Amasya Protokolü (20-22 Ekim 1919)

AMASYA PROTOKOLÜ (20-22 EKİM 1919)

Amasya Görüşmeleri üç gün sürdü.

Mustafa Kemal, Amasya’ya gelmeden önce Anadolu’da ilgili makamların bu mülakatta görüşülecek konular hakkında düşüncelerini sormuş ve öğrenmiş bulunuyordu.

Amasya Görüşmeleri Temsil Heyeti’nin Hükümete gönderdiği beyannamede dile getirdiği istekleri ele alıp tartışmak amacıyla yapılmıştır.

Mustafa Kemal’in, Amasya’da İstanbul Hükümeti ile görüşmeyi kabul etmesinin nedeni; Temsil Heyeti’nin hukuki varlığını ve Sivas Kongresi kararlarını İstanbul Hükümeti’ne kabul ettirmektir.

Üç gün süren görüşmeler, Sivas Kongresi’nce kabul edilen ve bir beyanname şeklinde Ulusa ve Dünya’ya ilan edilmiş olan esaslar üzerinde yapıldı ve görüşme sonunda yayınlanan ve her iki tarafın ortak imzalarının yer aldığı protokolde özetle şu konularda anlaşma sağlandı:

1-  Türk vilayetleri düşmana terk edilmeyecek, hiçbir manda ve himaye kabul edilmeyecek, Türk vatanının bütünlüğü ve bağımsızlığı korunacak

2-  Müslüman olmayan topluluklara, Türk memleketlerinin siyasal egemenliğini ve sosyal dengesini bozacak şekilde ayrıcalıklar verilmeyecek

3-  Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti hukuki bir kuruluş olarak İstanbul Hükümetince tanınacak

4-  İtilaf Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında barışın kurulması için toplanacak konferansa Heyet-i Temsiliye tarafından da uygun görülen kimselerin katılması sağlanacak (İstanbul Hükümeti merkezi otoriteyi sarsacağı gerekçesiyle bu kararı kabul etmemiştir. Merkezi otoriteyi paylaşmak istememektedir)

5-  Meclis-i Mebusan derhal toplanacak, meclisin toplanabilmesi için seçimler serbestçe yapılacak

6-  Meclis-i Mebusan kabul ederse Hükümet de Sivas Kongresi kararlarını benimseyecek

7-  Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da toplanmasının güvenlik açısından uygun olmadığı kabul edilecek

8-  Temsil Heyeti’nin haberi olmadan İstanbul Hükümeti uluslararası hiçbir anlaşma imzalamayacaktır.

Bundan başka taraflar arasında gizli kalması kararlaştırılan bir protokolda da:

–    İzmir’in Yunanlılar tarafından boşaltılması için hükümetçe teşebbüslere girişilmesi ve gerektiği takdirde gizli talimat ile halka mitingler yaptırılması

–    İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin çalışmalarının sınırlandırılması

–    Yabancı parasıyla satın alınmış cemiyetlerin çalışmalarına ve bu gibi zararlı gazetelerin yayınına son verilmesi gibi hususlar kararlaştırıldı.

Salih Paşa, bu kararları Hükümete kabul ettireceğini, ettiremezse istifa edeceğini bildirmiştir.

Alınan bu kararlardan sadece Mebusan Meclisi’nin toplanması kabul edildi ve bu karar yürülüğe konuldu.

 

Amasya Görüşmesi’nin Önemi

1-  İstanbul Hükümeti ile Temsil Heyeti arasındaki ilk resmi görüşmedir.

2-  İstanbul Hükümeti, Salih Paşa’yı Temsil Heyeti ile görüşmeye göndermekle bu kurulun hukuksal ve siyasal varlığını resmen kabul etmiş oluyordu.

3-  İstanbul’un Anadolu’ya egemen değil, bağımlı olduğunu kanıtlamıştır. Böylece Anadolu İhtilali yasal-hukuki bir zemine kavuşmuş, Temsil Heyeti de tanındıktan sonra siyasal etkinliğini arttırma olanağını bulmuştur. Genel olarak değerlendirdiğimizde Temsil Heyeti’nin bir zaferi olarak tanımlanabilir.

