Osmanlı Klâsik Dönemi Devlet Teşkilâtı (Osmanlı Devlet Anlayışı – Osmanlı Merkez Teşkilatı

  1. OSMANLI DEVLET ANLAYIŞI

Türk devlet geleneği, Hunlar ile başlayıp Köktürk, Uygurlar ile devam etmiş ve Türk-İslam Devletleri’nden sonra Osmanlı ile sürmüştür. Osmanlı devlet teşkilâtı ve anlayışında ise Selçuklunun izlerini görmekteyiz. Osmanlı Devleti; Selçuklunun yanı sıra Moğol İlhanlıları da örnek almıştır.

NOT:Osmanlı Devleti’nin Anadolu (Türkiye) Selçukluları ve İlhanlıları örnek almasında bir süre bu devletlere bağlı bir uç beyi olarak yaşaması etkili olmuştur.

Osmanlı devlet anlayışı ve yönetim sisteminin temelleri:

  • Eski Türk gelenekleri
  • İslami değerler
  • Fethedilen toplumların devlet anlayışı etkili olmuştur.

Osmanlı yönetim anlayışın temelinde adalet, hoşgörü ve himaye vardır. Bu üç unsurdan en önem­lisi ise adalettir. Adalet anlayışı, Osmanlıyı bir Cihan Devleti yapmış ve yine adalet sayesinde 623 yıl süren muhteşem bir devir yaşatmıştır.

Osmanlı Devleti’nde devletin yönetim merkezi (pâyitahtı, başkent) İstanbul’du. Kuruluş Döneminde ise fetihlere paralel olarak Söğüt, Karacahisar, İznik, Bursa ve Edirne’de Osmanlı Devleti’ne merkezlik etmiştir.

Osmanlı Devlet Anlayışının Bazı Özellikleri:

  • Osmanlı devlet yönetiminde sömürgeci bir anlayış görülmez.
  • Osmanlı hakimiyet anlayışının amacı İslâmiyeti yaymaktır.
  • Devlet yönetiminde ölçü adaletti.
  • Halka dil – din – soy ve ırk ayrımı asla yapı­lamazdı.
  • Alimlere ve bilim adamlarına büyük önem verilirdi.
  • İlim, eğitim, sağlık gibi hizmetler vakıflar ara­cılığı ile yapılırdı.

2. MERKEZ TEŞKİLATI

Osmanlı merkez teşkilâtı devletin yönetildiği ve çeşitli bölümlerin bulunduğu saray teşkilâtından oluş­maktaydı. Merkez teşkilâtında mutlak otorite padi­şahtı.

Diğer Türk – İslam ve ilk Türk Devletleri’ndeki kut anlayışı benzer şekilde Osmanlı Devleti’nde de görülmüştür. Buna göre devleti yönetme yetkisi Osmanlı hanedanına aittir.

Osmanlı Devleti bir İslam Devleti olduğundan yönetimde şer’i ve örfi hukuk etkiliydi.

Osmanlı merkez teşkilâtı; padişah, saray ve Divanı hümayundan oluşmaktadır.

a) Pâdişâh

  • Türk-İslam inanışına göre halka, adaletli davranmak ve onları korumak, kanunlara uygun olarak ülkeyi yönetmek, sınırları güvenlik altına almak, seferlere çıkarak yeni yerler fethet­mek ve halkın huzur ve refahını artırmakla yükümlüydü.
  • Osmanlı devlet yöneticileri I. Murat’a kadar “Bey” unvanını taşıdılar. Daha sonra “Gazi” sıfatını eklediler. I. Murat ile beraber “Sultan”, Fatih’ten sonra da “Pâdişah” unvanını kullan­dılar.
  • Başlangıçta ülke hanedan üyelerinin ortak malı anlayışı hâkimken I. Murat’tan sonra ülke “padişah ve oğullarının ortak malı” anla­yışı kabul edildi.
  • Fatih Kanunnamesi ile hükümdarlar “devle­tin bekası için” taht mücadelelerini engelle­mek amacıyla kardeşlerini öldürmek yetkisi­ne sahip oldular.
  • Fatih Dönemi’ndeki veraset sistemine göre “ülke padişahın malıdır” anlayışı ortaya çık­mıştır.
  • Devlet adamlarının padişaha bağlılık bildir­mesine biat, padişahların tahta geçiş tören­lerine kılıç alayı, tahta çıkan padişahın aske­re dağıttığı hediyelere ise cülus bahşişi adı verilmektedir.

