SSCB’de Değişim ve Sonuçları

5.ÜNİTE: KÜRESELLEŞEN DÜNYA

A. SSCB’DE DEĞİŞİM VE SONUÇLARI

SSCB VE DOĞU BLOĞU

1. SSCB’de Politika Değişiklikleri ve Nedenleri

SSCB’NİN SONU

Durumu tahlil ederken önce ekonomik büyümenin yavaşladığını gördük. Son on beş yıl içinde gelir büyüme oranları yarı yarıya düşmüş ve seksenli yılların başından itibaren de ekonomik tıkanma denilebilecek bir düzeye inmişti. Bir zamanlar dünyanın ileri ülkeleri ile arasındaki açığı hızla kapama sürecinde olan ülke, birçok alanda güç kaybetmeye başlamıştı.

Üretimde etkinlik, ürünlerin kalitesi, bilimsel ve teknolojik gelişme, ileri teknoloji üretme ve ileri teknikleri kullanmadaki açık aleyhimize büyü­yordu. Dünyanın en büyük çelik, ham madde, yakıt ve enerji üreticisi, israf ve beceriksiz kullanım yüzünden bu alanlarda yokluklar çekiyordu.

Dünyanın en büyük tahıl üreticisi ülke, her yıl, hayvan yemi olarak milyonlarca ton tahıl ithal ediyordu. Ülkemiz dünyada, her bin kişiye en çok hastane ve doktor sunan ülke olmasına rağmen sağlık hizmetlerinde şaşırtıcı aksaklıklar vardı. Füzelerimizin Halley kuyruklu yıldızını bulmakta ve Venüs gezegenine ulaşmakta gösterdikleri dakikliğin yanı sıra, bu bilimsel ve teknolojik başarıları, etkin uygulama eksikliği yüzünden ekonomik gereksinmeler için kullanamıyorduk. Sovyet evlerindeki bir çok beyaz eşyanın kalitesi kötüydü. Ne yazık ki hepsi bundan ibaret değildi. Halkımızın ideolojik ve manevi değerleri de giderek aşınmaya başlamıştı.”

Mihail GORBAÇOV, Perestroika, s. 18

NÜKLEER REKABET

Gorbaçov’un “Komünist Parti Genel Sekreteri” olduğu tarihlerde (Mart 1985) ABD ile SSCB, birbirlerinin topraklarını vurabilecek kadar uzun menzilli füzelere sahipti. Son derece yüksek maliyeti olan bu yarış, SSCB ekonomisi üzerinde büyük bir yük oluşturuyor, devletin gelirlerinin büyük bir kısmı bu yarışa harcanıyordu. Halkın refah düzeyi her geçen gün düşmekteydi. Buna karşılık Amerikan ekonomisi bu ağır yükü daha kolay kaldıracak güce sahipti. ABD’nin bu yıllarda başlattığı, uzayda üsler kurup SSCB füzelerini ABD topraklarına ulaşmadan lazer ışınlarıyla havada yok etmeyi hedefleyen “Yıldız Savaşları” projesi, SSCB’nin bu silahlanma yarışında yenilgisini hazırladı. Çünkü SSCB ekonomisinin bu projeye karşı bir proje geliştirecek gücü yoktu. Ayrıca Gorbaçov, “Nükleer savaş, politik, ekono­mik, ideolojik veya başka herhangi bir gayenin aracı olamaz… Nükleer savaş saçmadır, akılcı değildir. Dünya çapında bir nükleer savaşın ne kazananı ne kaybedeni olacaktır.” diyerek nükleer silahlanmaya karşı olduğunu belirtiyordu. Bu nedenle Gorbaçov, ABD’yi bu projeden vazgeçirmeye ve uzun menzilli füzelerin sayısını indirmeye ikna etmeye çalıştı. SSCB’yi bu kadar zayıf yakalamış ve “Yıldız Savaşları” projesi ile üstünlüğü ele geçirmiş olan ABD’nin taviz vermeye niyeti yoktu. Gorbaçov ile ABD Başkanı Reagan ve daha sonra Bush arasında çok sayıda görüşme gerçekleşti. Yapılan bu görüşmeler sonunda ABD, kısa ve orta menzilli füzelerin sayılarını azaltmayı kabul ederken “Yıldız Savaşları” projesinden vaz­geçmedi.

