28 Şubat’ta neler yaşanmıştı?

28 şubatPostmodern darbe’ olarak da adlandırılan 28 Şubat’ın üzerinden 19 yıl geçti. İşte 28 Şubat darbesinde ve o dönemde yaşananlardan satırbaşları…

 

Bin yıl süreceği iddia edilen bir süreçti: 28 Şubat. Mimarları yanılsa da siyasi tarihine kara bir leke olarak geçen 28 Şubat süreci, yıl dönümünde bir kez daha sorgulanıyor.

On binlerce mağduru ve ekonomiye verdiği milyarlarca liralık zarar hiç unutulmadı ve unutulmayacak. Yaralar zor da olsa sarıldı, yargı o dönemi soruşturmaya başladı.

O dönemde yaşananların kısa özeti şöyle…

ÇİLLER-ERBAKAN’IN EL SIKIŞMASI SONRASI KORKU SENARYOLARI ÜRETİLDİ

Halk 1995 genel seçimlerinde partilere tek başına iktidar şansı tanımadı.

Uzun süren arayışlardan sonra Çiller ile Erbakan el sıkıştı.

Artık başbakan Erbakan’dı. 54’üncü hükumetle birlikte korku senaryoları da bir bir sahnelenmeye başladı.
Başrol oyuncuları her gün farklı skandallara imza atıyordu.

Gazeteci-Yazar Ruşen Çakır, o günlerde yaşananlarla ilgili olarak, “28 Şubat kolektif bir olaydır. İşin sivil ayağı belki askerden çok daha fazladır” diyor.

“İRTİCA KORKUSU” POMPALANDI

Korku senaryolarıyla ilgili her gün ekranlarda haberler yapılıyor, gazetelere manşetler atılıyordu. Muhalefet, sendikalar, iş dünyası aynı korkulardan bahsediyordu. O korkunun adı “İrtica”ydı.

Gazeteci Yazar Haluk Şahin, o dönemde medyada işlenen senaryolarla ilgili şunları söyledi:

“İşte imam hatip liseleri şu anda şu kadar mezun veriyor, filanca yıl geldiğinde şu kadar imam hatip mezunu olacak, yeşil sermaye şuralarda şöyle gelişiyor, şu kadar yıl sonra toplumun bütün kesimleri için projeksiyon yapıyorlardı.”

Olayları fişlemeler takip etti. Akademisyenler, subaylar ve yöneticiler görevlerinden uzaklaştırıldı.
Meslek liselerinin ortaokul kısımları kapandı. Bazı öğrencilerin üniversitelere girişi, katsayı uygulaması ile engellendi.

Demokrasiye balans ayarı tanklarla yapıldı. Bu çerçevede Ankara Sincan’da tanklarla geçiş yapıldı.

28 ŞUBAT 1997

En uzun Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından Başbakan Necmetin Erbakan’a yapılan baskılar iyice arttı.

Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Erbakan ve Yardımcısı Çiller ile Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ve kuvvet komutanlarının katıldığı, 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısı 9 saat sürdü.

Toplantıda TSK, hükümete, “irtica”ya karşı alınmasını istediği önlemleri içeren 18 maddelik bir liste sundu. Erbakan bu talepleri kabul etmek ve MGK bildirisini imzalamak zorunda kaldı. MGK kararları kağıt üzerinde hükümete tavsiye niteliğindeydi ama bunlara uymak fiilen bir zorunluluktu.

18 Haziran’da Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti. Bu istifayla birlikte, korku senaryoları yerini siyaset mühendisliğine bıraktı.

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Tansu Çiller’e değil Mesut Yılmaz’a hükümeti kurma görevi verdi.

Hükumet ortağı DYP’nin Genel Başkanı Tansu Çiller’in başbakan olmasını beklenirken Cumhurbaşkanı Demirel, hükumeti kurma görevini ANAP lideri Mesut Yılmaz’a vermesi herkesi şaşırttı.

