Osmanlı Devleti Tarihi (Tamamı) Özeti

OSMANLI TARİHİ

ANADOLU’DA SİYASİ DURUM

Kösedağ savaşın­dan sonra Anadolu Selçuklu Devleti yıkı­lış sürecine girmiş ve bu dönemde Anadolu’da beylik­ler kurulmuştur. Böylece siyasi birlik bozulmuştur. Kara­man beyliği, siyasi birliği kuracağını iddia etmiştir.

Yıkılış sürecinde olan Anadolu Selçuklu Devleti ve Beylikler, İran’daki İlhanlılara bağlıydılar. Doğu Karade­nizde Rum Pontus devleti ve Adana ve G.D. Anadolu’da Memluklu devletinin üstünlüğü bulunmak­taydı.

 BİZANS’TA DURUM

Taht kavgalarıyla merkezi otorite zayıflamıştı. Ordu ve donanma yok denecek du­rumdaydı. Ekonomik hayat, Venedikli ve Cenevizli tüc­carların elinde idi. Ayrıca Bi­zans derebeyleri (tekfurları), halkı baskılar altına al­mış­lardı.

 BALKANLARDA DURUM

  1. En güçlü devletler Macar ve Sırp krallıkları idi. Bulgar krallığı zayıflamıştı.
  2. Eflak, Boğdan, Bosna ve Hersek beylikleri zayıftı.
  3. Balkanlı uluslar arasında toprak kazanmak ve mezhep çatışmaları nedeniyle savaşlar olmaktaydı. 

OSMANLI DEVLETİNİN KURULUŞU (1299)

Kayı boyuna ait Ertuğrul Gazi yönetimindeki aşiret, Anadolu Selçukluları zamanında Ankara dolaylarına yerleştirilmiş­lerdi. Sonraki süreçte Osman Bey idaresin­deki kayı Türkleri Eskişehir ve Söğüt çevresine yerleşti­ler.

Osman Gazi, Karacahisar, İnegöl, Yenişehir ve Bile­cik yörelerini fethedince çevredeki Bizans tekfurları ordu kurdular. Bu ordu, Osman Gazi idaresindeki birlikler ta­rafından Koyunhisar (Bafeon) Savaşında yenilgiye uğ­ratıldı (1302). Böylece Osmanlılar ilk zaferlerini ka­zandı­lar.  

ORHAN GAZİ DÖNEMİ (1324–1362)

  1. Bursa fethedildi ve başkent yapıldı.
  2. İznik’in fethine girişildi. Bunu önlemek isteyen Bi­zans kralının kurduğu ordu Maltepe (Pelekonon) Sa­vaşında yenilgiye uğratıldı (1329). Böylece Osmanlılar, Bizans devletiyle doğrudan yaptıkları bu sa­vaşı kazandı­lar. Savaştan sonra İznik başkent yapıldı.
  3. Bizansta taht kavgasına giren Kantakuze’ne yar­dım edildi. Bu yardım karşılığında Geliboludaki Çimpe Kalesi kazanıldı. Gelibolunun fethine girişildi. Kazanılan Tekirdağ dolaylarına Anadolu’dan getirilen Türkler yer­leştirildi.
  4. Karesi Beyilğine son verildi. Rumeliye geçiş yolu Çimpe kalesiyle birlikte açılmış oldu.
  5. Divan teşkilâtı kuruldu. Yaya ve Müsellem (atlı) askerlerden ilk düzenli ordu kuruldu. Böylece beylikten devlete geçiş sağlandı. 

I. MURAT DÖNEMİ (1362–1389)

  1. Karamanlıların kışkırtması nedeniyle Ankara’yı id­relerine alan Ahiler’den Ankara geri alındı.
  2. Rumeli’de yapılan Sazlıdere Savaşıkazanıldı. Bundan sonra Edirne fethedildi (1363).
  3. Papalık, Edirne’nin fethine tepki olarak propo­ganda yaptı. Bunun sonucu Balkanlı uluslar Haçlı Or­dusu kurdular. Haçlılar Sırpsındığı Savaşında yenil­giye uğratıldı (1364).
  4. Sırpların kurduğu haçlı ordusu Çirmen Sava­şında yenilgiye uğratıldı. (1371)
  5. Hamitoğulları Beyliğinden toprak satın alındı.
  6. Karamanlılar, Osmanlıların Anadoluya yönelme­sine karşı çıktılar. Osmanlıların yaptıkları savaşla kara­manlılara üstünlüklerini kabul ettirdiler.
  7. Balkanlarda bir Osmanlı akıncı birliği Ploşnik Sa­vaşında yenilgiye uğratıldı. Bundan yararlanan Sırplar Osmanlıları Balkanlardan atmak için birleşik Haçlı or­dusu kurdular. I. Murat, bu haçlı ordusunu I. Kosova Sava­şında yenilgiye uğrattı (1389). Ancak Savaş so­nunda I. Murat bir Sırplının saldırısıyla öldü. 

YILDIRIM BEYAZIT DÖNEMİ (1389–1402)

  1. I. Murat’ın kararı üzerine hükümdar oldu. Taht kavgasına gireceğinden şüphelendiği kardeşi Yakup’u öldürttü.
  2. Karamanlılar dahil Batı Anadolu’daki beyliklere son verdi. Böylece büyük ölçüde siyasi birliği sağladı.
  3. İstanbul’u ilk kez kuşattı. Bunun üzerine Batı Av­rupa uluslarının katılımıyla büyük bir Haçlı ordusu ku­ruldu. Yıldırım Beyazıt bu orduyu Niğbolu Savaşında yendi (1396).
  4. Yıldırım Beyazıt Bizans’ı ikinci kez kuşattı. Kara­denizden Bizans’a gelecek yardımları önlemek için Ana­dolu Hisarını (Güzelce Hisarı) yaptırdı. Kuşatma sü­rerken Doğu Anadolu’da Timur tehlikesi belirdi. Bunun üzerine Bizans’la anlaşma yapılarak kuşatma kaldırıldı. Bu an­laşmaya göre:

a) Bizans yıllık vergi verecek.

b) İstanbulda bir müslüman mahallesi kurulacak

c) Haliç’e bir Osmanlı birliği yerleştirilecek. 

ANKARA SAVAŞI (1402)

Nedenleri:

  1. Timur’a topraklarını kaptıran Karakoyunlu ve Ce­layir hükümdarlarının Osmanlı Devleti’ne sığınmaları Ti­mur’un bunları kendisine teslim edilmesini istemesi.
  2. Yıldırım Beyazıt’ın, beyliklerine son verdiği Ana­dolu bey­lerinin Timur’dan yardım istemeleri.
  3. Timur’un, kendi üstünlüğünün tanınmasını iste­mesi.

Ankara Savaşını Timur kazandı.

Sonuçlar:

  1. Anadolu’da siyasi birlik bozuldu. Bu durum sava­şın en önemli sonucudur. Çünkü beylikler yeniden ku­rulmuştur.
  2. Yıldırım Beyazıt öldü ve oğulları arasında taht kavgaları başladı.
  3. Yıldırımın oğulları arasındaki taht kavgası döne­minde (fetret devrinde) devlet dağılma tehlikesi geçirdi. 11 yıl süren bu kavgayı Çelebi Mehmet kazanmıştır. 

ÇELEBİ MEHMET DÖNEMİ (1413–1421)

  1. Bozulan devlet kurumlarını yeniden sağlamlaş­tırdı. Anadolu’da otoriteyi yeniden sağladı. Böylece dev­leti dağıl­maktan kurtardı. Bu çalışmalarından dolayı Çe­lebi Mehmet devletin ikinci kurucusu sayılmıştır.
  2. Ege denizinde Venediklilere ait adalardan Ana­dolu kıyılarına saldırılar oldu. Bundan dolayı Venedikli­lerle ilk büyük deniz savaşı yapıldı. Osmanlının deniz gücü zayıftı. Osmanlılar yenildi. Bizans’ın araya girme­siyle anlaşma yapıldı.
  3. Fetret dönemindeki siyasi ve sosyal sorunları ge­rekçe gösteren Şeyh Bedrettin isyan çıkardı. Rumelide çıkan bu isyan bastırıldı. (1420)
  4. Timur’un Semerkant’a götürdüğü Mustafa Çelebi geri dönerek taht kavgasına girdi. Mücadeleyi kaybe­dince Bizans’a sığındı. Bu kişinin gerçek Şehzade Mus­tafa Çelebi olmadığı iddia edildi. Bundan dolayı bu olaya “Düzmece Mustafa Olayı” denilmiştir. 

II. MURAT DÖNEMİ (1421–1451)

  1. Bizans Devleti Mustafa Çelebi’nin başlattığı taht kavgasını yeniden destekledi. II. Murat bu mücadeleyi kazandı. Mustafa Çelebi öldürüldü.
  2. Karaman ve Germiyan Beyleri Osmanlının otori­tesini sarsmak için II. Muratın kardeşi Şehzade Mustafa­’yı taht kavgasına sürüklediler. II. Murat bu mü­cadeleyi kazandı.
  3. Osmanlı orduları Balkanlarda Macarlarla yaptık­ları savaşları kaybettiler. Bunun üzerine II. Murat barış istedi. Macarlarla Edirne Segedin Anlaşması imzalandı (1444). Anlaşmaya göre

a) 10 yıl savaş olmayacak.

b) Tuna sınır sayılacak.

4. II. Murat iktidarı küçük yaştaki II. Mehmete bı­raktı. Ancak devlet adamları arasında sorunlar çıktı. Macarlar anlaşmayı bozdular. II. Murat yeniden padi­şah­lığa geldi. Macarlar Varna Savaşında yenilgiye uğra­tıldı (1444).

5.II. Murat iktidarı tekrar bıraktı. Yine aynı sorunlar çıktı. II. Murat tekrar padişahlığa geldi. Macarların yöne­timindeki haçlı ordusunu II. Kosova Savaşında yenilgiye uğrattı (1448). Balkanlı uluslar bir daha saldırı düzenle­mediler. Böylece Osmanlıların Balkanlara yerleşmesi kesinleş­miştir.

OSMANLI YÜKSELME DÖNEMİ

II.MEHMET (FATİH) DEVRİ 

İSTANBUL’UN FETHİ SIRASINDA BİZANS’IN DURUMU

Bizans, adı imparatorluk olmasına rağmen, İstanbul ve çevresindeki birkaç kasabaya egemen olan küçük bir devlet haline gelmiştir.

Osmanlı Devleti’nin giderek baskısının artması üze­rine Kral Konstantin Avrupa’dan yardım alabil­mek için Katolik ve Ortdoks kiliselerinin birleşmesini sa­vunuyor­lardı. İstanbul halkının Ortadoks olmaları ve Patriğin karşı çıkması nedeniyle bu birleşme olmadı. Bizans’ta bu fikrin oluşmasında Osmanlıların din ve vic­dan hürriyetine önem vermesi de etkili olmuştur.

İSTANBUL’UN FETHİ (1453)

İstanbul’u almak amacıyla yeniçeri ocağına düzen verildi. Boğazlardan gelecek yardımı önlemek için Ana­dolu hisarının karşısına Rumeli hisarı (Boğazkesen Hi­sarı) yaptırıldı. Edirne’de şahi denilen bü­yük toplar yaptı­rıldı. Karamanoğulları ve Aydınoğulları beylikleri kuşat­maya yardım gönderdi. 400 parça­lık bir donanma oluştu­ruldu. İlk defa aşırma gülle atan havan topları ya­pıldı.

Fatih’in, İstanbul’un kan dökülmeden teslim edilme­sini istedi. Bizans yönetimi kabul etmedi. Bunun üzerine saldırılar başlatıldı. İstanbulu’n kalın surları yıkıldı. Haliç’e Osmanlı gemileri indirildi. Cenevizlilerin Bizans’a yaptığı yardım etkisiz oldu. Yıkılan Bizans surların­dan Osmanlı akıncıları şehre girdi. Fatih, halka kötülük yapılmamasını bildirdi.

İSTANBUL’UN FETHİNİN SONUÇLARI

Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) yıkıldı.

Tarihçilere göre Osmanlı Devleti İmparatorluğa dönüşmüştür.

İstanbul Osmanlı devletinin başkenti oldu.

Karadenizdeki ipek ticareti Osmanlı dene­timine girdi.

Avrupalılar, ipek ve baharat ticaret yollarının Doğu Akdeniz’de ve Karadeniz’de Türklerin kontrolüne girmesi nedeniyle, başka deniz yolları aramaya başladı­lar. Bu durum Coğrafya Keşiflerinin bir nedeni oldu.

Ateşli silahlardan topun önemi bir kez daha an­la­şıldı.

İtalya’ya giden Bizanslı bilginler Eski Yunan eserlerini tanıtarak Rönesans’ın başlanmasına katkıda bulundular.

Avrupalı devletler Osmanlı devletinin askeri üs­tün­lüğünü gördüler.

Yerli halkın güvenini kazanmak papanın haçlı bir­liği çalışmalarını önlemek ve Balkan fetihlerini kolaylaş­tır­mak amacıyla Ortadoks Kilisesinin haklarına dokunul­madı. 

BALKANLARDA FETİHLER 

SIRBİSTAN’IN FETHİ

Macarlarla ittifak yapan Sırpların saldırılarını dur­dur­mak için Belgrad kuşatıldı. Belgrad Macarlar’da kaldı. Sırbistan Osmanlı topraklarına katıldı (1459).

MORA’NIN FETHİ (1460)

Mora’daki Rum despotları arasında olan çatışmalar­dan bıkan halkın isteği üzerine sefer yapıldı. bunun so­nunda Yunanistan’ın güneyindeki Mora alındı.

EFLAK VE BOĞDAN’IN ALINMASI

Eflak Beyi Vlad (Kazıklı Voyvoda) Macarlarla anlaşa­rak, vergi göndermedi ve gönderilen elçileri öldürdü. Fa­tih tarafın­dan yapılan seferle Eflak alındı (1462).

Boğdan (Moldavya) yapılan sefer sonucu, Osmanlı devletine bağlı beylik haline getirildi. (1476)

BOSNA VE HERSEK’İN FETHİ

Bosna kralı Macarlarla anlaşarak vergi vermeyince Fatih Bosna seferine çıktı. Bölge Osmanlı topraklarına katıldı (1463). Bosna halkı İslamiyete girmeye başladı. Hersek ise 1465 yılında alındı.

ARNAVUTLUK’UN FETHİ

Osmanlı ordusunda yetişmiş olan İskender Bey önemli bir Arnavut ailesindendi. II. Murat zamanında ayaklana­rak Arnavutluk’ta prenslik kurmuştu. Venedikli­ler ve diğer Avrupa devletleri İskender Beyi destekledi­ler.

Fatih Arnavutluk seferine çıktı. İskender’e bağlı güç­lerle doğru­dan savaş yapılmadı. İskender Beyin ölü­mün­den sonra Kroya ve İşkodra şehirleri alındı. (1479) Dal­maçya kıyıla­rı Osmanlı topraklarına katıldı. 

ANADOLU’DA GELİŞMELER

Fatih İstanbul’un alınmasından sonra, Anadolu Türk birliğini kurmak ve Karadeniz ticaret yoluna egemen ol­mak için Anadolu’da seferlere çıktı.

AMASRA’NIN ALINMASI (1459)

Cenevizliler’in elinde bulunan Amasra kuşatıldı. Ce­nevizli’ler şehri teslim ettiler.

İSFENDİYEROĞULLARI (CANDAROĞULLARI) BEYLİĞİNİN YIKILMASI (1460)

İsfendiyar Beyi, İsmail Bey savaşa gerek görmeden Sinop’u Osmanlılara verdi. İsmail Bey’e de Balkanlar’daki Filibe sancağı dirlik olarak verildi.

TRABZON RUM DEVLETİNİN YIKILMASI (1461)

Trabzon Rum Devleti, Dördüncü Haçlı seferi sıra­sında İstanbul’dan kaçan Rumlar tarafından 1204 yılında kurulmuştu.

Trabzon Rum kralı Davit Kommen Akkoyunlu hü­kümdarı Uzun Hasan’a güvenerek vergiye bağlanmayı kabul etmeyince, Trabzon denizden ve karadan kuşa­tıldı. Uzun Hasan’dan yardım alamayan kral şehri Fatih’e tes­lim etti.

KARAMANOĞULLARI BEYLİĞİNİN YIKILMASI

Karaman Beyliğinde yönetim için çatışmalar olmak­taydı. Fatih, Karaman Beyi olmak isteyen Pir Ahmet’e yardım etti. Beyliğin başına geçen Pir Ahmet Osmanlı egemen­liğini kabul etti.

Pir Ahmet, Osmanlı – Venedik savaşından yararla­na­rak, Osmanlılara verdiği yerleri geri almak istedi. Os­manlılara karşı Venediklilerle anlaştı.

Fatih, çıktığı seferde Konya ve Karaman yörelerini aldı. Osmanlıların Anadolu’da en güçlü rakibi ortadan kalktı. Pir Ahmet, Uzun Hasan’a sığındı. Osmanlı Akko­yunlu ilişki­leri bozuldu. Bir kısım Karaman beyleri Aksa­ray, Niğde ve İçel yörelerinde etkinliklerini sürdür­meye çalıştı. II. Bayezıd bu beylerin çalışmalarına son verdi (1487).

OTLUKBELİ SAVAŞI (1473)

Akkoyunlu devleti Doğu Anadolu’da kurulmuştur. Devletin sınırı Maveraünnehire kadar genişlemişti.

Uzun Hasanın, Trabzon Rum devletini ve Anadolu beylerini, Osmanlılara karşı desteklemesi, ilişkilerin bo­zulmasına neden olmuştu. Uzun Hasan’ın Tokata gir­mesi ve Karaman – Akkoyunlu ordularının Akşehir’i al­mak istemeleri, Fatih’in harekete geçmesine neden oldu. Erzincan yakınlarında yapılan Otlukbeli Savaşını Fatih kazandı (1473).

Akkoyunlu Devletinde, Otlukbeli savaşından sonra ik­tidar mücadelesi başladı. Bunun sonucunda Akkoyunlu devleti parçalandı. Yerine Safevi devleti ku­ruldu.

OSMANLI – MEMLÜKLÜ İLİŞKİLERİ

Yıldırım Beyazıt’ın, Memlüklü himayesindeki, Dulkadir Beyliğinin topraklarını alması sonucu ilişkiler bozulmuştu. Çünkü, Memlüklü devletinde Dulkadir Beyliği’ni toprakla­rını alma amacındaydı.

  • Fatih Hac yolundaki su kuyularını onararak kutsal topraklarda etkinlik göstermek istedi. Memlüklüler, Fatih­’in isteğini iç işlerine mü­dahale saydılar. Bunun so­nu­cunda ilişkiler bozuldu.

Memlüklüler, Çukurova’da Osmanlı ordusunu yenil­giye uğrattı.

DENİZLERDE GELİŞMELER

EGE ADALARI’NIN FETHİ VE OTRANTO SEFERİ

Çanakkale Boğazına hakim olan Cenevizlilerin yöne­timindeki İmroz, Taşoz, Limni, Bozcaada, Semadirek alındı. Böylece Çanakkale boğazının güvenliği sağlandı.

Gelibolu’da tersaneler yapıldı. Boğazın her iki tara­fına istihkamlar yapıldı.

Adriyatik denizindeki Ayamavra, Kefalonya ve Zanta adaları alındı. Bu fetihlere karşı çıkan Napoli Krallığına ait olan Otranto limanı alındı. Fatih’in ölümü üzerine do­nanma geri çağırılınca Otranta tekrar Napoli Krallığının eline geçmiştir.

KIRIM HANLIĞI’NIN BAĞLANMASI

Kırım hanlığında iktidar mücadelesi vardı. Karadeni­zin kuzey sahillerinde Ceneviz kolonileri bulu­nuyordu. Moskova prensliğinde ileride tehlike yaratabi­lirdi. Bu ne­denlerden dolayı Kırım hanlığı Osmanlı ida­resine bağ­landı. Ceneviz kolonilerine son verildi. Karadeniz kıyıla­rına ulaşan doğu ticaret yolları Osmanlıların eline geçti. Karadeniz Osmanlı gölü haline geldi. Karadeniz kıyıla­rındaki İpek yolu tamamen Osmanlının eline geçti. 

II.BEYAZIT DÖNEMİ (1481 – 1512 )

II.Bayezıt, İshâk Paşa ve yeniçerilerin yardımıyla padişah oldu. Sadrazam Karamanlı Mehmet Paşa, Cem’i padişah yapmak istiyordu. Fakat başarılı olamadı. Bu olaydan sonra iktidar mücadelesi başladı.

CEM OLAYI:

Temel neden, veraset sisteminde belirli bir seçim usulünün olmamasıdır.

Cem, yapılan savaşı kaybetti, Karaman beylerine ve daha sonra Memluklulara sığındı. Cem Rodos’a gidip bu­radan da Rumeliye geçip kuvvet toplayarak İstanbul’a yürümeyi düşündü. Rodos şovalyeleri Cem’i tutuklaya­rak Fransa’ya götürdüler. Fransa ve Papalık Osmanlı üze­rinde Haçlı baskısı kurdular. Fransa kralı Osmanlılara karşı yapacağı haçlı seferinde Cem’den ya­rarlanmayı düşündü. Cem Fransa kralıyla Napoliye gel­diğinde öldü.

OSMANLI – MEMLÜKLÜ İLİŞKİLERİ

Fatih zamanında başlayan sorunlar ve Cem olayın­dan dolayı ilişkiler bozulmuştu. Memlükler Çukurova çev­resinde Osmanlı ordularını yenilgiye uğrattı. Tunus sul­tanının teklifiyle barış yapıldı. Adana ve Tarsus kale­leri Mekke ve Medine evkafına ait olduğundan Memlüklülere bırakıldı (1491).

ŞAHKULU AYAKLANMASI (1511)

Safevi sultanı Şah İsmail Anadoluda ege­menlik kur­mak için din adamlarını Anadolu’ya göndermişti. Bunlar­dan Şahkulu, Antalya ve göller yöresinde isyan çıkardı. İsyan zor bastırıldı. Ayaklanmalara katılanlar Ege deni­zindeki Modon ve Koron adalarına sürüldü (1511).

OSMANLI – VENEDİK İLİŞKİLERİ

Venediklilerin elindeki Moradaki yerler ile İnebahtı ve Navarin limanları alındı. Bu fetihler II. Beyazıt zamanın­daki tek önemli toprak kazancıdır.

Not: Endülüs müslümanları Haçlı katliamıyla karşı­laşmışlardı. Bunlara yardım edildi. Müs­lümanlar Kuzey Afrika’ya taşındı.

