19. ve 20. Yüzyılda Değişen Gündelik Hayat Ünite Özeti

6. ÜNİTE: 

XIX VE XX. YÜZYILDA DEĞİŞEN GÜNDELİK HAYAT 

6.1. ULUS DEVLETE GİDEN SÜREÇTE NÜFUS 

İmparatorluktan ulus devlete giden süreçteki iki önemli gelişme;

  • Westphalia Antlaşmaları,
  • Fransız İhtilali olmuştur.
  • 1648’de imzalanan Westphalia ile devletler, başka devletlerin meşru varlığını tanımış ve iç işlerine müdahale etmeme garantisi vermiştir.
  • Ayrıca devletler karşılıklı ilişkilerde, üst bir otoriteyi kabul etmemiş ve kendi topraklarında “mutlak egemen” bir konuma yükselmiştir.
  • Westphalia Barışı, Fransız Devrimi’ne giden yolu açmış ve Fransız Devrimi’nin getirdiği ulusal egemenlik ilkesi, yerel ve bölgesel ayrıcalıkları yok etmiştir.
  • Fransız İhtilali, ulus devlet anlayışının pekişmesini sağlayan bir diğer dönüm noktasıdır.
  • Aydınların öncülüğünde demokratik ve anayasal bir süreç başlamıştır.
  • Böylelikle ulusallaşmaya giden yol açılmış ve krallık devletinden, ulus devlete geçişin adımları atılmıştır.
  • Milliyetçilik ve demokrasi akımları, XIX. yüzyıldan itibaren ulus devletin yaygınlaşmasında etkili olmuş, XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ulus devlet anlayışı küresel ölçekte yaygınlık kazanmıştır.
Ulus devlet; sınırları belirlenmiş bir toprak parçası üzerinde güç kullanma hakkına sahip olan yönetimi altındaki halkı; ortak dil, kültür ve değerler etrafında birleştirmeyi amaçlayan siyasal ve toplumsal manada ulus üzerine tesis edilmiş bir devlet biçimidir.

Ulus Devlet Anlayışının Osmanlı Devleti’ne Etkisi 

  • Fransız İhtilali ile ortaya çıkan milliyetçilik akımından, Osmanlı Devleti bünyesinde bulunan uluslar etkilenerek bağımsızlık için isyan etmiştir.
  • Osmanlı Devleti’nin güç kaybetmesi ve Balkan halklarının büyük devletler tarafından bağımsızlık için kışkırtılması, Osmanlı Devleti’nin Balkan topraklarını kaybetmesinde ve toprak bütünlüğünün bozulmasında çok etkili olmuştur.
  • Sırplar ve Yunanlılar başta olmak üzere Osmanlı Devleti’ne bağlı Balkan ulusları, ayrılıkçı hareketlere girişmeye başlamıştır. 

Yapılan savaşlar sonunda ;

  • Edirne Antlaşması ile Yunanistan,
  • Berlin Antlaşması ile de Sırbistan, Romanya ve Karadağ ulus devletleri kurulmuştur.
  • Meşrutiyet’in meydana getirdiği karışıklıklardan istifade eden Bulgaristan,
  • Balkan Savaşları’nı fırsat bilen Arnavutluk da bağımsızlığını ilan etmiştir.
  • Osmanlı Devleti’nin Balkan topraklarında Sırbistan, Yunanistan, Bulgaristan gibi ulus devletlerin ortaya çıkışı, beraberinde demografik hareketleri de getirmiştir.
  • Hristiyan topluluklar, çoğunluğu sağlamak için o bölgelerdeki Türk topluluklarını azaltmayı amaçlamıştır.
  • İşgal edilen bölgeden Müslüman ve Türklerin çıkarılması için birçok zulüm ve baskı yapılmıştır.
  • Bu da Balkan topraklarından binlerce insanın Anadolu’ya gelişine, kalanların ise zulüm ve baskı görmesine sebep olmuştur.

