Doğu Blokunun Kurulması

BLOKLARIN KURULUŞU

1. DOĞU BLOKUNUN KURULMASI

İkinci Dünya Savaşı sonunda ABD ve Sovyet Rusya’nın iki büyük kuvvet olarak ortaya çıkmalarında uluslararası  politika arenasında meydana gelmiş olan boşluklar şüphesiz en büyük rolü oynadı. Savaştan önce uluslararası kuvvet dengesinin temel unsurlarını teşkil eden devletler, 1945’in dünyasında mevcut değildir. Bunlardan Almanya, Japonya ve İtalya yenik devletlerdir. Fransa ve İngiltere galip devletlerden olmakla birlikte, savaşın bunlar üzerinde yaptığı tahribat o kadar büyüktü ki, bunların değil eski yerlerini almaları, sadece uluslararası  politikalarda aktif hale gelmeleri için bile 1970’lerin sonunu beklemeleri gerekecektir.  Anahatları ile manzara şudur: Gerek Asya kıtasında, gerekse Avrupada büyük  kuvvet boşlukları ortaya çıkmıştır. Her iki kıtada da bir tek kuvvet vardır: Sovyet Rusya. Her ne kadar ABD’nin 1944 Haziranından itibaren Avrupa savaş alanlarına yığdığı askeri kuvvetleri henüz geri çekilmemiş ise de, savaş esnasında Sovyet Rusya ile yapmış olduğu askeri işbirliği, Birleşik Amerika’yı Sovyetlerle  olan ilişkilerinde bir takım ümit ve hayallere sevketmiş ve bunun sonucu olarak Avrupadan çekilerek tekrar kendi kıtasına kapanmaya hazırlanmıştı.

Komünizmin evrensel uygulayıcısı olarak ortaya çıkan Sovyet Rusya için bu öyle bir manzaraydı ki, belki tarihinin hiçbir döneminde böyle bir fırsat önüne tekrar çıkmayacaktır. Bu nedenle savaşın hemen ertesinde Sovyet Rusya’nın üç yönde faaliyete geçtiğini görüyoruz. Bu üç yönün biri Avrupa, ikincisi Ortadoğu ve üçüncüsü de Uzakdoğu veya Asya’dır.

Sovyetler, savaşın son yılları olan 1944-45’te Alman işgalinden kurtarmak bahanesiyle askerlerini soktukları Polonya, Çekoslavakya, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan’da komünist rejimleri kurmuşlar, Uzakdoğu’da da Mao Tse-tung’a yardım ederek  Çin’i komünizmin kontrolü altına almak için harekete geçmişlerdi.

Bütün bunlar olurken, İran, Türkiye ve Yunanistan üzerinde de çeşitli baskılara ve oyunlara girişerek Basra Körfezi ve Hint Okyanusuna ve öte yandan Doğu Akdenize inmek için çaba harcamaya başlamışlardı.

Sovyetler, bu faaliyetleri ile Ortadoğu ve Doğu Akdeniz bölgelerine girmeye çalışırken bir yandan da Avrupadaki durumlarını sağlamlaştırmak için askeri işgalleri altında tuttukları ülkelerde komünist rejimleri yerleştirmede başarılı oldular. Böylece  bugünkü “Sosyalist Blok” veya “Sovyet Uyduları” dediğimiz durum ortaya çıktı ve Sovyetler  böylece Avrupa’da da  genişleme gösterdi.

Bu ülkelerde komünist rejimlerin yerleşmesi birdenbire olmadı, bir takım safhalardan geçerek gerçekleşti.

Doğrusu bu ülkelerin Sovyetlerin askeri işgali altına girmesini bir anlamda Batılılar istedi. Çünkü 1944 yazından itibaren Almanlar, Rusya cephesinde geri çekilmeye başladıkları zaman, gerek ABD gerekse İngiltere, Sovyetlerin ,Almanları kendi topraklarından attıktan sonra, savaştan çekilmelerinden endişe etmişlerdi. Onlara  göre, savaşın bir an önce sona ermesi için Kızılordu’nun Doğu Avrupa’da ilerlemesi ve Alman işgalindeki toprakları Almanlardan, temizlemesi gerekliydi. Sovyetler bunu yaptılar ve  Kızılordu’nun bir kurtarıcı olarak bu ülkelere girip  oralarda kalması, komünist partileri için büyük ve güçlü bir dayanak oluşturdu.