II.BEYAZIT’IN PADİŞAHLIKTAN ÇEKİLMESİ

Bayezıt, son zamanlarında ülke yönetimini vezir­lere bırakmıştı. Kendini dine ve tasavvuf fikirlere ver­mişti.

Beyazıt ve devlet adamları şehzade Ahmeti padi­şah yapmak isteyince, I. Selim Rumeli’de kuvvet hazır­ladı ve isyan etti. Yenilgiye uğradı. Bu durum bir şehza­denin padi­şahlık için ilk isyanıdır. Yeniçerilerin desteğini almış olan I. Selim isyanını sürdürdü. Bunun üzerine II. Beyazıt padişahlığı oğlu I. Selim’e bıraktı. 

YAVUZ SULTAN DÖNEMİ (1512 – 1520 )

I.Selim kardeşlerini ve yeğenlerini, tahtını sağlam­laştırmak için öldürttü.

ÇALDIRAN SAVAŞI (1514)

Safevi devletinin kışkırtmasıyla çıkan Şahkulu isya­nını dikkate alan I. Selim İran seferi düzenledi. Safevi devletinin Anadolu’daki taraftarları olan Şii Türkmenleri öldürttü.

İran seferine çıkan I. Selim Dulgadir beyliğinden yar­dım istedi. Bu yardım gelmedi. Çaldıran ovasındaki sa­vaşı Safevi devleti kayıpetti. Yavuz İran’ı almak için iler­lemek istedi, ancak askerlerin isyanı üzerine bu isteğin­den vazgeçti.

Turnadağ savaşında Dulgadir beyliği yenildi ve orta­dan kaldırıldı. (1515). Her iki savaş sonunda Doğu Ana­dolu Osmanlı egemenliğine girdi. Anadolu Türk bir­liği kesin olarak sağlandı. Safevi tehlikesi zayıfladı.

I.Selim Tebrizden ayrılırken buradaki bilim ve sanat adamlarını İstanbul’a gönderdi.

MISIR SEFERİ

Osmanlı tarihinin en uzun seferidir.

NEDENLERİ

Fatih zamanından itibaren başlayan anlaşmazlık­lar

Memlüklü korumasında olan Dulkadir beyliğinin yı­kılması

Mısır’a Osmanlıların saldırmasından çekinen Memlüklerin, Şah İsmail ile anlaşma yapması (I. Selim bunu Osmanlıya karşı büyük bir tehdit saymıştır).

İran’a gönderilen Osmanlı askerlerine Memlükle­rin topraklarından geçiş izni vermemesi

I.Selim’in Kutsal toprakları alarak İslâm dünya­sı­nın lideri olmayı amaçlaması.

 MERCİDABIK SAVAŞI (1516)

Osmanlı ordusuyla Memlüklü ordusu Suriye’de Mer­cidabık’ta karşılaştı. Kansu Gavri yönetimindeki Mem­lüklü ordusu yenildi. Suriye Osmanlı ülkesine ka­tıldı.

 RİDANİYE SAVAŞI (1517)

Kansu Gavrinin, Mercidabıkta ölümünden sonra ye­rine Tomanbay geçti. Venediklilerden top ve ateşli silah­lar aldı. Memluklar yenilgiye uğratıldı (1517). 

 MISIR SEFERİNİN SONUÇLARI:

Suriye, Filistin, Hicaz ve Mısır Osmanlı egemen­li­ğine alındı.

Mısır’ın alınmasıyla Osmanlı geliri arttı.

Venedikliler Kıbrıs için verdikleri vergiyi Osmanlı­lara vermeye başladılar.

Baharat ticaret yolunda Osmanlı üstünlüğü arttı. Portekizlilerin Hint deniz yolunu bulmaları nedeniyle (1498). Bu ticaretle ilgili beklenilen kazanç sağlana­madı.

Kutsal emanetler İstanbul’a getirildi.

Son Abbasi Halifesi III. Mütevekkil Ayasofa cami­inde düzenlenen törenle Halifelik makamını I. Selim’e devretti. (Osmanlı padişahları Fatih kanunnamsiyle mut­lak otorite olmuşlardı, Halife ünvanını almalarıyla da Te­okratik nitelik kazanmışlardır.)

Mısırdaki bilim ve sanat adamları İstanbul’a geti­rildi.

Avrupa’ya doğru hiçbir sefer düzenlemeyen I. Selim Macaristan ya da İran’a doğru olacağı sanılan sefer ha­zırlığı sırasında öldü. (1520) 

KANUNİ DÖNEMİ (1520 – 1566 )

Kardeşi olmadığından rakipsiz olarak padişah oldu. Osmanlı devletinin sınırlarını en geniş noktalara ulaştı. Bu dönemde Osmanlı imparatorluğu kültür ve uygarlık ala­nında en ileri düzeye gelmiştir.

İÇ İSYANLAR 

CANBERD GAZALİ İSYANI:

Önceleri Memlüklülere hizmet eden, Canberd Gazali Osmanlı devletinin Şam beylerbeyliği görevini yerine ge­tiriyordu. Halifeliği almak ve Memlüklü devletini ye­niden kurmak için ayaklandı. Ferhat Paşa komutasında Os­manlı ordusu isyanı bastırmıştır. (1521)

AHMET PAŞA İSYANI:

Kanuni geleneğe göre Ahmet Paşayı sadrazamlığa getirmesi gerekirken, Ahmet Paşayı Mısır valiliğine atadı. Ahmet Paşa Memlüklü devlet adamlarını çevre­sinde toplayarak isyan etti. Yeni bir devlet kurmak için para bastırdı ve hutbe okuttu. Kanuni’ye bağlı askerle is­yanı bastırdı (1524).

BABA ZÜNNUN İSYANI:

Yozgat’ta Bozok Türkmenleri kendilerine tespit edilen vergiyi ağır buldular. Türkmenler Baba Zünnun çevre­sinde toplanarak isyan başlattılar. Baba Zünnun yakala­narak öldürüldü. İsyan bastırıldı (1527)

KALENDEROĞLU İSYANI:

Nedenleri:

1)         Devletin göçebe yaşam sürdüren şii Türkmenleri denetlemek istemesi

2)         Dulkadir Beyliğine bağlı olan sipahilerin dirliklerini kaybetmesi

Hacıbektaş soyundan olan Kalenderoğlu Türkmen­ler, kendisine katılan sipahilerle, birlikte ayak­landı. Mer­kezi otoritenin baskısına karşı yapılan bu isyan (1527) yı­lında bastırıldı. 

BATIDA GELİŞMELER 

BELGRAD’IN ALINMASI (1521)

Kanuni padişahlığını kutlamayan ve vergiye bağlan­mayı reddeden Macarlara karşı sefer düzenledi.

Kuşatma sonucu Belgrad ile çevresindeki kaleler alındı. Belgrad Avrupa’ya yapılacak seferler için önemli bir merkez haline getirildi.

MOHAÇ SAVAŞI VE MACARİSTAN’IN ALINMASI (1526):

Macar Kralı, Alman imparatoru Şarlken ve Avusturya İmparatoru Ferdinand’la, akrabalık ilişkilerin­den dolayı, askeri ve siyasi bir ittifak kurdu. Böylece Osmanlı Devle­tine karşı kurulan ittifakın öncüsü oldu.

Fransa kralı I. Fransuva ve Alman Kralı Şarlken ara­sındaki Avrupa’da üstünlüğü ele geçirmek için yapılan mücadele neticesinde Alman kralı Şarlken, Fransa kralı I. Fransuvayı esir almıştı. Ayrıca Şarlken, Osmanlıların Orta Avrupaya kadar ilerlemesini önlemek amacındaydı.

Kanuni Osmanlı imparatorluğu aleyhine hazırlanan ittifakı bozmak ve Fransa’ya yardım etmek amacındaydı.

Kanuni düzenlediği seferde Macar ordusunu Mohaç ovasında yenilgiye uğrattı.

Kanuni Macar topraklarını ülkesine kat­madı. Koru­ması altına aldı. Tampon bir bölge yaptı. Erdel beyi Jan Zapolya’yı Macar Krallığına atadı.

BİRİNCİ VİYANA KUŞATMASI (1529):

Nedenleri:

  1. Avusturya Kralının savaşta ölen Macar Kralı ile akraba olduğunu belirterek Macar tahtının kendine ait ol­duğunu öne sürmesi
  2. Avusturya’nın kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken’le ittifak yapması
  3. Avusturya’nın Macaristan’ı işgal etmesi
  4. Kanuni’nin Şarlken’e karşı Fransa’ya yardım et­meyi amaçlaması

Kanuni yukarıdaki nedenlerden dolayı sefere çıktı. Macaristan’ı işgalden kurtardı. Fransa Kralı Fransuva Av­rupa’da en büyük kral olmak için Alman Kral Şarlken’le yaptığı savaşı kaybedince Kanuni’den yardım istedi. Ferdinand ve Şarlken savaşmaktan kaçındılar. Viyana şehri kuşatıldı. (1529) etkili topların getirilmeyişi, yeterli hazırlığın olmayışı ve kış şartları, kuşatmanın kal­dırılma­sına neden oldu.

ALMANYA SEFERİ (1533)

Ferdinand Macaristanı kazanmak için Budin şehrini kuşatınca Kanuni yeniden sefere çıktı. Avusturya ve Al­man kralları yine savaşmadılar. Avusturya Kralı Osmanlı Devletinin güçlü olduğunu anladı ve barış is­tedi.İstanbul Antlaşması İmzalandı (1533). Antlaşma şartları:

  1. Avusturya kralı protokol bakımından Osmanlı sad­razamına eşit sayılacak. (Bu kararlı Osmanlı Avusturya­’ya karşı siyasi üstünlük sağladı)
  2. Avusturya, Osmanlılar’ın atadığı Yanoş’u Macar Kralı olarak tanıya­cak.
  3. Avusturya bozmadıkça barış geçerli olacak.
  4. Bu barışın yapılmasının, diğer bir nedeni de Sa­fevilerin doğuda karışılıklıklar yaratmasıdır.

MACARİSTANIN OSMANLI ÜLKESİNE KATILMASI (1541)

Kanuni’nin Macar Krallığına atadığı Jan Zapolyan’ın ölümü üzerine oğlu Yanoş krallığa getirildi. Bu yeni du­rum üzerine Avusturya, Macaristan’ı almak için Macaris­tan’daki Budin’i işgal etti. Kanuni çıktığı seferde Budini aldı. Macar topraklarını Osmanlı ülkesine kattı. Sigis­mund’u, Erdel krallığına atadı. Kuzey Macaristan Avus­turya’ya kaldı.

ZİGETVAR SEFERİ, KANUNİNİN ÖLÜMÜ (1566)

Yeni Avusturya Kralı 1533 İstanbul antlaşmasına uymayarak Macaristan’a yeniden saldırdı. Sokullu Meh­met Paşa sefer kararı aldı. Zigetvor kalesi Osmanlıların eline geçti.

Not: Kuşatma sırasında ağır hasta olan Kanuni öl­müştür. II. Selim padişahlığa getirilmiştir. 

Kanuni, Avrupa Hristiyan birliğini bozmak ve Fran­sayı, Osmanlı yanına çekmek istediğinden, yardım ede­ceğini bildirmiştir.

Fransa, ilişkileri kuvvetlendirmek için elçi göndererek siyasi ve ticari nitelikli, bir antlaşmanın yapılmasını is­tedi. Osmanlı tarihinde Uhud – u Atik ya da İmtiyaz–ı Mah­susa olarak bilinen ticaret anlaşması yapıldı. Başlıca maddeler;

  1. Her iki devletin gemileri denizlerde ve limanlarda serbest dolaşabileek
  2. Fransız tüccarlardan daha az gümrük vergisi alı­nacak
  3. Fransız tüccarların, aralarındaki sorunlara Fransız yargıçlar bakacak
  4. Fransız tüccarlar ile Osmanlılar arasındaki sorun­lara Türk yargıçlar bakacak ve bunun için Fransız ter­cü­manlar görevlendirilecek.
  5. Fransızlara din ve mezheplerinde tam serbestlik tanınacak
  6. Osmanlı vatandaşları Fransa denizlerinde ve top­raklarında aynı haklardan yararlanacak
  7. Bu anlaşma hükümdarların sağ kaldıkları sürece geçerli olacak.

Kanuni kapitülasyonlarla Almanya’ya karşı, Avrupa­’ da denge ve güç kurmayı amaçladı. Kapitülasyon an­laşması, Osmanlılar için önemli siyasi bir başarıdır.

Fransızlar her padişah değişiminde anlaşmayı yeni­leyerek zamanla, Osmanlı aleyhine siyasi ve ticari üstün­lükler kazandılar. 1740 yılında kapitülasyonlar süresiz ola­rak uzatıldı. Osmanlı Devleti’nin güçsüzlüğünden ya­rarlanan diğer Avrupalı devletler de kapitülasyonlar ka­zandılar. Bu durum, Osmanlı devleti’nin sanayileşmiş devletlerin açık pazarı olmasına neden oldu. Kapitülas­yonlar Lozan anlaşmasıyla kaldırıldı.

 DOĞUDA GELİŞMELER

İRAN SEFERLERİNİN NEDENLERİ

a) Safevilerin, Bağdat ve çevresini alarak Osmanlı sınırına yakın bölgelerde hareketlenmesi

b) Safevilerin, ortak sınırı bölgesinde kendi halkına karşı izledikleri baskılı yönetimin, Osmanlının ipek ve ba­harat ti­caretini aksatması

c) Osmanlı yönetimindeki Bitlis emirinin, Safevilere, Safevilerin, Azerbeycan valisinin Osmanlılara geçmesi

d) İran’ın, Bağdat valisinin, Osmanlı tarafına katıl­ması, Safevilerin bu duruma müdahele etmesi

IRAKEYN SEFERİ (1534)

Kanuni Bitlis Emiri Şeref Hanı cezalandırmak ve Bağdatı almak için sefere çıktı. Azerbeycan alındı. Bağ­dat alındı. Gilan ve Şirvan’daki ipek tica­reti Osmanlıların denetimine girdi.

İRAN SEFERİ (1548)

İran’da taht kavgasına giren şehzadenin Osmanlılara sığınması sonucu, Safeviler, Tebriz’i, Nahçevan’ı ve Van çevresini aldı.

Kanuni, Safevi tehlikesini bitirmek, Azerbeycanı bü­tünüyle almak için sefere çıktı. Van ve Tebriz’i aldı.

 NAHÇEVAN SEFERİ (1554)

Safeviler, Avusturya savaşlarından yararlanarak Doğu Anadolu’yu almak için Doğu Anadolu’ya girdi. Ka­nuni Safevilere kesin bir darbe vurmak için üçüncü defa sefere çıktı. Safeviler’e ait olan Nahçevan, Revan ve Ka­rabağ alındı.

Bu savaşlar her iki devlet için zararlı olmuştur. Ka­nuni Avusturya savaşlarından dolayı Safeviler’in barış teklifini kabul etti.

 AMASYA ANTLAŞMASI (1555)

Bu anlaşma, Osmanlılar ile İranlılar arasındaki ilk resmi antlaşma­dır. Buna göre:

  • Azerbaycan, Tebriz, Doğu Anadolu ve Irak Os­manlıların oldu.
  • Sınır bölgesinde saldırılar yapılmayacak
  • Selim devrinden itibaren başlayan savaşlar durdu.

 DENİZLERDE GELİŞMELER

 RODOS’UN FETHİ (1522):

Rodos, Fatih zamanında kuşatılmış, fakat alınama­mıştı. Osmanlı gemilerine saldıran Sen Jan şovalyeleri Batı Anadolu kıyılarını tehdit ediyorlardı. Mısır ve Suriye­’nin alınma­sından sonra bu adanın alınması ge­rekli oldu.

Şovalyeler Avrupa’dan yardım gelmeyince adayı bo­şalttılar. Şarlken şovalyeleri Malta adasına yerleştirdi.

PREVEZE DENİZ SAVAŞI (1538)

Alman kralı Şarlken, Doğu Akdenizde Osmanlı üs­tün­lüğüne son vermek için, Andrea Dorya yönetiminde bir­leşik haçlı donanmasını kurdu.

Kanuni Barbarosu İstanbul’a çağırdı. Barbaros Kap­tan–ı Derya oldu. Cezayir’in Beylerbeyi olduğu ilan edildi.

Venedik, Ceneviz, Malta, İspanya ve Portekiz de­niz kuvvetlerinden oluşan haçlı donanması, Barbaros tara­fından yenilgiye uğratıldı.

Savaştan sonra, Venedikliler ticaretlerinin aksayaca­ğını gördüler ve barış yaptılar. Buna karşılık Mora, Dal­maçya kıyılarındaki kaleleri Osmanlılara bıraktılar.

TRABLUSGARB’IN ALINMASI (1551)

Şarlken Tunus’u almak için Malta’daki Sen Jan Şo­valye­leri aracılığıyla saldırılar başlattı. Bunun üzerine, Turgut Reis şovalye­lerin elindeki Trablusgarb’ı aldı. Trablusgarb beylerbeyi oldu.

 CERBE ADASININ FETHİ (1559)

Turgut Reis, önceleri kendisine bağlı olan Cerbe adasını, Trablusgarb körfezinin güvenliği için, İspanyol­lardan almak istedi. Turgut Reis ve Piyale paşa, Andrea Dorya yönetimindeki haçlı donanmasını yendiler. Ada Turgut Reis’in yönetimine bırakıldı.

MALTA SEFERİ (1565)

Malta adasına yerleştirilen Sen Jan Şovalyeleri Os­manlı gemilerine saldırıyorlardı. Haçlı donanması bu adayı üs olarak kullanıyorlardı.

Kanuni, Cezayir ve Trablusgarbın güvenliği için Maltanın alınmasını kararlaştırdı.

Yapılan kuşatma başarıszlıkla sonuçlandı.

HİNT SEFERLERİ

NEDENLERİ

  • Portekizlilerin, Ümit burnu yoluyla Uzakdoğu mallarını Avrupa limanlarına taşımaları.
  • Portekizlilerin, Hint okyanusunda ve Kızıldeniz çevresinde, müslümanların ticaretlerini engellemeleri
  • Deniz yoluyla hac’a giden müslümanların güven­liğinin bozulması
  • Hindistan’daki Müslümanlara portekizlilerin sal­dırması
  • Osmanlı Devleti’nin kendisini İslâm Dünyasının koruyucusu olarak görmesi

Mısır ve Hicaz’ın Osmanlı topraklarına katılmasıyla, Portekizliler ile Osmanlılar karşılaşmışlardır. Hint ticaret yolunu yeniden müslümanların denetimine almak ve Hint müslümanlarına yardım etmek amacıyla, dört deniz se­feri düzenledi.

BİRİNCİ HİNT SEFERİ (1538)

Gucerat sultanı Bahadır Şahın yardım istemesi üze­rine, Mısır Beylerbeyi Süleyman paşa komutasında yar­dım gönderildi. Yemen, Aden kıyıları alındı. Hindistanın Batı kıyılarındaki Gucerata varıldı. Yeni Gucerat Sultanı, Osmanlı egemenliğine girmemek için Osmanlılara yar­dım etmedi. Hint okyanusunda Portekiz’e karşı güç olu­nacağı gösterildi.

İKİNCİ HİNT SEFERİ (1551)

Piri Reis Basra Körfezindeki Hürmüz boğazını Por­tekizlilerden alamadı. Donanmayı kuvvetlendirmek için Mısır’a döndü. Piri Reis savşatan kaçmakla suçlana­rak idam edildi. 

 ÜÇÜNCÜ HİNT SEFERİ (1552)

Murat Reis, Basrada’ki Osmanlı donanmasıyla Por­tekizlilerle savaştı. Başarılı olamadı.

DÖRDÜNCÜ HİNT SEFERİ (1553)

Seydi Ali Reis, Basra’daki Osmanlı donanmasıyla Hürmüz boğazını geçti. Portekizlileri yenilgiye uğrattı. Hint okyanusundaki fırtınalara Osmanlı donanması da­yanmadı. Seydi Ali Reis İstanbul’a geri döndü. Başından geçen olayları yazdığı Mir’atül – memalik adlı eserde anlattı.

 HİNT SEFERLERİNİN SONUÇLARI:

  • Osmanlı devlet adamlarının Hindistan’ın gelecek­teki ekonomik önemini anlayamadılar. Portekizliler bu önemi kavradılar.
  • Akdenize göre yapılan Osmanlı gemilerinin Hind okyanusuna dayanaklı olmadığı anlaşıldı.
  • Portekizlilere karşı kesin üstünlük kazanılmadı.
  • Yemen, Habeşistan kıyıları, Osmanlılara katıldı. Kızıldeniz, Basra körfezinde egemenlik sağlandı.
  • Osmanlı devleti Habeş, Yemen, Basra, Lahsa ol­mak üzere yeni eyaletler kurarak bu bölgeleri yönetti.

SOKULLU MEHMET PAŞA

Sadrazam Sokullu aslen Hırvat kökenlidir. Devşirme olarak Enderun’da yetiştirildi. Kanuni zamanında sıra­sıyla Kaptan–ı Derya, Rumeli Beylerbeyi, Vezir ve Veziri azamlık (Sadrazam) görevlerine atanmıştır.

Sokullu, Kanuniden sonra II. Selim ve III. Murat dö­nemlerinde de sadrazamlık yaptı. Bu süreçte devlet işle­rinde birinci derecede sorumlu oldu. Bundan dolayı So­kullu’nun yönetimde aktif olduğu döneme Osmanlı ta­ri­hinde “Sokullu Devri” denilir. Sokullu Devri, III. Murat zamanında (1579) yılında Sokullu Mehmet Paşanın öldü­rülmesiyle sona ermiştir.

II.SELİM DÖNEMİ (1566-1574)

–          Sakız adası Cenevizlilerden alındı (1568).

–          Yemen tamamen Osmanlıya bağlandı (1568).

–          Güney Doğu Asya’daki Endonezya adalarından biri olan Sumatra adasında yaşayan Müslümanlara Por­tekiz saldırıları nedeniyle yardım gönderildi.

–          Kıbrıs Venediklilerden alındı (1571). Doğu Akde­niz’deki ticari ve siyasi çalışmalar tamamen Osmanlıların egemenliğine alındı.

–          İnebahtı deniz savaşı oldu (1571). Kıbrıs’ın Os­manlılara geçmesine tepki olarak kurulan Haçlı do­nan­ması Osmanlı donanmasınıııı Mora’daki İnebahtı li­ma­nında yaktı. Sokullu donanmayı kısa zamanda oluş­turdu. Bunun üzerine Venedikliler ticari çalışmalarını sürdürmek için Osmanlı Devletiyle barış yaptı.