Süleyman Demirel, hükümeti kurma görevini Mesut Yılmaz’a vermesininin gerekeçsini şu sözlerle açıklamıştı: ‘Ben sayısal ağırlığa değil, siyasal ağırlığa baktım”

30 Haziran’da Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk’la birlikte ANASOL-D Hükümeti’ni kurdu.

DYP’DE ART ARDA İSTİFALAR

Doğru Yol Partisi’nden art arda istifalar gelirken Başbakan Mesut Yılmaz oldu.

O süreçte siyasi krizleri ekonomik krizler takip etti. Türkiye ekonomik olarak adeta diz çöktürüldü. Bankalar boşaltılırken pek çok ocak söndü.

İşadamı Zeynel Abidin Erdem, darbenin ekonomik maliyetiyle ilgili olarak, “Batan bankalara baktığınız zaman onların bize maliyeti 80 milyar dolar oldu” dedi.

Yaraları sarmak kolay olmadı. Devletiyle, milletiyle Türkiye yıllar süren uğraşlarla toparlandı ve istikrar sağlanabildi.

28 ŞUBAT DÖNEMİNİN KOMUTANLARI

28 Şubat döneminde Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda İsmail Hakkı Karadayı oturuyordu. Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir ve Oramiral Güven Erkaya da dönemin önemli komutanlarıydı.

İsmail Hakkı Karadayı

28 Şubat sürecinde Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda oturan Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, bu göreve 30 Ağustos 1994’te gelmişti. 28 Şubat post-modern darbesi olduktan sonra Karadayı’nın dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le işbirliği yaparak, Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’in planladığı iddia edilen askeri darbeyi engellediği iddia edilmişti. Yine basında yer alan ses kasetlerinde 2007 yılında İsmail Hakkı Karadayı’nın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu’yu etkileyerek demokratik süreci engellediği savunulmuştu.

Karadayı, 30 Ağustos 1998’de yaş haddinden emekli oldu.

Karadayı, 28 Şubat soruşturmasında 3 Ocak 2013’te ifadeye çağırdı. Savcılık sorgusunun ardından tutuklama talebiyle nöbetçi hakimliğe sevk edilen Karadayı, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Çevik Bir

28 Şubat sürecinde Genelkurmay 2. Başkanlığı görevinde olan Orgeneral Çevik Bir’in, bu süreçte yargıya Genelkurmay Başkanı adına talimatlar gönderdiği, ordu içinde faaliyet gösteren ‘Batı Çalışma Grubu’nun başında olduğu iddia ediliyordu. Bir, daha sonra 1. Ordu Komutanlığı’na atandı.

28 Şubat’ın akıllara kazınan sözlerinden biri Çevik Bir’e aitti. Bir, Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun ‘Bin yıl sürer” dediği 28 Şubat sürecinde tankların Sincan’dan geçmesini “Demokrasiye balans ayarı yaptık” şeklinde değerlendirmişti.

Bir, Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü 28 Şubat Soruşturması kapsamında 16 Nisan 2012’de tutuklandı. Geçtiğimiz günlerde tahliye edildi, tutuksuz yargılanıyor.

Hikmet Köksal

1992 yılında Orgeneralliğe yükselen dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hikmet Köksal, Ege Ordu Komutanlığı ve 1’inci Ordu Komutanlığı yaptı. 26 Ağustos 1996 tarihinde atandığı Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan, 01 Eylül 1997 tarihinde yaş haddi nedeniyle emekliye ayrıldı.

Köksal, 29 Mayıs 2012’de tutuklandı. Geçtiğimiz günlerde tahliye edildi, tutuksuz yargılanıyor.

Güven Erkaya

Oramiral Güven Erkaya, 28 Şubat döneminde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı görevini yürütüyordu. Güven Erkaya, 1996 Ağustos ayında yapılan MGK toplantısında, “Aşırı dinci akımların devletin geleceği konusunda tehlike oluşturduğunu düşünüyorum. Ve bunun üzerinde görüşme açılmasını istiyorum” diyerek 28 Şubat geleceğinin ilk işaretlerini vermişti. Güven Erkaya, bu isteğini Aralık 1996 MGK toplantısında yine gündeme getirdi. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bu isteğe cevap vermedi. Erkaya, Ocak 1997’deki toplantıda, “Görüyorum ki MGK gündeminde bu konu hala yok. İzninizle bir hususu vurgulamak istiyorum. Aşırı dinci akımlar bugün Türkiye’nin en önemli ve birinci öncelikli sorunu haline gelmiştir” dedi. Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya’nın bu talebi 28 Şubat 1997’de MGK’nın gündemine alındı.