Anadolu’ya Göçler ve Sonuçları 

  • Kaybedilen yerlerde kurulan yeni idarelerin ve bölge halkının baskısı, zulümleri, saldırıları,
  • Malların gasp edilmesi gibi sebepler; Türk göçlerindeki en önemli sebepler olarak dikkat çekmiştir.

 

Balkanlarda Sırplar, Hırvatlar, Slovenler, Bulgarlar, Makedonlar, Arnavutlar, Türkler gibi çok çeşitli din ve ırka mensup halk; uzun yıllar Osmanlı yönetiminde barış içinde idare edilmiştir. 1699 Karlofça Antlaşması ile Osmanlı Devleti, Balkanlarda toprak kaybetmeye başlamış ve bölgede gün geçtikçe artan siyasi ve sosyal sıkıntılar ortaya çıkmıştır.
  • 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması, ile Osmanlı Devleti, gayrimüslim tebaanın çoğunlukta olduğu topraklar dışında bir Müslüman Türk toprağı olan Kırım’ı da kaybetmiştir.
  • Özellikle Kırım ve Kafkasya’da, Rus baskıları artmış ve halk ya Sibirya’ya sürülmeye ya da yerini yurdunu terk ederek Osmanlı ülkesine göç etmeye başlamıştır.
  • Fransız İhtilalinin yaydığı milliyetçilik akımı ve Rusya’nın Balkan coğrafyasına yönelik politikaları, Balkanlarda da benzer siyasi sorunları ortaya çıkartmıştır.
1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Makedonya ve Trakya hariç Balkanların büyük bir kısmı Osmanlı idaresinden çıkmıştır. İngiliz Konsolosluğu raporlarına göre bu savaşta üç yüz ile dört yüz bin arası Müslüman öldürülmüş, bir milyon kadarı da göçe zorlanmıştır.
  • Osmanlı Devleti yaşadıkları sıkıntıları azaltmak adına göçmenlere çeşitli muafiyetler tanımıştır.
  • Ayrıca göçmenlerle yerleştikleri bölgelerin ahalisi arasında çeşitli sorunlar da yaşanmıştır.
  • 1912-1913 Balkan Savaşları sonucunda Balkanların siyasi haritası önemli ölçüde değişmiştir.
  • Bu savaşlarda Osmanlı Devleti, Avrupa’daki topraklarının yaklaşık %80’ini, Avrupa’da yaşayan nüfusunun da %70’ini kaybetmiştir.
  • Göçmenler, yeni geldikleri yerlerin yapısına büyük etkide bulunmuş; metruk, harabe ve boş yerler ziraata açılmış, göçmenler sayesinde yeni yerleşim birimleri oluşturulmuştur.
  • Ancak devletin normal masrafları, iskân masrafları ile birleşince artmış, hazine de bu açığı kapamak için dış borçlanma yoluna gitmiştir.
Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri

Rumeli göçleri, Anadolu’yu çeşitli bakımlardan etkilemiştir. Anadolu; göçmen kitlelerin son durağı, son sığınağı olmuştur. Dalga dalga gelen göçmenler sayesinde, Anadolu’da Türk nüfus yoğunluğu artmış, Müslüman Türk nüfusun Müslüman olmayan nüfusa oranı yükselmiştir. Türk nüfusu Rumeli’de azalırken Anadolu’da çoğalmıştır. Böylece göçler Anadolu’da bir Türk millî devletinin kurulmasını kolaylaştıran faktörlerden biri olmuştur. Aynı şekilde göçmenler; Anadolu’da, zamana göre yeni ve ileri fikirlerin, bu arada millî devlet fikrinin yayılmasında rol oynamıştır. Bu fikirlerin yayılması da Anadolu’da Türk Kurtuluş Savaşı’nın ve devrimlerin yapılmasını kolaylaştırmıştır, denilebilir. Bundan başka Rumeli Türk göçleri, ekonomik ve sosyal bakımlardan da Anadolu’yu etkilemiştir.