–          Tunus İspanyollar’dan geri alındı (1574). 

III. MURAT DEVRİNDE

1574 – 1579 YILLARI ARASINDA OLAYLAR

–          Lehistan kralı ölünce ülkede taht kavgaları çıktı. Sokullu Fransa’nın desteğini alarak, Erdel Beyini Lehis­tan Kralı yaptı. Böylece Osmanlı Devletinin etkinliği Baltık denizine kadar ulaştı.

Fas sultanlığında iktidar çekişmesi vardı. Sokullu, Cezayir beylerbeyi Ramazan Paşa’yı, Portekizlilerin, bu­rada üstünlük kurmasını önlemek için görevlendirdi. Por­tekiz kralı, Vadi–üs Sebil savaşında yenilgiye uğ­ra­tıldı. Fas sultanlığı Osmanlı himayesine girdi (1577). Atlas ok­yanusuna ulaşıldı.

Safeviler’de iktidar çekişmesi olunca, Kafkasya seferine çıkıldı. Kafkasya’da bir kısım yerler alındı. Kırım Hanlığı ile karadan bağlantı kuruldu. 

SOKULLU MEHMET PAŞA VE TÜRK–İSLAM DÜNYASI

DON – VOLGA KANAL PROJESİ

Don–Volga Kanal Projesi, Sokullu Don (Ten) ve Volga (İdil) ırmaklarını bir ka­nalla birleştirerek, donan­mayı, Karadenizden, Hazar denizine geçirmeyi düşün­müştür. Bu projedeki başlıca amaçları şun­lardır:

Altınordu devletinin yıkılmasıyla kurulan Türk han­lıklarını, Osmanlı egemenliğine almak.

Türk hanlıklarını, Rus egemenliğinden kurtarmak.

İran savaşlarında asker ve malzeme göndermeyi kolaylaştırmak ve İran’ı almak.

Orta Asya Türkleriyle yakın ilişkiler kurmak. 

SÜVEYŞ PROJESİ

Amaçları:

Hindistandaki ve Endonezya’daki müslümanlarla bağlantı kurmak

Hind deniz ticaretinden yararlanmak, Uzakdoğu Asya ülkeleriyle ilişkiler kurmak

Portekizlilerin Hint okyanusundaki etkinliğini sona erdirmek, Ortadoğuda kara ticaretini geliştirmek

Akdeniz ticaretini yeniden canlandırmak 

MARMARA – KARADENİZ KANAL PROJESİ

Sakarya nehri, Sapanca gölü ve İzmit körfezini birbi­rine bağlayarak Karadeniz ve Marmara arasında deniz yolu kurulmasını sağlamak. Mimar Sinan bu projeyle gö­revlendirildi. Çalışmalar sonuçsuz kaldı.

–          Don ve Volga kanal projesi, Kırım Han’ın gücünü ve yetkilerini kaybedeceğini düşünerek işçileri isyana teşvik etmesi, projeyi başarısızlıkla sonuçlanmasına ne­den oldu. 

SOKULLUNUN ÖLDÜRÜLMESİ

Kanuni dönemi dışında, hiçbir sefere katılmaması, sefer­lere karşı olması, çevresndekileri görevlere ata­ması, Sokulluya eleştiriler yapılmasına neden oldu. Bu durumlar Sokullunun öldürülmesine neden oldu (1579). Osmanlı tarihçilerine göre Sokullunun öldürülmesiyel Yükselme Devri sona erdi. Duraklama Devri başladı.  

KURULUŞ VE YÜKSELME DEVRİNDE

OSMANLI KURUMLARI-KÜLTÜR VE UYGARLIK 

DEVLET YÖNETİMİ 

Padişah: Devletin başında Osman Beyin soyundan gelen Bey, Gazi, Han, Hakan, Hünkar Sultan gibi ünvan­larla anılan, hükümdarlar bulunurdu. Saltanat babadan oğula geçerdi. Büyük şehzade padişah olurdu.

Fatihin hazırladığı Kanunname–i Ali Osmani ile hü­kümdarlık mutlak hale getirildi. Bu kanunname ile devle­tin bütünlüğü için kardeş katli gelenek haline geldi. Bu gelenek I. Ahmet tarafından kaldırıldı.

Şehzadeler sancak beyi olarak atandıklarında Lala denilen hocaların bilgileriyle, devlet tecrübesi kazanır­lardı.

I.Selim’in, Mısır’ı fethinden sonra Osmanlı padişah­lar Halife ünvanı aldılar. Halife Rüy–yı zemin (Dünya hali­fesi), Zıllulahi Filâlem (Allahın yeryüzünde gölgesi), Hali­fet’ül Müslümin (Bütün müslümanların halifesi) sıfat­larını aldılar. Böylece Teokratik yetkilere de sahip ol­du­lar.

Tahta gelen padişah, para bastırır, hutbe okutur, kılıç kuşanır ve komşu ülkelere haberciler gönderirdi.

Divan: Devletin siyasi, idari, adli, mali ve diğer konu­larda kararlar aldığı kuruldur. Topkapı sarayında Kubbe­altı denilen yerde toplanırdı. Son karar padişaha aitti.

Fatih ve diğer padişahlar divan başkanlığını vezira­zama bıraktılar. Padişahlar Divan çalışmlarını kafes ar­kasından takip ederlerdi.

Divan üyeleri, kararları birlikte padişaha sunarlardı.. Vezirazam, daha önce Arz odasında padişaha bilgiler verirdi. Divan dağıldıktan sonra vezirazam, Paşakapısı, sonradan Babiâli denilen makamda çalışmasına edvam ederdi.

Divan üyeleri Vezirazam (Sadrazam), Vezirler, Ka­zeskerler, Defterdar, Nişancı, Müftü, Asıl üye olmayan Reisülküttap, Kaptan–ı Derya ve Yeniçeriağası toplantı­lara katabilirdi.

Vezirazam: Padişahın vekili ve divan başkanıdır. Padişahın mühürünü taşırdı. Padişah, sefere çıkmadı­ğında, orduyu komuta ederdi. Bütün işlerden sorum­luydu.

Vezirler: Ulema (bilginler) sınıfından seçilirdi. Resmi ünvanları Kubbealtı vezirleridir. Divan’da görüşlerini bil­dirirler, padişaha ve sadrazama devlet işlerine yardımcı olurlardı. Serdar (Komutan) olarak seferlere katılırlar ve emirlerinde asker bulunurdu. Maaş yerie Has denilen toprak alırlardı.

Kazaskerler: Vezirlerden sonraki üyelerdir. Önceleri bir kazasker vardı, daha sonra Rumeli ve Anadolu ka­zas­keri olmak üzere sayıları iki oldu. Rumeli kazaskeri rütbe ba­kımından daha önde idi. Divan’daki büyük hu­kuki davalara bakarlardı. Bölgelerindeki kadıların ve mü­derrislerin gö­revlendirilmesini yaparlardı. Kazaskerlere Sadr ünvanı verilirdi.

Defterdarlar: Kuruluş döneminde bir defterdar vardı. Fatih döneminde Rumeli ve Anadolu Defterdarı olarak sayı ikiye yükseldiiki defterdarlık oluşturuldu. Sadra­zamla birlikte devletin mali işlerine bakardı. Başdefter­darın onayı olmadan harcama yapılamazdı. Rumeli def­terdar, Kazaskerlerden sonra gelen üye idi.

Nişancı: Devletlerarası yazışmalarla ilgilenirdi. Fer­man ve beratlar üzerine padişahın tuğrası (imzası)’nı çe­kerdi. Has, zemet, tımar defterlerini tutar, bunların dağı­tımına bakardı. Kanunları çok iyi bilirlerdi, gerekti­ğinde Divan’a bilgiler verirlerdi.

Müftü: Divan kararlarının İslam dinine uygun olup olmadığı konusunda fetva verirdi. Halife ünvanını alın­ma­sından sonra önemleri arttı. Resmi bir makam olarak, müftülüğün ne zaman kurulduğu belli olmamakla bera­ber, devletin başlangıcından beri, divan çalışmalarında yer almıştır. Kanuni devrinde Şeyh–ül İslam adı verilmiş olup sadrazama eşit sayılmıştır.

Reisülküttap: Doğrudan divan üyesi değildi. XVII yy’dan sonra önemi arttı. Katipler sınıfından bilgili kişiler arasından seçilirdi. Devletin gizli yazışmalarını yapardı. Zamanla dış ilişkilerle ilgili görevleri yerine getirdiler.

Kaptan–ı Derya (Kaptanpaşa): Deniz kuvvetlerinin başkomutanıydı. Donanma ve denizcilikle ilgili işlerden sorumlu idi. İlk zamanlarda devlet içerisinde makam ola­rak yeri Anadolu beylerbeyinden sonraydı. XVI. yy’ın ikinci yarısıda, vezir rutbesiyle Divan üyesi oldu.

Yeniçeriağası: Yeniçeri ocağının amiriydi. Ve­zir rüt­besini almışsa, Divana katılırdı. Vezir değilse top­lantıya katılmaz, padişahla doğrudan görüşürdü. 

MEMLEKET YÖNETİMİ

Ülke toprakları yönetim bakımından üçe ayrıldı.

  1. Merkeze bağlı eyaletler,
  2. Merkeze bağlı hükümet ve beylikler,
  3. Özel yönetimi olan beylikler 

Eyaletler san­caklara, sancaklar kazalara ve kazalar da köylere ayrılmıştı. 

 MERKEZE BAĞLI EYALETLER

Rumeli beylerbeyi ve Anadolu beylerbeyliği olarak ikiye ayrılmıştır. Rumeli beylerbeyi makamca yüksekti. Beylerbeyleri başarılı olduktan sonra vezir olurlardı. Beylerbeyinin eyalet merkezine paşasancağı denilirdi. Memleket idaresindeki başlıca görevliler şunlardı:

Kadı: Kazaları yönetir ve adalet işlerine bakardı.

Subaşı: Sancak ve kazalarda güvenliği sağlayan, askeri yetkileri olan görevliler idi.

Eyaletler toprakları dirliklere ayrılarak maaş karşılığı askerlere ve devlete hizmet edenlere verilirdi. Başlıca eyaletler Rumeli, Bosna, Anadolu, Trabzon, Şam, Budin, Temeşvar, Halep, Diyarbakır.

İstanbulun yönetimi: Başkent olduğundan, yönetimi ayrıydı. Güvenliği Yeniçeri ağası ile Subaşı sağlardı. Be­lediye işlerine şehir emini bakardı. Adalet işlerine de taht kadısı yürütürdü.

 MERKEZE BAĞLI HÜKÜMET VE BEYLİKLER

İç işlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı devletine bağlı yerlerdir. Başlıcaları Kırım Hanlığı, Eflak beyliği, Boğdan beyliği, Erdel beyliği, Hicaz emirliği. Hicaz emir­liği dışındakiler, savaşta orduya kuvvet gönderirler, yıllık vergi verirlerdi.

 ÖZEL YÖNETİMİ OLAN EYALETLER

Merkeze uzak eyaletlerdir. Bağdat, Mısır, Trablus­garp, Tunus, Cezayir, Yemen ve Basra. topraklar dirlik­lere bölünmezdi. Bu eyaletlerin valilerine ve komu­tan­la­rına Saliyane (yıllık) denilen maaş verilirdi. Bundan do­layı bu eyaletlere saliyaneli eyaletler adı da verilmiştir. Bu eyaletlerin geliri ilitzama verilirdi. İltizam usulünde eyaletlerden alınacak vergi, önceden hazineye, mültezim denilen kişilerce peşin verilirdi. Mültezimler verdikleri vergiyi eyaletlerden toplardı.

Trablusgurp, Tunus ve Cezayir’den oluşan üç eya­lete Garp ocakları denirdi. 

TOPRAK YÖNETİMİ

Köylerde yaşayanların nüfusu, ekonomik faaliyetleri, yazılarak gelirleri belirlenirdi. I. Murat zamanında toprak­ların dağıtımına başlanmıştır. Kanuni zamanında bu usul daha düzenli hale getirilmiştir. II. Selim döneminde ise topra­ğın dağıtımı kanunla yapılmaya başlamıştır. Bu iş­leri Nişancı yapmıştır.

Toprakların yönetimi devlet elindeydi. Üç yıl ekilme­yen toprakları, devlet başkasına verirdi.

Toprak hukuki yönden öşür, haraç, miri olmak üzere üçe ayrılmıştır.

Öşür arazi: Müslümanlara ait topraklardır. Ürünün onda biri oranında vergi alınırdı.

Haraç arazi: Hristiyan halkın elindeki topraklardır. Toprak sahipleri haraç denilen vergi verirlerdi.

Miri arazi: Devlete ait olan arazilerdir.

MİRİ ARAZİ ÇEŞİTLERİ

Vakıf arazi: Gelirleri medrese, hastahane, imaret, kervansaray ve dini yerlere verilen topraklardır. Vakıf arazi satılamazdı.

Yurtluk Arazi: Gelirleri sınır boylarındaki beylere bı­rakılan topraktır. 

Ocaklık Arazi: Geliri kale muhafızlarına ve tersane giderlerine ayrılan topraktır.

Yurtluk ve Ocaklık araziler satılamaz, bağışlanmaz, vakıf yapılamazdı.

Mukataa: Geliri hazineye gelen topraklardır. Bu top­raklar iltizama verilir. Mültezimler hazine adına geliri toplardı.

Dirlik: Görev karşılığı olarak başarılı kişilere verilen topraktır. Dirlikler devlet malı olup gelirlerine göre Has, Zeamet, Tımar olmak üzere üçe ayrılır.

Has: Yıllık geliri yüz bin akçeden çok olan dirliktir. Padişahlara divan üyelerine, yüksek dereceli memurlara verilirdi. Göreve karşılık, Has alanlar devlete sipahi ya da Cebeli denilen (atlı asker) yetiştirirdi.

Zeamet: Yıllık geliri yirmi bin ile yüz bin akçe arasın­dadır. Orta dereceli memurlara ve komutanlara görev karşılığı verilirdi. Zeamet alanlar o bölgede oturmak ve asker yetiştirmekle yükümlüydü.

Tımar: Yıllık geliri üç bin ile yirmi bin akçe arasında olan dirliktir. Görev karşılığı verilen Tımar, veraset yo­luyla kimseye bırakılamaz. Tımar alanlar üç bin akçeyi kendi geçimlerine ayırırlardı. Buna kılıçtımarı denilir. Diğer ge­lirlerle, Cebeli ve Eşkinci denilen askerler yetiş­tirir­lerdi.

 TIMAR ÇEŞİTLERİ

a) Eşkinci Tımarı: Savaşlarda yararlılık gösteren askerlere verilirdi.

b) Mustahfaz Tımar: Cami imamlarına ve hatiple­rine, saray görevlilerine verilirdi.

Dirlik sahipleri ile toprağı işleyen köylü ara­sında ilişki­leri ve vergi oranını belirleyen sancak kanun­name­leri denilen kanunlar vardı. Arazinin geliri ve işle­teni tah­rir defterlerine yazılırdı.  

MALİYE

Devletin mali işleri Başdefterdar tarafından yürütü­lürdü.

Osmanlı maliyesinde bulunan hazineler:

Dış hazine: Devletin asıl hazinesidir. Bu hazineye Hazine–i Ami­re verilmiştir.

İç hazine: Savaş ve diğer önemli işlerin masrafları­nın karşılandığı hazinedir.

Ceb–i Hümayun hazine: Padişahın şahsına ait ha­zinedir. Has gelirleri ile gönderilen hediyelerden oluş­muştur. 

BAŞLICA GELİR KAYNAKLARI

Öşür: Devlet malı olan topraklardan müslümanların onda bir oranında verdiği vergidir.

Haraç: Hristiyan ve Musevi vatandaşlardan, gelir ve kazançları üzerinden alınan vergidir.

Cizye: Müslüman olmayan sağlıklı erkeklerden, yılda bir kere alınan vergidir. İhtiyar ve çocuklardan alınmazdı. Cezyedar denilen memurlar toplardı.

Ağnam: Hayvancılıkla uğraşanlardan alınan vergidir. 

DİĞER GELİRLER

  • Tüccar ve şehirliden alınan Tekâlif–i örfiye vergisi
  • Gümrük vergileri
  • Maden, orman, tuzla gelirleri
  • Savaş giderlerini karşılamak için alınan avarız vergiler
  • Savaşlarda kazanılan ganimetlerin beşte biri. Buna Hums–u şeri adı verilirdi.
  • Salıyeneli eyaletlerden ve bağlı beylik, hükümet­lerden alınan vergi 

ORDU

Osmanlılarda ilk ordu Gaziler ve boy halkından seçi­lenlerden, oluşturuldu. Temelde bu ordu gaziler örgü­tüydü.

İlk askeri teşkilat Orhan Bey zamanında veziri Ala­eddin Paşa ile kadı Çandarlı Kara Halilin tavsiye ve ça­lışmalarıyla kurulan Yaya ve Müsellem adlı asker­lerdi.

Yayalar maaşlı, piyade askerlerdi. Müsellemler vergi vermeyen atlı askerlerdi. Savaşta ulufe alırlardı. Bu as­kerler kapıkulu askerlerinin çoğalması üzerine geri hiz­mete alındı.

Yükselme devrinde ordunun teşkilatlanması tamam­landı. Avrupa devletlerinden, üstün duruma gelindi. Ordu üç bölümden oluşmuştur.

A) Kapıkulu Askerleri

B) Tımarlı Sipahiler

C) Yardımcı Kuvvetler

 A) KAPIKULU ASKERLERİ

Padişaha bağlı de­vamlı ve maaşlı askerlerdi. Bu as­kerler, Osmanlı ordu­sunun temelini teşkil etmiştir. İstan­bul’da ve sınır boyla­rındaki şehir ve kale­lerde yaşarlardı. Yaptıkları iş bakı­mından 1) Kapıkulu pi­yadeleri 2) Kapı­kulu süvarileri şeklinde ikiye ayrılmıştır.

Kapıkulu Piyadeleri:

Yedi ocaktan oluşurdu. Bunlar Acemioğlanlar, Yeni­çeriler, Topçular, Cebeciler, Toparabacıları, Humbaracı­lar, Lağımcılar

Acemioğlanlar ocağı:

I.Murat zamanında Çandarlı Karalı Halil çalışmala­rıyla, Gelibolu’da savaş esirlerinden kuruldu. Hristiyan ailelerin çocukları Türk ailelerin ya­nında Türk–İslam ge­leneklerine göre yetiştirildikten sonra ocağa alınır, daha sonra Yeniçeri ocağına gönde­rilirdi.

Yeniçeriler:

I.Murat zamanında Çandarlı Kara Halil­’in çalışmala­rıyla kuruldu. (1363). Acemioğlanlar ocağın­dan oluştu­ruldu. İstanbulda kışlalarda otu­rurlar, başka bir işte ça­lışmazlar, emekli oluncaya kadar ev­lenmezlerdi. Savaşta padişahın yanında bulunurlardı. Üç ayda bir ulufe demi­len maaş alırlardı.

Cebeciler:

Yaya askerlerin silahlarını onaran ve cephane hazır­layan ocaktı.

Topçular:

Top döken, savaşlarda top kullanan ocaktı. Osmanlı ordusunda top ilk kez I. Kosova sava­şında kullanıldı. Bu ocak Fatih Sultan Mehmet zama­nında geliştirildi.

Top arabacıları:

Top arabalarını yapan ve topları taşıyan yaya asker­lerdi.

Humbaracılar:

Havan toplarını, humbaraları (el bombaları) yapan ve kullanan ocaktı.

Lağımcılar:

Kalelerin kuşatılması sırasında tünel ka­zan, barutla kale duvarlarını ve surlarını yıkan sınıftı.

Kapıkulu Süvarileri:

Yeniçeriler gibi ulufe alırlardı. Altı ocaktan oluşmuş­tur.

  1. Sipahi
  2. Silahtar
  3. Sağ ulufeciler
  4. Sol ulufeciler
  5. Sağ Garipler
  6. Sol Garipler

B) EYALET ASKERLERİ (TIMARLI SİPAHİLER): Eyalet askerleri, tımar sistemine ve toprak yönetimine dayanırdı. Ordunun en büyük bölümünü meydana ge­tirmiştir. 1) Tımarlı Sipahiler, 2) Akıncılar olmak üzere ikiye ayrılırdı.

Tımarlı Sipahiler: Dirlik sahiplerinin yetiştirmekle yükümlü oldukları, Cebeli denilen atlı askerlerdir. Sipahi­lerin giderlerini Tımar sahipleri karşılardı. Ordunun en büyük ve en güçlü hareketli birlikleri idi.

Akıncılar: Sınır boylarında otururlar, düşman toprak­larına akınlar ve keşifler yaparlardı. 

C) YARDIMCI KUVVETLER:

Yayalar, Musellemler, Yörükler: İlk düzenli Os­manlı kuvvetleriydi. Yörükler Rumelide, Yayalar Anadolu­’da bulunurlardı. Müsellemler atlı askerlerdir. Savaşta yol açmak, yiyecek taşımak buna benzer işler yaparlardı.

Azaplar: Savaşta düşman kuvvetlerini oyalayarak kuşatılmasını sağlayan askerlerdi.

Saka Ocağı: Savaşlarda ve seferlerde su ihtiyacını karşılayan ocaktır. 

DONANMA

İlk Osmanlı tershanesi Yıldırım Beyazıd zamanında Gelibolu’da kurulmuştur. İstanbul’un fethi ve Mısır’ın alın­ması donanmanın kuvvetlendirilmesini sağlamıştır. Ka­nuni devrinde, donanma en parlak çağını yaşamıştır.

Donanma başkomutanına Kaptan–ı Derya (Kaptan Paşa) komutanlarına Reis, askerlerine Levent denilmiş­tir.

Başlıca tershaneler İstanbul, İzmit, Gelibolu, sonra­dan Suveyş, Rusçuk. İstanbul tershanesi (Tershane–i Amire) en büyük tershanedir. Venedik tershanesi düze­yinde idi.

Akdeniz’de Osmanlı donanmasının en büyük yar­dımcısı Cezayir, Tunus, Trablusgarp’ta kurulu olan Garp ocakları idi. 

HUKUK

Osmanlı hukuku, İslam hukukuna (şer’i hukuk) da­yanmaktaydı. Kamu hukukunun gelişmesinden dolayı örfi hukuk da gelişti.

Fatih’in hazırlattığı Kanunname–i Al–î Osmani örfi hukukla ilgili bir kanundu. Bu kanunname Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılan konularla daha da zengin­leştirilmiştir. 

EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Eğitim ve öğretim düzenli şekilde ilkokul düzeyindeki okullar ile medreselerde yapılırdı.

