Tarih Ansiklopedisi

Tarih Sözlüğü Ansiklopedisi

BAHRİYE NEZÂRETİ

BAHRİYE NEZÂRETİ 17 Mart 1867 tarihinde kaptanpaşalık teşkilâtının yerini alan müessese. 1839’da Tanzimat’ın ilânından sonra bahriyede girişilen ıslahat hareketleri içinde Bahriye Meclisi’nin kuruluşunun ardından yapılan en önemli re form, Osmanlı devlet teşkilâtında uzun bir geçmişi olan kaptanpaşalık müessesesinin lağvedilerek yerine Bahriye Nezâreti’nin kurulmasıdır. Ancak 1867’de kurulan bu nezâretle 1804 yılında teşkil edilen Umûr-ı Bahriyye Nezâreti’ni birbirine karıştırmamak gerekir. Çünkü 1804’te …

Devamını Okuyun »

ADLÎ ALTIN

Tarih Sözlüğü Ansiklopedisi

ADLÎ ALTIN II. Mahmud zamanında basılan altın sikkelerden biri. II. Mahmud’un tahta çıkışının on dördüncü yılında darbedilen ve mahlasına nisbetle “Adlî” adıyla anılan bu sikkeler tam, yarım ve çeyrek olmak üzere üç çeşit idi. 1822 yılında tamı 12, yarımı 6, çeyreği ise 2.5 kuruşa (yüz para) geçiyordu. Daha sonra “atîk adlî” adını alacak olan bu altınlar 19 kırat ayarında idi …

Devamını Okuyun »

KÂĞIT

Tarih Sözlüğü Ansiklopedisi

KÂĞIT Üzerine yazı yazmak üzere kullanılan malzeme. İnsanların kullandığı ilk yazı malzemesinin kilden tabletler olduğu kabul edilmektedir. İbnü’n-Nedîm’in Hz. Âdem’e kadar götürdüğü tabletlerin yanında (el-Fihrist, s. 7) geçmişte tesviye edilmiş taş, tahta, kurşun, kalay, tunç, pirinç, fildişi ve kemik levhaların yazı için kullanıldığı bilinmektedir. Ancak gerek yazmanın gerekse bunları taşımanın zorluğu insanları yeni arayışlara sevketmiştir. Bunun sonucunda Mısırlılar, milâttan önce …

Devamını Okuyun »

DEVRE ÇIKMA

Tarih Sözlüğü Ansiklopedisi

DEVRE ÇIKMA Osmanlılar’da taşrada görev yapan idarecilerin çeşitli meseleler dolayısıyla kendi sorumluluk bölgelerini dolaşmalarını ifade eden bir tabir. Bu tabire XVI. yüzyıl sonlarına kadar Osmanlı kaynaklarında ve resmî belgelerinde “il/vilâyet üzerine çıkma”, “gezüp gözetme”, “gezüp yürüme” ve “devreyleme” şekillerinde rastlanır. Devre çıkma şeklinde terim anlamı kazanıp yaygın olarak kullanılması ise halkın büyük çapta şikâyetlerine yol açan bir zulüm ve suistimal …

Devamını Okuyun »

ADÂLETNÂME

Tarih Sözlüğü Ansiklopedisi

ADÂLETNÂME Devlet otoritesini temsil edenlerin halka karşı bu otoriteyi kötüye kullanmalarını, olağan üstü tedbirlerle yasaklayan umumi mahiyetteki padişah fermanı. Adâletnâme, kökü eski İran imparatorluklarına uzanan Ortadoğu devlet ve hükümdar anlayışının en belirgin özelliğidir. Burada hükümdarın mutlak otoritesi, haksızlığın kaldırılmasında en son tedbir olarak görülür. Zulmü gidermek, kuvvetlinin zayıfı ezmesine meydan vermemek, halkın can ve mal emniyetini sağlamak, devlet anlayışı olarak …

Devamını Okuyun »

ADAK

Tarih Sözlüğü Ansiklopedisi

ADAK Dinen mükellef tutulmadığı halde kişinin kendi vaadiyle üzerine vâcip kıldığı ibadet. Türkçe adak kelimesinin Arapça karşılığı olan nezr (النذر), lugatta “insanın yerine getirmeyi kendisine borç (vâcip) kıldığı, vaad ettiği şey” mânasına gelmektedir. Nezr kelimesinin kökünde “vâcip kılmak, gerekli kılmak” mânası bulunduğundan İmam Şâfiî, kasten yaralama suçunda ödenmesi gereken diyeti (erş*) nezr diye adlandırmıştır. Kelimenin kök anlamlarından biri de “uyarıcı …

Devamını Okuyun »

SİYÂSETNÂME

Tarih Sözlüğü Ansiklopedisi

SİYÂSETNÂME Devlet yönetimine dair eserlerin ortak adı. Arapça siyâset (insan topluluklarını yönetme, devlet işlerini yürütme sanatı, politika) kelimesiyle Farsça nâme (mektup, yazı) kelimesinden meydana gelen siyâset-nâme “devlet adamlarına siyaset sanatı hakkında bilgi vermek, devlet yönetiminde dikkat edilmesi gereken hususlara dair tavsiyelerde bulunmak amacıyla yazılmış kitap veya bu kitapların oluşturduğu tür” anlamında kullanılır. Bu eserlere devlet başkanları için yazılmışsa “nasîhatü’l-mülûk, âdâbü’l-mülûk, …

Devamını Okuyun »

Mushaf

MUSHAF Kur’ân-ı Kerîm âyetlerinin iki kapak arasında toplanmasından oluşan kitap. Sözlükte mushaf kelimesi “bir araya getirilip bağlanmış yazılı sayfalar” anlamına gelir. Mıshaf şeklinde de okunan kelimenin kökünün Habeşçe mashaf (kitap) olduğu ileri sürülmüşse de (Jeffery, s. 193; Nöldeke-Schwally, s. 32; İA, VIII, 677), Kur’an’da suhuf ve sıhaf (geniş kaplar) kelimelerinin zikredilmesi (ez-Zuhruf 43/71), Kur’an’ın nâzil olduğu dönemde bu kökün Arapça’da …

Devamını Okuyun »

Fetvahâne

Tarih Sözlüğü Ansiklopedisi

FETVAHÂNE Osmanlı Devleti’nde meşihat makamı içerisinde fetva işlemlerini yürütmekle görevli birim. İlk defa Kanûnî Sultan Süleyman devrinde, Zenbilü Ali Efendi’nin şeyhülislâmlığının son dönemlerinde fetva işlemlerini takip etmek için fetva emini başkanlığında kurulduğu belirtilmekteyse de bâb-ı fetvâ da denen şeyhülislâmlık içerisinde doğrudan fetvahâne adı altında bir resmî dairenin teşkil edildiğine dair devrin kaynaklarında herhangi bir bilgi yoktur. Öte yandan fetvahâne bazı …

Devamını Okuyun »

Fetva

Tarih Sözlüğü Ansiklopedisi

FETVA Fıkhî bir meselenin dinî-hukukî hükmünü açıklayan cevap. “Yiğit, delikanlı” anlamındaki fetâ kelimesinden gelen fetva (fütyâ, çoğulu fetâvâ, fetâvî), sözlükte “bir olayın hükmünü açıklayan veya hükmünü koyan, güçlükleri çözen kuvvetli cevap” anlamındadır. Fıkıh terimi olarak “fakih bir kişinin sorulan fıkhî bir meseleye yazılı veya sözlü olarak verdiği cevap, ortaya koyduğu hüküm” demektir. Örfte ise sorulan dinî sorulara müftüler tarafından yazı …

Devamını Okuyun »