6.2. MODERN HAYATTAKİ SOSYAL DEĞİŞİM 

  • Sanayi devrimi sonrası XIX. yüzyılda kent sistemi ortaya çıkmış ve Avrupa’da ekonomik merkezler durumuna gelen büyük metropoller oluşmuştur.
  • Kamusal alan ile özel alan birbirinden ayrılmış.
  • Kentler modern toplumsal yapısına uygun olarak yeniden tasarlanmaya, hastane, adliye, üniversite gibi binalar ile bulvar ve caddeler yapılmaya başlanmıştır.
  • Hızlı ve plansız göç hareketleri beraberinde bazı sıkıntıları da getirmiştir.
  • Su, kanalizasyon, atık toplama gibi belediye hizmetleri yanında eğitim, sağlık ve kültür hizmetlerinin de aksamasına ve çarpık kentleşmeye sebep olmuştur.
  • Sanayi Devrimi dünyada pek çok yeni gelişmeyle birlikte tüketim ekonomisini de ortaya çıkartan önemli bir aşamadır.
  • Avrupa ürünleri piyasada fazlaca bulunmaya başlamış ve insanların talepleri de farklılaşmıştır.
  • yüzyıldan itibaren Avrupa medeniyeti, Osmanlı için çekici hâle gelmeye başlamış ve Avrupa’nın tüketim temelli unsurlarını alma siyaseti geliştirilmiştir.
  • Lâle Devri’nden itibaren diplomatik, ticari, kültürel alanlarda artan ilişkilerle birlikte Avrupa kökenli pek çok eşya da kullanılmaya başlanmıştır.
  • Modernleşme adına yapılan girişimler, Osmanlı Devleti’nin tüketim alışkanlıklarında da farklılıklar meydana getirmiştir.
  • Batı tarzı mobilyalar, döşemeler, ev düzenlemeleri toplumda popüler hâle gelmiştir.
  • Askerî ve teknik alanlara ek olarak XIX. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, idari ve hukuki çalışmalardan moda, âdetler ve davranış biçimlerine kadar Avrupa’nın kültür unsurlarını da almaya başlamıştır.
  • Buna bağlı olarak gelenek ve göreneklerde de önemli farklılıklar yaşanmaya başlanmıştır.
  • Mahmud Dönemi kültürden ekonomiye, eğitimden idareye, ulaşımdan haberleşmeye kadar Avrupa’nın pek çok alanda örnek alındığı reformlar dönemi olmuştur.
  • Bu dönemde devlet, topluma Avrupai bir görünüm vermeye çalışmış, bunda da belli ölçüde başarılı olmuştur.
  • Klasik tüketim anlayışı, ihtiyaç duyulan ürünlerin alınması ve hayatı sürdürebilecek kadar eşyaya sahip olunması şeklinde tanımlanabilir.
  • Ancak XIX. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti’nin Avrupa’ya ait pek çok kültür unsuruna maruz kalması, geleneksel tüketim algısında değişiklik yaratmıştır.
  • yüzyıla gelindiğinde Osmanlı şehirleri; camiler, medreseler, büyük meydanlar, kiliseler, çarşılar, bedestenler, kışlalar, sokaklar, mahalleler gibi birimlerden oluşmaktadır.
  • Bazı mahallelerde fabrikalar ve küçük işletmeler de bulunmaktadır.
  • İnsanların rahat yaşama isteği, başkent İstanbul’u her zaman önemli bir cazibe merkezi yapmıştır.
  • yüzyılda taşradan göçler öylesine artmıştı ki İstanbul’a giriş ve yerleşim denetim altına alınmaya çalışılmış hatta bunun için bir çeşit pasaport olan mürur tezkiresi uygulaması başlatılmıştır.
  • Ulaşım ağının geliştiği şehirlerde iş hanları, fabrikalar, hastaneler, kışlalar çoğalmış ve şehirleşmedeki gelişim beraberinde aşırı nüfus artışını da getirmiştir.
  • Şehirleşmenin artmasıyla birlikte ihtiyaçların da artması kaçınılmaz hâle gelmiş, devlet halkın yaşam koşullarını iyileştirmek için tedbirler alma ihtiyacı duymuştur.
  • Şehir yönetim tarzının yeniden düzenlenmesi zorunluluğu doğmuş ve modern belediyelerin kurulması fikri ön plana çıkmıştır.

