Birinci Dünya Savaşı Öncesinde Dünyanın Genel Görünümü

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİNDE DÜNYANIN GENEL GÖRÜNÜMÜ

19. yüzyılda devletlerarası ilişkileri etkileyen en önemli olaylar, Fransız İhtilâli ve Sanayi İnkılâbı’dır. Fran­sız ihtilali ulusçuluk düşüncesini yayması yönüyle imparatorlukları; Sanayi İnkılâbı ise hammadde ve pazar re­kabetini kızıştırması nedeniyle sömürgeciliği etkilemiştir.

Fransız ihtilali sonucunda;

  • Eşitlik, adalet ve özgürlük gibi evrensel kavramlar yaygınlık kazandı.
  • Mutlak krallıklar sarsıldı. Demokratik ve laik esaslara dayalı yönetimler kuruldu.
  • Milliyetçilik ilkesi yayıldı. Çok uluslu imparatorluklar parçalanma sürecine girdi.

Yeniçağ’dan başlayarak artan bilimsel-teknolojik gelişmeler ve sermaye birikimi Sanayi İnkılâbı’na ortam hazırladı. Buhar gücünün makineye uygulanması ile Sanayi İnkılâbı başladı. El tezgâhlarının yerini fabrika sis­temi aldı ve böylece atölye üretiminden seri üretime geçildi.

İlk olarak İngiltere’de dokuma sanayiinde başlayan bu inkılâp sonra Avrupa’nın diğer ülkelerine yayıldı.

Sanayi İnkılâbı sonucunda Avrupa’da

  • Hammadde ve pazar ihtiyacı arttı.
  • Sömürgecilik yaygınlaştı.
  • Seri üretime geçildi.
  • Bol ve ucuz üretim yapıldı.
  • İşçi sınıfı doğdu. Bu da sendikalaşma, grev, çalışma saatleri ve emeklilik gibi sorunları gündeme ge­tirdi ve 1848 İhtilali’ne ortam oluşturdu.
  • Sanayileşmenin olduğu yerlerde köyden kente göç başladı.
  • Kapitalizm, sosyalizm ve liberalizm gibi ekonomik rejimler ortaya çıktı.

Sanayi inkılâbı sonucunda Avrupalı devletlerin hammadde ve pazar ihtiyacı artınca sömürgecilik faaliyet­leri de hızlandı.

İngiltere, 19. yüzyılda çok büyük bir sömürge imparatorluğu kurmuştu. Amacı bu sömürgeleri elinde tut­maktı.

Almanya, 1871’de siyasi birliğini sağladı. Sanayisini hızla geliştirdi. Gelişen sanayisine hammadde ve pazar bulabilmek için, İngiltere’nin sömürgelerine göz dikti. Almanya, bu dönemde Osmanlı Devleti ile de iyi ilişkiler kurmaya çalışıyordu. Osmanlı Devleti’ni iyi bir pazar ve ucuz bir ham madde kaynağı olarak görü­yordu. Ayrıca Osmanlı Devleti’ni kullanarak İngiltere’nin Uzak Doğu’ya giden yollarını ele geçirmek istiyordu.

Fransa, 1871 yılında Almanya ile yaptığı Sedan Savaşı’nda Almanya’ya yenilmişti. Sanayi bölgesi olan ve zengin kömür yataklarına sahip Alsas-Loren’i Almanya’ya kaptırmıştı. Fransa bu yenilginin öcünü ve Alsas-Loren’i geri almak istiyordu. Bu durum Fransızları yine bir Alman düşmanı olan İngiltere’ye yaklaştırdı.

İtalya, siyasi birliğini (1870) kurmasından itibaren sanayisini geliştirmeye başladı. Bu amaçla ürünlerini pazarlayabilmek ve ham madde bulabilmek için diğer büyük Avrupalı devletler gibi sömürgeciliğe girişti. Bu durum İtalya’yı İngiltere ve Fransa’yla karşı karşıya getirdi.

Rusya, Slav ırkından olan milletleri bir bayrak altında toplamaya çalışıyordu. Emellerine ulaşabilmek için de Avusturya – Macaristan İmparatorluğu’nun oluşturduğu engelleri ortadan kaldırmak istiyordu. Rusya’nın bu amacı onu Avusturya ile karşı karşıya getirdi.

Balkanlarda, Rus çıkarlarını koruyan Sırbistan, Avusturya – Macaristan İmparatorluğu’ndaki soydaşları­nın bulunduğu toprakları kendi ülkesine katmak istiyordu.

Avusturya‘nın Slav kökenli birçok vatandaşı vardı. Avusturya, Slavların kışkırtılmasına ve desteklenme­sine karşı çıkıyordu. Bu durum Avusturya’yı Almanya’ya yaklaştırırken, Rusya’yı da Almanların rakibi İngiltere ve Fransa’ya yaklaştırdı.

