Türk – İslam Devletlerinde Taşra Teşkilatı

3.    Taşra Teşkilatı

SİYASETNAME’DEN

Dergâhtan (saraydan) birçok mektuplar yazıyorlar; önemli bir iş olmadıkça saraydan bir şeyler yazmasınlar. Yazılan şey öyle etkili olmalıdır ki kimse ona el ve dil uzatmaya cesaret edememeli, verilen emirleri mutlaka yerine getirmelidir. Eğer bir kimsenin yüce divandan çıkan bir fermana hakaret ile baktığı, ona itaat etmekte gevşeklik ettiği anlaşılırsa o kişi sarayın yakınlarında da olsa şiddetle cezalandırılsın.

Padişah ile diğer insanlar arasındaki fark hükümranlıktır.

Hikâye

Nişabur’dan bir kadın, zulüm gördüğü iddiasıyla Gazne’ye Sultan Mahmud’un huzuruna çıkarak “Nişabur âmili benim kaybolan bir malımı alıp kendi tasarrufuna geçirmiştir.” diye şikâyette bulundu. Ona, “Bu kadının kaybolan malını geri ver.” diye bir ferman verdiler.

Âmil, kayıp mal hakkında delili olduğu için “Bu mal benimdir, onu her an yüce divana getiririm.” dedi. Kadın ikinci defa Gazne’ye giderek şikâyetçi oldu. Özel bir görevli göndererek âmili Nişabur’dan Gazne’ye getirdiler. Sultan sarayına ulaşır ulaşmaz cezalandırılması emredildi. Âmil delillerini arz etti, araya önemli kişiler koyarak cezasını paraya çevirtmek istedi. Hiç birinin faydası olmadı ve âmil cezalandırıldı.

“Kaybolan bu malın senin olduğu doğrudur, fakat niçin fermanın hükmünü yerine getirmedin? Emredilen her şeyin yerine getirilmesinin vacip olduğunu şimdi gördün.” dediler. Bunu, kimsenin sultanın fermanına karşı gelmeye cesaret etmemesi için yaptılar. Herkes padişaha ait, padişahla ilgisi olan veya padişahın emrettiği şeyi yapmak zorundadır. Eğer bir kimse zimmetine bir dirhem geçirse böyle yapması lazımdır. Diğerlerine örnek olması için onu cezalandırmalıdır.”

Nizamülmülk, hzl.: Prof. Dr. M. Altay KÖYMEN, Siyasetname, s. 51-52.

•    Yukarıdaki metinden Türk-Islam devletlerinin yönetim anlayışı hakkında hangi bilgilere ulaşılmaktadır?
•    Türk-Islam devletleri ile İslamiyet öncesi Türk devletlerinin yönetim açısından benzer ve farklı yönleri nelerdir?

Devleti, hanedan ailesinin ortak malı sayan eski Türk hâkimiyet anlayışı, Türk-İslam devletlerinde de geçerliliğini sürdürdü. Bu anlayış özellikle Karahanlı ve Selçukluların taşra teşkilatında uygulandı. Hatta Karahanlılarda eski Türklerdeki ikili idare uygulanarak devlet doğu ve batı olmak üzere iki koldan yönetildi. Türk-İslam devletlerinde ülke, “eyalet” (vilayet) adı verilen idari bölgelere ayrılırken buralara askerî valiler ya da hanedan üyeleri görevlendirilirdi. Hanedan üyesi valiler ise idaresi altındaki bölgeleri özerk olarak yönetirler; kendilerine has ayrı idari, askerî teşkilatlar oluşturup bu bölgeleri miras olarak bırakabilirlerdi. Ancak valilerin idaresindeki bölgelerin sınır değişikliği sultanın fermanı ile yapılırdı. Bununla birlikte eyaletlerin önemli işleriyle ilgilenen memurlar merkezden gönderilirdi.

Eyaletlerde güvenlik, idari, ve adli işler merkezden gönderilen ve yetki alanları birbirinden farklı görevliler tarafından yürütülürdü. Ayrıca reis olarak adlandırılan ve merkez tarafından halkın içinden seçilen kişiler, mülki amire yardımcı olurlardı. Belediye işleriyse muhtesipler tarafından yürütülürdü. Türk-İslam devletlerinde eyaletler kendi içinde şehir, kasaba ve köylere ayrılırdı. Buralarda da eyalet yönetimini örnek alan idari, askerî ve adli teşkilatlanma oluşturulurdu. Şehirdeki mülki idareciye “amid” adı verilirdi.

Türklerde çabuk haber almak ve hükümdarın merkezî idareden gönderdiği ferman, mektup vb. ulaştırmak için bir posta teşkilatı oluşturuldu. Ayrıca gizli istihbarat memurları görevlendirilerek taşradaki uygulamalar kontrol altına alınırdı. Gaznelilerin taşra teşkilatında daha merkezî bir yapılanma söz konusu idi. Bu yapılanma içinde önemli bir birim olan “berîd”, gerek resmî görevlileri ve gerekse halkı ilgilendiren bütün konuları raporlar hâlinde başkente sunardı.

Türkiye Selçuklularının taşra yönetimi Büyük Selçukluların küçük bir modelini oluştururdu. Merkeze bağlı eyaletler “subaşı”, hanedan üyelerinin yönetimindeki eyaletler ise “melik”ler tarafından yönetilirdi. Meliklerin yönetimindeki eyaletler özerk bir statüde olmakla birlikte Büyük Selçuklulardan farklı olarak daha merkezî bir yapıya sahipti.

Türk-İslam Devletlerinde Eyaletlerdeki İdareciler
Devletler Mülki Askerî Adli Mali Belediye
Karahanlı Askerî vali Kadı Amil/ımga Muhtesip
Hanedan üyesi vali
Selçuklu Şıhne (askerî vali) Sahibu’s şurta Kadı Amil Muhtesip
Melik (hanedan üyesi vali)
Gazneli Sahib-i divan Sâlâr (sipehsâlâr) Kadil kudat Amil Muhtesip

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.