Kamuoyu 

  • yüzyıl sonrasında Batı Avrupa’da modern anlamda kamuoyu kavramını; kültürel, siyasal, ekonomik ve toplumsal koşullar ortaya çıkarmıştır.
  • Demokrasilerde halkı ikna etmeden iktidara gelmek ya da iktidarı sürdürmek pek mümkün olmadığı için kamuoyu, demokratik sistemlerin en önemli hususlarından biri hâline gelmiştir.
Kamuoyu kavramını ilk kez 1741’de “halkın düşüncesi” anlamında İngilizler kullanmıştır. Fransa’da ise ilk kez 1744’de J. J. Rousseau tarafından “toplumun tavrı” anlamında kullanmıştır. Batılı ülkelerden dilimize geçen kamuoyu kavramının karşılığı olarak ilk zamanlar “efkârıumumiye, halk efkârı, amme efkârı, kamu efkârı” gibi kavramlar kullanılmıştır.
  • Basının kamuoyu oluşturma ve toplumu istenen yönlere çekmede önemli bir etken hâline gelmesi, devletlerin de bu gücü daha etkin kullanmak istemelerini sağlamıştır.
  • Bu bağlamda çoğu devlet, kamuoyunu kontrol altında tutmak için basını da kontrol etmek gerektiğini fark etmiştir.
  • Osmanlı Devleti’nde, “kamuoyu” kavramı Tanzimat Dönemi’nde önem kazanmıştır.

Popüler Kültür 

  • Batı’da Sanayi Devrimi sonrası yükselen kapitalizm, ekonomik ve sosyal alanlarda olduğu gibi kültürel alanda da belirleyici olmuştur.
  • Kitle iletişim araçlarına sahip olanlar, kültüre de yön vermeye başlamıştır.
  • Bütün bunlar Sanayi Devrimi sonrası, insanları tüketmeye teşvik eden popüler kültürü ortaya çıkarmıştır.
  • Popüler kültürün ortaya çıkardığı kültür endüstrisi; kendi ürünlerini ihtiyaç hâline getirerek topluma, hayatın olmazsa olmazı olarak sunmuştur.

 

Popüler kültürün en önemli özelliği, toplumları etkisine alması ve kendi sınırları içerisinde insanlara özgürlük sunmasıdır. Dışarıdan bakıldığında özgürlük vadeden popüler kültür, insanları tüketim hırsıyla yeni bir çıkmaza ve bunalıma sokar.

 

  • Popüler kültürle tek tip düşünce ve davranış oluşturmak istenmiştir.
  • Bunun için üretilen kültürel ve sanatsal ürünler, kâr elde etme amaçlarına uygun olarak kitlelerin tüketimi için hazırlanmıştı.
  • Popüler kültürün en önemli hedefi aynı şeyleri tüketen “tek tip birey yaratma” şeklinde özetlenmektedir.
  • Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise popüler kültürde halkın sadece maddi olanı değil zamanı da tüketmesidir.
  • İnsan aslında tüketirken tükenmektedir.
  • İnsanların günlük yaşamlarını kurgulayan Popüler kültür, bunu yaparken kitle iletişim araçları kullanır ve reklama dayanır.
  • Giyim kuşamdan beslenmeye, ev dekorasyonundan müziğe kadar sosyal hayatın her aşamasında yönlendirici olan popüler kültür sayesinde insan ihtiyaçları yönlendirilmiştir.
  • Modern dünya, insanların yaşamlarında ve zaman tasavvurlarında da değişimlere sebep olmuştur.
  • Modernite ve endüstrileşme ile birlikte boş zaman kavramı, sosyal hayatın temeline yerleştirilmiştir.
  • Yani kapitalizm, çalışma zamanını organize ettiği gibi boş zamanı da organize etmeye başlamıştır.
  • Kapitalizm, çalışma zamanının sınırlarını kesin bir şekilde çizdiği gibi boş zamanı da kârlı bir alan olarak düzenleme çabası içinde olmuştur.