EKBER VE ERŞED SİSTEMİ

III.Ahmet ile birlikte Osmanlı Devleti’nde ekber ve erşed sistemi uygulanmaya başlandı.

Bu uygulamaya göre Osmanlı hanedanı içeri­sinde yaşça en büyük ve olgun olanın tahta geçme­si usulü benimsendi. Böylece şehzadelerin tecrü­be kazanmak için sancağa gönderilme usulü de kal­dırılmış oldu. Artık şehzadeler hayatlarını Topkapı Sarayı’nda geçirmeye başladılar.

  • Sancağa çıkma usulünün kaldırılması ile şehzadeler, devlet yönetme deneyimi kazana­madıkları için ülkeyi ve halkı daha iyi tanıma ve bu deneyimi yönetime yansıtma avantajın­dan yoksun kaldılar.
  • Osmanlı hükümdarları yasama, yürütme, yargı yetkileri­ni kendilerinde toplamışlardı; fakat uygulamanın hızlı ve kolay olması için görev dağılımına git­mişler ancak son söz hakkını yine ellerinde tutmuşlardı.
  • Yönetenler (askeri) ve Yönetilenler (reaya) olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
  • Devlet çok ulus­lu bir yapıya sahip olduğundan yönetimde zorluk­lar meydana gelebiliyordu; fakat hoşgörü ve eşitlik anlayışından taviz verilmeyince toplumu yönetmek daha da kolaylaşmıştır. Öyle ki Tanzimat’la birlikte Osmanlı Devlet anlayışında bazı değişiklikler olmuş ve halkın devlet için değil; devletin halk için kurulmuş olduğu fikri güç kazanmıştır.
  • Gülhane Hattı hümayunu ile padişah kendi yetki­lerinin sınırlandırıldığını kabul etmiş ve I. Meşrutiyet’e kadar devam eden bu süreçte kanun üstünlüğü geçerli olmuştur.
  • Meşrutiyet (1876) ile Osmanlı yönetim anla­yışında değişiklik meydana getirmiştir. Anayasa ilan edilmiş ve meclis açılmıştı. Padişahın yetkilerin­de herhangi bir kısıtlama gözükmese de halk ilk kez padişahın yanında yönetime ortak olmuştur.
  • Meşrutiyet’in ilanı ile (23 Temmuz 1908) mec­lisin otoritesinin artmasına karşılık, az da olsa padişa­hın yetkileri kısıtlanmıştır.
  • Osmanlı Devleti’nde padişah çocuklarına Tanzimat Dönemine kadar çelebi veya şeh­zade, daha sonraki dönemlerde ise efendi denmiştir.
  • Şehzadeler küçük yaştan itibaren sancakla­ra yönetici olarak gönderilirler ve başlarında lala denilen hocalar bulunurdu. I. Ahmet ile birlikte şehzadelerin sancağa gönderilmesi sistemine son verilmiştir.

 

b) Saray

  • Osmanlı Devleti’nde eyaletlerin yönetimi, ordu­nun idaresi doğrudan doğruya padişaha bağlı idi. Dolayısıyla saray, padişahın devleti idare ettiği ve özel yaşantısını geçirdiği yerdi.
  • Kuruluş devrinden itibaren başkent Bursa ve Edirne’de saraylar inşa edilmişti. 1453 yılında İstanbul alınınca Fatih Sultan Mehmet burada Eski Saray’ı yaptırmıştır; fakat bu saray da ihtiyaca cevap veremeyince Topkapı Sarayı yapılmıştır.
  • Osmanlı Devleti 19. yüzyıl ortalarına kadar bu saraydan idare edilmiş ve 1860’lı yıllardan itibaren Dolmabahçe, Yıldız ve Beylerbeyi gibi saraylar yapıl­mıştır.
  • Osmanlının ilk dönemlerinde devletin yöne­tildiği Topkayı Sarayı:
  1. Birun
  2. Enderun
  3. Harem

gibi bölümlerden oluşmaktadır.

