Osmanlı Devleti / Uyarılar

Osmanlı Devleti – Kuruluş Dönemi / Uyarılar

 

  • Osmanlıların kısa sürede Anadolu ve Rumeli’de hakimiyet kurmasında, o dönemde Anadolu ve Rumeli’de güçlü bir siyasal otoritenin bulunmayışı etkili olmuştur.
  • Osmanlılarda fethedilen yerlere ilk devlet memurları olarak kadı ve subaşıların atanması, “adalet ve güvenliği” sağlamanın devletin temel bir politikası olduğunu gösterir.
  • Osmanlıların, Türkmen boylarını Rumeli’ye yerleştirirken konar-göçer Yörüklere öncelik vermesi, devletin Yörükleri yerleşik yaşama geçirmeye yönelik bir politika yürüttüğü yargısıyla açıklanabilir.
  • Osmanlıların, Rumeli’ye yerleştirilen Türkmenlerin geçerli bir neden olmadan yeni yerleşim yerini terk etmelerini yasaklaması, Rumeli’nin yeni bir yurt haline getirilmeye çalışıldığını gösterir.
  • Osmanlıların, Anadolu’da anlaşmazlık içinde olan iki aileden birini Rumeli’ye yerleştirmeleri, “ülkede asayiş ve güvenliği sağlamanın devletin temel bir politikası olduğu” yargısıyla açıklanabilir.
  • Osmanlıların, Rumeli’de fethedilen yerlerdeki mevcut sosyal düzeni korumaları ve halka inanç özgürlüğü tanımaları, “fetihlerin kalıcı olmasının” halkın güven ve desteğinin kazanılmasına bağlandığını gösterir.
  • Yıldırım Bayezid’in yıktığı Anadolu beyliklerinin Ankara Savaşı’ndan sonra yeniden kurulması, Anadolu Türk siyasal birliğinin bozulduğunu gösterir.
  • Fetret döneminde Yıldırımın oğulları arasında taht kavgalarının çıkması, “ülke hanedan üyelerinin ortak malıdır” anlayışıyla hareket edildiğini gösterir.
  • Osmanlılarla Anadolu beylikleri arasında yapılan mücadeleler sırasında kültürel kurumların zarar görmemesi, mücadelenin öncelikle “siyasal çekişmelerden” kaynaklandığı yargısını doğrular.

           

Osmanlı Devleti – Yükselme Dönemi / Uyarılar

 

  • Osmanlı Devleti’nin, yükselme döneminde tüm iç ve dış sorunlarını kendi görüşleri doğrultusunda çözmesi, devletin ulaştığı siyasal güç temel alınarak açıklanabilir.
  • Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da bir Ortodoks Kilisesi kurdurmasında, Avrupa Hristiyan birliğinin kurulmasını önleme isteği doğrudan etkili olmuştur.
  • Fatih Sultan Mehmet’in Rum ve Ermenilere ayrı kiliseler kurdurması, azınlıkların Osmanlıya karşı birleşmelerini önlemeye yönelik bir tedbirdir.
  • Osmanlı Devleti’nin Akkoyunlu ve Safevi devletleriyle karşı karşıya gelmesi, tarafların “Anadolu’da hakimiyet kurma” isteklerinin bir ürünüdür.
  • Fatih’in Sinop, Amasra ve Konya’yı alması, “Osmanlı Devleti’nin Anadolu Türk siyasal birliğini kurmayı bir devlet politikası haline getirdiği” yargısıyla açıklanabilir.
  • Başta Papalık olmak üzere Avrupa devletlerinin Cem Sultan Olayı’na müdahale etmesi, “Avrupalıların, Cem Olayı’nı kullanarak Osmanlı üzerinde siyasal baskı kurmak istedikleri” yargısını doğrular.
  • İspanya’daki Hristiyan engizisyon mahkemelerinin işkencelerinden kaçan Yahudilerin Osmanlı Devleti’ne sığınması, Osmanlı ülkesinin ezilen insanlar için güvenli ve hoşgörülü bir yer olduğunu kanıtlar.
  • Osmanlı Devleti’nin Hint deniz seferlerine gereken önemi vermemesi, “seferlerin öneminin ve denizaşırı gelişmelerin Osmanlılar tarafından yeterince kavranmadığı” yargısı temel alınarak açıklanabilir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransa’ya kapitülasyon hakları vermesi, Osmanlıların Avrupa siyasal birliğinin kurulmasını önleme siyaseti ile ilgili bir gelişmedir.
  • Osmanlı tarihinde belli yılların (dönemlerin) kişi adlarıyla anılmasının nedeni, bu kişilerin tarihin akışında rol oynamalarıdır.

