I. Abdurrahman

ABDURRAHMAN I

 

Ebü’l-Mutarrif Abdurrahmân ed-Dâhil b. Muâviye b. Hişâm (ö. 172/788) Endülüs Emevî Devleti’nin kurucusu (756-788).

 

113 (731) yılında Dımaşk yakınların­da Deyrihannâ’da doğdu. Annesi Râh, Berberi Nefzâ kabilesine mensup bir câriye idi. Küçük yaşta babasını kaybet­tiği için dedesi Halife Hişâm’ın yanında büyüdü. Abbasî katliamından kurtul­duktan sonra bir süre Fırat civarında gizlendi. Niyeti doğuya kaçmaktı, fakat Abbasî askerlerinin kendisini takip etti­ğini öğrenince azatlı kölesi Bedr ile bir­likte Suriye, Filistin ve Mısır üzerinden İfrîkıyye’ye ulaşmayı başardı. İfrîkıyye Valisi Abdurrahmân b. Habfb el-Fıhrî, Abbâsîler’e karşı olmasına rağmen, ba­ğımsızlığını kazanmak arzusunda oldu­ğu için Abdurrahmân b. Muâviye’nin Kayrevan’da kalmasına izin vermedi. Bunun üzerine bir süre Berka’da kalan Abdurrahmân buradan Tâhert’e, ora­dan da Fas’ın Akdeniz sahilinde yaşa­yan Nefzâ kabilesinin yanına gitti.

Abdurrahman. Kuzey Afrika’da bek­lediği desteği bulamayınca Endülüs’e geçmeye karar verdi. Ancak, önce yanından hiç ayrılmayan azatlı kölesi Bedr’i göndererek durumu öğrendikten sonra hareket etmenin daha uygun ola­cağını düşündü. Bedr. Haziran 754’te İspanya’ya geçti; Emevî taraftarı olan kumandanlardan Ubeydullah b. Osman ve Abdullah b. Hâlid ile görüşerek Abdurrahman’ın mesajını iletti. Bu iki ku­mandan, Emîr Yahya b. Buhfu da ara­larına alarak Endülüs’ün önemli simala­rından Sarakusta (Saragossa) Valisi Sumeyl’den yardım istemeye karar verdi­ler. Sumeyl ilk görüşmede Abdurrahman’ın Endülüs’e gelmesini destekleye­ceğini belirtmesine rağmen daha sonra fikrinden vazgeçti. Bunun üzerine onlar da Yemen asıllı kabilelerin yardımını sağlama yoluna gittiler. Bu kabileler Abdurrahman’ı Endülüs’e davet ederek ona her hususta yardım edeceklerine dair söz verdiler.

Abdurrahman b. Muâviye. Endülüs’­ten gerekli yardım vaadlerini alınca, gönderilen bir gemi ile 1 Rebîülevvel 138 [312] tarihinde Gırnata sahillerinde Münekkeb’e (Almunecar) çıktı. Burada Ubeydullah b. Osman ile Abdullah b. Hâlid tarafından karşılandı ve Ubeyduliah’ın elinde bulunan Torrox Kalesi’ne götürüldü. Abdurrahman in Endülüs’e geçtiğini haber alan Vali Yû­suf el-Fihrî, çeşitli vaadlerde buluna­rak onu siyasî emellerinden vazgeçirmek için bir heyet gönderdi ise de so­nuç alamadı. Abdurrahman. idareyi bir an önce ele geçirmek için harekete geçti. Şezüne (Sidonia) ve İşbîliye (Sevilla) üzerinden Kurtuba’ya doğru ilerler­ken taraftarlarının sayısı süratle arttı. 11 Mayıs 756 tarihinde Vâdilkebîr (Guadalquivir) nehri sahiline ulaşarak karar­gâh kurdu. Yûsuf el-Fihrî de şehirden çıkarak nehrin diğer sahilinde Musâre mevkiine geldi. Barış için karşılıklı elçiler gönderilmesine rağmen Abdur­rahman kesin olarak savaş kararını ver­mişti. Gece karanlığından faydalanarak bütün birliklerini nehrin karşı tarafına geçirdi ve 15 Mayıs sabahı Yûsuf el-Rarinin üzerine saldırdı. İki taraf arasın­daki kanlı savaş Abdurrahman’ın galibi­yetiyle sona erdi ve bu zafer ona Kurtubanın kapılarını açtı. Böylece Endülüs Emevî Devleti’nin temelleri atılmış oldu.