Güven Erkaya 24 Haziran 2000 yılında hayatını kaybetti.

Ahmet Çörekçi

Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi, 29 Mayıs 2012’de tutuklandı. Geçtiğimiz günlerde tahliye edildi, tutuksuz yargılanıyor.

Teoman Koman

Dönemin Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman, 1988- 1992 arasında Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı yaptı. 1997 yılında emekli oldu.

29 Mayıs 2012 tarihinde gözaltına alındı ve daha sonra tutuklanarak cezaevine gönderildi. Geçtiğimiz günlerde tahliye edildi, tutuksuz yargılanıyor.

Erol Özkasnak

Emekli Tümgeneral Erol Özkasnak, dönemin Genelkurmay Genel Sekreteriydi. 2000 yılında kadro yetersizliğinden emekli olana dek 28 Şubat konuşmalarında sürekli adı geçti. Özkasnak, “Post-modern darbe olmasaydı, 1999 seçimlerinde bu netice alınamazdı” sözleriyle de gündeme gelmişti.

Özkasnak ayrıca, “28 Şubat bir kriz yönetimidir. Kriz yönetiminin amacı; savaş veya bir çatışmaya girmeden isteklerinizi karşı tarafa kabul ettirmektir. Bu amaç hasıl oldu, yani kriz yönetimi başarı ile idare edildi” demişti.

Özkasnak, 16 Nisan 2012’de tutuklandı. Geçtiğimiz günlerde tahliye edildi, tutuksuz yargılanıyor.

Erdal Ceylanoğlu

28 Şubat sürecinin en kritik virajı Sincan caddelerinde yürüyen tanklardı. Kamuoyu, Erdal Ceylanoğlu ismini ilk kez o zaman duydu.

O dönem tümgeneral olan Ceylanoğlu, Sincan’da yürütülen tankların bağlı olduğu Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu’nun komutanıydı.Ceylanoğlu, 28 Şubat soruşturması kapsamında verdiği ifadenin ardından tutuklanarak cezaevine konuldu. Geçtiğimiz günlerde tahliye edildi, tutuksuz yargılanıyor.

İlhan Kılıç

Orgeneral İlhan Kılıç, dönemin MGK Genel Sekreteri’ydi.

28 Ağustos 1997’de Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na atanan Kılıç, 30 Ağustos 1999’da emekliye ayrıldı.

Doğan Aktulga

1995 yılında orgeneralliğe terfi eden Doğu Aktulga, 1997-1999 yılları arasında üstlendiği Ege Ordu Komutanlığı görevini Orgeneral Çetin Doğan’a devrederek emekli olmuştu.

Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Doğu Aktulga, 28 Şubat sürecinin etkin komutanları arasındaydı.
Aktulga, 2004’te hayatını kaybetti.

28 ŞUBAT’IN KRONOLOJİSİ

ürkiye’nin yakın tarihinde karanlık süreçlerden birdir 28 Şubat süreci. Türkiye, o günkü orgenerallerden birinin deyimi ile post modern darbe olayını yaşadı.

Refahyol hükümeti kurulduktan 20 gün sonra düşünce kuruluşu RAND merkezli bir toplantı düzenlendi. Toplantının konusu “Türkiye nereye gidiyor” du. Toplantının sonuç bildirisinde Türkiye’nin İslam dünyası ile ittifak arayışlarına gireceği belirtildi.

Erbakan, 2 Ekim’de Mısır, Libya ve Nijerya gezilerine çıktı. 24 Ekim’de D-8’in imzaları Türkiye’de atıldı.