1945 Şubatında Kırım’da Yalta’da, ABD, İngiltere ve Sovyet liderleri arasında yapılan toplantı sonunda yayınlanan “Kurtarılmış Avrupa Hakkında Demeç” serbest ve demokratik seçimler için gerekli önlemler alınıncaya kadar Sovyet işgalindeki ülkelerde geçici hükümetlerin  kurulmasını ve bu hükümetlerde bütün siyasi partilerin ve siyasi eğilimlerin temsil edilmesini öngörmekteydi. Gerek bu demeç dolayısıyla, gerekse Kurucu Meclis seçimlerinin oy neticeleri dolayısıyla, hükümetler bu ülkelerde genellikle koalisyon kabineleri şeklinde kuruldu.Bir süre sonra komünistlerin hükümetleri tamamen ele  geçirdikleri görüldü. Çünkü çeşitli olaylar ve baskılar yüzünden bazen de Sovyetlerin baskıları sonucu Komünist Partisinin dışındaki siyasi partiler hükümetlerden ayrılarak muhalefete geçtiler. Böylece hükümetler bir süre sonra tamamen komünistlerden meydana geldi.

Bu aşamanın özellikle 1947 yılında, yani barış antlaşmalarının imzalanmasından sonra gerçekleştirildiğini görmekteyiz çünkü barış antlaşmalarının ardından bu ülkelerdeki Sovyet askerlerinin çekilmesi gerekiyordu. Komünist Partiler iktidara sahiptiler ancak karşılarında güçlü bir muhalefet bulunmaktaydı. Sovyetler, bu muhalefet partilerini bertaraf edip , komünist rejimleri yerleştirmeden bu ülkelerden çekilmek istemediler ve bu nedenle 1947 Şubatından sonra bu ülkelerde  Muhalefet Partileri’nin tasfiyesine başlandı. Kısa sürede Macaristan, Bulgaristan, Romanya, Polonya ve Çekoslavakya’da idareler komünist partilerin tam kontrolü altına girdi ve yapılan anayasalarla ekonomik, sosyal ve siyasal düzen Sovyet modeline göre kuruldu.

Yugoslavya ve Arnavutlukta komünist rejimlerin kurulması daha farklı oldu. Her iki ülke de savaş sırasında Alman işgaline uğrayınca, bunların komünist partileri hemen direnme kuvvetleri oluşturdu ve Almanlara karşı mücadele ederek savaşın sonunda ülkelerinin kontrolünü ellerine geçirdi. Bu durumda Sovyet Rusya’nın herhangi bir yardımı olmadı. Bundan dolayı Yugoslavya ve Arnavutluk  daha bağımsız tutum alacaklar ve hatta bir süre sonra Moskova’dan kopacaklardır.

Sovyet Rusya, böylece sınırları üzerindeki komşu ülkelerde komünist rejimler tesis ederek etrafında bir güvenlik çemberi oluşturduğu gibi, Avrupa komünizmi yapmak hususunda da bir takım ileri karakollar elde etmiş olmaktaydı.

Diğer taraftan, Sovyetler bu komünist uydularını kontrolleri altında tutmakla beraber, bunların kendi aralarında da bir takım dostluk, işbirliği, saldırmazlık gibi adlarla bir sürü antlaşmalar imzalamalarını sağlamak suretiyle büsbütün bir blok oluşturmaktaydı.

Bu gelişmeler Batıda büyük yankılar ve tepkiler uyandırdı. Bu olay üzerine Batılılar, Sovyet emperyalizmin yayılmasına karşı tedbirler almak üzere 1948 Martından itibaren harekete geçtiler.