 

Osmanlı Devleti – Klasik Dönem Kültür ve Medeniyeti / Uyarılar

  • Osmanlı Devleti’nin diğer Türk devletlerine göre daha uzun ömürlü olmasında, Osmanlılarda “merkezi devlet yapısının” korunmasına önem verilmesinin rolü büyüktür.
  • Osmanlı Devleti monarşik bir yönetim sistemine dayandığı için, kanunların yapılmasında padişahın üzerinde bir güç yoktur.
  • Osmanlılarda şehzadelerin küçük yaştan itibaren sancaklara gönderilmesi, başa geçecek kişinin yönetim tecrübesi kazanmasına önem verildiğinin bir göstergesidir.
  • Osmanlılarda, egemenliğin önemli bir güç kaynağının da İslam Dini olması, laik devlet anlayışının bulunmadığını gösterir.
  • Divan-ı Hümayun’da alınan kararların padişahın onayından geçerek yasalaşması, Divan’ın daha çok bir “danışma meclisi” gibi çalıştığını gösterir.
  • Ahmet döneminde Osmanlı hanedanının en yaşlı bireyinin başa geçmesinin kural haline getirilmesi, “taht kavgalarının önlenmeye çalışıldığı” yargısıyla açıklanabilir.
  • Osmanlılarda, tımarların verildiği kişilerin idari mevkileri ile tımarların gelirleri arasında paralellik kurulması, tımarların yöneticilere “maaş karşılığı” olarak verildiğinin bir göstergesidir.
  • Osmanlılarda, toprağını terk eden kişinin zorla toprağının başına geri getirilmesi, “ekonominin temelinin tarıma dayanması” olgusu temel alınarak açıklanabilir.
  • Osmanlılarda, toprağını boş bırakan köylüden de vergi alınması, “üretimin sürekliliğine” önem verildiğini gösterir.
  • Osmanlı sanayisinin en çok tarım ve hayvancılık ürünlerini işlemeye yönelik olması, “Osmanlı ekonomisinin tarım ve hayvancılığa dayanması” olgusuyla açıklanabilir.
  • Osmanlılarda devşirme kökenlilerin üst düzey makamlara kadar çıkabilmeleri, devlet idaresinde “soyluluktan” kaynaklanan özelliklerin belirleyici olmadığını gösterir.
  • Osmanlılarda azınlıkların cemaat örgütlenmelerine izin verilmesi, “dine dayalı bir millet anlayışının bulunduğu ve hoşgörülü bir politikanın uygulandığı” yargısını doğrular.

 

Osmanlı Devleti – Duraklama Dönemi / Uyarılar

  • yüzyılda padişahların çoğunun devlet idaresine hakim olamaması, Osmanlı Devleti’nin duraklama sürecine girmesinde “merkezi devlet” yapısındaki bozulmanın önemli bir etken olduğunu gösterir.
  • yüzyılda Osmanlı ülkesinde halkın devlete güven ve bağlılığının sarsılmasının temel nedenlerinden biri, devlet idaresinde “yeterlik, doğruluk ve adaletin” yerini “rüşvet ve adam kayırmaya” bırakmasıdır.
  • yüzyılda şehzadelerin sancaklarda görevlendirilmesi kuralının terk edilmesi, “devlet yönetiminde deneyimsiz kişilerin” Osmanlı tahtına geçmesine neden olmuştur.
  • Osmanlı Devleti’nde, askeri yapıdaki bozulmanın siyasal ve ekonomik kurumları da etkilemesi, “devlet örgütlenmesinin temelde askeri nitelikte olmasına” dayanılarak açıklanabilir.
  • yüzyıldan itibaren Osmanlı ülkesinde ihtiyaca cevap verecek bir kültürel birikimin oluşmaması, “medrese eğitiminin bozulduğu, öte yandan Batı’daki gelişmelerin de takip edilmediği” yargısını doğrular.
  • yüzyılda Osmanlı ülkesinde âyan denilen yarı feodal bir sınıfın ortaya çıkması, “merkezi devlet yapısının” bozulduğunun bir kanıtıdır.
  • Osmanlı Devleti döneminde çıkan Yeniçeri ve Celali isyanlarının devlet düzenini değiştirmeyi hedef almaması, “isyanların çıkar amaçlı olduğu” yargısıyla açıklanabilir.
  • Karlofça Antlaşması’ndan sonra Avrupa ‘dan geri çekilme sürecinin başlaması, Osmanlı’nın Batı karşısında askeri üstünlüğünü kaybettiğini gösterir.
  • yüzyılda Osmanlı devlet adamlarının isyanları şiddet yoluyla dağıtmaya yönelmeleri, “merkezi otoriteyi koruma gereksinimi” temel alınarak açıklanabilir.
  • yüzyılda Osmanlı Devleti’nde, yapılan birtakım ıslahatlara rağmen duraklama ve gerilemenin durdurulamaması, “kalıcı çözümlere” ulaşılamadığını gösterir.