Metropollerin Oluşumu ve Osmanlı Şehirleri 

  • Avrupa’da özellikle Endüstri Devrimi’nin etkisiyle XVIII. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan sanayi toplumu, şehirlerin dokusunda hızlı bir değişimi de beraberinde getirmiştir.
  • Şehirlere göç eden işsizler ordusu, fabrikalar etrafında yoğun yerleşim yerleri meydana getirmeye başlamıştır.
  • 1826 yılına kadar başkent İstanbul’un kentsel hizmetleri, sadrazamın yönetiminde genellikle Yeniçeri Ocağı’na bağlı farklı kişiler ve kurumlar tarafından yerine getirilmiştir.
  • İstanbul, farklı dönemlerde büyük değişimler geçirmekle birlikte en büyük değişimi XIX. yüzyılda yaşamıştır.
  • Başta nüfus artışı olmak üzere ticari faaliyetler, batılılaşma hareketleri, değişen şehircilik anlayışı ve mimarideki gelişmeler; şehrin modern dünyadaki değişimlerden nasibini almasını sağlamıştır.
  • İstanbul’da sık sık çıkan yangınlara karşı kâgir binalar ( taş ve tuğladan )yapılmış ve geometrik caddeler oluşturulmaya çalışılmıştır.

 

XIX. yüzyılda İstanbul’un en önemli yapılarından birisi 1836’da yapılan Galata Köprüsü’dür. Yapıldıktan sonra köprü, İstanbul’un en işlek noktası hâline gelmiştir.

 

  • İstanbul; XIX. yüzyıldan itibaren Batı kapitalizminin, Osmanlı ekonomisine uzanan güzergâhı da olmuştur.
  • 1838’de imzalanan Balta Limanı Ticaret Antlaşması, Osmanlı Devleti’ni Batı’ya bağımlı hâle getirmiştir.
  • 1826’da İhtisab Nezareti kurularak esnaf denetimi, şehir güvenliği, göç denetimi, vergi denetimi görevlerini bu kurum üstlenmiştir.
  • Ayrıca muhtarlık teşkilatı kurulmuş ve tayin edilen muhtarlar görev yapmaya başlamıştır.
  • 1430-1912 yılları arasında Osmanlı egemenliğinde kalan Selanik, Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki en önemli limanı olmuştur.
  • Ayrıca Selanik, Süveyş Kanalı’nın açılmasından sonra Avrupa için daha büyük önem kazanmıştır.

 

Buharlı vapurların çalışmaya başlaması Selanik’i, Doğu Akdeniz’in ve Karadeniz’in tüm limanlarına, Güney Rusya’ya, Yunanistan’a ve belli başlı adalara, Avusturya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Almanya’ya bağlamıştır.
  • yüzyılda İzmir’in ekonomisi, Avrupa ülkeleri ile sürdürülen ticarete bağlı olarak gelişmiştir.
  • Liman yatırımının devamı niteliğindeki İzmir-Kasaba ve İzmir-Aydın demiryolları, İngiliz ve Fransızlar tarafından inşa edilmiştir.
  • Telgraf hattı, demiryolları, liman ve rıhtımların yapılmasıyla gerçekleşen yabancı sermaye yatırımları, İzmir’in sosyo-ekonomik yapısında önemli değişimlere yol açmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.