4-  Mustafa Kemal, Amasya Genelgesi’yle ortaya attığı düşünceleri adım adım gerçekleştirme olanağı bulmuştur.

5-  Bu durumu gören İtilaf Devletleri ise bundan böyle Hükümeti kışkırtarak amaçlarına ulaşamayacaklarını düşünerek savaş kararı alıyor ve Yunan ordusuna saldırı için hazır olması talimatını veriyorlardı.

6-  Artık İstanbul Hükümeti tavrını Anadolu’ya göre düzenlemeye başladı.

 

Amasya Görüşmesi ve kararları Ali Rıza Paşa Hükümeti ile Temsil Heyeti arasında tam bir anlaşma sağlayamadı.

Salih Paşa alınan kararları ne kabineye kabul ettirebildi ne de sözünde durup çekildi.

Zaten kabinenin silik üyeleri içinde Şerif Paşa gibi Ulusal Harekete karşı açıktan açığa düşmanlık yapmaktan çekinmeyen kimseler de bulunuyordu.

Sadrazam ve çalışma arkadaşlarının başlıca hedefi İtilaf Devletleri’ni gücendirmemek idi. Bunun için de Mustafa Kemal’den devamlı olarak Hükümetin işlerine karışmamasını istiyorlardı.

Halbuki Ulusal Hareket sadece onun eseri de değildi. Mustafa Kemal kararlarını vermeden önce bütün askeri ve sivil memurlarla Ulusal teşekküllerin de düşüncelerini soruyordu. Artık Anadolu’da kurulmuş olan bu Ulusal teşekkülleri ortadan kaldırmaya imkan yoktu.

Mustafa Kemal, Ali Rıza Paşa Kabinesi’nden memnun olmamakla birlikte, Damat Ferit’in tekrar iktidara gelmesine meydan vermemek için onunla yumuşak ilişkilerde bulunmak ve desteklemek gerekliliğini duydu.

Temsil Heyeti hiç olmazsa bu kabinenin iktidarda bulunmasından faydalanarak Meclis-i Mebusan’ın bir an önce toplanmasını sağlamak istiyordu.

Salih Paşa, İstanbul’a döndükten sonra Meclis-i Mebusan’ın nerede toplanacağı hakkında Temsil Heyeti ile İstanbul Hükümeti arasında tartışmalar başladı. İstanbul Hükümeti Meclisin İstanbul’da toplanmasında ısrar ederken, Temsil Heyeti Meclisin İtilaf Devletleri’nin denetimindeki İstanbul’da toplanmasını istememekteydi.

Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da toplanması halinde İtilaf Devletleri’nin meclisin açılışına ve çalışmalarına müdahale edebileceği ve milletvekillerin padişahın etkisi altında kalabileceği ve hür iradelerini engelleyebileceği ihtimali bulunmakta idi.

İstanbul Hükümeti’ne göre Meclis İstanbul’da toplanmalıdır çünkü mevcut anayasa gereği meclis başkentte toplanır ve başkent İstanbul’dur. Sakıncalarına ve tehlikelerine rağmen Mebusan Meclisi’nin İstanbul’da toplanması uygun görüldü.

İtilaf Devletleri de açılacak olan meclisi kendi çıkarları doğrultusunda kullanmayı ve yaptıkları işgalleri onaylatmayı düşünüyorlardı.

Görüşmelerde alınan karar gereği seçimler ülke genelinde kayda değer hiçbir müdahale olmadan yapıldı. İşgal altındaki bölgelerde bile seçimlere müdahale edilmeyişinin tek bir nedeni vardı: O da işgal güçlerinin seçimleri saltanat yanlılarının kazanacaklarını düşünmeleriydi.

Halbuki sonuç hiç de öyle olmadı. Milletvekillerinin çoğu Müdafaa-i Hukukçulardan seçildi.

Seçimler sonucunda Mustafa Kemal Erzurum Milletvekili seçildi.