Birinci Dünya Savaşı Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nun Durumu

Osmanlı Devleti 16. yüzyılın sonlarına kadar dünyanın en güçlü devletlerinden iken, zamanla üstünlüğünü kaybetmeye başlamış ve 17. yüzyılda duraklama; 18. yüzyılda gerileme; 19. yüzyılda ise dağılma sürecine gir­miştir.

Avrupa ülkeleri, bilim ve teknik alanındaki gelişmelerden yararlanarak askeri ve ekonomik alanda güç ka­zanırken Osmanlı Devleti bilimsel gelişmeleri yakından takip edemedi ve yeniliklere yabancı kaldı. Bu geliş­meler Osmanlı Devleti’nin batı karşısında zayıflamasına yol açtı. Buna karşılık giderek güçlenen batılı devletler, Osmanlı Devleti’nin topraklarına göz diktiler.

Fransız İhtilali, Osmanlı Devleti’nin yıkılışını hızlandıran önemli etkenlerden biridir. 1789’da Fransa’da çıkan ihtilal, önce Avrupa’ya sonra bütün dünyaya yayıldı. Fransız İhtilali’yle ortaya çıkan milliyetçilik ve özgürlük dü­şüncesi, bağımsızlık duygularının güçlenmesine neden oldu. Milliyetçilik düşüncesi, bütün Avrupa ülkelerini etkiledi. “Her milletin, kendi devletini kurup kendini yönetmesi” anlayışını öngören milliyetçilik akımı, Osmanlı Devleti içindeki milletler arasında hızla yayıldı.

Bu arada Avrupa’da 18. yüzyılda ortaya çıkan ve hızla yayılan Sanayi İnkılâbı, Avrupalı devletleri, Osmanlı ve benzeri durumda olan devletlerin yer altı kaynaklarına ve pazarlarına yöneltti. Bu gelişme, zaten kapitü­lasyonlarla zor durumda olan Osmanlı ekonomisini iyice sarstı. Devlet ekonomik durumunu düzeltmek için Av­rupa’dan borç para alma yoluna gitti. (İlk dış borç 1854 yılında İngiltere’den alındı.) Alınan bu paralarla gelir getirici yatırımlar yapılamayınca devlet bu paraların faizini dahi ödeyemeyecek duruma geldi. Bunun üzerine Osmanlı Devleti’nden alacaklı olan devletler 1881 yılında Düyun-u Umumiye (Genel Borçlar) İdaresi’ni kura­rak Osmanlı maliyesini denetim altına aldılar.

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerindeki bu askeri ve ekonomik çöküşün önlenmesi için siyasi, ekono­mik, askeri ve toplumsal alanlarda ıslahat hareketlerine girişildi.

Osmanlı Devleti’nde ilk olarak duraklama devrinde başlayan ve gerileme döneminde devam eden ıslahat hareketleri, 19. yüzyılda artarak ve çeşitlenerek devam etti. İkinci Mahmut döneminde yönetim, askeri ve top­lumsal alanda yapılan yenilikler, Sultan Abdülmecit döneminde Tanzimat ve Islahat fermanlarıyla hukuk ala­nındaki yeniliklerle daha da hızlandı. Bu yenilik ve demokrasi faaliyetleri İkinci Abdülhamit döneminde meşrutiyetin ilan edilmesiyle Osmanlı Devleti’nde ilk defa rejim değişikliği sonucunu doğurdu.

1876’da Birinci Meşrutiyet ilan edildi. Osmanlı Parla­mentosu oluşturuldu. Mithat Paşa ve arkadaşları tara­fından Türk Tarihi’nin ilk anayasası olan Kanun-ı Esasi hazırlandı. Ancak İkinci Abdülhamit kısa bir süre sonra 1877 -1878 Osmanlı – Rus Savaşı’nı (93 Harbi’ni) ve Os­manlı meclisindeki azınlıkların zararlı çalışmalarını ge­rekçe göstererek Mebusan Meclisi’ni süresiz olarak kapattı. Anayasayı uygulamadan kaldırdı. Bu olay meş­rutiyet yönetimini yeniden kurmak isteyen cemiyetlerin ortaya çıkmasına yol açtı. Bunların en önemlisi İttihat ve Terakki Cemiyeti idi. Bu cemiyetin çalışmaları sonu­cunda 1908’de meşrutiyet yönetimi yeniden kuruldu (İkinci Meşrutiyet).

Ancak meşrutiyet karşıtları 13 Nisan 1909’da 31 Mart Vakası ile İstanbul’da gerici bir ayaklanma başlatınca, Selanik ve Edirne’de bulunan kuvvetlerden “Hareket Or­dusu” oluşturuldu. Mustafa Kemal’in kurmay başkanlı­ğını yaptığı bu ordu, Mahmut Şevket Paşa komutasında İstanbul’a gelerek ayaklanmayı bastırdı.