Musâre Savaşı’nda mağlûp olan Yû­suf el-Fihri ve Sumeyl, Abdurrahman’la yeniden savaşmak için hazırlıklara başladılar. Gırnata’yı ele geçirip yeter­li miktarda kuvvet topladıktan sonra Kurtubaya doğru harekete geçtiler. Diğer yandan Abdurrahman, Yûsuf el-Fihri ve taraftarlarının kendisi için her za­man tehlike teşkil edeceğini bildiğin­den, daha fazla kuvvetlenmesine fırsat vermeden Gırnata üzerine yürüdü, Ab­durrahman, Yûsuf ve Sumeyl’in Kurtu-ba’da oturmalarına izin verilmesi ve mallarına dokunulmaması tekliflerini kabul ederek savaşmaktan vazgeçti. Bununla birlikte, yıllardan beri Endü­lüs’te valilik yapan Yûsuf el-Fıhri’ye ik­tidardan uzaklaşmak ağır geliyor, ay­rıca Abdurrahman’in Yemen kabilele­rinin desteğiyle Endülüs’ü ele geçirme­sini hazmedemeyen diğer bazı kabile­ler devamlı olarak onu isyana teşvik ediyorlardı. Bu tahriklere kapılan Yû­suf, Kurtuba’yı terkederek Mâride’ye (Merida) gitti ve burada isyan bayrağı­nı açarak etrafında toplanan kalabalık bir grupla İşbfliye üzerine yürüdü. İşbîliye Valisi Abdülmelik b. Ömer el-Mervânî onu mağlûp etti (758). Tuleytula’ya (Toledo) doğru kaçan Yûsuf yakalana­rak öldürüldü. Bu olayı Sumeyl’in hapse atılarak boğdurulması takip etti. Bu sı­rada Yûsufun oğulları Muhammed ve Kâsım’ın isyan teşebbüsleri de kolaylık­la bertaraf edildi.

Abdurrahman’ın Endülüs’te kısmen sükûneti sağladığı bir sırada Alâ b. Mugis el-Yahsubî. Abbasî Halifesi Mansûr’un desteğiyle Mağrib’den Endülüs’e geçerek Becâ bölgesinde isyan etti. Abdurrahman’dan memnun olmayan ka­labalık bir grup da onun etrafında top­landı. Becâ ve çevresini ele geçiren Alâ, Önce Kurtuba’ya doğru hareket etti. Ancak yanında fazla kuvveti bulunma­yan Abdurrahman onu başşehrin uza­ğında karşılamak düşüncesiyle Karmûne’ye (Carmona) gelerek kaleye çekildi ve beklemeye başladı. Alâ kısa bir süre sonra Karmûne’ye ulaşarak şehri kuşattı. Kuşatma iki aydan fazla sürdü. Muhasaranın uzaması Alâ’nın taraftarları arasında anlaşmazlık çıkmasına sebep oldu. Bu fırsatı değer­lendirmek isteyen Abdurrahman, bek­lenmedik bir anda kaleden çıkarak hü­cuma geçti. Alâ’nın kuvvetleri bu hü­cum karşısında dayanamadı, kendisi de dahil kuvvetlerinin büyük bir kısmı sa­vaş meydanında hayatlannı kaybettiler (763). Halife Mansûr bu ilk teşebbüsünün başarısızlıkla sonuçlanmasına rağ­men her fırsatta Endülüs’e müdahale ediyordu. Yine Kuzey Afrika’dan İspan­ya’ya geçmiş olan Abdurrahman b. Habîb es-Sıklabî, 779 yılında Tudmîr böl­gesinde isyan ederek halkı Abbâsîler’e biat etmeğe çağırdı. Kendisi gibi Abdurrahman’a isyan etmiş olan Barse­lona Valisi Süleyman b. Yakzân ile iş birliği yaptı. Bunun üzerine Abdurrah­man b. Muâviye Tudmîr üzerine yürü­dü. Bir süre onun kuvvetlerine mukave­met eden Abdurrahman b. Habîb. Tudmîr’i terkederek Belensiye’ye (Valencia) kaçtı ve burada kendi adamlarından bir Berberi tarafından öldürüldü (779).