Gelişen olaylar karşısında Mustafa Kemal Paşa, Sivas’ta üst düzeydeki komutanlarla bir toplantı yaptı (16 Kasım 1919).

 

Bu toplantıda;

1-  Mebuslar Meclisi’nin toplantı yeri

2-  Temsil Heyeti’nin durumunun ne olacağı

3-  Paris Barış Konferansı kararlarına karşı nasıl davranılacağı

konuları görüşüldü. Meclisin nerede toplanacağı konusunda tartışmalar devam ediyordu.

Mebuslar Meclisi’nin toplantıya çağrılması, Temsil Heyetinin, dolayısıyla ulusun bir zaferi idi.

Fakat bu zaferin tam olması Mebusan Meclisi’nin Anadolu’da toplanması ile mümkün olabilirdi.

Çünkü İstanbul Hükümeti Ulusal davanın engin heyecanını duymadığı gibi düşman filolarının korkutucu toplarının gölgelerinde, ürkek günler yaşıyordu.

Sözün kısası, İstanbul’da toplanacak bir meclis, vatanın güvenliğini sağlamak şöyle dursun, kendi güvenliğini bile koruyamayacaktı.

Bundan dolayı Mustafa Kemal Meclisin İstanbul’da toplanmasına kesinlikle karşıydı. Meclisin düşman işgalinden uzak bir yerde toplanması gerektiğini ileri sürüyordu.

Eğer Meclis İstanbul’da toplanacak olursa “Milli irade hür bir şekilde tezahür edemez”di.

Fakat bu önemli noktayı İstanbul’dakiler takdir edemedikleri gibi, Mustafa Kemal’in bazı arkadaşları bile dar düşünceleri yüzünden göremediler.

Ancak toplantıda gördüğü genel eğilim Meclisin İstanbul’da toplanmasından yanaydı.

O da İstanbul’da toplanacak bir meclisin sürekli olamayacağını bildiği halde çoğunluğun arzusu karşısında daha fazla direnemedi. Meclisin İstanbul’da toplanmasına razı olmak zorunda kaldı.

İstanbul’da toplanacak Mebuslar Meclisi’yle daha yakından temaslarda bulunmak, meclisin çalışmalarını yakından izleyebilmek ve yeni seçilen milletvekillerini etkileyip Sivas Kongresi kararları doğrultusunda kararlar alınmasını sağlayabilmek amacıyla Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti Sivas’tan Ankara’ya hareket etti ve 27 Aralık 1919’da Ankara’ya varıldı.

Mustafa Kemal Ankara’da, İstanbul’a gitmelerinden önce, bazı milletvekilleriyle görüşerek onlarla Misak-ı Milli’nin esasları ve Mecliste tutulacak yol hakkında

1-  İstanbul’da toplanacak mecliste Ulusal iradenin meclise yansıdığını kanıtlamak amacıyla kendisinin sembolik olarak meclis başkanlığına seçilmesini

2-  Mecliste, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nu oluşturmalarını

3-  Misak-ı Milli olarak adlandırılan programı izlemelerini istemiştir.

 

Ankara’nın Merkez Seçilme Nedenleri:

1-  Ankara’nın coğrafi konum açısından güvenli bir yerde bulunması

2-  Ankara’nın İstanbul’a yakın olması nedeniyle İstanbul’daki çalışmaların kolaylıkla izlenebileceğinin düşünülmesi

3-  Batı Cephesi’ni denetleyebilecek ve Kuva-i Milliye ile iletişim sağlayabilecek konumda olması

4-  Demiryolunun Ankara’ya kadar ulaşması nedeniyle ulaşımın elverişli olması

5-  Ankara halkının Mustafa Kemal Paşa’ya sahip çıkması ve desteklemesidir.

 

Temsil Heyeti’nin Ankara’ya gelme kararı Sivas Komutanlar toplantısında alınmıştır.

10 Ocak 1920’den itibaren Ankara’da Hakimiyet-i Milliye Gazetesi yayınlanmaya başladı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.