Meshet Türkleri

MESHET TÜRKLERİ

Kafkaslar’da yaşayan bir Türk topluluğu.

Meshet, Güneybatı Gürcistan’da bir bölgenin adıdır. Sonradan buraya gelip yerleşen Türk grupları zamanla bölgenin adıyla anılarak Meshet veya Ahıska Türkleri olarak tanınmıştır. Meshet adının oldukça eskiye indiği, buranın Asur çivi yazılarında geçen Muskhi ve daha sonraki Grek kaynaklarında rastlanan Meskhoi ve Meshii adlarıyla anıldığı belirtilir. Bölgeye yönelik ilk Türk yerleşmeleri hakkında kesin bilgi yoktur. Ancak X ve XI. yüzyıllardan itibaren Kıpçaklar’ın Kafkas ötelerinden gelip Kür ile Çoruh boylarına yerleştikleri, ardından burayı Selçuklular’a bağlı olarak yönettikleri, bu yarı bağımsız statüleri dolayısıyla idarecilerine “atabeg” unvanı verildiği bilinmektedir (DİA, IV, 38-40). Gürcüler de bu unvana uygun olarak burayı Saatebego (Atabegler yurdu) şeklinde ifade etmeye başlamışlardır.

Atabegler, daha sonra bölgeye hâkim olan İlhanlı, Karakoyunlu ve Akkoyunlu devletlerine bağlandılar, ancak bu arada yarı bağımsız yönetim şekillerini muhafaza ettiler. Ardından Osmanlı Devleti’nin güçlenmesiyle birlikte bölgede Safevîler’le Osmanlı Devleti arasında nüfuz mücadelesi ortaya çıktı. 962’de (1555) yapılan Amasya Antlaşması ile Atabegler yurdu Osmanlı Devleti sınırlarına dahil oldu (Kütükoğlu, s. 41). Osmanlılar 986 (1578) savaşının ardından bu bölgeyi kurdukları Çıldır eyaleti içine kattılar. Daha sonraları eyalet merkezi bazan Çıldır, bazan da Ahıska oldu. 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşının ardından bölge Ruslar’ın eline geçti. Ancak bu durum yöre halkı arasında büyük bir infiale yol açtı ve İstanbul’a gönderilen mahzarlarında sancaklarının Ruslar’a verilmesine karşı olduklarını dile getirdiler (BA, HH, nr. 43192, 43193-Ş). Bir kısmı ise Osmanlı topraklarına göç etti. 1853-1856 savaşı sırasında Ahıskalılar Osmanlı Devleti tarafında yer aldılarsa da savaştan beklenen sonuç elde edilemedi. 1877-1878 harbi sonucunda Kars, Ardahan ve Batum Ruslar’da kalınca Meshet bölgesi ve Ahıska Osmanlı Devleti sınırlarından iyice uzaklaştı.

1886 yılına ait tesbitlere göre Ahıska’da Meshetya bölgesinde nüfusun % 19,3’ü Ortodoks Gürcü, 18,1’i Katolik Gürcü, 9,4’ü iki dilli (Türkçe ve Gürcüce) ve 43,2’si yalnızca Türkçe konuşan müslümanlardan oluşuyordu (Khazanov, XI/4 [1992], s. 2). Bu durum, XIX. yüzyılın sonlarına doğru dahi Meshet bölgesini oluşturan en önemli etnik unsurun Türk olduğuna işaret eder.

1917 Rus İhtilâli Meshet Türkleri için de bir ümit ışığı olarak algılandı. Ermeni ve Gürcü çetelerine karşı silâhlanarak bir alay kurdular. Ertesi yıl Ahıska ve Ahılkelek’in müslüman halkları, Ruslar’ın ilân ettiği milletlerin kendi mukadderatlarını kendileri tayin etme görüşünden hareketle Nisan 1918’de Osmanlı Devleti’ne