 

Birun

  • Sarayın dış bölümü olup Babüssaade kapısı ile Enderun’a bağlanırdı.
  • Fatih devrinde buraya Arz Odası yapılmış olup padişah burada işlerini yapar, törenleri izler ve bayramlaşma törenlerine katılırdı.
  • Sarayın dış hizmetlerine bakılan bu bölümde birçok görevliyi de görmek mümkündür.

Bu görevlileri şu şekilde sıralayabiliriz:

Yeniçeri Ağası  : Yeniçeri Ocağı’nın başındaki kişi olup doğrudan padişaha bağlı idi.

Altı Bölük Halkı : Kapıkulu süvarileri olup silahtar, sipahi, sağ ulufeciler, sol ulu- feciler, sağ garipler ve sol gariplerden oluşu­yorlardı.

Topçular – Cebeciler : Yardımcı muharip sını­fını oluşturuyorlardı.

Müteferrikalar :Çok şık giyinirler ve sarayın değişik bölge­lerinde görevlendirilir­lerdi.

Çaşnigirler :Yemek ve ziyafet işle­rinden sorumlu idiler.

Çavuşlar – Kapıcılar : Haberleşme işlerine bakıyorlardı.

Seyisler : Binek hayvanlarının bakımından sorumlu idiler.

Çakırcılar: Av törenlerinden so­rumlu idiler.

Darphane Eminliği: Para basım işleriyle uğraşıyorlardı.

Şehreminlik: İnşaat, bina işleriyle uğraşıyorlardı.

 

Devşirme: Ailelerinin isteği ile alınan Hristiyan çocuklar bir Türk ailesinin yanına veriliyordu. Burada İslâm dinini ve Türk geleneklerini öğrenen bu çocuklar daha sonra iç oğlanı adı altında Galata ve Edirne Sarayı gibi yerlerde eğitim görürlerdi. Bu eğitimden sonra elemeye tabi tutulan bu çocuklar kabiliyetleri ne göre Topkapı’daki Büyük ve Küçük Oda’ya alınırlardı. Burada da devlet adamlığı ve askerlik eğitimi alırlardı. Bu odada başarılı olanlar daha sonra Enderun’daki padişahın şahsi hizmet odalarına alınırdı.

 Enderun

Birun’dan Babüssaade kapısı ile ayrılırdı ve padişahın özel hayatını geçirdiği iç saraydı.

Enderun, aynı zamanda Devşirme adı altın­da alınan Hristiyan çocukların yetiştirildiği bir nevi saray okulu idi.

 Enderun’da bulunan bazı hizmet odaları ve görevlileri şunlardır:

Has Oda  :Padişahın günlük işle­rine bakıldığı yer.

Has Odabaşı :Padişahın giyi­nip kuşanmasından sorumlu kişi.

Silâhtar   :Padişahın silahların­dan sorumlu olan kişi.

Çuhadar :Padişahın dış giyimin­den sorumlu kişi.

Tülbentçi   :Padişahın iç giyimin­den sorumlu olan kişi.

Rikabdar  :Padişahın ayakkabı­larından sorumlu olan kişi.

Hazine Odası :Buradaki görevliler padişahın özel hazinesine ve değerli eşyalarına bakarlardı.

Kiler Odası  :Sofra hizmetlerinin yerine getirildiği oda.

Seferli Odası :Musikişinas ve berber gibi kişilerin bulundu­ğu oda.

Bu odalarda eğitimini tamamlayanlar “çıkma” adını alırlar ve Birun ile taşrada önemli görevlerde bulunurlardı.

 Harem : Hükümdarın eşi ve çocuklarıyla aile hayatını geçirdiği bölüm.

  • Buradaki görevli kadınlar, aynen Enderun’da olduğu gibi ciddi bir eğitimden geçirilirdi.
  • Haremde bulunan kadınların eğitiminden halife adı verilen kadın hocalar sorumluydu. Haremi bu yönü ile bir okula benzetebiliriz.

 NOT: Padişah hanımlarına kadınefendi, annesine ise Valide Sultan adı veriliyordu.

  • Haremin sorumlusuna ise haremağası adı verilir.

