılması için bir fabrika kurulmasına çalı­şıldı.

2.Kapitülasyonlar’dan yararlanan Avrupalı tüccar­lara karşı yerli tüccarlara da gümrük kolaylıkları getirildi.

3.İngiltere’den borç para alabilmek için Balta Limanı Ticaret antlaşması yapıldı.

TANZİMAT FERMANI (3 Kasım 1839) 

TANZİMAT ÖNCESİ SİYASİ DURUM

  1. Mahmut’tan sonra Abdülmecit padişah oldu. Bu dönemde Osmanlı orduları Mehmet Ali Paşa kuvvetle­rine Nizip savaşında yenilmişti. Rusya Hünkar iskelesi antlaşmasından yararlanıp Osmanlı devletini egemenli­ğine almak istiyordu.

TANZİMATIN HAZIRLANIŞ NEDENLERİ

Abdülmecit Dışişleri Bakanlığına atadığı Mustafa Reşit Paşa’yı tanzimatı hazırlamakla görevlendirdi. Baş­lıca nedenler:

  1. Devleti içte ve dışta içerisinde bulunduğu zor du­rumdan kurtarmak.
  2. Avrupa devletlerinden yardımlar almak.
  3. Ülke yönetiminde köklü değişiklikler yapmak.
  4. Ülkede Avrupa kanun ve düzenlerini gerçekleş­tirmek.

Tanzimat fermanının ilk hazırlık çalışmaları II. Mah­mut zamanında başlamıştır. Tanzimat fermanı Gülhane parkında Hatt–ı Hümayun şeklinde açıklandı.

GÜLHANE HATT–I HÜMAYUN’U İLE GETİRİLEN YENİLİKLER

  1. Müslüman, Hristiyan herkesin mal ve can özgür­lüğüne ve güvenliğine kavuşması.
  2. Vergilerin düzenli bir şekilde herkesin gelirine göre alınması.
  3. Herkes mülkiyet hakkına sahip olacak, bu hak devlet tarafından korunacak. Mal ve mülk sahibi olanlar miras bırakabilecek.
  4. Askere alınma ve terhisin sağlam esaslara bağ­lanması, askerlik sürecinin belirlenmesi.
  5. Mahkemeler açık olacak, hiç kimse haksız yere idam edilmeyecek. Suçlular hakkında araştırma yapıla­cak.
  6. Rüşvet ve kayırma cezalandırılacak.

TANZİMATIN İLANINDAN SONRA  YAPILAN YENİLİKLER 

Ülkenin çeşitli yerlerine fermanın ilkelerini ve önemini anlatan görevliler gönderildi.

  1. İllerde defterdarlıklar ve il genel meclisleri ku­ruldu.
  2. İslam hukukunun en gerekli olanları sistemli bi­çimde toplanarak “mecelle” adında medeni kanun ya­pıldı. Bu kanunu Ahmet Cevdet Paşa hazırlamıştır.
  3. Vergilerin toplanmasında iltizam yöntemi kaldı­rıldı. Ancak Âşar’ın toplanmasında iltizam kaldırılmadı.
  4. Bank–ı Dersaadet adıyla ilk banka açıldı (1847).
  5. Müslüman ve Hristiyan her Osmanlı vatandaşı askerlik yapacak. Ancak Hristiyanlar bu karara karşı olunca Hristiyanlar için bedelli askerlik usulü getirildi.
  6. Dini kanunların yanında batılı kanunlar yapıldı. Ancak bu durum hukuk alanında ikilikli bir durum do­ğurdu ve karışıklıklar çıktı. Çünkü devlet teokratik esas­lar üzerine kurulmuştu.

Karma mahkemeler kuruldu bu mahkemelerin yarısı yabancılardan oluşmuştu. Bu durum devletin bağımsız­lı­ğına aykırı olaylar yarattı.