28 Temmuz’da Orgeneral Karadayı Başbakan Erbakan ve yardımcısı Çiller’e irtica konulu bir brifing verdi.

3 Kasım 1996’de Susurluk kazası  gerçekleşti.

4 Ocak 1997’de Deniz kuvvetleri komutanı  İslamcıların, PKK teröründen daha tehlikeli olduklarını  açıkladı. Bu açıklamadan hemen sonra Aczmendilere yönelik tutuklamalar başlatıldı.

30 Ocak 1997’de Kudüs gecesi düzenlendi. Sahne’de İsrail terörünü gösteren oyun sonrasında Sincan Belediye başkanı tutuklandı.

11 Şubat’ta şeriate karşı kadın yürüyüşü gerçekleştirildi. Yürüyüş sırasında “Kahrolsun şeriat” sloganları atıldı.

28 Şubat’ta 9 saatlik MGK toplantısı  yapıldı ve hükümetten askerler tarafından hazırlanan 18 maddelik kararların imzalanması istendi.

13 Mart’ta Erbakan alınan kararları  imzaladığı iddia edildi. Daha sonra Erbakan kararları imzalamadığını  sadece ön yazıyı imzaladığını açıkladı.

21 Mayıs’ta Yargıtay başsavcısı  Vural savaş refah Partisi’nin kapatılması için dava açtı.

7 Haziran’da genelkurmay irticayı destekledikleri gerekçesi ile birçok şirkete ambargo konulmasını istedi

10 Haziran’da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay konularına irtica konulu brifing verildi ve irtica karşısında yargının hassas olması genelkurmay başkanı tarafından istendi.

17 Haziran Kuvvet komutanlarından Hüseyin Kıvrıkoğlu gösteriler devam ederse halka karşı silah kullanmaktan çekinmeyeceklerini açıkladı

18 Haziran Erbakan, Süleyman Demirel’e istifasını sındu.

ERBAKAN 28 ŞUBAT’I ANLATIYOR

28 Şubat darbesinin hedefindeki Refah-Yol hükümetinin başbakanı Necmettin Erbakan, tarihi MGK’yla ilgili ilk kez Esnaf ve Sanatklarlar Derneği tarafından 1 Mart  2010 tarihinde İstanbul’da düzenlenen “28 Şubat ve Ticari hayata Etkileri” konulu konferansta önemli açıklamalarda bulunmuştu.

Sürecin son MGK toplantısının 9 saat sürdüğünü ve 5 saat boyunca sadece askerin konuştuğunu söyleyen Erbakan, sunulan teklifler üzerine başyaveri çağırıp Anayasa istediğini, komutanlara “Konumuz Anayasa’yı korumak. Anayasa, çiğnenerek korunur mu? ‘İmam hatipleri kapatalım, çarşafı, sakalı yasaklayalım’ diyorsunuz. Bunlar Anayasa’ya aykırı” dediğini aktardı.

DEMİREL’DEN İLGİNÇ ÇIKIŞ

Bu çıkışı üzerine dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in devreye girdiğini anlatan Erbakan, şöyle devam etti: “Demirel takım oyuncusu, onların oyuncusu. Ben, önce tekliflerin Anayasa’ya aykırı olup olmadığının tespitini istedim. Demirel, ‘Sayın Başbakan bu saatten sonra bunların Anayasa’ya uygun olup olmadığını nasıl inceleyeceğiz?’ diye sordu. Dedim ki ‘MGK Genel Sekreterliği incelesin.’ Demirel, ‘Genel sekreterliğin elemanı yok. Bunu hükümet incelesin.’ dedi. Ben de ‘Olur’ dedim. Askerin önerilerini bakanlıkların incelemesi kararı aldık.”

İSTİFA ETME ANI

Hükümetin istifa etmesi olayına da değinen Erbakan, “(DYP lideri Tansu) Çiller Hanım geldi. ‘Ben başbakan olacağım’ dedi. Ona ‘Demirel seni başbakan yapmaz’ dedim. ‘Konuştum yapacak’ dedi. Ben 291 (milletvekilinin imzasını taşıyan) kağıdı Süleyman Demirel’e verdim. Sonra istifamı sundum. ‘3 ay içinde seçime gideceğiz.’ dedim. Demirel, ‘Gereği neyse yaparız.’ dedi. Ancak aynı gün hükümeti kurma görevini (ANAP lideri) Mesut Yılmaz’a verdi.” ifadelerini kullandı.

