Kıpçaklar

KIPÇAKLAR

Batı Göktürk topluluklarından bir Türk kavmi.

Kıpçaklar’ı Bizanslılar ve Latinler “Kumanos, Cumanus, Komani”, Ruslar “Polovets Kıpçaki” (Ferganskiye), Almanlar ve diğer Batılı milletler “Falben, Valani, Pallidi”, Ermeniler “Khartes”, Macarlar “Kun” adlarıyla zikretmişlerdir. Bu adların ortak anlamı “sarı, sarımsı, solgun”dur. İslâm kaynaklarında “Kıbcâk, Kıbşâk, Kıfçak”, Gürcü kaynaklarında “Kifşak, Hifşah” şekillerinde geçen kelimenin etimolojisi hakkında kesin bir sonuca varılamamıştır. Kıpçaklar’ın adının ilk defa geçtiği Rus yıllıklarında Türkmen, Peçenek ve Uzlar’la aynı kavimden oldukları vurgulanmaktadır.

Kıpçaklar da Peçenek ve Uzlar gibi Güneydoğu Avrupa bozkırlarında bir devlet kuramamışlar, daha çok kavmî esaslara göre birleşmiş topluluklar halinde yaşamışlardır. Kaynaklarda çoğunlukla Kumanlar adı altında zikredilen Kıpçaklar, İrtiş boylarındaki Kimekler’in İşim-Tobol vadilerinde oturan bir koludur. XI. yüzyılın son yarısında ikili federasyon halinde yaşayan Kimekler’de idarecilik görevi Kıpçak kolundaydı. Balkaş’tan İrtiş’e kadar olan bölgeye hükmeden Kıpçaklar güneyden gelen Kunsarılar’ın kendilerine katılmasıyla daha da kuvvetlendiler, ancak büyük bir ihtimalle doğudan K’itan baskısı, yer ve otlak darlığı sebebiyle İdil (İtil) nehri üzerinden Batı’ya yöneldiler. Önlerindeki Uz (Oğuz) kitlelerinin 1048’de Balkanlar’a çekilmesi üzerine de Güney Rusya’ya geldiler. Rus yıllıklarında ilk defa 1054 yılında “Polovtsı” adıyla zikredilen Kıpçaklar bu dönemde hâkimiyet sahalarını Dinyepr’e kadar genişlettiler. Doğuda Kıpçak adı muhafaza edilirken Batı’da yukarıda anılan adlarla tanındılar.

1061’den itibaren Kıpçaklar Rus bozkırlarını ele geçirmeye başladılar. 1078’de Bizans’a isyan eden Peçenekler’le birlikte Edirne’yi muhasara ettiler. Bu tarihten itibaren 1083-1096 ve 1109-1114 yıllarında Bizans’a karşı akınlar yaptılar. Hâkimiyetlerini, 1080’lerde Don-Dinyestr havzaları başta olmak üzere Balkaş gölü-Talas yöresinden Tuna ağzına kadar yaydılar. Kafkaslar’da Kuban bölgesini de içine alan bu arazi kuzeyde Oka-Sura nehirleri boyuna, yani İdil Bulgarları sınırına kadar uzanıyordu. Doğu Avrupa-Batı Sibirya bozkır bölgelerinin tamamını kapsayan Kuman-Kıpçak sahası o zamandan itibaren İslâm kaynaklarında “Deşt-i Kıpçak” (Kıpçak Bozkırı) adıyla anılmıştır. Rus, Bulgar, Alan, Burtas, Hazar ve Ulahlar’ın Kıpçak tâbiiyetinde yaşadıkları bu devirde Kıpçak ülkesi Orta Asya, İtil-Yayık, Don-Donets, Aşağı Dinyepr ve Tuna adlı beş bölgeye ayrılmıştı. Kıpçaklar bu bölgelerde kendi başbuğlarının idaresinde yaşıyorlardı.

1091’de Macaristan’a, 1092’de Lehistan’a giren Kıpçaklar 1093’te Bizans topraklarında göründüler. Ruslar 1103’te Kıpçaklar’a karşı büyük bir başarı kazandılar, Kıpçaklar da buna 1105-1111 yılları arasında kısa aralıklarla şiddetli akınlar halinde cevap verdiler. Tuna Kıpçakları’nın bir kısmı Macaristan’a giderken Dinyepr Kıpçakları, Pereyaslavl Knezliği’ne karşı hücuma geçtiler (1177-1179). Kiev civarına akın eden Aksu nehri boyundaki Kıpçaklar, Kiev Knezi Svyatoslav idaresinde bütün güney Rus knezliklerinin birleşerek meydana getirdikleri orduya mağlûp oldular (1184). Bu sefere katılmayan Novgorod-Seversk Knezi İgor Svyatoslaviç 1185 yılında Kıpçaklar’a karşı sefere çıktı, ancak Aşağı Don sahasındaki Kayalı ırmağı kıyısında kuşatılarak imha edildi. Rus edebiyatının şaheseri olarak kabul edilen “İgor Bölüğü Destanı”nda İgor Svyatoslaviç’in bu seferi anlatılmaktadır.