katılma kararı aldılar. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, 11 Mayıs 1918’de toplanan Batum Kongresi’nde Gürcüler’den Ahıska ve çevresinin Türkiye’ye terkini istedi. Gürcüler’in bu isteği reddetmesiyle harekete geçen Osmanlı ordusunun Gümrü’yü almasının ardından 4 Haziran’da yapılan Batum Antlaşması ile Ahıska ve Ahılkelek’in Türkiye’ye terki kabul edildi. Ancak Mondros Mütarekesi’yle Osmanlı birlikleri buradan çekilince halk da 18 Ocak 1919’da benliklerini muhafaza edecek yegâne yol olarak gördükleri ve Batum’dan Nahcıvan’a kadar olan bölgeyi içine alan Kars Millî Şûra Hükümeti’ni kurdu. Ahıska ve Ahılkelek bu birliğe dahil oldu (Gökdemir, s. 38-43). Bu hükümet 13 Nisan 1919’da Kars’ın İngilizler tarafından işgali üzerine dağıtıldı. Hemen arkasından Gürcüler Ahıska, Ahılkelek ve Ardahan’ı işgal etti. 16 Mart 1921’de Moskova’da Türkiye ile Rusya arasında yapılan antlaşmayla Meshet bölgesi Gürcistan SSR’ne bağlandı.

Ahıska’nın Gürcü hükümetinin sınırlarına dahil olmasından sonra 1930’lu yıllardan itibaren Meshet Türkleri’ne Sovyet otoriteleri tarafından Türkçe isimlerini Gürcüce isimlerle değiştirmeleri için baskılarda bulunulmaya başlandı. Daha önceleri Türkler’in bulunduğu bölgelerdeki okullarda eğitim dili Anadolu Türkçesi iken bu durum 1935-1936 eğitim yılında Âzerî Türkçesi’ne çevrildi. Ardından eğitim politikasında köklü bir değişikliğe gidilerek Âzerîce ile yapılan eğitimin yerini 1940 yılından itibaren Gürcüce aldı.

Meshet Türkleri, II. Dünya Savaşı öncesi Gürcistan’ın güney ve güneybatısında Türkiye sınırı boyunca uzanan Adigen, Ahıska, Aspinski, Ahılkelek ve Bogdanovka bölgelerinde 212 köyde yaşamaktaydı (Khazanov, XI/4 [1992], s. 2). II. Dünya Savaşı sırasında Rus hükümeti Rusya İçişleri Halk Komiseri L. Beriya, 24 Temmuz 1944’te Stalin’e sunduğu tasarıda Gürcistan’ın Türkiye ile sınırı olan birkaç bölgesinde yaşayan, Türkiye’deki halklarla akraba olan Türk halkının kaçakçılık yaptığı, Türk yetkililere istihbarat sağladığı ve eşkıya örgütleri oluşturduğu gibi gerekçeler ileri sürülerek Gürcistan sınırlarının korunmasını sağlamak amacıyla Ahıska, Adigen, Aspinza, Ahılkelek, Bogdanovka ve Acaristan özerk bölgelerinden 16.700 Türk, Kürt ve Hemşin ailelerinin (toplam 86.000 kişi) Orta Asya’da Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan’a göç ettirilmesinin uygun görüldüğü belirtildi, göçün ardından boşalacak yerlere de 7000 Gürcü ailesinin yerleştirilmesi istendi. Bu teklif, Stalin başkanlığında toplanan Devlet Savunma Komitesi’nin 31 Temmuz 1944’te aldığı kararla kabul edildi. Sınıra yakın 40.000 kişi Kazakistan’a, 30.000 kişi Özbekistan’a, 16.000 kişi Kırgızistan’a yerleştirilecekti. Göç Ahıska, Adigen, Aspinza, Ahılkelek, Bogdanovka bölgelerinden 15-18 Kasım’da, Acaristan bölgesinden ise 25-26 Kasım’da başladı. Sürgün edilenlerin sayısı alınan kararda 86.000 kişi olarak belirtilmişken bu sayının sürgün sonrasındaki bir rapora göre 91.095’e ulaştığı anlaşılmaktadır (Caparova, sy. 1 [2001], s. 32-35). Sağlıksız şartlar altında yapılan sürgün sırasında ve ondan hemen sonra 15-50.000 kişi arasında kayıp verildiği belirtilir (Khazanov, XI/4 [1992], s. 4). Savaş sonrası Gürcü makamları Meshet bölgesini Meshet Türkleri’ne kapalı 85 km. genişliğinde özel bir alan ilân etti.