 

KOMİNFORM’UN KURULUŞU

        Sovyetlerin savaş biter bitmez bir yandan İran, Türkiye ve Yunanistan üzerinde baskıya geçmesi ve öte yandan da işgalleri altındaki Avrupa ülkelerinde komünist rejimleri baskı ve tehdit yöntemleri ile kurmaları,  özellikle ABD’nin Sovyet Rusya ile barışta da işbirliği yapabileceği konusundaki ümitlerinin çabucak kaybolmasına neden oldu.  Amerika, tekrar Monroe Doktrinine dönmek için  Avrupadan çekilmek şöyle dursun, Sovyet Rusya’nın şimdi yaratmaya başladığı tehlike ve tehditi gayet açık bir şekilde görmeye başladı. Bundan dolayı 1947 Martında  Truman  Doktrini’ni  ve 1947 Haziranında  da Marshall Planı’nı ortaya attı. Truman Doktrini, Amerika’nın Sovyet tehdidine maruz kalan ülkeleri destekleme kararını ve Marshall Planı da hür Avrupa’yı ekonomik bakımdan kalkındırma ve güçlendirme kararını ifade ediyordu.

Savaştan sonra Amerika’nın tekrar kendi kabuğuna çekilerek meydanı Sovyetlere bırakacağına kesinlikle inanmış olan Moskova için Amerika’nın bu yeni tutumu bir sürpriz oldu ve Sovyetleri telaşlandırdı. Uydu ülkelerle Moskova arasındaki bağları daha da güçlendirmek ve aynı zamanda  da uluslararası komünist faaliyet ve hareketlerini bir merkezden idare etmek için yeni tedbirlere başvurmaya karar verdiler.

Gerek belgeler, gerekse verilen demeçler ve yapılan konuşmalar Birleşik Amerika’ya, Truman Doktrini’ne ve Marshall Planı’na karşı çıkılmasını, Kominform’un (merkezi Belgrad) kuruluş nedeni olarak açıklamaktadır.

Yayınlanan belgelere göre, kurulan bu uluslararası komünizm teşkilatının amaçları şunlardı:

I. İşçilerin yegane vatanı olarak Sovyetler Birliği’nin savunulması

II. Birleşik Amerika tarafından temsil edilen emperyalizme karşı mücadele edilmesi

III. Bütün dünyayı kapsayacak olan bir Sovyetler Birliği Cumhuriyeti’nin kurulması

Bu amaçların gerçekleşmesi için kullanılacak araçlar da, proleter hareketler, sömürgelerin  bağımsızlık hareketlerinin desteklenmesi ve köylüler arasında propagandaydı.

Yayınlanan bir “Beyanname”de de dünyanın artık Doğu ve Batı olarak iki bloka ayrılmış olduğu bildirilmekteydi.

Doğu Bloğu terimi Varşova Paktı ve Comecon (Sosyalist ülkeler arasında ekonomik işbirliği ve dayanışmayı sağlayan örgüt – 1949 ) yerine de kullanılır.«Demir Perde» tanımı da 5 Mart 1946 tarihinde Fulton’da bir konferansta W. Churchill tarafından yapıldı.

1947 Eylül ayında Sovyet Rusya, Yugoslavya, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Polonya, Çekoslavakya, Fransa ve İtalya komünist partilerinin liderleri Polonya’da toplandılar ve yayınladıkları belgelerle 5 Ekim 1947’de Cominform’un kurulduğunu ilan ettiler.

VARŞOVA PAKTI (14 MAYIS 1955)

Almanya’nın Nato’ya katılmasından sonra Sovyetler Birliği kendi uydularını etrafına toplayarak Varşova Paktı’nı kurdu.

Varşova Paktı, Sovyet Rusya, Arnavutluk, Bulgaristan, Macaristan, Doğu  Almanya, Polonya, Romanya ve Çekoslavakya arasında Nato’ya karşı kurulmuş olan askeri ve siyasi birliktir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.