Hz. ZEKERİYYA (a.s)

Kur’an’da adı geçen ve İsrâiloğulları’na gönderilen bir peygamber.

Zekeriyyâ kelimesinin aslı İbrânîce Zekarya’dır ve “Yahve hatırlar” anlamına gelir. İslâmî kaynaklarda da kelimenin İbrânîce olduğu ve Zekeriyyü, Zekeriyyâ şeklinde telaffuz edildiği belirtilmektedir (İbn Düreyd, II, 324; Mevhûb b. Ahmed el-Cevâlîkī, s. 349; Jeffery, s. 151). Kitâb-ı Mukaddes’te bu adı taşıyan otuz bir kişiden bahsedilmektedir; içlerinden ikisi İslâmî kaynaklarda genelde birbirine karıştırılmıştır. Bunlardan biri, Luka İncili’nde bir yahudi kâhini diye gösterilen ve Yahyâ’nın babası olan Zekeriyyâ’dır ki Kur’an’da da bir yahudi peygamberi olarak tanıtılmaktadır. Diğeri ise yüksek rahip Berakya’nın oğludur. Bu zat, Bâbil sürgününden sonra Filistin bölgesini hâkimiyeti altına alan İran Kralı Darius’un idaresinin ikinci yılının (m.ö. 520) sekizinci ayında peygamber olarak görevlendirilen ve Eski Ahid’de de kendi adıyla anılan bir kitabı bulunan Zekeriyyâ’dır (Zekarya, 1/1); bunun Kur’an’da adı geçen Zekeriyyâ ile bir ilgisi yoktur.

Kur’an’da adı anılan Zekeriyyâ, Luka İncili’ne göre (1/5), Hârûn’un oğlu Eleazar’ın soyundan gelen ve Zerubabel ile birlikte Bâbil esaretinden dönen kâhinlerin lideri olan Abiya ailesine mensup bir kâhindir. Zekeriyyâ’nın, Hârûn’un zevcesiyle aynı adı taşıyan (Çıkış, 6/23) hanımı Elizabeth de (İbrânîce Elişeba, İslâmî kaynaklarda Îşâ/İşbâ) Hârûn soyuna mensup dindar bir kadındır, aynı zamanda Meryem’in akrabasıdır (1/5-6, 36). Îsâ’nın müjdecisi olan Yahyâ’nın babası Zekeriyyâ, Filistin bölgesinde yaşamış sâlih bir kimsedir. Nitekim Zekeriyyâ Kur’an’da Yahyâ, Îsâ, İlyâs ile birlikte dürüst ve erdemli kişiler arasında zikredilir (el-En‘âm 6/85). Luka İncili’nde de Zekeriyyâ’nın eşiyle birlikte Tanrı katında doğru kabul edilen kişilerden olduğu belirtilir.

Luka İncili’nin ilk babında (1/1-80) mâbede adanması sırasında Meryem’in korunmasını üstlenmesi dolayısıyla Zekeriyyâ hakkında ayrıntılı bilgi verilir. Buna göre Zekeriyyâ, Yahuda bölgesinin Romalı idarecisi Hirodes zamanında yaşayan, Yahuda’nın dağlık bölgesinde oturan, İsrâiloğulları’nın Abiya koluna mensup bir kâhindir. Eşi Elizabeth’le birlikte bir çocuk sahibi olmayı çok arzu etmelerine rağmen Elizabeth’in kısırlığı yüzünden çocukları doğmamış ve yaşları da hayli ilerlemiştir. Mâbedde hizmet sırasının kendi bölüğünde olduğu bir gün Zekeriyyâ, kâhinlik geleneği uyarınca mâbede girip buhur yakma görevini icra ederken Allah’ın meleği kendisine duasının kabul edildiğini ve karısının dünyaya bir oğul getireceğini, adının da Yahyâ olacağını müjdeler. Zekeriyyâ ise eşinin ve kendisinin yaşlılığını ileri sürerek bunun nasıl gerçekleşeceği konusunda bir işaret ister. Melek Cebrâil de (Gabriel), “Belirlenen zamanda yerine gelecek olan sözlerime inanmadığın için dilin tutulacak, bunların gerçekleşeceği güne kadar konuşamayacaksın” der. Bunun üzerine dili tutulan Zekeriyyâ çocuk doğup adını Yahyâ koyuncaya kadar konuşamaz ve insanlarla işaretleşerek anlaşmaya çalışır (Luka, 1/5-26).