  1. Toprak yönetiminde Fransa mülkiyet hakkı örnek alınıp yeni “Arazi Kanunu” yapıldı. (1858)

Bu kanuna göre oluşan durum:

  1. Devlet malı (miri toprak) toprakları işleyen çiftçi­lere işledikleri toprak mülk olarak verildi. Ancak yoksul köylülerin borçlanmaları sonucu topraklar tefecilerin eline geçti.
  2. Vakıf toprakları ise Evkâf vekaletinin yönetimine bırakıldı.
  3. Mir’i topraklar ise devletin mülkiyetine bırakılan topraklardı.

Bu kanunla topraklar çeşitliliği ve hukuki özellikleri açıklığa kavuşturuldu. Toprakta özel mülkiyete geçişin temelleri atıldı. Mithat Paşa toprakların veriminin arttırıl­ması ve tarımın geliştirilmesi için memleket sandıkları kuruluşunu sağladı. (1863) Bu sandıklar Ziraat Banka­sına dönüştürüldü (1888).

  1. Vilayet kanunu çıkarıldı (1864) eyaletler küçül­tüldü. Vilayet, Liva (sancak), kaza, nahiye ve köy şek­linde idari teşkilatlar kuruldu.
  2. İlk defa 1858 İstanbul’da bir kız rüştiyesi açıldı. Öğretmen yetiştirmek için Darûlmuallimin açıldı (1847).
  3. Dil ve tarih çalışmaları yapmak üzere Encümen–i Daniş (İlimler Akademisi) açıldı (1850).

ISLAHAT FERMANI (1856)

Kırım savaşı sonrasında Paris’te barış görüşmeleri yapılırken Hristiyanların durumları tartışma konusu ol­muştu. Büyük devletlerin iç işlerimize karışmasını önle­mek amacıyla Paris antlaşmasından önce bu ferman hazırlandı.

Islahat fermanı, Tanzimat fermanını tamamlayıcı özelliktedir.

FERMANIN MADDELERİ

  1. Din ve mezhep özgürlüğünün sağlanması, patrik­hanenin ıslah edilmesi,
  2. Hristiyan ve Musevileri küçük düşüren sözler ve deyimlerin kullanılmaması,
  3. Hristiyanlarında Türk ve Müslümanlar gibi devlet memurluklarına atanmaları ve her çeşit okullara girebil­meleri,
  4. Askerlik için nakdi bedelin (hizmet karşılığı verilen para) kabul edilmesi ve Hristiyanların ne şekilde askerlik yapacaklarının belirtilmesi,
  5. Hristiyanlar il meclislerine üye olabilecekler,
  6. Mahkemelerin açık yapılması herkesin kendi di­nine göre yemin etmesi. Hapishanelerin ıslahı ve kanun­ların Hristiyan dillerine çevrilmesi.

Ticaret, ceza ve hukuk davaları için karma mahke­melerin kurulması.

  1. İşkence, dayak ve angaryanın kaldırılması.
  2. Vergilerin adaletli herkesin gelirine göre alınması ve iltizam usulünün düzenlenmesi.
  3. Yabancı uyruğunda olan kimselerin de, vergilerini vermek suretiyle, mal ve mülk sahibi olabilmeleri.
  4. Tarım ve ticaret işlerinin yoluna konması. Herke­sin şirket ve banka gibi ticari nitelikte kurumlar ku­rabil­meleri.

Not :   Osmanlı yönetimi Kırım Savaşı için yapılan Paris Antlaşmasına Islahat Fermanını madde olarak yerleştirdi. Bu durum Avrupalıların Osmanlıların içişlerine karışmasına yol açan nedenlerden biri olmuştur.

 

TANZİMAT FERMANI İLE ISLAHAT FERMANI ARASINDAKİ FARKLAR

 

  1. Tanzimat fermanı yöneticilerin kendi isteğine göre hazır­lanırken, Islahat fermanı Avrupalı devletlerin baskı­sıyla yapılmıştır.
  2. Tanzimat fermanı genel olarak bütün halkın gü­venlik vergi ve askerlik konularında adaletli değerlendi­rilmesi esas alınmıştı. Islahat fermanında ise din ve ırk farkı gözetmeksizin aradaki eşitsizlik kaldırıldı.
  3. Tanzimat fermanı özellikle müslümanlar için ha­zır­lanmış ıslahat fermanının ise Hristiyanlar için hazır­landığı kabul edilmiştir.
  4. Islahat fermanı müslümanlar ve ulema tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Hristiyanlar ise kendilerinden is­te­nen askerlik görevinin ekonomik faaliyetlerini engelle­yici bir durum olarak nitelemişlerdir.
  5. Islahat fermanı Fransız ihtilalinin getirdiği bazı maddeleri taşıdığından hristiyanların devletten ayrılma is­teklerini hızlandırmıştır.