Fakat isyanlar birbirini takip ediyor­du. 778 yılında Sarakusta’da Hüseyin b. Yahya ile Barselona Valisi Süleyman b. Yakzân ayaklandılar. Süleyman. Kurtuba emîrine karşı Frank Kralı Büyük Kari (Charlemagne) ile iş birliği yaptı. Bu an­laşmaya bağlı kalan Büyük Kari. Sarakusta üzerine yürüdü ise de mağlûp olarak geri çekildi. Franklar’ın çekilme­sinden sonra Abdurrahman kalabalık bir ordu ile Sarakusta’yı kuşattı. Hüse­yin b. Yahya, daha önce Süleyman b. Yakzân’ı öldürerek Sarakusta’ya tek başına hâkim olmuştu. Hüseyin, Abdur­rahman’ın tâbiiyetini kabul ederek ku­şatmanın kaldırılmasını sağladı. Ancak Kurtuba emîrinin geri çekilmesi üzerine tekrar isyan edince, üzerine İbn Alkame gönderildi. İbn Alkame Sarakusta’­ya girerek Hüseyin’i yakalayıp Abdurrahman’a gönderdi. Hüseyin Kurtuba1da idam edildi (783).

Abdurrahman’a karşı yapılan isyanla­rın hemen hepsi siyasî bir mahiyet taşı­makta, sadece Şakyâ b. Abdülvâhid’in ayaklanması farklılık göstermektedir. Endülüs’ün doğusunda oturan Berberi Miknâse kabilesine mensup olan Şakyâ, Hz. Hüseyin’in soyundan geldiğini iddia ediyordu. Endülüs’teki Emevî hâkimiye­tine son vererek Şiî bir devlet kurmak için âlimlerden kendisini destekleme­lerini istedi (769) Endülüs’teki Berberîler’in büyük bir kısmı da onun etrafın­da toplanmıştı. Taraftarlarının çoğal­ması üzerine Şentemeriyye’yi (Santaver) kuşattı, valisini öldürdü ve bu bölgede bağımsız bir devlet kurdu. Bunun üzerine Abdurrahman b. Muâviye bu âsi üzerine kuvvetli bir ordu gönderdi. Bu orduyla mücadele edemeyeceğini anla­yan Şakyâ dağlık bölgeye çekilerek çete savaşma başladı. Emevî ordusu bu tak­tik karşısında bir varlık gösteremeye­rek Kurtuba’ya dönünce, Şakyâ yeniden Şentemeriyye’ye hâkim oldu. Abdurrah­man tarafından gönderilen ikinci ordu­yu Şentemeriyye önlerinde yenen Şak­yâ, Küriye (Coria), Medellin ve Mâride’yi işgal etti. Abdurrahman’in azatlı kölesi Bedr kumandasındaki ordu da başarı sağlayamadı. Tehlikenin süratle büyü­düğünü gören Abdurrahman, âsi üzeri­ne bizzat kendisi gitmeye karar verdi. Fakat bu sefer Şakyâ, Abdurrahman’in karşısına çıkmadı. 772 yılında Abdurrahman Şentemeriyye’ye karşı düzen­lediği ikinci seferi de bir sonuç verme­yince Berberîler arasında sevilen Hilâl el-Medyûnfye Şakyâ’nın kontrolündeki bölgelerin valiliğini vererek onu âsilerle mücadeleye memur etti. Bunun üzerine Berberîler Şakyâ’yi bırakıp Hilâlin etra­fında toplanmaya başladılar. Bu geliş­me karşısında Şakyâ Şentemeriyye’yi terkederek Huf’a çekilmek zorunda kal­dı. Kurtuba hükümetini birkaç yıl daha uğraştıran Şakyâ, sonunda Şentemeriyye yakınındaki bir köyde iki kumandanı tarafından öldürüldü.

Abdurrahman b. Muâviye devri âdeta bir İsyanlar devri olmuştur. Yukarıda bahsedilen isyanlar dışında Şezûne (Sidonia). Tuleytula (Toledo), İşbîliye (Sevilla), Leble (Nebla), Kurtuba ve diğer küçük şehirlerde çeşitli zamanlarda ya müstakil olarak veya diğer isyanların devamı şeklinde isyanlar çıkmış, fakat Abdurrahman bu isyanları bastırmada fazla zorluk çekmemiştir.