“EKONOMİDEKİ İYİ GİDİŞE DE ALDIRMADILAR”

O dönemde ekonomideki iyi gidişi Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’ya anlattığını belirten Erbakan, “Ekonominin durumuna ilişkin verileri Karadayı’ya verdim. ‘Bunları arkadaşlarıma göstereyim.’ dedi. Ama emir büyük yerden, bir işe yaramadı.” açıklamasında bulundu. 28 Şubat sürecinin ardından ekonominin altüst olduğunu, bankaların soyulduğunu, Türkiye’nin en büyük ekonomik krizini yaşadığını dile getiren Necmettin Erbakan, “28 Şubat milleti aslından, özünden uzaklaştırma hareketidir. Başarılı olamamıştır.” şeklinde konuştu.

“MİLLETVEKİLLERİNİ YASSIADA İLE TEHDİT ETTİLER”

Erbakan, koalisyon ortağı DYP’den 40 milletvekilinin ayrılması olayına da değindi. İhtilali hazırlayanların vekilleri ayarttıklarını söyleyen Erbakan, “Onlara Yassıada’daki odaları gösterildi ve bu kişiler de korktu.” dedi. Ardından Demirel’i ziyaret ettiklerini anlatan Erbakan, aralarındaki diyaloğu şöyle anlattı: “Demirel’e dedik ki ‘Meclis’e gidelim, çoğunluk olsun, kanun çıkartmamız lazım’. ‘Yahu hoca bunun için buraya kadar zahmet etmenize lüzum var mı? Sen benim sıra arkadaşımsın. Bir telefon edersin kâfidir. Bak sana bir şey söyleyeyim mi; Ankara’da hangi dükkanı gösterirsen göster ‘Şu camı taşlayacaksın.’ de, taşlamazsam namerdim.”

ŞAPKA KANUNU’NA MUHALEFETTEN HAPİS VE PARA CEZASI VERİLDİ

28 Şubat’ın tüm şiddeti ile yaşandığı 1998 yılında Milli Gazete’nin ilahiyatçı yazarlarından Mehmet Talu’ya Şapka Kanunu’na muhalefetten hapis ve para cezası verildi.

Mehmet Talu süreci şöyle anlatıyor:

“1998 yılıydı. Milli Gazete’de düzenli olarak ‘Fıkıh Köşesi’ni yazıyordum. Yayın Yönetmeni Ekrem Kızıltaş aradı. ‘Bakırköy Savcılığı seni arıyor’ dedi. Gittim, savcının önünde baktım benim gazetedeki köşe yazım var. Ankara’dan Adalet Bakanı bizzat aramış, ‘Mehmet Talu’nun resmi niye sarıklı’ diye sorup dava açılması için talimat vermiş. Ben savcıya ilahiyatçı olduğumu, fıkıh köşesi yazdığımı anlatmaya çalıştımsa da olmadı. ‘Devrim kanunlarına muhalefetten, yani Şapka kanununa muhalefetten’ dava açıldı. Savcıya ‘Siz ve o adalet bakanı da artık şapka giyiyor mu ki’, dediğimde ‘çok ileri gidiyorsun’ diyerek bir de tehdit etti.”

Hakim karşısına çıkarılmadan Şapka Kanunu’na muhalefetten 3 ay hapis, 500 lira da para cezasına çarptırıldığını belirten Talu, üst mahkemenin cezayı onadığını söyledi. Gazeteye de benzer bir ceza verildiğini kaydeden Talu, gazetenin köşedeki sarıklı resmini kaldırmak zorunda kaldığını söylüyor.

Talu, sarıklı fotoğrafının kaldırılması üzerine okuyucularının kendisini ‘Sen de sarığı çıkardın, artık taviz veriyorsun’ diye eleştirmeye başladığını ifade ediyor.

Dünya Bülteni/Haber Merkezi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.