Bu okullarda, okuma, yazma ve kuran–ı kerim ders­leri görü­lürdü.

Medreseler: Orta ve yüksek öğrenim kurumlarıdır. Genellikle camiler ve vakıfların çevresinde kurulmuştur. Medreselerin çalışması ve ihtiyaçlarıyla ilgili vakfiyeleri bulunurdu. Ders verenlere müderris, yardımcılrına muid denirdi.

İlk Osmanlı medresesi İznik’te Orhan Bey zama­nında açıldı. Osmanlı medreseleri Fatihin yaptırdığı Sahn–ı seman medresesi ile Kanuni devrinde yapılan medrese­lerle gelişmiştir.

Medreselerden mezun olanlar kadılık, müderrislik, müftülük, nişancılık, defterdarlık, tabiplik gibi görevleri ya­parlardı.

Medreselerin dışındaki en önemli okul Enderundur. İlk önce Edirne sarayında açılmıştır. Enderun Devlet adamı yetiştiren bir okuldur. 

DİL VE EDEBİYAT

Devletin resmi dili Türkçeydi. Yükselme döneminde sınırların genişlemesiyle Türkçe yaygınlaştı. Türkçe XVI. yy.’da Arapça ve Farsça’nın tesiri altına girmiştir. Böylece Osmanlıca denilen yeni bir dil ortaya çıkmıştır. 

BİLİM VE KÜLTÜR

Osmanlı kültür hayatında en etkili sınıf ülema sını­fıydı. İstanbul bilim ve kültür merkeziydi. Fatih Eski Yu­nan, Latin, Arap, Fars dillerinde yazılı önemli eserleri ter­cüme ettirdi.

Önemli bilim ve kültür adamları şunlardır:

Ali Kuşçu: Semerkanttan geldi. Fatih zamanında Ayasofya medresesinde müderrislik yaptı. Matematik ve astronomi bilginidir.

Sinan Paşa: Tazaruname adlı eseri yazdı, matema­tik ve astronomiyle ilgilenmiştir.

Takiyüddin: Türkiye’de ilk rasathaneyi kurmuştur. III. Murat çalışmalarını desteklemiştir. Gericiler tarafın­dan çalışmaları durduruldu ve kurduğu rasathane yıktı­rılmış­tır.

Sabuncuoğlu Şerefaddin: Cerrahname–i İlhani adlı eseri yazan tıp bilginidir. Fatih döneminde yetişmiş­tir, diğer tıp bilginleri Ahi Almet, Altıncızade

Piri Reis: Kitab–ı Bahriye ve Dünya haritası eserle­riyle tanınan coğrafyacı ve denizcidir.

Seyd Ali Reis: Muhid adlı coğrafya eseri, bir seya­hatname olan Mir’atül – Memâlik adlı eseri yazmıştır.

Ahmedi: Bilinen ilk Osmanlı tarihi olan “İskender­name” adlı eseri yazdı.

Hoca Saadddin: Tac–üt Tevarih adlı ilk büyük resmi Osmanlı tarihini yazdı.

Ebusuud Efendi: Kanuni devrinin ünlü fıkıh bilgini­dir. 

SOSYAL VE EKONOMİK HAYAT

Sosyal hayat: Halkın büyük çoğunluğunu müslü­manlar oluşturmuştur.

Hristiyan ve Musevi halka dini inançlarında serbestlik tanınmıştır.

Türkler, yerleşik ve göçebe hayat sürdürürken,. Müslüman olmayanlar kasaba ve şehirlerde yaşarlardı.

Halk yöneticiler ve Reaya olmak üzere ikiye ayrıl­mıştı. Reaya Müslüman ve Hristiyan halka denilirdi. Re­aya deyimi sonradan müslüman olmayan halk için kul­landı.

Şehrin en yüksek sivil yöneticisi Kadı idi, yargı işle­rine bakarlardı. Malların fiat tespitinde bulunur­lardı.

Lonca teşkilatı, esnafları ve sanatkarları denetlerdi. Loncalarda, çıraktan kalfaya; kalfadan, lonca ustalarına kadar belirli sınıflaşma vardı. Buralardaki Esnaf ve za­na­atkarlar ara­sında karşılıklı yardımlaşma sağlanırdı. 

EKONOMİK HAYAT

Tarım: Topraklar düzenli yazılır ve gelirlerine göre dirliklere ayrılırdı. Toprağı üç yıl arka ar­kaya ekmeyen­den toprak alınırdı. Devlet Tımar sipahile­rine her türlü yardımı ederdi.

Anadolu’da ve Rumeli’de halk hayvancılıkla geçinirdi. Osmanlı ekonomisi esas olarak tarıma dayanmıştır. Top­rağını ekmeyen ve göç edenlerden çift bozan ver­gisi alınırdı.

Zanaat: Başta İstanbul olmak üzere, şehirlerde za­nat gelişmişti. Dericilik, demircilik, bakırcılık, kuyumcu­luk, kunduracılık, terzilik meslekleri yapılmıştır.

Osmanlı sanayisi genelde harp sanayi alanında ge­lişmişti, tershane, baruthane, demirhane gibi tezgahlar vardı.

Ticaret: Osmanlı toprakları coğrafi bakımdan tica­rete elverişliydi. İpek yolu ve Baharat yolu kervanları, ti­cari canlılığı sağlamıştır. Kırım, Trabzon, Suriye, Mısır, Trab­lusgarp ve Şam önemli ticaret merkezleriydi. Deniz tica­re­tiyle Hristiyan ve Museviler, Kara ticaretini Türkler ile di­ğer Müslümanlar yapardı.

Para: Osmanlılar’da ilk parayı Orhan beyin bastırdığı bilinmekteydi. Son yapılan araştırmalarda Osman Gazi’­nin bastırdığı para bulundu. Osman Gazi’nin hangi ta­rihte para bastırdığı saptanamadı. Orhan beyin bastır­dığı pa­raya Akçe denir (1327). İlk Osmanlı darphanesi Bursa’da idi. I. Murat bakır para bastırdı. II. Murat bastır­dığı para­larda Sultan ünvanını kullandı. İlk altın para Fatih tarafın­dan bastırıldı. 

SANAT

Osmanlı sanatında en önemli ilerleme mimaride gö­rülmüştür. İlk çalışmalar İznik’te başlamıştır. Camiler, köprüler, çeşmeler, bedestenler, çarşılar önemli mimari eserlerdir.

Fatih zamanından itibaren Osmanlı sanatı gelişmeye başladı. Mimar Sinan çok sayıda cami, köprü, medrese yapmıştır. En önemli eserleri Manisa’daki Şehzade, İs­tanbul’daki Süleymaniye, Edirne’deki Selimiye camile­ri­dir.

Çinicilik, kakmacılık, oymacılık, nakkaşlık, tezhip, minyatür ve hat (yazı) gibi süsleme sanatları çok geliş­mişti. Kitaplar tezhip ve minyatürlerle süslenmiştir.

Fatih, İtalyan Belleniye kendi portrelerini ve İstanbu­lun çeşitli manzaralarını yaptırmıştır. II. Bayezıt bu sana­tın gelişmesine önem vermiştir. Resim sanatının yerine minyatür sanatı gelişmiştir.

OSMANLI DEVLETİNDE DURAKLAMA DÖNEMİ

OSMANLI DEVLETİNDE 17.Y.Y. SİYASİ DURUM

DURAKLAMA DÖNEMİ

 

DURAKLAMANIN İÇ NEDENLERİ

PADİŞAHLARIN VE DEVLET ADAMLARININ YETERSİZLİĞİ

Orduların başında sefere katılmayan, devlet işleriyle ilgilenmeyen, saraydaki zevkli hayata kendini kaptıran, zayıf iradeli padişahlar yönetimde bulunuyordu. I. Ahmet zamanında şehzadeler, sancaklara gönderilmedi, sa­rayda eğitimleri başladı, bundan dolayı devlet tecrübesi kazana­madılar. Padişahlar niteliksiz olmaya başladı. Bu şart­larda saray görevlileri, yeniçeri ağaları ve ülemalar yö­netime karıştılar.

Devletin önemli görevlerine rüşvetle atamalar ya­pıldı. Yönetimde yolsuzluklar arttı. Halkın devlete güveni azaldı.

İMPARATORLUĞUN YAPISI VE KARAKTERLERİNİN BOZULMASI

Devlet mutlakiyetle yönetilen, teokratik bir devletti. İmparatorluk, farklı din ve kültürlerden milletlere dayanı­yordu. Kuvvetli ve eşitlikçi yönetim devam ettiği sürede milletler bir arada rahatça yaşamışlardır. Ancak yönetim bozulunca milletler imparatorluktan ayrılma hareketlerine yöneldiler.

ORDU VE DONANMANIN BOZULMASI

Yeniçeri Ocağına kanuna aykırı asker alındı (III. Mu­rat devrinden itibaren). Yeniçeri Ocağı ile Kapıkulu asker­leri zamanında ulufe (maaş) alamadıklarından ayaklandı­lar. Padişahların ve sadrazamların değiştiril­mesini istedi­ler.

Has, zeamet ve tımar dağıtılmasında rüşvetçi yol iz­lendi. Bu durum dirliklerin işleyişini bozdu. Tımarlı sipahi­lerin sayısı azaldı. Bu durum devletten maaş alan kapı­kulu askerlerinin sayısını arttırdı, tarım ve hayvancılık gerilemeye başladı.

Girit’in fethinden sonra donanmaya verilen önem azaldı. Denizcilikten anlamayan kişiler donanma teşkila­tına alındı.

 EKONOMİ VE MALİYENİN BOZULMASI

Uzun süren savaşlar harcamaların artmasına neden oldu. Ganimetler, vergiler azaldı. Tımar sisteminin bo­zulmasıyla toprak gelirleri azaldı. Her padişah değişi­minde cülus bahşişinin verilmesi hazineyi etkiledi.

Kapitülasyonların Fransa’dan başka diğer ülkelere verilmesi gümrük gelirlerini azalttı. İltizam usulünün bo­zulması para sıkıntısına düşürdü. Ayarı düşük akçe bas­tırıldı, askerler ayarı düşük akçeyle maaş almak iste­medi­ler. Maaşları gecikti. Bu durum isyan etmelerine neden oldu.

 İLMİYE SINIFININ BOZULMASI

Medreselerde eğitim bozuldu. Küçük yaşta Müderris “beşik ülemalığı” yapılanlar oldu. Yüksek memurluklar rüşvetle alınıp satılmaya başladı.

DURAKLAMANIN DIŞ NEDENLERİ

 İMPARATORLUĞUN DOĞAL SINIRLARA ULAŞ­MASI

Doğuda Kafkasya dağları, güneyde Umman denizi, Kuzey Afrikada Büyük Sahra ve Atlas Okyanusuna, Av­rupada Baltık Denizine ulaşıldı.

Avrupa’da siyasi ve askeri yönden güçlü Avrupa devletleriyle karşılaşıldı. (Almanya, Lehistan, Avusturya ve İtalyan Cumhuriyetleri, Rusya Çarlığı) doğuda Safevi­ler ile savaşıldı. Avrupanın güçlü devletleri, Osmanlı Devletine karşı ittifak kurdular.

 BÜYÜK COĞRAFYA KEŞİFLERİ

İpek yolu ve baharat yolu Avrupalı devletlerin dene­timine girdi. Akdeniz ticareti önemini kaybetti.

Kapitülasyonlar ülkeyi açık pazar haline getirdi. Coğ­rafya keşifleri sonucunda Avrupa devletleri zengin­leşti. Rönesansla birlikte bilim ve teknikte gelişmeye başladı. Osmanlı devleti bu gelişmelere yönelmedi. 

XVII.Y.Y. DA OSMANLI DEVLETİNİN SİYASAL DURUMU

 OSMANLI–İRAN (SAFEVİ) SAVAŞLARI (1577–1639):

Amasya anlaşması 1577 yılına kadar barışı devam ettirdi. Başlayan savaşlar 1639 Kasr–ı Şirin anlaşmasına kadar sürdü.

I. DÖNEM İRAN SAVAŞI (1577 – 1590)

III. Murat Doğu Anadoludaki valilerin isteğiyle sefere karar verdi. İran’daki taht kavgalarından yararlanıldı. So­kullu Mehmet Paşa sefere karşı çıktı. Hazar denizine ka­dar toprak kazanıldı. İranlıların isteğiyle Ferhat Paşa (İstanbul) antlaşması imzalandı.

Azerbeycan, Gürcistan, Luristan, Dağıstan Osmanlı­ların oldu (1590). Osmanlı devleti doğuda en geniş sı­nıra ulaştı. 

II. DÖNEM İRAN SAVAŞI (1603 – 1611)

I.Ahmet zamanında Osmanlılar Avusturya ile sava­şıyordu. Anadoluda Celali isyanları vardı. İran Hükümdarı Şah Abbas bundan yararlandı. Ferhatpaşa anlaşmasıyla kaybettikleri yerleri geri aldılar. Nasuhpaşa anlaşması yapıldı (1611). Osmanlılar Ferhatpaşa ile aldıkları top­rakları geri verdiler. İran 200 deve yükü ipek vermeyi ka­bul etti.

III. DÖNEM İRAN SAVAŞI (1617 – 1618)

II.Osman zamanında İranlılar Nasuhpaşa anlaşm­sı­nın şartlarını yerine getirmediler. Savaşlar yeniden çıktı. Serav anlaşması imzalandı (1618). İran Nasuh­paşa anlaşmasının şartlarını yerine getirmeyi kabul etti.

IV. DÖNEM İRAN SAVAŞI (1624 – 1639)

Bağdat valisini öldüren Bekir Subaşı adlı isyancı, Osmanlılara karşı, İran devletinden yardım istedi. İran Bağdat’ı işgal etti. IV. Murat Revan ve Bağdat seferle­rini düzenledi. Bağdat geri alındı. Görüşmeler sonucu Kasr–ı Şirin anlaşması imzalandı (1639). Azerbaycan, Revan İran’a bırakıldı. Bağdat Osmanlıların oldu. Zagros Dağları sınır oldu. Uzun süren barış dö­nemi başladı. Bu­günkü Türkiye – İran sınırı çizildi. 

GİRİT’İN FETHİ (1645 – 1669)

Girit Venedik tarafından yönetiliyordu. Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika kıyıları arasında önemli bir coğrafi ko­numa sahipti. Adadaki korsanlar Osmanlı gemilerine saldırdılar. Osmanlılar adayı kuşattı. Venedikliler Çanak­kale boğazını ablukaya alarak Girit kuşatmasına yardım gönderilmesini önlediler. Köprülü Mehmet za­manında Venediklilerin ablukası kaldırıldı. Fazıl Ahmet Paşa za­manında ada alındı.

 LEHİSTAN SEFERLERİ

Genç Osman’ın Lehistan Seferi ve Hotin Antlaş­ması: Genç Osman Lehistan’ın Erdel ve Boğdan içişle­rine karışması üzerine sefer kararı aldı. Hotin kalesi ku­şatıldı. Yeniçeriler yapılan meydan savaşında başarılı olamadılar. Lehistan barış istedi. Hotin antlaşması ya­pıldı (1620). Buna göre Lehistan Osmanlı topraklarına saldırmayacak ve Kırıma vergi vermeye devam edecek. 

IV. MEHMET’İN LEHİSTAN SEFERİ VE BUCAŞ ANTLAŞMASI

Lehistan Osmanlı korumasındaki Ukraynadaki Ka­zaklara saldırdı. Lehistan’a sefer düzenledi. IV. Mehmet­’in yönettiği seferde Lehistan topraklarına girildi. Lehis­tan’lılar barış istedi. Bucaş anlaşması imzalandı (1672). Lehistan vergi vermeyi kabul etti. Podolya böl­gesi Os­manlıların oldu. Ukrayna Osmanlı korumasına alındı. Osmanlı vergiden vazgeçti. Leh’liler vergiye bağ­landı. Leh’liler vergi vermeyince savaşlar başladı. Osmanlılar vergiden vazgeçti. Bucaş ikinci defa imza­landı (1676). Bu anlaşma Avrupa’da devlete toprak kazandıran en son anlaşmadır.

OSMANLI – AVUSTURYA SAVAŞLARI (1593-1699)

I.DÖNEM AVUSTURYA SAVAŞI (1593 – 1606)

Avusturya Bosna Beylerbeyini Avusturya’ya yaptığı bir akında öldürünce III. Murat savaş ilan etti. Savaşlarda başarılı olunmadı. III. Mehmet savaşları de­vam ettirdi. Sefere çıktı. (Kanuniden itibaren ordunun başında se­fere ilk çıkan hükümdardır.) Haçova Meydan Savaşı (1596) kazanıldı. Eğri, Kanije, Estergon kaleleri alındı. Avusturya’lılar Kanije kalesini geri almak istedi­ler. Kale komutanı Tiryaki Hasan Paşa emrindeki kuvvetlerle ka­leden çıkarak Avusturyalıları yenilgiye uğ­rattı. Bundan sonra Eflak, Boğdan, Erdel yeniden Osmanlı egemenli­ğine alındı. Avusturya barış istedi. İran savaşları ve Ce­lali isyanları nedeniyle barış teklifini Osmanlılar kabul etti. Zitvatorok Antlaşması yapıldı (1606).

  1. Eğri, Kanije, Estergon kaleleri Osmanlıların oldu.
  2. Avusturya bir defaya mahsus olmak üzere büyük miktarda savaş tazminatı verecek.
  3. Avusturya Kralı Kutsal Roma – Cermen İmpara­toru kabul edilecek. Protokol bakımından Osmanlı Padi­şahıyla eşit sayılacak.

Önemi: Osmanlı’ların 1533 İstanbul anlaşmasıyla Avusturya­’lılara karşı kazandığı üstünlüğü sona erdi.

II.DÖNEM AVUSTURYA SAVAŞI (1662 – 1664)

Erdel Beyi, Eflak ve Boğdan beylerini kendi tarafına çekerek isyan ettirdi. Köprülü Mehmet Paşa Erdel isya­nını bastırdı. Bu beyliklerin yöneticilerini değiştirdi. Avus­turya’lılar eski Erdel beyinin kışkırtmasıyla Osmanlı top­raklarına doğru saldırılar düzenledi. Fazıl Ahmet Paşa sefere çıktı. Alınması imkansız görülen Uyvar ka­lesi alındı. Avusturya barış istedi. Fazıl Ahmet Paşa sa­vaşa devam etti. Fakat Sen Gotar denilen yerde Osmanlı or­dusu yenild. Avusturya kralının onaylayarak sunduğu antlaşma kabul edildi. (1664) Vasvar Antlaşması.

  1. Erdel Osmanlıların olacak, Avusturya Osmanlıla­rın atandığı beyi tanıyacak.
  2. Uyvar ve Növigrat kaleleri Osmanlıların olacak.
  3. Avusturya savaş tazminatı ödeyecek. 

İKİNCİ VİYANA KUŞATMASI (1683)

  1. Avusturya yönetimindeki Macarların bağımsız krallık kurmak istemeleri.
  2. Avusturya Kralının Ortodoks ve Macarları kabul etmeleri

Merzifonlu son bir saldırıyla şehrin alınma durumu varken, saldırmayarak, şehrin kendiliğinden teslimini bekledi. Ancak geçen zamanda Lehistan kuvvetleri Tuna kıyısındaki Kırım Kuvvetlerini yenilgiye uğratarak Viyana önlerinde, Osmanlı kuvvetlerine arkadan saldırdı. Yeni­len Osmanlı kuvvetleri Budine sonrada Belgrata çekildi. IV. Mehmet Merzifonlu Mustafa paşayı idam et­tirdi. Bu yenilgiden sonra Papa Osmanlılara karşı kutsal bağlaş­mayı kurdurdu. 

KUTSAL BAĞLAŞMA (1699):

II.Viyana’da Os­manlılar yenilince Papa Osmanlılara karşı bağlaşmayı kurdurdu. Kutsal Bağlaşmaya Katılan Devletler: Avus­turya, Lehistan, Venedik, Malta ve Rus Çarlığı (sonradan ka­tıldı.)

 KUTSAL BAĞLAŞMA DEVLETLERİYLE SAVAŞLAR

Avusturyalılar Macaristanı, Erdeli, Belgratı alarak Bulgaristana doğru ilerlediler.

Lehliler Podolyayı aldılar, Boğdana girdiler.

Venedikliler Mora Dalmaçya kıyılarına saldırdılar.

II.Süleyman Köprülü Fazıl Mustafa Paşayı sadra­zamlığa getirdi. Avusturyaya saldırıldı. Tuna aşıldı. Bel­grat alındı. Salankamen Savaşı’nda sadrazam Fazıl Mustafa Paşa öldü. Ordu yenildi (1691).

II.Mustafa’nın Macaristan’a düzenlediği seferde, ya­pılan Zenta savaşında Osmanlı ordusu yenildi. (1697) Ruslar’da Azak kalesini aldı.

 KARLOFÇA ANTLAŞMASI (1699):

II.Mustafa Avusturya ile savaşmak amacındaydı. Köprülü Amcazade Hüseyin Paşa barış taraftarıydı. İngil­tere ve Hollanda devletlerinin aracılığıyla barış ya­pıldı.

Anlaşma; Avusturya, Lehistan, Venedik devletleriyle ayrı ayrı imzalandı. (1699)

  1. Macaristan, Erdel Avusturya’nın oldu. Banat yay­lası, Temeşvar eyaleti Osmanlılara kaldı.
  2. Podolya, Ukrayna Lehistana verildi. lehlilerin Kı­rım hanlığına verdikleri vergi kaldırıldı.
  3. Mora, Dalmaçya kıyıları Venediklilere verildi. Karlofça anltlaşması Osmanlıların ilk toprak kaybet­tiği anlaşmadır. Osmanlı devletinde duraklama devri sona ermiş gerileme devri başlamıştır.
  4. Antlaşma 25 yıl geçerli olacak ve Avusturyanın garantisinde olacak.

 İSTANBUL ANLAŞMASI (1700)

Karlofçanın devamı olarak Rusya ile imzalanan Osmanlı Rus anlaşmasıdır.

  1. Rusya İstanbul’da bir elçi bulunduracak. (İlk kez)
  2. Ruslar Kudüse serbestçe gidebilecek.
  3. Azak Kalesi ve çevresi Rusyanın oldu. Dinyeper çevresindeki kaleler Osmanlıların oldu.

 İSYANLAR

XVII.yy’da idari, askeri, mali alanlarda bozulmalar yüzünden çıkan isyanlar üç bölüme ayrılır.

1)         İstanbul isyanları

2)         Celâli İsyanları

3)         Bağlı beylik ve özel yönetimli eyalet isyanları

 

ÖNEMLİ İSTANBUL İSYANLARI

 III. MURAT DEVRİ İSYANI

Asıl neden iktidar mücadelesine girenlerin askeri sı­nıf kışkırtmasıdır.