Rus knezleri, Kıpçaklar’ın yardımlarını sağlamak ve nüfuz elde etmek amacıyla Kıpçak başbuğlarının kızlarıyla evlenmişlerdir. Kıpçak başbuğu Atrak’ın güzelliğiyle meşhur olan kızının Gürcü Kralı Bagratlı II. David ile evlenmesinden sonra Don-Kuban boyundaki Kıpçaklar’la Gürcüler arasında yakın münasebetler kuruldu. Gürcü kralı 1118’de Çoruh, Kür dolaylarına yerleşen Kuman Kıpçakları’ndan 40.000 kişilik mükemmel bir atlı ordu oluşturdu. Gürcüler, bu atlı Kıpçak kuvvetleri sayesinde Anadolu Selçukluları’nın hücumlarına karşı koydular. Şirvan, İran ve İrmîniye’ye başarılı seferler düzenlediler.

Kıpçak başbuğu Atrak 1125’te Gürcistan’dan yurduna döndü. Ancak kendisiyle beraber Gürcistan’a giden Kıpçaklar’ın büyük bir kısmı geri dönmeyip orada kaldı ve çeşitli yerlere yerleştirildi. Doğu Anadolu’da Çıldır gölü çevresindeki Kıpçaklar bunların torunlarıdır. Gürcistan’a gittikleri için Don boylarını tamamen, Kuban bölgesini de kısmen boşaltan Kıpçaklar’dan Kırım yarımadasında kalanlar bölgedeki şehirlere yerleşerek ticaret hayatına atıldılar ve bazı küçük kasabalar kurdular.

Anadolu Selçukluları, 1221 yılında Karadeniz’in büyük ticaret merkezi olan Kırım’daki Suğdak (Sudak) şehrini zaptedince Kıpçak ve Rus kuvvetleri şehri geri almak için birlikte hareket ettilerse de Selçuklu müdafaası karşısında başarılı olamadılar.

Kıpçaklar, doğudan gelen Moğol istilâsı karşısında Ruslar’la yeniden askerî iş birliği yapmalarına rağmen 1223 yılında meydana gelen Kalka savaşında Cebe-Noyan ile Sübütay kumandasındaki iki Moğol askerî tümenine mağlûp olmaktan kurtulamadılar.

1238’de Rusya’nın kuzeyi tamamen Cengiz’in torunu Batu Han’ın eline geçti. Kıpçaklar Moğol ordusu karşısında tutunamadılar. Başbuğ Köten kumandasındaki Kıpçak kuvvetleri Don ve Donets havzasında darmadağın oldu, kaçabilenler Macaristan’a sığındılar (1239). Kıpçaklar’ın büyük bir kısmı Moğol istilâsı sırasında İdil Bulgarları’nın topraklarındaki ormanlık sahaya gittiler. Bu olay, eski İdil Bulgar yurdunun büsbütün Kıpçaklaşmasında büyük bir rol oynadı. Kıpçak ülkesi Moğol istilâsına uğrayıp bölgede Altın Orda Devleti’nin kurulmasından sonra (1241) Kıpçaklar’ın hiçbir rolü ve kuvveti kalmadı. Bazı Kıpçaklar Moğol İmparatorluğu’nda önemli görevlerde bulundular.

Başlangıçta Selçuklular’a bağlı iken bağımsız bir hüviyet kazanan Irak’taki Kıpçakoğulları hâkimiyeti bazan bağımsız, bazan da Musul Atabegliği’ne veya Eyyûbîler’e bağlı bir şekilde VII. (XIII.) yüzyılın sonlarına kadar sürmüştür. Arap-İslâm devletlerinde uygulanan saray muhafız kıtalarında Türkler’den oluşan birliklerin kullanılması usulü Eyyûbîler’de de uygulanmış, Kıpçak ve Oğuz gençleri bu amaçla eğitilmiş, askerî güç onlardan oluşan birliklerin elinde toplanmıştır. İzzeddin Aybeg’in Mısır’da 1250’de Eyyûbîler sülâlesine son vererek yerine kendisini sultan ilân etmesiyle kurulan Memlükler Devleti kısa bir süre sonra Kuman-Kıpçak unsurunun eline geçmiştir. Bu devletin sultanları da Kıpçak asıllıdır.

Diğer göçebe Türkler’de olduğu gibi başlangıçta şamanist olan Kıpçaklar’ın bir kısmı zaman içerisinde Hıristiyanlığı benimseyerek özellikle Ortodoks kilisesine bağlanmışlar, bir kısmı da Kırım, Kafkaslar ve İdil Bulgarları ülkesinde görüldüğü gibi müslüman olmuşlardır.

Özbekistan’da Fergana vadisinde yaşayan Kıpçaklar’ın sayısı 1926 nüfus sayımına göre 33.502 kişi idi (günümüz istatistikleri bu konuda sayı vermemektedir). Özbek ve Kırgızlar arasında birer büyük kabile, Başkırt ve Nogaylar arasında ise daha küçük gruplar bugün Kıpçak adını taşımaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.