 

c) DİVANIHÜMAYUN

  • Divan, Osmanlı merkez teşkilatının en önem­li organı olup ilk kez Orhan Gazi devrinde kurulmuştur.
  • Divan’da ülke meseleleri görüşülür ve karara bağlanırdı. Farklı inançtan herkese açık olan Divan’da son sözü söyleme yetkisi padişaha aittir.
  • Bu durum şunu gösteriyor ki divan bir ka­rar organı olmaktan ziyade padişahın danış­ma organıdır.
  • Divan toplantıları Kubbealtı adı verilen yerde yapılırdı ve Fatih devrine kadar başkanı biz­zat padişahtı. Fatih Sultan Mehmet divan üyelerinin görüşlerini daha rahat söyleye­bilmesi için divan başkanlığını sadrazama bırakmış ve kendisi de perde arkasından (pesiperde) görüşmeleri takip etmiştir. Bu uygulama sadrazamlık makamının önemini artırmıştır.
  • Divan teşkilatı işleyiş olarak bugünkü Bakanlar Kuruluna benzer; yalnız divan­da önemli davalara da bakıldığından yani bir mahkeme gibi çalıştığından bu yönü ile bakanlar kurulundan ayrılır.
  • Padişahın divan başkanlığını sadrazama bırakmasıyla birlikte divan üyeleri aldıkla­rı kararları arz odasında padişahın onayına sunardı.

Divan üyelerini ve görevlerini şu şekilde sıra­lamak mümkündür:

Osmanlı Divan Üyeleri

 

 

Padişah

  • Kuruluş dönemi boyunca divanın tabi başka­nı idi.
  • Fatih’ten itibaren divan başkanlığını sadra­zama bırakmış ve toplantıları perde arkasın­da izlemeye başlamıştır.

 

Sadrazam (Veziriazam)

  • Padişahın yardımcısı ve mutlak vekili olup padişahın mührünü taşırdı.
  • Padişahın katılmadığı zamanlarda “Serdarı Ekrem” unvanı ile orduya komutan­lık etmiştir.
  • Fatih’ten itibaren divan başkanlığı görevini üstlenmiş ve önemi daha da artmıştır.
  • Sadrazam olabilmenin şartı Türkçe bilmek ve Müslüman olmaktı.
  • Kuruluş yıllarında daha çok Türk kökenli kişi­ler bu makama gelirken Fatih devrinden iti­baren devşirme kökenli kişiler sadrazam olmaya başlamışlardır.
  • Sadrazam konaklarına “Paşa kapısı” veya “Babıali” adı verilir.
  • Bazen ikinci derecedeki devlet meselele­ri bizzat sadrazamın konağında görüşülür­dü. Bu görüşmenin yapıldığı divana ise ikin­di divanı adı verilirdi.

 

Kubbealtı Vezirleri

  • Devlet yönetiminde sadrazama yardımcı olurlardı.
  • Vezir sayısı önceleri sadece bir iken Kanuni devrinde bu sayı yediye kadar çıkmıştır.
  • Bir kişinin vezir olabilmesi için beylerbeyi, sancakbeyi gibi görevlerde bulunması gere­kiyordu.

 Kazasker

  • Askeri sınıfa ait şer’i ve örfi davalara bakardı. Önceleri bir tane iken sonraları Anadolu ve Rumeli kazaskeri olmak üzere sayıları ikiye çıkmıştır.
  • İlk kazaskerlik makamı I. Murat devrinde kurulmuştur (1362)
  • Kazaskerlik için Türk soyundan olma şartı aranıyordu.
  • Kazaskerler kadı ve müderrislerin atama ve görevden alma işine de bakıyorlardı.
  • Başkent Kadısını kazasker değil; önemine binaen padişah atardı.
  • Rumeli kazaskeri kıdem bakımından Anadolu kazaskerinden önde geliyordu ve baş kazaskerdi.

 

 Defterdar

  • Devletin her türlü mali işlerinden sorumlu olan kişidir.
  • Defterdar bütçeyi hazırlayıp padişaha sunar­dı.
  • Anadolu ve Rumeli defterdarı olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Rumeli kıdem bakımından üstündü.