Yeniçeriler ile sihapilerin ayarı bozuk akçeyle maaş verilmesine karşı çıkmalarından dolayı. İsyana, bazende ulema ve halkta katılmıştır. Yeniçeriler ilk kez Fatih za­manında cülus bahşişi için ayaklanmışlardır. İstekleri karşılanınca her padişah değişiminde ayaklandılar. Bu ni­telikte isyanlar Yavuz, Kanuni, II. Selim zamanında ol­muşur. Sonuçta yeniçeriler devlet içinde önemli büyük kuvvet olduklarını anladılar.

 İSTANBUL İSYANLARI 

  1. III. Murat zamanında yeniçeriler ayarı bozuk ak­çeyle ulufe alacaklarını duyduklarında saraya yürüdüler, istek­lerini gerçekleştirdiler. Sipahilerde aynı nedenle sa­raya yürüdüler. Saray görevlileri isyancıları öldürdüler.
  2. Genç Osman’ın Öldürülmesi:

Hotin seferinde yeniçeriler başarısız, disiplinsiz ha­re­ketler gösterince, Genç Osman bu ocağı kaldıracağını söyledi. Yeniçeriler Genç Osmanı öldürdüler. Padişahla­rın dokunulmazlık geleneği bozuldu.

  1. IV. Murat Dönemi’nde:

Yeniçeriler saraya yürümüşler, sadrazamı öldürmüş­ler devlet yönetiminde kendilerine karşı olan devlet adamlarına gözdağı vermişlerdir.

  1. IV. Mehmet Dönemi’nde:

Sipahileri, saray adamlarının devlet yönetiminde oto­ritelerini arttırmalarına tepki gösterdiler. İsyan ederek sa­raya yürüdüler. Saray adamlarının kendilerine teslim edilmesini istediler. Tepki gösterdikleri Saray adamlarını Sultanahmette bir çınar ağacına astılar. (Vakay–i vak­va­kiye) 

CELÂLİ İSYANLARI

XVII’da ekonomik durum bozulmuş, uzun süren Avusturya ve İran savaşları maliyeyi olumsuz etkilemişti. Buna bağlı olarak artırılan vergiler pek çok köylünün çiftçilikten, hayvancılıktan uzaklaşmasına neden olmuş­tur. Köylüler maaşlı asker olmaya yöneldi. Eyalet ve sancaklarda maaşlı askerlerin sayısı arttı. Bu askerler maaş alamayınca eşkiyacılığa başladılar. Devlet bu is­yanları bastırınca, halk isyancılarla devlet kuvvetleri ara­sında kaldı. Bazen isyanlara medrese öğrencileri de ka­tılmışlardır.

Nedenleri:

  1. Devlet ve eyalet yönetimlerinin bozulması
  2. Vergilerin ağırlığı, köylünün tarımı bırakması
  3. Ekonominin bozulması, akçenin ayarının bozul­ması
  4. Memuriyetlerin rüşvetle verilmesi
  5. Tımar sisteminin bozulması
  6. Dirliklerini kaybeden sipahilerin ve Haçova sava­şından kaçan askerlerin eşkiyalık yapması, halkı kış­kırt­ması
  7. Devlet görevlilerinin disiplinsizlikleri, rüşvetin yay­gınlaşması

Celâli İsyanlarının En Önemlileri:

Karayazıcı (Abdülhalim), Deli Hasan, Cambolatoğlu, Kalenderoğlu, Katırcıoğlu, Kör Mahmut, Gürcü Nebi, I. Ahmet zamanında Celalilerin kuvvet ve otoriteleri arttı. Veziriazam Kuyucu Murat Paşa sert tedbirlere başvurdu. İsyancılar ortadan kaldırıldı. İsyanların asıl nedenleri üzerinde durulmadığından isyanlar ileride devam etmiş­tir.

Celali isyanlarından biri olan Abaza Mehmet Paşa Genç Osmanın intikamını almak amacıyla yeniçerilere karşı isyan etti. IV. Murat, Mehmet Paşayı haklı buldu. Vardar Ali Paşa ise Deli İbrahimin yanlış yönetimine karşı ayaklanmıştır. 

EYALET İSYANLARI

XVII’de devlet otoritesinin zayıflamasından yararla­nan Eflak, Boğdan, Erdel gibi beylikler devletten ayrıl­mak için ayaklandılar. İsyanlar bastırıldı. Yemen, Bağdat, Basra, Trablusgarp gibi uzak eyaletlerde de yerli dere­beylerin bağımsız hareket etmeleriyle başladı. İsyanlar daha sonra bastırıldı. 

DURAKLAMA DÖNEMİ ISLAHATLARI

Avrupa’daki gelişmelerden yararlanma olmamıştır. Islahatlar kişilere bağlı olarak yapılmış, kişilerin etkinliği sona erince ıslahatlar duraksadı. Köklü değişiklik yapıl­mamıştır. Devletin düzenini sağlamak için kaba kuvvete baskıya başvurulmuştur. Devletin gerilemesi geciktirilmiş oldu. İlerleme sağlanamadı. Başlıca islahatçı padişah ve devlet adamları şunlardır:

 Kuyucu Murat Paşa

I.Ahmetin Veziriazamıdır. Celali ayaklanmalarını şid­detle bastırmıştır. Huzursuzluklar önlenemedi. Çünkü is­yanların siyasi ve ekonomik nedenleri ortadan kaldırı­la­madı.

 II.Osman (Genç)

Lehistan seferinde Hotin kalesi kuşatılmış, alına­ma­mıştı. Başarısızlığı Yeniçerilerle Kapıkulu sipahilerin­den kaynaklandığını açıkladı. Geleneğe aykırı olarak sa­ray dışı evlilik yaptı. Sarayı halka açtı. Şeyhülislamların kadı, müderris atama yetkilerini aldı. Çıkarcı İlmiye sınıfını et­kisizleştirmeye çalıştı. Yeniçerileri ve sipahileri kaldır­maya karar verdi. Fakat genç ve tecrübesiz oluşu, ge­rekli kadroya sahip olmayışı fikirlerini zamansız açıkla­ması çıkarı bozulabilecekler tarafından öldürülmesine neden oldu.

 IV.Murat

İçkiyi yasakladı. Rumeli’de Anadolu’da sipahileri saydırdı. Eyalet isyanlarını bastırdı. Devletin gerilemesi­nin asıl nedenleri üzerinde durdu. Devlet adamlarından bozulmanın nedenleri ile ilgili raporlar aldı. En önemlisi Koçibey raporudur.

 Tarhuncu Ahmet Paşa

IV.Mehmet zamanında Sadrazamlığa getirildi. Görev alırken Girit sorunu, donanmanın ve Maliyenin düzeltil­mesi için başarılı çalışmalarda bulunacağını be­lirtti. Has ve Zeametleri hazineye bağladı. Gelir ve gider­leri göste­ren bir bütçe hazırladı. Sarayda çıkarları bozu­lanların en­trikaları sonucu öldürüldü.

 Köprülüler Devri:

Köprülü Mehmet Paşa Sadrazamlık görevi teklif edildiğinde ancak kendisinin koşulları benimsenirse gö­rev alabileceğini belirtti. Koşulları şunlardır:

  1. Saray devlet işlerine karışmayacak
  2. Devlet işleriyle ilgili olarak sunduğu öneriler kabul edilecek
  3. Devlet memurluklarına istediği kimseler atanacak
  4. Kendisi hakkında şikayet olduğunda veya gö­revde alınacağı sırada savunmasi istenecek. İlk defa bir sadrazam bu şekilde tam bağımsız olarak göreve atan­mış oldu. Sipahilerin isyanını bastırdı. Eflak ve Boğdan beylerini isyana teşvik eden Patriki idam ettirdi. Celali is­yanlarını bastırdı. Güvenliği sağladı. Her türlü alanda devletin düzenini yeniden kurdu. Köprülü Ahmet Paşa, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Köprülü Fazıl Mustafa Paşa devletin düzenini koruyucu çalışmalarda bulundu­lar. Devlet 16.yy.daki gücüne ulaştı. 

I.AHMET’İN SALTANAT HUKUKUNDA YAPTIĞI DEĞİŞİKLİKLER

Fatih Kanunnamesindeki devletin düzeni ve devamı için kardeş katli maddesini değiştirdi. Osmanlı Haneda­nından yaşlı ve akıllı olanın (erşet ve ekber olan) padişah olması kanunu kabul etti. Şehzadelerin sancak valisi ol­malarını yasakladı. Böylece şehzadelerin san­cak­larda taht yarışmalarına girmeleri önlendi. Şehzadelerin sa­rayda yetiştirilmeleri kararlaştırıldı. Ancak bu durum ile­ride padişah olabilecek şehzadenin devlet yönetimi ile ilgili bilgiler kazanmasını önledi. Saraydaki baskılı eğitim, entrikalar şehzadelerin ruh sağlıklarını bozdu.

OSMANLI DEVLETİNDE GERİLEME DÖNEMİ

GERİLEME DÖNEMİ PADİŞAHLARI

  1. II. Mustafa (1695–1703)
  2. III. Ahmet (1703–1730)
  3. I. Mahmut (1730–1754)
  4. III. Osman (1754–1757)
  5. III. Mustafa (1757–1774)
  6. I. Abdülhamit (1774–1789)
  7. III. Selim (1789–1807) 

GERİLEME DÖNEMİNİN ÖZELLİKLERİ

–          Karlofça Antlaşmasıyla Avusturya, Lehistan ve Venedik’e verilen toprakların geri alınması amaçlanmış­tır.

–          1700 İstanbul Antlaşmasıyla Rusya’ya verilen Azak’ın geri alınması hedeflenmiş ve Rusya’nın Karade­niz’de kuvvetlenmeye başlamasının engellenmesi amaçlanmıştır.

–          Ordunun kuvvetlenmesi için Avrupa ordul düzeni ve tekniği örnek alınmıştır.

–          Askeri yenilikler Yeniçeriler tarafından tepkiyle karşılanmıştır.

–          Avusturya, Venedik, Lehistan, Safevi ve Rusya devletleriyle savaşılmıştır.

–          Fransa’ya verilen kapitülasyonlar sürekli hale gelmiştir. Kapitülasyonlar diğer Avrupa devletlerine ve­rilmiştir. Bunların sonunda gümrük gelirleri azalmış ve ülke Avrupalıların açık pazarı haline gelmiştir.

–          İlk kez Avrupa’daki bazı teknik gelişmelerden ya­rarlanılmaya başlanmıştır.

–          Osmanlı yönetimi kaybedilen toprakların geri alı­namaması ve toprak kaybının devam etmesi üzerine Av­rupa devletleri arasındaki çatışmalardan yararlanarak el­deki toprakları korumaya çalışmıştır. Osmanlının bu poli­tikasına “denge politikası” adı verilmiştir. 

OSMANLI–RUS SAVAŞI VE PRUT ANTLAŞMASI

Savaşın Nedenleri:

  1. Rusya’nın Lehistan’ı almasına karşı çıkan İsveç Kralı’nın Osmanlı ülkesine sığınmak zorunda kalması
  2. Rusya’nın İsveç Kralını yakalamak bahanesiyle Osmanlı topraklarına saldırması
  3. Rusların Eflâk, Boğdan Beylikleriyle Sırp ve Kara­dağlıları Osmanlı’ya karşı kışkırtması
  4. Osmanlıların 1700 İstanbul antlaşmasıyla Rus­yaya kaptırdığı Azak kalesini almak istemesi

Baltacı Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı or­dusu Rus ordusunu Prut ırmağı yakınında kuşattı. Rusya barış teklif etti. Baltacı Mehmet Paşa Yeniçerilere güve­neme­diğinden barış önerisini kabul etti.

Prut Antlaşmasına Göre (1711)

a) Azak kalesi Osmanlı devletinin olacak

b) İstanbul’daki Rus elçiliği kaldırılacak

c) Rusya Lehistan’a müdahale etmeyecek

d) İsveç kralı ülkesine serbest dönecek

 

MORA’NIN GERİ ALINMASI

Venedikliler, Rusların teşvikiyle isyan eden Kara­dağlılara yardım etmişlerdi. Bu sırada Mora halkı da Ve­nedik baskısına karşı Osmanlı Devletinden yardım is­te­mekteydi. Ayrıca Venedik Akdeniz’de Osmanlı Devletine karşı yapılan korsanlık hareketlerini destekli­yordu. Bu olumsuzluklar üzerine Osmanlı Mora’yı aldı (1715). Ay­rıca Dalmaçya kıyılarında yeniden toprak ka­zandı.

 

OSMANLI–AVUSTURYA SAVAŞI VE PASAROFÇA ANTLAŞMASI (1718)

Nedenleri:

1.Avusturya’nın Karlofça Antlaşmasının garantörü olarak Mora’nınve Dalmaçya kıyılarını Venediklilere geri verilmesini istemesi (Karlofça Antlaşmasının Avusturya’­nın garantisinde 25 yıl sürmesi kararlaştırıl­mıştı)

2. Osmanlı Devletinin Avusturya’nın isteklerine karşı çıkması

Avusturya’nın tehdidi üzerine, Osmanlı Avusturya’ya savaş açtı. Osmanlı ordusu Macaristan’da yapılan Pe­tervaradin Savaşını kaybetti (1716). Sadrazam Nev­şehirli Damat İbrahim Paşa barış yapılmasını uy­gun gördü. İngiltere ve Felemenk (Hollanda) hükümetle­rinin araya girmesiyle Pasarofça Antlaşması imzalandı (1718). Antlaşmaya göre;

  1. Yukarı Sırbistan, Belgrat ve Küçük Eflâk Avusturya­’ya verilecek
  2. Mora yarımadasıve Girit limanı Osmanlılarda ka­lacak
  3. Bosna ve Arnavutluk kıyılarındaki bazı limanlar Venediklilerin olacak 

1724 İSTANBUL ANTLAŞMASI

Antlaşma Ruslarla yapılmıştır. Antlaşmanın yapılma­sına yol açan gelişmeler şun­lardır:

  1. Safevilerin Azerbeycan’da ve Afganistan’da is­yan­larla karşılaşması
  2. Safevilerin isyanı bastırmakta zorluk çekmesi
  3. Rusların Kafkasya’ya girmesine karşı olan Os­manlı Devletinin Azerbeycan’a asker göndermesi
  4. Rusların, Osmanlıların Kafkasya’ya girmesine bü­yük tepki göstermesi

Osmanlı ve Rusya arasında savaş hali ortaya çı­kınca Fransa araya girdi. İstanbul Antlaşmasının ya­pılmasını sağladı. Antlaşmaya göre

a) Dağıstan ve Hazar kıyıları Rusya’nın olacak

b) Karabağ, Revan, Tebriz ve Gence Osmanlıların olacak

Not: 1724 İstanbul antlaşması Osmanlıların ve Rus­ların ilk defa uluslararasında işbirliğini ortaya koyan bir anlaşma oldu.

OSMANLI–İRAN SAVAŞLARI VE II. KASR–I ŞİRİN ANTLAŞMASI (1746)

Nedeni:Safevilerin 1724 İstanbul antlaşmasıyla topraklarının Osmanlı ve Rusya arasında paylaşılmasına tepki gös­termesi.

Safeviler Osmanlıların aldığı toprakların bir bö­lümünü geri aldı. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Savaş kararı alınmasına rağmen gereken hazırlıkları yapma­ması nedeniyle tepkiyle karşılandı. Bu durum Pat­rona Halil isyanının bir nedeni oldu. İsyan’da Nevşehirli İb­rahim Paşa öldürüldü, III. Ahmet’in yerine I. Mahmut Padişah oldu. Bu süreçte Safevilerle savaş sür­dürüldü. Safeviler barış istedi. Ahmet Paşa Antlaşması imza­landı (1732). Antlaşmaya göre

  1. Dağıstan ve Tiflis Osmanlıların olacak
  2. Tebriz, Kirmanşah ve Hemedan Safevilere ait olacak

Afşar Türklerinin önderlerinden olan Nadir Han Ah­met Paşa antlaşmanın Safevi Devletinin aleyhine ol­du­ğunu belirterek, hükümdarı iktidardan indirerek “Şah vekili” ünvanını aldı. Osmanlı Devletine savaş açtı. Os­manlılara karşı başarılı seferler yaptı. Bağdat’ı almak is­tediğinde yenilgiye uğradı. Nadir Han savaşları sona er­mesi için barış yapılmasını istedi. Osmanlı yönetimi Avusturya ve Rusya savaşları nedeniyle barış teklifini kabul etti. 1639 yılında IV. Murat zamanında yapılan Kasr–ı Şirin antlaşması esas tutularak antlaşma yapıldı. (1746). Bu antlaşmadan sonra günümüze kadar süren bir barış dönemi başladı.

Not: Ahmet Paşa Antlaşması uygulanmamıştır. 

OSMANLI RUS VE AVUSTURYA SAVAŞLARI BELGRAT ANTLAŞMALARI

Savaşın Nedenleri

  1. Rusya ve Avusturya’nın Osmanlı topraklarını ele geçirmek için aralarında gizli anlaşma yapmaları
  2. Rusya’nın Kırım’ı almak ve Osmanlı Ortodokslarını kendisine bağlamak istemesi
  3. Avusturya’nın Sırbistan’ı ve Bosna ve Hersek’i almayı amaçlaması
  1. Rusya’nın, Osmanlılara İran savaşı için yardıma giden Kırım kuvvetlerini engellemesi
  2. Rusya’nın Kırım’a saldırmaları ve Lehistan’a ege­men olmayı amaçlaması

Osmanlı Rusların Kırım’a girmeleri üzerine, Rusya’ya savaş ilân etti. Osmanlı birlikleri Rusları Kırım’dan çıkar­dı­lar. Diğer taraftan Bosna’yı almak isteyen Avusturya yenilgiye uğradı. Osmanlılar karşı taarruzla Belgrat’ı geri aldılar. Fransa’nın araya girmesiyle Avusturya ve Rusya ile Belgrat Antlaşmaları imzalandı.  

AVUSTURYA İLE İMZALANAN BELGRAT ANTLAŞMASI (1739)

Avusturya Temeşvar dışında Pasarofça antlaşması ile Osmanlılardan aldığı yerleri geri verdi. Rusya Avus­turya’nın savaştan çekilmesiyle yalnız kaldı. Bu sı­rada İsveç’te Osmanlı devletinden yana savaşa hazır­landı. Bu durum karşısında Rusya Fransa’nın aracılığıyla İkinci Belgrat Antlaşması imzalandı (1739). Antlaşmaya göre

a) Azak kalesi yıkılacak, fakat Azak Rusya’nın ola­cak

b) Rusya, Karadeniz’de savaş ve ticaret gemisi bu­lundurmayacak

c) Rus çarı protokol bakımından Avusturya impara­toruna ve Fransa kralına eşit sayılacak

Rusya ile yapılan bu antlaşmanın ortaya koyduğu kazançlar şunlardır:

–          Karadeniz Rusya’ya kapatıldı.

–          Rusya’nın Avrupa’nın güçlü devletlerinden biri ol­duğunu Osmanlı kabul etti.

 

OSMANLI – RUS SAVAŞI (1768 – 1774)

Nedenleri

1)         Çariçe II. Katerina’nın Petro’nun yayılmacı politi­kasını izlemesi.

2)         Rusyanın Lehistanın içişlerine karışması ve ege­menliğine almak istemesi

3)         Rusyanın Karadenize inmek Kırım ve Kafkasya’yı almak istemesi

4)         Balkanlarda Rusya’ya bağlı krallıklar kurmak Ka­radağlıları ve Bosnalıları Osmanlılara karşı ayaklan­dır­mak.

5)         Leh yurtseverlerinin Rusya’nın kendinden yana kral seçtirmesine karşı Rusya’ya direniş göstermeleri, Osmanlıdan yardım istemeleri.

6)         Lehli yurtseverlerin Osmanlı topraklarına sığın­ma­ları ve Rusların izlemek bahanesiyle Osmanlı toprak­la­rına girmesi.

Rus kuvvetleri Kafkasya, Gürcistan, Ukrayna ve Ba­sarabya üzerine yürüdü.

Hotin kalesini alarak Eflak, boğdanı istila ettiler, Yaş ve Bükreşi aldılar.

Osmanlıdan yardım alamayan Kırım, Rus işgaline uğ­radı. 1771 yılında Baltık denizine de hazırlanan Rus do­nanması İngilizlerin yardımıyla Akdenize gelerek Mora Rumlarını ayaklandırdı, isyan bastırılınca Ege Denizinde Osmanlı donanmasına saldırdılar. Çeşmede Osmanlı donanmasını yaktılar (1771). Ruslar Ege Denizine ege­men oldular.

Prusya Kralı II. Frederik savaşa son vermek için Rusya ile görüşmelere başladı. Ancak anlaşma sağlan­mayınca savaş yeniden başladı.

Ruslar, Rusçuk ve Silistreyi işgal ettiler, Akdenizdeki donanmaları da Mısır’da isyancılara yardım etti. III. Mus­tafa öldü, yerine I. Abdülhamit geçti.

Ruslar Şumnu yöresinde Osmanlı ordusunun üze­rine yürüdüler. Sadrazam Muhsinzade Mehmet paşa güçlü Rus ordularına karşı konulmayacağını gördü. Barış iste­mek zorunda kaldı. Küçük Kaynarca Antlaşması imza­landı. (1774) 

Küçük Kaynarca Antlaşması Şartları (1774)

1)         Kırım’a bağımsızlık verilecek, Kırım Hanları din bakımından Osmanlı halifesine bağlı kalacak.

2)         Kerç, Yenikale, Kılburnu Kaleleri ile Azak çevresi Rusya’ya verilecek.

3)         Rusya işgal ettiği Eflak, Basarebya ve Ege adala­rından geri çekilecek.

Ancak Osmanlı devleti bu yörelerde af ilan edecek, halktan vergi almayacak, halka din mezhep özgürlüğü tanıyacak, Rus hristiyanları ve rahipleri kutsal yerleri serbestçe ziyaret edebilecek.

4)         Ruslar Karadeniz ve Akdeniz’de Osmanlı liman­la­rında serbestçe ticaret yapacaklar, Fransa, İngiltere’ye tanınan kapitülasyonlardan yararlanacak.

5)         Ruslar uygun buldukları yerlerde konsolosluklar açabilecekler. İstanbul’da sürekli elçi bulunduracaklar.

6)         Ruslar, Osmanlı uyruğundaki Ortadokslarla Eflak ve Boğdan beyliklerinin haklarını koruyacaklar.