Prof. Dr. Fahir ARMAOĞLU, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, s. 1341-1342

düzenlenmiştir.

Yukarıdaki metinlere göre SSCB’nin yönetim sisteminde yapısal değişikliklere gitme nedenleri nelerdir?

Soğuk Savaşın taraflarından biri olan Doğu Bloku 1980’lerden itibaren büyük bir değişime mecbur kalmıştı. SSCB’nin mevcut sistemi işlemez durumdaydı. Buna rağmen SSCB bütün kaynaklarını nükleer silahlanmaya aktararak dünyadaki güçlü konumunu sürdürmek istiyordu. Fakat SSCB mevcut hâliyle bu yarışı sürdürecek güce sahip değildi.

NÜKLEER KIYAMETTEN KIL PAYI

Stanislav Petrov, 26 Kasım 1983 tarihinde Moskova yakınlarında bulunan Rusya Stratejik Roket Kuvvetlerinin Serpukhov-15 istasyonunda görev yapmaktaydı. Petrov’un ana görevi orduya ait füze erken uyarı sistemini izlemek ve herhangi bir saldırı alarmı verildiğinde en hızlı yoldan üstlerini durumdan haberdar etmekti. Soğuk Savaş yıllarında SSCB’nin resmî prosedürü, herhangi bir erken füze saldırısı uyarısı alındığında otomatik bir karşı atağın hayata geçirilmesi ve bu sayede karşı tarafa (ABD) kesin kayıp verdirilmesiydi. Rus füze erken uyarı sistemi, sabaha karşı 00:40 sularında Rusya’ya ABD’den gönderilmiş beş adet kıtalar arası balistik füze algılandığı uyarısını vermeye başladı . Petrov, bu uyarının bir hata olduğunu ve gerçekten saldırı olması hâlinde ABD’nin beş füze değil yüzlerce füze göndereceğini öne sürdü. Kısa süre sonra bulutların üzerindeki güneş ışığı yansımalarının bilgisayar hatası sonucu radarda beş Amerikan nükleer füzesi olarak görüldüğü ve Petrov’un kararının dünyayı kurtardığı biliniyor. Petrov 21 Mayıs 2004 tarihinde “Dünya Vatandaşı” ödülü ile ödüllendirilmiştir.Bir gazete haberi, 24.04.2005

 GLASTNOST VE PERESTROİKA
Perestroika “yeniden yapılandırma” anlamına gelmektedir. SSCB’de gerek ekonomik gerekse siyasi merkeziyetçiliğin ortadan kaldırılmasına dönük faaliyetleri kapsar. Kamuda verimliliği arttırmaya, ekonomik ve toplumsal ilerlemeyi sağlamaya ve idari yapıyı yenilemeyi amaçlayan bütün politikalar perestroikanın ana hedefidir. Diğer yandan siyasi merkeziyetçiliğin ortadan kaldırılmasına dönük faaliyetler de çoğu zaman glastnost (açıklık) politikası içinde yer alır.
Glastnost, perestroika (yeniden yapılanma) hareketinin özel bir bölümünü nitelendirmek için kullanılır. Bu politikayla parti içi seçimlerde gizli oy sisteminin getirilmesi, parti politikalarını eleştirmeyi engelleyen bir dizi yasal engelin yürürlükten kaldırılması, yönetilenlerin siyasi elitlere karşı dava açabilmelerini olanaklı kılan düzenlemelerin yapılması, bürokratizmi aşmayı ve bürokratik ayrıcalıkları ortadan kaldırmayı amaçlayan bir dizi düzenlemenin tatbik edilmesi, rüşveti ve adam kayırmayı önlemek için bir dizi yeni düzenlemenin getirilmesi, kamu hizmetlerinde parti yandaşı olmayanlara da yer verilmesi, sivil toplum örgütlerinin özgürce faaliyet gösterebilmesinin önündeki engellerin kaldırılması, basına sansür uygulanmasına son verilmesi ve liberal demokrasinin tesis edilmesi için gerekli idari ve siyasi altyapının hazırlanması amaçlanmıştır. Mihail GORBAÇOV, Perestroika, s. 155-160’tan düzenlenmiştir.