Abdurrahman b. Muâviye bütün gü­cünü isyanları bastırmak için harcadı­ğından hıristiyanlara karşı büyük bir sefer yapma imkânı bulamamıştır. Bu­nunla birlikte hıristiyanlarla müslüman-lar arasında mücadeleler eksik olmu­yordu. Abdurrahman’in Endülüs’te ikti­darı ele geçirmesinden bir yıl sonra ölen Asturia Kralı I. Alfonso’nun yerine geçen oğlu 1. Fruela, 768 yılında ölümüne ka­dar müslüman topraklarına akınlar yap­mış ve Abdurrahman’in isyanlarla uğ­raşmasından faydalanarak bazı küçük başarılar kazanmıştır. Abdurrahman1 in azatlı kölesi Bedr kumandasındaki bir ordu 767’de Alava bölgesine zaferle ne­ticelenen bir sefer düzenlemiş, yapılan anlaşma ile bölge halkı İslâm hâkimiye­tini ve vergi ödemeyi kabul etmişti.

Abdurrahman devrinin en önemli as­kerî harekâtı, Büyük Karlın Şarakusta seferidir. Büyük Kari, Hüseyin b. Yahya ve Süleyman b. Yakzân’ın Şarakusta is­yanı sırasında Süleyman’ın tahrik ve teşviki üzerine 778 ilkbaharında Pireneler’e doğru hareket etti. Pireneler’i Roncevaux Geçidi’nden geçip Pamplona ve Huesca üzerinden Sarakusta’ya gelerek şehri kuşattı. Fakat bir taraf­tan muhasaranın uzaması, diğer taraf­tan Saksonya’da bir isyanın çıktığı ha­berinin gelmesi üzerine kuşatmayı kal­dırmak zorunda kaldı. Dönüşte Roncevaux Geçidi’nde Frank ordusunun art­çı kuvvetleri müslümanlar ve Vasconlar’ın baskınına uğrayarak kılıçtan ge­çirildi. Bu baskın sırasında Bretagne Dükü Roland, saray kontu Anselmo ve daha birçok asilzade hayatlarını kay­betmişlerdir. “Chanson de Roland” adı verilen Fransız millî destanı bu hadiseyi işlemektedir.

Abdurrahman otuz iki yıllık yorucu bir hükümdarlıktan sonra 25 Rebîülâhir 172 [313] tarihinde öldü.

Abdurrahman b. Muâviye Kurtuba’da iktidan ele geçirdikten sonra bir yan­dan ülkede birliği sağlamak için birbiri­ni takip eden isyanları bastırmakla uğ­raşırken diğer yandan da yeni kurulan devleti teşkilâtlandırdı ve bazı imar fa­aliyetlerinde bulundu. Emevî hilâfetinin bir vilâyeti olan Endülüs’te artık bir dev­let kurulmuştu. Vilâyetten devlete geç­mek için idari bazı düzenlemelerin ya­pılması gerekiyordu. Abdurrahman res­men bağımsız olmasına ve Abbasî ha­lifelerini tanımamasına rağmen “Hali­fe” veya “Emîrü’l-mü’minîn” unvanlarını kullanmaktan kaçınmış, yalnız “Emîr” unvanı ile yetinmiş, hutbe ve sikkelerde ise sadece kendi adına yer verdirmiştir. Merkez teşkilâtında henüz vezirlik ma­kamı yer almıyor, yalnızca kadılar ve hâcibler bulunuyordu. Yaptığı ilk işler­den biri sağlam bir ordu kurmak oldu. Kuzey Afrika’dan getirilen ücretli Ber­beri birlikleri ile Güney Avrupa ülkele­rinden sağlanan memlük’ler, ordunun esasını teşkil ediyorlardı. Memlüklerin çoğunluğu gayri müslimlerden meyda­na geliyordu ve sayıları da oldukça ka­labalıktı. Ülkeyi kura adı verilen idarî bölgelere (vilâyet) ayırarak başlarına vali veya âmiller tayin etmişti.