 

Osmanlı Devleti – Gerileme Dönemi / Uyarılar

  • XVIII. yüzyılda Rusya’nın Osmanlı ülkesinde yaşayan Ortodokslar üzerinde söz sahibi olması, Osmanlı’nın “Ortodoksları koruyucu bir güç” olmaktan çıktığını gösterir.
  • XVIII. yüzyılda Rusya’nın Osmanlı topraklarında konsolosluklar açması ve Ortodokslara ilişkin söz söyleme hakkı elde etmesi, Rusya’nın Osmanlı ülkesinde nüfuz ve etkinliğinin artmasına yol açmıştır.
  • XVIII. yüzyılda kapitülasyonların süreklilik kazanması ve yaygınlaşması, “Osmanlı Devleti’nin siyasal gücünün zayıflaması” temel alınarak açıklanabilir.
  • XVIII. yüzyılda âyanların güçlenerek taşrada kontrolü ele geçirmeleri, Osmanlı Devleti’nde “merkezi otoritenin” zayıfladığını gösterir.
  • Osmanlı Devleti’nin, kaybettiği yerleri geri alamayınca batıda savunma durumuna geçmesi, “Batı’nın askeri üstünlüğünün Osmanlılar tarafından kabul edildiği” yargısını doğrular.
  • Osmanlı Devleti’nin, gerileme ve dağılma sürecine girmesine rağmen, uzun süre varlığını korumasında, “Batılı devletlerin Osmanlı’daki çıkarlarını sürdürüyor olmaları” doğrudan etkili olmuştur.
  • Lale Devri’nde, Avrupa’daki teknik gelişmeleri takip etmek üzere Fransa’ya sürekli elçi gönderilmesi, “Osmanlı devlet adamlarının Batı’ya bakışının değiştiği” yargısıyla açıklanabilir.
  • Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rusya’ya Karadeniz’de donanma bulundurma hakkı tanınması, Osmanlı’nın Karadeniz’deki üstünlüğünün sona erdiğini gösterir.
  • Fransa’nın Mısır’ı İşgal etmesi üzerine İngiltere ve Rusya’nın Osmanlı’ya yardım etmeleri, “Fransa’nın işgal girişiminin bu devletlerin de çıkarlarına aykırı olduğu” yargısıyla açıklanabilir.
  • XVIII. yüzyıl reformlarında askeri alana ağırlık verilmesinin nedeni, yenilgilerin ve toprak kayıplarının artmasıdır.