 

Aynı zamanda SSCB’nin uydusu konumunda olan Sosyalist Blok içindeki ülkelerde daha fazla özgürlük ve bağımsızlık isteğiyle toplumsal olaylar başlamıştı. Gorbaçov, Ocak 1987’de glasnostu, kasım ayında ise perestroikayı açıkladı. Gorbaçov bu hamlesiyle Sovyet komünizminin yapısını değiştirmeye karar vermişti.

Gorbaçov açıklık ve yeniden yapılanma programlarıyla, komünist iktidarın tepki çeken baskıcılığını, demokratik bazı uygulamalarla halk egemenliğine yaklaştırmak istiyordu. Ayrıca ekonomik yapıda radikal değişikliklerle ülke ekonomisini canlandırmayı, ekonomiye yeni bir dinamizm kazandırmayı ve Sosyalist Blok içindeki toplumsal olayları yatıştırmayı hedefliyordu. Böylece devlet yönetimi daha demokratikleşecek, ülke ekonomisi düzeltilerek ABD ile rekabet edebilecek hâle gelinecekti.

Gorbaçov, iktidarını güçlendirmek ve reformları gerçekleştirebilmek için güçlü bir siyasi destek istiyordu. SSCB’nin parlamentosu konumundaki Yüksek Sovyet’in Aralık 1988’deki toplantısında yetkileri genişletilen ve devlet başkanı seçilen Gorbaçov halktan da destek almak istiyordu. Bu amaçla çoğunluğu (2/3) halk tarafından seçilen üyelerden oluşan “Halk Temsilcileri Kongresi” kuruldu. Böylece halk ilk defa devlet yönetimine doğrudan katılma imkânı buldu.

Gorbaçov, siyasi otoritesini güçlendirdikten sonra glastnost ve perestroikaya uygun olarak verimliliği ve ürün kalitesini yükselten, sanayi ve araştırmada çalışanlara maddi-manevi teşvikler getiren kararlar aldı. Sanayi işletmelerine üretim hedeflerini ve ürün fiyatlarını belirlemede özgürlük tanıdı. 1988’de Sosyalist Teşebbüs Kanunu ile işletmelerin yöneticilerine geniş yetkiler verildi. Gorbaçov bu ve benzeri yeniliklerle kapitalist sistemin üretimde başarıyı sağlayan yöntemlerini sosyalist sistemin içinde kullanmaya çalışıyordu.

SSCB, 1989’da ani bir kararla 1979’dan beri işgal altında bulundurduğu Afganistan’dan çekildi. Ekonomide, sanayide ve teknolojide geri kalınması, nükleer silahların azaltılması isteğine Afganistan’ dan çekilme de eklenince süper güç SSCB imajı zedelendi.

2. SSCB’nin Dağılması

Gorbaçov perestroika ile siyasi sistemi, devlet örgütünü ve hükûmet yapısını yeniden düzenlemeyi hedeflemişti. Bunun için Gorbaçov, SSCB içindeki Letonya, Estonya ve Litvanya gibi cumhuriyetlerde başlayan bağımsızlık hareketlerine ve milliyetler sorununa çözüm bulmak için Aralık 1990’da “Egemen Devletler Birliği Antlaşması” fikrini ortaya attı. Gorbaçov, bu Antlaşma ile SSCB içindeki cumhuriyetler arasında daha sıkı bir ekonomik iş birliğini isterken birlik içindeki en büyük cumhuriyet olan Rusya Federasyonu’nun lideri Boris Yeltsin, Mayıs 1990’da serbest pazar ekonomisi ve ekonomik bağımsızlık isteyerek Haziran 1990’da bağımsızlığını ilan etmişti. Aynı zamanda SSCB içindeki birçok cumhuriyet de bağımsızlığını ilan etmişti.