Abdurrahman, Kurtuba’yı devletinin başşehri haline getirmek için büyük gayret sarfetmiş. ancak askerî engeller sebebiyle başta Kurtuba olmak üzere diğer büyük şehirlerde geniş imar fa­aliyetine girişememiştir. Onun ilk büyük mimari eseri emirlik sarayıdır. Kurtuba’ya geldiği zaman valilerin oturdu­ğu Dârülimâre’de ikamet ediyor ve bu­rasını aynı zamanda idarî teşkilâtın bu­lunduğu hükümet konağı olarak kulla­nıyordu. Daha sonra. 784 yılında Vâdil-kebîr’in kıyısında büyük bir saray yap­tırdı. Geniş bahçeleriyle nehir boyunca uzanan saray ve müştemilâtına. Suri­ye’den örnek alınarak er-Rusâfe adı ve­rildi. Abdurrahman’in ikinci büyük ese­ri, sarayının yakınında yaptırdığı Câmi-i Kebîr’dir. 786 yılında tamamlanan ve sonradan yapılan ilâvelerle daha da bü­yüyerek günümüze kadar gelen bu ca­mi, Endülüs Emevî mimarisinin en gü­zel örneklerinden biridir. Kaynaklarda, onun Kurtuba’da daha birçok küçük ca­mi ve mescid yaptırdığı da belirtilmek­tedir.

Abbasî katliamından kurtulmayı ba­şarıp tehlikelerle dolu uzun bir yolcu­luktan sonra hiç tanımadığı, karışıklık­lar içindeki Endülüs’e geçerek iktida­rı ele geçirmesi, ülkenin her tarafında birbirini takip eden isyanları bastırarak birliği sağlaması, Abdurrahman b. Muâviyenin büyük bir şahsiyet olduğunu ortaya koymaktadır. Üç asır kadar de­vam eden Endülüs Emevî Devleti’nin kurucusu olması, onun. İslâm tarihinin büyük isimleri arasında yer almasını sağlamıştır. Kaynaklar ondan, “Son de­rece halim selim, bilgili, zeki, kesin ka­rarlı, güçlü, sürekli hareketli, zulüm ve haksızlıktan nefret eden, kendi işlerini başkalarına bırakmayan, devlet işlerini yalnız kendi düşüncelerine göre yönet­meyen, cesur, hamleci, fevri hareketten uzak, kendine güveni tam, ihsanı bol. cömert, beliğ, şair ve edip” bir hüküm­dar olarak bahsederler. Abbasî Halifesi Mansür’un ondan çekindiği ve “Allah’a şükürler olsun ki, benimle o iblisin ara­sında deniz bulunuyor” dediği rivayet edilmektedir. Ona “Kureyş’in doğanı” da deniyordu. [314]

 

Bibliyografya

 

1- İbn Katiyye. Târîhu iftitâhi’l-Endelüs (nşr İbrahim el-Ebyârî), Beyrut 1402/1982.

2- İbn İzârî. el-Beyânü’l-muğrib (nşr. G 5. Colin-E Levi-Provençal), Beyrut 1403/1983.

3- R. Dozy. Histoire des musulmans d’Espagne (nşr E. Levi-Provençal), Leiden 1932.

4- E. Levi-Provençal, Histoire de İEspagne musuimane. Pa­ris 1950-53.

5- E. Levi-Provençal, “Abd al-Rahmân 1”, El2 (İng ), 1, 81-82.

6- Muhammed Abdullah İnan. Terâcimu İslâmiyye. Kahire 1390/1970.

7- Anwar G. Chejne. Müslim Spain. Its History and Culture, Minne­sota 1974.

8- Hâlid es-Süfî, Tarthu’l- cArab fi’l-Endelüs (el-Fetih ve’asrü’l-rülât), Bingazi 1980.

9- Philip K. Hitti. Siyâsî ve Kültürel İslâm Tarihi (trc Salih Tuğ), İstanbul 1980.

10- İbrahim Yasin Hudayr ed-Dûrî, Abdurrahman ed-Dâhil fi’l-Endelüs ue siyâsetühü’d-dâhiüy-ye veihâriciyye, Bağdad 1982.

11- Hüseyin Mü’nis. Rihletü’l-Endelüs. Cidde 1405/1985.

12- C. F. Seybold, “Abdurrahman”, İA, I, 47. [315]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.