Osmanlı Devleti – Dağılma Dönemi Siyasal Gelişmeler / Uyarılar

  • Osmanlı ülkesinin batılı devletler arasındaki çıkar çatışmasında bir araç haline gelmesi, Osmanlı topraklarının “jeopolitik konumu” temel alınarak açıklanabilir.
  • Batılıların Şark Sorunu olarak adlandırdıkları “Osmanlı topraklarını bölme” girişimlerini uzun bir sürece yaymaları, “çıkar çatışmalarından dolayı büyük bir savaşın çıkmasından çekindikleri” yargısını doğrular.
  • XIX. yüzyılda İngiltere ve Fransa’nın Rusya’ya karşı Osmanlı toprak bütünlüğünü savunmaları, bu devletlerin Akdeniz politikaları temel alınarak açıklanabilir.
  • Boğazlar sorununun Londra’da birçok devletin katıldığı bir konferansta çözümlenmesi, Boğazların “uluslararası bir statü” kazanmaya başladığını gösterir.
  • İngiltere ve Fransa’nın Kırım Savaşı’nda Osmanlı’yı desteklemeleri, Rusya’nın Akdeniz’e inme tehlikesi karşısında kendi çıkarlarını korumaya çalıştıklarının bir kanıtıdır.
  • 1856 Paris Antlaşması’nda yer alan “Karadeniz’in tarafsızlığı” hükmü, “Osmanlı Devleti’nin de yenik bir devlet durumuna düşürüldüğü” yargısını doğrular.
  • Osmanlı Devleti’nin, Batılıların baskısı sonucu Islahat Fermanı’nı Paris Antlaşması’na eklemesi, “devletin kendi askeri ve siyasal gücüyle ayakta duramadığı” yargısıyla açıklanabilir.
  • 1856 Paris Antlaşması’na göre, Eflak ve Boğdan’ın statüsünün batılı devletlerce belirlenmesi, “Osmanlı’nın egemenlik haklarının zedelendiği” yargısını doğrular.
  • XIX. yüzyılın sonlarında Batılı devletlerin Mısır’a ilgilerinin artmasında, Süveyş Kana-lı’nın açılmasıyla bölgenin ekonomik ve siyasal önem kazanması etkili olmuştur.
  • XIX. ve XX. yüzyıllarda Osmanlı ülkesinde sınırlar daralırken merkezde Müslüman nüfusun artmasının nedeni, yenilgilerden ve toprak kayıplarından dolayı merkeze doğru birçok göç hareketinin yaşanmasıdır.
  • Osmanlı Devleti – Dağılma Dönemi Yenilikleri / Uyarılar
  • Padişah ile âyanlar arasında Sened-i İttifak’ın imzalanması, âyanlığın önemli bir güç unsuru haline geldiğini ve devletin bu gücü kontrol altında tutma gereksinimi duyduğunu gösterir.
  • XIX. yüzyılda Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması, devlet yönetimine Bakanlık usulünün getirilmesi, âyanların yetkilerinin sınırlandırılması, yeni iletişim, istihbarat ve güvenlik birimlerinin kurulması, merkezi otoritenin güçlendirilmesine çalışıldığını gösterir.
  • XIX. yüzyıl yeniliklerinin daha çok azınlıkları devlete bağlamaya yönelik olması, birlik ve beraberliği koruma gereksiniminin arttığını gösterir.
  • XIX. yüzyıl Osmanlı aydınlarının, hukuka dayalı kurumları olan bir devlet sistemi kurmaya çalışmaları, “yeni bir egemenlik anlayışına ulaşıldığı” yargısını doğrular.
  • Divan-ı Hümayun’un yerine Bakanlar Kurulu’nun kurulması, Avrupa tarzı bir devlet teşkilatı kurulmaya çalışıldığını gösterir.
  • Abdülmecid’in, Tanzimat Fermanı’ndaki ilkelere uyacağını belirtmesi, “padişahın da kanun gücünün üstünlüğünü kabul ettiği” yargısını kanıtlar.
  • XIX. yüzyılda çok sayıda siyasal gazetenin yayımlanması, Fransız İhtilali ile yayılan düşüncelerin Osmanlı toplumunda etkili olmasında rol oynamıştır.
  • Osmanlı ülkesinde Kanun-i Esasi ilan edilerek seçimlere gidilmesi, “ulus egemenliği” fikrinin uygulanmak istendiğini gösterir.
  • Kanun-i Esasi’ye göre hükümetin padişaha karşı sorumlu tutulması, “Mebuslar Meclisi’nin hükümeti denetlemesinin engellendiği” yargısıyla açıklanabilir.
  • Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarının toplumda birleştirici bir etki bırakmaması, “milliyetçilik hareketlerinin giderek güç kazandığı” yargısını doğrular.
  • Tanzimat döneminde aydınlanma filozoflarına ait eserlerin Osmanlıca’ya ve azınlıkların dillerine çevrilmesi, “halkın siyasal düşüncelerini yönlendirecek gelişmelerin meydana geldiği” yargısını doğrular.
  • Tanzimat döneminde yönetim ve hukuk alanında yeniliklere ağırlık verilmesi, “devleti çöküntüden kurtarmanın yolunun hukuk sistemi ve yönetim usullerinin Avrupa’ya benzetilmesinden geçtiği” anlayışının benimsendiğini gösterir.
  • Baltalimanı Ticaret Sözleşmesi’nin Osmanlı aleyhine tek yanlı hükümler içermesi, Osmanlı Devleti’nin ekonomik bağımsızlığına aykırı bir durumdur.
  • 2.Mahmut’un, “devletin kişilerin malına el koyması” uygulamasını kaldırmak istemesindeki amaç “özel mülkiyet”i güvenceye almaktır.
  • Tanzimat döneminde Arazi Kanunu çıkarılarak, herkesin elinde bulundurduğu top-rağın gerçek sahibi haline getirilmesi, “toprak üzerinde özel mülkiyet kurma” anlayışının benimsendiğini gösterir.
  • Osmanlı ülkesinde yayılan milliyetçilik düşüncesini Türklerin çok geç benimsemesi, “devletin çok uluslu bir yapıda olmasının birlik ve beraberliği koruma kaygısını ön plana çıkardığı” yargısıyla açıklanabilir.
  • Islahat Fermanı’nın İngiltere ve Fransa’nın baskısıyla ilan edilmesi, “Avrupalıların Osmanlı’nın içişlerine karışarak reformlar üzerinde etkili oldukları” yargısını doğrular.
  • XIX. yüzyılda Osmanlı toplumunda kültürel çatışmaların çıkması, “Avrupa tarzı eğitim alan kişilerle eski okullardan yetişen kişiler arasında fikir ayrılıkları oluştuğu” yargısı temel alınarak açıklanabilir.
  • Tanzimat döneminde kızların okuyabileceği sanat okullarının açılması, eğitim anlayışının değiştiğini, kızların orta öğretimlerinin de devlet görevleri arasına alındığını gösterir.