 

  1. MEŞRUTİYET ÖNCESİ SİYASİ DURUM

 

Padişah Abdülaziz Avrupa’dan yüksek faizle borç aldı. Paraları ülke kalkınmasına harcamadı. Mali durum bozuldu. Rus taraftarı Mahmut Nedim Paşa’yı sadrazam yaptı. Rusya Panislavist hareketleri hızlandırdı. İlk önce Hersek’te sonra Bosna’da isyan çıktı. Osmanlı kuvvetleri Bulgar, Sırp ve Karadağ isyanlarını bastırdı. Aydınlar ve halk devletin karşılaştığı bu kötü durumlara tepkiler gös­terdi. Rusya İstanbul’daki karışıklıktan yararlanarak Bosna – Hersek’in Avusturya – Macaristan’a, Bulgaris­tan’ın ise kendisine verilmesini is­tedi. İngiltere yakındo­ğudaki çıkarlarına uymayan bu du­ruma karşı çıktı. Bal­kan meselesinin çözülmesi için kon­ferans düzenlenme­sini istedi. İstanbul’da toplanan Konferansa İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, Almanya ve İtalya katıldı (23 Aralık 1876).

 

  1. MEŞRUTİYETİN İLANI

 

Mithat Paşa liderliğinde Yeni Osmanlılar (Jön Türk­ler) Meşrutiyet yönetiminin kurulmasını, ırk, din ve mez­hep ayrılıklarının ortadan kaldırılmasını, kurulacak mec­liste imparatorlukta yaşayanların temsil edilmesini is­tedi­ler. Veliaht V. Murat’la anlaşan yeni Osmanlılar ihti­lâl ya­parak Abdülazizi tahttan indirdiler. V. Murat ruh has­tası olduğundan yerine II. Abdülhamit’i padişah yaptı­lar.

Yeni Osmanlılar Avrupa devletlerinin iç işlerimize ka­rışmalarını önlemek için, İstanbul Konferansının toplan­dığı gün Kanun–i Esasi’yi ilân ettiler. (23 Aralık 1876) İlk Mebusan meclisi açıldı. Kanun–i Esasi Türk tarihinin ilk anayasasıdır.

 

KANUNİ ESASİ’NİN ÖZELLİKLERİ

 

  1. Mebusan Meclisi, her elli bin erkek seçmenin seçtiği milletvekillerinden oluşmuştur. Hiç bir yetkisi yok­tur. Kanun tasarılarını görüşür ve gerekli gördükleri konu­larda bakanların görüşlerini dinlerdi.
  2. Meclisi Âyan, üyeleri padişah tarafından, ömür boyu görev yapmak üzere seçilmiştir. Bu meclis kanun tasarılarının dini kurallara ahlâka, padişahın yasal ko­nu­muna ve ülke bütünlüğüne uygunluğunu onaylardı.
  3. Kanun Yapma hakkı Âyan ve Mebusan Meclisle­rine aitti. Ancak bu durum uygulamada gerçek­leştirile­medi.
  4. Yürütmenin başı padişahtır. Sadrazam ve bakan­ları seçer ve görevden alırdı. Yargı gücü bağımsızdır.
  5. Milletvekilleri dört yıl için seçilirdi. Meclisi açmak ve kapatmak padişahın yetkisi içerisindedir.
  6. Hükümet, padişaha karşı sorumlu, meclise karşı sorumsuzdur.

İki mecliste, kabul edilen yasa tasarısını padişah is­terse kabul, istemezse redederdi. Yasama bağımsız değildir.