Luka İncili’nin bu anlatımına karşılık Kur’an’da Meryem sûresinde (19/2-11) Zekeriyyâ’nın, Allah’a ihtiyarlık çağına geldiğini söyleyip ileride kavminin haktan sapmasından korktuğu için kendisine, hem kavmini sapmaktan koruyacak hem de Hz. Ya‘kūb’un mirasına sahip çıkacak bir yardımcı bahşetmesini niyaz ettiği belirtilir. Ardından bir melek ona hitap ederek adı Yahyâ olan bir erkek çocuğu doğacağını müjdeler. Buna şaşıran Zekeriyyâ, “Ey rabbim, karım kısır, ben de çok yaşlıyım; benim nasıl çocuğum olabilir?” diye tereddüdünü ifade edince melek de Allah’ın, “Bu benim için çok kolay bir iştir. Daha önce seni yoktan var eden ben değil miyim?” buyurduğunu Zekeriyyâ’ya nakleder. Zekeriyyâ, “Rabbim! Öyleyse bana çocuk sahibi olacağıma dair bir alâmet göster!” niyazında bulunur. Bu defa melek, “Senin istediğin alâmet üç gün boyunca insanlarla konuşamayacak olmandır” der (ayrıca bk. Âl-i İmrân 3/38-41; el-Enbiyâ 21/89-90).

Yahyâ’nın Allah tarafından Zekeriyyâ’ya mûcizevî bir şekilde bahşedilmesi konusunda Luka İncili ile Meryem sûresindeki bilgiler arasında büyük ölçüde paralellik bulunmakla birlikte aralarında bazı farklılıklar da söz konusudur. Luka İncili’nde, Zekeriyyâ’nın mâbedde iken Allah’tan bir çocuk istemesine dair duası kaydedilmeden sadece duasının kabul edildiği ve kendisine Yahyâ’nın müjdelendiği bildirilmekle beraber Meryem sûresinde Zekeriyyâ’nın, Allah’tan kendisine bir yardımcı vermesini talep ettikten sonra ona Yahyâ’nın müjdelenmesidir. İkinci farklılık, rabbinden bir işaret istemesi üzerine Luka İncili’nde Zekeriyyâ’nın Yahyâ doğuncaya kadar dilinin tutulmasına karşılık (Luka, 1/20) Meryem sûresinde onun insanlarla üç gün konuşamadığının belirtilmesidir.

Zekeriyyâ’nın Kur’an’da anılan bir başka özelliği de annesi tarafından mâbede adanan Meryem’in himayesini üzerine almış olmasıdır. Meryem’in mâbedde kimin himayesinde kalacağı hususunda İmrân ailesi arasında kura çekilince kura Zekeriyyâ’ya çıkar. Rivayete göre Meryem’in korunmasını üstlendikten sonra Zekeriyyâ mâbedde Meryem’e tahsis ettiği dua odasına (mihrab) her çıkışında onun yanında taze meyveler bulur. Bazı rivayetlere göre taze meyvelerden maksat onun

kışın yaz meyvelerini, yazın da kış meyvelerini bulmasıdır. Meryem’e Allah tarafından meyveler ihsan edildiği bilgisine yer verilen rivayetlerde bu durumun Zekeriyyâ’yı, Allah’ın tıpkı Meryem’e mevsim dışı meyveler ihsan etmesi gibi yaşlanmış bedenlerinde bir çocuk üretebileceği düşüncesine sevkettiği ve bunun için Allah’a dua ettiği belirtilir.

Kur’ân-ı Kerîm’de adı altı yerde geçen Zekeriyyâ (Âl-i İmrân 3/37, 38; el-En‘âm 6/85; Meryem 19/2, 7; el-Enbiyâ 21/89) duası kabul edilen, hayırlı işlere koşan (el-Enbiyâ 21/90), namaz kılan (Âl-i İmrân 3/39), Meryem’i himaye eden (Âl-i İmrân 3/37) bir kişi ve Allah’ın kulu olarak (Meryem 19/2) anlatılmaktadır (Fîrûzâbâdî, VI, 92-93). Kaynaklarda Zekeriyyâ’nın Dâvûd ve Süleyman soyundan geldiği zikredilmekle birlikte soy ağacında farklılıklar söz konusudur; bazı kaynaklarda ise rahip Berakya’nın oğlu olan Zekeriyyâ ile karıştırılmıştır (Ya‘kūbî, I, 68; İbn Kuteybe, s. 52; Sa‘lebî, s. 232). Bir hadiste marangozluk yaptığı bildirilen Zekeriyyâ’nın (Müsned, II, 296; Müslim, “Feżâǿil”, 169) vefatıyla ilgili hıristiyan kaynaklarında bilgi yoktur; İslâmî kaynaklarda ise onun tıpkı oğlu Yahyâ gibi şehid edildiği belirtilmektedir. Buna göre Yahyâ’nın Büyük Herod tarafından idam edilmesinden sonra yaşadığı bölgeden kaçan Zekeriyyâ yarılmış bir ağacın kovuğunda saklanmış, ancak şeytan onun elbisesinin bir kenarını dışarıda bırakmış, daha sonra düşmanlarına haber vermiş, onlar da ağacı keserek ikiye bölmüş, böylece Zekeriyyâ şehid edilmiştir (Sa‘lebî, s. 238-239). Türbesinin Halep Ulucamii bitişiğinde olduğu rivayet edilmektedir (DİA, XV, 248-249).

Mahmut Aydın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.