 

20.Yüzyıl Osmanlı Siyasal Tarihi / Uyarılar

  • XIX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren “uluslararası siyasi dengeler” değişmiş, çıkar çatışmaları yeni bir boyut kazanmıştır. Bunda, Osmanlı – Alman yakınlaşması karşısında İngiltere’nin Osmanlı toprak bütünlüğünü korumaktan vazgeçmesi de etkili olmuştur.
  • 20.yüzyılın başlarında Almanya’nın Osmanlı’yı destekleyici bir tavır sergilemesindeki amacı, hammadde ve pazar ihtiyacını Osmanlı ülkesinden karşılamaktır.
  • 2.Meşrutiyet döneminde Kanun-i Esasi’de değişiklik yapılarak bakanların Mebuslar Meclisi’ne karşı sorumlu hale getirilmesi, “ulusal egemenlik” anlayışının etkinleştirilmesi doğrultusunda bir düzenlemedir.
  • 31 Mart Olayı’nı çıkaranların Osmanlı Mebuslar Meclisi’ni dağıtmayı hedeflemesi, isyanın ulusal iradeye karşı olanlar tarafından çıkarıldığını gösterir.
  • Birinci Balkan Savaşı’nın başlaması üzerine Osmanlı Devleti’nin İtalya ile anlaşmak zorunda kalması, “Trablusgarp Savaşı’nın Balkan Savaşları sürecini hızlandırması” temel alınarak açıklanabilir.
  • 20.yüzyılın başlarında Balkan uluslarının Osmanlı’ya karşı bir birlik kurması, Balkan devletlerinin Osmanlı’yı Balkanlar’dan tamamen atmaya yöneldiğini gösterir.
  • Birinci Balkan Savaşı sonuçlarının İkinci Balkan Savaşı’na yol açması, “Osmanlı’dan alınan toprakların paylaşımında sorun çıktığı” yargısı temel alınarak açıklanabilir.
  • 1913 İstanbul Antlaşması’na göre Bulgaristan’ın kendi sınırları içindeki Türklerin haklarını tanıması, Bulgaristan’da kalan Türklere azınlık statüsü tanındığını gösterir.
  • Balkan Savaşları sonucunda Batı Trakya ve Ege Adaları’nın kaybedilmesi, etkileri günümüze kadar süren sorunların çıkmasına neden olmuştur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.