Avusturya Osmanlı Devleti’ndeki bu karışık durumdan yararlanarak Bosna-Hersek’i topraklarına kattı (1908). Bulgaristan tamamen bağımsız oldu (1908). İtalyanlar Trablusgarp’ı işgale başladılar (1911).

Siyasi birliğini 1870’te kuran İtalya, diğer Avrupalı devletlerle rekabet edebilmek, gelişen sanayisine ham madde ve pazar bulmak (sömürge) için arayışlara girdi.

Bu amaçla Osmanlı Devleti’nin güçsüzlüğünden yararlanıp diğer güçlü devletlerin de desteğini alarak Trablusgarp’ın kendisine verilmesini istedi. İsteği kabul edilmeyince Trablusgarp, Derne ve Bingazi’ye asker çıkardı (1911).

Osmanlı Devleti’nin buraya ordu ve donanma gönderecek gücü yoktu. Yalnızca Mustafa Kemal ve Enver Bey’in de aralarında bulunduğu birkaç genç subay Trablusgarp’a gönderildi. Bu subaylar, yerli halkı teşkilatlandırarak direniş cepheleri kurdular.

İtalyanlar, üstün güçlerine rağmen bu subayların teşkilatlandırdığı halk karşısında sahilden iç kısımlara geçemediler.

Mustafa Kemal’in çabalarıyla, İtalyanlar Derne ve Tobruk’ta yenilgiye uğratıldı. İtalyanlar, Osmanlı Devleti’ne isteklerini kabul ettirmek amacıyla Çanakkale Boğazı’nı bombalayıp Rodos ve çevresindeki On iki Ada’yı işgal ettiler. Osmanlı Devleti Çanakkale Boğazı’nda kontrolü ele geçirmeyi başardıysa da Balkan Savaşı’nın çıkması üzerine İtalyanlarla anlaşmak zorunda kaldı. 1912’de İtalya ile Uşi Antlaşması imzalandı.

Bu antlaşmaya göre;

  • Trablusgarp İtalya’ya bırakıldı. Halkının dini bakımdan Osmanlı halifesine bağlı kalması kabul edildi. (Amaç, bölge halkı ile kültürel bağları korumaktır.)
  • Balkan Savaşı’nın bitimine kadar Yunan işgali tehlikesine karşı Rodos ve On İki Ada geçici olarak İtal­ya’ya bırakıldı.

Böylece Osmanlı Devleti Kuzey Afrika’daki son toprak parçasını da kaybetti. İtalya Doğu Akdeniz ve Ege’de önemli bir güç haline geldi.

Bu arada Balkanlarda Panslavizm politikası izleyen Rusya, Balkan milletlerini Osmanlı Devleti’ne karşı kış­kırtıyordu. Bu kışkırtma sonucu Türkleri Balkanlardan tamamen atmak ve Türk topraklarına sahip olmak is­teyen Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ devletleri, aralarında gizli bir antlaşma yaptılar. Daha sonra Karadağ’ın Osmanlı Devleti’ne savaş açmasıyla Birinci Balkan Savaşı başladı (1912).

Osmanlı Devleti aynı anda birçok cephede savaşmak zorunda kaldı. Savaştan kısa bir süre önce Bal­kanlardaki Türk ordusunun bir kısmı terhis edilmişti. Osmanlı Devleti bu savaşa hazır olmadığı gibi ordu içinde particilik ve ikilikler de vardı. Bu nedenle eldeki imkânlar da iyi kullanılamadı. Osmanlı ordusu yenildi. Os­manlı Devleti ile Balkan devletleri arasında Londra Antlaşması’nın imzalanmasıyla Birinci Balkan Savaşı sona erdi.

Osmanlı Devleti Londra Antlaşması ile Edirne dâhil Midye – Enez hattının batısında kalan bütün toprakla­rını kaybetti.

Balkan devletlerinin Osmanlı Devleti’nden aldıkları toprakları paylaşamamaları nedeniyle İkinci Balkan Sa­vaşı çıktı (1913).

Bu durumdan yararlanan Osmanlı Devleti Edirne ve Kırklareli’yi geri aldı. Ancak savaş sonunda Bulgaris­tan ile İstanbul, Yunanistan ile Atina Antlaşması imzalandı (1913). Böylece Arnavutluk, Makedonya, Batı Trakya ile Adalar Denizi’ndeki Gökçeada ve Bozcaada dışındaki adalar elden çıktı. Balkanlardaki Türkler, baskılar nedeniyle Türkiye’ye göç etti. 1914 yılı sonlarında ise Osmanlı Devleti yeni bir savaşa daha girdi. Bi­rinci Dünya Savaşı’na…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.