SSCB’de Değişim ve Sonuçları

SSCB’DE DEĞİŞİM VE SONUÇLARI

Stalin’in 1953’te ölümünden sonra Nikita Kruşçev, uzun bir mücadelenin sonunda, 1957’de tek başına Sovyet iktidarının sahibi olmayı başarmıştı. Krusçev döneminde Doğu – Batı ilişkileri Stalin döneminde çok daha sert ve tehlikeli gerginlikler içine girdi. 1958’de  Mao ile başlayan kargaşa 1964’te bir darbeyle düşürülmesine neden oldu ve yerine Leonid Brezhnev geçti.

Brezhnev döneminin en önemli olayı ise, Sovyet Bloku’nun sarsılmasına neden olan  ve 1 Ağustos 1975’te 35 ülkenin imzaladığı Helsinki Nikai Senedi’dir.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının itici gücü, Gorbaçov’un ortaya attığı “Glasnost ve Perestroyka”(Yeniden Yapılanma ve Açıklık) olmuş iken, Sovyet Blok’un temellerini sarsan da bu Helsinki Nikai Senedi oldu. Doğu – Batı ilişkilerine bir yumuşama ve bir yakınlık getirmek isteyen bu belgenin yürürlüğe girmesinden sonra, Doğu Avrupa’daki bütün Sovyet uydusu sosyalist ülkelerde aydınlar ve milliyetçiler arasında insan hakları ve hürriyet hareketleri başladı ve bu hareketler zamanla Moskova’nın hegemonyasına karşı bir mücadeleye dönüştü. Şüphesiz bunlar bir patlama değil, yavaş yavaş gelişen hareketler oldu.

1982’de Brejhnev’in ölümünden sonra yerine geçen Yuri Andropov, parti yönetiminde gençlere ağırlık verilmesi taraftarıydı. Bundan dolayı parti üst kademedeki gençlerden Mikhail Gorbaçov’a özellikle dış politikada önemli görevler vererek bir bakıma kendisinin veliahdı yapmak istedi.

Ancak 1984’te ölümüyle yerine Konstantin Çernenko getirildi. Çernenko görevini ancak 13 ay sürdürebildi. Gorbaçov, iktidarını Komünist Partisine değil, halka dayandırmak istemiş ve bu yönde çaba harcamıştır. Komünist Partisi’nin 1941 yılından beri toplanmayan ve halkın temsilcilerinden oluşan bir “Parti Konferansı” vardı. Gorbaçov, seçim yaptırarak 1988’de Konferansın toplanmasını sağladı.

Halk kongresi, bir danışma organı niteliğinde olmakla beraber, anayasa değişikliği ile ilgili kararlar da aldı. Bu kararlardan biri de Kominist Partisi ile Hükümet işlerinin birbirinden ayrılmasıydı ve Gorbaçov’un yetkileri genişletildi, aynı zamanda da devlet Başkanı oldu. Gorbaçov’un ikinci hedefi ise ekonomik yapıda radikal değişikliklerin yapılmasıydı. Bu şekilde Sovyet sistemini güçlendirmeyi düşünen Gorbaçov, ABD ile rekabet düzeyine ulaşılacağını düşünüyordu. Bu iki ana hedefin yanında Gorbaçov, Sovyetler Birliği’ni kurtarmak için her yolu denedi.

Şurasını belirtmek gerekir ki, Gorbaçov 1985 Martında Sovyetler Birliği’nin kaderini eline aldığında, bu devletin, dünya politikasında bir “süper güç” olarak mücadelesi ve bu mücadeledeki engelleri ve bunların çözümleri hakkında, bir takım önlem ve sistemleri kafasında oluşturduğu anlaşılıyor. Sınırsız bu önlem ve sistemleri gerçekleştirmenin ilk yolu olarak da Sovyetler Birliği’nin siyasal yapısında radikal değişmeler  yapılması olduğuna inanmıştı. Ancak bütün bunları yapabilmesi için de kuvvetli bir otoriteye sahip olması gerekirdi.

GLASNOST VE PERESTROYKA

Bu nedenledir ki Gorbaçov, bir yandan siyasal sistemin yapısını değiştirerek yakasını Komünist Partisi’nin hegemonyasından kurtarmaya çalışırken, diğer yandan da, ekonomik yapının değiştirilmesi ve bu yapıya, kafasında tasarladığı şeklin verilebilmesi için, ekonomik alanda da kademe kademe önlemler almaya başladı. Glasnost (açıklık, şeffalık) ve Perestroyka (yeniden inşa, yeniden yapılanma) öngörülen yeni ekonomik sistemin iki temel ilkesini teşkil etti. Gorbaçov, ekonomideki uyuşukluğu ve dengesizliği silkelemek ve bir dinamizm getirmek istiyordu.

Gorbaçov, Glasnost ve Perestroyka ile, kapitalist ekonomisini bir açık tarafını komünist sistem içinde uygulayarak Sovyet komünizmine yeni bir yapılanma ve aynı zamanda da bir dinamizm getirmek istedi.

Esasına bakılırsa, Gorbaçov’un bu girişimlerine yönelten amacın itici gücü, ABD ile Sovyet Rusya arasındaki silahlanma yarışıdır. Burada özellikle söz konusu olan “stratejik” füzeler denen çok uzun menzilli füzelerdir. Bu alandaki yarış öyle bir hale gelmişti ki Sovyet ekonomisinin bunu kaldırması olanaksız görünüyordu. Sovyetler, uzay çalışmalarına da çok büyük harcamalarda bulunmuşlar, yine de Amerika’yı bu konuda geçememişlerdi. Amerika’nın başlattığı “Yıldız Savaşları Projesi” ile baş edilmesi olanaksızdı. Bu nedenle Gorbaçov, Amerika ile uzlaşmak, ne bu yarışı sona erdirmek istiyordu.

Gorbaçov başa geldiğinde, Sovyet komünizmini  yapısını değiştirmeye kararlıydı. Bunu hem siyasal iktidar, hem de ekonomik alanda yapmaya çalıştı. Böylece Sovyet sistemini güçlendireceğini ve Amerika ile rekabet edebileceğini düşündü. Denediği üçüncü yol da silahlanma yarışını durdurmaya çalışmak oldu. Ancak bütün bunlar Sovyetlerin dağılmasına neden oldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.