Anayasada eşitlik, kişi haklarının dokunulmazlığı, eğitim, basın, vicdan, ticaret, mahkemelerin açık ve ba­ğımsız olması konuları da yer almıştır.

 

  1. MEŞRUTİYET’İN SONA ERMESİ

 

Balkan sorunu İstanbul konferansında çözümlen­medi. İngiltere Londra’da konferans toplandı. İstanbul konferansına katılan devletler, Osmanlı devletinden, Hristiyanlar için yapılan ıslahatları kendileri tarafından denetlenmesini istediler. Osmanlı devleti bu isteği red­detti.

Mebusan meclisinde Karadağın toprak istekleri red­dedildi. Rusya Osmanlı Hristiyanlarının koruyuculuğunu istedi. Osmanlı bu isteğe karşı çıkınca Rusya Osmanlı devletine savaş ilân etti.

1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşına Osmanlı or­du­ları yeterince hazırlanmadı ve birlikler yenilgiye uğ­radı.

Mebusan meclisinde padişahı ve hükümeti yenilgi­den sorumlu tutan eleştiriler başladı. II. Abdülhamit mec­lisi kapattı (1878). Anayasa’yı uygalamadı. Yeni Osmanlı­ları görevden aldı. Sultan Abdülazizin intihar etmediğini, Yeni Osmanlılar tarafından öldürüldüğünü ileri sürdü. Kurduğu özel mahkemelerde Mithat Paşa ve arkadaşla­rını idama mahkum ettirdi. Hafiye örgütleri kurdu, meşru­tiyet ve özgürlük isteyenleri hapis ettirdi. Mutlakiyetçi ve baskıcı bir yönetim kurdu. İslamcılık poli­tikasına yöneldi.

 

 

 

  1. MEŞRUTİYETİN İLANI ÖNCESİNDE SİYASİ DURUM VE II. MEŞRUTİYETİN İLANI

 

  1. Abdülhamit’in baskıcı düzenine karşı olan aydınlar meşrutiyeti yeniden kurmak için Terakki ve İttihat Cemi­yeti (Birleşme ve İlerleme Derneği) adıyla gizli bir dernek kurdular (1889). Dernek Makedonya’da çok güç­lüydü, bu durumun nedenleri

–          Avrupa’dan gelen yayınların bölgede rahatça bu­lunup, okunması

–          Selanik’te bulunan üçüncü ordu subaylarının der­neğe katılmaları, subayların örgüte destek vermelerinin nedeni ise maaşlarını geç almaları ve terfi edememele­ridir.

1871’de Alman prenslikleri kuvvetli bir devlet kurdu­lar. Almanya Osmanlı devletine yaklaştı. Almanya’nın başlıca amacı şunlardır:

–          Süveyş Kanalından yararlanıp, İngiltere’nin sö­mürgelerini kazanmak.

–          Osmanlı padişahının halifelik gücünden yararla­nıp İngiliz sömürgelerindeki müslümanları, İngiltere’ye karşı ayaklandırmak.

İngiltere daha önce Rusya’nın Balkanlarda kuvvet­lenmesini ve Akdeniz’e inmesini istemiyordu. Ancak Al­manya’nın Osmanlı devletine yaklaşması üzerine poli­ti­kasını değiştirdi. İngiltere Rusya ile Tallin’de Reval sözleşmesini imzaladı (1908). İngiltere Rusya’nın Bal­kanlar’da kuvvetlenmesini ve Panislavizm politikasını destekledi. Osmanlı egemenliğindeki Makedonya’ya özerklik verilmesini kararlaştırdılar.

İttihat ve Terakki Derneği üyeleri Balkanlarda oluşan bu gelişmeler karşısında, II. Abdülhamit’in devletin par­ça­lanmasını önlemeyeceği fikrini savundular. II. Meşruti­yetin kurulmasını sağlamak için Niyazi Bey Manastır’da, Enver Bey Selanik’te birlikleriyle isyan etti­ler. II. Abdül­hamit meşrutiyeti ilan etmek zorunda kaldı (23 Tem­muz 1908).