 

RUSLARIN KIRIMI İŞGALLERİ VE AYNALIKAVAK TENKİHNAMESİ (SÖZLEŞMESİ) (1779) 

Ruslar Küçük Kaynarca antlaşmasından sonra Kırı­mın işlerine karıştılar. Destekledikleri Şahingirayı han seçtirmek için Kırıma ordu gönderdi. Şahingiray’ı zorla Han seçtirdiler.

Osmanlı Devleti Şahingirayın Hanlığını tanımadı. Sa­vaş tehlikesi belirince Fransa araya girdi, antlaşma ya­pıldı. Antlaşmaya göre

1)         Ruslar kırımda askerlerini çekecekler.

2)         Osmanlı Devleti de Şahin Girayın Hanlığını tanı­yacak.

 

OSMANLI RUS VE AVUSTURYA SAVAŞLARI (ZİŞTOVİ – YAŞ ANTLAŞMALARI)

Nedenleri

1)         Rusyanın Kırımı kendisine bağlamak için Kırıma ordu göndermesi

2)         Rus çarı II. Katerine ile Avusturya Kralının Os­manlı devletini paylaşma planları. Bu paylaşma pla­nına göre:

  1. a) Hotin, Küçük Eflak, Sırbistan, Bosna, Hersek, Dalmaçya kıyıları Avusturya’nın olacak.
  2. b) Boğdan ve bir kısım Eflak topraklarında Rusya, Dakya adıyla devlet kuracak.
  3. c) Osmanlılar Rumeliden çıkarılacak, İstanbul alına­cak Bizans devleti yeniden kurulacak.

3)         Paylaşma planını öğrenen İngiltere’nin Osmanlı devletini kışkırtması

4)         Rusya ve Avusturyanın kuvvetlenmesini isteme­yen Prusyanın Osmanlı devletini kışkırtması.

Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş açtı, iki cephede savaşmak zorunda kaldı. Savaşlar sürerken 1. Abdül­hamit öldü, yerine III. Selim geçti (1789).

Avusturya Fransa’da olan 1789’da ihtilal ile ilgilendi.

Avusturya Belgrat’a girdi. Prusya, Avusturya – Rus-ya ittifakının daha fazla ilerlemesini istemiyordu. Prusya Osmanlı devletiyle bağlaşma yaptı. Prusya Avusturya’yı barışa zorlamak için ordularını harekete ge­çirdi. Yerkökü kalesini almak isteyen Avusturya ordusu yenilgiye uğ­radı. Rusya’dan ayrılan Avusturya Ziştovi antlaşmasını imzaladı 1791:

1)         Avusturya savaşta aldığı yerleri geri verecek.

2)         Orsova, Ünna ırmağı çevresi Avusturya’ya bıra­kıldı.

 

YAŞ ANTLAŞMASI (1792)

Rusya Osmanlı Devletinden bir çok kaleleri almıştı. (Bender, Kili, Akkerman) Zişotvi antlaşmasının imzalan­masıyla yalnız kalan Rusya barış istedi. 1792 Yaş Ant­laşması imzalandı:

1)         Kırım’ın Rusya’ya ait olduğu kabul edildi.

2)         Rusya işgal ettiği yerleri boşaltacak, Osmanlı Ef­lak ve Boğdan’a verdiği imtiyazları yenileyecek.

3)         Doğuda Osmanlı – Rus savaşı çıkmadan önceki sınır aynen kalacak.

4)         Ruslar Akdenizde ve Ege Denizinde rahatça tica­retlerini sürdürecekler.

Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti’nin gerileme devri sona erdi. Dağılma devri başladı.

 

DAĞILMA VE ÇÖKÜŞ DÖNEMİ

DAĞILMA (PARÇALANMA) VE ÇÖKÜŞ DÖNEMLERİNİN PADİŞAHLARI ŞUNLARDIR:

  1. III. Selim (Gerilemenin son, Parçalanma dönemi­nin ilk padişahıdır (1807 – 1808).
  2. IV. Mustafa (1807 – 1808)
  3. II. Mahmut (1808 – 1839)
  4. Abdülmecit (1839 – 1861)
  5. Abdülaziz (1861 – 1876)
  6. II. Abdülhamit (1876 – 1909)
  7. V. Mehmet Reşat (1909 – 1918)
  8. IV. Mehmet Vahdettin (1918 – 1922)

DAĞILMA VE ÇÖKÜŞ DÖNEMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ 

–          Osmanlı Devleti Rusya, İngiltere ve Fransa’nın sömürgeci saldırılarıyla toprak kaybına uğramıştır.

–          Osmanlı Devleti topraklarını tek başına koruya­mamıştır. Bu nedenle Avrupalı devletlere karşı denge politikası izlemiştir.

–          Avrupalı Devletler Osmanlı Devletinin topraklarını paylaşma politikasını “Şark Sorunu” olarak nitelemişler­dir.

–          Osmanlı yönetimi milliyetçilik hareketleriyle toprak kaybını önlemek batılı anlamda hukuki ıslahatlara yö­nelmiş ve meşrutiyet yönetimini kurmuştur.

–          Kapitülasyonlar ve Duyun–u Umumiye teşkilatının kuruluşuyla Osmanlı Devleti Avrupalı sanayileşmiş dev­letlerin açık pazarı ve yarı sömürgesi haline gelmiştir. 

OSMANLI – FRANSIZ İLİŞKİLERİ VE NAPOLYON’UN MISIR’I İŞGALİ 

1739 Belgrat antlaşmasının imzalanmasında yararı görülen Fransa’ya 1740 yılında Kapitülasyonlar sürekli olmak koşuluyla genişletilerek verildi. I. Mahmut zama­nında sürekli verilen kapitülasyonlar Fransa’nın diğer devletlerden üstün olmasını sağladı.

Fransa’da 1789 yılında olan ihtilalle yeni bir rejim ik­tidara geldi. Avrupalı devletler bu rejime karşı cephe alır­ken Osmanlı devleti Fransa’ya dost olduğunu gös­ter­mişti. 3. Selim Nizam–ı Cedit yeniliklerinde Fransa’dan destek almıştı. Direktuvar hükümeti zama­nında Fransa, Osmanlı devletine karşı politikasını değiş­tirdi. Mısır’ı al­mayı planladı.

 MISIR’IN İŞGALİNİN NEDENLERİ

1)         İngiltere ile yaptığı savaşlarda Hindistan’ı İngilte­re­’den almayı amaçladı. Böylece İngiltere’yi ye­nebi­le­cekti.

2)         Avusturya ve Rusya tarafından yıkılacağını dü­şündükleri Osmanlı topraklarından pay almaktı.

Napolyon Bonopart başkomutanlığında Fransız or­dusu Kahire’yi işgal etti. (1789) İngiltere ve Rusya Os­manlı devletine yardım önerdiler. Rusya yardım amacı ile gel­mesine rağmen Ege’de bazı adaları işgal etti.

Amiral Nelson komutasında İngilizler Fransız do­nanmasını Ebukır limanında yaktı. Napolyon donanma­sının yakılması üzerine Osmanlıyı barışa zorlamak için Akka kalesini kuşattı. Cezzar Ahmet Paşa komutasın­daki Nizam–ı Cedit askerleri Napolyon kuvvetlerini ye­nilgiye uğrattı. Osmanlılar Mısır’a ordu gönderdi. Napolyon Mısır­’dan ayrıldı. İngiliz ve Osmanlı kuvvetleri karşısında zor duruma düşen Fransızlar El – Ariş mu­kavelesini imzaladı 1801

1)         Fransa Mısır’ı boşaltacak

2)         İngilizlerde Fransız askerlerini Fransaya taşıya­cak

İngiltere Mısır’ın önemini kavradı. Stratejik Malta ada­sını aldı. Doğu ticaretini tehdit eden Fransa etkisiz­leşti­rildi. Böylece Osmanlı devletinin kendi gücü ile top­rakla­rını koruyamadığı anlaşıldı.

 

XIX. YY. BAŞLARINDA OSMANLI–FRANSIZ, RUS VE İNGİLİZ İLİŞKİLERİ

Avrupa’da meydana gelen olaylar Osmanlı Devletini yakından etkilemiştir. Bu olaylar şunlardır:

  1. Napolyon kendisini İmparator ilân ettiğinde Fransa, İngiltere ve Rusya tarafından tepkiyle karşılandı.
  2. Napolyon Mısır’ın işgali nedeniyle bozulan Os­manlı–Fransız dostluğunu yeniden kurmaya başladı.
  3. İngiltere ve Rusya Avrupa’da rekabet halinde ol­dukları Fransa’nın Osmanlı Devletine yaklaşmasını çı­kar­larına aykırı buldular.
  4. İngiltere ve Rusya Osmanlı Devletine baskı yapa­rak, Osmanlıyı Fransa’dan ayırmayı amaçladılar. III. Se­lim bu baskılara karşı çıktı.
  5. Rusya Osmanlı aleyhine yerleştiği Ege adala­rında, Mora’da, Sırbistan’da, Eflakta ve Boğdan’da Os­manlı aleyhinde panislavizm propagandasına girişti.

 

OSMANLI – RUS VE İNGİLİZ SAVAŞLARI 

Avrupa’da meydana gelen olaylar Osmanlı–Rus ve Osmanlı–İngiliz ilişkilerinin bozulmasına neden olmuştur. Bu durumun oluşumunda sırasıyla aşağıdaki olaylar ya­şanmıştır.

  1. Fransa’da iktidarı ele geçiren Napolyon Bonapart İmparatorluğunu ilân etmişti. İngiltere ve Rusya Napol­yon’un iktidarını tanımadılar. Bunun üzerine Napolyon İngiltere ve Rusya’ya karşı savaş başlattı.
  2. İngiltere ve Rusya Osmanlı’ya baskı yaparak kendilerinden yana olmasını istediler. Padişah III. Selim Rusya’nın Balkanlar’da izlediği Panislavizm propagan­dası nedeniyle Rusya’ya karşı tepki içerisindeydi. Bu ne­denle III. Selim Rusya’ya güvenmiyordu. Baskılara rağ­men Napolyon’un iktidarını tanıdı. Bunun üzerine İngil­tere ve Rusya Osmanlı Devletine savaş açtı.
  3. Fransa İmparatoru Osmanlı–Rus ve Osmanlı–İngiliz Savaşını fırsat bilerek Rusya’ya savaş açtı ve Rusya’yı yenilgiye uğrattı. Bu savaşın sonunda Tilsit antlaşması imzalandı. Napolyon Bonapart antlaşmada Rusya’nın Osmanlı Devletinden toprak almasını kabul etti. II. Mahmut Fransa’nın bu ikili politikasına tepki göte­rerek Rusya ile Bükreş Antlaşmasını imzaladı.

 

BÜKREŞ ANTLAŞMASI (1812)

  1. Ruslar Eflak ve Boğdanı geri verdi. Besarabya Rusya’ya kaldı.
  2. Prut nehri sınır oldu. Ruslar Tuna’da serbest tica­ret yapacak.
  3. Sırplar içişlerinde serbest bırakılacak.

Not:

–          Bükreş antlaşması Sırpların Osmanlıya sadece vergi veren bir toplum haline gelmelerine neden oldu. İlk kez Balkanlı bir toplum Rusyanın baskısıyla ayrıcalık ka­zandı.

–          Ruslar Tuna’da ticaret gemisi görüntüsü altında askeri gemi dolaştırmaya başladılar.

 

OSMANLI DÖNEMİNDE ULUSÇULUK HAREKETLERİ

SIRP İSYANI (1806 – 1830): 

Sırbistan Fatih zamanında Osmanlı devletine katıl­mıştı. Osmanlıların Hristiyanlara din ve kültürel özgürlük­lerine karışmamaları Sırpların devlete bağlı kalmalarına yardımcı olmuştu. XVIII yy. boyunca Osmanlı Rus ve Avusturya savaşları Sırp topraklarında olmuş ve yaşam­ları zorlaşmış ayrıca diğer Avrupalı milletlerle ilişkileri ge­lişmişti.

Osmanlı merkezi yapısının bozulmasıyla Sırbistanı yöneten Dayı denilen yeniçeri kodamanları Sırplara bas­kıda bulunmaya başladılar. Sırplar yönetimden uzaklaş­maya başladılar. Ruslar ve Avusturyalılar Sırplara milliyet ve özgürlük fikirlerini kabul ettirdiler ve kışkırtmaya baş­ladılar. Sırplar Bükreş antlaşmasına da­yanarak Kara Yorgi liderliğinde bağımsızlık istediler. Kara Yorgi Avus­turya’ya kaçtı. Sırpların başına Miloş İbronoviç geçti. Osmanlı devleti Rusya’nın işe karışma­masını ön­lemek için Miloşu prens (baş Knez) olarak ta­nıdı. Yönetimde Osmanlıya bağlı imtiyazlı Sırbistan prensliği kuruldu. (1816) Ruslarla yapılan Edirne antlaş­masıyla (1829) Sırbistan Osmanlıya bağlı, içişlerinde serbest bir devlet haline geldi. Tam bağımsızlığını 93 Harbi sonunda yapı­lan Berlin antlaşmasıyla kazandı (1878).

 YUNAN İSYANI VE YUNAN DEVLETİNİN KURULMASI (1820 – 1829) 

Fransız ihtilalinin fikirlerini benimseyen Rumlar Rus­ya’nın yardımıyla Etniki Eterya cemiyetini kurdular. Bu cemiyetin esas amacı Bizans devletini yeniden kur­maktı. İstanbul’daki Patrik ve Rusya bu cemiyeti destek­ledi. Aleksandr İplisanti başkanlığında bu cemiyet Rumları is­yana hazır­ladı. Yanya valisi Tepedelenli Ali paşa Rum­lara fırsat vermiyordu.

Tepedelenli Ali Rumların siyasi çalışmalaını II. Mah­mut yönetimine bildirdi. Fakat yönetim bu konuda gerekli dikkatli bir çalışma göstermedi. Tepedelenli Ali Paşanın kendi başına hareket etmesi üzerine, II. Mahmut ceza­landırılmasını istedi. Ali Paşa isyan etti. Bu isyan Rumla­rın rahat çalışmalarına yaradı.

Etniki Eterya başkanı Aleksandr İplisanti Rusya’dan gelecek yardımı da düşenerek Eflak ve Boğdan’da hare­kete geçilmesini uygun gördü. Böylece Romenlerle Sırpları ve Bulgarları isyana katmayı amaçladı. Ancak planları gerçekleşmeyince İplisanti Avusturya’ya kaçtı.

Mora Rumları 1821 ayaklandılar, isyan adalara ya­yıldı.

İsyanın bastırılmasında güçlük çekince Mısır valisi Mehmet Ali Paşadan yardım istendi. Mehmet Ali paşa Mora ve Girit valilikleri kendisine verilirse yardım edece­ğini bildirdi. İsteği kabul edildi. Mehmet Ali Paşa oğlu İb­rahim paşa idaresinde kuvvetli bir donanmayı gön­derdi. Morada ve adalarda isyan bastırıldı. 

NAVARİN OLAYI (1827) 

Yunan isyanını para ve silah bakımından destekle­yen İngiltere ve Rusya, İbrahim paşanın Moradaki halka baskıda bulunduğunu belirterek Sen – Petersburg şeh­rinde toplandılar. “Yunanistanın, Osmanlıya vergi ile bağlı mustaki bir devlet olması ve Osmanlıların Yunanis­tan’dan çıkarılması” kararını aldılar. Bu karar bağımsız Yunanistanın kurulması yolunda atılan ilk adımdı. Avus­turya bu konudaki kararı ret etti, çünkü Yunan devletinin kuruluşu Rusyanın güdümünde gerçek­leşmiş olacaktı.

İngiltere, Rusya ve Fransa Osmanlı devletine bir ülti­matom vererek Yunanistana bağımsızlık verilmesini is­tediler. 2. Mahmut bu teklifi ret etti. İngiltere, Rusya ve Fransa, Mora’yı kuşattı. Rus donanması, Osmanlı – Mısır donanmala­rını Navarin’de kuşattı.

 

OSMANLI – RUS SAVAŞI VE EDİRNE ANTLAŞMASI (1829) 

Osmanlı devleti Navarin olayından dolayı üç devlet­ten tazminat istedi. Bu devletler suçu Osmanlı kaptanla­rına yüklediler. Fransızlar Yunan sorunu çözülene kadar Mora’da asker bulundurmak için Morayı işgal etti. İngiliz­ler’de İbrahim paşa kuvvetlerini Mısır’a taşımayı üstlendi.

Ruslar Osmanlı devletinin politikasına karşı savaş açtı. Yeniçeri ocağı iki sene önce kaldırılmış, donanma Navarinde yakılmıştı. Ruslar bu zayıflıktan yararlandı. Eflak, Boğdan, Doğuda Kars, Ardahan ve Erzuruma girdiler.

Osmanlı barış istedi, Edirne antlaşması imzalandı. 1829. Antlaşmaya göre:

1)         Yunanistan’a bağımsızlık tanındı.

2)         Eflak, Boğdan ve Sırbistan’a imtiyazlar verilmesi ka­rarlaştırıldı.

3)         Rus ticaret gemileri Boğazlardan serbestçe geçe­cek.

4)         Tuna ağzındaki adalar, Doğuda bazı kaleler Rus­ya’ya bırakıldı.

Bu antlaşma, Küçük Kaynarca Antlaşmasından sonra imzalanan ilk en ağır antlaşmadır. 

 

MISIR SORUNU 

Fransa’nın Mısır’ı işgali sırasında Mısır’a gönderilen askerlerden biri olan Mehmet Ali Paşa kısa zamanda başarılı bir politika izleyerek Osmanlı devletine kendisini kabul ettirdi, vali oldu. Hicazda Vehabi isyanını bastırdı. Mısır’da ekonomiyi düzeltti. Fransa’dan teknisyen ve su­bay getirdi. Modern bir ordu ve donanma kurdu. Mora is­yanına ordu gönderdi. Mora isyanı Yunanistan devletinin kurul­masıyla sonuçlandığından dolayı vaat edilen Mora valiliği verilemedi. Bunun üzerine Mehmet Ali Paşa, Girit ve Suriye valiliklerini istedi. Yalnız Girit valiliği verildi. Mehmet Ali Paşa II. Mahmut’a danış­madan Moradaki kuvvetlerini çekti, ayrıca Osmanlı –Rus (1828) sava­şında kuvvet göndermedi. Mehmet Ali Paşa Suriye ve Girit va­liliklerinin verilmesinde çok ısrarlı oldu. Görevden alınma durumu ortaya çıkınca isyan etti. Oğlu İbrahim paşayı Suriye üzerine gönderdi. Mısır ordusu Adana’yı ge­çerek, Konya’da Sadrazam Reşit Mehmet Paşa komu­tasında Osmanlı ordusunu yendi (1833).

II.Mahmut Rusya’dan yardım isteyince Mısır sorunu Avrupa sorunu oldu. Fransa ilk başlarda Mehmet Ali Pa­şayı tutuyordu. Rusya yardım amacıyla İstanbul’a ordu gönderince İngiltere ve Fransa Osmanlının Rusya’nın egemenliğine gireceğini anladılar, araya gire­rek Kü­tahya antlaşmasını imzalanmasını sağladılar. (1833) Buna göre:

1)         Mehmet Ali Paşa’ya Mısır ve Girit valiliklerine ek olarak Suriye valiliği verildi.

2)         İbrahim Paşa’ya Cidde valiliğine ek olarak Adana valiliği verildi.

 

HÜNKAR İSKELESİ ANTLAŞMASI (1833) 

Ruslar Mısır sorununda Osmanlı devletini destekle­mişti. Kütahya antlaşmasının imzalanmasına rağmen II. Mahmut İngiltere ve Fransa’ya güvenmiyordu. Ayrıca, Mehmet Ali Paşanın ileride saldıracağından çekindi. Böyle bir tehlike halinde Ruslardan yardım al­mak için Ruslarla anlaşma yapmak zorunda kaldı. (8 Temmuz 1933) imzalanan Antlaşmaya göre:

1)         Osmanlılar ve Ruslar savaş durumunda birbirle­rine yardım edecekler.

2)         Osmanlı devletine bir saldırı olursa, Rusya kara ve deniz kuvveti gönderecek, Rusya’ya bir saldırı olursa Osmanlı kuvvet göndermeyecek, fakat boğazları kapa­ta­cak.

Bu antlaşma İngiltere ve Fransa tarafından tepkiyle karşılandı. Boğazlar sorunu ortaya çıktı.

 

NİZİP SAVAŞI VE MISIR SORUNU ÇÖZÜMÜ 

1)         II. Mahmut Kütahya antlaşmasıyla Mehmet Ali paşaya büyük eyaletlerin valiliklerinin verilmesine karşı çıkması

2)         Mehmet Ali Paşa ile oğlunun yönetimlerine bırakı­lan yerlerde saltanat kurmaya yönelmeleri, yıllık vergiyi göndermekten vazgeçmeleri

3)         Doğu Akdeniz’de ticari ilişkileri aksayan İngiltere­’nin Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’da güçlü bir dev­let kur­masını istememesi.

4)         Fransa’nın Mehmet Ali Paşa’ya Mısır’daki yenilik­lerde yardımcı olarak güçlenmesini istemeyen İngiltere’­nin II. Mahmut’u kışkırtması.

  1. Mahmut Mısır’da bağımsız bir devlet kurmaya ça­lı­şan Halifeliği yeniden Mısır’a alınmasını savunan Meh­met Ali Paşaya karşı savaş kararı aldı. Osmanlı or­dusu Nizip Savaşında Mısır ordusuna yenildi (1839).

Bu süreçte I. Abdülmecit padişah oldu. Başta İngil­tere ve diğer Avrupalı devletler araya girererek Londra antlaşmasının imzalanmasını sağladılar (1840). Ant­laşmaya göre:

1)         Mısır hukuki bakımdan Osmanlıya bağlı kalacak, yönetimi Mehmet Ali Paşa ve oğullarına bırakılacak.

2)         Suriye, Adana ve Girit tekrar Osmanlıya verile­cek.

3)         Mısır yıllık vergi verecek ve Osmanlı donanma­sını geri gönderecek.

Mehmet Ali Paşa Londra antlaşmasını kabul etmele­ri­yince savaş yeniden çıktı. İngiliz ve Osmanlı donan­ması Mehmet Ali Paşaya ait kuvvetleri yendi. Mehmet Ali Paşa Londra antlaşmasının şartlarını kabul etti. Mısır içişlerinde serbest dış işlerinde Osmanlıya bağlı bir imti­yazlı eyalet oldu.