Meshet Türkleri, içinde bulundukları bu kötü durumdan XX. Parti Kongresi’nin ardından kısmen kurtulmuşlardır. Ancak 28 Nisan 1956’da alınan kararla diğer sürgün edilenlere (Çeçen, İnguş, Balkar, Karaçay, Kalmuklar) yurtlarına dönme izni verilirken Meshet Türkleri’nin adı bu kararnâmede yer almadı. Bu durum, Yüksek Sovyet Prezidyumu’nun 31 Ekim 1957 tarihli kararıyla Gürcü idaresinin muhalefetine rağmen aşılmış gibi görünmekle birlikte metinde yer alan “Azerbaycanlı” ifadesi Meshet Türkleri için engel teşkil etmeye devam etti. Bu arada Meshet Türkleri, çıkan kanunlardan yararlanmak ve vatana dönmek amacıyla 1957’de Moskova’ya temsilci gönderdiler. Bir yandan da haklarını birlik olarak aramak için 1962’de Taşkent’in Bukinsky bölgesinde büyük bir gizlilik içinde ilk kongrelerini yaptılar. 30 Mayıs 1968’de Yüksek Sovyet Prezidyumu’nun bir kararıyla Batı Gürcistan’dan sürülenlerin istedikleri yerde yerleşebilecekleri belirtildi. Bu kararın ardından birçok başarısız başvurudan sonra Gürcistan’a giden Meshet Türkleri’nden oluşan bir heyete 26 Temmuz’da Gürcistan Komünist Partisi’nin birinci sekreteri Mzhavanadze, Meshet bölgesinde kendileri için yer olmadığını, ancak yılda 100 aileye Gürcistan’ın başka yerlerinde yerleşme izni verebileceklerini bildirdi. Fakat bu taahhüt de yerine getirilmedi ve 1960’tan 1989’a kadar sadece 186 aile ve 1211 kişi Batı Gürcistan’ın farklı bölgelerine yerleştirildi. Onlardan da 1989 yılına gelindiğinde sadece otuz beş aile Gürcistan’da kalabilmişti.

Ana yurtlarına dönüş meselesiyle ilgili olarak Meshet Türkleri Rus ve Gürcü yetkililerden olumlu cevap alamayınca yeni bir strateji takip etmeye başladılar. Bu stratejinin ana unsurunu, seslerini Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri yanında Birleşmiş Milletler yetkililerine de duyurmaya çalışma oluşturur. 1972 yılının ortalarında Reşit Seyfatov’un başkanlığındaki Meshetler Rus lideri Brejnev’e, Birleşmiş Milletler genel sekreteri Kurt Waldheim’a ve Türkiye Başbakanı Ferit Melen’e mektup gönderdiler. Fakat bütün bu çabalara rağmen Meshet Türkleri’nin durumunu düzeltecek hiçbir gelişme olmadı.