 Nişancı

  • Padişahın yazmış olduğu ferman ve beratla­ra tuğrasını çekerdi.
  • Fethedilen arazileri yazar, gelirlerine göre ayırır ve dağıtımını yapardı (Tapu, kadastro işleri).
  • Reisülküttap, nişancıya bağlı olarak çalışan kâtiplerdendi ve XVII. yüzyıldan itibaren dış işlerinden sorumlu olmuştur.

 Kaptanı derya

  • Donanmanın başkomutanı idi.
  • yüzyıldan itibaren önemi artmış ve vezir rütbesi almışlardı.
  • Vezir rütbesi aldıktan sonra İstanbul’da divan toplantılarına katılmıştır.

 Şeyhülislam (Müftü)

  • Divanın daimi üyesi değildi. Görüşü alınmak üzere divan toplantılarına katılırdı.
  • Divanda alınan kararların İslam dinine uygun olup olmadığına karar verirdi.
  • Şeyhülislamın verdiği kararlara fetva de­nir. Şeyhülislamlık makamının etkili olması
  • Osmanlı Devleti’nin teokratik bir yapıya sahip olduğunu gösterir.
  • İlk Osmanlı Şeyhülislamı II. Murat Dönemi’nde yaşayan ve Fatih Sultan Mehmet’in de hoca­sı olan Molla Fenari’dir.
  • Şeyhülislamlar, Kanuni Devri’nde sadrazam­la eşit duruma gelmiştir.

Yeniçeri Ağası

  • Divanın tabii üyesi olmayıp divanda alınan kararları Yeniçerilere bildirirdi.
  • Divanda Yeniçeriler ile ilgili bir karar alınaca­ğı zaman görüşüne başvurmak üzere toplan­tıya çağrılırdı.

 Reisülküttap

  • yüzyılda Divanın tabii üyesi olmuştur. Yazışmaları yapardı.
  • yüzyılda Osmanlı Devleti’nin yabancı devletlerle ilişkileri artınca Reisülküttap dış işleri görevine getirilmiştir.

Rumeli Beylerbeyi

  • Merkez Manastırdır. Anadolu Beylerbey­liğinden rütbece üstündür. Ülkenin yöneti­minin kolaylaşması için I. Murat Dönemi’nde ihdas edilmiştir.
  • Anadolu Beylerbeyliğinin merkezi önceleri Ankara daha sonra Kütahya olmuştur.
  • Divan Teşkilatı II. Mahmut Dönemi’nde kaldırılmıştır. Yerine Avrupa-i tarz bakanlıklar (nazırlıklar) kurulmuştur.

 

Divan Teşkilatında Yapılan Değişiklikler

  • yüzyılda Divanıhümayun kaldırılarak yerine Babıali kuruldu.
  • Sadrazamlık makamı yerini Başvekil’e bırak­tı (1826).
  • Divan üyeleri yerine nezaretler (bakanlıklar) kurulmuştur.
  • Veziriazamın yardımcısı olan Sadaret Kethüdası yerine Dahiliye Nezareti, Reisülküttablık yerine Hariciye Nezareti kuruldu.
  • Darphane hazinesi yerine Maliye Nezareti kuruldu. Ayrıca Evkaf (Vakıf) ve Ticaret Nezaretleri kurulmuştur.
  • Mahmut Dönemi’nde farklı meclis ve komisyonlar kurulmuştur.
  • Tanzimat Dönemi’nde ise okullar için Maarif Nezareti, imar faaliyetleri için Nafia Nezareti ve ordunun ihtiyaçlarının karşılanması için Seraskerlik (Savunma Bakanlığı) makamı oluşturulmuştur.
  • Tanzimat Dönemi’nde ise Meclisiali Tanzimat, Şurayıdevlet ve Divanıadliye gibi meclisler kurulmuştur. 

NOT:

  • Osmanlı Devleti’nde toplum, yönetenlerin oluşturduğu askeri sınıftan ve yönetilenlerin oluşturduğu reayadan (halk) oluşuyordu. Os­manlI yöneticilerinin Seyfiye, Kalemiye ve İl­miye sınıfından olduğu görülmektedir.

Bir yorum

  1. Eyvallah abi çok müthiş ya valla ne desek az olur. Harika bir paylaşım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.