 

 BOĞAZLAR SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ,LONDRA BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ (1841) 

İngiltere Hindistan merkez olmak üzere sömürge İm­paratorluğu kurmuştu. Cebelitarık boğazına ve Malta adasına sahip olarak Akdeniz’e büyük önem verdi. Fransa ise kapitülasyonlara dayanarak Akdenizde ticari ve siyasi üstünlük kazanmıştı.

Bu politikaları izleyen İngiltere ve Fransa Mısır soru­nunu çözümledikten sonra Rusya’nın Hünkar İskelesi antlaşmasıyla kazandığı Akdeniz’e inmeye yönelik hak­ları ortadan kaldırmak için Londra’da yeni bir toplantı yaptılar.

İngiltere, Fransa, Rusya, Prusya ve Avusturya top­lantıya katıldı. Sözleşmeye göre:

1)         Boğazlar, Osmanlı egemenliğinde olacak.

2)         Barış zamanında Boğazlardan hiç bir savaş ge­misi geçmeyecek.

Not: Bu antlaşma boğazlarla ilgili ilk antlaşmadır.

 

KIRIM SAVAŞI (1853 – 1856)

Nedenleri: 

1)         Tanzimatla birlikte batılılaşma amacıyla yapılan yeniliklerle, Osmanlı devletinin güçlenmesine Rusya’nın karşı olması

2)         Ruis çarı 1. Nikola Osmanlı devletini hasta adam ilan ederek, Osmanlı topraklarını İngiltere ile paylaşma planını ileri sürmesi ve İngiltere’nin bu teklifi red etmesi.

Not:      İngiltere Osmanlı devletinin parçalanması fik­rine karşı çıkıyordu. Çünkü 1838 Balta limanı Ticaret Antlaşması ile bir çok ayrıcalıklar kazanmıştı. (Bu ticaret antlaşması Mısır sorununda 2. Mahmut Avrupalı devlet­lerin desteğini almak istemişti. İngiltere Mısır sorununda yardım edeceklerini, ancak ticaret anlaşması yapılmasını istemişti. 16 Ağustos 1838 imzalanan bu anlaşma İngil­tere’ye geniş ticaret olanakları verilmiştir.)

3)         Osmanlı Devletinin Avusturya’ya karşı ayaklanan Macar Milliyetçilerini desteklemesi. Buna Avusturya ve Rusya’nın büyük tepki göstermesi.

4)         Kutsal yerler sorunu: Fransa’nın 1740 kapitülas­yonu gereği kutsal yerlerin onarım ve yönetiminin kendi­lerine verilmesini istemesi, buna karşın Rusyanın da 1774 Küçük Kay­narca antlaşması gereği bu hakkın kendilerine ait oldu­ğunu ileri sürmesi.

Gerçekte Rusya’nın amacı Osmanlının paylaşılma­sında en büyük payı almaktı. Osmanlı devleti Fransa ve Rusya’ya kutsal topraklarda Katolik ve Ortadoks Hristi­yanlara eşit haklar verildiğini bildirdi. Bu devletlere hiç bir yönetim hakkı verilmiyece­ğini açıkladı.

Rusya İstanbul’a gönderdiği elçisi Mençikof aracılığı ile kutsal yerler sorununun Ortadokslar lehinde çözül­mesini ve Ortodoksların himayesinin Rus çarlığına ve­ril­mesini istedi. Rusya’nın istekleri reddedildi.

Rusya isteklerine savaş yoluyla ulaşmak için Eflak ve Boğdan’a girdi. Sinop’ta Osmanlı donanmasını yaktı. (1853)

Boğazlarda Rus tehlikesini önlemek isteyen İngiltere ve Fransa Osmanlı devletiyle anlaşma yaptılar. Diğer ta­raftan Avusturya’da Ruslar’ın Balkanlarda güçlenmesini iste­mediğinden Osmanlıyı destekledi.

İngiltere, Fransa ve Sardunya Krallığı (Piyemonte hü­kümeti de denilen bu krallık İtal­yan birliğini kurmakta Fra­sa’nın desteğini almayı amaç­lı­yordu. Bu nedenle ken-dini kanıtlamak istiyordu.) Rusya’ya savaş açtılar. Si­vas-topolu aldılar. Rusya barış istedi. Paris Konferansı top-landı.

 

PARİS ANTLAŞMASI (1856) ve KIRIM SAVAŞININ SONUÇLARI 

1)         Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti sayılacak, Av­rupa devletler hukukundan yararlanacak.

2)         Topraklarının bütünlüğü Avrupalı devletlerin ga­rantisi altına alınacak.

3)         Osmanlı devleti ve Rusya Karadenizde donanma bulundurmayacak. Karadeniz tarafsız bir deniz olacak.

4)         Boğazlar 1841 Londra mukavelesine göre yöneti­lecek.

5)         Eflak ve Boğdan Avrupa devletlerinin kefilliği al­tında özerk olacak.

6)         Tuna üzerindeki ticaret gemileri serbestçe dola­şacak. Bu işi antlaşmaya katılan devletlerin kuracağı bir komisyon yönetecek.

7)         İki tarafta savaşta aldıkları yerleri geri verecek.

8)         Osmanlı devleti konferans öncesi ilan ettiği Isla­hat Fermanı ile Hristiyan halka haklar vermesi, Avrupalı devletler tarafından dikkate alınacak. Avrupalılar hiç bir şekilde hristiyan halklara karışmaya­caklar.

Osmanlı devleti bu savaş nedeniyle Avrupalı devlet­lerden borç para aldı. Borçların faizini ödemekte zorluğa düştü.

Paris konferansına galip bir devlet olarak katılma­sına rağmen Karadenizde yenilen Rusya ile aynı şart­larda anlaşmaya zorlanarak haksızlığa uğratıld.

İngiltere Rusya’nın Akdenize girmesini önleyerek ti­caretini, sömürgelerini korumuş oldu. Aynı şekilde Fransa’da Akdenizdeki çıkarlarını korudu.

Osmanlı topraklarının Avrupalıların kefilliği altına alınması, Osmanlı devletinin sınırlarını koruyacak kuv­vet­ten olmadığını gösterdi.

Padişah Abdülmecit Avrupalı devletlere mülk alma, maden çıkarma deniz taşımacılığı yapma hakları verdi. Yeni borçlanmalara girdi. Böylece Avrupalı devlet­lerin Osmanlı üzerindeki etkileri arttı.

 

 PANİSLAVİZM HAREKETLERİ VE OSMANLI DEVLETİ

Rusyanın Balkanlarda Slav ırkından olan halkları birleştirme üzere geliştirdiği Panislavizm politikası doğ­rudan Osmanlı devletinin Balkanlar’daki topraklarını par­çalamayı hedeflemişti. Bosna – Hersek, Sırbistan, Bul­garistan’da gizli cemiyetler kurdu.

Rusya’nın bu politikası sadrazam Mahmut Nedim paşa zamanında hızlandı. Rusya’nın Bulgar kilisesinin Rum Ortodoks kilisesinden ayrılmasına izin verdi. Bu du­rum Bulgaristanın siyasal bağımsızlığına yol açtı.

 BALKANLARDA İSYANLAR VE İSTANBUL KONFERANSI (1876) 

Rusya Panislavizm cemiyet­leri aracılığıyla Bosna, Hersek, Sırbistan ve Bulgaristan’da isyanlar çıkardı. İlk isyan Hersek’te çıktı. Osmanlı devleti Karadağ ve Sırbis­tan isyanlarını bastırdı. Rusya ateşkes ve barış anlaşma­ları yapılması için ültimatom verdi. İngiltere’nin araya girmesiyle Balkan sorununu görüşmek üzere İstanbul konferansı düzenledi.

Bu sırada, Avrupalı devletlerin içiş­lere karışmamaları için Kanun–ı Esasi ilan edildi. (23 Aralık 1876).

Konferansa Rusya, İngiltere, Fransa, Avusturya, Al­manya ve İtalya katıldı.

1)         Osmanlı Sırbistan ve Karadağ’daki askerlerini çe­kecek

2)         Bulgaristan doğu ve batı olarak iki eyalete ayrıla­cak. Bu iki eyaletle birlikte Bosna – Hersek’e özerklik verilecek. Osmanlı bu kararları kabul etmedi. İngiltere Osmanlı ve Rusya arasında savaşı önlemek için Londra­’da konfe­rans düzenledi. Bu konferansta İstanbul Konfe­ransının kararları hafifle­tildi. Ancak Osmanlı bu değişikliği kabul etmedi. 

1877 – 1878 OSMANLI RUS SAVAŞI VE AYASTEFANOS–BERLİN ANTLAŞMALARI 

Rusya İstanbul ve londra Konferanslarıyla istek­lerini Osmanlı devletine kabul ettiremedi. Rusya Romanya ile bağlaşma yaparak saldırıya geçti.

Ruslar Ardahan’ı ve Kars’ı aldı, Ahmet Muhtar Paşa yönetimindeki Erzurum savunması Rusların ilerleyişini durdu. Ruslar batı cephesinde Plevne kalesinin savun­masını aşarak, İstanbul’a girdiler.

  1. Abdulhamit İstanbul’un Rusların eline geçeceğin­den korktu barış istedi. Bu savaşta tarafsız kalan İngil­tere, İstanbul’daki İngilizlerin mal ve can güvenliğini ko­rumak bahanesiyle Çanakkaleyi geçerek Mudanya’ya geldi.

Ruslarda bu duruma tepki gösterdiler. Çatalcayı ge­çerek Ayastefanosa (Yeşilköye) geldiler.

Ruslarla 3 Mart 1878’de Ayastefanos Antlaşması imzalandı. Antlaşmaya göre; Bulgaristan, Sırbistan, Romanya, Karadağ bağımsız olacak, Bosna – Hersek’e özerklik verilecek, Doğu’da Kars, Ardahan, Batum ve Doğu Beyazıt Ruslara verilecek.

İngiltere Rusya’nın Akdeniz’e inmeye yönelik kazanç­lar elde ettiğini görerek antlaşmaya karşı çıktı. Avusturya ise Bosna–Hersek’i alamadığından anlaşmaya tepki göstermiştir. Bu nedenlerden dolayı İngiltere ve Avus­turya antlaşmanın uygulanmaması için savaşacak­larını açıkladılar. Almanya’yı yan­larına alarak Ayastefanos antlaşmasının uygulanmasını önlemek is­tediler.

Rusya bu üç devlete karşı savaşı göze alamadı. Al­man başbakanı Bismark yönetiminde Berlin kongresi toplandı. 

BERLİN ANTLAŞMASI (13 Temmuz 1878) 

  1. Bulgaristan üçe ayrıldı. Asıl Bulgaristan Osmanlı devletine vergi veren prenslik yapıldı. Makedonya ıslahat yapılma koşuluyla Osmanlıya bırakıldı.
  2. Karadağ, Sırbistan, Romanya bağımsız devlet ol­dular.
  3. Bosna – Hersek Osmanlı devletine bağlı olacak ancak Avusturya tarafından ve idare edilecek.
  4. Kars, Ardahan ve Batum Rusya’da kalacak. Do­ğubeyazıt’ı tekrar Osmanlı Devletinin olacak.
  5. Doğu Rumeli Osmanlıların olacak. Rumelide ve Ermenilerin oturdukları bölgelerde ıslahat yapılacak. (Ermeni sorunu başladı)
  6. Teselya Yunanistana bırakılacak.
  7. Osmanlı devleti Rusya’ya savaş tazminatı vere­cek. 

OSMANLI DEVLETİNİN KAYBETTİĞİ SON TOPRAKLAR

Berlin Antlaşması, Avrupalı devletlerin Osmanlıdan pay alma için katıldıkları bir antlaşmadır. II. Abdulhamit Avrupa devletleriyle yeni siyasi sorunlar çıkarmamak ve savaşlara girmemek için dış politikada tavizkar bir yol izledi.

KIBRIS’IN İNGİLİZLER TARAFINDAN İŞGALİ (1878)

İngiltere Berlin kongresi öncesinde, Rusya’nın Ak­deniz’e inme tehlikesi karşısında Kıbrıs’ın kendi koru­ma­sına bırakılmasını istedi. Ayrıca Ayastefanos’un ko­şulla­rının hafifletilmesi için Osmanlı Devletinden yana politika izleyeceğini bildirdi. Bu olaylar üzerine Osmanlı, İngiltere­’nin Kıbrıs’a asker yerleştirmesini kabul etti. İngiltere I. Dünya Savaşında adayı resmen aldığını açıkladı.

TUNUS’UN FRANSIZLAR TARAFINDAN İŞGALİ (1881)

Garp ocaklarından biri olan Tunus Osmanlı merke­zinden uzaktı. Berlin kongresinde Almanya ve İngiltere­nin desteğini alan Fransa 1881’de Tunus’u top­raklarına kattı.

Not: Fransa Cezayir’i 1830 yılında işgal etmişti.

MISIR’IN İNGİLİZLER TARAFINDAN İŞGALİ (1882)

1869’da Süveyş Kanalının açılmasıyla Mısır’ın siyasi ve ekonomik önemi artmıştı. İngiltere Hindistan deniz yolu için önemli gördüğü Mısırı almayı hedefledi. Mısır va­lisi Hidiv İsmail Paşa Mısır ekonomisini iyi yönetmedi. İngiltereden, Fransadan borç aldı. Borçlar ödenemedi. Süveyş tahvillerini İngiltere’ye satmak zorunda kaldı. Bu durum İngiltere’nin ve Fransa’nın Mısır’ın içişlerine ka­rışmalarına neden oldu. İngiltere çıkan bir isyan üzerine, kendi tüccarlarının haklarını korumayı gerekçe göstere­rek Mısır’a asker çıkardı (1882). Osmanlı devleti İngilte­reyi Mısır’dan çıkaracak askeri güce sahip değildi. 1885’de II. Abdülhamit İngiltereyle anlaşma yaptı. İstan­bul’da yapı­lan bu anlaşmaya göre Osmanlı ve İngiliz hü­kümetlerine ait yüksek komiserler Mısır yöne­timinde Hi­div İsmail pa­şaya yardım edecekler. İngiltere, Mısır’ın hukuken Osmanlıya ait olduğunu kabul edecek, İngiltere Mısır’dan çıkmayarak işgalini sür­dürdü. Mısır’ın Osmanlı devletiyle ilişkisi giderek zayıf­ladı. İngiltere, 1. Dünya Sa­vaşı yıllarında Araplara milli­yetçilik fikirlerini benimsetti ve Mısır’ı egemenliği altına aldı.

 GİRİT’İN YUNANİSTAN’A KATILMASI

Girit’e ilk isyan Mehmet Ali Paşa’nın kuvvetlerini çekmesinden sonra çıkmıştır. Osmanlı – Yunan savaşını önlemek üzere Paris’te yapılan toplantıda Girit’e idari özerklikler verildi.

Girit’te isyanlar yeniden başlayınca II. Abdülhamit Halepa fermanı’nı yayınladı (1886). Giritlilerin imtiyazları genişletildi. Buna rağmen Giritlilerin isyanı sürdü. Yuna­nistan adaya asker çıkardı. Osmanlı – Yunan sa­vaşı çıktı. Yunanlılar yenildi. İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya Yunanistan’ı destekledi. İstanbul’da antlaşma yapıldı (1897).

  1. Yunanlılar Girit’ten askerlerini çekecek.
  2. Girit’e özerklik verilecek. Yunan kraliyet ailesin­den bir prens adaya vali atanacak.

 DOĞU RUMELİ SORUNU VE BULGARİSTAN KRALLIĞI’NIN KURULMASI

Berlin antlaşmasından sonra Doğu Rumeliye Hristi­yan vali atanmıştı. Bulgarlar Osmanlıların bu yöne­timine karşı Filibe’de isyan çıkardılar. Doğu Rumeliyi Bulgaris­tan’a bağladıklarını açıkladılar. Rusya’ya ve Osmanlıya karşı olan Bulgarlar Alman prenslerinden Ferdinant’ı Bulgar prensliğine getirdiler.

Bu gelişmeler Bulgaristan devletinin kurulmasını sağladı. II. Meşrutiyetin ilanı zamanındaki iç çekişmeler­den yararlanan Bulgaristan 1908’de bağımsızlığını ilân etti.

 BOSNA – HERSEK SORUNU

Berlin antlaşmasıyla Bosna – Hersek’in yönetimi ge­çici olarak Avusturya’ya bırakılmıştı. II. Meşrutiyetin ilan edildiği sıralarda Osmanlı devletinin içerisinde bulun­duğu karışıklıktan yararlanan Avusturya, Bosna – Hersek’i top­raklarına kattı. Osmanlı devleti bu durumu ancak pro­testo edebildi.

Avusturya ile Osmanlı devleti arasında İstanbul’da yapılan antlaşmada Bosna – Hersek Avusturya’ya bıra­kıldı. Avusturya yönetimindeki Yenipazar Osmanlı dev­le­tine verildi. Avusturya Bosna – Hersek’te müslüman­lara ait okul ve camilerin bakımını üstlendi (1908). Böylece Avusturya, Sırbistan’ın ve Karadağın Adriyatik denizine inmesi önledi.

 

ISLAHAT HAREKETLERİ

XVIII.Y.Y.ISLAHATLARI

Bu yenilikler 17. yy. ıslahatlarına göre daha köklü olmuştur. Çünkü 17. yy. ıslahatları devleti kuvvetlendir­mek için eskiye dönmeyi amaçlamıştır. 18. yy. ıslahatları ise Avrupa’yı örnek alan ilk batılılaşma hareketleridir. Yenilikler ilerici devlet adamlarının iktidarda kaldığı sü­rede devam etmiştir. İlerici kişilerin yönetiminden uzak­laştırılması yeniliklerin durmasına ve yapılan yenilikle­rinde ülkede etkili olmasını önlemiştir, özellikle yeniçeri­lerin isyana teşvik edilmesi bu durumlara neden olmuş­tur.

 LALE DEVRİ (1718 – 1730) 

Pasarofça anlaşmasını izleyen barış döneminde III. Ahmet ve Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim tarafın­dan birlikte başlatılan yenileşme dönemidir.

  1. Avrupayı tanımak amacıyla Viyana’ya bir elçi he­yeti gönderildi. İlk elçilik Londra’da açıldı, daha sonra Vi­yana, Paris, Berlin elçilikleri açıldı.
  2. Sait Efendi ve İbrahim Müteferrika 1727’de ilk matbaa’yı kurdular. Matbaa dini olan hariç, diğer kitapla­rın basılabileceği fetvasından sonra çalışmıştır. Basılan ilk eser Vankulu Lugat adıyla bilinen Arapça – Türkçe sözlüktür. Matbaa’nın kurulmasından sonra kültür faali­yetleri arttı. Yalova’da ilk kâğıt fabrikası kuruldu.
  3. Yeniçerilerden ilk itfaiye teşkilatı kuruldu. İstanbul­’da bir kumaş fabrikası açıldı. Çinicilik canlandı­rıldı. İlk çi­çek aşısı kullanıldı.
  4. Sivil mimari gelişti. Sâdâbâd denilen kâğıthane­’ de, boğaz içinde mimari alanda güzel eserler yapıldı.

 I.MAHMUT ISLAHATLARI 

Fransız kökenli Kont dö Boneval (Humbaracı Ahmet Paşa) humbara ocağını düzenledi, orduda bölük, tabur, alay teşkilatını kurdu. Subayların yetiştirilmesi için Kara mühendishanesi açıldı. Bu gelişmeler Avrupa askeri eğitim biçiminin Osmanlı ordusunda ilk defa uygulanma­sıdır.

 III. MUSTAFA ISLAHATLARI

Sadrazam Koca Ragıp Paşa ordunun yetersizliğini gördü. Fransız Baron dö Tot tophaneyi düzenledi, sürat topçuları adında yeni bir askeri birlik kurdu. Deniz subayı yetiştirmek için mühendislik okulu (mühendishane–i Bahr–i Hümayun) açıldı. 1773

 

I.ABDÜLHAMİT ISLAHATLARI

Sadrazam Halil Hamit Paşa yenilikleri başlattı, sürat topçuları ocağına önem verdi. Ulufe alımı ve satımı ya­saklandı. Askeri okullar için Fransızca kitaplar tercüme edildi.

III. SELİM YENİLİKLERİ

Islahat hareketlerine Nizam–ı Cedit denilmiştir. Ni­zam–ı Cedit adı daha çok yeni kurulan askeri ocakla ilgi­lidir. Kara mühendishanesinin geliştirilmesiyle mü­hen­dishane–i Berri Humayun adıyla topçu okulu ku­ruldu.

İlk defa Avrupa başkentlerinde devamlı elçilikler ku­ruldu.

Nizam–ı Cedit (yeni nizam) Ocağının ihtiyaçlarını karşılamak için İrad–ı Cedit adında bir hazine kuruldu.

Nizam–ı Cedit askerleri Napolyon’un Akka kuşatma­sını başarısızlığa uğrattı.

III. Selim’in yenilikleri Kabakçı Mustafa ayaklanması nedeniyle başarılı olamadı.

Devlet matbaası kuruldu.

19.Y.Y. ISLAHATLARI

II.MAHMUT’UN YENİLİKLERİ

Kendisinden önceki padişahlar devletin aksayan yönlerini düzeltirken, II. Mahmut bu şekilde davranmaya­rak işlerliğini yitirmiş kurumları kaldırmış yenilerini kur­muştu. II. Mahmut gerçek anlamda ilk ciddi batılılaşma çalışmalarını başlatmış ve yaptığı çalışmalar diğer yeni­lik­lere temel olmuştur.

 

SENED’İ İTTİFAK’IN İMZALANMASI (1808)

III. Selim zamanında yapılan Nizam–ı Cedit yenilikle­rine karşı yapılan Kabakçı Mustafa isyanını bastıran Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa padişah II. Mah­mut tarafından sadrazamlığa getirilmişti. Bundan sonra Alemdar Mustafa Paşa ıslahatlar yapılırken herhangi bir isyan çıkması halinde ayanlardan yardım istemeyi gerekli gördü. Bu düşünce sonucunda ayanlarla Sened–i İttifak denilen sözleşme imzalandı. Sözleşmeye göre ayanlar ıslahatlara karşı herhangi bir ayaklanma çıktığında padi­şaha kuvvetleriyle yardım olacaklar, buna karşılık padi­şah II. Mahmut’ta ayanların varlığını tanıyacak.

DEVLET YÖNETİMİNDE YENİLİKLER

Divan teşkilatı kaldırıldı. Sadrazam Başvekili adını aldı. Bakanlıklar kuruldu. Padişah sadrazam ve şeyhülis­lamda toplanan yetkiler bakanlara paylaştırıldı.

“Meclis–i Hassı Vükela” adı verilen hükümet Başvekil (Başbakan’ın) başkanlığında çalışmaya başladı.