Gorbaçov’un öne sürdüğü ve 10 cumhuriyet tarafından kabul edilen “Egemen Devletler Birliği Antlaşması”nın 20 Ağustos 1991 günü imzalanması kararlaştırıldı. Çok önemli bir sorunu çözdüğüne inanan Gorbaçov ailesiyle beraber 5 Ağustosta Kırım’daki yazlığına tatile gitti. SSCB’ye bağlı cumhuriyetlerdeki bağımsızlık ilanlarına karşı Gorbaçov’un gerekli tedbirleri almadığını düşünen ve “Egemen Devletler Birliği Antlaşması”na karşı olan ordu içindeki bazı komutanlar, bakanlar ve KGB liderinin aralarında bulunduğu bir grup, 18 Ağustos 1991 günü Gorbaçov’a karşı bir darbe yaptı. Gorbaçov ve ailesi Kırım’da ev hapsine alındı. 19 Ağustos 1991 günü tanklar Rusya Federasyonu Parlementosunu çembere alırken, Boris Yeltsin darbeyi yapanlara karşı halkı her yerde gösteri ve grevler yapmaya çağırdı.

Yeltsin’in çağrısı hem halktan hem de Batılı devletlerden büyük destek gördü. Kısa süre sonra darbe yapanlar dağılmak zorunda kalırken Yeltsin’i halkın gözünde bir kahramana dönüştürdü. Karışıklıktan yararlanan SSCB’ye bağlı cumhuriyetlerin tamamına yakını bağımsızlıklarını ilan etti. 19 Ağustos 1991’de Kremlin Sarayı’na 1917’den önceki Rus bayrağının çekilmesi, SSCB’nin tarihteki ömrünü doldurduğunun işaretiydi. Moskova’ya dönen Gorbaçov 24 Ağustosta Sovyetler Birliği Komünist Partisi liderliğinden istifa etti ve aynı gün Partinin faaliyetlerine son verildi.

Devlet Başkanlığı görevine bir süre daha devam eden Gorbaçov, 25 Aralık 1991’de bu görevinden de istifa etti ve yerine Boris Yeltsin geçti. Gorbaçov Perestroika adlı eserinde; Gayesinin sosyalizmin yerine başka bir sistem getirmek değil, sosyalizmi güçlendirmek olduğunu, Batı’dan yapılan ekonomik önerileri kabul etmeyeceğini, sosyalizmin potansiyelini gerçekten kullanıp onun ana prensiplerine sarılacaklarını, insan çıkarlarını dikkate alarak planlı bir ekonominin nimetlerini kullanırlarsa sosyalizm, kapitalizmden daha başarılı olacağını savunmuş fakat SSCB’yi yıkılmaktan kurtaramadı.

3. SSCB’nin Dağılmasının Doğu Avrupa’ya Etkileri

Gorbaçov’un “Her ulus istediği kalkınma yolunu seçme, kendi kaderini tayin etme, topraklarını ve insan kaynaklarını istediği gibi kullanma hakkına sahiptir.” açıklaması Doğu Avrupa’da da etkisini gösterdi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyet hegemonyasına karşı ilk başkaldırıyı gerçekleştiren Çekoslovakya, Macaristan ve Polonya başta olmak üzere Doğu Avrupa’daki tüm Sovyet uydusu ülkelerindeki aydınlar ve milliyetçiler harekete geçti.

İnsan hak ve hürriyetlerini kazanmak amacıyla başlayan bu hareketler zamanla Sosyalist Blokun temellerini sarsarak bağımsızlık mücadelesine dönüştü. Bu mücadeleyi doğrudan Moskova’ya karşı yapmak yerine öncelikle kendi ülkelerindeki sosyalist yönetimlerin tasfiyesi şeklinde gerçekleştirdiler. Kısa süre sonra bu ülkelerdeki sosyalist yönetimler yıkıldı ve devletler SSCB’ye karşı bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bu devletlerden Çekoslovakya hiçbir çatışma olmadan Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak ikiye ayrıldı.

Devletin adı Bağımsızlık tarihi
1 Gürcistan 28.04.1991
2 Estonya 20.08.1991
3 Letonya 21.08.1991
4 Ukrayna 24.08.1991
5 Beyaz Rusya 25.08.1991
6 Moldova 27.08.1991
7 Azerbaycan 30.08.1991
8 Kırgızistan 31.08.1991
9 Özbekistan 31.08.1991
10 Litvanya 06.09.1991
11 Tacikistan 09.09.1991
12 Ermenistan 21.09.1991
13 Türkmenistan 27.10.1991
14 Kazakistan 16.12.1991
15 Rusya Federasyonu 26.12.1991

 