Meshet Türkleri 1962’den beri aralıklarla yaptıkları kongrelerinden onuncusunu 1988’de gerçekleştirdiler. Bu kongrede de vatanlarına dönüş için yetkililere baskı kararı alındı. Aynı yıl Moskova’dan S. S. Slobodnuk başkanlığında bir heyet Meshet Türkleri’nin geri dönüş imkânlarını araştırmak üzere Gürcistan’a gitti. Neticede Ahıska’da 220 köyden boş ve tarım arazilerinin % 70’inin işlenmediği tesbit edildi. Ayrıca nüfusta 1944’e göre % 59 düşüş olduğu gözlemlendi. Meshetler, 1989’a kadar savaş sonrası dahil olmak üzere 205 heyeti Gürcistan’a, 148 heyeti de Yüksek Sovyet Prezidyumu’na göndermişlerdir. 1988 kongresinden bir yıl sonra Özbek ve Meshet Türkleri arasında birtakım olaylar çıktı. Olayların Meshet Türkleri’yle yerli Özbekler arasındaki meselelerin ihmal edilmesinden, Özbekistan’da artan milliyetçilik hareketlerinden, Moskova yönetiminin yerli iş birlikçilerle olayları tahriki sonucundan veya Rus yönetiminin çıkacak olayların ardından mağdur olan halka kucak açarak onları kırsal alanlara yerleştirmek istemesinden kaynaklandığı ileri sürülmüştür. 1989 Nisan ayında başlayan ve haziranın ilk günlerinde doruk noktasına çıkan olayların sonunda 200’den fazla insan öldü. Olaylar öncesi 127.000 Meshet Türkü’nün yaşadığı Özbekistan’da bu sayı 60.000’e kadar düştü. Buradan göç eden halkın büyük bir bölümü Azerbaycan’a giderken diğerleri Kazakistan, Kırgızistan ve Rusya Federasyonu’nun Orenburg, Oktayaberski, Aleksandrovski ve diğer bölgelerine yerleştirildi (Milliyet, 25 Ağustos 1989, s. 4).

Bu olayların ardından Yüksek Sovyet Prezidyumu’nun özel komisyonu 1989 Aralığında Meshet Türkleri’nin tedrîcen Gürcistan’a dönmesini kararlaştırmasına

ve daha sonra Temmuz 1991’de Yüksek Sovyet Prezidyumu’nun milletler başkanı R. Nişanov’un Gürcü başbakanı ve meclisine başvurarak Meshet Türkleri’nin Gürcistan’a dönmesini rica etmesine rağmen bu teşebbüslerden de bir sonuç alınamadı. Bütün bu gelişmeler Türkiye Cumhuriyeti tarafından yakından izlendi. Meshet Türkleri’nin talebi ve Türkiye’nin de buna sıcak bakmasıyla 2 Temmuz 1992 tarih ve 3835 sayılı kanunla Ahıska Türkleri’nin Türkiye’de iskânına izin verildi. Türkiye’ye alınması düşünülen 500 aileden yalnızca 150 aile geldi.

Gürcistan 1991’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nden ayrılıp bağımsızlığını kazandıktan sonra 25 Ocak 1999’da Avrupa Konseyi’ne üye olurken konseye kabulünden sonra iki yıl içerisinde Sovyet hükümeti tarafından yurtlarından göç ettirilen Meshet Türkleri’ni Gürcü uyruğuna geçme hakkı dahil vatanlarına dönüşü ve entegrasyonuna izin veren yasayı kabul etmeyi, ayrıca yasa yürürlüğe girmeden önce konseye danışmayı, Meshet Türkleri’nin vatana iade sürecini konseye kabulünden on iki yıl zarfında tamamlamayı taahhüt etmiştir. Ancak aradan geçen yıllar içinde Meshet Türkleri’nin vatana dönüşü hususunda pek bir gelişme olmamıştır. 9-11 Eylül 2000’de Gürcistan Gudauri’de Avrupa Komisyonu himayesinde yapılan toplantıda Gürcistan Mültecileri Rehabilitasyonu Kurumu Başkanı Guram Mamuliya’nın geri dönenlerin Gürcü ad ve soyadları almaları hususundaki ısrarı meselenin gelecekte alabileceği şekil hakkında ipuçları vermektedir.

Ahıska’nın Ruslar’ın eline geçmesinden sonra gerek yerleştikleri yerde gerekse 1944 sürgününün ardından Türk olmaları dolayısıyla pek çok mağduriyete uğrayan ve sıkıntıya göğüs geren Meshet Türkleri’nin 1989’da 300.000 olan nüfusları (Tercüman Gazetesi, 11 Haziran 1989, s. 6) günümüzde kesin olmamakla birlikte Rusya Federasyonu, Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Ukrayna dahil olmak üzere 350.000’i aşmış olmalıdır (Türkiye Gazetesi, 28 Nisan 2000, s. 11).

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.