İç işleri, maliye, evkaf (vakıflar) ve Ticaret bakan­lıkları kuruldu. Reis–il Küttaplık Dışişleri Bakanlığı oldu.

Askeri konularda teklif hazırlayan “Dâr–i Şura–yı Askeri”, adli konularda teklif hazırlayan “meclis–i Vâlâ–yı Ahkâm–ı Adliye”, bürokraside teklif hazırlayan “Dâr–ı Şura–yı Bâbıâli” meclisleri kuruldu.

Yeni iller kuruldu, sancaklar birleştirildi, muhtarlık­lar kuruldu. Eyalet, liva, kaza olarak yeniden teşkilatlan­dırılan taşradaki yönetimlerin başına maaşlı sivil memur­lar tayin edildi.

Bu çalışmalarla merkezi otoritenin kuvvetlendirilmesi amaçlanmıştır.

Âyanların (büyük toprak sahibi olan etkili yerel li­derler) ve yeniliklere karşı çıkan ilmiye sınıfının etkinlik­leri kırıldı.

Ölen veya görevden uzaklaştırılan memurun para ve mal varlığına devletin el koyma (musadere) kanunu kaldırıldı. Bu uygulamada aileye çok az pay veriliyordu. Kanun’un kaldırılmasının amacı halkla devletin arasında ilişkileri iyileştirmekti.

Anadolu’da ve Rumeli’de askeri amaçlı ilk kez er­kek nüfus sayımı yapıldı.

İlk posta ve karantina teşkilatları kuruldu. Memur­ların sarık yerine, fes giymeleri kabul edildi. Ayrıca ceket pantolon giymeleri geleneği getirildi. Padişahın fotoğrafı resmi devlet dairelerine asıldı.

ASKERİ YENİLİKLER

II. Mahmut’un ilk devrinde Alemdar Mustafa Paşa tarafından Sekban–ı Cedit ocağı kuruldu, bu ocak yeni­çerilerin isyanı sonucu kaldırıldı.

2.Yeniçerilerin yetersizliklerinin yanısıra yeniliklere karşı olmaları, halkla ilişkilerinin de bozulmaları sonra­sında Yeniçeri Ocağı kaldırıldı 1826 “Vaka–i Hayriye” olayı

Yeniçeri Ocağı’nın yerine “Asakir–i Mansure–i Muhammediye” adıyla yeni bir ocak kuruldu.

Vilayetlerde redif adıyla yeni askeri teşkilat kuruldu. Harp okulu açıldı.

EĞİTİM–ÖĞRETİM ALANINDA YENİLİKLER

İlköğretim zorunlu oldu, İstanbul’da başlanan bu durum başarılı olamadı. Devlet memuru yetiştirmek için ilkokul düzeyinde Mektep–i Maarif–i Adliye okulu açıldı.

2.Yüksekokullara öğrenci yetiştirmek amacıyla Rüştiye (Ortaokul) ve Mekteb–i Ulum–u Edebiye (Lise) açıldı. Açılan diğer okullar mektebi “Harbiye” (Harp okulu) Tıp okulu, “Mızakay–ı Humayun” (Bando okulu)

Takvim–i Vak’ayı adında ilk resmi gazete çıka­rıldı.

Avrupa’ya eğitim – öğretim amacıyla subay ve sivil öğrenciler gönderildi. Medreselerin yanısıra, Avrupalı ni­telikte okullar açıldı, bu durum kültür çatışmasının baş­lamasına neden oldu.

 EKONOMİ’DE YENİLİKLER

1.Memurların ve askerlerin elbiselerinin yerli ku­maş­lardan yapılması için bir fabrika kurulmasına çalı­şıldı.

2.Kapitülasyonlar’dan yararlanan Avrupalı tüccar­lara karşı yerli tüccarlara da gümrük kolaylıkları getirildi.

3.İngiltere’den borç para alabilmek için Balta Limanı Ticaret antlaşması yapıldı.

 TANZİMAT FERMANI (3 Kasım 1839) 

TANZİMAT ÖNCESİ SİYASİ DURUM

Mahmut’tan sonra Abdülmecit padişah oldu. Bu dönemde Osmanlı orduları Mehmet Ali Paşa kuvvetle­rine Nizip savaşında yenilmişti. Rusya Hünkar iskelesi antlaşmasından yararlanıp Osmanlı devletini egemenli­ğine almak istiyordu.

 TANZİMATIN HAZIRLANIŞ NEDENLERİ

Abdülmecit Dışişleri Bakanlığına atadığı Mustafa Reşit Paşa’yı tanzimatı hazırlamakla görevlendirdi. Baş­lıca nedenler:

Devleti içte ve dışta içerisinde bulunduğu zor du­rumdan kurtarmak.

Avrupa devletlerinden yardımlar almak.

Ülke yönetiminde köklü değişiklikler yapmak.

Ülkede Avrupa kanun ve düzenlerini gerçekleş­tirmek.

Tanzimat fermanının ilk hazırlık çalışmaları II. Mah­mut zamanında başlamıştır. Tanzimat fermanı Gülhane parkında Hatt–ı Hümayun şeklinde açıklandı.

 GÜLHANE HATT–I HÜMAYUN’U İLE GETİRİLEN YENİLİKLER

Müslüman, Hristiyan herkesin mal ve can özgür­lüğüne ve güvenliğine kavuşması.

Vergilerin düzenli bir şekilde herkesin gelirine göre alınması.

Herkes mülkiyet hakkına sahip olacak, bu hak devlet tarafından korunacak. Mal ve mülk sahibi olanlar miras bırakabilecek.

Askere alınma ve terhisin sağlam esaslara bağ­lanması, askerlik sürecinin belirlenmesi.

Mahkemeler açık olacak, hiç kimse haksız yere idam edilmeyecek. Suçlular hakkında araştırma yapıla­cak.

Rüşvet ve kayırma cezalandırılacak.

 TANZİMATIN İLANINDAN SONRA YAPILAN YENİLİKLER 

Ülkenin çeşitli yerlerine fermanın ilkelerini ve önemini anlatan görevliler gönderildi.

İllerde defterdarlıklar ve il genel meclisleri ku­ruldu.

İslam hukukunun en gerekli olanları sistemli bi­çimde toplanarak “mecelle” adında medeni kanun ya­pıldı. Bu kanunu Ahmet Cevdet Paşa hazırlamıştır.

Vergilerin toplanmasında iltizam yöntemi kaldı­rıldı. Ancak Âşar’ın toplanmasında iltizam kaldırılmadı.

Bank–ı Dersaadet adıyla ilk banka açıldı (1847).

Müslüman ve Hristiyan her Osmanlı vatandaşı askerlik yapacak. Ancak Hristiyanlar bu karara karşı olunca Hristiyanlar için bedelli askerlik usulü getirildi.

Dini kanunların yanında batılı kanunlar yapıldı. Ancak bu durum hukuk alanında ikilikli bir durum do­ğurdu ve karışıklıklar çıktı. Çünkü devlet teokratik esas­lar üzerine kurulmuştu.

Karma mahkemeler kuruldu bu mahkemelerin yarısı yabancılardan oluşmuştu. Bu durum devletin bağımsız­lı­ğına aykırı olaylar yarattı.

Toprak yönetiminde Fransa mülkiyet hakkı örnek alınıp yeni “Arazi Kanunu” yapıldı. (1858)

Bu kanuna göre oluşan durum:

Devlet malı (miri toprak) toprakları işleyen çiftçi­lere işledikleri toprak mülk olarak verildi. Ancak yoksul köylülerin borçlanmaları sonucu topraklar tefecilerin eline geçti.

Vakıf toprakları ise Evkâf vekaletinin yönetimine bırakıldı.

Mir’i topraklar ise devletin mülkiyetine bırakılan topraklardı.

Bu kanunla topraklar çeşitliliği ve hukuki özellikleri açıklığa kavuşturuldu. Toprakta özel mülkiyete geçişin temelleri atıldı. Mithat Paşa toprakların veriminin arttırıl­ması ve tarımın geliştirilmesi için memleket sandıkları kuruluşunu sağladı. (1863) Bu sandıklar Ziraat Banka­sına dönüştürüldü (1888).

Vilayet kanunu çıkarıldı (1864) eyaletler küçül­tüldü. Vilayet, Liva (sancak), kaza, nahiye ve köy şek­linde idari teşkilatlar kuruldu.

İlk defa 1858 İstanbul’da bir kız rüştiyesi açıldı. Öğretmen yetiştirmek için Darûlmuallimin açıldı (1847).

Dil ve tarih çalışmaları yapmak üzere Encümen–i Daniş (İlimler Akademisi) açıldı (1850).

 

ISLAHAT FERMANI (1856)

Kırım savaşı sonrasında Paris’te barış görüşmeleri yapılırken Hristiyanların durumları tartışma konusu ol­muştu. Büyük devletlerin iç işlerimize karışmasını önle­mek amacıyla Paris antlaşmasından önce bu ferman hazırlandı.

Islahat fermanı, Tanzimat fermanını tamamlayıcı özelliktedir.

 

FERMANIN MADDELERİ

Din ve mezhep özgürlüğünün sağlanması, patrik­hanenin ıslah edilmesi,

Hristiyan ve Musevileri küçük düşüren sözler ve deyimlerin kullanılmaması,

Hristiyanlarında Türk ve Müslümanlar gibi devlet memurluklarına atanmaları ve her çeşit okullara girebil­meleri,

Askerlik için nakdi bedelin (hizmet karşılığı verilen para) kabul edilmesi ve Hristiyanların ne şekilde askerlik yapacaklarının belirtilmesi,

Hristiyanlar il meclislerine üye olabilecekler,

Mahkemelerin açık yapılması herkesin kendi di­nine göre yemin etmesi. Hapishanelerin ıslahı ve kanun­ların Hristiyan dillerine çevrilmesi.

Ticaret, ceza ve hukuk davaları için karma mahke­melerin kurulması.

İşkence, dayak ve angaryanın kaldırılması.

Vergilerin adaletli herkesin gelirine göre alınması ve iltizam usulünün düzenlenmesi.

Yabancı uyruğunda olan kimselerin de, vergilerini vermek suretiyle, mal ve mülk sahibi olabilmeleri.

Tarım ve ticaret işlerinin yoluna konması. Herke­sin şirket ve banka gibi ticari nitelikte kurumlar ku­rabil­meleri.

Not :     Osmanlı yönetimi Kırım Savaşı için yapılan Paris Antlaşmasına Islahat Fermanını madde olarak yerleştirdi. Bu durum Avrupalıların Osmanlıların içişlerine karışmasına yol açan nedenlerden biri olmuştur.

 

TANZİMAT FERMANI İLE ISLAHAT FERMANI ARASINDAKİ FARKLAR

Tanzimat fermanı yöneticilerin kendi isteğine göre hazır­lanırken, Islahat fermanı Avrupalı devletlerin baskı­sıyla yapılmıştır.

Tanzimat fermanı genel olarak bütün halkın gü­venlik vergi ve askerlik konularında adaletli değerlendi­rilmesi esas alınmıştı. Islahat fermanında ise din ve ırk farkı gözetmeksizin aradaki eşitsizlik kaldırıldı.

Tanzimat fermanı özellikle müslümanlar için ha­zır­lanmış ıslahat fermanının ise Hristiyanlar için hazır­landığı kabul edilmiştir.

Islahat fermanı müslümanlar ve ulema tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Hristiyanlar ise kendilerinden is­te­nen askerlik görevinin ekonomik faaliyetlerini engelle­yici bir durum olarak nitelemişlerdir.

Islahat fermanı Fransız ihtilalinin getirdiği bazı maddeleri taşıdığından hristiyanların devletten ayrılma is­teklerini hızlandırmıştır.

 

MEŞRUTİYET ÖNCESİ SİYASİ DURUM

Padişah Abdülaziz Avrupa’dan yüksek faizle borç aldı. Paraları ülke kalkınmasına harcamadı. Mali durum bozuldu. Rus taraftarı Mahmut Nedim Paşa’yı sadrazam yaptı. Rusya Panislavist hareketleri hızlandırdı. İlk önce Hersek’te sonra Bosna’da isyan çıktı. Osmanlı kuvvetleri Bulgar, Sırp ve Karadağ isyanlarını bastırdı. Aydınlar ve halk devletin karşılaştığı bu kötü durumlara tepkiler gös­terdi. Rusya İstanbul’daki karışıklıktan yararlanarak Bosna – Hersek’in Avusturya – Macaristan’a, Bulgaris­tan’ın ise kendisine verilmesini is­tedi. İngiltere yakındo­ğudaki çıkarlarına uymayan bu du­ruma karşı çıktı. Bal­kan meselesinin çözülmesi için kon­ferans düzenlenme­sini istedi. İstanbul’da toplanan Konferansa İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, Almanya ve İtalya katıldı (23 Aralık 1876).

MEŞRUTİYETİN İLANI

Mithat Paşa liderliğinde Yeni Osmanlılar (Jön Türk­ler) Meşrutiyet yönetiminin kurulmasını, ırk, din ve mez­hep ayrılıklarının ortadan kaldırılmasını, kurulacak mec­liste imparatorlukta yaşayanların temsil edilmesini is­tedi­ler. Veliaht V. Murat’la anlaşan yeni Osmanlılar ihti­lâl ya­parak Abdülazizi tahttan indirdiler. V. Murat ruh has­tası olduğundan yerine II. Abdülhamit’i padişah yaptı­lar.

Yeni Osmanlılar Avrupa devletlerinin iç işlerimize ka­rışmalarını önlemek için, İstanbul Konferansının toplan­dığı gün Kanun–i Esasi’yi ilân ettiler. (23 Aralık 1876) İlk Mebusan meclisi açıldı. Kanun–i Esasi Türk tarihinin ilk anayasasıdır.

KANUNİ ESASİ’NİN ÖZELLİKLERİ

Mebusan Meclisi, her elli bin erkek seçmenin seçtiği milletvekillerinden oluşmuştur. Hiç bir yetkisi yok­tur. Kanun tasarılarını görüşür ve gerekli gördükleri konu­larda bakanların görüşlerini dinlerdi.

Meclisi Âyan, üyeleri padişah tarafından, ömür boyu görev yapmak üzere seçilmiştir. Bu meclis kanun tasarılarının dini kurallara ahlâka, padişahın yasal ko­nu­muna ve ülke bütünlüğüne uygunluğunu onaylardı.

Kanun Yapma hakkı Âyan ve Mebusan Meclisle­rine aitti. Ancak bu durum uygulamada gerçek­leştirile­medi.

Yürütmenin başı padişahtır. Sadrazam ve bakan­ları seçer ve görevden alırdı. Yargı gücü bağımsızdır.

Milletvekilleri dört yıl için seçilirdi. Meclisi açmak ve kapatmak padişahın yetkisi içerisindedir.

Hükümet, padişaha karşı sorumlu, meclise karşı sorumsuzdur.

İki mecliste, kabul edilen yasa tasarısını padişah is­terse kabul, istemezse redederdi. Yasama bağımsız değildir.

Anayasada eşitlik, kişi haklarının dokunulmazlığı, eğitim, basın, vicdan, ticaret, mahkemelerin açık ve ba­ğımsız olması konuları da yer almıştır.

 MEŞRUTİYET’İN SONA ERMESİ

Balkan sorunu İstanbul konferansında çözümlen­medi. İngiltere Londra’da konferans toplandı. İstanbul konferansına katılan devletler, Osmanlı devletinden, Hristiyanlar için yapılan ıslahatları kendileri tarafından denetlenmesini istediler. Osmanlı devleti bu isteği red­detti.

Mebusan meclisinde Karadağın toprak istekleri red­dedildi. Rusya Osmanlı Hristiyanlarının koruyuculuğunu istedi. Osmanlı bu isteğe karşı çıkınca Rusya Osmanlı devletine savaş ilân etti.

1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşına Osmanlı or­du­ları yeterince hazırlanmadı ve birlikler yenilgiye uğ­radı.

Mebusan meclisinde padişahı ve hükümeti yenilgi­den sorumlu tutan eleştiriler başladı. II. Abdülhamit mec­lisi kapattı (1878). Anayasa’yı uygalamadı. Yeni Osmanlı­ları görevden aldı. Sultan Abdülazizin intihar etmediğini, Yeni Osmanlılar tarafından öldürüldüğünü ileri sürdü. Kurduğu özel mahkemelerde Mithat Paşa ve arkadaşla­rını idama mahkum ettirdi. Hafiye örgütleri kurdu, meşru­tiyet ve özgürlük isteyenleri hapis ettirdi. Mutlakiyetçi ve baskıcı bir yönetim kurdu. İslamcılık poli­tikasına yöneldi.

 

MEŞRUTİYETİN İLANI ÖNCESİNDE SİYASİ DURUM VE II. MEŞRUTİYETİN İLANI

Abdülhamit’in baskıcı düzenine karşı olan aydınlar meşrutiyeti yeniden kurmak için Terakki ve İttihat Cemi­yeti (Birleşme ve İlerleme Derneği) adıyla gizli bir dernek kurdular (1889). Dernek Makedonya’da çok güç­lüydü, bu durumun nedenleri

–          Avrupa’dan gelen yayınların bölgede rahatça bu­lunup, okunması

–          Selanik’te bulunan üçüncü ordu subaylarının der­neğe katılmaları, subayların örgüte destek vermelerinin nedeni ise maaşlarını geç almaları ve terfi edememele­ridir.

1871’de Alman prenslikleri kuvvetli bir devlet kurdu­lar. Almanya Osmanlı devletine yaklaştı. Almanya’nın başlıca amacı şunlardır:

–          Süveyş Kanalından yararlanıp, İngiltere’nin sö­mürgelerini kazanmak.

–          Osmanlı padişahının halifelik gücünden yararla­nıp İngiliz sömürgelerindeki müslümanları, İngiltere’ye karşı ayaklandırmak.

İngiltere daha önce Rusya’nın Balkanlarda kuvvet­lenmesini ve Akdeniz’e inmesini istemiyordu. Ancak Al­manya’nın Osmanlı devletine yaklaşması üzerine poli­ti­kasını değiştirdi. İngiltere Rusya ile Tallin’de Reval sözleşmesini imzaladı (1908). İngiltere Rusya’nın Bal­kanlar’da kuvvetlenmesini ve Panislavizm politikasını destekledi. Osmanlı egemenliğindeki Makedonya’ya özerklik verilmesini kararlaştırdılar.

İttihat ve Terakki Derneği üyeleri Balkanlarda oluşan bu gelişmeler karşısında, II. Abdülhamit’in devletin par­ça­lanmasını önlemeyeceği fikrini savundular. II. Meşruti­yetin kurulmasını sağlamak için Niyazi Bey Manastır’da, Enver Bey Selanik’te birlikleriyle isyan etti­ler. II. Abdül­hamit meşrutiyeti ilan etmek zorunda kaldı (23 Tem­muz 1908).

–          Mustafa Kemal Şam’da kurduğu Vatan ve Hürri­yet adlı gizli cemiyetin birer şubelerini Yafa ve Selanik’te kurdu. Bu cemiyet Selanikte Terakki ve İttihat Cemiyeti ile birleşti. Bu iki cemiyet birleşerek İttihat ve Terakki Cemiyeti adını aldı.

–          İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra Anayasa’ya konulan yenilikler şunlardır.

Padişahın meclisi kapatma yetkisi zorlaştırıldı, Meclisin gücü arttırıldı.

Bakanların padişaha değil, meclise sorumlu ol­ması getirildi.

Fikir ve toplanma özgürlükleriyle ilgili yasalar ya­pıldı.

OSMANLI DEVLETİNİ DAĞILMAKTAN KURTARMAK İÇİN DOĞAN FİKİR AKIMLARI

  1. –          Osmanlıcılık
  2. –          İslamcılık
  3. –          Türkçülük
  4. –          Batıcılık
  5. –          Ademi Merkeziyetçilik

OSMANLICILIK

Milliyetçilik fikrine dayanan kopuş hareketlerini önle­mek ve imparatorluğunun parçalanmasını durdurmak için Genç Osmanlıların (Jön Türklerin) ortaya koydukları dü­şünce akımıdır. Kanun–i Esasinin yapılmasını sağla­yan Genç Osmanlılar Meşrutiyet idaresine geçişi gerçek­leş­tirmişlerdir. Bu akım 1877–1878 Osmanlı Rus savaşı ve Balkan Savaşları nedeniyle geçerliliğini yitirmiştir.

İSLÂMCILIK (ÜMMETÇİLİK)

Devlet yapısının din (şeriat) kurallarına göre biçim­lendirilmesini, ırk ve dil farkı gözetmeksizin bütün müs­lümanların Osmanlı padişahı ve halifesinin çevresinde toplanmasını savunan siyasi akımdır. I. Dünya sava­şında Arapların milliyetçilik fikrine önem vererek Osmanlı hali­fesinin cihat (kutsal savaş) çağrısına katılmamaları ne­deniyle ümmetçilik geçerliliğini kaybetmiştir.

TÜRKÇÜLÜK – TURANCILIK (Pantürkizm)

Türkçülük, Türklük bilincini en üst düzeye çıkarak, Türk milliyetçiliği hareketini başlatıp Osmanlı İmparator­lu­ğunu yeniden kuvvetlendirme Bu dü­şünce zamanla Orta Asya Türkleriyle birleşmeyi de sa­vunarak, büyük bir Türk İmparatorluğunu (Turan) kur­mayı hedeflemiştir. Böylece Turancılık fikri doğmuştur. İttihat ve Terakki Partisinin önderleri olan Enver Paşa, Talat Paşa ve Ce­mal Paşa bu fikre dayanarak impara­torluğu Almanya’nın yanında savaşa sokmuşlardır. I. Dünya savaşında alınan yenilgiler bu düşünce akımını geçersiz hale getirmiştir.

BATICILIK

Devleti çöküşten kurtarmak için devlet yapısında ve ekonomide Avrupa’daki çalışmaların örnek alınmasını savunmuştur. Batıcılık ilk defa Lale devri yeniliklerinde gö­rülmüştür. II. Mahmut bu doğrultuda ıslahatlar yapmış­tır. Tutucu ulema sınıfının engellemeleri nedeniyle bu akım gelişememiştir.

FEDERALCİLİK (ADEM–İ MERKEZİYETÇİLİK)

Osmanlı İmparatorluğunu dağılmaktan kurtarmak için azınlıklara bulundukları bölgelerde başkente bağlı olarak özerklikler verilmesini savunan görüştür. Ekonomide li­beralizm benimseyen bu anlayış II. Meşrutiyet döne­minde Prens Sabahattin ve çevresi tara­fından savunul­muştur. Devletin çok önceden milliyetçilik hareketleriyle parçalanmaya başlaması nedeniyle bu akım benimsen­memiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.