4. SSCB’nin Dağılmasının Dünya Güçler Dengesi Üzerine Etkilerisscbnin dağılmasının dünya güçler dengesine etkileri

DEHŞET DENGESİ
Soğuk Savaş Döneminde SSCB ile ABD’nin “casus savaşları” kendi içinde ne kadar sertlik içerse de dünyada kısmen huzurlu bir dönem yaşanıyordu.
Aslında bu durum bir tür dehşet dengesiydi. SSCB ve ABD’nin birbirlerini tamamen yok etmeye yetecek kadar karşılıklı nükleer silaha sahip olmaları aralarındaki soğuk savaşın sıcak savaşa dönüşmesini engelliyordu.
SSCB çökünce ABD’nin gücünü dengeleyecek bir güç kalmadı. Açıkça söylemek gerekirse dehşet dengesinin bozulması, dünyayı da dengesizliğe itti. Amerikan gücünü dengelemek için arada bir adaylar çıksa da bunların hiçbirisi SSCB’nin gücüne ulaşamadı.             Bir gazete haberi, 12.08.2008

Yukarıdaki metin ve şekilden yararlanarak SSCB’nin dağılmasının dünyadaki güç dengesini nasıl etkilediğini yorumlayınız.

Soğuk Savaş Döneminde ABD önderliğinde Batı Bloku’na karşılık, SSCB önderliğinde Doğu Bloku kurulmuştu. Bu iki blok askerî, siyasi ve ekonomik yönden büyük güce sahipti. Bunların dışında tarafsız olan ülkelerin oluşturduğu Bağlantısızlar Hareketi’nin dünya ölçeğinde ekonomik, siyasi ve askerî gücü çok azdı. Bu Blokların sahip olduğu nükleer silahların etkisinden dolayı çıkacak bir savaş, bütün dünyayı yok edebileceği için her iki taraf da büyük çaplı sıcak çatışmalara girmek yerine siyasi mücadeleyi seçiyor, dünyada bir denge unsuru oluşturuyorlardı.

1991 yılında SSCB’nin dağılması ile Doğu Bloku çöktü. Kontrol, Batı Bloku’nun dolayısıyla ABD’nin eline geçti. Artık ABD dünyanın lider ülkesi ve tek süper gücü olarak görülmeye başlandı. SSCB’ye üye olan devletlerden bazıları Rusya Federasyonu önderliğinde Bağımsız Devletler Topluluğunu kursalar da SSCB’nin dünya üzerindeki etkisine sahip olamadılar.

2001’de ülkesindeki terör olaylarını gerekçe gösteren ABD, Ekim 2001’de Afganistan’a, Nükleer silahlanmayı önlemek iddiasıyla Mart 2003’te de Irak’a askerî müdahalede bulundu. Afganistan müdahalesi ABD’ye önceden SSCB kontrolünde bulunan Orta Asya’daki zengin enerji kaynaklarına yakın olma imkânı verdi. Irak’a yaptığı müdahale ve sonrasındaki gelişmeler petrol bakımından çok zengin olan Basra Körfezi bölgesinin kontrolünün ABD’nin eline geçmesini sağladı.

Avrupa Birliği ABD’ye karşı bir dengeleyici güç unsuru olmaya çalıştıysa da İngiltere’nin ABD’nin yanında yer almasından dolayı başarılı olamadı. Rusya ise son yıllarda tekrar eski gücüne ulaşmak için yoğun bir çaba içine girdi. Çin askerî, siyasi ve ekonomik yönden son dönemlerde önemli bir güç merkezi hâline gelirken Hindistan da gösterdiği teknolojik gelişmelerle ön plana çıkmıştır.

1996’da Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın “Şanghay Beşlisi” adı ile kurdukları iş birliği yapılanması 2001’de Özbekistan’ın da katılımıyla “Şanghay Iş Birliği Örgütü” adını aldı. Enerjinin bütün dünyada devletler arası ilişkilerde ağırlık merkezi hâline geldiği günümüzde enerji kaynakları bakımından son derece zengin, genç nüfusa sahip, ekonomik yapısı güçlü bu örgütlenme artık dünyada önemli bir güç hâline gelmiştir. Hindistan, Iran, Pakistan ve Moğolistan bu örgütlenmeye gözlemci ülkeler olarak destek vermektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.