–          Mustafa Kemal Şam’da kurduğu Vatan ve Hürri­yet adlı gizli cemiyetin birer şubelerini Yafa ve Selanik’te kurdu. Bu cemiyet Selanikte Terakki ve İttihat Cemiyeti ile birleşti. Bu iki cemiyet birleşerek İttihat ve Terakki Cemiyeti adını aldı.

–          İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra Anayasa’ya konulan yenilikler şunlardır.

  1. Padişahın meclisi kapatma yetkisi zorlaştırıldı, Meclisin gücü arttırıldı.
  2. Bakanların padişaha değil, meclise sorumlu ol­ması getirildi.
  3. Fikir ve toplanma özgürlükleriyle ilgili yasalar ya­pıldı.

OSMANLI DEVLETİNİ DAĞILMAKTAN  KURTARMAK İÇİN DOĞAN FİKİR AKIMLARI

–          Osmanlıcılık

–          İslamcılık

–          Türkçülük

–          Batıcılık

–          Ademi Merkeziyetçilik

 

OSMANLICILIK

Milliyetçilik fikrine dayanan kopuş hareketlerini önle­mek ve imparatorluğunun parçalanmasını durdurmak için Genç Osmanlıların (Jön Türklerin) ortaya koydukları dü­şünce akımıdır. Kanun–i Esasinin yapılmasını sağla­yan Genç Osmanlılar Meşrutiyet idaresine geçişi gerçek­leş­tirmişlerdir. Bu akım 1877–1878 Osmanlı Rus savaşı ve Balkan Savaşları nedeniyle geçerliliğini yitirmiştir.

 

İSLÂMCILIK (ÜMMETÇİLİK)

Devlet yapısının din (şeriat) kurallarına göre biçim­lendirilmesini, ırk ve dil farkı gözetmeksizin bütün müs­lümanların Osmanlı padişahı ve halifesinin çevresinde toplanmasını savunan siyasi akımdır. I. Dünya sava­şında Arapların milliyetçilik fikrine önem vererek Osmanlı hali­fesinin cihat (kutsal savaş) çağrısına katılmamaları ne­deniyle ümmetçilik geçerliliğini kaybetmiştir.

 

TÜRKÇÜLÜK – TURANCILIK (Pantürkizm)

Türkçülük, Türklük bilincini en üst düzeye çıkarak, Türk milliyetçiliği hareketini başlatıp Osmanlı İmparator­lu­ğunu yeniden kuvvetlendirme Bu dü­şünce zamanla Orta Asya Türkleriyle birleşmeyi de sa­vunarak, büyük bir Türk İmparatorluğunu (Turan) kur­mayı hedeflemiştir. Böylece Turancılık fikri doğmuştur. İttihat ve Terakki Partisinin önderleri olan Enver Paşa, Talat Paşa ve Ce­mal Paşa bu fikre dayanarak impara­torluğu Almanya’nın yanında savaşa sokmuşlardır. I. Dünya savaşında alınan yenilgiler bu düşünce akımını geçersiz hale getirmiştir.

 

BATICILIK

Devleti çöküşten kurtarmak için devlet yapısında ve ekonomide Avrupa’daki çalışmaların örnek alınmasını savunmuştur. Batıcılık ilk defa Lale devri yeniliklerinde gö­rülmüştür. II. Mahmut bu doğrultuda ıslahatlar yapmış­tır. Tutucu ulema sınıfının engellemeleri nedeniyle bu akım gelişememiştir.

 

FEDERALCİLİK (ADEM–İ MERKEZİYETÇİLİK)

Osmanlı İmparatorluğunu dağılmaktan kurtarmak için azınlıklara bulundukları bölgelerde başkente bağlı olarak özerklikler verilmesini savunan görüştür. Ekonomide li­beralizm benimseyen bu anlayış II. Meşrutiyet döne­minde Prens Sabahattin ve çevresi tara­fından savunul­muştur. Devletin çok önceden milliyetçilik hareketleriyle parçalanmaya başlaması nedeniyle bu akım benimsen­memiştir.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.